Ahzab Suresini okuyabilir ve faziletlerine nail olabilirsiniz. Ahzab suresinin Tefsirine, Mealine, Arapca ve Turkce okunuşuna, Turkce anlamına yazımızdan bakabilirsiniz. Ahzab Suresini haberimizden Arapca olarak okuyabilir ve dinleyebilirsiniz.
[h=3]AHZAB SURESİ HAKKINDA BİLGİLER[/h]Medine doneminde inmiştir. 73 Âyettir. Sûre, adını 20 ve 22. Âyetlerde gecen "el-AhzÂb" kelimesinden almıştır. AhzÂb, gruplar, demektir. Sûrede başlıca Hendek ve Benî Kureyza savaşları ile aile hayatına dair bazı hukumler konu edilmektedir.
[h=3]AHZAB SURESİ NUZUL[/h]Mushaftaki sıralamada otuz ucuncu, iniş sırasına gore doksanıncı sûredir. Âl-i İmrÂn sûresinden sonra, Mumtehine sûresinden once Medine'de inmiştir. İbn İshak'a gore hicretten sonra nÂzil olmuştur; geliş tarihi bakımından Medine'de nÂzil olan sûrelerin dorduncusudur.

[h=3]AHZAB SURESİ KONUSU[/h] 1. Hz. Peygamber'e ve onun şahsında ummetine takvÂ, tevekkul ve ilÂhî emirlere itaat tavsiyesi.
2. Ana baba ve cocuklar arasındaki meşrû ve hukukî bağ, evlÂt edinme Âdeti.
3. Kan hısımlığı dışındaki velÂyet bağı.
4. AhzÂb Savaşı, bu savaş vesilesiyle munafıkların psikolojileri vedavranışlarıyla ilgili acıklamalar.
5. Hz. Peygamber'in mustesna şahsiyeti, Allah nezdindeki durumu ve derecesi, aile hayatı; kendisine ve eşlerine mahsus evlenme, boşanma, ortunme, sosyal ilişkiler konularına ait hukumler, onun ailesiyle muminler arasındaki ilişki.
6. Kadın erkek farkı gozetilmeksizin butun muminlerin ibadet, itaat ve erdemli davranışlara teşvik edilmesi.
7. Kadınların giysileri.
8. Emanet kavramı ve emanete riayet etmenin onemi.
[h=3]AHZAB SURESİ ARAPCASI[/h] [h=3]AHZAB SURESİ OKUNUŞU[/h]Bismillahirrahmanirrahim
1 - Ya eyyuhen nebiyyuttegıllahe ve la tutııl kafirıne vel munafikıyn innellahe kane alımen hakıma
2 - Vettebı'ma yuha ileyke mir rabbik innellahe kane bima ta'melune habıra
3 - Ve tevekkel alellah ve kefa billahi vekıla
4 - Ma cealellahu li raculim min kalbeyni fı cevfih ve ma ceale ezvacekumullaı tuzahirune minhunne ummehatikum ve ma ceale ed'ıyaekum ebnaekum zalikum kavlukum bi efvahikum vallahu yekulul hakka ve huve yehdis sebıl
5 - Ud'uhum li abaihim huve akseu ındellah fe il lem ta'lemu abaehum fe ıhvanukum fid dıni ve mevalıkum ve leyse aleykum cunahun fıma ahta'tum bihı ve lakim ma teammedet kulubukum ve kanellahu ğafurar rahıyma
6 - Ennebiyyu evla bil mu'minıne min enfusihim ve ezvacuhu ummehatuhum ve ulul erhami ba'duhum evla bi ba'dın fı kitabillahi minel mu'minıne vel muhacirıne illa en tefalu ila evliyaikum ma'rufa kane zalike fil kitabi mestura
7 - Ve iz ehazna minen nebiyyıne mısakahum ve minke ve min nuhıv ve ibrahıme ve musa ve ıysebni memeryeme ve ehazna minhum mısakan ğalıza
8 - Li yes'eles sadikıyne an sıdkıhim ve eadde lil kafirıne azaben elıma
9 - Ya eyyuhellezıne amenuzkuru nı'metellahi aleykum iz caetkum cunudun fe erselna aleyhim rıhav ve cunudel lem teravha ve kanellahu bima ta'melune besıyra
10 - İz caukum min fevkıkum ve min esfele minkum ve iz zağatil ebsaru ve beleğatil kulubul hanacira ve tezunnune billahiz zununa
11 - Hunalikebtuliyel mu'minune ve zulzilu zilzatlen şedıda
12 - Ve iz yekulul munafikune vellezıne fı kulubihim meradum ma veaddenellahu ve rasuluhu illa ğurura
13 - Ve iz kalet taifetum minhum ya ehle yesribe la mukame lekum farciu ve yeste'zinu ferıkum minhumun nebiyye yekulune inne buyutena avratuv ve ma hiye bi avrah iy yurıdune illa firara
14 - Ve lev duhılet aleyhim min aktariha summe suilul fitnete le atevha ve ma telebbesu biha illa yesıra
15 - Ve le kad kanu ahedullahe min kablu la yuvellunel edbar ve kane ahdullahi mes'ula
16 - Kul ley yenfeakumul firaru in ferartum minel mevti evil katli ve izel la tumetteune illa kalıla
17 - Kul men zellezı ya'sımukum minellahi in erade bikum suen ev erade bikum rahmeh ve la yecidune lehum min dunillahi veliyyev ve la nesıyra
18 - Kad ya'lemullahul muavvikıyne minkum ve kailıne li ıhvanihim helumme ileyna ve la ye'tunel be'se illa kalila
19 - E şıhhaten aleykum Fe iza cael havfu raeytehum yenzurune ileyke teduru a'yunuhum kellezı yuğşa aleyhi minel mevt fe iza zehebel havfu selekuhum bi elsinetin hıdadin eşıhhaten alel hayr ulaike lem yu'minu fe ahbetallahu a'malehum ve kane zalike alellahi yesıra
20 - Yahsebunel ahzabe lem yezhebu ve iy ye'til ahzabu yeveddu lev ennehum badune fil a'rabi yes'elune an embaikum ve lev kanu fıkum ma katelu illa kalıla
21 - Le kad kane lekum fı rasulillahi usvetun hasenetul li men kane yercullahe vel yevmel haıra ve zekerallahe kesıra
22 - Ve lemma rael mu'minunel ahzabe kalu haza ma veadenellahu ve rasuluhu ve sadekallahu ve rasuluhu ve ma zadehum illa ımanev ve teslıma
23 - Minel mu'minıne ricalun sadeku ma ahedullahe aleyh fe minhum men kada nahbehu ve minhum mey yentezıru ve ma beddelu tebdıla
24 - Li yecziyellahus sadikıyne bi sıdkıhim ve yuazzibel munafikıyne in şae ev yetube aleyhim innellahe kane ğafurar rahıyma
25 - Ve raddellahullezıne keferu bi ğayzıhim lem yenalu hayra ve kefallahul mu'minınel kıtal ve kanellahu kaviyyen azıza
26 - Ve enzelellezıne zaheruhum min ehlil kitabi min sayasıyhim ve kazefe fı kulubihimur ru'be ferıkan taktulune ve te'sirune ferıka
27 - Ve evrasekum erdahum ve diyarahum ve emvalehum ve erdal lem tetauha ve kanellahu ala kulli şey'in kadıra
28 - Ya eyyuhen nebiyyu kul li ezvacike in kuntunne turidnel hayated dunya ve zıneteha fe tealeyne umettı'kunne ve userrıhkunne serahan cemıla
29 - Ve in kuntunne turidnellahe ve rasulehu ved daral ahırate fe innellahe eadde lil muhsinati minkunne ecran azıyma
30 - Ya nisaen nebiyyi mey ye'ti minkunne bi fahışetim mubeyyinetiy yudaaf lehel azabu d'feyn ve kane zalike alellahi yesıra
31 - Ve mey yaknut minkunne lillahi ve rasulihı ve ta'mel salihan nu'tiha ecraha merrateyni ve a'tedna leha rizkan kerıma
32 - Ya nisaen nebiyyi lestunne ke ehadim minen nisai inittekaytunne fe la tahda'ne bil kavli fe yatmeallezı fı kalbihı meraduv ve kulne kavlem ma'rufa
33 - Ve karne fı buyutikunne ve la teberracne teberrucel cahiliyyetil ula ve ekımmes salete ve atınez zekate ve etı'nellahe ve rasuleh innema yurıdullahu li yuzhibe ankumur ricse ehlel beyti ve yutahhirakum tathıra
34 - Vezkurne ma yutla fı buyutikunne min ayatillahi vel hıkmeh innellahe kane latıyfen habıra
35 - İnnel muslimıne vel muslimati vel mu'minıne vel mu'minati vel kanitıne vel kanitati ves sadikıyne ves sadikati ves sabirıne ves sabirati vel haşiıyne vel haşiati vel mutesaddikıyne vel mutesaddikati ves saimıne ves saimati vel hafizıyne furucehum vel hafizate vez zakirınellahe kesırav vez zakirati eaddelahu lehum mağfiratev ve ecran azıyma
36 - Ve ma kane li mu'miniv ve la mu'minetin iza kadallahu ve rasuluhu emran ey yekune lehumul hıyeratu min emrihim ve mey ya'sıllahe ve rasulehu fe kad dalle dalalem mubına
37 - Ve iz tekulu lillezı en'amellahu aleyhi ve en'amte aleyhi emsik aleyke zevceke vettekıllahe ve tuhfı fı nefsike mellahu mubdıhi ve tahşen nas vallahu ehakku en tahşah felemma kada zeydum minha vetaran zevvecnakeha li key la yekune alel mu'minıne haracun fi ezvaci ed'ıyaihim iza kadav minhunne vetara ve kane emrullahi mef'ula
38 - Ma kane alen nebiyyi min haracin fıma feradallahu leh sunnetellahi fillezıne halev min kabl ve kane emrullahi kaderam makdura
39 - İllezıne yubelliğune risalatillahi ve yahşevnehu ve la yahşevne ehaden ilellah ve kefa billahi hasıba
40 - Ma kane muhammedun eba ehadim mir ricalikum ve lakir rasulellahi ve hatemen nebiyyın ve kanellahu bi kulli şey'in alıma
41 - Ya eyyuhellezıne amenuzkurullahe zikran kesıra
42 - Ve sebbihuhu bukratev ve esıyla
43 - Huvellezı yusallı aleykum ve melaiketuhu li yuhricekum minez zulumati ilen nur ve kane bil mu'minıne rahıyma
44 - Tehıyyetuhum yevme yelkavnehu selam ve eadde lehum ecran kerıma
45 - Ya eyyuhen nebiyyu inna erselnake şahidev ve mubeşşirav ve nezıra
46 - Ve daıyen ilellahi bi iznihı ve siracem munıra
47 - Ve beşşiril mu'minıne bi enne lehum minellahi fadlen kebıra
48 - Ve la tutııl kafirıne vel munafikıyne ve da' ezahum ve tevekkel alellah ve kefa billahi vekıla
49 - Ya eyyuhellezıne amenu iza nekahtumul mu'minati summe tallaktumuhunne min kabli en temessuhunne femalekum aleyhinne min ıddetin ta'tedduneha fe mettiuhunne ve serrihuhunne serahan cemıla
50 - Ya eyyuhen nebiyyu inna ahlelna leke ezvacekellatı ateyte ucurahunne ve ma meleket yemınuke memma efaellahu aleyke ve benati ammike ve benati ammatike ve benati halike ve benati halatikellatı hacerne meake vemraetem mu'mineten iv vehebet nefseha lin nebiyyi in eraden nebiyyu ey yestenkihaha halisatel leke min dunil mu'minın kad alimna ma feradna aleyhim fı ezvacihim ve ma meleket eymanuhum li keyla yekune aleyke harac ve kanellahu ğafurrar rahıyma
51 - Turcı men teşau minhunne ve tu'vı ileyke men teşa' ve menibteğayte mimmen azelte fe la cunaha aleyk zalike edna en tekarra a'yunuhunne ve la yahzenne ve yerdayne bima ateytehunne kulluhunn vallahu ya'lemu ma fı kulubikum ve kanellahu alımen halıma
52 - La yehıllu leken nisau min ba'du ve la en tebeddele bihinne min ezvaciv ve lev a'cebeke husnuhunne illa ma meleket yemınuk ve kanellahu ala kulli şey'ir rakıyba
53 - Ya eyyuhellezıne amenu la tedhulu buyuten nebiyyi illa ey yu'zene lekum ila taamin ğayra nazırıne inahu ve lakin iza duıytum fedhulu fe iza taımtum fenteşiru ve la muste'nisıne li hadıs inne zalikum kane yu'zin nebiyye fe yestahyı minkum vallahu la yestahyı minel hakk ve iza seeltumuhunne metaan fes'eluhunne miv verai hıcab zalikum atheru li kulubikum ve kulubihinn ve ma kane lekum en tu'zu rasullellahi ve la en tenkihu ezvacehu mim ba'dihı ebeda inne zalikum kane ındellahi azıyma
54 - İn tubdu şey'en ev tuhfuhu fe innellahe kane bi kulli şey'in alıma
55 - La cunaha aleyhinne fı abaihinne ve la ebnaihinne ve la ıhvanihinne ve la ebnai ıhvanihinne ve la ebnai ehavatihinne ve la nisaihinne ve la ma meleket eymanuhunn vettekıynellah innellahe kane ala kulli şey'in şehıda
56 - İnnellahe ve melaiketehu yusallune alen nebiyy ya eyyuhellezıne amenu sallu aleyhi ve sellimu teslıma
57 - İnnellezıne yu'zunellahe ve rasulehu leanehumullahu fid dunya vel ahırati ve eadde lehum azabem muhına
58 - Vellezıne yu'zunel mu'minıne vel mu'minati bi ğayri mektesebu fe kadıhtemelu buhtanev ve ismem mubına
59 - Ya eyyuhen nebiyyu kul li ezvacike ve benatike ve nisail mu'minıne yudnıne aleyhinne min celabıbihinn zalike edna ey yu'rafne fe la yu'zeyn ve kanellahu ğafurar rahıyma
60 - Le il lem yentehil munafikune vellezıne fı kulubihim meraduv vel murcifune fil medıneti le nuğriyenneke bihim summe la yucaviruneke fıha illa kalila
61 - Mel'unıne eyne ma sukıfu uhızu ve kuttilu taktila
62 - Sunnetellahi fillezıne halev min kabl ve len tecide li sunnetillahi tebdıla
63 - Yes'eluken nasu anis saah kul innema ılmuha ındellah ve ma yudrıke lealles saat tekunu karıba
64 - İnnellahe leanel kafirıne ve eadde lehum seıyra
65 - Halidıne fıha ebeda la yecidune veliyyev ve la nesıyra
66 - Yevme tukallebu vucuhuhum fin nari yekulune ya leytena eta'nellahe ve eta'ner rasula
67 - Ve kalu rabbena inna eta'na sadetena ve kuberaena fe edallunes sebıla
68 - Rabbena atihim dı'feyni minel azabi vel'anhum la'nen kebıra
69 - Ya eyyuhellezıne amenu la tekunu kellezıne azev musa fe berraehullahu mimma kalu ve kane ındellahi vecıha
70 - Ya eyyuhellezıne amenuttekullahe ve kulu kavlen sedıda
71 - Yuslıh lekum a'malekum ve yağfir lekum zunubekum ve mey yutııllahe ve rasulehu fe kad faze fevzen azıyma
72 - İnna aradnel emanete ales semavati vel erdı vel cibali fe ebeyne ey yahmilneha ve eşfakne minha ve hamelehel insan innehu kane zalumen cehula
73 - Li yuazzibellahul munafikıyne vel munafikati vel muşrikıne vel muşrikati ve yetubellahu alel mu'minıne vel mu'minat ve kanellahu ğafurar rahıyma
[h=3]AHZAB SURESİ TURKCE MEALİ[/h]RahmÂn ve Rahîm olan Allah´ın adıyla
Ey Peygamber! Allah'a karşı gelmekten sakın. KÂfirlere ve munafıklara itaat etme. Şuphesiz Allah hakkıyla bilendir, hukum ve hikmet sahibidir. (1) Rabbinden sana vahyolunana uy. Şuphesiz Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır. (2) Allah'a tevekkul et, vekil olarak Allah yeter. (3) Allah, hicbir adamın icine iki kalp koymamıştır. Kendilerine zıhÂr yaptığınız eşlerinizi de anneleriniz yapmamıştır. Yine evlatlıklarınızı da oz cocuklarınız (gibi) kılmamıştır. Bu sizin ağızlarınızla soylediğiniz (fakat gercekliği olmayan) sozunuzdur. Allah ise gerceği soyler ve doğru yola iletir. (4) Onları babalarına nispet ederek cağırın. Bu Allah katında daha (doğru ve) adaletlidir. Eğer babalarını bilmiyorsanız, onlar sizin din kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata ile yaptığınız bir işte size hicbir gunah yoktur. Fakat kasten yaptığınız şeylerde size gunah vardır. Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir. (5) Peygamber, mu'minlere kendi canlarından daha once gelir. Onun eşleri de mu'minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah'ın Kitabına gore, (miras konusunda) birbirleri icin (diğer) mu'minlerden ve muhacirlerden daha onceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hukum) Kitap'ta yazılıdır. (6)
Hani biz peygamberlerden sağlam soz almıştık. Senden, Nûh'tan, İbrahim, Mûs ve Meryem oğlu İsa'dan da. Evet biz onlardan sapa sağlam bir soz almıştık. (7) (Allah bunu,) doğru kimseleri doğruluklarından hesaba cekmek icin (yapmıştır.) KÂfirlere de elem dolu bir azap hazırlamıştır. (8) Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani (duşman) ordular uzerinize gelmişti de biz onların uzerine bir ruzgar ve goremediğiniz ordular gondermiştik. Allah yaptıklarınızı hakkıyla gormektedir. (9) Hani onlar size hem ust tarafınızdan hem alt tarafınızdan gelmişlerdi. Hani gozler kaymış ve yurekler ağızlara gelmişti. Siz de Allah'a karşı ceşitli zanlarda bulunuyordunuz. (10) İşte orada mu'minler denendiler ve şiddetli bir şekilde sarsıldılar. (11) Hani munafıklar ve kalplerinde hastalık olanlar, "Allah ve Resulu bize, ancak aldatmak icin vaadde bulunmuşlar" diyorlardı. (12) Hani onlardan bir grup, "Ey Yesrib (Medine) halkı! Sizin burada durmak imkanınız yok. Haydi geri donun" demişti. Onlardan bir başka grup da, "Evlerimiz acık (korumasız)" diyerek Peygamberden izin istiyorlardı. Oysa evleri acık (korumasız) değildi. Onlar sadece kacmak istiyorlardı. (13) Eğer Medine'nin her tarafından uzerlerine gelinse ve orada karışıklık cıkarmaları istenseydi, onu mutlaka yaparlardı; o konuda fazla gecikmezlerdi. (14) Andolsun ki, onlar, daha once geri donup kacmayacaklarına dair Allah'a soz vermişlerdi. Allah'a verilen soz ise sorumluluğu gerektirir. (15)
De ki: "Eğer siz olumden ya da oldurulmekten kacıyorsanız, kacmak size asla fayda vermeyecektir. O takdirde bile (hayatın zevklerinden) pek az yararlandırılırsınız." (16) De ki: "Eğer Allah size bir kotuluk dilese, sizi Allah'tan koruyacak kimdir? Yahut size bir rahmet dilese buna engel olacak kimdir?" Onlar kendilerine Allah'tan başka hicbir dost ve hicbir yardımcı bulamazlar. (17) Şuphesiz Allah icinizden, savaştan alıkoyanları ve kardeşlerine, "Bize gelin" diyenleri biliyor. Size katkıda cimri davranarak savaşa pek az gelirler. Korku geldiğinde ise, uzerine olum baygınlığı cokmuş kimse gibi gozleri donerek sana baktıklarını gorursun. Korku gidince de ganimete karşı aşırı duşkunluk gostererek sizi keskin dillerle incitirler. İşte onlar iman etmediler. Allah da onların amellerini boşa cıkardı. Bu Allah'a kolaydır. (18-19) Duşman birliklerinin gitmediğini sanıyorlar. Duşman birlikleri (bir daha) gelecek olsa, isterler ki, (colde) bedevilerin arasında bulunsunlar da size dair haberleri (gidip gelenlerden) sorsunlar. İcinizde bulunsalardı da pek az savaşırlardı. (20) Andolsun, Allah'ın Resulunde sizin icin; Allah'a ve ahiret gunune kavuşmayı uman, Allah'ı cok zikreden kimseler icin guzel bir ornek vardır. (21) Mu'minler duşman birliklerini gorunce, "İşte bu Allah'ın ve Resulunun bize vaad ettiği şeydir. Allah ve Resulu doğru soylemişlerdir" dediler. Bu onların ancak imanlarını ve teslimiyetlerini artırmıştır. (22)
Mu'minlerden oyle adamlar vardır ki, Allah'a verdikleri soze sÂdık kaldılar. İclerinden bir kısmı verdikleri sozu yerine getirmiştir (şehit olmuştur). Bir kısmı da (şehit olmayı) beklemektedir. Verdikleri sozu asla değiştirmemişlerdir. (23) Bunun boyle olması Allah'ın, doğruları, doğrulukları sebebiyle mukafatlandırması, dilerse munafıklara azap etmesi yahut onların tovbesini kabul etmesi icindir. Şuphesiz Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir. (24) Allah inkar edenleri, hicbir hayra ulaşmaksızın kin ve ofkeleriyle geri cevirdi. Allah, savaşta mu'minlere kÂfi geldi. Allah kuvvetlidir, mutlak guc sahibidir. (25) Allah kitap ehlinden olup muşriklere yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine buyuk bir korku saldı. Siz onların bir kısmını olduruyor, bir kısmını da esir ediyordunuz. (26) Allah sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve henuz ayak basmadığınız topraklara varis kıldı. Allah her şeye hakkıyla gucu yetendir. (27) Ey Peygamber! Hanımlarına de ki, "Eğer dunya hayatını ve onun susunu istiyorsanız, gelin size mut'a vereyim ve sizi guzelce bırakayım." (28) "Eğer Allah'ı, Resulunu ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah icinizden iyilik yapanlara buyuk bir mukafat hazırlamıştır." (29) Ey Peygamber'in hanımları! İcinizden kim apacık bir cirkinlik yaparsa onun cezası iki kat verilir. Bu Allah'a gore kolaydır. (30)
İcinizden kim Allah'a ve Resulune itaat eder ve salih bir amel işlerse, ona mukafatını iki kat veririz. Biz ona bereketli bir rızık hazırlamışızdır. (31) Ey Peygamber'in hanımları! Siz, kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer Allah'a karşı gelmekten sakınıyorsanız (erkeklerle konuşurken) sozu yumuşak bir eda ile soylemeyin ki kalbinde hastalık (kotu niyet) olan kimse umide kapılmasın. Guzel (ve doğru) soz soyleyin. (32) Evlerinizde oturun. Onceki cahiliye donemi kadınlarının acılıp sacıldığı gibi siz de acılıp sacılmayın. Namazı kılın, zekatı verin. Allah'a ve Resulune itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah sizden ancak gunah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (33) Siz evlerinizde okunan Allah'ın Âyetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şuphesiz Allah en gizli şeyi bilendir, hakkıyla haberdardır. (34) Şuphesiz musluman erkeklerle musluman kadınlar, mu'min erkeklerle mu'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruc tutan erkeklerle oruc tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı cokca anan erkeklerle cokca anan kadınlar var ya, işte onlar icin Allah bağışlanma ve buyuk bir mukafat hazırlamıştır. (35)
Allah ve Resûlu bir iş hakkında hukum verdikleri zaman, hicbir mu'min erkek ve hicbir mu'min kadın icin kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resulune karşı gelirse şuphesiz ki o apacık bir şekilde sapmıştır. (36) Hani sen Allah'ın kendisine nimet verdiği, senin de (azat etmek suretiyle) iyilikte bulunduğun kimseye, "Eşini nikahında tut (onu boşama) ve Allah'tan sakın" diyordun. İcinde, Allah'ın ortaya cıkaracağı bir şeyi gizliyor ve insanlardan cekiniyordun. Oysa kendisinden cekinmene Allah daha layıktı. Zeyd eşinden yana isteğini yerine getirince (eşini boşayınca), onu seninle evlendirdik ki, eşlerinden yana isteklerini yerine getirdiklerinde (onları boşadıklarında), evlatlıklarının eşleriyle evlenmeleri konusunda mu'minlere bir zorluk olmasın. Allah'ın emri mutlaka yerine getirilmiştir. (37) Allah'ın, kendisine farz kıldığı şeyleri yerine getirmesi konusunda peygambere bir darlık yoktur. Daha once gelip gecen peygamberler hakkında da Allah'ın kanunu boyledir. Allah'ın emri kesinleşmiş bir hukumdur. (38) Daha once gelip gecen o peygamberler, Allah'ın vahiylerini tebliğ eden, Allah'tan korkan, başka hic kimseden korkmayan kimselerdir. Allah hesap gorucu olarak yeter. (39) Muhammed, sizin erkeklerinizden hicbirinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın Resulu ve nebilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (40) Ey iman edenler! Allah'ı cokca zikredin. (41) Onu sabah akşam tespih edin. (42) O, sizi karanlıklardan aydınlığa cıkarmak icin size merhamet eden; melekleri de sizin icin bağışlanma dileyendir. Allah mu'minlere cok merhamet edendir. (43)
Allah'a kavuşacakları gun mu'minlere yonelik esenlik dileği "Selam" dır. Allah onlara bol bir mukafat hazırlamıştır. (44) Ey Peygamber! Biz seni bir şahit, bir mujdeleyici, bir uyarıcı; Allah'ın izniyle kendi yoluna cağıran bir davetci ve aydınlatıcı bir kandil olarak gonderdik. (45-46) Mu'minlere kendileri icin Allah'tan buyuk bir lutuf olduğunu mujdele. (47) KÂfirlere ve munafıklara itaat etme! Onların eziyetlerine aldırma ve Allah'a tevekkul et. Vekil olarak Allah yeter. (48) Ey iman edenler! Mu'min kadınları nikahlayıp, sonra onlara dokunmadan (cinsel ilişkide bulunmadan) kendilerini boşadığınızda, onlar uzerinde sizin sayacağınız bir iddet hakkınız yoktur. Bu durumda onlara mut'a verin ve kendilerini guzel bir şekilde bırakın. (49) Ey Peygamber! Biz sana mehirlerini verdiğin eşlerini, Allah'ın sana ganimet olarak verdiklerinden elinin altında bulunan kadınları; seninle beraber hicret eden, amcanın kızlarını, halalarının kızlarını, dayının kızlarını ve teyzelerinin kızlarını sana helal kıldık. Ayrıca, diğer mu'minlere değil de, sana has olmak uzere, mehirsiz olarak kendini Peygamber'e bağışlayan, Peygamber'in de kendisini nikahlamak istediği herhangi bir mu'min kadını da (sana helal kıldık.) Mu'minlere eşleri ve sahip oldukları cariyeleri hakkında farz kıldığımız şeyleri elbette bilmekteyiz. Butun bunlar, sana herhangi bir zorluk olmaması icindir. Allah cok bağışlayıcıdır, cok merhamet edicidir. (50)
Ey Muhammed! Bunlardan (hanımlarından) dilediğini geri bırakırsın, dilediğini yanına alırsın. Uzak durduklarından dilediklerini yanına almanda da sana bir gunah yoktur. Bu onların gozlerinin aydın olması, uzulmemeleri ve hepsinin de kendilerine verdiğine razı olmaları icin daha uygundur. Allah kalplerinizdekini bilir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir. (Hemen cezalandırmaz, muhlet verir.) (51) Bundan sonra, guzellikleri hoşuna gitse bile, başka kadınlarla evlenmek, eşlerini boşayıp başka eşler almak sana helal değildir. Ancak sahip olduğun cariyeler başka. Şuphesiz Allah her şeyi gozetleyendir. (52) Ey iman edenler! Yemek icin cağrılmaksızın ve yemeğin pişmesini beklemeksizin (vakitli vakitsiz) Peygamber'in evlerine girmeyin, cağrıldığınız zaman girin. Yemeği yiyince de hemen dağılın. Sohbet icin beklemeyin. Cunku bu davranışınız Peygamber'i rahatsız etmekte, fakat o sizden de cekinmektedir. Allah ise gerceği soylemekten cekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Boyle davranmanız hem sizin kalpleriniz ,hem de onların kalpleri icin daha temizdir. Allah'ın Resûlune rahatsızlık vermeniz ve kendisinden sonra hanımlarını nikahlamanız ebediyyen soz konusu olamaz. Cunku bu Allah katında buyuk bir gunahtır. (53) Siz bir şeyi acığa vursanız da gizleseniz de, biliniz ki Allah her şeyi hakkıyla bilendir. (54)
Peygamberin hanımlarına, babalarından, oğullarından, erkek kardeşlerinden, erkek kardeşlerinin oğullarından, kız kardeşlerinin oğullarından, mumin kadınlardan ve sahip oldukları cariyelerden oturu bir gunah yoktur. Ey Peygamber hanımları! Allah'a karşı gelmekten sakının. Şuphesiz Allah her şeye hakkıyla şahittir. (55) Şuphesiz Allah ve melekleri Peygamber'e salÂt ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salÂt edin, selam edin. (56) Şuphesiz Allah ve Resulunu incitenlere, Allah dunya ve ahirette lanet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır. (57) Mumin erkekleri ve mumin kadınları işlemedikleri şeyler yuzunden incitenler, bir iftira ve apacık bir gunah yuklenmişlerdir. (58) Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve muminlerin kadınlarına soyle, bedenlerini ortecek elbiselerini giysinler. Bu onların tanınıp incitilmemelerine de daha uygundur. Şuphesiz Allah cok bağışlayıcıdır, cok merhamet edicidir. (59) Andolsun, eğer munafıklar, kalplerinde bir hastalık bulunanlar ve Medine'de kotu haberler yayıp ortalığı karıştıranlar (tuttukları yoldan) vazgecmezlerse, elbette seni onların uzerine gitmeye teşvik edeceğiz. Onlar da (bundan sonra) orada lanete uğramış kimseler olarak seninle pek az sure komşu kalacaklardır. Nerede bulunurlarsa, yakalanırlar ve yaman bir şekilde oldurulurler. (60-61) Daha once gelip gecenler hakkında da Allah'ın kanunu boyledir. Allah'ın kanununda asla değişme bulamazsın. (62)
İnsanlar sana kıyametin vaktini soruyorlar. De ki: "Onun ilmi ancak Allah katındadır." Ne bilirsin, belki de kıyamet yakında gercekleşir. (63) Şuphesiz Allah kÂfirlere lanet etmiş ve onlara alevli bir ateş hazırlamıştır. (64) Onlar, orada ebedi olarak kalacaklardır. Hicbir dost, hicbir yardımcı bulamayacaklardır. (65) Yuzlerinin ateşte bir yandan bir yana donduruleceği gun, "Keşke Allah'a ve Resul'e itaat edeydik" diyecekler. (66) Yine şoyle diyecekler: "Ey Rabbimiz! Biz onderlerimize ve buyuklerimize itaat ettik de bizi yoldan saptırdılar." (67) "Ey Rabbimiz! Onlara iki kat azap ver ve onları buyuk bir lanete uğrat." (68) Ey iman edenler! Siz MûsÂ'ya eziyet eden kimseler gibi olmayın. Nihayet Allah onu onların dediklerinden temize cıkarmıştı. Mûs Allah katında itibarlı bir kimse idi. (69) Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakının ve doğru soz soyleyin ki Allah sizin işlerinizi duzeltsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Kim Allah'a ve Resulune itaat ederse, muhakkak buyuk bir başarıya ulaşmıştır. (70-71) Şuphesiz biz emaneti goklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yuklenmek istemediler, ondan cekindiler. Onu insan yuklendi. Cunku o cok zalimdir, cok cahildir. (72) Allah, munafık erkeklere ve munafık kadınlara, Allah'a ortak koşan erkeklere ve Allah'a ortak koşan kadınlara azap etmek; mumin erkeklerin ve mumin kadınların da tovbelerini kabul etmek icin insana emaneti yuklemiştir. Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir. (73)
[h=3]AHZÂB SURESİ SESLİ DİNLE[/h]Ahzab Suresini sesli şekilde dinleyebilir ve ardından tekrar ederek sesli şekilde okuyabilirsiniz. Ahzab Suresi'ni Dİyanet'ten sesli şekilde dinleyebilirsiniz.
AHZÂB SURESİNİ SESLİ DİNLEMEK İCİN TIKLAYINIZ...
[h=3]AHZÂB SURESİ TEFSİRİ[/h]Butun peygamberler gibi son peygamber de Allah'a itaatsizlikten sakınır, O'nun vahyettiğine herkesten once ve en kÂmil bir şekilde uyar, yalnızca rabbine guvenir ve dayanır; bunlar Allah TeÂlÂ'nın peygamberlerinde yarattığı ozelliklerdir. Sûrenin bu emir ve tavsiyelerle başlaması, Hz. Peygamber'den, o zamana kadar yapmadıklarını yapmasını istemeye yonelik değildir. Aşağıda gelecek olan AhzÂb Savaşı, bu savaşta munafıkların, meÂlindeki ceviriye gore "gizli inkÂrcılar"ın (munafıklar) kurduğu tuzaklar, yaydıkları yalanlar, karalamalar, Mekkeli muşriklerle yani "acık inkÂrcılarla" kurdukları iş birliği, oluşturdukları ortak guc, her vesile ile Hz. Peygamber'e verdikleri eza, cektirdikleri mÂnevî işkence karşısında onu ve ummetini dayanıp direnmeye hazırlamak, olacaklar konusunda uyarmak maksadıyla sûrenin başında bu emir ve tavsiyelere yer verilmiştir.
Kalp, mecazi olarak duygu ve duşunce merkezi anlamında da kullanılmaktadır. Gelecek Âyetlerde bazı CÂhiliye Âdetleriyle munafıklardan soz edileceği, bu Âdetlerin fıtrata ve gercekliğe ters duştuğu, bir kimsenin iki tanrısı ve iki dini olamayacağı ifade edileceği icin bunlara bir giriş ve dayanak olmak uzere vecize değerindeki şu cumleye yer verilmiştir: "Allah bir kişinin goğus boşluğunda iki kalp yaratmamıştır." Evet Allah insanda tek kişilik, tek vicdan ve tek akıl yaratmıştır. İdrak, duygu, karar ve iman bu yeteneklerle elde edilmektedir. İki yuzluler, inanmış gorunen ama icten inanmayanlar, gizli olarak farklı din taşıyanlar iki dinli değillerdir, onların da bir dini vardır, bu din İslÂm'a aykırı olduğundan munafıklar da inkÂrcıdır; ustelik bu durumlarını menfaatleri sebebiyle gizledikleri icin musluman olmayanların en aşağı mertebesinde bulunmaktadırlar (Nis 4/145). Kez bir insanın karısı ile anasına, başkalarının cocukları ile kendi cocuklarına karşı duyguları farklıdır. Karının aynı zamanda ana, başkalarından olma cocukların oz evlÂt olabilmesi icin insanın iki kalbi, iki kişiliği olması gerekir. Bu da olmadığına gore karısını anasına benzeten, –eski Arap geleneğine gore– "anam olsun, anamdır, bana haramdır" diyerek yemin eden kimsenin eşi onun anası ve dolayısıyla kendisine haram olmaz. İslÂm'dan once Araplar eşlerine, "Sen bana anamın sırtı gibisin" derler ve bu yemin yuzunden onları mağdur ederlerdi. ZıhÂr denilen bu Âdeti İslÂm kınamış, kadınların zarar gormelerini engelleyecek hukumler getirmiştir (bilgi icin bk. Mucadele 58/1-4).
Bir başka CÂhiliye uygulaması da babası belli olan veya olmayan cocukları evlÂt edinmek, onların kendi soy kutukleriyle ilişkilerini keserek kendi soylarına eklemek şeklinde oluyordu. Bir goğuste iki kalbin olmaması nasıl bir tabiat kanunu ise A'nın cocuğunun evlÂt edinme yoluyla B'nin cocuğu olamayacağı da bir fıtrat ve tabiat kanunudur. Ayrıca İslÂm'ın koyduğu ortunme, evlenme imkÂnı veya yasağı, cocuk-ebeveyn ilişkisi, karşılıklı haklar ve odevler, miras gibi kurallar da, cocuklarla gercek ana babalarının soy bağlarının kesilip değiştirilmesine, başkalarına ait cocukların –yakın akraba olmayan ailelerde– ailenin bir ferdi gibi kalıp yaşamasına ters duşuyordu. Yapılmakta olan sosyal ve ahlÂkî ıslahat icinde sıra bu Âdetin kaldırılmasına gelmiş, "... babalarının soy adları ile anın" emri ile bu uygulamaya son verilmiştir. Tefsir kitaplarında bu munasebetle Hz. Peygamber'in evlÂtlığı Zeyd b. HÂrise'den soz edilir ve Âyetin inişine onun bu durumunun sebep olduğu soylenir. Zeyd cocuk iken kendi kabilesinden zorla alınmış, koleleştirilerek satılmış, elden ele dolaşarak Hz. Hatice'ye gelmişti. Hatice Hz. Peygamber ile evlenince Zeyd'i ona hediye etmişti. Peygamberimiz onu Âzat etti ve evlÂt edindi. Zeyd'in ailesi, Mekke'ye gelip cocuklarını bulmuşlardı. Peygamberimiz kendisini secimde serbest bıraktığı halde Zeyd Allah'ın resulunu tercih etti, ailesi ile memleketine donmedi. Bu Âyet gelinceye kadar kendisine Muhammed oğlu Zeyd derlerdi, Âyet gelince kendi babasına nisbet ederek HÂrise oğlu Zeyd dediler. Artık o, Peygamber ailesinin bir ferdi değil, muslumanların din kardeşi, Hz. Peygamber'in sÂdık bir bağlısı idi (İbn Kesîr, VI, 377; Ebû Bekir İbnu'lArabî, III, 1504 vd.).
İslÂm'a gore himayeye muhtac cocuklara bakmak, onları beslemek, buyutmek sevaptır ve şerefli bir insanlık odevidir. Sevgili Peygamberimiz "Kimsesiz cocukları koruması altına alan kimse ile ben, cennette yan yana iki parmak gibi beraber olacağım" buyurmuştur (Muslim, "Zuhd", 42). Ancak bunu yapmak icin cocuğun kendi soy kutuğu ile ilişkisini kesmek, oz ana babasını unutturmak kimsenin hakkı olmadığı gibi kanunî mirascıların arasına katmak, aile icinde mahremiyet bakımından oz evlÂt gibi davranmak da doğru ve gerekli değildir. Bunun yerine İslÂm'ın tavsiyesi, koruma altına almak, bakmak, buyutmek, ihtiyaclarını karşılamak; hukuk ve helÂl-haram kuralları bakımından ona oz cocuk gibi değil, bir din kardeşi gibi muamele etmektir (ayrıca bk. Şûr 42/49-50
Hz. Peygamber ile muminler arasındaki yakınlık, sevgi, bağlılık, itaat, korumada oncelik –hukukî uzantıları olsa da– daha ziyade hissî yakınlıktır. Aile fertlerinin birbirlerine diğer muminlere nisbetle daha yakın olmaları ise –hissî tarafı olsa da– daha cok hukukî yakınlıktır; miras, nafaka, diyet gibi konularda kendini gosteren "hak ve borc yukumluluğu acısından oncelik"tir.
Hz. Peygamber'in niteliklerinden ve vasıflarından birini de bu Âyetten oğreniyoruz; o, muminlere kendilerinden daha yakındır. Burada gecen "kendilerinden" iki şekilde anlaşılmaya musaittir: a) Her bir muminin kendinden, b) Bir muminin diğer herhangi bir mumine yakınlığından. Resûlullah bu yakınlığın hissî ve hukukî boyutlarını bazı hadislerde kısmen acıklamışlardır:
"Hicbir mumin yoktur ki, ben ona, dunyada ve Âhirette insanların en yakını olmayayım. İsterseniz 'Peygamber muminlere kendilerinden daha yakındır...' Âyetini okuyunuz. Kim bir mal bırakırsa onu, vÂrisleri kimler ise alsınlar, eğer geride bir borc veya korunmaya muhtac coluk cocuk bırakırsa bana gelsin, ben onun yakınıyım" (Muslim, "FerÂiz", 14-15).
"Hayatım elinde olan Allah'a yemin ederim ki, ben bir kimseye kendinden, servetinden ve cocuğundan daha sevgili olmadığım surece o, gercek mÂnada inanmış olmaz" (Muslim, "ÎmÂn", 69-70).
Kur'an'da ve Sunnet'te peygamber sevgisinin bu kadar vurgulanmasının bircok sebep ve dayanağı vardır: Onu Allah sevmiştir, bu sebeple kendisine "habîbullah" (Allah'ın sevgilisi) denilmiştir. Muminler Allah sevgisine mazhar olabilmek icin onun yolundan gitmek durumundadırlar. O, insanlık icin kurtuluş recetesi gibi olan bir dini tebliğ etmiş, insanlara olan sevgisi ve şefkati sebebiyle onu benimsesinler diye kendini helÂk edercesine gayret sarfetmiştir. Hem şekli, sureti, fiziği hem de ahlÂkı emsalsiz guzellikte ve mukemmelliktedir. Âhirette ummetine şefaat edeceğine dair sahih hadisler vardır. Bu nitelikleri taşıyan bir kimseyi herkesten ve her şeyden cok sevmeyen kimsenin ilim, irfan ve imanında eksiklik bulunduğunda şuphe yoktur.
İleride gelecek olan 53. Âyete gore Hz. Peygamber'den sonra da onun eşleri ile evlenmek muminlere haram kılınmıştır. Bunun otesinde "Peygamber hanımlarının annelik vasıfları", hukuk ve haram-helÂl hukumleri bakımından bir anneliği değil, anne mesabesinde saygınlığı ifade etmektedir.
Muslumanlar Mekke'de her şeylerini bırakarak Medine'ye goctuler. Peygamberimiz hem ensarla muhacirlerin kaynaşmaları hem de ikincilerin Âcil ihtiyaclarının karşılanması icin her bir muhaciri bir Medineli ile kardeş yaptı. Bir sure bu kardeşlik mal ortaklığını ve karşılıklı vÂris olma hakkını da kapsadı. Miras Âyetleri ile burada gecen ilgili cumle nÂzil olunca yapay kardeşliğin miras hakkına dayanak olması hukmu kaldırılmış oldu. Artık muminlerin birbirlerine vÂris olabilmeleri icin akraba olmaları ve başkaca bir engelin bulunmaması gerekiyordu. MÂkul ve meşrû gerekcelere dayalı olan gecici hukum kalkmış, kitapta yer almış bulunan aslî ve devamlı hukum yururluğe konmuştu. Ancak muminler birbirinin mÂnevî kardeşleri olduğundan, miras dışında karşılıklı yardımlaşma, hediyeleşme, vasiyet yoluyla mal bırakma gibi ilişki ve lutuflara da bir engel yoktu.
Sorgulanacak olanlar, bizim tercih ettiğimiz tercumeye gore peygamberlerdir; "Onlar bile sorgu goreceklerine gore diğerleri duşunsunler!" denilmek istenmiştir. Aynı cumleyi, "peygamberlerin dini tebliğ ettikleri kimseleri sorumlu tutmak ve sorgulamak icin" şeklinde anlamak da mumkundur.
Bundan sonra AhzÂb Savaşı, bu savaşta muminlerin gecirdiği cetin imtihan, munafıkların ve muşriklerin, hak dine ve gercek peygambere karşı yapıp ettikleri anlatılacağı icin bir giriş olmak uzere ezelde veya her bir peygamber vazifelendirilirken yapılan kutsal sozleşme hatırlatılmıştır.
Peygamber'le yapılan sozleşme anlatılırken "yaptık", sorgulama soz konusu edilirken "sorgulamak icin yaptı" denilmesi (Arap edebiyatında iltifat adı verilen soz sanatının kullanılması), Allah-kul ilişkisi bakımından anlamlıdır. CenÂb-ı Mevl peygamberleriyle sozleşme yapmakla onlara buyuk bir şeref bahşetmiştir, bu lutuftan soz ederken de "yaptık" demektedir. Sıra hesap sormaya gelince cemal ve lutuf sıfatlarının değil, celÂl ve adalet sıfatlarının tecellisi devreye girmektedir; adaletin icrası farklı ve daha soğuk bir ilişki bicimi olduğundan "sorgulamamız icin" değil "sorgulaması icin" denilmiştir.
AHZAB SURESİ TEFSİRİNİN DEVAMI İCİN TIKLAYINIZ...