Jeoloji Profesoru Selim İnan, Turkiye'nin depremle ilgili acı tablosunu acıkladı. İnan, Turkiye'nin dunyanın en aktif deprem kuşağında yer aldığını belirterek, "Yılda 24 binden fazla kucuk veya buyuk deprem kaydedilmektedir. Turkiye'nin yuzde 70'i 1. ve 2. derece deprem bolgesinde yer almaktadır. Halen oturulmakta olan konutların 16 milyondan fazlası 1. ve 2. deprem bolgesinde ve yaklaşık olarak nufusumuzun yuzde 70'i yine 1. ve 2. deprem bolgelerinde yaşamaktadır" dedi.
Mersin Universitesi Muhendislik Fakultesi Jeoloji Muhendisliği Bolumu emekli Oğretim Uyesi Prof. Dr. Selim İnan, İzmir depremi ve depremin zararlarını en aza indirmeyle ilgili acıklamalarda bulundu. 30 Ekim'de İzmir'de buyuk bir deprem olduğunu vurgulayan İnan, "İzmir'e 68 kilometre uzaklıkta bir deprem meydana gelmiştir. Depremin odak derinliği 16 kilometre olup, AFAD'a gore 6.6, Kandilliye gore 6.8 ve Amerika Jeolojik Araştırmalar ve Avrupa Sismoloji Kurumuna gore 7.0 buyukluğe sahip olan deprem, Sisam Adası ile Kuşadası arasında 40 kilometrelik uzanıma sahip normal bir faya bağlı olarak gelişmiştir. Fayın kuzey kısmı 1.5 metre cokmuş ve ozellikle Sığacık ve yakın yoresinde 50-60 santimetre yuksekliğe sahip tsunami dalgaları gorulmuştur. Deprem merkez ussune 68 kilometre uzaklıkta bulunan İzmir'in ozellikle Bayraklı ilcesinde 17 binanın yıkılmasına, 114 kişinin olumune ve cok sayıda insanımızın yaralanmasına neden olmuştur. Genel olarak bakıldığında tarihsel donemler icerisinde 1900 yılından once, buyukluğu 6.5 uzerinde olan 16 deprem kaydedilmiş ve başta Efes olmak uzere cok sayıda antik kentler ile İzmir'de buyuk yıkımlara neden olmuşlardır. Deprem merkezine bu kadar uzak olmasına rağmen hasarın fazla olmasının nedenleri bu yazıda irdelenmektedir. Ulkemiz dunyanın en aktif deprem kuşağında yer almakta ve yılda 24 binden fazla kucuk veya buyuk deprem kaydedilmektedir. Halen kullanılan Turkiye deprem bolgeleri ve Turkiye deprem tehlike haritalarında ulke topraklarının yuzde 70'i 1'inci ve 2'inci derece deprem bolgesinde yer almaktadır. Halen oturulmakta olan konutların 16 milyondan fazlası 1. ve 2. deprem bolgesinde ve yaklaşık olarak nufusumuzun yuzde 70'i yine 1. ve 2. derece deprem bolgelerinde yaşamaktadır" diye konuştu.

"ULKEMİZDE ORTALAMA 2 YILDA BİR YIKICI DEPREMLER OLUYOR"
Turkiye'de ortalama 2 yılda bir yıkıcı depremler olduğunun altını cizen İnan, "Kuzey Anadolu Fay Sistemi (KAF), Doğu Anadolu Fay Sistemi (DAF), Ege Graben Sistemi (EGS), Orta Anadolu Fay Sistemi (OAFS) ve benzeri bu sistemlerin bazı bolumleri uzun zamandır suskunluğunu korumaktadır. Doğu Anadolu fayının Kahramanmaraş-Turkoğlu bolumu, Turkoğlu-Antakya bolumu, Kuzey Anadolu fayının Yedisu-Karlıova bolumu ile Marmara Denizi icerisinde yer alan bolumu, Ege Graben sistemi icerisinde ise Muğla ve Gokova korfezi bolumleri buyuk risk teşkil etmektedir. Depremi engellemek elimizde olmadığı icin deprem zararlarını mumkun olduğu olcude azaltma calışmalarını yapmak gerekmektedir" şeklinde konuştu.
"8 BUYUKLUĞUNDEKİ BİR DEPREM BİN ATOM BOMBASINA EŞ DEĞER"
Depremin zararlarının farklı nedenlere bağlı olduğuna vurgu yapan İnan, "Depremin buyukluğu, depremin odak derinliği, depremin suresi, deprem odağına uzaklık, depremin oluş zamanı gibi faktorler ortaya cıkacak zararları belirliyor. Diğeri ise nufus yoğunluğu, deprem alanlarının jeolojik ozellikleri, yapı tekniği deprem bolgesindeki toplumun deprem konusundaki eğitimi ile deprem konusunda kurumlaşma ve yonetimsel işbirliği gibi insan kaynaklı nedenler olup bunlara karşı gerekli onlemleri alarak depremlerin verdiği zararları en az duzeye indirmek mumkundur. Bunları biraz acacak olursak buyukluk deprem sırasında acığa cıkan enerjinin olcusunu verir. Buyukluk logaritmik olarak artar. Orneğin 8 buyukluğundeki bir depremde 1000 tane atom bombasının patlatılması sırasındaki acığa cıkan enerji kadar enerji yayılır. Buyukluğu 7.4 olan 1999 Kocaeli depremi sırasında acığa cıkan enerji Hiroşima'ya atılan atom bombasının yaydığı enerjiden 400 kat daha fazladır. Bunu onlemek imkansızdır. Depremin suresi ne kadar uzun olursa verdiği zarar artmaktadır. Deprem odağına yakın olmak zararı yine artıran bir nedendir. Bunu da engellemek olanaksızdır. İnsan kaynaklı nedenlerin başında bolgenin jeolojik yapısı ozelliklede zemin yapısı gelmektedir. Binaların uzerine yapıldığı zemin ne kadar kotu olursa depremin verdiği zararlar aynı oranda artmaktadır. Zemin kotu ise bina sağlam dahi olsa binalar ya zemine gomulmekte yada yan yatmaktadır. Bunun orneklerine 1999 depremi sırasında Kocaeli, Adapazarı, Duzce ve yakın yorelerinde, 2011 Van depreminde ve 2020 Elazığ Sivrice depremlerinde sıkca rastlanmaktadır" ifadelerini kullandı.
"İZMİR'DE YIKILMIŞ 17 BİNANIN İNŞAAT HATALARINDAN KAYNAKLANDIĞI GORULMEKTEDİR"
İnsan kaynaklı zararlardan biri de evlerin kalitesinin yetersiz ve kotu olması olduğunun altını cizen İnan, "Bunlar arasında en goze carpanlar kalitesiz beton, malzeme hataları, eksik ve kalitesiz malzeme kullanımı, donatı hataları, kolon kirişlerde yapılan hatalar, etriye hataları sayılabilir. Bu hatalara bağlı olarak binalar iskambil destesi gibi ust uste ya da yanlara doğru yığılmaktadırlar. Yine bunun orneklerini 1999 Kocaeli ve 2011 Van depremlerinde gormekteyiz. Benzer şekilde İzmir'in Bayraklı ilcesinde yıkılmış olan 17 adet binanın da yine inşaat hatalarından kaynaklandığı ceşitli gazete ve TV haberlerinde acık bir şekilde gorulmektedir. Buraya kadar anlatılanların ışığında bir depremde meydana gelen hasarların depremin doğal ozellikleri ile zemin ve yapı kalitesinden kaynaklandığı acıktır. Depremin doğal ozelliklerini değiştirmek yada mudahale etmek imkansızdır. Buna karşın zemin ve yapı kalitesini iyileştirmek ise bizim elimizde olan bir durum olup, bunlara dikkate edersek depremin verdiği zararları minimuma indirmek mumkundur. Eğer zemin ve yapı stokumuz iyi olsaydı depremlerde olu sayıları cok duşuk duzeylerde kalırdı. Zeminin nitelikleri ve inşaatın sağlamlığından ziyade dış gorunum, ic dizayn ve luks malzemelere bakılarak gayrimenkul alınmaktadır. Bu şekilde yapıldığında da acı olaylarla her zaman karşılaşmak ulkemizde son derece olağan bir durumdur" dedi.
"YAPI STOKLARI YENİDEN İNCELENMELİ VE SAĞLAMLAŞTIRILMALIDIR"
Vatandaşların yanı sıra kurumların da bir an once onlem alması gerektiğine dikkat ceken İnan, sozlerini şoyle tamamladı:
"Butun kentlerimizin bir an once afet master planlarının yapılması ve uygulamaya gecilmesi gerekmektedir. Yapı stoklarının yeniden incelenmesi ve sağlamlaştırılması calışmaları yapılmalı. Fabrika, sanayi kuruluşu, hastaneler, eğitim kuruluşu ve iş yerlerinin incelenmesi ve gerekirse yıkılarak yenilerinin yapılması gerekir. İsteyen herkesin istediği yere bina yapmasına izin verilmemelidir. Sık sık imar affı ve benzeri kanunlar cıkarılmamalıdır. Okullarda ozelde deprem genelde de doğal afetler hakkında dersler okutularak bilinclendirme calışmaları yapılmalı. Ulkemizde yer alan tum yerleşim yerlerindeki bina ve evlerin deprem sigortasının yaptırılması ve kontrol edilmelidir. Kentsel donuşum projelerinin ranta yonelik olarak değil cozume yonelik olarak yapılmalı ve sıkı denetlenmelidir. Yeni bir doğal afetler yasası cıkarılmalı, bu yasa icerisine fay yasası, heyelan yasası ve benzeri yasalar da dahil edilmelidir. Sonuc olarak belirttiğimiz onemleri aldığımızda deprem zararlarını asgari duzeye indirmek mumkundur."
(Koray Unlu/İHA)
Kaynak: İhlas Haber Ajansı