CHP Genel Başkanı Kemal Kılıcdaroğlu, kamu-ozel işbirliği (KOİ) projelerine ilişkin bazı belgelerin Sayıştay'a verilmediğini iddia ederek, "Devlet, firmayla bir sozleşme yapmış. Normalde Sayıştay bunu istediğinde derhal verilmesi lazım ama verilmiyor. 'Sen gormeyeceksin' diyorlar." dedi.
Karar TV YouTube kanalında gundeme ilişkin acıklamalarda bulunan ve soruları yanıtlayan Kılıcdaroğlu, Turkiye'de adaletin olmaması ve yargının calışmaması nedeniyle devletin yonetilemez noktaya geldiğini savundu.

Kılıcdaroğlu, kendisi hakkında dokunulmazlığın kaldırılmasıyla ilgili bir dosya olduğunu belirterek, gerekce olarak Osman Kavala, Selahattin Demirtaş, Ahmet Altan, Muyesser Yıldız gibi isimlerin "iceride tutulmalarının doğru olmadığına" ilişkin ifadelerinin gosterildiğini soyledi.
Bu acıklamaları nedeniyle iki MHP'li milletvekili tarafından "teroru ovduğu" gerekcesiyle hakime şikayet edildiğini kaydeden Kılıcdaroğlu, "Şimdi bir de karşımıza muhbir milletvekilleri cıktı. Boyle garip bir tabloyla karşı karşıyayız. Gercekten uzuluyorum." dedi.
Kılıcdaroğlu, yargı bağımsızlığının sağlanmasının zorunlu olduğuna dikkati cekerek, "Cumhurbaşkanı, hakim tayin etmeli mi? Tarafsız cumhurbaşkanı hakim tayin edebilmeli Anayasa Mahkemesine ama hakim tayin ederken şuna bakmalı: 'Bu hakim kim? Gecmişte verdiği kararlar ne, kacı Yargıtay tarafından bozulmuş veya bozulmamış? Bunun bilimsel yayınları var mıdır, yok mudur?' Ust mahkemelere hakim tayin edecek kişinin, o hakimin liyakatına bakması lazım, 'bu işi becerebilecek kapasitede, bilgide, birikimde midir?' diye. Ona gore hakim tayin edebilir." ifadelerini kullandı.
"Nasıl bir Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) duşunuyorsunuz, HSK uyeleri nasıl belirlenmeli?" sorusunu Kılıcdaroğlu, "İkiye ayrılması lazım. Bu benim şahsi kanaatim. Bunu parti olarak henuz kendi aramızda duşunmuş, tartışmış değiliz." şeklinde cevapladı.
Kılıcdaroğlu, "hakimler kurulu" ve "savcılar kurulu" olarak iki ayrı kurul oluşturulması gerektiğini soyleyerek, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Hakimler kuruluna, bakanın, musteşarın girmemesi lazım. Buraya yapılacak atamaların niteliklerinin tek tek belirlenmesi lazım. Savcılar kuruluna bakan, musteşar girebilir. Orası burokratik bir kademe. Bunun olması lazım. Savcının artık hakimin yanında oturmaması lazım. Avukat hangi duzeyde oturuyorsa savcının da aynı duzeyde olması lazım. Cunku biri iddia biri savunma makamı, hakim tepede karar verecek."
Kayyum atamaları
"Turkiye'nin bazı belediye ve şirketlere atanan kayyumları nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusunu yanıtlayan Kılıcdaroğlu, secimle gelen belediye başkanlarının secimle gitmesi gerektiğini oteden beri soylediklerini vurguladı.
Milli iradeye saygı duyulması gerektiğini dile getiren Kılıcdaroğlu, "Milli iradenin kullandığı oyun sonucu olarak bir kişi milletvekili secilebilir, belediye başkanı, belediye meclis uyesi olabilir, il genel meclisi uyesi olabilir. Secimle geliyorsa kural olarak secimle gitmesi lazım." diye konuştu.
Kılıcdaroğlu, kişinin, hangi hallerde tutuklanacağının veya gozaltına alınacağının yasalar cercevesinde yerine getirildiğine işaret ederek, "Belediye başkanı eğer bir teror orgutuyle iltisaklıysa savcınız var, davayı acar, delilleri sunar, mahkemede yargılanır, mahkum olursa da gider. Kimse de 'burada milli irade zedelendi' demez ama bu yapılmıyor." değerlendirmesinde bulundu.
Ozel şirketlere kayyum atanmasını da doğru bulmadığının altını cizen Kılıcdaroğlu, şoyle devam etti:
"Ne oldu sonunda oralar? Birilerinin arpalığı haline geldi. Bu şirketlerin buyuk bir kısmı batırıldı. Oradaki atanan kayyumlar koşeyi donduler, her turlu imkana kavuştular. Bu asla doğru değil. Belli bir zaman dilimi icinde yaparsınız. Sahipleriyle ilgili yargılama varsa o yargılama sureci gider ama bir sure sonra bu şirketleri asli sahiplerine teslim etmek zorundasınız."
"Parlamento vesayet altında"
Kılıcdaroğlu, "Meclis niye yeterli denetimi yapamıyor? Bu sadece muhalefetin gerekli sayıya ulaşamamış olması mı yoksa uygulamadan, yanlış kurallardan kaynaklanan sorunlar mı var? Meclis'in denetim yapamayışı konusunu anlatır mısınız?" sorusuna, "Parlamento aslında butun imkansızlıklara rağmen vesayet altında olmasa cok sağlıklı bir denetim her zaman yapabilir ama bugun parlamento vesayet altında. Ozellikle AK Parti ve Milliyetci Hareket Partisi'nin milletvekilleri, saraydan talimat gelmedikce bir irade ortaya koyamıyorlar. Yani iradeleri ipotek altında." yanıtını verdi.
"Sayıştay'ın bilmediğini, biz de bilmiyoruz, kimse bilmiyor"
Kamu-ozel işbirliği projelerine ilişkin bazı belgelerin Sayıştay'a verilmediğini one suren Kılıcdaroğlu, şunları soyledi:
"Devlet firmayla bir sozleşme yapmış. Normalde Sayıştay bunu istediğinde derhal verilmesi lazım ama verilmiyor. 'Sen gormeyeceksin' diyorlar. Yani milletvekilinin, bakanların bilmediğini, Sayıştay'ın bilmediğini, biz de bilmiyoruz, kimse bilmiyor. İki kişi biliyor; biri saraydaki kişi, ikincisi altına imza atan ozel sektor biliyor. Başka hicbirimiz bilmiyoruz. O zaman ne oluyor? Paralar nereye, ne kadar gidiyor, nasıl gidiyor, butcede nerelerde, hangi fasıllarda gosteriliyor? Biz bunları bilmiyoruz."
"Babacan ve Davutoğlu ile ortak paydalarımız var"
CHP Genel Başkanı Kılıcdaroğlu, "Yeni kurulan partilerle ilişkilerinizi nasıl tanımlarsınız?" sorusuna cevabında, "Babacan ve Davutoğlu ile ortak paydalarımız var. Zamanla cıkıyor ortak paydalar. Guclendirilmiş parlamenter sistem, saydam bir devlet yonetimi, yargının bağımsız olması, adaletin dağıtılması gibi demokraside var olan pek cok evrensel kavram uzerinde ortaklaşıyoruz." ifadesini kullandı.
Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi ile Gelecek Partisi'nin şu an Millet İttifakı icinde olmadığını kaydeden Kılıcdaroğlu, "Zaman ne gosterir onu goreceğiz." dedi.
Kılıcdaroğlu, "secim kanunu uzerinde calışmalar yapıldığı, Millet İttifakı'nın yuksek oy alsa dahi parlamentoda coğunluğu sağlayamaması icin calışıldığı"na ilişkin bilgiler aldıklarına değinerek, şoyle devam etti:
"İktidardaki bir siyasal parti, kendi iktidarını korumak icin mevcut yasalarla oynamaya başlamışsa aslında gidici olduğunu o da kabul ediyordur. Yani artık 'Bu halk beni istemiyor, ben halka rağmen nasıl burada kalabilirim' bunun arayışı icinde ama biz bunu da aşacağız. Ne yaparlarsa yapsınlar halk kararını vermiş, bunların gitmesi lazım. Gercekten bu konuda en ufak bir endişem yok."
Kemal Kılıcdaroğlu, 1950'li yıllarda CHP'nin butun mal varlığına ve arşivine el konulduğunu belirterek, "Biz bu arşivin yok olduğunu sanıyorduk. Zaman zaman 'bizim arşivimiz yok edildi' diye de dillendiriyorduk. Sonra bu arşivin Devlet Arşivleri Genel Mudurluğunde olduğunu oğrendik." dedi.
Bunun uzerine arşivi dijital ortamda aldıklarını ve 1-1,5 milyon sayfa civarında olduğunu soyleyen Kılıcdaroğlu, şu an bilim insanlarının belgeleri incelediklerini bildirdi.
Kılıcdaroğlu, konuşmasını şoyle tamamladı:
"İktidar ekonomiyi toparlayabilir mi?" sorusuna da "Mevcut iktidar asla toparlayamaz. Oyle bir gucu, birikimi, kapasitesi yok. Oyle bir ongorusu, oyle bir hedefi de yok zaten. Ruzgarın onundeki yaprak gibi gidiyoruz. Ben 'Turkiye yonetilmiyor, Turkiye savruluyor.' diyorum. Gercekten Turkiye savruluyor."
(Bitti)
Kaynak: Anadolu Ajansı / Ahmet Sertan Usul