Kırgızistan'da 4 Ekim'de gercekleştirilen parlamento secimleri ulkede yeni bir siyasi kriz meydana getirdi. Secime katılan 16 partiden yalnızca dordu yuzde 7'lik secim barajını gecebildi. Bu partilerin ucunun mevcut hukumetle doğrudan bağlantılı olması tepkileri daha da artırdı. Secime dair usulsuzluk iddialarıyla birlikte, sonuclardan memnun olmayan 12 siyasi parti gosteri başlattı ve polisle protestocular arasında arbede yaşandı. 5-6 Ekim tarihlerinde cumhurbaşkanlığı sarayı ve parlamento dahil olmak uzere pek cok yeri ele geciren protestocular eski Cumhurbaşkanı Almazbek Atambayev ve eski Milletvekili Sadır Caparov'un da aralarında olduğu onde gelen tutuklu siyasetcileri serbest bıraktı.
Ulkedeki gerginliğin ardından Kırgızistan Secim Komisyonu parlamento secim sonuclarını iptal etti. Bu surecte Başbakan Kubatbek Boronov ve tum kabinesi gorevden uzaklaştırılırken 10 Ekim'de kitlesel isyana sebep olmak suclamasıyla Atambayev tekrar gozaltına alındı. 14 Ekim'de Kırgızistan Parlamentosu Sadır Caparov'u başbakan olarak secti. 15 Ekim'de Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov ulkedeki huzursuzluğu sonlandırmak adına istifa ederken Meclis Başkanı Kanatbek İsayev'in gorevi reddetmesiyle cumhurbaşkanı yetkileri de Sadır Caparov'a devredildi. Bir anlamda Başbakan Caparov 10 Ocak 2021'de gercekleştirilecek erken cumhurbaşkanlığı secimlerine kadar başkan vekilliğini de ustlenecek.

29 yılda ucuncu devrim
6,5 milyon nufusa sahip Kırgızistan'ı Orta Asya'nın diğer devletleri olan Kazakistan, Turkmenistan, Ozbekistan ve Tacikistan'dan ayıran temel bir farklılık soz konusu. Bahsedilen bu dort devletin her birinde siyasi otorite ve lider epey guclu bir konumdayken, bu durum Kırgızistan'da gunumuze kadar sağlanamadı. Bir anlamda, ulkedeki hicbir lider yahut grup gucunu sağlamlaştıramadı. Sivil toplumun en kuvvetli olduğu bolge ulkesinde demokrasi, secimler ve halk hareketleri de farklı bir noktaya taşınmış durumda. Nitekim Ekim 2017'de catışma ortamı olmadan gercekleştirilen cumhurbaşkanlığı secimleriyle Orta Asya'da ilk kez liderlik demokratik yollarla el değiştirirken, Kırgızistan da bolgenin demokratik yonden en fazla ilerleyen ulkesi olarak sunulmuştu. Buna rağmen ulkedeki kronik sorunların devam etmesi, yeni siyasi ve sosyal krizlerin yaşanmasına yol acıyor.
Bu noktada eski Cumhurbaşkanı Sooronbay Ceenbekov'un daha onceki iki selefi gibi gorevini protestoların ardından bırakmasıyla birlikte, Kırgızistan'ın 29 yıllık bağımsızlık surecinde ucuncu devrim meydana gelmiş oldu. Bunlardan ilki, 2005 yılında hukumetteki yolsuzluğa karşı hoşnutsuzluk ve muhalefete yonelik baskıların ardından gercekleşen halk hareketleri sonucunda Cumhurbaşkanı Askar Akayev'in devrilmesiyle sonuclanan surecti. Sonradan "Lale Devrimi" olarak adlandırılan bu olayların ardından, Kırgızistan'da cumhurbaşkanının yetkileri sınırlandırılırken parlamentoya daha fazla yetki verildi.
2010 yılında ise yolsuzluk iddialarıyla birlikte, ulkenin guneyinde yaşanan etnik catışmalar yoğun protestolara neden oldu. Cumhurbaşkanı Kurmanbek Bakiyev'in iktidarını kaybetmesine sebep olan catışmalar, ulkede yeni bir sureci başlattı. Kırgızistan bir anlamda zaman zaman bolgenin "demokrasi adası" olarak adlandırılsa da mevcut istikrarsızlık Kırgız halkı icin ciddi problemlere sebep oluyor.
Kronikleşen dışa bağımlılık
2003 yılından itibaren Kant şehrinde bir askeri ussu bulunan Rusya, Kırgızistan'ın siyasetinde de epey etkin bir konuma sahip. 2014 yılında Manas'taki askeri ussunu kapatmak zorunda kalan ABD pek cok vakıf, dernek, medya ve sivil toplum kuruluşu uzerinden ulkedeki nufuzunu surduruyor. Cin ise yatırımlar ve kredilerle son yıllarda Kırgızistan'daki etkisini giderek artırıyor. Buna rağmen, ulkede yaşanan son krizi kuresel bir mucadele olarak gormek yerine, ic siyasi dinamikler uzerinden okuyabiliriz. Kuresel aktorlerin yerel unsurlar uzerinde belirleyici bir etkisi soz konusu olsa da, istikrarsız ve belirsiz Kırgız siyasal sistemi bu krizin odak noktasını oluşturuyor.
Bircok yazar Kırgızistan'ı "Orta Asya'daki tek gercek demokrasi" olarak nitelendirse de hukuk, ekonomi ve siyasi zeminde sağlanamayan istikrar, ulkenin geleceğinde de bir belirsizlik oluşturuyor. Ulkenin sanayileşmiş kuzeyi ile daha az gelişmiş guneyi arasındaki sosyoekonomik kutuplaşma da Kırgızistan'ın temel bir problemi. Nitekim 4 Ekim secim sonuclarına gore parlamentonun buyuk coğunluğunu guneylilerin oluşturması, protestoların buyumesinde onemli bir yer tutuyor.
Tacikistan'ın ardından bolgenin ekonomik acıdan en sorunlu ulkesi olan Kırgızistan dış yardımlar, işci dovizleri ve borclanmalar uzerinden hareket etmekte. Yeraltı kaynakları acısından da epey fakir olan ulkede işsizlik yuzde 21 seviyelerine ulaşmış durumda. 2005 ve 2010 yıllarındaki devrimlerin ardından ekonomi giderek zayıflarken ulke daha fazla dışa bağımlı hale geldi. Ozellikle yeni tip koronavirusun (Kovid-19) etkisiyle yoksullaşmanın daha fazla belirginleşmesi de toplumsal tepkileri artırdı.
Gocmen işcilerin ulkeye gonderdikleri doviz Kırgızistan ekonomisinde epey onemli bir yer tutmakta. 2016 yılında Rusya'daki gocmen işcilerin Kırgızistan'a 1,7 milyar dolar gonderdikleri, işci dovizlerinin 2019 yılında gayrisafi yurtici hasıladaki oranının ise yuzde 20 gibi yuksek bir rakam olduğu goruluyor. Son yıllarda rublenin değer kaybı ve Rusya'daki calışma izinlerinin karmaşık ve pahalı prosedurleri sebebiyle işci dovizlerinin sene bazında oranları azalsa da ulke ekonomisinde hala onemli bir yer tutuyor. Ozelikle Kovid-19 sebebiyle Rusya ve diğer ulkelerdeki iş yerlerinin kapanması sebebiyle, Kırgız ekonomisine giren işci dovizlerinde ciddi bir duşuş yaşanmış durumda.
Kırgızistan'ın Cin'e her gecen yıl artan borcu da epey problemli bir hal alıyor. Pekin'in ulkede gercekleştirdiği yatırımlar uzerinden pek cok taviz elde etmesi halk tarafından da tepkiyle karşılanıyor. Kırgız halkı zaman zaman Cin'in sahip olduğu şirketlere yonelik protestolar duzenlese de burokratik duzeyde daha istikrarlı bir yaklaşım soz konusu. Nitekim protestolar sırasında Pekin yonetimi Cin'in ulkedeki ekonomik cıkarlarının korunmasını talep etti ve yeni dışişleri bakanı da bu konuya dair guvence verdi. Fakat ceşitli maden işletmelerinin kamulaştırılmasını savunmasıyla one cıkan Caparov'un başbakanlık koltuğuna oturması, yeni donem icin Cinli yatırımcılar nezdinde endişeye sebep oldu.
Guclu ve kontrolsuz sivil toplum
Kırgızistan'da cok sayıda yabancı uzantılı sivil toplum kuruluşu, vakıf, dernek ve cemaat faaliyet gosteriyor; komşu devletlerde bu organizasyonların rahat bir şekilde hareket etmesi ne kadar zor ise Kırgızistan'da bir o kadar rahat. Turk kamuoyunda da sıklıkla dile getirildiği gibi, Fetullahcı Teror Orgutu (FETO) uyeleri kendilerine Kırgızistan'da geniş bir faaliyet alanı bulmuş durumdalar. Ayrıca Selefi tarikatlar gibi her Hristiyan mezhebinin misyonerleri, Soroscular ve Budist misyonerler de ulkede varlık gosteriyor. Avrupa Birliği (AB) merkezli pek cok STK ise ulkede bulunan aşevi, yardım kuruluşları ve yetimhaneleri idare etmekteler.
Ulkede epey guclu bir konumda bulunan bu yabancı organizasyonlar, Kırgızistan acısından ciddi bir guvenlik acığı oluşturuyor. Nitekim bu yapıların icinde organize suc orgutleri ve teror yapıları da mevcut. Ne var ki siyasi otoritenin zayıflığı ve guvenlik guclerinin yetersizliğine ek olarak, her yabancı kuruluşun ulkeye getirdiği sınırlı dovizin bile ekonomi acısından onem taşıması, bu organizasyonların rahatca faaliyet gostermesini sağlamakta. Kontrol edilemeyen bu yabancı uzantılı yapılar Kırgız siyasetine de doğrudan etki ediyorlar.
29 yıllık bağımsızlık doneminde uc devrimle karşılaşan Kırgızistan'da yaşanan son gelişmelerle birlikte ulke ekonomisinin daha kotuye gitmesi beklenirken, bu durum dışa bağımlılığı daha da artıracaktır. Kuresel guclerin yerel aktorler uzerinden ulkedeki cıkarlarını korumaya devam ettiği bu vasatta, Kırgız toplumu surekli hale gelen ic catışmalardan dolayı yıpranmış durumda. Ulkedeki zayıf siyasi otorite cok sesliliği ve guclu sivil toplumu sağlıyor gorunse de, istikrarsızlık ve ağır ekonomik şartlar, Kırgızistan'da farklı bir sistem beklentisi doğuruyor. Kırgız toplumunda oluşan bu beklentilere rağmen, tum bu yaşananlar, ulkedeki istikrarsızlığın onumuzdeki yıllarda da devam edeceğini gosteriyor.
[İNSAMER Avrasya araştırmacısı olan Burak Calışkan Orta Asya siyaseti, Rus dış politikası ve Avrasya jeopolitiği konularında calışmaktadır]
Kaynak: Anadolu Ajansı / Burak Calışkan