
- Olumle ilgili bir soru sorabilir miyim?
Efendi şoyle dedi:
- Henuz hayatı bilmiyorsun, olumu nasıl bilebilirsin?
İlkel insan, elli bin yıl once olulerini gomuyordu. Cunku yaşamın, etin curumesiyle sona ereceğine inanmıyordu. Oluleri yırtıcı hayvanlara yem etmek hem kolay hem de mantıklı bir iş olmasına rağmen, gommekle kalmıyor, bir de toren duzenliyordu. Cesetler, kimi zaman iplerle cenin şeklinde bağlanıyordu. Bu, reenkarnasyona olan inancın belirtisi miydi? Yoksa ipler, yeniden canlanan olulerin toprağın altından cıkıp canlıları korkutmalarını onlemenin yolu muydu? Her iki durum da, beden ve ruhun ayrı varlıklar olarak bilindiğini kanıtlamaz mı?
Olumden sonra hayat... Bu 'olumsuz' inancın, Jung'un 'kolektif bilinc' dediği şeyle ilgisi olabilir mi? İnsanın yaşadığı ya da yarattığı her duşunce, her duygu, her bilgi burada bulunduğuna gore, fiziki olumde her birimiz bu super zihne -olumden sonraki hayatın gercek yerine- cekiliyor olabilir miyiz? Eğer boylesi evrensel inanclar, bazı temel gerceklerin bilincaltındaki kulturel halleri değilse, o zaman bunların varlığı icin guclu bir neden olması gerekmiyor mu? Belki de sadece hayvani ve evrimci bir bicimde olumden sonra hayat gudusune bağlı bir neden...
Sayfa Sayısı: 296
Baskı Yılı: 2002
Dili: Turkce
Yayınevi: Omega
Kitap Adı: Olum Ne Yana Duşer Yazar: Kolektif Yayınevi: Omega İlk Baskı Yılı: 2002 Dil: Turkce Barkod: 9789754683776