Nişanlılık veya sozluluk donemlerinde, kızla konuşmak icin can atan, kendini gostermek icin gulunc durumlara bile duşebilen, sık sık kendinden bahseden, karşısındaki ile ilgili her şeyi oğrenmek icin oylesine sabırsızlık gosteren, sadece yaptıklarından değil, yapmayı duşunduklerinden de soz etmeye cok hevesli olan delikanlı evlendikten sonra nasıl oluyor da, bu kadar az konuşan biri olup cıkıyor?. Ne olmuştur da; “ne dinler, ne de konuşur” olmuştur.!

Evlenmeden once bir kızla konuşmaya can atan ama evlendikten sonra kısa surede dut yemiş bulbule donen erkeği; “Kadınla konuşmanın en etkin yolu susmaktır” kanaatine vardıran nedir?



Bir cay bahcesinde onunuzdeki masada, şevkle, heyecanla konuşan genc adam, bir de karşısındaki bayanın sigarasını yakmak icin cakmağına davranıyorsa, “bunlar evlilerdir” demeyeceğinize gore..!

Sebep ne olabilir?


Birinci sebep: Eşinin tavırları

Yaptıklarını anlatmaya başladığında hemen karşı cıkılıyorsa, Başarıları kucumseniyorsa, Başarısızlığa uğradığında; “Ben sana soylememiş miydim, ama sen ne zaman beni dinledin ki!” diyerek, “Oh olsun!” der gibi, sıkıntılarına tuz biber ekiliyorsa..! Sormadan bir şey yapmaması gerektiği intibaını veriliyorsa, Erkeğe tek bir yol kalıyor demektir; ağzını acmamak.

Yaptığı ya da yapmayı duşunduğu şeylerden bahsetmemek.! Yaptığından ya da yapmayı duşunduğunden bahsetmeyince de geriye konuşacak pek bir şey kalmaz. Boyle bir psikoloji icine duşen koca, hanımının soz etmek istediklerine de ilgisiz kalır. Dinlemek istemez.
Erkeğe eşi karşısında susmayı oğreten gene eşidir diye soylemek coğu zaman yanlış olmaz.


İkinci sebep:Erkeklerin sıkıntılarını paylaşmaktan kacınmaları

Kadınlar, sevinclerini ve dertlerini birileri ile paylaşmaya can attıkları halde, erkekler ozellikle başarısızlıkları ve hatalarından sonra yalnız ve sessiz kalma ihtiyacı duyarlar. Problemleri hakkında konuşmaktan hoşlanmazlar. Sıkıntılarını paylaşmaya yanaşmazlar.

Kadınlar gibi, dertleri paylaşmak yerine, cevresine ilgisini azaltır, durgunlaşır ya da konuşmak yerine TV seyretme, gazete kitap okuma, oyun oynama, hobileri ile meşgul olma yolunu tercih eder veya ice kapanırlar.

Bu durumda kadın, bunu kendine karşı bir tavır olarak yorumlayıp; onemsenmediği, dinlenmediği, kendisine karşı duygusuz davranıldığını duşuncesi ile endişe ve paniğe kapılıp eşini konuşmaya zorlarsa erkeğin sıkıntısı daha da artar.

Israrlar erkeği, daha cok uzaklaşmaya ya da icine kapanmaya mecbur bırakır. Bu durumda yapılması gereken şey; uzerine gitmek ve aşırı ilgi ile bezdirmek yerine, ona zaman tanımaktır.


Ucuncu sebep: Kişilik ozellikleri

Bazı erkekler icin suskunluğun bir diğer sebebi ise kişilik ozelliğidir. Pasif kişilikli olanlar ozellikle toplum icinde konuşmaktan, eleştirilecekleri endişeli ile uzak kalmaya calışırlar. Bunlar, konuşmaya zorlanırlarsa soyleyecek bir şeyleri olmadığını duşunurler. Israrla konuşmalarını istemek ise, "sorgulanma" hissine kapılmalarına sebep olur. Saldırgan kişiliği olanlar ise bir tartışmaya meydan verilmemek icin mumkun olduğunca ciddi kalmayı ve ev icinde iken bir şeylerle meşgul olmayı yeğlerler.


Dorduncu sebep: Erkeğin konuşma ihtiyacını dışarıda gidermesi

Yaygın bir kanaat olarak kadınların erkeklerden daha fazla konuştuğu duşunulur. Aslında onlar da kadınlar kadar konuşma ihtiyacı duyar, ancak bu ihtiyaclarını gun icinde iş cevrelerinde giderirler. Kadınların coğu zaman erkekler gibi toplum icinde aktif bir işleri olmadığından, ev işleri uğraşırlar, sonra da akşam kocaları eve geldiğinde iki laf etmek isterler. Erkek ise, iş guc yorgunluğu ile eve gelince dinlenmek ister. Konuşma ihtiyacı olmadığı icin kadının soyleyeceği cok şey onun ilgisini cekmez. Hatta dinlenme arzusuna engel olarak gorulur.


Beşinci sebep: Yetişme tarzının etkisi

Erkeğin cocukluğunda anne babanın birbirleri ile fazla konuşmayan kimseler olması da onemli bir etkendir. Ailede gorulen davranışlar benimsenmiş, ice sindirilen kotu bir rol-model olmuştur.

“İlkokula gittiğim andan beri tam 9 yıl inek sağar, sonra okula giderdim.
Gelince de sığırları yedirir, altlarını supururdum. Babamdan bir guzel soz duyduğumu hatırlamam. 6 kardeştik. Babamın annemle normal konuştuğunu hic hatırlamam. Cok kufrederdi.
Erkek kardeşlerimin coğu da babam gibi.
Eşim akrabamızdı. Onun babası aynı babam gibiydi. İki kızı da evden kacarak evlenmişti.Gecen yıl bir sefer eşim bana arkadan sarıldı, kolumu tuttu. Mutfaktaydım, cok hoşuma gitmişti. Tekrar yap ne olur diye soyledim. Hic yapmazdı.
15 yaşında evlenmiştim. 18 yaşına kadar uc cocuk oldu.
Şimdi eşimden tiksiniyorum, bana sokulmasını istemiyorum. Onu cok sevmiştim, cok kıskanıyordum, surekli arıyordum. Rahatsız oluyor; ‘sevme ulan beni diyordu. Kac sefer dovdu. Bir keresinde kafamdan kanlar aka aka doktora goturduler.”


Altıncı sebep: Eğitim ve kultur farkı

Eğitim farkı da, iletişim kurmayı etkileyen onemli bir faktordur. Erkeğin eğitimi ile eşinin eğitimi arasında buyuk farklar olması halinde erkek, hanımını, oyle her konudan anlamayan biri gibi gorebilir. ‘Ne konuşacağım ki?!’ diye duşunur.

Kadının daha eğitimli olması halinde de erkek, onunla konuşurken kulturunun yetmediğini hissedip kucuk duşmemek, rencide olmamak icin konuşmamayı tercih edebilir.


Yedinci sebep: Erkeğin ailesiyle birlikte oturması

Evlenince ailesi ile oturmak durumunda kalan ciftlerde iletişim problemi yaşanabilir. Cunku, buyuklerin yanında genc evlilerin birbirleri ile konuşması iyi karşılanmaz.
Hatta bazı yorelerde cocuğunu sevmek, kucağa almak bile saygısızlık olarak gorulur. Cocuğu yanına gelse, ayıp olur diye baba onu iter, yanına yaklaştırmak istemez.
Hanımı ile evliliğin konuşamayan erkek, daha sonra babasının evinden ayrılsa da bu alışkanlığını devam ettirebilir.


“Kocam pasif ve ekonomik ozgurluğu olmayan biri idi. Babasın yanında calışıyor, cok az miktarda harclık alıyor, butun ailesi ile bir arada yiyip iciyorduk.
Kayınpeder cok sert bir adamdı. Bir gun eşimi gozumun onunde dovdu. ‘Vay bilmem ne cocuğu! Sen adam mı oldun ki, benim yanımda karınla konuşuyorsun, ona sahip cıkıyorsun!’ diyordu; yıkıldım!.
Cıplak ayakla leğende camaşır yıkıyordum. Bobreklerim ağrıyordu. Kimsenin umurunda olmadı. Surekli ağlıyordum.
Annem; ‘kacıp gittin, bırakıp gelemezsin; bizi bir daha mı rezil edeceksin!’ diyordu.
Sevdiğim icin kacarak evlendiğim eşimi de artık sevmemeye başlamıştım. Ayrılmak istiyordum.
Her şeyi goze almıştım. Bu evlilik benim icin olumden beterdi. Ancak boyle yakamı kurtarabilirim diye duşunmuştum.
Eşimin gizli gizli cok ağladığını fark ediyordum. Kısa sure sonra ayrıldık, eve dondum.
Şartlar beni bu hale getirdi. Elbette mazeret değil diyeceksiniz ama ne yapabilirdim ki!”


Kadını Yonetme Sanatı / Hamdi Kalyoncu


__________________