Ne gariptir ki, imparatorluğun cokuşunun ilk izlerini gormesi, ihtiyarlığı andırır endişeli bir sıkıntıyı ilk hissedişi de Sultan'ın donuşune rast geliyordu, belki de eski karısı geri gelmese imparatorluğun cokuntusunu bu kadar cabuk gormeyecekti. Sabaha kadar, uzun gecelik entarisiyle konağın icinde dolaşmış, biraz serinleyebilmek icin bahceye cıkmış ve acının da ceşit ceşit olduğunu keşfetmişti; terk edilmekle ozlemek başka başka acılar yaratıyordu. Kaybetmenin acısıyla kavuşamamanın acısı birbirine benzemiyordu; karısı kendisini terk ettiğinde onu bir daha goremeyecek olmanın kederine, kırılan gururunun ve kendisini alaycı bakışlarla suzen gozlerin yarattığı aşağılanmışlık duygusu da karışmıştı. Şimdi ozlerken ise ıstırap cırılcıplak ve katışıksızdı, bu nedenle de daha sarsıcı; tek tesellisi bunun ilk acı kadar uzun surmeyeceğini bilmekti. "Eğer seversen, hissediyorsun," demişti Osman'a, bunu oyle bir soylemişti ki, Osman anlamıştı ne demek istediğini; gercek bir sevginin hic bitmediğini, hic olmediğini, azalsa da hic yok olmadığını Osman bu tuhaf, bu manasız cumleden oğrenmişti. Aynı acıyı babasından bir miras gibi tevarus eden Hikmet Bey ise, olmeden once, hatıratına, biraz da edip arkadaşlarının etkisiyle daha edebi yazmıştı bu konudaki duygusunu: "Hakiki aşk kılıc yarası gibidir, yara kapansa da izi mutlaka kalır."

Kitap Adı: Kılıc Yarası Gibi Yazar: Ahmet Altan Yayınevi: Everest Yayınları İlk Baskı Yılı: 2013 Dil: Turkce Barkod: 9786051416328

[h=5]Oduller[/h] Yunus Nadi Odulleri