Sevdiğim Kadın Adları Gibi
rem dağılan bir ilkokulun zili gibi bak bana * seni kimse anlamıyor Duygu * Yasemin aşktı aralık kapılara anlattığın * cantanda bir suru anahtar var Lale * gemilerin yıldızları seyrediyor Arzu * bir goktaşının tuyleri olsaydı Esin * bir ırmak seni cağırıyor Ayşegul * bir cocuğun denize fırlattığı bembeyaz martı Pelin * her şeye yeniden başla Leyla * araya ruzgÂrlar girse de Burcak * ruzgÂrda acılan sacın guzelliğisin Ebru * butun o yollardan tek başına gectim Naz * denize duşen yıldırım da sensin Alev * bu gece bu nehri korkmadan gecmen gerek Ece * ekmekle suyun calınmadığı yerde uyursun Burcu * ortusu alev almış masanın uzerinde duran bir bardak su Julide * Zeynep neden acmayıp yaktın sevgilinin gonderdiği mektubu * Ayca ağlayınca Hindistan’a benziyorsun * dilimimi gagası kırık bir martıyla paylaştım Eylul * hep başka birini bekledin Nisan * gozlerine gitmiyor bindiğim hicbir vapur Deniz * gittik bir kır kahvesine oturduk Berna * saclarından bir adam duşuyordu Aslı * annen derin bir yara izi gibi uyuyor İdil * soruyu dalgınlığıma ver Nilufer * “gozumde bi’ şey var” deyince sen Sevda * duşmemek icin saclarına tutundu dunya Elif * beni bu kentten gotur diyorsun Bahar * sıkılan beyaz bir eldiven gibi yolları kapadı kar Hale * Begum kanat takmış saat senin adın * Yağmur kimi zaman yanlış yolcuyu alıp giden bir trendir aşk * anlarsın yeryuzu sestir Selin * annenin sesi oyle guzeldi ki Dilara * sevgilini gece dağıttın kahvaltıdan once toplamalısın Ruya * Mine bir makasın ağzından aldım seni * Eros sana da ok atmış dediler Beliz * Şehrazat adın fısıldanıyor tutsuler yakılan bir sarayda

Yıkık Bir Cocuk Bahcesi Gibiydi Yuzu
Dil Derneği Omer Asım Aksoy Odulu -
Boşnak askeri Saffet, yirmi yaşında olen kız kardeşinin mezarına bir demet Saraybosna kırmızısı gul bırakıyor. Belleği onu gerilere, cocukluğuna goturuyor. Evlerindeki cocuk odasında uyku zamanı geldiğinde, kardeşinin ona anlattığı masalları anımsıyor. Kırmızı gullerden cevreye muthiş bir masal kokusu yayılıyor. Dayanamayıp gulleri koklamak icin eğiliyor Saffet. Birden, sabahki yağmur yuzunden kayganlaşan toprakta dengesini yitirip, yere yuvarlanıyor. Camurun icinde sırtustu yatarken, savaşın yırttığı gokyuzune bakarak soyleniyor: “Bir asker gul koklamak icin bile eğilmemeli.” Otelerde, mezarlığı goren yuksek bir yapının tepesindeki Sırp tetikci, hedefinin bir anda ortadan yok olmasına sinirlenip ağzındaki sigarayı yere tukuruyor. Ve tufeğin durbunune gozunu dayayarak yeni bir kurban aramaya başlıyor kendine.


Yuzunden Yollar Cıkardım
Her zaman bir cift kanadın bir altın madeninden daha değerli olduğunu soyleyen Akgun Akova, bu kez yollarda ucan şiirlerle cıkıyor karşımıza. Işıklar sonduğunde golgelerimizin bizi nerede beklediğini merak ederek… Cicekler arası koku nakli yaparak… İcine kara bulutlar girse de kalbinle kuş vurma diyerek…
Bilincaltımızın yırtılmış yerlerine yama yaparak…
Bu kitapta bir gozyaşı damlası burnunu cekiyor. Dizelerini bir yastıkta birdenbire beliren okşanmış mavi gibi yazıyor şair. Duşleri icin havaalanı yapıyor. Ucurumlara yem veriyor. Gozunun icinde ışığın bavulunu taşıyor.
Yuzunden Yollar Cıkardım kimsenin yere duşmeyeceği, duşse de kaldırılacağı bir dunyanın ancak opucuk opucuk ustune konarak kurulacağını soyluyor bize; cunku şairi, aşk dolu bir bakışla dunya tarihinin değiştirilebileceğine inanmaya devam ediyor. Yana yana, done done, sonsuza kadar delice…

Baba Bana Bağırma
hic kimse yanımda kal demiyorsa sana
oltaya takılır gibi vardığın deniz kentleri
bulutlarla evlenmiş dağ yolları
ağızlara sıcak ekmek dağıtan şu guzelim sabah
hicbiri kal demiyorsa sana
kırların kokusu, yol tutkusu, sonsuzluk duygusu
aşka duştuğunde gozlerinde biriken deliler
kal demiyorsa birdenbire bir kırlangıc
cakan şimşeğin icinden gecerken
kal demiyorsa
senden hızlı kuculen golgen
kıvrılan merdivenlere benzeyen kediler
ve yaban otları, ruhunun uzerinde biten
gel benimle kal demiyorsa
bir zamanlar sana deli divane olan kadınlar
karasevda gibi demlenmiş cay
kumdan kalelere konan martılar
bunca zaman neredeydin
neden gec geldin demektir bu sessizce
anla.

İcimden Gecen Yolda
Bu kitabın yazılması bitmek uzereydi. İcinde yer alan yazılar, kitaba kendi adlarının verilmesi icin sıkı bir kavgaya tutuştular. Babası Calınan Bisikletci diyordu ki, “Bu bir yol kitabı; benim adım yakışır!” Cağlayandan Duşen Sincap da diyordu ki, “Bu bir coğrafya kitabı; adı benim adım olmalı!” Kağa Delik soyleniyordu, “Bu kitap cok şiirsel, ben de bir şairi anlatıyorum. Adını benden alsın!” Gokkuşağının Ayakkabısı, hepsine tersleniyordu: “Bu rengÂrenk bir kitap, benim adımdan başkası yakışmaz!” Şemsiyemin Ustunde Ucan Martı ortaya atılarak dedi ki, “Biliyorsunuz, bu adam bu kitabı ucarak yazdı. Kitabın adını hak eden benim! Benim adım verilmeli!”
Tam o sırada bir gurultu duyuldu ve Vecihi Hurkuş ucağıyla Apollo 11’in yanından hızla gecerek yazıların arasına daldı. Diğer ad adaylarının harflerini darmaduman edip havaya savurdu ve ucağıyla akrobatik hareketler yaparak kitabın adını gokyuzune yazdı: İcimden Gecen Yolda.
Durum budur!

Elimi Tut Yeter
Oğlum Fırat’ın beş yaşına varana kadar sorduğu sorular benim yaşamım boyunca karşılaştığım en zor sınavlar oldu. Biriyle bir kahvaltı sofrasında karşılaştım: “Yumurtalar neden ucmuyo’ baba?”
Bir diğeri mutfak penceresinin onunden ucarak gecen kuşlar yuzunden soruldu: “Kargalar neden kara biliyo’ musun?”
Başka bir Fırat sorusu, deniz kıyısında sulardan cıktı: “Damlalar birbirlerini nasıl tanıyo’lar baba?”
En yutkunduruculardan biri, dalgaların salladığı Kadıkoy-Eminonu vapurunda buldu beni:
“Vapurlar batınca denizin canı acır mı, baba?”
Halime guluyorsunuz elbet, ama ben de şimdi sormam mı size: Bilin bakalım, bir cocuk sorularıyla babasını ne kadar uzağa goturebilir? Zor durumdaki bir baba yanıtları nerelerde arar? Bana duşen, tarihin, edebiyatın, şiirin, gerceklerin ve duşlerin icine dalmak oldu. Donduğumde yanımda Márquez, Galeano, Uyar, Tolstoy, Cansever, Neruda, hatta bir suru astronot ve saat tamircisi de vardı! Fırat’ın bazı sorularına yanıt olarak onları getirmiştim. Okuyunca goreceksiniz; caresiz bir babanın işine yaramışlar mı, yaramamışlar mı?

Aşk ve Kuyrukluyıldız
Yaşamın cıkmaz sokaklarında yururken, bir kuyrukluyıldıza carpmaktır aşk. Soylendikce bizim olan bir şarkıdır. Tene dağılan mıknatıstır, isteğin masalıdır. Uzun bacaklı bir yaban hayvanıdır aşk. En derin kuyumuza duşen kemandır. Dikey bir şiirdir butun kuşları aynı anda havalandıran. Aşk, yasemin kokan bahceleri ve ateşboceklerini bir arada anımsamaktır.
Cocuk Kalmışlar Derneği’ne uyedir aşk. Kente kanadı kırık melekler yağdırır. Aşk, ilkyardım cantası olmak, dalgakıran olmaktır. Kırık camlara sevdiğinin adını yazmaktır iki kişinin bildiği bir dilde. Aşk sevenlerin yuzlerinde tahtlar devirir, saraylar yıkar. Bilgisayarları eritir, oyuncak mağazaları icin soygun planları yapar. Aşk, Opuşen Ciftleri Alkışlama Ekipleri kurdurur sevilenlere. O, uzun saclı bir yıldızdır, yureğin icinde taranır.
Bilimle acıklanamaz aşk, şiirle acıklanabilir ancak...

(Tanıtım Bulteninden)



Kitap Adı: Akgun Akova Seti-7 Kitap Takım Yazar: Akgun Akova Yayınevi: Karakarga Hamur Tipi: 2. Hamur Ebat: 13,5 x 19,5 İlk Baskı Yılı: 2019 Baskı Sayısı: 1. Basım Barkod: 9786057865243