Setin İcindeki Kitaplar
[h=1]Tavşanlar ve Boa Yılanları[/h]
The New York Times Book Review tarafından “Abhaz bir Mark Twain” olarak nitelendirilen Fazıl İskender, Sovyet ve modern Rus edebiyatının usta hicivcilerindendir. Cehov, Tolstoy, Orwell gibi buyuk isimlerle karşılaştırılmasıyla dikkatleri uzerine ceken yazar, isabetli eleştirileri ve guclu mizah yeteneği sayesinde geniş capta bir okur kitlesi kazanmıştır.
İskender, ilk kez 1982'de SSCB'de yayımlanan, Tavşanlar ve Boa Yılanları adlı bu felsefi alegorik eserinde, totalitarizmin bir portresini cizmektedir. İktidarın surekliliğinin sağlanmasında toplumun korku ile bastırılıp ideoloji ile oyalanmasının esas olduğunu, masalsı bir atmosfer icerisinde ortaya koymaktadır. Eserde, boa carlığı ve tavşan krallığı diye gecen, biri zayıfladıkca diğeri guclenen iki devletin yonetiminde de diktatorler bulunur. Coğu eleştirmen tarafından, boa yılanlarının carı olan Yuce Piton ile simgelenenin Stalin olduğu da ifade edilmektedir.
“İskender, Gogol'un Olu Canlar'ı, Nabokov'un Lolita'sı gibi Rus hicivcileri arasında onemli bir yer ediniyor.”
- The L.A. Time
“İskender'in hayal gucunun sınırlarında yaptığı ucuşlar ve bitmez tukenmez fantastik hikÂyeler oluşturma kabiliyeti, eserlerinin Gabriel García Márquez'inkilerle kıyas edilmesine sebep olmuştur.”
- The New York Times Book Review

[h=1]Marx ve Oyuncak Bebek[/h]
Daha annesinin karnındayken İran Devrimi’nin ilk saatlerine tanıklık ediyor Maryam. Altı yıl sonra, annesiyle birlikte, Paris’te surgunde olan babasının yanına gocuyor.
Birbirine eklemlenen ilk anıları eşliğinde, Maryam ulkesinden ayrılmasını, ailesinden uzaklaşmasını, komunist anne babasının buyruğu uzerine Tahran’daki cocuklara verilen oyuncaklarının ellerinden kayıp gidişini, Fransızca oğrenmek adına Farscasının giderek silinmesini, yıllar yıllar boyunca toprağa gomduğu anadilini anlatıyor.
Bir fabl tadında olduğu kadar, bir gunluk olarak da okunabilecek bu şiirsel anlatıda Maryam Madjidi, ince bir mizah ve samimiyetle, koklerinin bir yuk, sığındığı bir kale, sosyalleşme aracı, hatta baştan cıkarma silahı olabilmesinin oykusunu dile getiriyor.
“Ben bir ağac değilim, koklerim yok benim.”

[h=1]Anno Domini 2071[/h]
“Buhar makinelerini ve elektrikli telgrafları, demiryollarını ve istimbotları, dağ tunellerini ve asma kopruleri, fotoğrafcılığı ve gazhaneleri, kimyada atılan muazzam adımları, teleskopları ve mikroskopları, dalgıc canlarını ve havacılığı duşundum; evet, yuzlerce şey daha zihnimde karmaşık bicimde sıralandı, hepsi de bugun ve gecmiş arasındaki devasa farklılığı gumbur gumbur ilan ediyordu.”
19. yuzyılda Londinia’da bir oğleden sonra rahat koltuğunda otururken aklını gelecek ve ilerleme uzerine ceşitli duşuncelerle meşgul eden anlatıcımız ruyasında, son yuzyılda gercekleşen bilimsel gelişmeleri 6 asır oncesinde tahmin ettiği icin bir kÂhin gibi gorulen, yaşadığı donemde ise anlaşılamayarak buyuculuk sucuyla zindana atılan filozof ve bilim insanı Roger Bacon’ı gorur ve kendini bir anda 2071 yılının ilk gununde bulur.
İlk baskısını 1871 yılında yapmış olan bu kitap, okuyucusunu yuzyıllar arası bir yolculuğa cıkarıyor. Dunyanın nasıl değiştiğini ve hayallerin kacının bir hakikatler dizisine donuştuğunu gosteriyor, hatta bize yeni kehanetler sunuyor.

[h=1]Gozlerindeki Sır[/h]
Yaklaşık 30 yıl once masasına konulan bir dava: genc bir kadın evinde tecavuze uğramış ve boğularak oldurulmuş... İlk gunden itibaren Benjamin Chaparro’yu derinden etkileyen bu olayın faili Chaparro’nun gozlem yeteneği sayesinde bir sure sonra belirlenir; fakat 1960'ların Arjantin’i adaletin yozlaşmış olduğu bir yerdir. Adaletin gercekte ne anlama geldiği ve ustelik kimin elinde olduğu bilinmemektedir. Chaparro guvendiği iki arkadaşıyla beraber bu davayla kişisel olarak ilgilenmeye başlar. Sonraki gelişmeler ise herkesin hayatını geri alınamayacak bir şekilde değiştirecektir…
“HikÂyenin bir başı var elbette, sorun dort beş farklı başlangıcı olması. İşe gitmeden once koridorda karısını open bir genc. Masada uyuklarken calan telefonun tiz sesiyle irkilen iki kişi. Oğretmenlik bolumunden yeni mezun olmuş bir kızın cektirdiği grup fotoğrafı. Beklenmedik birinden mektup alan bir adliye memuru, yani ben.”
Bir de sen sevgili okuyucu, bu gizemli hikÂyeyi takip etmek icin kitaba başlarsan eğer…

[h=1]Melankolik Komedi[/h]
1990'lı yılların sonundan bu yana Hollywood komedisinde, muazzam gişe başarıları yakalayan ana-akıma paralel olarak yeni bir akım gelişmekte ve seyirci kitlesini giderek genişletmektedir. Katja Hettich, Melankolik Komedi’de bircok filmi inceleyerek bu komedi turunu tanımanızı sağlıyor: Rushmore (1998), The Royal Tenenbaums (2001), Wes Anderson'ın Steve Zissou ile yarattığı The Life Aquatic, Punch-Drunk Love (2003, Paul Thomas Anderson), Lost in Translation (2003, Sofia Coppola), Garden State (2005, Zach Braff), Charlie Kaufman'ın senaryolarından yaratılan Being John Malkovich (1999) ve Spike Jonze'nin rejisiyle Adaptation (2002) ve de Eternal Sunshine of the Spotless Mind (2004, Michel Gondry).
Bu komediler; hem entelektuel bakımdan uyarılmak isteyen, hem duygu ve fantezi dunyalarının doyurulmasını bekleyen hem de ironik esprilerden tat alan herkes icin “mutlaka izlenmesi gerekenler” listesindeki yerini almaktadır. Ayrıca izleyicilerin kolektif belleğine birtakım gondermeler yapmasıyla da buyuleyici bir etki yaratmaktadır: Birlikte yaşanmış bir sinema tarihi ve populer kulture dair ikonografiler ve semboller vasıtasıyla izleyici ile film arasında karşılıklı bir anlayış doğmaktadır.
(Tanıtım Bulteninden)


Kitap Adı: Edebiyatın Profili Seti-5 Kitap Takım Yazar: Kolektif Yayınevi: Profil Kitap Hamur Tipi: 2. Hamur Dil: Turkce Barkod: 2789788614416