
Yasef'in Kılıcı
Turkler "Barak" derlerdi, kara tuylu kopeğe,
Boyle ad verirlerdi, buyuk soylu kopeğe.
Aslında efsaneler, bir kopek anarlardı.
Onu da kopeklerin, atası sayarlardı.
Bu kopek soylu idi, cok buyuk boylu idi,
Av coban kopekleri, hep onun oğlu idi.
Kuzey-batı Asya'da guya "İt-Barak" vardı,
Turklerse İc Asya'da, onlara uzaklardı.
Başları kopek imiş, vucutları insanmış,
Renkleriyse karaymış, sanki Kara Şeytanmış.
Kadınları guzelmiş, Turklerden kacmaz imiş,
İlÂc surunurlermiş, ok mızrak batmaz imiş.
Destanda denilmiş ki, Oğuz-Han yenilmişti,
Bir adaya sığınıp toplanıp derilmişti.
On yedi sene sonra, Oğuz onları yendi.
Kadınlar yardım etti, orada savaş dindi.
Oğuz bu bolgeleri, "Kıpcak-Beğ"e il verdi,
Bunun icin Turkler de oraya "Kıpcak" derdi…
Atalar Cengi
Kutlu yolda ilerleyen korkusuz yiğitler, toprağı adımlarıyla titretti. Ay, gecelerine yol gosteren oldu. Tum insanlık bu cengi bekledi. Uc taraf vardı: Gok Tanrı'nın orduları, Karanlık Ulke ve korkaklar!
Koca koca taşlardan yaptıkları saraylarına, kalelerine sinen krallar ve hanlar, kalabalık ordularına rağmen asla cesur olamadılar. Karanlık Ulke'ye karşı yuruyebilenler sadece tunc yurekli, celik bilekli Turklerdi. Yeryuzunu karanlığa cevirmek, toprakları kanla sulamak isteyenlere karşı geceyi pusatlarının ışıltılarıyla aydınlattılar.
Onlar, iclerinde bozkırın vahşi kurdunu taşıyan, Gokboru'nun yolunda olume yuruyenlerdi. Her şeyi ulusları, toprakları ve soyları icin yaptılar. Gelecek, pusatlarının ucundaydı. Toprağa duşen her damla lanetlenmiş kan, acunun geleceğini aydınlatan bir meşale olacaktı!
Gok Tanrı'nın orduları, o gece, Tamu'nun pencelerine karşı cenk etti. Acunu dize getirenler, Karanlık'ın ordularını yok ettiler…
Oz'un Kalbi Mu Kıtası
Boğa olmasaydı, Oz ucsuz denizlerde nasıl hukum surerdi? Karanlık dalgaların arasına gizlenen kotulukten insanlarını nasıl korur, denizlerin acununa nasıl adalet getirirdi?
Boru olmasaydı, Oz nasıl iz surer, kinini diri tutar ve intikamını alırdı? Ucsuz bucaksız topraklarda, kendi adaletini nasıl sağlardı?
Gok Geyik olmasaydı, Oz, bilgeliğe nasıl uzanırdı? Işığa nasıl yol gosterici ve insanlığa kopru olurdu?
Aslan olmasaydı, Oz nasıl en buyuk olur, duşmanlarının yureğine korku salardı. Kalbini; Ra-Mu'nun evi, Krallar Kralı'nın Şehri Şalmali'yi nasıl korur, yeryuzunde adaleti nasıl sağlardı?
Gok Cocukları, binlerce yıl yeryuzune hÂkim oldular. Kutsal Dortlu (Oz Birliği), medeniyetin, sanatın ve refahın merkeziydi. Tum topraklarda adaleti sağlayanlardı. Bir gun Mu'nun karşısındaki en buyuk guc olan Atlantis, yuzyıllar once yok olmuş Demir Yumruk Birliği'ni, kullerinden, Kuzey'in vahşi krallarıyla yeniden diriltti.
Yeryuzunun secebileceği iki taraf vardı; Mu ya da Atlantis!
Yedi kutsal guc tekrar savaş icin kullanıldı. Tanrı'nın yolunda ilerleyenler, sapkınlara karşı en buyuk savaşını verdiler. Kazananı olmayan savaşın sonunda milyonlarca insan ve medeniyet yok oldu!
Her şey, kalın bir sis perdesinin arkasına gizlenmiş gibi yok oldu!
Gokkurt
Aşinalar, diğer Turk boyları gibi Hun İmparatorluğu dağıldıktan sonra Juan Juanların boyunduruğuna girdiler. Gun gectikce guclenen Aşinalar, Kağan Anakui'yi rahatsız etmeye başladığında umulmadık bir buyruk verdi. Kurtlar, karanlık kuyulara suruklenmeye başladığında, devri değiştirecek bir ihtilalin ateşi yureklerde parlayıverdi. Ulu Kara Dağ'ın ulularından, o kutlu gunun haberi geldiğinde Gokkurt, işareti ufukta gordu. Başlarını goğe kaldırıp, kutlu bir kağanlık icin, kanlarının son damlasına kadar durmayacaklarına ant ictiler. İki kardeş; Bumin ve İstemi… Kutlu bir kağanlık icin! Adalet icin! Turk icin! Gokturk olmak icin olume yuruduler! Kutlu bir cağın kapıları, altın başlı gok bayrağın dalgalanışıyla başladı. Pusatı kanlı Borulerin; acı, kan ve kahramanlık dolu mucadelesi… Hicbir ihtilal bu kadar kanlıve efsanevi olmadı! Cesaret; Şekilsiz sert bir demirdir. Ruh ise ateştir. Cesaret ve ruh sana kılıcı verir. Damarlarında akan kan da, onu kullanabilme yeteneğini.
Boru 1
Bir intikama kac taht sığabilir?
Acılı parmaklarla yapılmış kac gosterişli tac, burclarından kan taşan sarayların puruzsuz merdivenlerinden yuvarlanabilir?
Hayat Ağacının koklerinde filizlenen kotuluk, acunun direğindeki catlağı zorluyor. Surek avı gibi insan avlayan canavarlaşmış kralların tahtları sallanıyor!
Kanının sesini dinleyen ve kullere gomulmuş iki hanedanlık, oc ateşiyle yanıp tutuşanları ordularında birleştiriyor.
Buyuk mabedin (Gobeklitepe) ve Agarta'nın ustatları, hep bir ağızdan şu soruyu sordular; "O gun geldi mi? Gokyuzunun uc yılanın uzerine kan rengi uyanacağı zaman. Bakir kar ortusunun taze kanla ısınıp ırmaklara karışacağı an. RuzgÂrın şahit olacağı ateşten bir gazabın altından kumları darmadağın edip, taştan tanrılarına sarılan zavallıların yalvaracağı, oc ateşinin yakıldığı o gun geldi mi?
Beklenen cevap Boru Han'ın dudaklarından dokuldu;
"Canavarlaşmış kralların yonettiği topraklarda oc, sadece katliamla alınabilir!"
Acun artık kurt ve aslanın penceleri arasında…
Kandan ırmakların coşkulu sesine kulak verin!
Boru 2
"Ey benim demirden dağlarım!
Yağı kulleri savurduğum kadim ormanlarım!
Demirdağın tinleri geldi bu gece ateşimize!
Ey Boruler!
Uluyun…
Parcalayın…
Haykırın!
Boruler ant ictiler yağı kanı akıtmaya!
Ey Ulu Tengri, guc ver gokte doğan oğullarına!
Ey Toprak Ana, yol goster bize ulu kayın ağaclarınla!
Ey Cakay Han, aydınlat onumuzu,goğu aydınlatan gazap kırbaclarınla!
Ey Kızagan Tengri, ant ictik adına!
Salınsın kara atlar, cıksın Erlik Han cenk meydanına!"
"Boru, arasına başka savaşcı sokmaz! Boru, karşısındaki ordunun sayısına bakmaz! Boru, dağların efendisi, karanlığın ofkesidir! Boru, her cenge sağ cıkmayacağını bilerek girer! İmkÂnsızı başarır, yağının kÂbusu olur!
Boru olmak icin hazır mısınız?"
Ağzında kan tadı varsa, bakışlarında sadece olumun parıltısı vardır .
Boru 3
Kurt Yangını
Ser uzerimize geceyi,
Uğultumuz titretsin yurekleri!
Cek pusatlarını Coga,
Doldur kelleleri tamuya!
Vur baltanı Temir Tonka,
Taşsın cenk meydanı kanla!
Adımız goğe bir yukseldi.
Sonumuz toprağa bir uflendi.
Kırk budaklı ulu camın dokuz kolundaki tepeyiz,
Kartalların kanadındaki altın tuyun sahibiyiz!
Kayalar bizi haykırır, cağlayanlar adımızla coşar!
Toprak Ana, bizi adalet icin akıttığımız kanla sarar!
Zirvelerden gelen ruzgÂrlar bize atalarımızı fısıldar!
Ey Ulu Tengri, yarılsın bastığımız toprak, ac gazap cukurlarını!
Harlansın Tamu'nun katran karası kazanları!
"Olumden hayat dilenmek, ahmakların işidir!"
Boru 4
Karanlığı Parcalayan
Oyle bir oleceğiz ki;
Canını aldığımız yağıların tinleri, tamunun kızıl goğunu catırdatacak!
Oyle bir oleceğiz ki;
Bizleri tanrının bahcelerine goturen tinler, acunda kalan bedenlerimize bakıp gozyaşı dokecek!
Oyle bir oleceğiz ki;
Bırakın soyların bizi hatırlamasını, gok bile unutmayacak!
Her cakında bir, karanlığa adımızı haykıracak,
Her yaşında bir zalimin usunda korkular yaratacak!
Oyle bir olumsuzleşeceğiz ki;
Adalet icin cıkan her pusatta zalim kanıyla uyanıp, her can alışta can bulacağız!
Oyle bir sevmiş olacağız ki;
Hatunlarımızın gozlerinde gokte parıldayan bir ışık,
Sevdiğimiz bozkır kızının ipek saclarında bir ruzgÂr,
Buyuttuğumuz balaların dudaklarında bir gulucuk olarak kalacağız!
Gokte Doğanlar!
Hah!
Son kez… Ur-Ah!
Ur-Ah! Ur-ah! Ur-Ah!
"Kullerinden yeniden doğabiliyorsan, yaşıyorsun demektir!"
(Tanıtım Bulteninden)
Kitap Adı: Cağlayan Yılmaz Seti - 8 Kitap Takım Yazar: Cağlayan Yılmaz Yayınevi: Panama Yayıncılık Hamur Tipi: 2. Hamur Sayfa Sayısı: 3064 Ebat: 13,5 x 21 İlk Baskı Yılı: 2020 Baskı Sayısı: 1. Basım Dil: Turkce Barkod: 9786245862696