
Mu kıtası veya kısaca Mu, ilk olarak 19. yüzyılda yaşamış yazar ve gezgin Augustus Le Plongeon tarafından Büyük Okyanus'ta yer aldığı ve 14 bin yıl önce batarak yok olduğu ileri sürülmüş, günümüzde bilim çevrelerinde sözdebilimsel bir iddia olduğu kabul gören efsanevi kıtadır.Le Plongen, kıtada Antik Mısır ve Mezoamerika toplumlarının atalarının yaşadığını iddia etmiştir. Kavram daha sonra, kıtanın bir zamanlar Pasifik Okyanusu'nda var olmuş olduğunu iddia etmiş James Churchward tarafından popülerize edilmiştir.
Mu'nun ve benzer şekilde kayıp bir kıta olduğu iddia edilmiş Lemurya'nın varlığına dair iddialar, iddianın yaratıcısı Le Plong'un zamanından beri destek görmemiştir. Günümüzde de bilim dünyasındaki fikir birliği, Mu kıtasının var olmuş olmasının fiziksel olarak mümkün olmadığı ve iddianın herhangi bir bilimsel dayanağı olmadığı yönündedir.



Mu kıtası, rivayetlere konu olan 14 bin yıl önce battığı iddia edilen efsanevi bir uygarlıktır. İddialara göre Mu'dan ayrılanlar Atlantis gibi uygarlıkları oluşturmuşlardır.
Mu kıtası, görev için Tibet'e gitmiş daha sonradan dünyayı dolaşıp kendini araştırmalara adamış İngiliz subay James Churchward'ın Tibet'te yaptığı araştırmalara dayanır. Churchward, Mu üzerine 5 adet kitap yazmıştır.
Churchward Mu uygarlığını Hindistan'da ve Tibet'te bulduğu antik çağ tabletlerinden çıkardığını ifade eder. Bu tabletlerin sırrını 12 yılda öğrendiği Naga Maya dili ile çözdüğünü ifade eder.
İddiaya göre Mu kıtası Asya ve Amerika kıtaları arasındaydı ve Avustralya'dan kat be kat daha büyüktü. Çok büyük bir uygarlık olan Mu uygarlığı M.Ö 12000 yıllarında bir felaket sonucu battı.
Theotihuacan Palenk Mabedi Piramidi Meksika'da bulunur ve duvarında Mu'nun batışıyla ilgili çok garip bir yazı bulunmaktadır.
"6 Kaan yılı Zak ayı II Maluk günü başlayan korkunç yer sarsıntısı, 13 Şuen'e kadar devam etti. Mu kıtası felakete kurban gitti.
Mu ülkesi iki kere kalktıktan sonra bir gece çöktü, üstünü sular kapladı. Toprak birkaç defa havaya kalktı ve oturdu. Felaket, 64 Milyon insanın ölümüne sebep oldu." Burada Mu'nun Zak ayının 13. günü battığı belirtilir ve 13 rakamının uğursuz olması buradan gelir.



James Bramwell ve William Scott-Elliott, Mu'daki felaket olaylarının 800.000 yıl önce başlamış olduğunu ve kesin olarak M.Ö 9564'te meydana gelmiş son felakete kadar devam ettiğinini iddia etmişlerdir 1930'larda, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu olan Atatürk, Churchward'ın çalışmalarıyla ilgilendi ve Mu'yı Türklerin orijinal anavatanının olası bir yeri olarak gördü. Masaaki Kimur, Japonya'daki Yonaguni buluntularının, Mu kıtasının kalıntıları olduğunu iddia ettmiştir



Bilim, MU uygarlığının bir efsane olduğunu kabul eder. Bunun nedeni de kıtaları oluşturan kayaların (Silisyum/Aliminyum) fizik kuralları gereğince okyanusun dibini oluşturan kayaların (Silisyum/Magnezyum) üzerinde yüzme gerekliliğidir ve okyanus üzerlrinde Mu kıtasını oluşturabilecek herhangi bir kaya buluntusuna henüz rastlanmamıştır. Öte yandan Çin ve civarında bazı kitabeler bulunmuştur ve bu kitabelerde "Kıtamız battı, biz de buraya kaçtık" yazmaktadır. İlgin bir şekilde yapılan karbon araştırması sonucu kitabelerin yaşı 14 bin yıl çıkmıştır modern jeolojik kanıtlar, herhangi bir kayda değer büyüklüğe sahip bir ?kayıp kıtanın? var olamayacağını göstermektedir. 1970'li yıllardan bu yana yoğun olarak destek gören levha tektoniği teorisine göre, Dünya'nın kabuğu, daha ağır "sima" kayaları (magnezyum silikat bakımından zengin olan okyanus kabuğu) üzerinde yüzen hafif "sial" kayalarından (alüminyum silikatlar bakımından zengin olan karasal kabuk) oluşmaktadır. Sial genellikle kabuğun birkaç kilometre kalınlığında olduğu okyanus tabanında bulunmazken, kıtalar onlarca kilometre kalınlığındaki sial katmanları içerir. Kıtaların sima üzerinde ''yüzdüğü'' gibi, buzdağları da su üzerinde yüzdüğü için, bir kıta basitçe okyanusun altında "batamaz".



ATATÜRK VE MU KITASI:
Atatürk?ün en büyük hayallerinden birisi Türklerin kökenini ortaya çıkartmaktı.Atatürk?ün belki de en az bilinen yönlerinden biri antik gizemlere, okültizme ve ezoteriye olan merakıdır. Gazinin emriyle Osmanlı İmparatorluğu?nun son yıllarından cumhuriyetin ilk yıllarına kadar Türklük akımları üzerine yapılan araştırmalar derlendi. Birçok bilim adamı ve araştırmacı bu alanda yeni çalışmalara başladı. Yabancı bilim adamları davet edildi. 1930 yılında Türk tarih kurumu kuruldu. Çalışmalar sonucu çok zengin kaynaklara ve bilgilere ulaşıldı. Ancak Türklerin nereden geldiği sorusu yanıt bulamadı.Konu yavaş yavaş gündemden düşerken eldeki kaynaklar ışığında Atatürk bizzat kısa tezler hazırlıyor ve bunları yemeğe davet ettiği akademisyenlerle uzun uzadıya tartışıyordu.Derken 1932 Yılında emekli general Tahsin Mayatepek, Atatürk?ü ziyaret etti. Tahsin Bey Maya dili ile Türk dili arasındaki benzerlikleri anlatmaya başladı ve Bir 'Mu' kıtası araştırmacısı olarak tanınan İngiliz Albay James Chruchward?ın kendisine bahsettiği Hindistan da bulduğu tabletleri anlattı Atatürk?ün gözleri parladı. Chruchward ertesi gün apar topar Ankara'ya davet edildi.
İki hafta sonra Chruchward, Ankara'ya gelerek Çankaya'da, Atatürk ve Tahsin Bey ile akşam yemeği yedi. Chruchward, bu tabletleri nereden bulduğunu , 50 yılını bu araştırmaya adadığını, tabletlerdeki dilin Antik Mayalara dayandığını, M.Ö. 200.000 ila 70.000 yılları arasında Pasifik'te yer alan Avustralya'dan biraz daha büyük 'Mu' isminde bir kıtadan bahsedildiğini ve kıtada yaşayanların yüksek bir medeniyete ulaştıktan sonra sel ya da tufanla battığının düşünüldüğünü Atatürk'e iletti. Bu görüşmeden sonra Atatürk, 60 kişilik bir heyet kurdurarak Mu kıtası hakkındaki kitapların tercümesi emrini verdi. Gazi, kitapların tercümesi yapılırken çok heyecanlıydı, günaşırı 'Tercümeler bitmedi mi? Heyet neden bu kadar yavaş çalışıyor?' diye hayıflanıyordu. Nihayet sonunda tercümeler bitti. Kitap basılmadı daktilo edilerek Atatürk'e sunuldu. Gazi metinleri tekrar tekrar büyük bir dikkatle okudu, yaratılışı anlatan bölümle özel olarak ilgilenmişti. Mu kıtasının insanlığın ana vatanı olduğunu, nüfusun 64 milyona çıktığını yazan kısmın altını çizmişti. Mu'da geçen tanrı kavramıyla da yakından ilgilenmiş, yaratıcının insan aklıyla anlaşılamayacağının üzerinde durmuştu. Mu dili kökenli özel isim ve sıfatları öz Türkçe ile karşılaştırarak notlar alıyordu.'' ayrıca yüksek ücretler karşılığında William Niven tarafından bulunan tabletlerden bir tanesi satın alınarak Atatürk'e gönderildi. Bu tablet günümüzde hala Atatürk'ün saklı mektuplarıyla birlikte muhafaza edilmektedir. Atatürk'e ulaştırılan cilt halindeki araştırma sonuçları ise 70'lere kadar Türk Dil Kurumu'nda bulunuyordu. Şu anda ise Anıtkabir kütüphanesinde iki cilt olarak 1301 ve 1302 numarasıyla halen ziyarete açıktır. 3.cilt ise kaybolmuştur. Ayrıca Chruchward'ın kitaplarından yapılan çeviriler de 4 cilt olarak aynı yerde saklanmaktadır. Tahsin Bey'in, Atatürk'e gönderdiği 700'ü aşkın fotoğraf da Anıtkabir fotoğraf arşivinde yer almaktadır. Sonuç olarak Atatürk, akademik ve bilimsel delillerle desteklenen bir Türk tarih tezi sunmuş ancak bunu kitaplaştırmaya ömrü yetmemiştir. Teze göre şu sorulara net cevaplar veriliyordu: "Türkler, Orta Asya'dan gelmişlerdi ancak Orta Asya'ya nereden ve nasıl gelmişlerdi?", "Türklerin, Amerika kıtasının yerlileri olan Maya, Aztek ve İnka uygarlıkları ile olan tartışmasız benzerlikleri nasıl açıklanabilirdi?", "Dünya tarihi nerede başlamıştı?", "Orhun Yazıtları ve Maya tabletlerindeki benzerlikler nereden geliyordu?"



Rivayetler:
Mu kıtasında yaşayan topluluk bir felaket sonrası kıta 13 gün içersinde batar 13 sayısı bu sebepten dolayı ugursuz olarak kabul edilir 13. günün sonunda 64 milyon insanın öldügü söz konusu sel tusunami felaketler kalan insanların bir yarısı asya kıtasına bir yarısı amerika kıtasına göç eder asyadan sonraki kısmı biliyoruz asya kıtasına geçen kısım bizim şuanki toplulugumuzun temelleri ancak amerika kıtasına geçen kısım maya Aztek İnka Kızılderililer gibi toplulukları oluşturmuşlardır bu toplulukar amerikada 'Native American' Diye geçer ve orta asyadaki atalarımız ile çok fazla benzerlikleri vardır dilleri olsun adetleri olsun yapılan törenler töreler ibadetler gök tanrı inancı bozkurtun benimsenmesi gibi bir çok özelligi vardır asyadaki mu toplulugu şuanki türkleri oluşturmuştur amerikadaki mu toplulugu native americanları oluşturmuştur ve bu şekilde yaşadıgımız güne kadar gelmiştir her ne kadar rivayetler olsada jeolojik olarak imkansız denilsede arkeoojik olarak çok fazla kalıntı var ve çok fazla yapıt var bazılarını şimdi aşşagıya bırakacagım.















BU KONUMZUDA BU KADARDI DEGERLİ FORUM ÜYELERİ SİZLERE KATI YAPABİLDİYSEM NE MUTLU BANA :)
TARİHİNİ BİLMEYEN BİR MİLLET YOK OLMAYA MAHKUMDUR -Mustafa Kemal ATATÜRK
TANRI TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN !!!