Eğer Uşurse;

Bir kadın 'ben uşuyorum' dediğinde, bunun cevabının 'ustune bir
şey al,' 'istersen bir taksiye binelim,' 'eve geldik zaten'
turunden bir soz olmadığını, 'uşuyorum' dediğinde kadının 'bana
sarılsana' demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini oğrenmek
epey zamanımı aldı. Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini
acıkca soylemelerine izin verilmediği icin 'gizli bir dil' geliştirmek
zorunda kalan kadınlar, bu kadar basit bir şeyin erkekler
tarafından niye anlaşılamadığını, niye 'emeceklerine uflediklerini'
hic anlayamazlar. Erkeklerin, bakkal dukkanının arka tarafındaki
salak kucuk oğlana benzediğini duşunurler: 'Anlayışsız ve
beceriksiz salaklar.'

Ben ne zaman bu konuyu duşunsem aklıma hep Amarcord
filmindeki o sahne gelir.

Koca memeli bakkal kadın, koyun ufak oğlanlarından birini bakkal
dukkanının arka tarafına ceker.

Hayatında hic cıplak kadın gormemiş oğlanın meraktan ve
heyecandan faltaşı gibi acılmış gozleri onunde o inanılmaz
buyuklukteki memelerini cıkartır.

Kendisine bakan kucuk oğlanın ağzına verir memelerinden birini.


Ve ofkeyle azarlar sonra oğlanı.

- Uflemeyeceksin salak, emeceksin.

Kadınlarla erkeklerin konuşmalarının bir yerinde hep,
'uflemeyeceksin salak, emeceksin' tuhaflığının yaşandığını
duşunurum.

Kadınların bir şey soylediklerinde aslında başka bir şey soylemek
istemiş olabileceklerini kendim mi farkettim yoksa bunu bana
bazen usulca bazen sabırsızca sozleriyle kadınlar mı oğretti
şimdi tam cıkartamıyorum.

Ama bir kadın 'ben uşuyorum' dediğinde, bunun cevabının,
'ustune bir şey al,' 'istersen bir taksiye binelim,' 'eve geldik
zaten' turunden bir soz olmadığını, 'uşuyorum' dediğinde kadının
'bana sarılsana' demek istediğini ve ona sarılmak gerektiğini
oğrenmek epey zamanımı aldı.

Sanırım binlerce yıl boyunca isteklerini acıkca soylemelerine izin
verilmediği icin 'gizli bir dil' geliştirmek zorunda kalan kadınlar,
bu kadar basit bir şeyin erkekler tarafından niye
anlaşılamadığını, niye 'emeceklerine uflediklerini'
hic anlayamazlar.

Erkeklerin, bakkal dukkanının arka tarafındaki salak kucuk oğlan
a benzediğini duşunurler:

'Anlayışsız ve beceriksiz salaklar.'

Sevgi ve şefkat eksikliğine hic tahammul edemeyen, bunların
'acıkca' soylenerek elde edilmesinin ise elde edilenin değerini
duşureceğine inanan kadınların niye isteklerini dupeduz
soylemedikleri ise erkekler icin hep bir sırdır.

Duygularını gostermenin kadınlara ozgu bir davranış olduğunu
sanan erkekler, acıkca sevgilerini ve şefkatlerini gostermekten
hep utanırlar.

Farkında olmadan, onlar, bu duyguların gosterileceği tek yerin
yatak odası olduğuna inandıklarından, kalabalıkların icinde sevgi
ve şefkat gosterdiklerinde, herkesin seyrettiği bir yerde
sevişiyorlarmış hissine kapılıp tedirgin olurlar.

Erkekler icin duygular, kapalı yerlerde yaşanması gereken
'mahrem' şeylerdir, kadınlar ise bunu hayatın her anında
yaşanması gereken bir şey olduğunu duşunurler.

Hemen hemen hepsi gizli bir 'derebeyi' olan erkekler, kadınların
her isteğinde, her talebinde bir isyan, bir başkaldırı hatta bir
hakaret gorurler.

Erkeklerin bekledikleri, kadınların 'uşumeleri' ya da 'acıkmaları'
değil, erkeğin yanında soğuğu ve aclığı hissetmeyecek kadar
kendinden gecmiş bir aşka kapılmaları ve bu aşkı taleplerini
dile getirmeyerek gostermeleridir.

Galiba o yuzden, erkeğin biraz kadınsılaştığı ve duygularını
alabildiğine ozgur bıraktığı aşkın ilk gunleri gectikten ve
erkek yeniden erkekliğine donduğunde, kadınlar 'uşumeye'
başlarlar.

'Benim uykum geldi' dediğinde erkeğin onla beraber
yatmamasını, perhize başladığı sırada aniden bir hoşluk
yapma isteği duyan erkeğin ona sevdiği yemekleri almasını
'duşmanca' bulmaya koyulurlar.

Artık erkeğin her davranışı ince eleklerden gecirilip, onun
sozlerinde ve davranışlarında 'sevgisizlik' işaretleri tek
tek saptanır.

Ve o gizli dil daha sık ortaya cıkar.

Kendilerinden yakınırlar once, 'cok şişmanladım,' 'cok yaşlandım,'
'cok cirkinleştim,' bunları soyledikten sonra erkeklerin ne
soyleyeceklerine, ne yapacaklarına bakarlar.


Kendilerine buyuk bir ilgi eksikliği olarak gozuken o
anlayışsızlıkların, artık eskisi kadar beğenilmemelerinden ya
da sevilmemelerinden mi kaynaklandığını anlamaya uğraşırlar.

Baştan savma verilecek her cevap, bakkal kadının ofkeli
tepkisini hakeder.

- Uflemeyeceksin salak, emeceksin.

Ama erkekler bu durumlarda genellikle uflerler.

- Yoo, hic de şişmanlamadın, iyisin, biraz kilo aldın belki
ama onemli değil.

Bu yakınmalar onlara manasız ve cocukca gelir cunku.

Kadınlar ise sinirlenmeye başlarlar.

- Sen beni eskisi kadar sevmiyorsun.

Bunun cevabı elbette, 'nerden cıkardın bunu, tabii ki
seviyorum' değil, sıkı bir sarılış ve iyi bir opuşmedir.

Bir şeylerin yanlış gitmeye başladığını goren erkek ise,
guzel bir hediye almanın ya da daha kestirmesi 'biraz
para vermenin' zamanı geldiğini duşunur.

Onun icin sorunun tedavisi opuşmede değil paradadır.

Kabul etmeli ki, kendi değerini, gizliden gizliye kendine
verilen parayla olcmeye yatkın kadın icin yapılacak
'fedakÂrlığın' miktarı bir zaman işe yarar, kadın,
'salağın' duygularını boyle ifade etmeye calıştığını anlar.

Erkek ise, o duz vahşeti ve insafsızlığı ile 'ağlıyorsa biraz
para ver,' cozumlemesini benimser.

Ama hediyelere ve paralara cabuk alışılır, sarılışların ve
opuşmelerin ozlemi yeniden başlar.

Kadın 'uşur.'

Son bir iki deneme daha yapar, bazen guzelliği ve cinselliğiyle,
bazen sinirli cıkışmalarıyla, erkeğe 'uşuduğunde ona sarılınması
gerektiğini' bir daha oğretmeye uğraşır.

Ama erkek hÂlÂ, emeceğine ufluyorsa, o tehlikeli sapak yaklaştı
demektir.

Ya kadın kadere rıza gosterip teselliyi hediyelerde, parada,
cocuklarında, kendisine sağlanan guvende aramaya razı olur
ve arada sırada tutan 'ben cok yalnızım' yakınmaları ve
ağlama nobetleriyle hayatını surdurur ya da 'uşumeye'
fazla dayanamayıp, 'sarılmasını bilen' biri var mı diye etrafa bakınmaya koyulur.

'Sarılmasını bilenler' bu sapaktaki kadınları keskinleşmiş
radarlarıyla hemen bulurlar.

Bir vakit işler iyi gider.

Ama sarılmasını bilenler de bir sure sonra kacınılmaz
erkekliklerine geri donup, uşuyen kadına, ustune bir
hırka almasını soylerler.

Ve, bu, hem acıklı hem eğlenceli sureci başlatan ilk uyarı da,
her kadının kendi ozel lisanında hemen soylenir.

- Uflemeyeceksin salak, emeceksin.


Ahmet Altan
-Alıntı-

__________________