Her insanın korkulu ruyası olan yalnızlık duygusuna bakış acısı ve başa cıkma yontemleri de kişilere gore farklılık gosteriyor. Kimileri bu hissi sosyalleşerek atlatmaya calışırken kimileri de gittikce icine kapanabiliyor. Memorial Hizmet Hastanesi Psikoloji Bolumu'nden Uz. Psikolog Sevda Sevimli Yurtseven, yalnızlık korkusu hakkında bilgi verdi.
YALNIZLIK=TERK EDİLMİŞLİK Mİ?
Yalnızlık, oznel ve nesnel tanımlanabilir. Bu yuzden de karmaşık bir konudur. Bazı varoluşcu felsefeciler insan bilincindeki temel yapının yalnızlık olduğunu belirtirler. Ancak insan, doğası gereği sosyal bir varlıktır ve zaman zaman yalnız kalma isteği gorulse de kronik yalnızlık, psikolojik problemler getirebilir. Yalnızlığı olumsuz olarak tanımlamak doğru değildir. Yalnızlık duygusu, bazen kişinin kendini ve dunyayı anlaması, tanıması, başkalarını tanıması icin bir zemin oluşturabilir. Yalnızlık, kişilerin yaşantılarına verilen anlama gore olumlu veya olumsuz algılanabilir. Doğu toplumlarında yalnızlık; acı, terkedilmişlik, kimsesizlik ve mutsuzluğu cağrıştırırken; Batılı toplumlarda bireyselliği cağrıştırabilir. Fakat yalnızlık sosyal ilişkilerdeki tecrubesizlik ve başarısızlık sonucu beklentilerin gercekleşmemesi ve duygusal bir boşluk oluşması şeklinde de hissedilebilir.
YALNIZLIĞA OLUMSUZ ANLAMLAR YUKLEMEYİN !
Doğumdan itibaren cevresi ile ilişki kuran insan, ceşitli yaşlarda farklı kişilerle farklı ilişkiler kurmaya başlar. Bebek ilk olarak anne ve babası ile yakın ilişki icinde olur. Ergenlikle beraber arkadaşlar ve flortler on plana cıkar. Yetişkinlikle beraber beklenen, bir sevgi nesnesi ile derin ve anlamlı bir ilişki kurabilmektir. Bir antropologun yaptığı araştırmada; yaş, cinsiyet, cinsel yonelim, dini inanc ve etnik grup fark etmeksizin aşık olan insanların partnerleri ile ilgi sorulara benzer cevaplar verdiği belirtilmiştir. Yani yeryuzundeki insanlar aşkla ilgili aynı sureci yaşıyorlar denilebilir. Bu nedenle de aşk şarkıları, şiirleri ve filmleri tum dunyada evrenseldir. Aşk kimileri icin inanılmaz bir mutluluk, kimileri icin tam bir acı kaynağıdır. Duygularımızı duşuncelerimiz şekillendirmektedir. Yaşadığımız olaylara, gecmiş deneyimlerimizle, aileden oğrendiğimiz ilişki kalıpları ile bizzat tecrube etmesek de okuduklarımız, gorduklerimiz, karşılaştıklarımızı hatırlayarak tepki veririz. Aşk bir yaşantıdır ve bu yaşantıya verilen anlam kişiye gore değişir. Eğer aşk icin verdiğiniz anlamlar olumsuzsa, surece değil sonuca dair duşunmeniz on plandaysa, sevgili ile ilgili her şey size olumsuz duygular cağrıştıracaktır. Yalnızlık acı, aşk acı, her şey acı... Boyle duşunuyorsanız baktığınız gozluğu değiştirmek gerekir.
TEK GUN İCİN DEĞİL BUTUN YIL İLİŞKİNİZE OZEN GOSTERİN
14 Şubat olarak belirlenmiş Sevgililer Gunu'nde yalnızlar bu gunu nasıl gecirsin gibi bir soruya verilecek cevap; doğumdan itibaren "yalnızlığın omur boyu" olduğunu kabul etmektir. Bu nedenle Sevgililer Gunu'nde yalnız olmak onemli değildir. Diğer zamanlarda sevgili ve etrafınızdakilerle kurduğumuz ilişkilerin nasıl olduğu onemlidir. Bu gunde ve diğer zamanlarda sevgilisi olmayanlar, anlamlı ve derin ilişkiler kurmak icin "Nasıl davranmalıyım?" sorusunu sorabilirler. Aşk doğuştan hormonlarla olan bir durumdur. İlişkiler yatırım gerektirir, ilişkiler canlıdır, doğar, buyur, gelişir, sizden beslenir ve sizi besler. Bakmadığınız beslemediğiniz, onemsemediğiniz, geliştirmediğiniz bir ilişki canlı kalamaz. Sevgiliniz olsun veya olmasın hayatınızdaki tum ilişkiler ve bu ilişkilerin kalitesi keyifli yaşamın ana unsurudur.
__________________
Sevgililer Gunu'nde Yalnızlık Duygusuna Kapılmayın
Kadınca0 Mesaj
●28 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Kadınca
- Sevgililer Gunu'nde Yalnızlık Duygusuna Kapılmayın
-
13-09-2019, 23:19:58