Eşi, işi ve cocuğu icin mukemmelin peşinde koşan pek cok kadın, istediği standartları tutturamadığında psikolojik sorunlar yaşıyor.

İyi bir eş, anne, evlat ve iş kadını olmak… Bircok rolu aynı anda ve mukemmel yapma zorunluluğu hissetmek, gunumuzde coğu kadının yaşadığı psikolojik bir buhran. Ustune ustluk bu buhrana icinde bulunulan şartları, hatta coğu zaman yakınlarını da yonlendirme hissiyatı eklenince kadınların uzerindeki yuk daha da artıyor. Eğer sizde kendinizin mukemmeli bulmak icin cabaladığını duşunuyorsanız “Super Kadın” ya da başka bir değişle “super anne” sendromuna yakalanıyor olabilirsiniz. Peki, bu mukemmeliyetcilik duygusu nereden geliyor?
DBE Davranış Bilimleri Enstitusu Cocuk ve Genc Merkezi Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya gore, super kadın olmaya giden surec daha kucuk yaşlarda başlıyor. Turk toplumunda kız cocuklarına soz dinleyen, isteneni yapan “Mukemmel kız cocuğu.” rolu verildiğini, sonrasında da “Super Kadın” rolu oğretildiğini anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna; ” Kız cocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak cevrelerinden oğreniyor. Genellikle anneler “FedakÂr.”, “Başkaları icin yaşayan.” bir eş ve anne modeli ciziyorlar ve ister istemez cocuklarını da buna ozendirmiş oluyorlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağı ile ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tum bunlar, daha cok kucuk yaşlardan kız cocuklarının duygu, duşunce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” diyor.
Super anne ve eş olmak!
Kız cocukları okul donemi boyunca akademik başarı ve sosyal cevrede yer edinmenin yanı sıra ev icerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gozlemleyerek oğrenmeye devam ettiklerinin altını cizen Aslı Kızıltoprak Tuna, “Ozellikle son nesil annelerinin uzerinde durduğu başka onemli bir konu da “UNİVERSİTE.” Bundan sonra, iş hayatındaki başarılar ve duşunuldukten sonra karar verilmiş olan evlilik geliyor.” diyor. Gunumuz kadınlarının buyuk bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20’li yaşlarda kadının evlenmesi ile başladığını anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna, “30‘lu yaşlarda sendrom kişinin uzerindeki yukun artması ile daha da goze carpar. Cevremize şoyle bir bakarsak etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar “Super Kadın” gorebiliriz. Bu kadınlar sabahları erkenden kalkıp telaşla eşine ve cocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da cocuğunu okula, kendini de işe gitmek uzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, duzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine ozen gosterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya calışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine onem verdiği gibi eşininkiler ile de ilgilenir. Onun da kusursuz olmasını ister. Başarılı bir iş kadını olarak maddi acıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleri ile ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu super kadının cocuğu da super olmalıdır.” diyor.
Psikolojik sıkıntılar yaratır…
Limitlerini bu kadar fazla zorlayan ve her şeyin dort dortluk olması icin insanustu bir caba sarfeden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlası ile yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, guc, başarı ve duzeni dengelemeye calışırken depresyon, panik atak ve pek cok alanda gozukebilecek anksiyete (Kaygı) bozuklukları da kacınılmaz olacaktır. Super kadınların pek coğu kas ağrılarından, tum vucutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler icin de acilen onlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak buyuyecektir.” dedi.
“Super Kadın” sendromunun sadece kişinin kendine zarar vermekle kalmayıp diğer insanlarla olan iletişime de zarar verdiğinin altını cizen Tuna, “Kadın aynı zamanda eşini ve/veya cocuğunu da baskı altında tutmaya, onları da kontrol etmeye calışır. Tum sorumlulukları yuklenmeyi gorev edinmiş olan kadın, eşi ve cocuğu icin bir anlamda hayatı kolaylaştırırken onların sorumluluk almasına da engel olur. Caba sarfedeceği, başaracağı hicbir şey kalmayan eş de, tatmin olmadığı ve kendini onemsiz hissettiği bu yaşamdan sıkılmaya başlar. Yani, “Super Kadın”, eşi cocuğu hatta cevresindeki insanlarla olan ilişkilerine zamanla zarar vermeye başlar.” diyor.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya gore eğer “Super kadın sendromuna.” yakalandıysanız;
• Mukemmel, super olmak mumkun mudur? İnsanlar doğruları ile olduğu kadar yanlışları ile de var olurlar. Kusurlara takılıp surekli eleştirerek kendinizi ve cevrenizi yıpratmayın.
• Başta kendiniz olmak uzere, herkesi olduğu gibi kusurları ile kabul etmeye ve bu şekilde sevmeye calışın.
• Kendinizden cok başkaları icin yaşamaktan vazgecin. Sadece kendinizi duşunerek, kendi mutluluğunuz icin de bir şeyler yapın.
• “Bunlara da yetişmeliyim.” “Şunları da yapmalıyım.” vb. cumleleri, yani meli –malı'ları hayatınızdan cıkarın. Bu şekildeki tanımlamalar kişiyi bir takım kalıpların icine sokar. Ve tanımlara uygun davranamadığımızda sucluluk, hayal kırıklığı, yetersizlik duyguları yaşamamıza sebep olur.
• Onemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.
• Hayattan beklentileriniz, oncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin. Yapılacaklar listenize surekli ulaşılması guc hedefler koymayın.
• Başarısızlığı tatmasak başarının değerini anlayamazdık. Bunu unutmayın.
• Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.
• Sevdiklerinize de “Hayır...” diyebilmeyi bilin. “Hayır...” dediğinizde de sizi sevmekten vazgecmeyecekler.
• “Mukemmel olmasam da ben kendime guveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim.” deyin.
ALINTIDIR.

İyi bir eş, anne, evlat ve iş kadını olmak… Bircok rolu aynı anda ve mukemmel yapma zorunluluğu hissetmek, gunumuzde coğu kadının yaşadığı psikolojik bir buhran. Ustune ustluk bu buhrana icinde bulunulan şartları, hatta coğu zaman yakınlarını da yonlendirme hissiyatı eklenince kadınların uzerindeki yuk daha da artıyor. Eğer sizde kendinizin mukemmeli bulmak icin cabaladığını duşunuyorsanız “Super Kadın” ya da başka bir değişle “super anne” sendromuna yakalanıyor olabilirsiniz. Peki, bu mukemmeliyetcilik duygusu nereden geliyor?
DBE Davranış Bilimleri Enstitusu Cocuk ve Genc Merkezi Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya gore, super kadın olmaya giden surec daha kucuk yaşlarda başlıyor. Turk toplumunda kız cocuklarına soz dinleyen, isteneni yapan “Mukemmel kız cocuğu.” rolu verildiğini, sonrasında da “Super Kadın” rolu oğretildiğini anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna; ” Kız cocukları iyi bir anne, iyi bir eş ve iyi bir evlat olmanın gerekliliğini başta annelerini model alarak cevrelerinden oğreniyor. Genellikle anneler “FedakÂr.”, “Başkaları icin yaşayan.” bir eş ve anne modeli ciziyorlar ve ister istemez cocuklarını da buna ozendirmiş oluyorlar. Gelecekte, kız evladın anne-babaya daha yardımcı ve daha yakın duracağı ile ilgili yorumlar ve kıyaslamalar yapılmaya başlanıyor. Tum bunlar, daha cok kucuk yaşlardan kız cocuklarının duygu, duşunce ve davranışlarını şekillendirmeye başlıyor” diyor.
Super anne ve eş olmak!
Kız cocukları okul donemi boyunca akademik başarı ve sosyal cevrede yer edinmenin yanı sıra ev icerisinde yapılması gerekenleri de annelerini gozlemleyerek oğrenmeye devam ettiklerinin altını cizen Aslı Kızıltoprak Tuna, “Ozellikle son nesil annelerinin uzerinde durduğu başka onemli bir konu da “UNİVERSİTE.” Bundan sonra, iş hayatındaki başarılar ve duşunuldukten sonra karar verilmiş olan evlilik geliyor.” diyor. Gunumuz kadınlarının buyuk bir kısmının yaşadığı bu sendromun belirtilerinin 20’li yaşlarda kadının evlenmesi ile başladığını anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna, “30‘lu yaşlarda sendrom kişinin uzerindeki yukun artması ile daha da goze carpar. Cevremize şoyle bir bakarsak etrafımızda aslında azımsanmayacak kadar “Super Kadın” gorebiliriz. Bu kadınlar sabahları erkenden kalkıp telaşla eşine ve cocuklarına kahvaltı hazırlarken bir yandan da cocuğunu okula, kendini de işe gitmek uzere hazırlar. İşteki yoğun ve tempolu koşuşturmadan sonra evine gelip evin işleri, duzeni ve yemekle de elinden geldiğince ilgilenmek ister. Bunların yanı sıra hem kendi hem de eşinin ailesine ozen gosterir. Arkadaşlarına da zaman ayırmaya calışır. Kendi kişisel bakımı ve kıyafetlerine onem verdiği gibi eşininkiler ile de ilgilenir. Onun da kusursuz olmasını ister. Başarılı bir iş kadını olarak maddi acıdan da ailesine destektir. Faturalar ve alışveriş işleri ile ilgilenir. Yatırımlar yapar. Ve tabii ki, bu super kadının cocuğu da super olmalıdır.” diyor.
Psikolojik sıkıntılar yaratır…
Limitlerini bu kadar fazla zorlayan ve her şeyin dort dortluk olması icin insanustu bir caba sarfeden bu kadın profilinin ruhen ciddi anlamda yorulduğunu anlatan Aslı Kızıltoprak Tuna, “Tabii ki bu yoğun tempo kadını hem fiziken hem de ruhen fazlası ile yorup yıpratacaktır. Ancak başlarda kendisi de bunun farkına varmayabiliyor. Kimileri yerli yersiz agresif bir tutum sergilemeye başlayabilirler. Hırs, guc, başarı ve duzeni dengelemeye calışırken depresyon, panik atak ve pek cok alanda gozukebilecek anksiyete (Kaygı) bozuklukları da kacınılmaz olacaktır. Super kadınların pek coğu kas ağrılarından, tum vucutta hissedilen bir yorgunluk ve gerginlik halinden, kaliteli uyuyamamaktan, yorgun uyanmaktan bahsederler. Bu belirtiler icin de acilen onlem alınmadığı takdirde sorunlar katlanarak buyuyecektir.” dedi.
“Super Kadın” sendromunun sadece kişinin kendine zarar vermekle kalmayıp diğer insanlarla olan iletişime de zarar verdiğinin altını cizen Tuna, “Kadın aynı zamanda eşini ve/veya cocuğunu da baskı altında tutmaya, onları da kontrol etmeye calışır. Tum sorumlulukları yuklenmeyi gorev edinmiş olan kadın, eşi ve cocuğu icin bir anlamda hayatı kolaylaştırırken onların sorumluluk almasına da engel olur. Caba sarfedeceği, başaracağı hicbir şey kalmayan eş de, tatmin olmadığı ve kendini onemsiz hissettiği bu yaşamdan sıkılmaya başlar. Yani, “Super Kadın”, eşi cocuğu hatta cevresindeki insanlarla olan ilişkilerine zamanla zarar vermeye başlar.” diyor.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Kızıltoprak Tuna’ya gore eğer “Super kadın sendromuna.” yakalandıysanız;
• Mukemmel, super olmak mumkun mudur? İnsanlar doğruları ile olduğu kadar yanlışları ile de var olurlar. Kusurlara takılıp surekli eleştirerek kendinizi ve cevrenizi yıpratmayın.
• Başta kendiniz olmak uzere, herkesi olduğu gibi kusurları ile kabul etmeye ve bu şekilde sevmeye calışın.
• Kendinizden cok başkaları icin yaşamaktan vazgecin. Sadece kendinizi duşunerek, kendi mutluluğunuz icin de bir şeyler yapın.
• “Bunlara da yetişmeliyim.” “Şunları da yapmalıyım.” vb. cumleleri, yani meli –malı'ları hayatınızdan cıkarın. Bu şekildeki tanımlamalar kişiyi bir takım kalıpların icine sokar. Ve tanımlara uygun davranamadığımızda sucluluk, hayal kırıklığı, yetersizlik duyguları yaşamamıza sebep olur.
• Onemli olan, sorumlulukları ve hayatı paylaşmaktır. İhtiyacınız olduğunda yardım isteyin.
• Hayattan beklentileriniz, oncelikleriniz tabii ki olsun. Ama sınırlarınızı bilin. Yapılacaklar listenize surekli ulaşılması guc hedefler koymayın.
• Başarısızlığı tatmasak başarının değerini anlayamazdık. Bunu unutmayın.
• Kendi mutluluğunuzu, sağlığınızı ihmal etmeyin.
• Sevdiklerinize de “Hayır...” diyebilmeyi bilin. “Hayır...” dediğinizde de sizi sevmekten vazgecmeyecekler.
• “Mukemmel olmasam da ben kendime guveniyorum, kendimi seviyorum ve değerliyim.” deyin.
ALINTIDIR.
__________________