Eşler arasındaki fark, evlilikten beklentilerde de ortaya cıkıyor.
Evlilikten beklentilerde ilk dort sıra (hoşlandığı insanla yaşamı, sevgiyi, cinselliği paylaşmak; sevgi-şevkat gormek, gostermek; cocuk sahibi olmak ve yalnızlığı gidermek) değişmiyor. Beşinci sıraya ise erkeklerin yuzde 78'i duzenli cinsel yaşamı, kadınların yuzde 79'u ise orf ve adetlerin gereğini yerine getirmeyi koyuyor.
Bu tercih Turk kadının niteliklerine farklı bir yorum yukluyor: ''İyi bir anne, vasat bir eş, cinselliği ertelemiş bir kadın.'' Aile ilişkilerinde coğu zaman eş rolu unutulup, anne-baba rolu oynanıyor. Kadın eşinden 'kendi adına karar veren, uzerinde hakimiyet kuran babası' gibi davranmasını, erkek de eşinden aynı rolu ustlenen 'annesi' gibi olmasını istiyor.
- Ayşe! Benim gomleğim nerede?
- Utulu değil...
- Ne giyeceğim ben, bu evde utulu gomlek bulamayacak mıyım?
- Allah kahretsin. Seni nankor adam. Senelerdir gomleğini utulerken birşey yok, bir gun utulenmedi de boyle mi oldu?''
Hemen hemen her evde yaşanan bu sıradan diyalogda acaba ilişki ne kadar gercekci? Sorun maziden mi kaynaklanıyor, ilişkiden mi?
Prof. Dr. Unsal Soylemezoğlu boyle bir durumda, ne yaptığını bilen sağlıklı bir bireyden ''Evet haklısın, bugun gomleğini utuleyemedim'' yanıtını bekliyor. O'na gore daha sağlıklı bireyin ise ''Hay Allah ne yapabilirim şimdi'' demesi gerekiyor. Tabii sağlıklı bir ilişkide erkek de diyalogtaki gibi tepki vermiyor. Ya da gomleğinin yerini zaten biliyor ve utulenmesinden de sadece kendini sorumlu hissediyor!
Araştırmaya gore tartışma sonunda eşler daha cok anlaşma yanlısı tavır sergiliyor. Bununla birlikte kadınların yuzde 34'u, erkeklerin de yuzde 17'si tartışmalarda hep kendini haklı goruyor. Erkeklerin yuzde 23'u ise tartışmayı boyun eğip kuserek bitiriyor. Bu oranın kadınlarda daha duşuk olması kadınların evdeki 'baskınlığını' bir kez daha gozler onune seriyor.
Buna rağmen tartışmalarda eşini anlamayıp, kendi savını savunan kişi eşi tarafından 'guvenilir' bulunuyor. Eşiyle kavga etmek istemediği, anlaşma yanlısı bir tutum sergilediği zaman ise bağımlı, kontrolcu ve kopuk olarak algılanıyor. İşte her nedense eşleri, bu bağımlılık, kopukluk ve kontrolculuk mutlu ediyor. Hatta kontrolcu eşlerle evli erkekler, kadınlara oranla daha mutlu oluyorlar. Bir anlamda eşler ancak uzerlerinde hakimiyet kurulduğunda uzlaşmacı oluyorlar.
Ortaya feministlerin hoşuna gitmeyecek bir sonuc cıkıyor: Erkekler 'kendilerine boyun eğen, ancak kontrolcu kadınlar'; kadınlar ise 'kendilerini yonlendiren, otoriter erkekler' istiyorlar!
BİRDEN FAZLA MASKE

Bu tercih Turk kadının niteliklerine farklı bir yorum yukluyor: ''İyi bir anne, vasat bir eş, cinselliği ertelemiş bir kadın.'' Aile ilişkilerinde coğu zaman eş rolu unutulup, anne-baba rolu oynanıyor. Kadın eşinden 'kendi adına karar veren, uzerinde hakimiyet kuran babası' gibi davranmasını, erkek de eşinden aynı rolu ustlenen 'annesi' gibi olmasını istiyor.
- Ayşe! Benim gomleğim nerede?
- Utulu değil...
- Ne giyeceğim ben, bu evde utulu gomlek bulamayacak mıyım?
- Allah kahretsin. Seni nankor adam. Senelerdir gomleğini utulerken birşey yok, bir gun utulenmedi de boyle mi oldu?''
Hemen hemen her evde yaşanan bu sıradan diyalogda acaba ilişki ne kadar gercekci? Sorun maziden mi kaynaklanıyor, ilişkiden mi?
Prof. Dr. Unsal Soylemezoğlu boyle bir durumda, ne yaptığını bilen sağlıklı bir bireyden ''Evet haklısın, bugun gomleğini utuleyemedim'' yanıtını bekliyor. O'na gore daha sağlıklı bireyin ise ''Hay Allah ne yapabilirim şimdi'' demesi gerekiyor. Tabii sağlıklı bir ilişkide erkek de diyalogtaki gibi tepki vermiyor. Ya da gomleğinin yerini zaten biliyor ve utulenmesinden de sadece kendini sorumlu hissediyor!
Araştırmaya gore tartışma sonunda eşler daha cok anlaşma yanlısı tavır sergiliyor. Bununla birlikte kadınların yuzde 34'u, erkeklerin de yuzde 17'si tartışmalarda hep kendini haklı goruyor. Erkeklerin yuzde 23'u ise tartışmayı boyun eğip kuserek bitiriyor. Bu oranın kadınlarda daha duşuk olması kadınların evdeki 'baskınlığını' bir kez daha gozler onune seriyor.
Buna rağmen tartışmalarda eşini anlamayıp, kendi savını savunan kişi eşi tarafından 'guvenilir' bulunuyor. Eşiyle kavga etmek istemediği, anlaşma yanlısı bir tutum sergilediği zaman ise bağımlı, kontrolcu ve kopuk olarak algılanıyor. İşte her nedense eşleri, bu bağımlılık, kopukluk ve kontrolculuk mutlu ediyor. Hatta kontrolcu eşlerle evli erkekler, kadınlara oranla daha mutlu oluyorlar. Bir anlamda eşler ancak uzerlerinde hakimiyet kurulduğunda uzlaşmacı oluyorlar.
Ortaya feministlerin hoşuna gitmeyecek bir sonuc cıkıyor: Erkekler 'kendilerine boyun eğen, ancak kontrolcu kadınlar'; kadınlar ise 'kendilerini yonlendiren, otoriter erkekler' istiyorlar!

Evlilikteki catışmaların bir nedeni de ustlenilen roller. Kişi işinde, evinde, arkadaşları arasında ve cevresinde farklı roller ustleniyor. Eş olduğunda, abi, kardeş, cocuğun yanısıra bir anda damat-gelin, sonra da anne-baba olmak zorunda kalıyor. Birisi ağır basınca roller karışıyor ve problemler yaşanıyor. Rollerde kişilerin birbirlerinden beklentileri de sorun yaratıyor. Evlendikten sonra ailelere yapılan ziyaretlerde sorunun bir bolumu de acığa cıkıyor. Kişi kendi ailesinin yanında doğal olarak daha rahat, esprili, neşeli oluyor. Ancak eşinin ailesinin yanında daha ciddi bir maske takınıyor, kendi olamıyor. O zaman da eşi tarafından 'soğuk ve ilgisiz' olmakla suclanıyor.
Soylemezoğlu, tum bunları genclik doneminin sağlıklı gecirilemeyişine bağlıyor: ''Genclik donemi insanın anne-babaya bağımlı, onun uzantısı gibi olan cocukluktan cıkıp, kendi yaşamına kendi sahip cıkan bir birey haline gelmesi demek. Bir aile icinde genc bir kızın, delikanlının odasının kapısını calmadan girmek, bir gencin hatıra defterini okumak cinayettir. O'nun duygu dunyasının icerisine lambur lumbur girmektir. Bu Turkiye'de o kadar cok oluyor ki!''
Bu saptamayı Dr. Yıldıray Ermiş destekliyor: ''İlişkilerde anne ve babayı aramak, bireylerin bireyselleşmeyi tamamlayamadıklarını, kendi anne ve babaları ile olan catışmaları evliliklerine taşıdıklarını, dolayısıyla gelişim basamaklarını sağlıklı olarak gecemediklerini duşunduruyor.''
Eşler arasındaki fark, evlilikten beklentilerde de ortaya cıkıyor. Evlilikten beklentilerde ilk dort sıra (hoşlandığı insanla yaşamı, sevgiyi, cinselliği paylaşmak; sevgi-şevkat gormek, gostermek; cocuk sahibi olmak ve yalnızlığı gidermek) değişmiyor. Beşinci sıraya ise erkeklerin yuzde 78'i duzenli cinsel yaşamı, kadınların yuzde 79'u ise orf ve adetlerin gereğini yerine getirmeyi koyuyor. Bu tercih Turk kadının niteliklerine farklı bir yorum yukluyor: ''İyi bir anne, vasat bir eş, cinselliği ertelemiş bir kadın.''
MUTLULUĞUN SIRRI''Evliliğin bitmesi işletmenin iflas etmesi demek. Bir ekonomide hicbir işletme iflas etmiyorsa orada korumacılık vardır.''
Turkiye'de dune kadar boşanmalardaki azlığın nedenini oluşturan 'korumacılık' duygusunu Kara Harp Okulu oğretmenlerinden Yarbay Ramazan Aktaş'ın bu sozleri acığa cıkarıyor. Turk erkeklerinin buyuk coğunluğu evliliğin onuncu yılından sonra, uyum sağlayarak durumu değiştirmek istemiyor. Boşanma durumunda ise yuzde 75'i yeniden eşiyle evlenmek istiyor. Başkasıyla evlenmek isteyenlerin oranı sadece yuzde 6.5'da kalıyor. Yeniden eşiyle evlenmek isteyen kadınların oranı ise erkeklerden duşuk. Kadınların yuzde 29'u boşandıkları zaman hic evlenmemeyi tercih ediyorlar.
Kısacası ''Birbirlerinin ihtiyaclarını değerlendirip, birbirlerine yardım edenler, birbirlerini duşunenler, eşinin kimliğini kendininki kadar onemli tutan, O'nu olduğu gibi kabul edip değiştirmeye calışmayanlar'' birlikteliklerini sağlıklı bir şekilde yurutuyorlar. Sohbete son sozu koyan Hacettepe Universitesi Sosyal Hizmetler Yuksek Okulu Oğretim Uyesi Doc.Dr. Aliye Mavili Aktaş, bir de mutluluk sırrı veriyor: ''Catışmanın kimden kaynaklandığını ayırt edip farkına vararak, kendi ic catışmalarını karıştırmayıp notr kalarak karşıdakinin sorununu cozmeye calışmak evlilikleri mutluluğa goturur.''
Aktaş, evliliğe yeni adım atacaklara da bir tavsiyede bulunuyor: ''Bu işe daha bilincli başlayın. Once kendinizin farkına varın. Sonra karşınızdaki kişiden ne bekliyorsunuz, ne talep ediyorsunuz, nasıl bir rol ustleneceksiniz bunları sorgulayın. Ondan sonra suregiden ilişkide ne gibi sorunlar cıkıyor, kaynağı nedir, bunları duşunmeye başlayın. Cozumleyemediğiniz zaman da mutlaka ilgili meslek elemanlarına başvurun.''
Samanlık artık seyran değilUzmanlar, ozellikle buyuk kentlerde boşanmaların artmasına rağmen evlenenlerin de sayıca ve oran olarak artarak devam etmesini, evlilik kurumunun toplumda fonksiyonel onemini hala korumasına bağlıyor. Uzmanlara gore kurum gunahsız. Problemler kurumdan değil, kurumun icinde yaşayan kişilerin iletişim tarzından ortaya cıkıyor.
Doc.Dr. Aliye Mavili Aktaş, yeni ciftlerin artık ''İki gonul bir olur, samanlık seyran olur'' sozune inanmadıklarını belirtirken, ekonomik krizin bile kurumun onemini yitirmesine engel olmadığını savunuyor. Aktaş'a gore kurum hala kadın icin de, erkek icin de duygusal, ekonomik, cinsel destek işlevini surduruyor. Aktaş, erkeklerin cinsel ihtiyaclarını karşılamak icin evlendiği sonucuna rağmen, kurumun neslin devamı icin evrensel ihtiyacları da karşıladığını vurgularken ekliyor: ''Bu evrensel ihtiyaclar da kurumun varlığını devam ettiriyor. Kurum ebediyete kadar ayakta kalacak. Bizim gorevimiz ise bu surecte kurumun daha sağlıklı işlemesini sağlamak.''
Evlilikten ne bekliyorlarGazi Universitesi Eğitim Fakultesi'nden Doc. Dr. Hasan Bacanlı'nın araştırması, kadınlar ve erkeklerin evlilikten beklentilerinin cok farklı olduğu ortaya koydu. Araştırmaya gore erkekler kadınlarda ''ev kadını'' ozelliklerini ararken kadınlar, eşlerinin sosyo-ekonomik duzeyinin yuksek olmasını istiyor. Erkekler iyi yemek yapma, bekaret, yuva ve cocuk arzusu, gorunuş guzelliği, dini inanc benzerliğine onem veriyorlar. Kadınlar ise sosyal olma, benzer eğitim gecmişi, iyi maddi gelir ve guvenilir bir kişiliğe sahip olma, iyi sosyal statusu bulunma, oğrenim ve zeka duzeyi yuksek olma ozelliklerine onem veriyorlar. Ankara ve Konya'da okuyan toplam 220 universite oğrencisi arasında yapılan araştırmada elde edilen sonucların bazıları şunlar:
CİNSELLİK ONEMLİErkekler, evliliğe ''cinsel ilişki'' anlamını kadınlara oranla daha fazla yukluyorlar.
BASKIDAN KURTULMAEvliliği cevre baskısından kurtulma ve toplumsal bir gereklilik olarak gormeye verilen onem acısından, cinsler arasında farklılık bulunmuyor.
KIZIN KUCUĞUErkekler, kendilerinden daha az guc ve statuye sahip olacakları gerekcesiyle kendilerinden yaşca daha kucuk genc kadınlarla evlenmek istiyorlar.
MADDİYAT ONEMLİEvliliği ekonomik bir gereklilik olarak gormeye verilen onem acısından da cinsler arasında fark olmadığı, ancak Ankara'da okuyan oğrencilerin bu anlama daha fazla onem verdikleri goruluyor.
COCUK İSTEĞİCocuk sahibi olmaya, Konya'da okuyan oğrenciler daha fazla onem veriyor.
DİNİ FAKTORDini gerekliliğe ise erkekler kızlara, Konya'da okuyan oğrenciler daha fazla onem veriyorlar.
YALNIZLIKKızlar, erkeklerden daha fazla oranda, evliliği yalnızlıktan kurtulma olarak goruyor.
__________________