Son yıllarda kadın-erkek herkesin ortak sorunu: sac kayıpları. Durum boyle olunca sac ile ilgili doğru bilinen yanlışlarda gun gectikce artıyor… Burcu Cayozu
Akademi Sac Terapi Merkezi
Sac Sağlığı Uzm. (Trikolojist)

Sacı sık yıkamak dokulmesine sebep olmaz, sacı kazıtmak sacı daha kalın cıkarmaz, dokulmesini onlemez, şapka takmak, başortu kullanmak dokulmeyi artırmaz, baba kel ise oğlu da kesin kel kalmaz, sık cinsel ilişki sac kaybını artırmaz ve yağlı saclar daha cok dokulmez… İşte detaylar…
1. Sacı sık yıkamak sacların daha fazla dokulmesine sebep olmaz. Aksine gunluk yıkanan sac derisinde, fazla oranda biriken olu deri, yağ ve kir temizlenir. Boylece sac deri sağlığını tehdit eden unsurlar kontrol edilebilir. Sağlıklı bir sac derisi canlı ve parlak sacların temelidir. Gunluk yıkamada elimize gelen saclar sacın doğal yaşam dongusu icinde atılması gereken saclardır. Her dokulen sacın yerine mutlaka yeni bir sac uretilmektedir. Saclar dokulduğu icin sac kaybı oluşmamaktadır. Dokulen sacların yerine kalite olarak daha zayıf saclar cıkıyorsa once sacta hacim kaybı ve zayıflama olmaktadır. Zayıf cıkan saclar incelmeyi ve kuculmeyi surdurerek bir sure sonra tuy formunu almaktadır. En son aşamada sac kılıfları uretimi sonlandırmakta ve inaktif hale gecmektedirler. Sacı cok yıkamanın sacı dokmesi mantığı doğru olsa yuzumuzu her yıkadığımızda kaşımızın kirpiğimizin de dokulmesi gerekir ki bu mumkun değildir.
2. Sacı kazıtmak sac dokulmesine engel olmaz.
Sac ilk cıkarken sacın ucu daha incedir, sac uzadıkta mevcut kalınlığını almaya başlar. Kazınan sacın daha kalın olduğu izlenimini yaratan, sacı kazıma işlemi sırasında sacın nispeten ince olan veya zamanla yıpranmış ve incelmiş uc kısmının kesilip atılması ile sacın daha muntazam gorunmesidir. Ayrıca sac kazındığında, sacın uc kısmının ele daha keskin gelmesi itibariyle daha kalınmış hissi uyandırabilir. Sac kalınlığını derinin 2 cm altında yer alan hucre bolunmesi sağlamaktadır. Kazınan sacın daha az dokulduğu hissi ise sacın cok kısa olması itibariyle dokulen sacların dikkat cekmemesi olarak acıklanabilir. Ayrıca uzun sure sacını kazıtan kişiler, bu sacsız goruntu sonrası sacın uzaması ile elde ettiği saclı goruntuyu eski sacından daha cok gibi algılayabilir.
3. Sacı ortmek ve kapalı tutmak kesinlikle sac kaybı yaratmaz.
Sanılanın aksine sacımız oksijeni havadan değil bağlı bulunduğu damar ağından gelen kandan almaktadır. Bazı kişiler sacı cok sıkı şekilde bağlamanın ve ortmenin kan dolaşımını olumsuz etkileyip sacta zayıflama yaratacağını duşunebilir. Bu kısmen doğru olmakla beraber saca besin ve oksijeni sağlayan tek bir damar sistemi yoktur. Saclı deriyi kaplayan cok sayıda ince damar ağı bulunmaktadır. Bu damar ağı dışarıdan bağlanan ortu ve şapkadan etkilenmemektedir. Sac kaybının temel sebebinin genetik yatkınlık ve DHT hormonu bazlı bir gerileme olduğu unutulmamalıdır.
4. Baba kel ise oğlu da kesin kel kalır.
Bu bilgi kısmen doğruluk payı taşır. Erkeklerdeki sac dokulmesinin %90'ı genetik sebeplerden kaynaklanmaktadır. Sacı dokulen kişilerde genetik olarak sac kaybına yatkınlık varsa - anne ve baba tarafında sac kaybı olan akrabalar varsa - onlem almak konusunda erken davranmak gerekir. Belirli donemlerde urun kullanarak sac kaybı yavaşlatılıp geciktirebilir. Boylelikle kişi babası ile aynı yaşa geldiğinde daha fazla saca sahip olabilir. Bununla beraber baba kel ise kişi fiziksel ve genetik ozellikleri sacları iyi olan taraftan aldıysa sac kaybı da yaşamayabilir. Genel olarak belirtmek gerekirse; her erkeğin bir miktar sac kaybetmesi son derece normaldir. Erkeklerin sac kaybı yaşamasında 2 temel sebep vardır: 1. Genetik yatkınlık 2. Sac kılıfındaki reseptorlerin "Erkeklik Hormonu Testosteron"a olan duyarlılığı. Her ikisi de yok edilebilir değildir. Ancak belirli donemlerde onlem alınarak sac kaybı kontrol edilebilir ve kellik sureci ertelenebilir.
5. Bazı sac kaybı yaşayan kişiler kel kalmayı testosteron hormonunun yuksekliği ile ilişkilendirmektedir.
Sac kaybetmenin getirdiği olumsuz durumu, daha cok erkeklik hormonuna sahip olmakla ve “daha fazla cinsel guce sahip olma “ yonunde yorumlarlar. Uzgunuz ki bu doğru değildir. Sac kaybını oluşturan temel sebep testosteronun cokluğu değil sac kılıfındaki alıcıların testosteronun bir takım kimyasal reaksiyonlar sonucu donuştuğu (daha yıkıcı formdaki erkeklik hormonu olan ) dihiydrotestosterona (DHT) duyarlılığıdır. Bu duyarlılık genetik yatkınlık olarak acıklanmaktadır. Yani sac derisinde bulunan sac ureten tuplerde DHT’ye bir duyarlılık yoksa sac kaybı yaşanmamaktadır. Sac kaybı yaşayan kişilerin saclarının arka tarafını ve yan tarafını kaybetmemeleri bu bolgelerdeki alıcıların duyarlılık gostermemesinden kaynaklanmaktadır.
6. Sık cinsel ilişki sac kaybını artırır.
Bu soylem de maalesef doğru değildir. Daha once acıklandığı gibi yuksek testosteron seviyesi ve aktivitesinin sac kaybını yaratma etkisi yoktur. Aksine sağlıklı bir cinsel yaşam stresi ve gerilimi azaltması, kalp atışını ve kan dolaşımını hızlandırması sebebiyle hem kadın hem erkeğin genel sağlığı ve sacı icin faydalıdır.
7. Kişilerin saclarının yağlı, normal ve kuru olması aynen cilt yapıları gibi tamamen yapısal ve genetik bir durumdur.
Ancak stres, beslenme şekli ve bir takım hormonsal sorunlar sac derisindeki yağ bezlerini aktif hale getirebilmekte ve sacı daha yağlı yapabilmektedir. Ozellikle erkeklerin sac derisi kadınlara oranla daha yağlıdır. Bu durum erkeklerde yuksek oranda bulunan testosteron hormonu sebebiyle olmaktadır. Hormonların sac kaybında yuksek bir etkisi olduğu bilinmektedir. Bu nedenle sac derisinde biriken fazla yağ salgısının ciltten arındırılması ve sacın duzenli olarak yıkanması sac derisinin sağlıklı kalması icin onemlidir.
__________________