Zihin sakin ve sade ise karmaşa ve arayıştan uzak olanı doğru haliyle yansıtır
O zaman kolaydır bütün sorular sorun olanlar bellidir
Anlaşılırdır her şey
Anlaşılır olmayan karmaşadır
Bulmak zordur karmaşada aradığını
Düzen olmalıdır her şeyi yerli yerine koymalıdır
Dalgalı sularda nasılsa ayın yansıması karmaşık bir zihinde öyledir dünya
Sakin ve sade ise düşünceler telaşsızsa davranışlar
Huzur hakim olmuşsa yüreğe dilden dökülen de odur
İçerisi nasılsa dışarıya öyle yansıyacaktır
Eli çabuk bir hırsızdır zihin dikkatli olmak gözlemek gerekir
Bu dikkat ve gözlem ondan bir şey beklediğinden değil
Onun senden bir şey alıp götürmemesi içindir
O öyle maharetlidir ki bu konuda seni bile alır götürür kaşla göz arasında
Farkında ol
O ne istiyor neden istiyor nasıl alıyor ve neden bırakıyor
Sultana yakışan Sultanlıktır
Zihin iyi bir hizmetkardır lakin kötü bir efendi olacaktır
Hükmü verecek olan hakim olandır
Kendin dengeyi kuracak olan o Sultandır
Taraf değilsin sen onlar terazinin kefeleridir
Sen ise terazinin başında oturan ölçen tartan
Terazide dengeyi kuracak olansın
Sen ki ışksın her şeyi sarıp sarmalayan
Sen ki önünde tahtların taçların kırıldığı aşksın
Alimin de zalimin de önünde diz çöktüğü sultansın
Aşk deyince dil susar hal konuşur
Bazen sözler sadece söz ederler susmak gerekir o zaman
Sessizlik hakkında ne söyleyebilirim ki
Sessizliği anlatmaya çalışan tüm sesler sessizliğin içinde sadece gürültüden ibarettir
Ne medresenin sözü ne tekkenin hali
Etrafını anlamaya çalış
Her şey kendi lisanı haliyle anlatır
Dinle ve anla
Eksik arama
Her şey yerli yerinde tamdır
Ne bir eksiği ne de fazlası vardır
Mükemmel değil diye yakınma mükemmel tekamüle aykırıdır
O tüm mükemmel olmayanların toplamıdır
Arif anı seyreyler
Derviş anın çocuğudur
Zamanın içinde bugünü
Bugünün içinde şimdiyi
Şimdinin içinde anı yaşamak
Geçmişle gelecek korkuyla ümit arasındadır insan
Yaşanmışlığından dolayı özler geçmişi bilinmeyişinden korkar gelecekten
Arzu ve korku hakim olur düşünceye
Dolanır durur zihin bir oraya bir şuraya ya bugün nerede
Asıl yaşadığın var olduğun an nerede
Geçmiş ve gelecek yoktur hakikatte ebedi bir şimdi vardır
Geçmiş geçmiştir gelecekse bilinmeyen
Bellekte ve düşüncede mevcuttur onlar
Varlığın ise an’da
Tüm hakikatiyle şimdi ve burada
Geçmiş ve gelecek bile şimdi var olabilir sen onları taşıyıp geldiğinde bu ana
Nedir geçmiş ve gelecekte bulunmayıp şu anda mevcut olan o muhteşem şey
Nedir gerçeğin mührünü şu ana vurmasına sebep
Uzaklara gitme gizemin içine dalma bir sır varmış gibi
Kendi varlığındır gerçeği gerçek yapan an’ı muhteşem kılan
Hep aynı sesi vuran saat gibi hep aynı söz çıkar benim ağzımdan
Ama sözler sadece gökyüzüne işaret eder
Yıldızları görmek ise bakanın hüneridir
Görüş berrak ise net olacak görüntü
Samimiyettir görüntüyü isten pustan kurtarıp netleştiren
Görüşü berraklaştıran
Olanı görünür kılan anlaşılır bir hale sokan
Etrafına karşı yumuşak huylu ol
Elinden geldiğince
Kimseyi kırma
Olur olmazdan kırılma
Çocukça gücenip darılma
Üzerine güneş batmasın öfkelenmiş kızmış olsan da
Zulme karşı dur zalim olma mazlum olsan da
Zarar vermekten hep sakın
İyilik yapacağım diye de ortalıkta dolaşma
İyilik havarisi olacağım kaygısıyla dolaşan biri tehlikeli biridir aman
İyilik adına işlenir nice kötülükler
Zararsız olmaktır önde gelen zarar verme
En büyük iyiliği de yapmış olursun böylece
Sana iyilik yapmak için gelenden zarar vermemsini iste
Bunun yeterli olacağını söyle
Eğer zarar vermezse kimse kimseye ortada kalmaz zaten bir mesele
Dost bulmaya çalışma bu beyhude bir uğraştır aynayı ters tutmaktır
Dost bulmaya çalışan biriysen şimdiye kadar bulamamışsındır muhtemelen
Ve bu durumdan yakınmaktasındır
Nerden mi biliyorum
Çünkü normal sonuç budur kehanete gerek yok sonu baştan belli olan bu uğraşta
Yoksa bütün alem kusurlu bir sen misin kusursuz olan
Bilgeyi tanımak için bilge olmak gerek önce
Bulmak değil Olmak…
Dost bulmaya çalışan biri isteklerin arzuların kılavuzluğunda yürür
Ben kaygısı vardır arayışın temelinde dostluk olsa da amaç
Alemdekilerin durumu da hep buna benzer
Sanki herkesin alinde bir fırça gördüğüne sürmek ister boyasını uysa da uymasa da
Renkler çoktur uyumludur bazen birbirine karıştırsan olur
Ama uymaz tutmaz kimisi de karıştırmak istesen karışmaz
Zorla karıştırsan ortaya çıkan hoş olmaz
Bulmaya çalışan bunu bilmez
Bilse de hatırında tutmaz ya da işine gelmez
Onun kaygısı kendi rengidir her yerde onu görmek ister
Boyamak ister tüm evreni kendi sandığı rengine
Fark etmediğinden henüz gerçeği
Ustası olmadığından henüz işinin
Hakkını veremez boyacılığın ala bele eder bırakır
Sonra beğenmez bir de aradığım bu değil der bulamıyorum der
Benlik kaygısıyla yapılan hangi işten hayır gelir ki insana
Çıkarın bencilliğin hakim olduğu hangi düşüncede sözde ya da eylemde asalet vardır ki
Erdem aranmaz hiç böylesi olan da
Ayrıda bir ben olduğun yanlışından uzaklaştıkça yaklaşırsın erdemli olana
Almaktır dost bulmaya çalışmak
Vermektir oysa dost olmaya uğraşmak
Hem de beklemeden bir karşılık
Birincisi beşerin hali iken kürkü olmayan hayvanların
Özgür insanın halidir ikincisi
Esir değil bağımsızdır dost olmaya çalışan
O ayrıda bir ben icad etmez
Boyamaya çalışmaz her şeyi aynı renge
Allah çeşitliliği sever der
Yumuşak huyludur
Boyamak istese biri direnmez
Tartışmaz anlamsızca
Boyanıverir öyle görünür bir zaman
Nabza göre şerbet vermek değildir bu
Çıkardır nabza göre şerbet vermenin temeli
Vermekten bahsediyorum
Çalışmaktan karşılık beklemeden
Yanlış kusurlu davranıyor olsa da alemin nazarında biri o anlamaya çalışır
Suçlamaz yargılamaz hemen
Hüküm verildi kalem kırıldı deyip kaldırıp koymaz bir kenara
Kusurlu olanın avamın nazarında hangi pencereden baktığını
Nasıl gördüğünü ve neden böyle davrandığını anlamak ister
Bilir anlamak bağışlamaktır
Sonra uygun görürse mekanı
Gelmiş ise bir şeylerin vakti zamanı
Birde şu pencereden bakıver der yakalamışken böyle bir imkanı
Bunları anlatmak değildir kaygım
Kendimi tarif etmek tanımlamak hiç değildir
Yoksa eğer kimsenin bir sorusu kalmamışsa talep edecek bir talip susarım
Rahatsız etmem kimsenin demini bozmam
Bilgi iddiasında olmadım hiçbir zaman
İsim peşinde koşmadım
Surete şekle aldanmadım çoktan vazgeçmişim bunlardan
Görürüm insanın çektiği acıyı eziyeti sefaleti esareti
Özgürlük içindir tüm gayretim hürriyet için
Kurtulsun isterim kurtulacak olan bir tek olsa da
Rakamlarla uğraşmam sayının azlığın çokluğun muhasebesini tutmam
Bir tek insan bile özgürlüğe ulaşsa kırsa esaretin zincirlerini koparsa
Koskoca bir evren kurtulacaktır onunla
Hürriyettir yakışan insana
Özgürlükten murat istediğini yapmak değildir elbet
İstediğini yapan isteklerinin bağımlısıdır özgür değil
İstediğini söyleyen istemediğini duyacaktır
Ne gariptir şu insanoğlu cennet gibi bir ödül görmese meyletmez iyiliğe
Cehennem gibi bir ceza olmasa alıkoymaz kendini kötülükten
Bu bile esarettir davranışlar bağımlı olmuştur cezaya ya da mükafata
Boşuna dememişler menfaat hakikati bozar
İnsan ahlak kuralına bile menfaati olduğundan uyar
Herkes bilir benim söylediklerimi bilinmeyen bir sır yoktur sözlerimde
Gizem karmaşa yoktur uğraşmam öyle saçmalıklarla sadeliktir işim
Bildiğimi iddia etmem insanların bildiğinden daha fazlasını
Herkeste olan güç herkeste vardır
Unutur kimisi
Kimi de yapamaz bildiğini ondandır acılar bitmeyecek sanılan sıkıntılar
Merhametliyimdir istemem böyle olduğunu
Hatırlatmaktır işim bilene unuttuğunu
Zamanı yoktur hakikatin ne de belli bir mekanı
Şudur ya da budur diye tarif edemediğimden onu
O değil bu değil demektir işin doğrusu
İnsan bütün yüklerini atarak
Sıyrılarak kendini saran tüm kabuklardan kalbini saran nasırlardan
Gözüne inen perdelerden
Arınınca tüm kirlerinden
Varacaktır elbet özüne
Ulaşacaktır ulaşılması gerekene
Kapıyı açacak olan kendisidir yine kendine
Sizin dünyanızda varolanların hepsi sizin insafınıza kalmıştır
Kendinizden başka her şeyin varlığı şüphelidir
Dikkatini emin olduğun bu var oluş da tut
Değişenleri seyret
Kemalat bulursun sözüm tutarsan
Aşkı hakikiyle yanıp tütersen
Namaza durup da secde edersen
Kıyamete kadar selam olmasın
Daim olanın farkında ol onunla kal
Zamanım yok zamansız da zamanım
Mekanım yok mekansızda mekanım
Karmaşık gibi görünse de bazen sözcükler anlamsız gibi dursa da
Gerçeği tarifteki beyhude çırpınışlardır bunlar
O neyse odur
Yetersizdir bilinen lisan bu konuda
Susmak da istemem bir kenara atmak istemem sözü hiçbir işe yaramıyormuşçasına
Evet sessizlik pek ala
Pek aladır zaten her şey yerli yerinde olduğunda
Önce söz gelir sessizlik daha sonra
Her şey anlaşıldığında
Bir çok büyük insan geldi geçti ama değişmedi dünya duruyor yine eski acılarıyla
Öyle mi
Öyle değildir işin aslı
Hakkaniyetli değildir böyle söylemek
Kendi günahlarımızın acılarını başkalarına yüklemek
Dünya insanın içerisindedir
Sizin dünyanızı sizden başka kim bilebilir
Siz kurtarmadıkça onu kim kurtarabilir
Bu azim ve karar kendinindir
Dünyayı kurtarmak ne büyük bir söz ne kadar asil bir görev
Öyle görülüyor ilk bakışta
Böyle bir iddiayla çıkarsanız eğer bir bilgeye
Tebessüm edecektir size hafiften alaylı bakan gözleriyle
Şunu anlatmaya çalışacaktır o sade dili anlaşılır sözleriyle
Kurtarmanız gereken bir dünya yoktur dışınızda
Siz düzelttiğinizde kendinizi
Hallettiğinizde sorunu kaynağında
Düzelmesi gereken bir şey kalmayacaktır ortada
Siz değiştikçe değişecektir dünya
Sır yoktur ya da sır budur
Kendi zihninizin yansımasından başka bir şey değildir dışarıda zannettiğiniz karmaşa
Kaynak sizsiniz
Uyum hakim olduğunda içinize
Yine uyumdur göreceğiniz dışarıda
Ya diğer insanların acıları dünyanın bitip tükenmez sorunları
Rakamların konuyla alakası yoktur
Binlerce insan öldüğünde ya da bir tek insan acı aynı acıdır
Önce tüm yardım taleplerinin ötesine geçin ki yardımınız olsun dünyaya ya da başkasına
Varolan vardır
Yokluğun varlığını akıl yadsır
Varlık sonsuz ve sınırsızdır
Önsüz başlangıçsız ve sonsuzdur
Vardır
Dönüşmez asla yokluğa
Değişseydi sınır olurdu varlığına
Doludur çekilebileceği bir boşluk yoktur
Çekilebilseydi hareket ederdi
Hareket etseydi değişirdi
İki değil birdir
Bir değil iki olsaydı sınır olurdu varlığına bir başı bir sonu olurdu
Birin bir çokmuş sanılması duyuların bir oyunudur varsayımdır
Hepsi sahtelikler dünyasına aittir
Gerçeğin farkında olmadıkça yalancı bir şahittir gözler ve kulaklar aldatır
Burada olduğunu söyler insan hep başka başka yerlerdedir
Duyularına hakim ol onları kullanmayı öğren değişim ondadır
Dinle bak şimdi şu an yüzlerce ses var etrafta
Yakından uzağa uzaktan yakına dinle
Duyuyorsun değil mi
Buradasın madem ki görürsün burada olan her şeyi
Anlarsın ne olup ne bittiğini
Çok mu zor
Nerden biliyorsun belki de kolay olan budur
Fikir yürütme hemen büyütme hiç denemeden
Bir bebek bile yapıyor bunu hem de hiç gayret sarf etmeden
Doğal olarak
Öylece
Kendiliğinden
Burada ol burada isen
Savrulma düşünceler okyanusunda
Dur
Olanı gör
Dinle ve anla…
Gruplar görürüm kimi zaman güzel isimler vermişler kendilerine
Garip işlerle uğraşırlar gizeme karmaşaya dalarlar
Ulaşmaz gerçek sadedir sadeliktedir deyişimiz onlara
Önümüze getirdikleri ne gerçektir ne de gerçeğe dair bir bilgi
Varsayımdan ibaret hezeyan hepsi kendi zihinlerinin hayali
Ekmekten bahsederler elindekini paylaşmaya yoktur hiçbirinin niyeti
Heplik hiçlik diye gevelemek hoşlarına gider bazı sözleri
Her şey hiçbir şey değildir
Her şey bir şeydir
Bırakalım onları bırakalım da dalsınlar bakalım daldıkça
Doğrusu başa çıkılmaz hiç böylesi iki başlılarla
Bağ kurduğunu söyleyenler vardır bilinmeyen bir yerle bilinmeyen birileriyle
Sanki bildikleriyle bağ kurdular da bilinmeyen eksik kaldı ya
Üstün varlıktır o bağ kurdukları da
Uzatmayalım artık bu bahsi sürdürmeyelim bu manasız söyleyişi
Aslında zor değildir onları anlamak bilirim demek istediklerini
Görürüm zihinlerinden kalplerinden geçeni
Ama doğru kullanılsın isterim sözcükler
Her taş yerine otursun gelişigüzel savrulmasın isterim
İsterim düşüncesizce çıkmasın ağızdan
Doğru yerde doğru sözcükleri kullanabilmektir anlaşabilmenin temeli
Şu da var ki onların unuttuğu yada bilmediği
İnsanın kendi ruhunun seviyesi neyse
Bağ kuracağının da o olacaktır seviyesi
Yükselmekten bahsedenler vardır
Ağzından çıkanları kulağı duymayanlardır bu anlattıklarımın hepsi
Dostluktan dem vururlar istismar ederler
Paylaşmak derler bencillik ederler
Hem mülke sahip çıkar bir de malik el mülk icad ederler
İnsanlar ölüyor diye üzülürler
Kimse ölmese dünyada yer kalmayacak diye birbirini yerler
Bilmem ki dostlarım ya ne deseydim bunlara
Şimdi bu yükselmekten dem vuranlar var ya
Beklerler hep uzaydan gelecek bunları alıp götürecek birilerini
Yıldız tohumudurlar öyle böyle değil yani güya seçilmiştir hepsi
Gülmemek için zor tutarsınız kendinizi
Merhamet etmek gerek insanoğlunun düştüğü bu acıklı duruma
Sonra birazcıkta kızmak gerekmez mi aklı olup da kullanmayana
Sizler adil olan hükmü doğru verenlersiniz hakem olun
Sizin teraziniz şaşmaz
Ölçün tartın ve karar verin
Anlattıklarım daha ne ki
Anlatmış olsaydım eğer yaptıklarının tümünü sizler de şaşardınız
Soyluluğunuza yakışan enginliğinize rağmen kızardınız
Yanlışı hatayı sayıp dökmek değildir işim
Karanlığın habercisi değilimdir viranelerde öten baykuş misali
Az çok tanırsınız beni aranızdan biriyim
Onların tutarsızlığıdır beni siz asil insanların huzurunda öfkeye iten
Yoksa saygısızlığımdan değildir karşınızda böyle sesimi yükseltmem
Öfkeye yenildiğimden değildir
Kaptırmam kendimi duygularıma
Kaç kere anlatmışımdır sokaklarda salonlarda unutacak değilim ya
Sizlerden biri olsaydı eğer benim yerimde
Sözü güzel söylemeyi bilenlerden biri
Güzelce söylerdi her şeyi hatta bir güzelde süslerdi sözlerini
İnsanların duygularına hitap etmesini bilirdi
Benimkisi gerekeni söylemektir sadece uzatmadan lafı olduğu gibi
Uzatırsam sözü döndürüp dolaştırsam size özenip
Unuturum asıl söyleyeceğimi
Sözün değerini bilmek sözün derinliğine inmek
Ardındaki manadan haberdar olmak gerekir
Uzaydan birilerinin gelip birilerini alıp götürmesi yükselmek değildir
Uzaylıların sizi alıp götürmesidir
Söz bir pusuladır kullanmayı bilince işe yarar
Yok bilmiyorsanız pusula olmuş ne fayda
Kaybolacağınız aşikardır bu engin deryada
Ola ki işini bilen bir kaptan sizi bulup kurtara
Eğer perdeliyse gözünüz kulağınız
Nasırlaştıysa yüreğiniz
Zihniniz olmadık hayaller peşindeyse
Hezeyansa hakikat sandığınız
Kutsal metinler bir şey söylemez
Bilgelerin sözleri bir şey ifade etmez
Bir sır var sanırsınız size söylenmeyen saklı
Kaldırırsanız perdeleri bir bir gözünüzden yada önünüzden
Anlarsınız ki sizden saklanan bir şey yoktur bir sır yoktur
Yükselmek için hazır olmalı
Bu yeterli olgunluğa ermek demektir
Hazır durmaktır huzurda
Kulübeden başını uzatıp bakmakla ulaşılmaz daha ötedeki eve
Çıkacaksın kulübeden terk edeceksin orayı vazgeçeceksin
Ardına bakmadan yürüyeceksin altın da düşürsen ardına
Vazgeçmeden yükseliş olmaz
Birinden vazgeçmeden diğerine ulaşılmaz
Vazgeçmek bırakmaktır
Bırakmak tutunmamak
Atmak bir bir fazlalıkları soyunmak
Yükselmek tamam ama nereye
Vazgeçmek pek ala ama neden nedir vazgeçmen gereken
Anlatmışımdır vakti zamanı geldiğinde anlatırım yine
Saklayacak değilim ya bildiğimi sizden
Yükselişten bahseden bilsin yükselmek isteyen de
Yapması gerekeni ve ödeyeceği bedeli bilsin
Bedelsiz bir şey halk edilmedi alemde
Düşünceler sözler ve davranışlar
Bir yerden alır sizi götürür bir başka yere ya da getirir bir yerlere
Ödemek vakti geldiğinde bedeli geri durmak olmaz
Dönmek artık yakışmaz getirmiş olsa da inancın seni celladın sehpasına
Onurlu bir yaşamdır insana yakışan
Öyleyse yiğitçe uzatmak gerek başı ödemek gerek ödenecek olanı
Hiç sızlanmadan zerrece korkmadan
Her kes bilsin attığı taş nereye düşer hesaplasın muhasebesini düzgün tutsun
Söylediği söz nereye varır yaptığı iş nereye taşır anlasın
Kızgınlığım olduysa merhametimdendir o an öyle gerektiğindendir
İşin başını sonunu görüp kimsenin o duruma düştüğünü istemediğimdendir
Ey insanlar
Dostlarım
Sizler ki yaratılmışların en yücesisiniz böyle demiyor muydunuz
Eşrefi mahlukat denilmedi mi size
Meleklere bile secde edin emir verilmedi mi önünüzde
Sen söyle dostum öyle değil miydi
Ya da sen söyle yere bakan hatırlamış da her şeyi utanmış gibi duran
Sen ya da en yukarda oturan bir şeyler söyleyin hadi
Bir meczup değilim ya ben kendi rüyasını anlatan
Yoksa
O yüceliği kendinizde göremediğinizden midir bu suskunluğunuz
Kendinize ihanet etmenin suçluluğundan mı
Aşağıların aşağısı da olabileceğinizi anladığınızdan mı
Öyledir
Sukut ikrardandır
Kabe-i kavseyn ırmağından gider gelir gemiler
Evedna bahrine her gemi salınmaz
Ne oldu şimdi böyle ne oldu daha önce şu salonu çınlatan sesimize
Şurada toplanmış sorguluyorduk ne de güzel yargılıyorduk birkaç kendini bilmezi
Sanki farkında olmadan bütün suçları yıkmaya çalıştık üstlerine hazır bulmuşken
Sanırım biraz acımasız davrandık
Hatta güldük biraz hallerine kızdık çokça da
Bu da olmaz ki canım dedik yakışmaz insana
Ama şimdi iş döndü aleyhimize
Yargılanan oluverdik kendi kurduğumuz bu mahkemede
Acımasızdık hani öyle olalım madem kendimize de
Yarıda kesmek olmaz şimdi mahkemeyi bırakıp gitmek yakışmaz
Bağlamak gerek bir karara ve adil olmak gerek
Suçlu çekmeli cezasını ki vicdanı rahat etsin
Güzel isim almış da güzel bir iş yapmamış
Bağ kurmaya çalışmış bir yerlerle yanı başıyla anlaşamamış
Yükselmeyi duymuş olmadık olmadık yorumlar yapmış
Mış mış mış… armutun sapı üzümün çöpü bunlar ne ki
Bırakalım onları
Biz dua edelim
Ola ki erenler de himmet eder hikmet ulaşır
Gerçi anlatacağım birkaç suçlarını daha suçlamak için değil izah için sadece gerekeni
Gerekeni yapmaktır bizlerin hüneri
Şimdi ise kendimize bakalım hiç olmazsa bunu ara sıra yapalım
Tek günah insanın kendini unutmasıdır
İsteyen buna tanrıyı unutmak da diyebilir hakikatin farkında olmamak da
En büyük günahtır bu yabancılaşmak kendine
Geçmişine geleceğine bu gününe
Bu ne büyük gaflettir dostlarım
Uyanık kalmanın yolunu aramadık mı
Karabulut gibi çökmek istemem üstünüze
Derinlerden incilerle çıkalım suyun yüzüne
Zararımızı yazmasını bilelim kar hanesine
Her işte bir hayır vardır
Kaptırmayalım kendimizi üzüntüye kaygıya düşmeyelim
Aşağıların aşağısında olan insandır yücelerin engininde gezen de
Dostum sen söyle onlara
Bir arpa tanesini dahi taşımayacak kadar zayıf değil miydin bir zamanlar
Oysa şimdi güçlüsün dağları taşıyacak kadar sırtında
Aynı insan değil miydi bunların ikisi de
Sen değil miydin anlat ki umut olsun sözlerin onların gözlerinde
Bakın bir şeyler anlatayım size biraz değişsin şu kasvetli havamız
Fıkra filan değil anlatacağım şu bir kaçının hüneri yine
Efendim…Şimdi bu bizim aklı evveller
Üçüncü göz diye bir şey duymuşlar
Bu da neymiş şaşırmışlar
Demiş ki bu bahsi açan bunlara
Üçüncü gözünüz eğer bir açılırsa
Görülmeyeni görür duyulmayanı duyarsınız
Gizli saklı kalmaz artık size bu dünyada
Bir bir bilinir her şey döker sırrını ortaya
Bir telaştır almış bunları bu sözleri duyduklarında sormuşlar
Efendim neresidir bu gözün yeri bu vücutta
Şöyle elini kaldırmış beriki götürmüş alnına
İki kaşının arasını işaret edip işte burasıdır demiş
Buraya kadar her şey iyi
Açıkgöz olan vazgeçmiş sonra bunlara bir şey anlatmaktan
Ya da kırık testiye su doldurmaktan
Sormuşlar yine efendim bu göz nasıl açılır diye
Vazgeçtiğinden bizimki gerisini anlatmaktan
Ya da keyif aldığından oynadığı oyundan
Ağaç bir kazık çakılacak demiş hem de alnınızın tam ortasından
Gülmemek için kendinizi tutmayın
Utanırlar belki bir daha düşmezler böyle bir hataya
Aldanmazlar belki çocukların bile yutmayacağı bir yalana
Bunların inanacağını bildiğinden olsa gerek
Aman ha demiş bizimki kendiniz yapamazsınız bu işi usta biri çakacak o kazığı
İhtimalde bırakmıyor kırsınlar birbirinin kafasını
Şimdi bu aklı evveller kazık çakacak bir usta arıyorlar
Yedikleri kazığı çıkaracak bi usta lazım iken
Bakın her kes gülüyor size biliyor musunuz neden
Çünkü herkes biliyor ki anladığınız gibi bir şey değildir o üçüncü göz denen
Bakmayın öyle bana ben düşürmedim sizi bu duruma
Suçlu yok bu davada sizin kendinizden başka
Hesabını veremeyeceğimiz işe kalkışmayalım demedik mi
Nerelerdeydiniz bunca zaman nerde kaldınız nerelere takıldınız
Dostlarım asiller soylu insanlar
Üçüncü göz tepegöz misali bir şey değildir anlayışınızın açılmasıdır
İdrakinizin çiçek açması yüreğinizdeki nasırların soyulmasıdır
Perdelerin kalkmasıdır gözünüzden gönlünüzden
Alnımıza kazık çakmakla olmaz bu iş
Sevgi işi bu asli işimiz
Yabancı değil tanıdık zemindeyiz
Şimdi tekrar edelim yine
Açıldığında üçüncü gözünüz görülmeyeni görür duyulmayanı duyarsınız
Sır kalmaz artık size bilinmeyeni bilirsiniz
Bütün alem dil kesilir anlatır
Öğretmen kesilir bekler öğretmek için hazırda
Mucizevi bir hal alır her sıradan olan
Suyun üstünde yüzen bir hamam tasıdır adamı fırlatan sokağa
Hayati bir keşiftir
Olan bir elmanın daldan düşmesi kadar sıradan olsa da
Bakmak ile görmek arasındaki farktır
Her şeyi sıradan yapan ya da hayatı mucizevi kılan
Bakın şimdi şu anda içimden bir nefes çıkıyor yukarıya
Ses tellerime dokunup şekilleniyor dişlerimde damağımda dudaklarımdan dökülüyor
Her şey bir anda oluyor
Olağanüstü gibi görünen de olağan bir durumdur aslında
Öyle ayrıcalıklar yoktur doğanın yasasında
Tüm olağanüstülük kaynağın kendinde
Varoluşumuzda
Uyanık farkında oluşumuz olağanı olağanüstü kılandır
Bir şey verdiğimizde kendimizden bir şeye anlam kazanır
Vardır ya hani varlıkla yokluğu bir tutanlar anlayışsızlıklarıyla beni kızdıranlar
Her şey hiçbir şeydir der onlar
Her şey bir şeydir dostlarım
Bir şey nasıl olurda dönüşür yokluğa
Allah aşkına nedir yokluk vardır diye söyleten insana
Bir an önce vardığı kararı inkara düşmek biraz sonra
Doğrusu bu ya anlaşılır iş değil
Hiç bulunmayacak bir yol bu
Bulunup da durulmayacak bir yol
Kaş yapayım derken göz çıkarmakta ne budalalıklar işlemekte insan
Ne kötülükler etmekte en çok tanrı adına
Müşküle düşecek olan rableri değildir hesap günü
Sizi hiç tanımadım çekilin önümden ey kötülük yapanlar diyecektir
Öğretmene verilecek en iyi hediyedir onu anlamak
Anlattıklarını hatırda tutmak unutmamak ve uygulamak hayata
Bildiklerine uygun yaşamak
Söz dinleyen bir çocuk olmak Hakikate
Bir şeydir her şeyi anlamlı kılan
Ya da bir çok şeyin anlamsızlığını ortaya çıkaran
Her şeyi hiçbir şeye denk tutanlar vardı ya heplik hiçlik diye sayıklayanlar hani
Kör yanlarım
İki kişi bakar ağaca
Dalların arasındaki kuşu gören birisidir
İlk güneşle çiçek açan ağaç birine göre aldanmış bir aptal
Birine göre gelmekte olan baharın müjdecileridir bu açanlar
Olduğu haliyle görüp anlayabilmek için sukunet lazım
Açık ve sessiz olmalı
Karmaşadan çıkmak huzura
Huzurda durmak
Olmak huzurda
Var artık sen nasıl anlarsan öyle yorumla
Olan görünür
Görünen olur
Gördüğünüz görünen midir
Önceki bilgilerinizle edindiğiniz yargılar mı
Geçmişle lekelenmemiş bir bakış olabilir mi bu
İstekler arzular korkular zannın işini kolaylaştırır
Gözleriyle bakmaz insan çoğu zaman edinilmiş yargılarla bakar
Bu hakikat midir
Bize öyle gelmesi midir
Doğru yada yanlış olan bizim zannımız değil midir
Kendi baktığımız açıyı durduğumuz yeri göstermez mi onaylamak ve ya reddetmek
Doğru da olsa yanlış da olsa zandır nihayetinde gerçek değil
Gerçek
Ne sandığın
Ne istediğin
Olan vardır
Var olandır
Yok olmayandır
Yokun izahı yoktur
Var ise izaha sığmaz sınırsız olandır
Kıyaslar bizdeki oluşa göre ise güzel çirkin gündüz gece iyi kötü mana madde vesair bize göredir
Olanı olduğu gibi görmek dilersen kıyasları bırak bir yana
Böyle de olacağını
Öyle de olacağını
Bil
Ol
Olana müsaade et
Öyle olsun
Nedir en büyük meziyet sadakat mi
Sadakat dersen özgürlükte soru işareti mi kalır
Cömertlik mi yoksa
Hak edenin hak ettiğini alması gerekmez mi
Cesaret mi desek acaba
Bildiğini düşündüğünü söylemek olmasın riyadan uzak
Ama inci satılmaz ki saman pazarında zordur insan olmak her dile gelen söylenmez
İster sadık ol ister cömert ister cesur ol
İster kalbindekini kafandakini ortaya döker ol
Ol ama
Ölçülü ol
Ölçülü olmaktır en büyük meziyet
Öyle halk oldun sen
Tepeden tırnağa ölçü ilesin
Korkular yolun üstündeki engeldir
Yüzmeyi öğrenmek isteyip de boğulmaktan korkan biri yüzmeyi nasıl öğrenecektir
Kurduğunuz mahkemelerde dürüst olun ama taraf olmayın
Adil davranın ki adalet tecelli etsin terazi dengeye gelsin
Ehrimenle hürmüzün hikayesini dinlediğinizde zerdüştten
Bunlar geçmiş kavimlerin hikayesi hepsi bir efsane söyledi ve uyuya kaldı demeyin
Aşkla tanışın gücüne şahit olun
Aşk varsa günah yoktur gönül sorgudan muaftır
Aşk gelince cümle dertler biter diyen o üstad yalan mı söyledi bize
Utanmayıp iftira mı atalım aşkımız varmışta derdimiz bitmiyormuş gibi
Saygısızlığın lüzumu yok nedir bu ekişyen suratlar eğilen dudaklar
Ha benim kaba üslubumdan ise diyeceğim yoktur size
Her ötüşüyle yeni sırlar açan tuti kuşumuyum ben
Daha iyi bir yolunu bilseydim inanın öyle yapardım
Kuşkunuz olmasın en iyisini sunmaya çalışırdım
Uyak düşerse ne ala..
Böyle kaygıları yakın etmem kendime
Özü şekle kurban etmeyelim
Deryayı görmek hünerdir damlada
Damlayı ise zannetmeden bir derya..
Bülbül figan etmez gül olmayınca
Ummana varılmaz sel olmayınca
Her aşık dünyadan muradın almaz
Gönüldeki ateş kor olmayınca
Yarin eli dili gel olmayınca
Bu söyleyişin kuralına uyalım dilde andan dem vuralım
Dilan olalım divana duralım
Bilene dünyada eş olmaz imiş
Görene uykuda düş olmaz imiş
Gerçeğin ömründe yaş olmaz imiş
Biri şu gönlünün tahtında ise
Engin ovalarda kar olmaz imiş
Yokluk deryasında var olmaz imiş
Aşığın aşkında zar olmaz imiş
Yari şu gönlünün tahtında ise
Bu kadar olmazda bir olur vardır
Ezelden ebede bir kalır vardır
Dilani sırrını bir bilir vardır
Narı şu gönlünün tahtında ise
Kimi deli deyip taş atar bize
Kimi hep hor görür yan bakar bize
Kimi aşık olur taht kurar bize
Her yaptığı kendinedir biline
Kimi şeytan sokar eldeki saza
Kimi fitne sokar dildeki söze
Kimi perde koyar kalpteki göze
Her yaptığı kendinedir biline
Kimi dağda gezer göremez düzü
Kimi kurban eder şekile özü
Dilani mahlastan geçiver bazı
Her yaptığı kendinedir biline
Kelimelerle oynamak olsaydı kaygım buna uğraşırdım
Dolasa kolların koynuna düşsem
Ötsem bülbül gibi konsam yanına
Çıksam seher vakti yollara düşsem
Essem aşkın seli ile gönlüm salına
Malın mülkün malikin de bir olsam
İlmi şanı yakışanda sır olsam
Aşkı ateş ile yansan yaşasam
Ölsem aşkın ile yatsam salına
Dilani’den geçip divana dursam
Varlığı yokluğu kendimde bilsem
Pervane olsam da ışığa dönsem
Yansam aşkın ile ferman salına
Hani köpek ayakkabıyı çalar da yalınayak dolaşır ya isim mahlas bize göre değil
Adım şanım yoktur demek daha yakın geliyor bize
Nefsi kurmuş dört bir yana fakını
Halden bilmez dilden sorar hatırı
Merak eder ömür ile yaşını
Diri tende ölü gezer bilinmez
Bir bilmişim canım ile cananı
Sır bilmişim içimdeki yaranı
Bir tabutta iki kanat uçanı
Kördür gözler bakar geçer bilinmez
Adı şanı bırakmışım bir yana
Bin bir renkle saçılmışım her yana
Türlü şekil anlatırım sorana
Dil söylese kulak duymaz bilinmez
Söz söylesen hal eylesen bütün yollar onun evine çıksa da
O yine hep daha ötelerdedir
Sözden halden öteyedir aşkın yolu
İfadeler hiç bitmez ne kadar olsa yine yetmez
Yaşamayanı ikna etmez
Biri gelse bize şekeri anlat dese öyle bir anlat ki
İkna olayım tatlı olduğuna
Ne gelir ki elimden şeker yemesini öğütlemekten öte
Ancak şekeri yediğinde tadına ikna olacaktır hacet kalmayacaktır hiç söze
Anlamsız sorular üretmeyecektir
Bizde bakmayı bırakıp artık görelim
Kötü bir rüyadan uyanır gibi uyanalım
Vücudumuz uyusa da içimizdekini hep uyanık tutalım
Bunun yolunu aralayalım bilmiyorsak bilenlere soralım
Danışalım ki dağlar aşalım düz yollarda şaşmayalım
Araştırıp öğrenelim
Anlayıp bilelim
Bilmeyi olmaya eş kılalım
Bakın yine yüz çeviriyor kimisi
Bu sözler değil benim derdimin ilacı der gibi
Ben su istiyorum sen uyanmaktan bahsediyorsun der gibi
Haklısın sen su istiyorsun ben ise uyan diyorum sana
Çölde susuzluktan kıvrandığını gören birisin rüyasında
Uyan ve başucunda ki suyu gör
Su uzatmam gerekmiyor sana
Uyanman gerekiyor bu kabustan
Suyunu kendin bulur içersin uyanınca zaten o başucunda
Fazla sürmez bu uykular
Sabahın aydınlığı karanlığın gövdesinde fırlattığında oklarını bir bir açılacaktır uykular
Hiç kimse direnemeyecektir kılıç gibi kesecektir hakikatin ışığı sahtenin karanlığını
Ben alemin içinde alem benim içimde
Benim içim dışımda dışım desen içimde
Bir oluş için zaman mekan ve imkana ihtiyaç vardır
İnancın gücü dağları yerinden oynatır
Bir şeyin olabilirliği sizin istek ve inancınıza bağlıdır
İnanın dedikse aklı mantığı da bir araya bırakın demedik
Madem kullanılmayacaktı niye taşıyorsunuz kafanızda
Öyle bir akıl ki kır diyor ağaç bir kazıkla alnımı del diyor
Hatırladınız değil mi üçüncü gözcüleri
Kim bilir dostlarım bir hayır vardır belki bunda da
Akıl taşımak istemiştir bulunduğu mekanın dışına
Kovanından çıkmayan arı bal yapamaz demiştir belki
Aklım ermez artık o kadarına
Sorumlu olan akli selimdir
Sorgu sual yoktur zaten aklı olmayana
Hakikatmiş gibi sunulmakta menfaatler ortaya
Ne sanıyorsunuz gerçeği
Üzerinde gerçek yazan bir şey midir aradığınız
Bir bedel karşılığı pazardan satın alabileceğiniz bir şey midir
Bir yolculuğun sonunda varılacak bir istasyon mudur o
Ya da belli bazı testleri geçerek elde etmeyi umduğunuz bir ikramiye midir
Ben de kar amacı güden bir tüccar mıyım ki fiyat biçeyim onu size satayım
Sizler ne sanıyorsunuz beni
Gerçek şuradadır ya da buradadır diye gösterilemez
Peki ama nereye gideceğiz nerde arayacağız onu
Neresidir hakikatin vatanı
Hatırlayın.. alemlere sığmayan sizin yüreğinize doluvermedi mi
Adem onunla hayat bulmadı mı
İnsanoğluna denilmedi mi tanrının tapınağı
Siz çevirmediniz mi tanrının tapınağını haydut yuvasına
Dostlarım sihir kendinizde
Dokunduğunu altına çeviren feylesof taşı sizsiniz
En büyükten büyük en küçükten küçük
Her şeyi içten ve dıştan sarıp sarmalayan
Bütün değişenlerin hiç değişmez zemini
Sonsuz olanak
Işığın kaynağı karanlık
Bilginin kaynağı bilinmeyen
Arayış kaybolanı bulmak için değil
Hiç kaybetmediğinizi zaten hep sizde sizinle olanı
Size sizden yakın olanı ve asla bırakmayanı fark etmek içindir
Aramakla bulunmaz ama bulanlarda arayanlardır
Evin içindeyken evin yolunu sormayın
Suyun içinde sudan bihaber yaşamayın
Fark edin uyanın ve anlayın ki zaten evin içindesiniz
Ve evi bulan yolda olana özenmez
Evi bırakıp yolda yatmaya kalkmaz
Ben ne buldumsa kendimde buldum
Hakikat bahrine orada daldım
Meyvesiz bitkiyi sinemden yoldum
Şimdi boşa hayal kurmak istemem
Farkında oluşun ışığıyla aydınlanır karanlıklar
Anladığınızda yüzünüz aydınlanır gözleriniz parlar
Hata yaparım diye korkmayın
Bu endişeyle eylemden geri durmayın
Hayat durağan değildir tüm varoluş hareket halindedir
Siz eylemlerin sonuçlarıyla uğraşmayın
Sonuçlara bağlanıp kalmayın
Birileri bunu böyle yaptı öyle yaşadı
Herkes yapabilir
Herkeste olan güç herkeste vardır
Hiç kimse başına gelenlerden suçlayacak birini aramasın
Kimseyi suçlayamazsa kaderi suçlamaya kalkmasın
Kader tanrının şifa veren elidir
Yasa belli dünya ekme biçme yeridir
Rüzgar eken fırtına biçecektir
Eski yasa hep geçerlidir ve adilce görünüyor
Sabırlı olalım
Sabır acı olabilir bazen ama meyvesi tatlıdır
Sadece beklemek değildir sabır
Bekleyen belki milyonlarca yıl bekleyecektir
Sabır kararlı olmaktır durduğu izde
Mitolojiden bilirsiniz eski olympusun tanrılarını yerler içerler evlenir boşanırlar
Savaşıp kin güderler barışırlar tıpkı onları var eden insanın kendi gibi
Eğer öküzlerinde elleri olsaydı ve bizim gibi resim yapabilselerdi
Şüphesiz tanrıları da tıpkı kendilerine benzerdi
Kendi yarattığı tanrıları yine kendi yok eder insan
Biri çıkar tanrının cenaze törenine davet eder bir gün insanları
Çoktan ölmeyi hak etmiştir zaten bu tanrılar
Dağlarda yaşayanlar dağ ruhlarını
Göl ve deniz kenarında yaşayanlar göl ve deniz ruhlarını icad etmişlerdir
İlkel insanda mana diye bir inanç var
Mana her şeyin içinde az ya da çok mutlaka bulunan güç
Manası çok olan kabile şefi olmuş kutsal kişi seçilmiş
Daha sonra bazı akıllarda bu gücün aktarılıp aktarılmayacağı sorusu büyücülüğü çıkarmış
Büyücü asidir gücü elde edip hükmetmek ister
Kimi insan yemeye başlamış onun da var haklı sebebi
Manası çok olanı yiyecek ki onun gücüne sahip olsun
Kendini rüyada başka başka yerlerde gören
Demek ki bedende bedenden çıkıp dolaşabilen bir şey var demiş
Adını da koyuvermiş ruh
Ölmüş yakınını rüyasında gören bir de ölümsüzlük vermiş ruha
Beden öldü ruh çıktı gitti ya giden elbet tekrar gelecektir demiş
Bu mantık bunu gerektirir çünkü
Görüyorsunuz değil mi her şey kendi içinde nasılda tutarlı
Öyledir öyle olmak zorundadır
Ve o inanç kendi içinde bütün sorulara kendince bir cevap bulur
Sonra da işte ötesini biliyorsunuz
Her şey daha sistemli daha bir kurallı hale gelmiş ve kurumlarını da oluşturmuş
Neden anlatıyorum bunları size
İlkel insanın inancından bu gün size ne
Bakın istiyorum onların o günkü durumuna
Bir de bu günkü kendi durumunuza
Hani çok yol almıştınız
Karşılaştırın pek de farklı olmadığınızı göreceksiniz
Hiç olmazsa o günün insanı tabiatın içindeydi
O çevreciydi siz onu da yok ettiniz
Hiç olmazsa o doğayı tanıyordu saygılıydı ve ona uygun yaşıyordu
Siz peki en son bir ağaca ne zaman baktınız
Yaprakların arasından uzanan kuru bir dalı seçebildiniz mi düşüncelerinizden sıyrılıp
Pencerenize gelen kuşun şarkısını dinlediniz mi telaşınızı yenip
En son ne zaman başınızı gökyüzüne çevirdiniz
Parlayan ayı yada bir tek yıldızı seyredebildiğiniz oluyor mu
İlkel dediğiniz insana göre gölün denizin dağın ormanın bir ruhu vardı
Hulasa bu gün binlerce yıl öncesinden daha iyi durumda değilsiniz
Bu günün insanını aydınlatabilmek için tarihin karanlık dehlizlerine insek
Binlerce yıl öncesi bile bu günden daha aydınlık
En azından şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki
İnsanlık teknoloji alanında ateşin icadından bu yana çok iş gördü
Ama diğer alanda bir adım bile yol alamadı
Sokrates’ten daha mı iyisiniz felsefede
Yunus’tan daha mı iyi biliyorsunuz tasavvufu
İsa’dan daha mı yakınsınız hakikate
Yıldırımları fırtınalarıyla yerinde sayan doğaya karşı
İlerleyen zekasıyla zafer insanın olacaktır
Ama ya bencilliğinizle yapacağınız büyük savaş
Dostlarım her şey bir şeydir
Bir şey kendinizden ayrı değildir
Bütün soruları kendi üzerinize çevirin
Ancak o zaman doğru cevabı bulursunuz
İşi kaynağında halledin
Yoksa cihad der saldıracak birini arasınız
Yükselmek der uzaya bakarsınız
Olmadık yerlerde olmadık şeyler arasınız
İnsanı
Doğayı dünyayı
Doğumu ölümü ve hayatı
Olanı
Olmayanı
Duranı
Durmayanı
Zamanı mekanı ve imkanı
Özü isimleri ve formları
Hulasa tüm bu alem(ler)i
Ya da tek bir zerreyi
Alemlere sığmayıp
Bir kalbe doluvereni
Yokluğu var edeni
Varlığı yok edeni
Ölçüp biçip giydireni
O zaman çözersiniz bilinmeyeni
O zaman tam bilirsiniz bilineni
Tanık olursunuz bilene
Duyuşu dokunuşu
Görüşü göreni görüneni
Ardındaki görünmeyeni
Ve bunu fark edeni
Onu bunu şunu
Seni ya da beni
Dışarıyı içeriyi
İşte o zaman fark edersiniz
Kendiniz kendinizi
Kendini tanımak bulmak bilmek
Zor bir mesele deyip kenara çekilmeyin bu sizin işiniz
Hem kaf dağının ardından bahsetmiyoruz güldürmeyin
Bulmak zor dediğiniz zaten burada hep sizinle değil mi
O size sizden daha yakın değil mi
Aşkla yaşamalı dostlarım her anı
Bir çöpü kaldırıp bir yerden koyarken bir yere bile sevgiyle yapmalı
Onunla yatmalı onunla uyanıp kalkmalı
Onu sofraya misafir etmeli
Onunla bakıp görmeli işitip duymalı
Onu her duyuya hakim kılmalı
Yaşama onu doldurmalı onu yaşama
Kalbi kurban etmeli
Kurban rahmet getirmeli yağmalı çorak topraklara
Çiçekler açmalı bin bir renk burcu burcu kokmalı
Dallarına kuşlar gelip konmalı
Zorla kimse kimseyi değiştiremez
Zaten gerekte yoktur buna
Neyi seçeceğini bilir insan
Siz neyi nasıl sunacağınızı bilin
Sonrada tercih şansı verin onlara
Sunduğunuza dikkat edin
Her neyse o en iyisine gayret edin
Yardım gelirse ne ala
Ama gelmezse de beklemeyin sızlanıp şikayet etmeyin
Şükredin
Mütevazi olup tevazu gösterin
İkram edin soyluca
İkram edenlerden olmayı dileyin
İltifata iltifat etmeyin fazlaca
Gerçeğe değer verin
Onurluca yaşayın
Onurla gururu birbirine karıştırmayın
Gurur insana yakışmaz
Malınızı meydana sermeyin her yerde
Saman pazarında inci satmaya kalkmayın
İncileri domuzların önüne atmayın
Önce çiğneyip sonra birde size saldırabilirler
Örtülü gezin
Açıkta gezen ya biliyordur her şeyi
Ya da haberi yoktur hiçbir şeyden
Malınız nedir pazarı neresidir kim müşteri olur iyi belleyin
Kimseyi zorlamayın
Alacak olana verin
Kendinizi de boşa yormayın
Kırık testiyi doldurmaya çalışmayın
Aldatmayın kimseyi ve aldanmayın kimseye
Güvercin kanatlı olmayı da aslan gibi pençe göstermeyi de bilin
Siz kendinizi kandırmadıkça kandırılmaktan korkmayın
Kırmayın ve kırılmayın olur olmazdan
Kendinize yapılmasını istemediğinizi başkasına yapmayın
Acının yada hazzın rüzgarlarıyla savrulup durmayın
Dinginliğinizi sukunetinizi koruyun
Durulun ki dalgalanıp durmayın
Hareketsiz olduğunuz da bile eylemsiz olmayın
Yaptığınız iyilikleri başa kalkmayın
Söyleyerek hükümsüz kılmayın saklayın
Böyle olunca boşa gitmiş sanmayın
Ödülünüz büyük olacak unutmayın
Sözü ahirete dair bir vaad tutmayın
Hasib olan hesabı çabuk görecektir kaygılanmayın
Dostlarınızı sınamayın
Onların güvenini de boşa çıkarmayın kötüye kullanmayın
Benim yazdıklarım söylediklerim nedir
Şiir midir değil midir edebi bir değer taşır mı taşımaz mı bununla uğraşmayın
Boş lakırdılarla manasızca tartışmayın
Offf. Yeter sıkıldım ne çok laf bu böyle
Ya da boş verin bütün bunlara
Kulak asmayın anlattıklarıma
Bakın ne önereceğim size
Gidin bir işe girin
Günü birlik işlere heves etmeyin kadrolu olmaya çalışın
Yapabilirseniz tanıdık vasıtasıyla sırtınızı devlete dayayın
Sosyal güvencesi olan sigortalı bir işte çalışın
Rahat edersiniz ihtiyarlığınızda emekliliği olsun
Böyle demiyor mu etrafınızdakiler kulak verin onlara
Ne vakit harcıyorsunuz huzur vermeyen bir at sineğiyle
Sonra da bir kız bulup evlenin
Ama önce araştırın iyice kimdir nedir öğrenin
Sorun soruşturun dip koçanını araştırın
Tuz alacaksan yığından kız alacaksan yerinden deyin
Öyle ya siz bulunmaz hint kumaşısınız
Onun da sizin gibi çalışan aylık geliri olan biri olmasına dikkat edin
Artık devir değişti eskisi gibi değil deyin
Değişeni değişmeyeni çok iyi bilirsiniz ya
Hayat zor deyin hayattan anladığınız da neyse
Hayat müşterek filan da deyin ki
Ne kadar medeni biri olduğunuz çıksın ortaya
Hanım yemek yaparken bende salatayı doğrarım deyin
Kimi zaman da kılıbık rollerine soyunun
Ben hanımdan izinsiz bir şey yapmam gibisinden aptalca espriler yapın
Sonra yüzünüze birden ciddi bir ifade takınarak
Aslında ne kadar kazak biri olduğunuzu hissettirmeye çalışın
Prensip sahibi bir insan olduğunuzu hissettirin
Haksızlığı hiç sevmediğinizi söyleyin manasızca
Sanki başkaları haksızlığa bayılıyormuş gibi
Arkadaş grubunuzdan bahsederken
Çocuklar aramış bizim çocuklarla toplanacağız gibi ifadeler kullanın ki
Grup içinde nasıl bir ağırlığınız olduğu
Diğerlerinin sizden saygıyla karışık çekindiği bilinsin
Karizma tamamdır artık
Sonra bir kızla çıkıyorsunuz ya da nişanlısınız
İşi baştan sıkı tutmak lazım
Kız ne kadar kıskanç biri olduğunuzu bilmeli
Bu konuda onu ikaz etmeli
Öyle her lafa girmemeli
İkide bir gülmemeli
Şu yoldan gitmeli başı önde şu yoldan eve dönmeli
Her kokuyu sürmemeli
Uzun giymeli
Yürürken dikkat etmeli yere bakmalı
Gözlerini süzmemeli vesaire siz daha iyi bilirsiniz
Bunları bir bir sıralamalı ki bilsin dikkat etsin
Sonra el ne der
Biz kaldıramayız her şeyi demeli
Biz öyle gördük demeli
Maaşallah hala bunu sürdürmeli
Millet aya çıkmalı fezayı fethetmeli
Ama biz hala diretmeli o da neymiş demeli
Aya çıkan adam bile kendi demedi mi zaten ‘benim için küçük bir adımdı’
Biz görmedik öyle şeyler gelemeyiz her şeye demeli
Yobaz geri kafalı olduğumuz sanılmamalı
Aslında ne kadar bilimsel düşündüğünüz anlaşılmalı
Kıskançlık insanın yapısında var diyerek
Bu bilimsel hezeyanlarımıza yenisini eklemeli
E o kadar konuşmuşuzdur
Bir sigarayı hak etmişizdir artık şimdi bir sigara yakmalı
Ama paketi meydana çıkarmamalı
Neme lazım herkese dağıtmak gerek sonra
Bunları işlek zekamıza yakışır şekilde anında düşünmeli
İşi laf kalabalığına getirmeli
O arada yavaşça atıp elimizi cebimize
Ustalıkla paketten bir sigara çekmeli
Sigarayı yakarken bile konuşmaya devam etmeli ki
Kimseye sigara isteme fırsatı vermemeli
Hala da yüzsüzlük edip isteyen olursa
Bir sigara kaça geliyor filan deyip işi şakaya vurmalı
Sigarayı kurtarmalı bunu kar saymalı
Pazarda da böyleyizdir zaten
Öyle satıcının istediği fiyatı vermeyiz hemen
Gözü açığızdır pazarlık ederiz fiyatı kırarız kaçın kurasıyız
Milletin beşe aldığını biz üçe alırız ikiyi de bir kenara koyarız
Altın alırız borsaya bakarız dövizi takip ederiz
Sonra bir araba alırız
Şöyle piyasası iyi parçası kolay bulunan istediğinde satılabilen
Zaten binmek için değil bizimki yatırım amaçlı
Hem ayağını yerden kesse yeter ya
Haber bırakırız sağa sola iyi kötü adamımız vardır her yerde
Şöyle motor kaporta sağlam düşeş düştüğünde haber edeceklerdir bize
Sonra da onu satar filan marka alırız
Onlar da baya iyi arabadır altı yüksektir her yola gelir
Yakıtı da ekonomiktir uygundur anlayacağın
Sıkışır biri kapıveririz elinden
Para mal alırken kazanılır
Hanım bir de ev aldık mı tamamdır koyver gelsin
Bıçak kesmez ondan sonra bizi
Arkadaşlarımız sözde dostlarımız vardır
Aynı türden olan kuşlar beraber uçar misali bize benzer onlar da
Ailecek görüşürüz iyiyizdir yani
Gezmeye gideriz hafta sonu onlar da bize gelirler
Şu hafta sonları da olmasa görüşemeyeceğiz ya birader
İş yerindeki müdüre bir gün nasıl sert çıktığımızı karşımızda cevap bile veremediğini anlatırız
Böyleyizdir biz iyiyizdir hoşuzdur ama damarımıza basıldı mı
Masaya yumruğumuzu vurur çıkarız
Dedik ya haksızlığı sevmeyiz diye
Aslında bizim başımıza da böyle idareciler lazımdır bizim millet disiplinsizliğe gelmez
Neyse abi bırakalım bunları sizin takım ne yaptı öyle ya geçen gün…
Hanım o arada misafir kadına dantelli işlemelerini göstermektedir
Filan dantel motifini filan dergiden nasıl çıkardığını
Kaç numara tığ kullanmak gerektiğini anlatıyordur
Misafir kadında buna benzer motifi
Filan komşuda da gördüğünü ama bunun daha hoş olduğunu söyleyecektir
Mevzu sıkıntısı çekildiği zaman aralıklarında televizyon izlenmiş
Filmler diziler oyuncular pragmatist bir yaklaşımla irdelenmiştir
Bir zamanlar bir yabancı profesör gelmiş ülkemize
İnsanımızla konuştukça hayretler içinde kalmış önce
Hayranlıkla bir not düşmüş defterine
Enteresan bilmedikleri bir şey yok diye
İlerleyen günlerde bir not daha ilave etmiş ilkinin yanına
Ama tam bildikleri bir şey de yok diye
Artık diğer sahneye dönmenin bir gereği yok orada işler hep aynı minval üzere
Ertesi gün mü
Ertesi günü yok bunun dostlarım hep aynı şeydir kalanı
Hep aynı tekrar yaşanır bıkmadan usanmadan
Benim size anlattığım bir günün hikayesi değildir bir ömrün tamamıdır
Güneş ne kadar parlak olursa olsun taşın altında hep karanlık olacaktır
Reisi cumhur dahi olabilirsiniz sanatçı olamazsınız
Şüphesiz ne söylediğini biliyordu ata böyle söylerken
Anlamadı yine bazıları sandılar ki paye dağıtılıyor birilerine
Bir sözdeki manayı maksadı bir başka söz açıklar bazen
Ustalara söyletelim o zaman ustalıklarına yakışan sözleriyle
Bin sene ayakta durmayana sanat eseri demem demiş Sinan
Buyrun işte söz ortada ustanın kendisinden
Kara toprak senden üstün olabilirsem dedi Pir Sultan
Zamanın o acımasız aşındırıcı sürecine direnebilmişseniz
Yaşayabiliyorsanız bin sene ayakta kalıp
Bu ağır karanlık örtü altında kaybolmuyorsanız
Işıkta durabiliyorsanız toprak altında kalmadan
Yaşamayı becerebiliyorsanız tüm canlılığıyla
İşte siz bir sanatçısınız
Elinizin dilinizin ürünü de bir sanat eseri
Sen ben o… bizler değiliz sanat ya da sanatçılık adına paye dağıtacak olan
Zamandır bu işin efendisi
Ve sanat kapsamı belli bazı mesleklerle sınırlı bir uğraş değildir
Sanat her alanda insanın zekası ve ruhuyla ulaşabileceği ulvi bir seviyedir
Kimse mesleği ile anılmaya elem etmesin
Sanatçı kimdir ortaya koyduğu nedir bütün bunlar çok sonra belirecek
Kendiliğinden
Sanat sanat için midir yoksa toplum için mi
Her şey önce kendini gerçeklemelidir
Eser önce bir sanat olsun
O hem sanat hem de toplum içindir
Hayatın tüm rüzgar ve fırtınalarına karşı çırılçıplak yaşayın cesaret üzere
Ölünce (!) toprakla örtüversinler toprağı örter gibi üzerinize
Ne başucuna bir taş iste ne de uyarına bir ağaç şairin dileği
Ölen için yapılacak olan kalanın tesellisi
Kara toprak mı üstün gelir ağır karanlık örtüsüyle
Zaman mıdır efendi olan aşındıran acımasız etkisiyle
Yoksa hakikat mi her dem taze ve diriliğiyle bilinsin
Hayata anlam katarak ve anlayarak hayatı
Anlamlı bir hayat yaşamaktır hayatın anlamı budur yaşama sanatı
Ey insanlar
Neden davranışa dönüşmeyen sözler eder durursunuz
Kendi sözünüzle bilip de yapmadığınızı açığa vurursunuz
Ve hiç de masum olmadığınızı ilan edersiniz dilinizle
Böylelikle suçluluğunuzu çıkarırsınız ortaya
Yoksa bilmediğimiz bir iyi niyet mi var (!)
Yapmadığı halde yapmış gibi dile getirmekte
İyice ayırt edilsin mi istersiniz bilmekle yapabilmek birbirinden
Ya da bir acziyetin ifadesi midir yapmadığı halde söylemek
Bir itiraf mıdır acaba
Aman dilemek midir bir yardımcı için
Sonra da neden öğünüp durursunuz yaptıklarınızla (!)
İyiliğin onuruna ortak etmezsiniz hiç kimseyi
Ben yaptım diye atılırsınız hemen
Ben yaptım da öyle oldu dersiniz hiç sıkılmadan
Öyle mi gerçekten hepsi sizin hüneriniz mi
Sen değil miydin
Ben diyen sen değil miydin daha önce aman dileyen
Şimdi ne çabuk unuttun
Bir aslına yakışır ben demek
Var olan bir’in kendine
Bir de yalancı tekrar eder durur ben ben diye
Neyi vardır şu insanın dünyada dertten kederden başka
Esaretin zincirlerinden başka neyi vardır kaybedeceği
Yine de korkar insan
Hep bir şeyleri kaybetme endişesiyle kaygılanır
Didinir uğraşır çabalar koruyacağım diye sahip olduklarını
Sahip olduğu da her neyse.. dedik işte
Ne acıklı bir komedi
Hep bir şeyler olma ya da bir şeyler kazanma peşinde geçer günler
Rüzgarı avuçlamaya çalışır
Tam tuttum yakaladım zannederken
Parmaklarının arasından akıverir her şey
Boş avuçlar yorgun bir beden
Anlamsız bakan gözler
Karmaşık bir zihin
Ve giderek umudunu yitirmiş bir yürektir geriye kalan
Uyanık
İçte ve dışta
Olan la olan
Durmadan
Dala kaya ya kıyıya takılmadan
Şuna buna tutunmadan
Korkma dan
Ve kaygılanmadan
Şikayet edip bağrışmadan
Bir yere ulaşmayı bile arzulamadan
Her türlü çatışmadan ve şiddetten uzak
Çabasızca
Bırakıvermek kendini
O ana kurtulmak geçmiş ve gelecekten
Vermek kendini hayata
Akmak andan ana
Hep yeni
Hep yeniden olmak
“Olmak demek; olup kalmak, bir sonuca ulaşmak bir yere varmak demek
değildir…yeniden yeniden olmaktır”
Bazen hayat bundan ibaret olmamalı diyen biri çıkar sürüden karşı çıkan kalabalıklara
Kimi ilim uğruna odun yığınlarının üstüne çıkar
Kimi onu takdir edercesine inancının keskinliğini ortaya koyarcasına
Mücadelemde odun yığınlarına kadar varım der
Kiminin derisi yüzülür başı kesilir çarmıha çivilenir hep hakikat uğruna
O yaşanası dünya bu inanca sahip insanların omuzlarında yükselir uzay boşluğunda değil
Siz de dünyanızı omuzlayın
Atlas gibi girin bu sorumluluğun altına
Yoksa bir öküz gelecek takacak onu boynuzlarına
Cehaletin karanlığını bilginin kılıcıyla kesin
Bilinmeyenin karanlığında hiç olmayan hayaletlerle savaşmayın
Önce perdeleri açın ışıkları yakın
Örtü altına sakla(n)mayın
Tüm varoluş ortaya çıkışınızı bekliyor
Meydana gelme ile yok olma duyuların hokkabazlığın dan başka bir şey değildir
Doğruyu bulmak niyetin de olan bilimsel sistemli düşünceye uyacaktır
Bu düşüncenin ona öğreteceği de şudur
Sadece varolma varlık vardır
Meydana gelmemiş
Geçip gitmez
Bölünmez
Hareketsiz
Değişmez
Tanrıyı tarif eder gibi değil mi
O zaman şöyle diyelim
Mevlana Celaleddin Rumi
Sevgili Bilge
Hayatın İçinden0 Mesaj
●119 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kültür & Yaşam & Danışman
- Hayatın İçinden
- Sevgili Bilge
-
31-08-2020, 12:46:10