Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar, bazı canlıların doktukleri gozyaşları ile insanların gozyaşları arasında ciddi bir benzerlik bulunduğunu ortaya cıkardı. İnsan gozyaşının yapısı bilinse de diğer canlılar icin benzer bir calışma yapılmamıştı.
Yapılan calışmalarda ceşitli surungen, kuş ve memeli turlerine ait gozyaşı ornekleri toplandı. Bu yapıların incelenmesi sonucunda insan, surungen ve kuş gozyaşları arasında bir benzerlik ortaya cıkarıldı.
[h=2]Gozyaşlarının onemi[/h]
Gozyaşları konusunda yeterince araştırma yapılmamış olması bilimsel anlamda biraz eksik kalınmış bir alan olduğunu gosteriyor. Zira gozlerimizin temiz ve sağlıklı kalması icin gozyaşı onemli rol oynuyor. Bu yapıyı anlamak da daha iyi goz bakım ve tedavisi icin onemli bir adım olacaktır.
Frontiers in Veterinary Science dergisinde yayımlanan makaleye gore araştırmacılar, Brezilya’da yedi farklı ture ait sağlıklı kuş ve surungen turunden gozyaşı ornekleri topladılar. Bu turlere papağanlar, şahinler, baykuşlar, kaplumbağalar ve su kaplumbağaları gibi canlılar da dahil oldu.
Araştırmanın başındaki isim olan Arianne Oria, sağlıklı hayvanların anlaşılmasının, hasta hayvanların tedavisinin mumkun olması icin onemli olduğunu, pek cok turun goruş yeteneğiyle hayatta kaldığını ifade etti. Goruş becerisini kaybeden hayvanların vahşi doğada hayatta kalamayacaklarını da belirtti.
[h=2]Araştırma insanlara da faydalı olacak[/h]
İnsanlar da araştırmacıların sağlıklı okuler yuzey dedikleri bir yapıya ihtiyac duyuyor. Bu yapı gozun dış katmanını oluşturuyor. Kornea gibi yapılar, gozyaşları ve goz kapaklarının kenarları bu bolgede bulunuyor.
Yeni araştırmaya gore insan gozuyle benzerlikler ve farklılıklar veterinerlere yeni ilaclar ve tedaviler icin yeni bir fırsat sunabilecek. Bu noktada ortaya cıkan bilgilere gore insan gozu, kopek ve at gibi memelilerle benzer gozyaşları dokse de soz konusu elektrolit miktarları olduğunda kuşlar ve surungenler yakın oranlarda elektrolit iceren gozyaşları salgılıyor. Yapıların farklı şekillerde kristallenmesi ise gozyaşlarının farklı yapılarda cevreye gore şekillendiğini ortaya koyuyor.