Coğumuzun başından gecmiş bir ilişki turu vardır. ‘sakız gibi uzamış…’ , ‘onlar yuzyıllardır beraber zaten’ diye bahsedilen….
Bir dargın bir barışık.. ama mutemadiyen beraber… mutemadiyen kavgalı ilişkiler.
Kopamadığımız sevgililerimiz… terk edip edip geri donduğumuz…
Her defasında ‘artık bu son’ dediğimiz… ama yeniden başladığımız…
Acaba başkasını hayatımıza sokmaktan korktuğumuzdan mı…?
Yoksa gercekten onu seviyorluğumuzdan mı…?
Neden….. neden kopamıyoruz biz bu ilişkiden bir turlu…?
………

Kadınlar…
Onun bir başkasına dokunabilme ihtimalini duşundukce delirirler…
Erkekler

Ona bir başkasının dokunabilme ihtimalini duşundukce delirirler…
Kadınlar..
Kendinden daha guzel biri ile beraber olma ihtimalini duşundukce delirirler…
Erkekler…
Kendinden daha başarılı biri ile beraber olma ihtimalini duşundukce delirirler…
Kadınlar…
Paylaşamaz…
Erkekler…
Paylaşamaz…
Sadece benim… Hep benim… olsun isterler…
….

İlişkiye olan bağlılığımızın değil, ego’larımızın bizi, daha doğrusu beraberliği bu hale getirdiğini duşunuyorum.
Kadınların emek verdikleri bir şeyden kolay kolay vazgecememek gibi bir takıntısı vardır.
Hani cocuklarımız icin yıllar sonra soylediğimiz ‘sacımı supurge ettim ben senin icin’ ifadesi var ya…!
Aynısını birlikteliğimiz icinde soyluyoruz….

Bir adamı sevmenin, onu yaşamanın verilmiş bir emek, harcanmış bir zaman, tuketilmiş anlar olduğunu duşunduğumuz zaman vazgecemiyoruz bu beraberlikten.
İcimizdeki ‘yetiştirme’ gudusu sayesinde, illaki ona kattıklarımız olduğu fikrine kapıldığımızdan…! Şu anki halinin bizim sayemizde olduğuna inandığımız erkekleri cıkartıp atamıyoruz hayatımızdan bir turlu.

Uğrunda vazgectiğimiz noktalar olduğunda, hayatımız ile ilgili belli değişiklikler yaptığımızda o ilişki icin, o artık ‘bizim’ oluyor. Bizim adamımız.. bizim hayatımız…başkasının olamaz…!
Attığı her adımı, her tepkisini, her keyfini, her uzuntusunu o kadar iyi tanıyoruz ki, ‘zaten bir başkası ile mutlu olma şansı yok…!’ deyiverebiliyoruz.
Sanki dunyaya bizim ile beraber gelmiş, daha once hic mutlu olamamış, kimse onu anlayamamış gibi..


Peki erkekler..! Onlar mutlular mı acaba bu durumdan…?
Ya da onlar neler hissediyorlar bitmeyen / bitemeyen bu beraberlikler ile ilgili..?

Erkeklerin de uzun zamanlarını gecirdikleri, beraber cokca yaşanmışlıkları olan kadınlara karşı gelişen bir ‘koruma’ istekleri var. Onlar bizden cok daha fazla sahipleniyor aslında. ‘Ya benim ol, Ya toprağın’ diyebilen bir adamın, uzun yıllar suren bir ilişkiden kopabilmesi, o kadının başka biri tarafından sevilmesi fikrini kabul etmesi hicte kolay değil.
Surup gitsin mi bu beraberlikler zorlaya zorlaya peki…?
Oturupta duşunulmesin mi uzerinde…?
Seviyor muyum… Sevilmesinden mi korkuyorum…acaba…?
“Benim ektiğim tohumların ciceklerini bir başkası koklamasın…!” diye mi…?

Papatya Somer
__________________