''Erkekler bircok kez gider. Kadınlar bir kez.
Sozler erkeklerin ağzından cabucak cıkar, beklemeden.
Kadınlar, bekleyip iclerini ezip ezip bir tek kez soyler:
"Bitti!"
Bir kadın bir adamı gercekten bittiğinde terk eder.
Sonra ne soylesen nehir akmaz geri doğru. Nehirler geri akıtılıyorsa.
Hic gercekten konuşulmaz artık.
Hic gercekten gulunmez.
Hayat, yaşamanın bir kotu taklidi gibi gelir gecer; değmeden, deşmeden.
"Boyleymiş demek" dersin, "Hayat boyle bir yermiş demek ki". Kendi kendini ikna edersin:
"Boyle de yaşanıyor işte."
Bir gun ne tukeniyor, kimse bilemez. Kadınlarda hikÂyeler, bazen hic kavgasız, gurultusuz bitiverir. O zaman işte, olumlu olduğunu hatırlarsan eğer, gitmen gerekir.
Sonra!
Kadınlara oluyor sadece bu. Bittikten sonra her şey, hep oyle soyler kadınlar:
"Sanki hic olmamış gibi."
O yıllar, yıllar, yıllar, "Hic yaşanmamış gibi" derler. Başkalarına da değil, kendi kendilerine donup baktıklarında olup bitenlere, hep şunu merak ederler:
"Ben hakikaten boyle bir şey yaşadım mı?"
Yarım yamalak hatırlanan o ruyalar gibidir o yıllar, yıllar.
Erkeklere nasıl oluyor acaba?
Onları erkekler yazsın. Bittikten sonra onlara da ruya gibi geliyorsa eğer ayrılıklar sırasında bu kadar kan govdeyi goturmesin. Cunku oyle ise eğer, herkese bir ruya gibi geliyorsa o yıllar, yıllar, yıllar, demek ki biz uyduruyoruz olup biteni. Bir ruyayı gercek sanıyoruz belki en başından beri. "Var" dediğimizde var oluyor butun "ilişkiler", "yok" dediğimizde isimsiz bir yıldız gibi onemsiz, sonuveriyorlar uzayda. Boyle ise eğer boşuna dokuluyor onca kan o terk edişler, terk edilişler anında.
Eğer ayrılıklardan sonra herkese bir ruya, yanına varınca dağılıveren bir serap gibi geliyorsa yaşanan onca şey, bunu birbirimize soyleyelim.
Terk eden desin ki diğerine:
"Uzulme canım efendim, nasılsa birkac aya kalmaz bir ruya gibi gelecek sana da."
Terk edilen avunsun:
"Bir kÂbusun uyanma sırasında verdiği kadar acı verecek bana bu parcalanma."
Eşya hatırlatıyor!
En sonunda oyle oluyor ki hicbir şey acı vermiyor insana. Yani bittikten sonra. Bir tek eşya hatırlatıyor insana olup biteni. Bir tek eşya dokunuyor insana. Bulaşık makinesinden boşalan yer, duvardan sokulen resmin izi, bir mevsim sonra ortaya cıkan bir giysi. Tek kanıtı onca yılın, bir tek eşya oluyor. O eşyalar ve o eşyaların boşluğu olmasa sanki kanıtlayamazsın kendine onca yılın sonradan serap olduğu ortaya cıkan bir hikÂyeyle gectiğini, gecip gittiğini.
Tek tek yazsak alt alta!
İnsanın hayata karşı geliştirdiği bir korunma yontemidir belki. Belki de biz butun her şeyi bir ruyaymış gibi hatırlayarak kurtulabiliyoruz zamanın tukendiği, ihtiyarladığımız gerceğinden. "Boyle bir şey olmadı" diyor bize icimiz ki katlanabilelim yeni ruyalar uydurmaya, yeni ruyalara inanmaya. Ya da hakiki bir hikÂye yolumuza cıkana kadar kendimizi dik tutuyoruz boylelikle. Asıl, esas olan her kimse o gelene kadar "ruyaydı" diyoruz otekilere. Boylece belki o kadar insan, o kadar hikÂye bizden gecmemiş oluyor. Cunku oturup hatırlasak şimdi, onca insanın gercek olduğunu, her birine neler neler verildiğini tek tek yazsak alt alta. Duşunsenize, ne kadar tukenmiş olurduk butun o insanlar gercek olsa!
Neyse ki ruyaydı değil mi?
Uyandığımızda hepsi bitiverdi.''
*Ece Temelkuran / Ayrılık
__________________
Ayrılık..
Kadınca0 Mesaj
●19 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Kadınlar Kulübü
- Kadınca
- Ayrılık..
-
13-09-2019, 20:48:40