Hep daha fazla calışma, daha fazla tuketme, daha cok para kazanma ve harcama… Butun bunlardan kedinizi alamıyorsanız, 'derin mutsuzluğunuz' daha devam edecek demektir.


Affluenza, tuketim kulturu eleştirmenleri tarafından ortaya atılan bir terim. ‘Mutsuzluk virusu' ya da ‘daha fazla’ sendromu henuz klinik anlamda psikolojik bir rahatsızlık olarak tanımlanmıyor. Ancak uzun vadede pek cok sorunu beraberinde getireceği ve insanlardaki derin mutsuzluk duygusunu artıracağı yorumları yapılıyor.

"Eviniz, arabanız, iyi bir işiniz, cocuklarınız ve paranız var, sağlığınız da yerinde... Yani sahip olmak istediğiniz bircok şeye sahipken neden hala kendinizi mutsuz hissediyorsunuz? Hayatınızda eksik olan şey ne, nedir sizi mutlu edecek olan?"

Psikologlar bu soruların neden olduğu duygu durumunu acıklamak icin ‘Affluenza’ terimini kullanıyor, yani mutsuzluk virusu…

Refah (affluence) ve grip (influenza) kelimelerinin birleşiminden oluşan ‘Affluenza’, acı veren, sosyal olarak bulaşıcı olan ve daha fazlasını ısrarla istemeye sebep olan israf, kaygı, borc ve fazla calışma sorunu olarak tanımlanıyor.

HEP ‘DAHA FAZLASI’NI İSTEMEK PANİK ATAĞI TETİKLER

Psikolog Ferahim Yeşilyurt, gunluk yaşamda surekli daha iyisini yapma, daha cok para kazanma ve daha fazla harcama temeli uzerinden suregelen yoğun koşuşturmanın, var olan stresi katlayarak, panik atak başta olmak uzere kaygı bozukluklarını arttırdığını soyluyor.

Surekli daha iyisini yapma zorunluluğu duyan insanların bir turlu gevşeyemediğini belirten Yeşilyurt, “Bu sorun, Amerika’da 1997 yılında yapılan belgesel ile daha geniş bir kesimin ilgisini cekti. Belgeselin yapımcısı olan John De Graaf’ın ‘Affluenza’ adında bir de kitabı var” diyor.

Yeşilyurt, “Neden bir şeye sahip olduktan sonra hemen yenisinin peşinden koşuyoruz? Neden mutluluğu sadece ev, araba, para, eş, cocuk, kariyer gibi şeylere sahip olmayla bağdaştırıp bunlara sahip olamadığımız zaman kendimizi eksik ve mutsuz hissediyoruz? Neden zamanımızın coğunu, hayatımızda bir şeylerin eksik olduğu duşuncesiyle boğuşarak geciriyoruz?”sorularının acılımını şoyle yapıyor:

“Amerikalılar, bu soruların yanıtlarını aradılar ve tum bu durumları anlatmak icin de ‘Affluenza’ terimini kullandılar. Affluenza’nın en onemli etkisi; stresi ve kaygıları artırarak insanları ruhsal yonden yıpratmasıdır. Bu hastalığı, 'Hayatta en onemli şey paraya sahip olmaktır. Ona sahip olmak icin her şey yapılabilir' şeklinde ozetlemek mumkundur."

COCUKLAR NEDEN MUTSUZ?

“Anne babalar cocuklarına daha cok oyuncak alarak onları daha fazla mutlu etmeyi duşunuyorlar. Ancak bu denklemin doğru olmadığını goruyoruz” diyen Yeşilyurt, mutsuzluk virusunun cocukları nasıl etkilediğini ise şoyle anlatıyor:

“Evlerinde normal bir oyuncak mağazası kadar oyuncak bulunan cocukların bile aslında oyuncakların değerini bilmediğini, hoşnut olmadığını goruyoruz. Her şeyi satın alma duşuncesi ilerleyen yaşlarda tehlikeli boyutlara ulaşıyor. Gencler arasında bazı şeylerin satın alınamayacağını oğrenmek cok guc oluyor. Orneğin cocukken her istediği yapılan biri, genc olduğunda arkadaşlarını da satın almaya calışıyor. Bunu başaramadığında ise cok buyuk hayal kırıklığı ve şiddetli tepkiler verebiliyor. Bu nedenle kucuk yaşlardan itibaren cocuklara her istediklerini alamayacağınızı oğretmek durumundasınız.

TATMİNSİZ YETİŞKİNLERİN SAYISI ARTIYOR

Cocuklar televizyonda izledikleri programların etkisiyle gelecekte cok buyuk, hatta şato gibi evlerde yaşayacaklarını, luks arabalara, buyuk paralara sahip olacaklarını hayal ederek buyuyorlar. Durum bu olduğu icin, gelecekte mutsuz ve tatminsiz yetişkin sayısının artacağını rahatlıkla soyleyebiliriz.”

AFFLUENZA’DAN KURTULMAK MUMKUN MU?

Affluenza’dan kurtulmak cok da kolay değil. Bunun icin uc aşamalı bir surec yaşamak gerektiğini belirten Psikolog Ferahim Yeşilyurt, mutsuzluk virusunden yakayı kurtarmak icin neler yapılabileceğini ise şoyle sıralıyor:

“İnsanlar surekli olarak birbirlerinin sahip oldukları ve olmadıkları uzerine değerlendirmeler yapıyor. Son 30 yılda cocuk, genc, kadın, erkek kim olursa olsun herkes başarıyı sahip olduklarıyla olcmeye başladı. Cevreye ayak uydurma adına akıntıya kapılıp gitmek daha kolay. Ancak affluenza ile mucadele etmek istiyorsanız akıntıya karşı kurek cekmek durumundasınız. Bu, daha fazla enerji ve emek gerektiren bir durum. Diğer taraftan başlangıcta zorlansanız bile bir sure sonra daha mutlu ve daha tatminkÂr olacaksınız. Hem bu durumdan yuzde 100 kurtulmak zorunda da değilsiniz. Zaten amac da bu değil.

ONCE DURUMUN FARKINA VARIN

Bunun icin ilk adım olarak, durumun farkına varma aşamasını yaşamalısınız. Neden mutsuz ve tatminsiz hissettiğinizi anladıktan sonra neler yaşadığınızı fark edeceksiniz. İkinci aşama, koşullanmayı azaltma aşaması. Surekli olarak yeni bir şeyler almak konusunda koşullanıyoruz. Bu etkileri azaltarak daha sık kendinize şoyle sorular sorun: ‘Ben gercekten bunu istiyor muyum, yoksa yapmak gerektiğine mi koşullandırılıyorum, daha buyuk bir evimin ya da daha luks bir arabamın olmasını gercekten istiyor muyum, daha buyuk icecek, daha buyuk porsiyon yiyecek istiyor muyum, eve girer girmez televizyon acılmak zorunda mı? gibi…

FARKLI OLMAK KOTU DEĞİLDİR

Ucuncu ve son aşama ise başkalarından farklı olmanın kotu olmadığını gorme aşamasıdır. Akşamları evde 5 saat televizyon izlemek zorunda değilsiniz. Kendinize kalan surede yeni hobiler edinebilir, spor yapabilir, sevdiklerinizle guzel vakitler gecirebilirsiniz.”
__________________