Kadın ve Zaman..

Hafiften bir ruzgÂr esti. Sular derin uykusundan yavaş yavaş uyanmaya başladı, yapraklar fısıltıyla konuştu. Kadının etek uclarından bir hayat gecti, kımıldattı, uyandırdı, sardı ve bıraktı.

RuzgÂr gitti, kadın icindeki kımıltının sesiyle uyandı. Gokyuzune baktı, bulutlardan ev yaptı, cocuklar cizdi, ağacların arasında koştu koştu… Cok gecmeden bulutlar birleşti. Ev kayboldu, cocuklar gitti. Kadın bulutların arasından alıp, suyun hırcınlığına bıraktı kendini. Birlikte kıyıya carptı, yosunların kokusuyla bir kez daha uyandı. “Her şeyde bir hakikat var” dedi. Sustu. Bakışları sonsuza uzandı. Orada kendi yalnızlığını gordu. Ayaklarının ucarak kacışını, kollarının başka yonlere ayrılışını gordu. Sesi başka tarafa, bakışları başka tarafa doğru gidiyordu. Ve aklı bir şey soyluyor, kalbi başka bir şey soyluyordu. Caresizliği karşısında oylece durdu. “Benim hakikatim hangisi” dedi. Sustu… RuzgÂr sesini yukseltti, dalgalar hırcınlaştı. Sokaklar caddelere koştu. Kapılar evlere acılıp kapandı. Bir kuş gokyuzunu kucaklarcasına uctu. Kadın gozlerini kısıp seyretti. “Yalnızlığım denizdeki bir damlanın yalnızlığına benziyor” dedi. İki elini kavuşturdu. Gozlerini kapadı. İcindeki basamaklardan birkac kat aşağı indi.

Yoksul bir cocuk gordu. Yere cizdiği cizgiler uzerinde kurallı bir oyun oynuyordu. Bir gun, icindeki boşlukta; bir hakikatin peşine duşeceğinden habersizdi. Cizgiye basınca oyun bitti. Sonra başka bir oyuna daldı. Saklandı, sobelendi. Koştu, yakalandı… Hicbiri yenilgi değildi. Akşam olunca yorgun argın uyudu. Ruyalarında bir ucurumdan aşağı duştuğunu gormuyordu... Her şeyin bir tek rengi vardı.

Hicbir şey karmaşık değildi. Baktığında ne goruyorsa oydu.

Fakat bir şey vardı… Buyuyordu.

Bir kat yukarı cıktı… Cırpınışlarını gordu. Korduğumlerini fark etti. Gidenlerin ardından kırılan kollarıyla el sallayacaktı. Sorular tek cevaplı değildi artık. Salıncaklar sallarken duşuruyordu. Karanlıklar uyuturken korkutuyordu… Annelerin sıcak goğusleri yorgundu. Babalar erken terk ediyordu ve cocuklar erken buyuyordu. Yazıp cizdiklerini gordu sayfalar arasında, yazılanları silikleştiren gozyaşlarının izlerine rastladı. Dokundu… İcini ezerek gecen zamanın sesini duyuyordu. Gencti, her gun başka turlu uyanıyordu. Olume uzak, acıya yakın hissediyordu kendini. Olumu unutuyor, acıyı olumden daha olumcul goruyordu. Ateşi yanıp yanıp kul oluyordu. Az bildiğinden habersiz, bildiklerini cok sayıyordu. Ağlasa da gozleri cabuk kuruyor, dalgalansa da denizi erken duruluyordu. Esiyor, ruzgÂrı dinince sakinleşiyordu.

Ve en son kata cıktı. Kendine uzun uzun baktı. Yorgun gozleriyle karşılaştı. Durgunluğunu fark etti, yorgunluğuna bıraktı kendini. Uzun uzun susuşlarında kaybolup gitti. Islatan yağmurlarında buruk gulumseyişlerini fark etti. İcindeki ateşin ne alev ne kul olmadığını… Kor olup ince ince yaktığını fark etti. Az gorduğu ruyalarının zihninde iz bıraktığını fark etti. En cok boşluğu seyreder olmuştu. Kendini en cok boşlukta bulduğunu fark etti. Heyecansız ve ofkesizliği oğrenmişti. Kalbinin beşinci mevsiminde yalnız başına yaşadığını fark etti. Yılları saymayı bırakmıştı artık. Kahkahalarını ve uzun sohbetleri bırakmıştı. Ne kadar sakin yururse, o kadar cok yol yuruduğunu fark etti. Olumu daha sık duşunuyor, acılarını ise daha cok seviyordu. Olumun acıyla kardeş olduğunu fark etti.

Gidiyor, kendine geri donuyordu. Bu gidiş donuşlerin ayak sesini sadece kendisinin duyduğunu fark etti. Artık gozyaşları gozlerinden akamayacak kadar derinden geliyordu. Sevdiğinde cennet kesilen, kızdığında sukûta burunen yureğinin ne kadar kalabalık olursa olsun yalnız yuruduğunu fark etti.

“Hakikat hangi evrede gizli?” dedi. Olgunluğunu sevdi. Yalnızlığına sımsıkı sarıldı. Yılların kendisine sunduğu acı golde, kendi cehresini seyretti. Gulumsedi... Gulumsemesi suları tatlı yaptı. İctikce kendini buldu. Hic kimsenin kendisi kadar bilmediği gerceğine sarıldı.

Gozlerini gokyuzune dikti. Yaradan’a gizli hikÂyelerini anlattı. Konuşurken sustu, susarken konuştu.

Dalgalanmıyor, derinlerde yuzuyordu.

Ne zaman zahiri olandan sıyrılsa;

Bazen başkalarının, bazen kendisinin batıni yuzunde

Kendini arıyordu.

Emine Batar


__________________