Hayatta bir cocuk icin annesinden daha değerli bir varlık olabilir mi? Peki bir anne icin cocuğundan daha onemlisi? Normal şartlarda bu sorunun yanıtı ‘hayır’dır! Hele de anne ve kız soz konusu ise gozumuzun onune cok daha guclu bir sevgi bağı gelir. Ama ozellikle son zamanlarda tanık olduğumuz anne-kız cinayetleri, anne-kız ilişkisinin aslında her zaman o kadar da toz pembe olmayabileceğini gozler onune serdi. Peki bir anne kızından ya da bir kız annesinden neden nefret eder? Hatta bu nefret nasıl olur da onu hunharca oldurmeye kadar gider? Medical Park Fatih Hastanesi’nden Klinik Psikolog Sinem Demir; anne-kız ilişkilerine mercek tuttu:

Baba mazlum anne suclu!

Son donemlerde ‘annesini olduren kız’ trajedisini konu alan haberlere bakıldığında benzerlikler dikkat cekiyor. Sadece cinayetle sonuclanan değil, annenin kızını şiddetli bir şekilde sucladığı durumları konu alan haberlerde de ortak noktalar gozleniyor. Bu kızlardaki en benzer nokta, anneleriyle ilişkilerinin ‘surekli’ ve ‘şiddetli’ bir catışma halinde olması. Annelerinin kendilerini surekli aşağıladıklarını, ozellikle cinsel-ahlaki yonden sucladıklarını soyluyorlar. Babalar; ya cocukluk doneminden itibaren ortadan kaybolmuşlar veya daha sonra ayrılık yaşanmış ve başka bir evde yaşamaya başlamışlar. Babalarını hic gormemiş olanlar, bunun annelerinin engelleriyle olduğunu ve babalarıyla ilişki kurma ihtiyaclarının haksız bir şekilde engellendiğini duşunuyorlar. Baba (bazen yıllar sonra), ‘bir şekilde’ durumunu anlatmış ve kızlar ona ‘bir şekilde’ hak vermişler. Buna rağmen hicbiri tamamen babasıyla yaşamayı secmemiş veya babaları onları cağırmamış. Kızların hepsi, anneleriyle yaşadıkları evin dışında dayanak noktaları oluşturmuşlar, bir nevi ‘yeni evler’ yaratmaya calışmışlar. Arkadaşları, arkadaşlarının aileleri vs…
ıUuDuygusal yoksunluk katılaştırır!
Oncelikle babanın olmadığı durumlarda anne-kız ilişkilerine goz attığımızda; ozellikle geleneksel toplumlarda, bir ayrılık durumunda yalnız kalan kadının adeta takibe alındığına tanık oluruz. Hele kadının kız cocuğu varsa, ‘senin bir kız cocuğun var, daha dikkatli olmalısın, hata yapmamalısın’ klasik bir onermedir. Bu hata, coğunlukla karşı cinsle ilişkisinin olup olmamasıyla ilgilidir. Karşı cinsten uzak durmaya calışan ve bir yandan evin sorumluluğunu tek başına ustlenen kadının ruhsal yapısı, gittikce ‘katılaşmaya’ başlayabilir. Uzun sure duygusal (sevilme-sevme-cinsellik-sosyalleşme acısından) yoksunluk yaşamak, ‘aşırı sinirliliğe’ donuşebilir. Dış dunyayı ise ‘kendisi ve kızı icin tehdit edici’ bir yer olarak değerlendirebilir. Eğer kişide psikiyatrik bir yatkınlık da varsa; bu katılık, şiddet iceren ofke patlamaları ve duşmanlık hissine varabilir, hatta tamamen ‘paranoid’ bir hale gelebilir.

Kızım oldu hayatım bitti
Diğer taraftan, kızı ergenlik cağına geliyordur ve karşı cinse yonelecektir. Anne katılaşmışsa, bastırdığı ‘kadınsı duygu ve durtuleri’ kızının yaşama olasılığına da ofke duyabilir. Kendisi hayata kapanmışken, kızının hayata karışma isteğine ofke duyar. Kendisini dış dunyaya kapatmasının sorumlusu olarak gorebileceği kızına ve ‘yaşam’ı hatırlatan olan her şeye duşmanlaşabilir. Ruhsal yapısı esnek olan ‘yalnız kadın’ ise yıllar icinde ‘kendini koruma ve sosyalleşme’ arasındaki dengeyi kurabilir. Dış dunyayı ‘tamamen ve sadece’ tehdit edici bir yer olarak değerlendirmez; kendini koruma yollarını geliştirirken, bir yandan da guvendiği ve destek alacağı sosyal dayanak noktaları oluşturur. Duygusal olarak deşarj olmak icin uygun yollar geliştirmeyi oğrenir. Bu şekilde, icindeki durtuler sadece ofkeye donuşmez; dunyayı algısı da sadece ‘duşmanlık ve tehdit beklentisi’ etrafında şekillenmez.

ıUuKızını rakip goren anneler
Baba faktorunden bağımsız olarak anne-kız catışmasının ileri derecede olduğu bazı durumlarda ise; anne ozellikle kızlarını kendisine rakip olarak gorur. Kızlarıyla derinden ve samimi bir şekilde ilgilenemez. Kendi ihtiyacları on plandadır. Oğulları ve eşiyle (yani erkeklerle) bir sorunu yoktur. Bu tur durumlarda baba, dışlanan kız cocuklarına aşırı duyarlı bir hale gelip bu acığı kapatmaya calışabiliyor. Kimi durumlarda ise, baba da annedeki ‘benmerkezciliğe’ kapılabilir. Annenin kızına karşı ‘sevgi-nefret’ karışımı hisler beslemesinin alt yapısında pek cok psikolojik sebep olabilir; kendi doğduğu ailede kız cocuklarının değersiz olması, kendi annesiyle sorunlu ilişki yaşamış olması... Ortak nokta ise; anneden gelen sıcaklık hissinde eksiklik, bir erk (eş, baba, erkek cocuk) tarafından desteklenmeyince kendi varlığını hissedememe.

Sevgi sağlamsa sorunlar aşılabilir

Normal durumlardaki anne-kız ilişkilerinde ise; hamilelikten itibaren gelişi mutlulukla karşılan kız bebek ve annesi arasında, koşulsuz sevgi, temel ihtiyaclarının tutarlı bir şekilde karşılanması ve samimi bir sıcaklık vardır. 4 yaşlarından itibaren kız bir yandan anne gibi olmak ister ve kız olmaya dair duyguları depreşir; bir yandan da babaya yakın olmak ister ve annesiyle catışması, rekabeti artar. Anne, bir sure once sevgili bebeği olan bu kız cocuğunun rekabet hissi karşısında şaşırabilir, karşısındaki bir yetişkinmiş gibi alınganlık ve uzuntu yaşayabilir. Kızın geri adım atarak annesiyle antlaşma imzalamasını ve babasıyla uygun mesafeye gecmesini uc etken belirler:
1. Cocuk, catışma yaşasa da annesini seviyordur; ilk yıllarından itibaren annesinin sevgi hissinden emin olmuştur ve bu sevgiye ihtiyacı olduğunun farkındadır, 2. Anne, kızıyla eşi arasına mesafe koymaya devam etse de, catışmayı ‘anne’ ve ‘yetişkin’ olarak yurutebilir, kızına sıcaklık hissi kaybolmaz 3. Baba; anne ve kızın arasındaki catışmada hem kızını tamamen gormezden gelmez, hem de cocuğun annesini değersizleştirmesini desteklemez (veya annenin değersizleştirilmesinde rol alan diğer yakın akrabaları engeller)

__________________