Kuşkusuz ki her kadının hayalindeki erkek farklıdır.Ancak coğunun ortak ozellikleri aynıdır. Fakat hemen hemen hicbir kadın hayalindeki erkeği bulamaz veya oyle bir erkeğin varlığına inanmaz.
Evet, gercekten kadınların hayallerindeki erkekler neredeyse yok denecek kadar azdır. Fakat ben oyle birisini gorme şansı elde ettim. Bana gore her kadının isteyebileceği turden bir erkek.
Kısaca o erkeğin ozelliklerini biraz sayayım;

O, 1.88 boyunda, uzun ince ve biraz da yakışıklıydı. Her şeyden once iyi bir insandı. Kendisine yapılmasını istemediği hicbir davranışı başkasına yapmazdı. Savcıydı ve mesleğinde oldukca başarılıydı. Maddi imkÂnı el verdiğince yoksullara, kimsesiz cocuklara, sokak hayvanlarına yardım ederdi. Oğretimlerinde başarılı ancak parasal olarak yetersiz olan 3 cocuğa burs vermişti.

Surekli kendini geliştirmek icin okurdu. Evinde televizyon bulunmazdı. Guncel olayları gazetelerden takip ederdi. Zaten gununun buyuk bir kısmı mahkemelerde gectiği icin pek de ihtiyac duymazdı. Oldukca etkili konuşurdu. Cimri değildi ama oldukca tutumluydu. Yemek secmez, elektriği suyu boşa harcamazdı.

Ve o mukemmel bir eş ve babaydı. Sarışın ve oldukca guzel olan doktor karısına surekli iltifatlar eder, hicbir ozel gunlerini unutmazdı. Ona o kadar Âşıktı ki, omru boyunca ondan başka hic kimse olmamıştı hayatında. O kadın onun ilk ve son aşkıydı. Karısını gorduğu ilk gun ustunde neler olduğunu bile hatırlardı. Eve gec geldiği zamanlar ozur dilemek icin ona mutlaka gul alırdı. Onu surekli okşar, onu surekli yemeğe goturdu. Kadınların hem işte calışıp, hem eve gelip her ev işine koşturmalarından ve tek başlarına cocuklara bakmalarına karşıydı. Eve mahkemeden gec gelmesine rağmen, her zaman camaşır yıkama ve utuyu o yapardı. Fırsat bulduğu kadar da evin temizliğine yardım eder, doktuğu her şeyi toplar, bazen yemekleri de yapar ve karısına mumkun olduğunca bulaşık yıkatmazdı. Uzun boylu olduğu icin bulaşık yıkamak biraz zor gelirdi ve bunun yuzunden 40’lı yaşlarında bel ağrıları cekmişti. Ama hicbir zaman da bundan pişman olmadığını soylemişti.

VE harika bir babaydı. Cocuklarıyla surekli olarak ilgilenir, onlara hediye alırdı. Eğitim hayatlarında surekli onlara destek oldu. Cocukları başarısız olduğu zaman hic azarlamazdı, aksine onlara guvendiği, başarmaları icin sadece calışmaları gerektiğini ve calışacaklarına inandığını her zaman soylerdi. Onlarla arkadaş gibiydi. Maddi gereksinimlerini hic sorun etmedi. Yanlış yaptıkları zaman azarlamak yerine, doğru yolu gosterdi. Hep fedakÂr oldu. Cocuklarından biri kucukken, o mahkemedeki bir olayda sağ elinden yaralanmıştı ve birkac hafta evde istirahat ediyordu. Eşinin evde olmadığı bir sırada cocuğu duşup kolunu incitmişti ve o, ellerini kullanamamasına rağmen cocuğu karısının calıştığı hastaneye komşularının da yardımıyla goturebildi ve fakat sonucunda dikilen yaraları acıldı ve iyileşme sureci uzadı.

Ve o, aynı zamanda iyi bir şairdi. Olculu veya olcusuz cok guzel şiirler yazar, ozellikle eşine karşı cok guzel aşk şiirleri yazardı. Ama bunları kitap haline getirmedi. Şiir yazmak, sadece onun bir uğraşıydı…

Ve o, ailesini her zaman ozlerdi. Bir keresinde o calışırken, eşi 1 hafta izin alıp memleketlerine tatile gitmişlerdi. Aradan sadece 2 gun gecmişti ki, o, yıllık iznini alıp ailesinin yanına geldi ve onlarsız gecen iki gunun 2 yıl gibi gectiğini, hasretlerine dayanamadığını soyledi…

İşte, bu adam benim babamdı ve ben boyle bir babaya sahip olduğum icin her zaman gurur duydum.
Şimdi size soruyorum, siz boyle bir babaya veya eşe sahip olsaydınız, nasıl hissederdiniz?
__________________