
30’lu yaşların ortalarını gecmiş, ozgur ve ayakları ustunde duran kadınlar, sahip olduklarına sıkı sıkı bağlanırlar. Onları elde etmek icin cok acı cektiklerinden olmalı…
Bir erkeğin baskısını taşımaya, ona muhtac olmaya dayanamazlar. Aslında hepsinin icinde, kurtarılmayı bekleyen bir genc kız yaşar ancak bunu kendilerine bile itiraf etmekte zorlanırlar. Ben de o kadınlardan biriyim.
Ozgur ve başarılı kadın imajımızı korumak icin, bazen kadın yanımızdan odun veririz. Yaşamın ağır sorumlulukları altında ezilip gitmemek, biraz da bu duruşa bağlıdır. Erkekleşiriz! Dik durmak, her olayın altından tek başına kalkabilmek, acil durumlarda soğukkanlı olmayı başarmak ve butun kararları yalnız almak gibi sorumluluklarımız var.
Aslına bakarsanız, hepimizin icin pek cok kadın yaşıyor. Dışarıya gosterdiğimiz yuzumuz olan kadın, gercekten guvendiğimiz ve sevildiğimiz bir adamın yanında ortaya cıkan kadın, iş yerindeki sert ve otoriter kadın, ailemizle birlikteyken ortaya cıkan kadın, bu kadınların hepsi icimizde var. Fakat hayatın getirdikleri yuzunden bazen birkacını geri plana itmek zorunda kalıyoruz.
Bence bilincaltında kandırılmak korkusu yatıyor. Hele bir de, aşkın bıraktığı yaralar arasında ihanet varsa, bu korku daha da percinleniyor. Birisinin bizi aptal yerine koymasındansa, yalnızlığı tercih ediyoruz.
Bu noktaya da boşuna gelinmiyor aslında. Bu tarz kadınların hayat hikayelerine şoyle bir goz atsanız, hepsinde buyuk ve ağır darbeler fark edersiniz. Kabuk bağlamış yaraların, gece yarılarında kan sızdırdığı kalpler, kendinden bile kacmayı becerir. Bu kadınları ağlarken zor gorurusunuz. Gozyaşlarını saklamayı, gururla eş tutan kadınlar; oyle bir gun gelir ki, ağlamayı da unuturlar.
Bir kadın, aslında cok kadındır. Dışarıya hangi maskeyle cıkmış olursa olsun, icinde hem kucuk bir kız cocuğu, hem seksi ve vamp bir kadın uyuyordur. Baktığınız kadında ne gorebildiğiniz, sizin yeteneğinizdir. Bir kadını anlamak, sahip olmak ve onu yaşayabilmek icin, oncelikle duvarın arkasına bakmayı oğrenmiş olmanız gerekir.
Bizler, yani ağlamayı unutmuş kadınlar; icimizde buyuk sevdalar biriktiririz. İsteriz ki, bir prens gelsin, ustumuze yığılmış tozu toprağı silkeleyip, ışıldayan kalbimizi ortaya cıkarsın. O zaman herkesten fazla ve buyuk severiz. İşte o zaman aşk nasıl yaşanır, nasıl sevilir, kadın olmak nasıl olur gosteririz ama ne o prens gelir, ne de biz gelenin prens olduğunu anlayacak kadar guven duyup, el uzatabiliriz…
Kaynak
Hoş bir yazı.
__________________