Uzman Klinik Psikolog Ayşegul Denizci, kadın erkek ilişkileri uzerine soruları yanıtlıyor.
Biz kadınların en temel sorunu nedir?
Modernleşme sureci icerisinde kadın ve erkek arasındaki cinsel ayrımcılık her ne kadar dengeye doğru gidiyorsa, kadının sosyal hayata, iş hayatına aktif katılımıyla kişisel gelişimi ile ailenin dışındaki dunyayı kavrayışı artıyor ve erkek egemen olan alanlarda kadınların egemenliği artıyorsa da sorun devam ediyor. Kulturel olarak yetiştirilişten itibaren kadın cinselliği surekli bastırıldığından, erkek cinselliği surekli yukseltildiğinden buyuk bir asimilasyon yaşanıyor ve ne kadın ne de erkek bunu bir turlu aşamıyor, buluşma olmuyor. İlişkilerin catırdamasındaki en temel neden bu...
Evliliğin insan doğasına aykırı olduğu doğru mu?
Buna asla inanmıyorum. Evlilik denilen şey hukuksal mekanizma değildir. Hukuk yapalım diye mi imza atıyoruz? Hukuk ancak boşanırken aklımıza geliyor. Biz guzel hayallerle, dışardaki can pazarına karşı dayanışma icin birliktelik oluşturuyoruz. Ancak cok ekolojik olan bir şeye ihanet ettiğimiz icin evlilikler yıkılıyor.
Mutlu kadınlar olmak icin ne yapmalı?
Kadın kendine ihanet etmesin yeter. Bunun icin de oncelikle bir ilişkiden neler beklediğini kendine sorması gerekiyor; "Bu ilişkiye neden ihtiyacın var, ona bir daha bak. Sen yaşadıklarından, paylaşımlardan memnun olmak istiyorsun; hakaret edilmek, bastırılmak, yok sayılmak, şiddete, tacize uğramak değil... Calışıyorsun, paranı kazanıyorsun, bircok alanda erkeklerden daha fazla para kazanıyorsun, o halde hic kimseye ihtiyacın yok." Ancak ozgurleşmenin bedelinin yalnızlık olduğunu da unutmamak gerekiyor.
Evlenmek isteyen taraf gercekten hep kadınlar mı?
Bu soylem erkeğin işine geliyor. Hicbir adamla evlenmeyin bakalım ne olacak? 30 yıl once adamlar kızların peşinden nasıl koşardı? Nasıl liselerin kapı onlerinde beklerlerdi değil mi? Ve şimdi nasıl ferahladılar... Bu nasıl mı oldu? Kadının kendine ihanet etmesi ile oldu. Erkekler de şimdi beş tane sevgilim olur, cocuğa da bakmam, gel yapış bana diyebiliyorlar. Butun bu adamlar işte bu hezeyanlı kadını tarif ediyorlar. Eğer insan kendi gercekliğinin farkında değilse hezeyana duşer, cunku kendi cığlığını kendi bile duymuyordur. Bu durumdaki kadın hep daha yuksek bağırıyor, her şeyi kontrol etmeye calışıyor cunku hicbir şeye hakim olmadığını duşunuyor. Bircok kadının her şeyi kontrol etme cabası da buradan kaynaklanıyor. Kadının kendi ekolojisine bakması, 'Hep veriyorsun ey kadın, titre ve kendine gel' demesi gerekiyor.
Bir de annelik sorumluluğu var...
Modern kadının işi cok zor... İcerde de dışarda da calışacak, hem de iyi anne olacak. Ama boyle bir dunya yok. Kadın cocuk doğurduktan sonra hala stres alt›nda para kazanmaya calışıyorsa o zaman o adamla ilişkisinde bir problem vardır. Babanın gorevi gecinebilecek parayı kazanıp getirmek ve maddi yuku daha fazla yuklenmektir. Kadın da erkeği, dışarıdaki can pazarından para kazanıp getirmesi icin destekler. Bu aşamada erkeğin de kendisini saf dışı bırakılmış hissetmemesi gerekiyor. Aldatma yoktur dediğimiz yer de burası. Adam gideyim de aldatayım demiyor, saf dışı bırakıldığı, dışarda kaldığı icin gidiyor
Kaynak
__________________