Kadınlar olarak bizim cilemiz bitmez. Bunlardan en onemlisi de şuphesiz kuaforde gecirdiğimiz zamanlar. İnsanın kendini iyi hissetmek icin gittiği bir yer bu kadar acı cektirici olabilir mi? Bazen oluyor işte... Biz kadınların kuaforde yaşadığı cilelerden sadece bir kısmı icin şoyle buyrun.

1. Uclarından aldırmak istediğiniz saclarınız hicbir zaman ucuyla kalmaz. Tamamen kuaforun tatmin olduğu noktaya bağlıdır.



Eline makas alan kuaforun durdurulamayan bir gudusu vardır. Sen sadece kırıkları temizle dersin ama o cim bicme makinesi gibi dalar.

2. Boya yaparken adeta evinin salonunu badana yapar gidi davranan kuafor, yuzunuzde cerceve şeklinde boya izi bırakır.



Bi de onları temizlerken pamukla bastıra bastıra silmeleri yok mu? Gercek bir azap, gercek bir işkence...

3. "Doğal bi şey istiyorum, oyle duğune gider gibi olmasın" demenin hicbir faydasını goremezsiniz. Doğal dediğiniz sac, yılbaşı ağacı gibi olur.



Belli ki adamın icinde keşfedilmeyi bekleyen bir guzel sanatlar tutkusu var. Biz de bu hevese kurban gidiyoruz buyuk ihtimalle, başka bir acıklaması yok.

4. Kaş aldırdıktan sonra bir yere gitmeniz neredeyse imkansızdır. İple capraz bir şekilde alınan kaşlar, alnınızı kıpkırmızı yapmadan bırakmaz.



Burdan yetkililere sesleniyoruz: Bu işe artık başka bir formul bulunsun. Kaşlı kadınlar olarak mağduruz!

5. İster bi' unlunun fotoğrafını alın gidin, ister burgulu sac kataloğundan istediğiniz rengi gosterin; sonuc tamamen Allahla sizin aranızda...



"Bu rengi yapamayız" diyen kuafor sayısı bir elin parmaklarını gecmez. Başarma calışmaları sırasındaki hırsın kurbanı siz olursunuz. ("Valla benim kuaforum tam istediğim gibi yapıyor" diyenleri yorumlarda gormek isteriz.)

6. Mecburen beklediğiniz sırada baktığınız dergiler "Ne hayatlar yaşanıyor, vay anasını" dedirtir, sinir katsayınız bir anda zirve yapar.



Sen orada "Bu ay sac boyatttığım icin ancak onumuzdeki ay kıyma alabilirim" diye hesap yapıyorsun ama onundeki dergide "Unlu sanatcı elmas yuzuğuyle birlikte Mikonos'da tatil yapıyor" yazıyor. İşte bunlar hep sınav...

7. "Sen boyayı nerde yaptırdın?" şeklinde gelen soruyla bir de kuafor tribi yersiniz; durduk yere gerim gerim gerilirsiniz.



Bunun formulunu ben buldum ya. "Şehir dışındaydım bir suredir" diyeceksiniz ya da "Kendim boyadım" diyeceksiniz. Yoksa kuaforler kendilerini ihanete uğramış zannediyor.

8. Hic ummadığınız anda "Senin saclarına biraz ışıltı atalım aralara" teklifiyle kem kum etmeye başlamanız ise normaldir.



Belki benim param yok? Belki canım ışıltısız sac istiyor? İlla bi' insanın kafasını karıştıracaklar ya.

9. Arada derede bir de pahalı sac bakım urunlerini iteklemeye calışırlar ki aman aman, evlerden ırak!



İnsan hem almak istiyor hem de alamayacak durumda oluyor. İşte o an icinden "Acaba benim kendime saygım yok mu?" diye duşunuyor.

10. Fırcayla fon cekilirken makinenin sıcağı bir anda beyin kıvrımlarınıza kadar nufuz eder.



"Sonucta her şey sacım guzel olsun diye ehe ehe (((" diye duşunup kendinizi sakinleştirdiğinizi biliyorum, ben de oyle yapıyorum.

11. "Biraz hareketli olsun" talebiniz, kuaforun "Maşa yapalım o zaman... Yok yok kırık fon yapalım" ikilemi arasında gidip gelir.



İkisinin ortası bir cozum galiba dunya uzerinde mevcut değil. Halbuki biz istiyoruz ki şoyle normal, hafif bir dalga olsun. Yok illa maşa olacak!

12. Her şey bittikten sonra kuaforun sizi sinek olduruyormuş gibi sac spreyiyle etkisiz hale getirmesi ise gecici nefes alma problemine yol acar.



O kadar seviyorlar ki sprey sıkmayı aman Allahım! Nasıl da abanıyorlar. Bi de bazıları cok kotu kokuyo ya ufffff. Eve gider gitmez sacını yıkamak istiyorsun.

13. Kasaya gidip "Borcum ne kadar?" diye sorduktan sonra artık hicbir şey eskisi gibi olmaz. Gecmiş olsun...



Hele birden fazla işlem yaptırdıysanız artık ay başına kadar evdeki koltukları kemirerek karnınızı doyurabilirsiniz demektir.
Sıhhatler olsun hanımlar...

onedio

__________________