Ali İmran suresinin meali
Ali imran suresinin anlamı
Ali imran suresi


Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla

Elif, Lam, Mim.
Allah... O'ndan başka İlah yoktur. Diridir, Kaimdir.
O, sana Kitabı hak ve kendinden oncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat'ı ve İncil'i de indirmişti.
Bundan (Kurandan) once (onlar) insanlar icin bir hidayet idiler. Doğruyu yanlıştan ayıran (Furkan)ı da indirdi. Gercek şu ki, Allah'ın ayetlerini inkar edenler icin şiddetli bir azap vardır. Allah gucludur, intikam alıcıdır.
Şuphesiz, yerde ve gokte Allah'a hicbir şey gizli kalmaz.
Dol yataklarında size dilediği gibi suret veren O'dur. O'ndan başka İlah yoktur; ustun ve guclu olandır, hukum ve hikmet sahibidir.
Sana Kitabı indiren O'dur. Ondan, Kitabın anası (temeli) olan bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise muteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne cıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak icin ondan muteşabih olanına uyarlar. Oysa onun tevilini Allah'tan başkası bilmez. İlimde derinleşenler ise: "Biz ona inandık, tumu Rabbimiz'in Katındandır" derler. Temiz akıl sahiplerinden başkası oğut alıp-duşunmez.
"Rabbimiz, bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi kaydırma ve Katından bize bir rahmet bağışla. Şuphesiz, bağışı en cok olan Sensin Sen."
"Rabbimiz, kendisinde şuphe olmayan bir gunde insanları gercekten Sen toplayacaksın. Doğrusu Allah, va'dinden cayıp-donmez."
Şuphesiz inkar edenler, onların malları da, cocukları da kendilerine Allah'tan (gelecek azaba karşı) hicbir şey kazandırmaz. Ve onlar ateşin yakıtıdırlar.
Tıpkı Firavun ailesi ve onlardan oncekilerin gidiş tarzı gibi. Ayetlerimizi yalanladılar, boylece Allah gunahları nedeniyle onları yakalayıverdi. Allah, (cezayla) sonuclandırması pek şiddetli olandır.
İnkar edenlere de ki: "Yakında yenilgiye uğratılacaksınız ve toplanıp cehenneme suruleceksiniz." Ne kotu yataktır o.
Karşı karşıya gelen iki toplulukta, sizin icin andolsun bir ayet (ibret) vardır. Bir topluluk, Allah yolunda carpışıyordu, diğeri ise kafirdi ki goz gormesiyle karşılarındakini kendilerinin iki katı goruyorlardı. İşte Allah, dilediğini yardımıyla destekler. Şuphesiz bunda, basiret sahipleri icin gercekten bir ibret vardır.
Kadınlara, oğullara, kantar kantar yığılmış altın ve gumuşe, salma guzel atlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu şehvet insanlara 'suslu ve cekici' kılındı. Bunlar, dunya hayatının metaıdır. Asıl varılacak guzel yer Allah Katında olandır.
De ki: "Size bundan daha hayırlısını bildireyim mi? Korkup sakınanlar icin Rablerinin Katında, icinde temelli kalacakları, altından ırmaklar akan cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır. Allah, kulları hakkıyla gorendir."
Onlar: "Rabbimiz şuphesiz biz iman ettik, artık bizim gunahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;
Sabredenler, doğru olanlar, gonulden boyun eğenler, infak edenler ve 'seher vakitlerinde' bağışlanma dileyenlerdir.
Allah, gercekten Kendisi'nden başka İlah olmadığına şahitlik etti; melekler ve ilim sahipleri de O'ndan başka İlah olmadığına adaletle şahitlik ettiler. Aziz ve Hakim olan O'ndan başka İlah yoktur.
Hic şuphesiz din, Allah Katında İslam'dır. Kitap verilenler, ancak kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki "kıskanclık ve hakka başkaldırma" (bağy) yuzunden ayrılığa duştuler. Kim Allah'ın ayetlerini inkar ederse, (bilsin ki) gercekten Allah, hesabı pek cabuk gorendir.
Eğer seninle cekişip-tartışırlarsa, de ki: "Ben, bana uyanlarla birlikte, kendimi Allah'a teslim ettim." Ve kitap verilenlerle ummilere de ki: "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim oldularsa, gercekten hidayete ermişlerdir. Fakat yuz cevirdilerse, artık sana duşen yalnızca tebliğ(etmek)dir. Allah, kulları hakkıyla gorendir.
Allah'ın ayetlerini inkar edenler, peygamberleri haksız yere oldurenler ve insanlardan adaleti emredenleri oldurenler; işte onlara acıklı bir azabı mujdele.
Onlar, yaptıkları dunyada ve ahirette boşa gitmiş olanlardır. Ve onların yardımcıları yoktur.
Kendilerine kitaptan bir pay verilenleri gormedin mi? Aralarında Allah'ın kitabı hukmetsin diye cağrılıyorlar da, onlardan bir bolumu yuz ceviriyor. Onlar, işte boyle arka donenlerdir.
Bu, onların: "Ateş bize sayılı gunler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya duşurmuştur.
Artık onları, kendisinde şuphe olmayan bir gun topladığımızda ve her bir nefse -haksızlığa uğratılmaksızın- kazandığı tam olarak odendiğinde nasıl olacak?
De ki: "Ey mulkun sahibi Allah'ım, dilediğine mulku verirsin ve dilediğinden mulku cekip-alırsın, dilediğini aziz kılar, dilediğini alcaltırsın; hayır Senin elindedir. Gercekten Sen, herşeye guc yetirensin."
"Geceyi gunduze bağlayıp-katarsın, gunduzu de geceye bağlayıp-katarsın; diriyi oluden cıkarırsın, oluyu de diriden cıkarırsın. Sen, dilediğine hesapsız rızık verirsin."
Mu'minler, mu'minleri bırakıp da kafirleri veliler edinmesinler. Kim boyle yaparsa, Allah'tan hicbir şey (yardım) yoktur. Ancak onlardan korunma gayesiyle sakınma(nız) başka. Allah, sizi Kendisi'nden sakındırır. Varış Allah'adır.
De ki: "Sinelerinizde olanı -gizleseniz de, acığa vursanız da- Allah bilir. Ve goklerde olanı da, yerde olanı da bilir. Allah, herşeye guc yetirendir."
Her bir nefsin hayırdan yaptıklarını hazır bulduğu ve her ne kotuluk işlediyse onunla kendisi arasında uzak bir mesafe olmasını istediği o gunu (duşunun). Allah, sizi Kendisi'nden sakındırır. Allah, kullarına karşı şefkatli olandır.
De ki: "Eğer siz Allah'ı seviyorsanız bana uyun; Allah da sizi sevsin ve gunahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayandır, esirgeyendir."
De ki: "Allah'a ve elcisine itaat edin." Eğer yuz cevirirlerse şuphesiz Allah, kafirleri sevmez.
Gercek şu ki, Allah, Adem'i, Nuh'u, İbrahim ailesini ve İmran ailesini alemler uzerine secti;
Onlar birbirlerinden (tureme tek) bir zurriyettir. Allah işitendir, bilendir.
Hani İmran'ın karısı: "Rabbim, karnımda olanı, 'her turlu bağımlılıktan ozgurluğe kavuşturulmuş olarak' Sana adadım, benden kabul et. Şuphesiz işiten bilen Sensin Sen" demişti.
Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: "Rabbim, doğrusu bir kız (cocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o taşa tutulmuş (kovulmuş) şeytandan Sana sığındırırım."
Bunun uzerine Rabbi onu guzel bir kabulle kabul etti ve onu guzel bir bitki gibi yetiştirdi. Zekeriya'yı ondan sorumlu kıldı. Zekeriya her ne zaman mihraba girdiyse, yanında bir yiyecek buldu: "Meryem, bu sana nereden geldi?" deyince, "Bu, Allah Katındandır. Şuphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir" dedi.
Orada Zekeriya Rabbine dua etti: "Rabbim, bana Katından tertemiz bir soy armağan et. Doğrusu Sen, duaları işitensin" dedi.
O mihrapta namaz kılarken, melekler ona seslendi: "Allah, sana Yahya'yı mujdeler. O, Allah'tan olan bir kelimeyi (İsa'yı) doğrulayan, efendi, iffetli ve salihlerden bir peygamberdir."
Dedi ki: "Rabbim, bana gercekten ihtiyarlık ulaşmışken ve karım da kısırken nasıl bir oğlum olabilir?" "Boyledir" dedi, "Allah dilediğini yapar."
(Zekeriya) "Rabbim, bana bir alamet (ayet) ver." dedi. "Sana alamet, işaretleşme dışında, insanlarla uc gun konuşmamandır. Rabbini cokca zikret ve akşam sabah Onu tesbih et." dedi.
Hani melekler: "Meryem, şuphesiz Allah seni secti, seni arındırdı ve alemlerin kadınlarına ustun kıldı," demişti.
"Meryem, Rabbine gonulden itaatte bulun, secde et ve ruku edenlerle birlikte ruku et."
Bunlar, gayb haberlerindendir; bunları sana vahyediyoruz. Onlardan hangisi Meryem'i sorumluluğuna alacak diye kalemleriyle kur'a atarlarken sen yanlarında değildin; cekişirlerken de yanlarında değildin.
Hani melekler, dediler ki: "Meryem, doğrusu Allah Kendinden bir kelimeyi sana mujdelemektedir. Onun adı Meryem oğlu İsa Mesih'tir. O, dunyada ve ahirette 'seckin, onurlu, saygındır' ve (Allah'a) yakın kılınanlardandır."
"Beşikte de, yetişkinliğinde de insanlarla konuşacaktır. Ve O salihlerdendir."
"Rabbim, bana bir beşer dokunmamışken, nasıl bir cocuğum olabilir?" dedi. (Fakat) Allah neyi dilerse yaratır. Bir işin olmasına karar verirse, yalnızca ona "ol" der, o da hemen oluverir."
"Ona Kitabı, hikmeti, Tevratı ve İncili oğretecek."
İsrailoğullarına elci kılacak. (O, İsrailoğullarına şoyle diyecek "Gercek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size camurdan kuş biciminde bir şey oluşturur, icine ufururum, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kor olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve oluyu diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şuphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin icin kesin bir ayet vardır."
"Benden onceki Tevrat'ı doğrulamak ve size haram kılınan bazı şeyleri helal kılmak uzere size Rabbinizden bir ayetle geldim. Artık Allah'tan korkup bana itaat edin."
"Gercekten Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. Oyleyse O'na ibadet edin. Dosdoğru olan yol işte budur."
Nitekim İsa, onlarda inkarı sezince, dedi ki: "Allah icin bana yardım edecekler kimdir?" Havariler: "Allah'ın yardımcıları biziz; biz Allah'a inandık, bizim gercekten Muslumanlar olduğumuza şahid ol" dediler.
"Rabbimiz, biz indirdiğine inandık ve elciye uyduk. Boylece bizi şahidlerle beraber yaz."
Onlar (inanmayanlar) bir duzen kurdular. Allah da (buna karşılık) bir duzen kurdu. Allah, duzen kurucuların en hayırlısıdır.
Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yukselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların ustune gecireceğim. Sonra donuşunuz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa duştuğunuz şeyde aranızda Ben hukmedeceğim."
"İnkar edenleri ise, dunyada ve ahirette şiddetli bir azapla azaplandıracağım. Onların hic yardımcıları yoktur."
"İman edip salih amellerde bulunanların ecirleri eksiksiz odenecektir. Allah, zalim olanları sevmez."
Bunları Biz sana ayetlerden ve hikmetli zikirden (Kur'an'dan) okuyoruz.
Şuphesiz, Allah Katında İsa'nın durumu, Adem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra ona "ol" demesiyle o da hemen oluverdi.
Gercek, Rabbinden (gelen)dir. Oyleyse kuşkuya kapılanlardan olma.
Artık sana gelen bunca ilimden sonra, onun hakkında seninle 'cekişip-tartışmalara girişirlerse' de ki: "Gelin, oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi cağıralım; sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah'ın lanetini yalan soyleyenlerin ustune kılalım."
Şuphesiz bu, gercek bir olayın haberidir. Allah'tan başka İlah yoktur. Ve şuphesiz Allah, ustun ve guclu olandır, hukum ve hikmet sahibidir.
Eğer yuz cevirirlerse elbette Allah, fesat cıkaranları bilir.
De ki: "Ey Kitap Ehli, bizimle sizin aranızda muşterek (olan) bir kelimeye (tevhide) gelin. Allah'tan başkasına kulluk etmeyelim, O'na hicbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah'ı bırakıp bir kısmımız (diğer) bir kısmımızı Rabler edinmeyelim." Eğer yine yuz cevirirlerse, deyin ki: "Şahid olun, biz gercekten Muslumanlarız."
"Ey Kitap Ehli, İbrahim konusunda ne diye cekişip tartışıyorsunuz? Tevrat da, İncil de ancak ondan sonra indirilmiştir. Yine de akıl erdirmeyecek misiniz?"
İşte sizler boylesiniz; (diyelim ki) hakkında bilginiz olan şeyde tartıştınız, ama hic bilginiz olmayan bir konuda ne diye tartışıp-duruyorsunuz? Oysa Allah bilir, sizler bilmezsiniz.
İbrahim, ne Yahudi idi, ne de Hıristiyandı: ancak, O hanif (muvahhid) bir Muslumandı, muşriklerden de değildi.
Doğrusu, insanların İbrahim'e en yakın olanı, ona uyanlar ve bu peygamber ile iman edenlerdir. Allah, mu'minlerin velisidir.
Kitap Ehlinden bir grup, sizi şaşırtıp saptırmayı arzuladı; fakat onlar ancak kendi nefislerini şaşırtıp-saptırırlar da şuuruna varmazlar.
Ey Kitap Ehli, siz şahid olup dururken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?
Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile ortuyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?
Kitap Ehlinden bir bolumu, dedi ki: "İman edenlere inene gunduzun başlangıcında inanın, bitiminde ise inkar edin. Belki onlar da donerler."
"Ve sizin dininize uyanlardan başkasına inanıp guvenmeyin." De ki: "Şuphesiz doğru yol Allah'ın dosdoğru yoludur. Size verilenin bir benzeri birine (İslam peygamberine) veriliyor ya da Rabbinizin Katında onlar (Muslumanlar) size karşı deliller getiriyorlar, diye mi (bu telaşınız?) De ki: "Şuphesiz 'lutuf ve ihsan (fazl)' Allah'ın elindedir, onu dilediğine verir. Allah (rahmeti) geniş olandır, bilendir."
O, kime dilerse rahmetini tahsis eder, Allah buyuk 'lutuf ve ihsan (fazl)' sahibidir.
Kitap Ehlinden oylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; oylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkca onu sana odemez. Bu onların "ummiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda uzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerceği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan soylemektedirler.
Hayır; kim ahdine vefa eder ve sakınırsa şuphesiz Allah da sakınanları sever.
Allah'ın ahdini ve yeminlerini az bir değere karşılık satanlar... İşte onlar; onlar icin ahirette hicbir pay yoktur, kıyamet gununde Allah onlarla konuşmaz, onları gozetmez ve onları arındırmaz. Ve onlar icin acı bir azap vardır.
Onlardan oyleleri vardır ki, dillerini kitaba doğru eğip bukerler, siz onu (bu okur gorunduklerini) kitaptan sanasınız diye. Oysa o kitaptan değildir. "Bu Allah Katındandır" derler. Oysa o, Allah Katından değildir. Kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı (boyle) yalan soylerler.
Beşerden hic kimsenin, Allah kendisine kitabı, hukmu ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah'ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Oğrettiğiniz ve ders verdiğiniz kitaba gore Rabbaniler olunuz (deme gorevindedir.)
O, melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz, Musluman olduktan sonra, size kufru mu emredecek?
Hani Allah peygamberlerden 'kesin bir soz (misak)' almıştı: "Andolsun size kitap ve hikmetten verip sonra size beraberinizdekini doğrulayan bir elci geldiğinde, ona kesin olarak iman edecek ve ona yardımda bulunacaksınız." Demişti ki: "Bunu ikrar ettiniz ve bu ağır yukumu aldınız mı?" Onlar: "İkrar ettik" demişlerdi de "Oyleyse şahid olun, Ben de sizinle birlikte şahid olanlardanım" demişti.
Artık kim bundan sonra yuz cevirirse, onlar fasık olanlardır.
Peki onlar, Allah'ın dininden başka bir din mi arıyorlar? Oysa goklerde ve yerde her ne varsa -istese de, istemese de- O'na teslim olmuştur ve O'na dondurulmektedirler.
De ki: "Biz Allah'a, bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilene, Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rablerinden verilenlere iman ettik. Onlardan hicbiri arasında ayrılık gozetmeyiz. Ve biz O'na teslim olmuşlarız."
Kim İslam'dan başka bir din ararsa asla ondan kabul edilmez. O, ahirette de kayba uğrayanlardandır.
Kendilerine apacık belgeler geldiği ve elcinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra kufre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez.
İşte bunların cezası, Allah'ın meleklerin ve butun insanların lanetlerinin uzerine olmasıdır.
İcinde temelli kalıcıdırlar. Onların azabı hafifletilmez ve onlar gozetilmezler.
Ancak bundan sonra tevbe edenler, 'salih olarak davrananlar' başka. Cunku Allah, gercekten bağışlayandır, esirgeyendir.
Doğrusu, imanlarından sonra inkar edenler, sonra inkarlarını arttıranlar; bunların tevbeleri kesinlikle kabul edilmez. İşte bunlar, sapıkların ta kendileridir.
Şuphesiz kufredip kafir olarak olenler, bunların hicbirisinden, yeryuzu dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar icin acı bir azap vardır ve onların yardımcıları yoktur.
Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla iyiliğe eremezsiniz. Her ne infak ederseniz, şuphesiz Allah onu bilir.
Tevrat indirilmeden evvel, İsrail'in kendine haram kıldıklarından başka, İsrailoğullarına butun yiyecekler helal idi. De ki: "Şu halde eğer doğruysanız, Tevrat'ı getirin de onu okuyun".
Artık bundan sonra kim Allah'a karşı yalan uydurup iftira duzerse, işte onlar, zalim olanlardır.
De ki: "Allah doğru soyledi. Oyleyse Allah'ı bir tanıyan (Hanif)ler olarak İbrahim'in dinine uyun. O, muşriklerden değildi."
Gercek şu ki, insanlar icin ilk kurulan Ev, Bekke (Mekke) de, o, kutlu ve butun insanlar (alemler) icin hidayet olan (Ka'be)dir.
Orada apacık ayetler (ve) İbrahim'in makamı vardır. Kim oraya girerse o guvenliktedir. Ona bir yol bulup guc yetirenlerin Ev'i haccetmesi Allah'ın insanlar uzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şuphesiz, Allah alemlere karşı muhtac olmayandır.
De ki: "Ey Kitap Ehli, Allah yaptıklarınıza şahid iken, ne diye Allah'ın ayetlerini inkar ediyorsunuz?"
De ki: "Ey Kitap Ehli, sizler şahidler olduğunuz halde, ne diye iman edenleri Allah yolundan -onda bir carpıklık bulmaya yeltenerek- cevirmeye calışıyorsunuz? Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir."
Ey iman edenler, eğer kendilerine kitap verilenlerden herhangi bir gruba boyun eğecek olursanız, sizi imanınızdan sonra tekrar kufre dondururler.
Allah'ın ayetleri size okunuyorken ve O'nun elcisi icinizdeyken nasıl oluyor da inkar ediyorsunuz? Kim Allah'a sımsıkı tutunursa, artık elbette o, dosdoğru olan bir yola iletilmiştir.
Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa oylece korkup-sakının ve siz, ancak Musluman olmaktan başka (bir din ve tutum uzerinde) olmeyin. Ali Imran Suresi

Allah'ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah'ın sizin uzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani siz duşmanlar idiniz. O, kalplerinizin arasını uzlaştırıp-ısındırdı ve siz O'nun nimetiyle kardeşler olarak sabahladınız. Yine siz, tam ateş cukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini boyle acıklar.
Sizden; hayra cağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kotulukten (munkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır.
Kendilerine apacık belgeler geldikten sonra, parcalanıp ayrılan ve anlaşmazlığa duşenler gibi olmayın. İşte onlar icin buyuk bir azap vardır.
Bazı yuzlerin ağaracağı, bazı yuzlerin de kararacağı gun... Yuzleri kapkara-kesilecek olanlara: "İmanınızdan sonra inkar ettiniz, oyle mi? Oyleyse inkar etmenize karşılık olarak azabı tadın (denilir).
Yuzleri ağaranlar ise, artık onlar Allah'ın rahmeti icindedirler, icinde de temelli kalacaklardır.
Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah, alemlere zulum isteyen değildir.
Goklerde ve yerde olanlar Allah'ındır ve (butun) işler Allah'a dondurulur.
Siz, insanlar icin cıkarılmış hayırlı bir ummetsiniz; maruf (iyi ve İslam'a uygun) olanı emreder, munker olandan sakındırır ve Allah'a iman edersiniz. Kitap Ehli de inanmış olsaydı, elbette kendileri icin hayırlı olurdu. İclerinden iman edenler vardır, fakat coğunluğu fıska sapanlardır.
Onlar size ezadan başka kesinlikle bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa size arkalarını donup kacarlar. Sonra kendilerine yardım da edilmez.
Her nerede bulunurlarsa bulunsunlar -Allah'ın ipine ve insanların ipine (ahdine) sığınanlar başka- onlara zillet (zorluk damgası) vurulmuştur. Onlar, Allah'tan bir gazaba uğradılar da uzerlerine aşağılanma (damgası) vuruldu. Bu, Allah'ın ayetlerini inkar etmeleri ve peygamberleri haksız yere oldurmeleri nedeniyledir. (Yine) Bu, isyan etmeleri ve haddi aşmaları dolayısıyladır.
Onların hepsi bir değildir. Kitap Ehli'nden bir topluluk vardır ki, gece vaktinde ayakta durup Allah'ın ayetlerini okuyarak secdeye kapanırlar.
Bunlar, Allah'a ve ahiret gunune iman eder, maruf olanı emreder, munker olandan sakındırır ve hayırlarda yarışırlar. İşte bunlar salih olanlardandır.
Onlar hayırdan her ne yaparlarsa, elbette ondan yoksun bırakılmazlar. Allah, muttakileri bilendir.
Gercekten inkar edenlerin ise, ne malları, ne cocukları, onlara Allah'tan yana bir şey sağlayamaz. İşte onlar, ateşin halkıdırlar, onda temelli olarak kalacaklardır.
Onların bu dunya hayatındaki harcamaları kendi nefislerine zulmetmiş olan bir kavmin ekinine isabet eden kavurucu soğukluktaki bir ruzgara benzer ki onu (ekini) helak etmiştir. Allah, onlara zulmetmedi, fakat onlar kendi nefislerine zulmetmektedirler.
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kotuluk ve zarar vermeye calışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve duşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha buyuktur. Size ayetlerimizi acıkladık; belki akıl erdirirsiniz.
Sizler, işte boylesiniz; onları seversiniz, oysa onlar sizi sevmezler. Siz kitabın tumune inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında "inandık" derler, kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve ofkelerinden dolayı parmak uclarını ısırırlar. De ki: "Kin ve ofkenizle olun." Şuphesiz Allah, sinelerin ozunde saklı duranı bilendir.
Size bir iyilik dokununca tasalanırlar, size bir kotuluk isabet ettiğindeyse buna sevinirler. Eğer siz sabreder ve sakınırsanız, onların 'hileli duzenleri' size hicbir zarar veremez. Şuphesiz, Allah, yapmakta olduklarını kuşatandır.
Hani sen, mu'minleri savaşmak icin elverişli yerlere yerleştirmek icin evinden erkenden ayrılmıştın. Allah işitendir, bilendir.
O zaman sizden iki grup, neredeyse 'cozulup geri cekilmek' istemişti. Oysa Allah onların (Velisi) yardımcısıydı. Artık mu'minler, yalnızca Allah'a tevekkul etmelidir.
Andolsun, siz gucsuz iken Allah size Bedir'de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah'tan sakının, O'na şukredebilesiniz.
Sen mu'minlere: "Rabbinizin size meleklerden indirilmiş uc bin kişiyle yardım-iletmesi size yetmez mi?" diyordun.
Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden ustunuze cullanıverirlerse, Rabbiniz size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
Allah bunu (yardımı) size ancak bir mujde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. 'Yardım ve zafer (nusret) ancak ustun ve guclu, hukum ve hikmet sahibi olan Allah'ın Katındandır.
(Ki bununla) İnkar edenlerin onde gelenlerinden bir kısmını kessin (helak etsin) ya da 'umutları suya duşmuşler olarak onları' tepesi aşağı getirsin de geri donup gitsinler.'
(Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azaplandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve gorev) yoktur.
Goklerde ve yerde olanların tumu Allah'ındır. Kimi dilerse bağışlar, kimi dilerse azaplandırır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
Ey iman edenler, faizi kat kat artırılmış olarak yemeyin. Ve Allah'tan sakının, umulur ki kurtulursunuz.
Ve kafirler icin hazırlanmış olan ateşten sakının.
Allah'a ve elcisine itaat edin, ki merhamet olunasınız.
Rabbinizden olan mağfiret ve eni goklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak icin) yarışın; o, muttakiler icin hazırlanmıştır.
Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, ofkelerini yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)gecenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.
Ve 'cirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen gunahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka gunahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kotu şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir.
İşte bunların karşılığı, Rablerinden bağışlanma ve icinde ebedi kalacakları, altından ırmaklar akan cennetlerdir. (Boyle) Yapıp-edenlere ne guzel bir karşılık (ecir var).
Gercek şu ki, sizden once nice sunnetler gelip-gecmiştir. Bundan dolayı yeryuzunde gezip-dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonuc nasıl oldu bir gorun.
Bu (Kur'an) insanlar icin bir beyan sakınanlar icin de bir hidayet ve oğuttur.
Gevşemeyin, uzulmeyin; eğer (gercekten) iman etmişseniz en ustun olan sizlersiniz.
Eğer bir yara aldıysanız, o kavme de benzeri bir yara değmiştir. İşte o gunleri Biz onları insanlar arasında devrettirip dururuz. Bu, Allah'ın iman edenleri belirtip-ayırması ve sizden şahidler (veya şehidler) edinmesi icindir. Allah, zulmedenleri sevmez;
(Yine bu) Allah'ın, iman edenleri arındırması ve inkar edenleri yok etmesi icindir.
Yoksa siz, Allah, icinizden cihad edenleri belirtip-ayırt etmeden ve sabredenleri de belirtip-ayırt etmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?
Andolsun, siz onunla karşılaşmadan once olumu temenni ediyordunuz. İşte onu gordunuz, ama bakıp duruyorsunuz.
Muhammed, yalnızca bir elcidir. Ondan once nice elciler gelip-gecmiştir. Şimdi O olurse ya da oldurulurse, siz topuklarınız uzerinde gerisin geriye mi doneceksiniz? İki topuğu uzerinde gerisin geri donen kimse, Allah'a kesinlikle zarar veremez. Allah, şukredenleri pek yakında odullendirecektir.
Allah'ın izni olmaksızın hicbir nefis icin olmek yoktur. O, suresi belirtilmiş bir yazıdır. Kim dunyanın yararını (sevabını) isterse ona ondan veririz, kim ahiret sevabını isterse ona da ondan veririz. Biz şukredenleri pek yakında odullendireceğiz.
Nice peygamberle birlikte bircok Rabbani (bilgin)ler savaşa girdiler de, Allah yolunda kendilerine isabet eden (gucluk ve mihnet)den dolayı ne gevşeklik gosterdiler, ne boyun eğdiler. Allah, sabredenleri sever.
Onların soyledikleri: "Rabbimiz, gunahlarımızı ve işimizdeki aşırılıklarımızı bağışla, ayaklarımızı (bastıkları yerde) sağlamlaştır ve bize kafirler topluluğuna karşı yardım et" demelerinden başka bir şey değildi.
Boylece Allah, dunya ve ahiret sevabının guzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever.
Ey iman edenler, eğer inkar edenlere itaat ederseniz, sizi topuklarınız uzerinde gerisin-geri cevirirler, boylece buyuk husrana uğrayanlara donersiniz.
Hayır, sizin Mevlanız Allah'tır. O, yardım edenlerin en hayırlısıdır.
Kendisi hakkında hicbir delil indirmediği şeyi Allah'a ortak koştuklarından dolayı kufredenlerin kalplerine korku salacağız. Onların barınma yerleri ateştir. Zalimlerin konaklama yeri ne kotudur.
Andolsun, Allah size verdiği sozunde sadık kaldı; siz O'nun izniyle onları kırıp-geciriyordunuz. Oyle ki sevdiğiniz (zafer)i size gosterdikten sonra, siz yılgınlık gosterdiniz, isyan ettiniz ve emir hakkında cekiştiniz. Sizden kiminiz dunyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra (Allah) denemek icin sizi ondan cevirdi. Ama (yine de) sizi bağışladı. Allah mu'minlere karşı fazl (ve ihsan) sahibi olandır.
Siz o zaman durmaksızın uzaklaşıyor, kimseye donup bakmıyordunuz. Elci de surekli sizi arkadan cağırıyordu. (Allah) Elinizden kacırdıklarınıza ve size isabet edene uzulmemeniz icin sizi kederden kedere uğrattı. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
Sonra kederin ardından uzerinize bir guvenlik (duygusu) indirdi, bir uyuklama ki, icinizden bir grubu sarıveriyordu. Bir grup da, canları derdine duşmuştu; Allah'a karşı haksız yere cahiliye zannıyla zanlara kapılarak: "Bu işten bize ne var ki?" diyorlardı. De ki: "Şuphesiz işin tumu Allah'ındır." Onlar, sana acıklamadıkları şeyi iclerinde gizli tutuyorlar, "Bu işten bize bir şey olsaydı, biz burada oldurulmezdik" diyorlar. De ki: "Evlerinizde olsaydınız da uzerlerine oldurulmesi yazılmış olanlar, yine devrilecekleri yerlere gidecekti. (Bunu) Allah, sinelerinizdekini denemek ve kalplerinizde olanı arındırmak icin (yaptı). Allah, sinelerin ozunde saklı duranı bilendir.
İki topluluğun karşı karşıya geldikleri gun, sizden geri donenleri, kazandıkları bazı şeyler dolayısıyla şeytan onların ayağını kaydırmak istemişti. Ama andolsun ki, Allah onları affetti. Şuphesiz Allah, bağışlayandır, yumuşak olandır.
Ey iman edenler, inkar edenler ile yeryuzunde gezip dolaşırken veya savaşta bulundukları sırada (olen) kardeşleri icin: "Yanımızda olsalardı, olmezlerdi, oldurulmezlerdi" diyenler gibi olmayın. Allah, bunu onların kalplerinde onulmaz bir hasret olarak kıldı. Dirilten ve olduren Allah'tır. Allah, yaptıklarınızı gorendir.
Andolsun, eğer Allah yolunda oldurulur ya da olurseniz, Allah'tan olan bir bağışlanma ve rahmet, onların butun toplamakta olduklarından daha hayırlıdır.
Andolsun, olseniz de, oldurulseniz de şuphesiz Allah'a (varıp) toplanacaksınız.
Allah'tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yurekli olsaydın onlar cevrenden dağılır giderlerdi. Oyleyse onları bağışla, onlar icin bağışlanma dile ve iş konusunda onlarla muşavere et. Eğer azmedersen artık Allah'a tevekkul et. Şuphesiz Allah, tevekkul edenleri sever.
Eğer Allah size yardım ederse, artık sizi yenilgiye uğratacak yoktur ve eğer sizi 'yapayalnız ve yardımsız' bırakacak olursa, Ondan sonra size yardım edecek kimdir? Oyleyse mu'minler, yalnızca Allah'a tevekkul etsinler.
Hicbir peygambere, emanete ihanet yaraşmaz. Kim ihanet ederse, kıyamet gunu ihanet ettiğiyle gelir. Sonra her nefis ne kazandıysa, (ona) eksiksiz olarak odenir. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
Allah'ın rızasına uyan kişi, Allah'tan bir gazaba uğrayan ve barınma yeri cehennem olan kişi gibi midir? Ne kotu barınaktır o.
Allah Katında onlar derece derecedir. Allah yaptıklarını gorendir.
Andolsun ki Allah, mu'minlere, iclerinde kendilerinden onlara bir peygamber gondermekle lutufta bulunmuştur. (Ki O) Onlara ayetlerini okuyor, onları arındırıyor ve onlara kitabı ve hikmeti oğretiyor. Ondan once ise onlar apacık bir sapıklık icindeydiler.
İki misline uğrattığınız bir musibet size isabet edince mi: "Bu nereden" dediniz? De ki: "O, sizin kendinizdendir." Şuphesiz Allah, herşeye guc yetirendir.
İki topluluğun karşı karşıya geldiği gun, size isabet eden ancak Allah'ın izniyle idi. (Bu, Allah'ın) mu'minleri ayırt etmesi;
Munafıklık yapanları da belirtmesi icindi. Onlara: "Gelin, Allah'ın yolunda savaşın ya da savunma yapın" denildiğinde, "Biz savaşmayı bilseydik elbette sizi izlerdik" dediler. O gun onlar, imandan cok kufre daha yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla soyluyorlardı. Allah, onların gizli tuttuklarını daha iyi bilir.
Onlar, kendileri oturup kardeşleri icin: "Eğer bize itaat etselerdi, oldurulmezlerdi" diyenlerdir. De ki: "Eğer doğru sozluler iseniz, olumu kendinizden savın oyleyse."
Allah yolunda oldurulenleri sakın 'oluler' saymayın. Hayır, onlar, Rableri Katında diridirler, rızıklanmaktadırlar.
Allah'ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinc icindedirler. Onlara arkalarından henuz ulaşmayanlara mujdelemeyi isterler ki, onlara hicbir korku yoktur, mahzun da olacak değillerdir.
Onlar, Allah'tan bir nimeti, bir fazlı (bolluğu) ve gercekten Allah'ın mu'minlerin ecrini boşa cıkarmadığını mujdelemektedirler.
Kendilerine yara isabet ettikten sonra, Allah ve elcisinin cağrısına icabet edenler, iclerinden iyilik yapanlar ve sakınanlar icin buyuk bir ecir vardır.
Onlar, kendilerine insanlar: "Size karşı insanlar topla(n)dılar, artık onlardan korkun" dedikleri halde imanları artanlar ve: "Allah bize yeter, O ne guzel vekildir" diyenlerdir.
Bundan dolayı, kendilerine hicbir kotuluk dokunmadan bir bolluk (fazl) ve Allah'tan bir nimetle geri donduler. Onlar, Allah'ın rızasına uydular. Allah, buyuk fazl (ve ihsan) sahibidir.
İşte bu şeytan, ancak kendi dostlarını korkutur. Siz onlardan korkmayın, eğer mu'minlerseniz, Benden korkun.
Kufurde 'buyuk caba harcayanlar' seni uzmesin. Cunku onlar, Allah'a hicbir şeyle zarar veremezler. Allah, onları ahirette pay sahibi kılmamayı ister. Onlar icin buyuk bir azap vardır.
Onlar, imana karşılık kufru satın alanlardır. Onlar, Allah'a hicbir şeyle zarar veremezler. Onlar icin acıklı bir azap vardır.
O kufre sapanlar, kendilerine tanıdığımız sureyi sakın kendileri icin hayırlı sanmasınlar, Biz onlara, ancak gunahları daha da artsın, diye sure vermekteyiz. Onlar icin aşağılatıcı bir azap vardır.
Allah, murdar olanı, temiz olandan ayırt edinceye kadar mu'minleri, sizin kendisi uzerinde bulunduğunuz durumda bırakacak değildir. Allah sizi gayb uzerine muttali kılacak değildir. Ama Allah, elcilerinden dilediğini secer. Oyleyse siz de Allah'a ve elcisine iman edin. Eğer iman eder ve sakınırsanız, sizin icin buyuk bir ecir vardır.
Allah'ın, bol ihsanından kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri icin hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır; bu, onlar icin şerdir; kıyamet gunu, cimrilik ettikleriyle tasmalandırılacaklardır. Goklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.
Andolsun; "Gercek, Allah fakirdir, biz ise zenginiz" diyenlerin sozlerini Allah işitmiştir. Onların bu sozlerini ve peygamberleri haksız yere oldurmelerini yazacağız ve: "Yakıcı olan azabı tadın" diyeceğiz.
Bu, ellerinizin onden sunduklarıdır. Allah, gercekten kullara zulmedici değildir.
"Allah bize ateşin yiyeceği bir kurban getirmedikce hicbir elciye inanmamamız konusunda and verdi," diyenlere de ki: "Şuphesiz, benden once nice elciler, apacık belgeler ve soylediklerinizle geldi; eğer, siz doğru idiyseniz, o halde onları ne diye oldurdunuz?"
Eğer seni yalanlarlarsa, senden once apacık belgeler, Zeburlar ve aydınlık kitapla gelen elcileri de yalanlamışlardır.
Her nefis olumu tadıcıdır. Kıyamet gunu elbette ecirleriniz eksiksizce odenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gercekten kurtuluşa ermiştir. Dunya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.
Andolsun, mallarınızla ve canlarınızla imtihan edileceksiniz ve sizden once kendilerine kitap verilenlerden ve şirk koşmakta olanlardan elbette cok eziyet verici (sozler) işiteceksiniz. Eğer sabreder ve sakınırsanız (bu) emirlere olan azimdendir.
Hani kitap verilenlerden: "Onu mutlaka insanlara acıklayacaksınız, onu gizlemeyeceksiniz" diye kesin soz almıştı. Fakat onlar, bunu arkalarına attılar ve ona karşılık az bir değeri satın aldılar. O aldıkları şey ne kotudur.
Getirdikleriyle sevinen ve yapmadıkları şeyler nedeniyle ovulmekten hoşlananları (kazanclı) sayma; onları azaptan kurtulmuş olarak sayma. Onlar icin acı bir azap vardır.
Goklerin ve yerin mulku Allah'ındır. Allah, herşeye guc yetirendir.
Şuphesiz goklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gunduzun art arda gelişinde temiz akıl sahipleri icin gercekten ayetler vardır.
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve goklerin ve yerin yaratılışı konusunda duşunurler. (Ve derler ki "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yucesin, bizi ateşin azabından koru."
"Rabbimiz, şuphesiz Sen kimi ateşe sokarsan, artık onu 'hor ve aşağılık' kılmışsındır; zulmedenlerin yardımcıları yoktur."
"Rabbimiz, biz: "Rabbinize iman edin" diye imana cağrıda bulunan bir cağırıcıyı işittik, hemen iman ettik. Rabbimiz, bizim gunahlarımızı bağışla, kotuluklerimizi ort ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte oldur."
"Rabbimiz, elcilerine va'dettiklerini bize ver, kıyamet gununde de bizi 'hor ve aşağılık' kılma. Şuphesiz Sen, va'dine muhalefet etmeyensin."
Nitekim Rableri onlara (dualarını kabul ederek) cevab verdi: "Şuphesiz Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa cıkarmam. Sizin kiminiz kiminizdendir. İşte, hicret edenlerin, yurtlarından surulup-cıkarılanların ve yolumda işkence gorenlerin, carpışıp oldurulenlerin, mutlaka kotuluklerini orteceğim ve onları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağım. (Bu,) Allah Katından bir karşılık (sevap)tır. (O) Allah, karşılığın (sevabın) en guzeli O'nun Katındadır."
İnkÂr edenlerin ulke ulke donup-dolaşmaları seni aldatmasın.
(Bu) Az bir yarar(lanma)dır. Sonra bunların barınma yerleri cehennemdir. Ne kotu bir yataktır o!
Ama Rablerinden korkup-sakınanlar; onlar icin Allah Katında -bir şolen olarak- altlarından ırmaklar akan -icinde ebedi kalacakları- cennetler vardır. İyilik yapanlar icin, Allah'ın Katında olanlar daha hayırlıdır.
Şuphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -Allah'a derin saygı gosterenler olarak- inananlar vardır. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şuphesiz Allah, hesabı cok cabuk gorendir.
Ey iman edenler, sabredin ve sabırda yarışın, (sınırlarda) nobetleşin. Allah'tan korkun. Umulur ki kurtulursunuz.