Tanzimat sonrasında sayılarında artış gorulen kadın şairler uzerinde ise munferit ve ciddi birkac calışmanın varlığına rağmen; kadın şairlerimizi başlangıctan itibaren ele alarak ortaya gercek bir panorama cıkaracak sistemli bir calışmanın henuz yapılmadığı aşikĂ‚rdır.
Zeynep Hatun Mihrî Hatun Ani Hatun Fıtnat Hanım LeylĂ‚ Hanım Şeref Hanım Âdile Sultan Tevhîde Hanım Feride Hanım Hatice Nakiye Hanım Sırrî Hanım Munire Hanım Fıtnat Hanım (Trabzonlu) Habibe Hanım Hasibe Maide Hanım Hatice İffet Hanım LeylĂ‚ Hanım (Saz) NigĂ‚r Hanım Makbule Leman İhsan Raif Şukûfe Nihal Halide Nusret Zorlutuna
ZEYNEP HATUN
Divan şiirinin bilinen ilk kadın şairi. 15. Yuzyılda yaşamış bir kadı kızı ve bir kadı eşi. Cağdaşı olan Mihri Hatun ile aralarında latifeler ve karşılıklı şiir soyleşmeleri var. Divanı, Sultan Mehmet adına duzenlendi. Zeynep Hatun, şiirlerinde, kadının isteklerini, acgozluluk olarak nitelendirir ve doneminin kadınının aşağılık konumundan sıyrılma isteğini anlatır. Zeynep Hatun, bir şair olarak kabul gorebilmek icin, arzularının “merdane” olmasını ister. Tıpkı alcakgonullu bir erkek gibi, bilge olmak isteğini vurgular. Yumuşaklık, sevecenlik gibi kadına ozgu bazı değerleri, zayıflık ve ruhsal eksiklik diye nitelendirir. Aşık Celebi, “Mesairus Şuara” adlı kitapta, Zeynep Hatun’un yaşamının son doneminde şiiri bıraktığını, inzivaya cekildiğini anlatır.
GAZEL
Keşfet nikabını yeri goğu munevver et
Bu Ă‚lem anasırı firdevs-i enver et
Depret lebini cuşe getir hacz-i kevseri
Anber sacını coz bu cinanı muattar et
Hattın berat verdi saba yeline dedi
Tez er Hatay’a Cin’i tamam et museehhar et
YĂ‚ra yolunda Ă‚şk ile derdinden olenin
Kim der sana ki hecr ile cĂ‚nın mukedder et
Zeynep cu dost zulfu gibi tarumarsın
Divane olma şiirini divan u defter et
Zeyneb ko meyli zinet-i dunyaya zen gibi
Merdane var Sade-dil ol terk-i ziver it
MİHRÎ HATUN
1460 ya da 1461’de Amasya’da doğdu ve 1506’da yine burada oldu. Asıl adı Mihrunnisa ya da Fahrunnisa. “Mihrî” mahlasını kendisi de bir şair olan babası Mehmet Celebi bin Yahya’dan (BelĂ‚yî

GAZEL
Ben umardım ki seni yĂ‚r-ı vefĂ‚-dĂ‚r olasın
Ne bileydim ki seni boyle cefĂ‚-kĂ‚r olasın
Hele sen kaaide-î cevrde eksik komadın
Dostluk hakkı ise ancağ ola var olasın
Reh-i Ă‚şkında neler cektuğum ey dost benim
Bilesin bir gun ola aşka giriftĂ‚r olasın
Sozume uymadın ey asılası dil dilerim
Ser-i zulfune anın Ă‚hiri ber-dĂ‚r olasın
Sen ki cĂ‚n gul-şeninin bi gul-i nev-restesisin
Ne revĂ‚dır bu ki her hĂ‚r u hasa yĂ‚r olasın
Beni Ă‚zĂ‚de iken aşka giriftĂ‚r itdin
Goreyim sen de benim gibi giriftĂ‚r olasın
Bed-duĂ‚ etmezem ammĂ‚ ki Huda’dan dilerim
Bir senin gibi cefĂ‚-kĂ‚ra hevĂ‚-dĂ‚r olasın
Şimdi bir hĂ‚ldeyuz kim ilenen duşmanına
Der ki Mihrî gibi sen dahi siyeh-kĂ‚r olasın
ANİ HATUN
Doğum tarihi bilinmiyor. 1710’da Yenişehir-Fener’de yaşamını yitirdi. Asıl ismi Fatma. Kulturlu bir ailenin kızı olarak İstanbul’da doğdu. Akıllı, bilgili ve eğitimli olan Ani Hatun, “Hace-i Zenan (Kadınların Hocası)” lĂ‚kabıyla anılmıştır. Arapca oğrendi, doğu ve Batı edebiyatlarıyla ilgili calışmalar yaptı. Bir divanı olduğu sanılıyor ama bulunamadı. Usta bir hattat olarak da un yaptı. Bazı metinlerde hattatlığının şairliğinden bile ustun olduğu belirtilir.
GAZEL
Feramuş itti hayli dem beni yad itmeden kaldı
Benim cok sevdigim mahzunu dilşad itmeden kaldı
Nola t’amirine kasd itmese şah-ı cihan banım
Bilur kim hatır-ı viranım abad itmeden kaldı
Kalupdur bahr-i gamda fulk-i dil yok sahil-i maksud
Hayıflar ruzgarim bana imdad itmeden kaldı
Duşelden ran-ı aşk-ı yare zar u natuvandır dil
Ser-i kuyinde halim yare feryad itmeden kaldı
Nicun derpey olur Ani ki hal-i Kays’ı bilmez mi
O bicare yeturdi kendin irşad itmeden kaldı
FİTHAT HANIM
İstanbul’da doğdu, doğum tarihi bilinmiyor. 1780’de yine İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl adı Zubeyde. Şeyhulislam Ebu İshakzade Mehmet Esad Efendi’nin kızı. Ozel derslerle eğitildi. Kucuk yaştan itibaren edebiyat ve şiirle ilgilendi. Rumeli Kazaskerlerinden Mehmed Efendi ile evlendi. Gunumuze kadar gelen kadın şairler arasında en dikkat cekicilerden biri. Aydın ve şairi bol bir cevrede yetişti, doneminin sanat-edebiyat cevrelerinde bulundu. Şiirleri kadar nukteleri, Koca Ragıp Paşa ve şair Haşmet ile aralarında gecen şakalaşmalarla da bilinir. Ancak gunumuze ulaşan bu şakaların bir kısmının uydurma olduğu sanılıyor. Turkce’yi cok guzel kullanır, şiirlerinde zaman zaman halkın konuştuğu dile de yer verir. Ama şiirlerine kadın ictenliği ve inceliği yansımaz. Yayınlanmış bir divanı var. Kendisini anlamayan, ruhuna denk duşmeyen, şiirle uğraşmasına bir anlam veremeyen kocası Derviş Mehmet Efendi ile evliliğinde mutlu olmadığı biliniyor.
ŞARKI
Beni derdinle yeter zÂr etdin
Yok mu insĂ‚fın a zalim soyle
Ceşm-i mestin gibi bîmĂ‚r etdin
Yok mu insĂ‚fın a zalim soyle
Ruhların taze gulu handandır
Leblerin derd-i dile dermandır
Suhanın murde-i aşka candır
Yok mu insĂ‚fın a zalim soyle
Âşık-ı zĂ‚re cefĂ‚ kĂ‚rındır
Olduren gamze-i hunharındır
Eden ihyĂ‚ yine guftarındır
Yok mu insĂ‚fın a zalim soyle
Ey Sehi-kamer u şîrin-guftĂ‚r
Bulbul-i vird-i ruhun gerci hezÂr
Var mıdır bencileyin Ă‚şık-ı zĂ‚r
Yok mu insĂ‚fın a zalim soyle
LEYLÂ HANIM
Sudur’dan Moralı ZĂ‚de HĂ‚mid Efendi’nin kızı ve KececizĂ‚de İzzet Molla’nın yeğeni. Cocuk denecek yaşta babasını kaybetti, aynı donemde evlendirildi, bir hafta icinde ayrıldı. Donemin unlu şairleri ve dayısı olan Kececizade İzzet Molla’dan ozel ders adı. Saray kadınlarıyla yakın ilişkisi olduğu bilinen, iyi eğitimli ve cok kulturlu bir şair. Hazır cevaplığı ve şakacılığı ile de tanınır. Mevlevî tarikatına katıldı. Mihrî Hatun kadar olmasa da kadın duygularını dile getirmesi ve doneminin koşullarında bir kadın icin serbest sayılabilecek soyleyişiyle dikkat ceker. Edebî bir cevrede yaşadığı icin verimli bir şair. Şiir dili acık ve sade. Bir Divanı var. 1848’de yaşamını yitirdi. Galata Mevlevihanesi kabristanında toprağa verildi. Pur Ă‚teşim acdırma sakın ağzımı zinhĂ‚r, mısrasıyla başlayan, ZĂ‚lim beni soyletme derûnumda neler var, nakaratlı şarkısı cok unlu.
GAZEL
YĂ‚rin Ă‚şıkları ile ulfeti pek guctur guc
O peri vahşidir unsiyyeti pek guctur guc
Sakın aldanma gonul vĂ‚’d-i visĂ‚l-i yĂ‚re
Sonra derd u elem u mihneti pek guctur guc
Beni Ă‚fv eyle eğer meclise girdiyse rakip
Cekemem doğrusu bu sıkleti pek guctur guc
Ders-i aşkı acalım dersini vaiz kapasın
ZÂhidin bÂrid olur sohbeti pek guctur guc
Sohbeti yÂr ile de pekce uzatma LeylÂ
O peri vahşidir unsiyyeti pek guctur guc
ŞEREF HANIM
1809’da İstanbul’da doğdu, 1861’de yaşamını yitirdi. Yenikapı Mevlevihanesi kabristanına defnedildiği sanılıyor. Mehmed Nebil Bey’in kızı. Şairi bol ve kulturlu bir ailenin mensubu. Kadirî ve Mevlevî tarikatlarına girdiği biliniyor. Sıkıntılarla dolu bir yaşam surdu. Padişah II. Mahmud ve Valide Sultan’a yazdığı şiirlerinde bu sıkıntıları anlatır. Geleneksel kalıplar icinde kalan şiirleri sadelikleri ve duzgun anlatımlarıyla dikkat ceker. İlk kez 1867’de Matbaa-i Âmirane’de basılmış bir divanı var.
KASİDE
Kasîde-i BahĂ‚riyye der Hakk-ı MuşĂ‚riin-ileyh
– BerĂ‚y-ı Âlî Paşa –
Acıl ey gonce-i zîbĂ‚ acıl fasl-ı bahar oldı
HezĂ‚rın hasret-i dîdĂ‚r ile derdi hezĂ‚r oldı
Donandı her taraf uşkûfe-i elvan ile yer yer
Yine sun’-ı CenĂ‚b-ı Kird-gĂ‚rı aşikĂ‚r oldı
Takarrub edicek teşrifi sultĂ‚n-ı gulin nĂ‚-gĂ‚h
Dikildi tûğ-ı şĂ‚hî bağ u sahra kĂ‚nı-kĂ‚r oldı
Bahar erdûsını sunbul-teber tebşire geldikde
Kurup cadır cicekle muntazır her kûh-sĂ‚r oldı
Bu eyyĂ‚m-ı ferah-zĂ‚ye tahassur cekmeden fulya
Sarardı sureta bir Ă‚şık-ı zar u nizĂ‚r oldı
Meğer neşv u nema bulmuş şarĂ‚b-ı erguvan ile
Anın’cun ceşm-i dilber gibi nergis pur-humĂ‚r oldı
Gorup zulf-i arûsın ziynet u dĂ‚rĂ‚tını bî-şekk
Civan percem başa cıktıkda gayet dil-figĂ‚r oldı
Benefşe cıkdı her-cĂ‚yî deyu ifrĂ‚t-ı ye’sinden
Olup sunbul perişan lĂ‚le yek-ser dĂ‚ğ-dĂ‚r oldı
Eder şeb-bû ile ay-ciceği gece safa, mehtĂ‚b
Gorince fûl-ı bahrî yollar uzre hep nisĂ‚r oldı
Duzup zerrin kadehle bezmini cark-ı felek guya
Cekildi bir kenĂ‚re cumleden sĂ‚hib-vakĂ‚r oldı
Sarıldı nahl-ı leylĂ‚k uzre guya bir cicekli şal
Bakup serv u sunûber bîd-i reşkiyle cinĂ‚r oldı
ŞakĂ‚yıkda gorince revnak u rengi kemĂ‚linde
Hasedle zenbakın hep akl u fikri tĂ‚r u mĂ‚r oldı
Bilur erbabı kadrin bak alur goz ile haşhaşa
Ki attĂ‚r-ı felekden ehl-i keyfe ber-guzĂ‚r oldı
Karanfil yĂ‚semen aşkile sîne cak cak etdi
Ya her dem tazeye meyi etmede bî-ihtiyĂ‚r oldı.
Ne kabil misk-i Rûmî ıtr-ı şĂ‚hîyle ola hem-bû
Girince araya şimşir bu da’vĂ‚ ber-karĂ‚r oldı
Butun ezhĂ‚re hĂ‚lĂ‚t-ı hazĂ‚nı etmeğe ifşa
Gelup kartopu guya tercemĂ‚n-ı rûzigĂ‚r oldı
BahÂriyye temam olduysa da ey hÂme guya ol
Gazel de soylemek şĂ‚irlere cunkim şiar oldı
Yine ey gul-izĂ‚r-ı işve vakt-ı Ă‚h u zar oldı
Bu da’vĂ‚ya delîl u şĂ‚hid istersen hezĂ‚r oldı
Buyur geşt u guzĂ‚r et cumle ezhĂ‚rı cemen-zĂ‚rın
Kudûmın opmeğe hep dîde dûz-ı intizĂ‚r oldı
Gorince bulbulun cûş u hurusun fart-ı gayretle
Benim de seyl-i eşkim ğıbta-bahş-ı cûy-bĂ‚r oldı
Gelup bĂ‚d-ı sabĂ‚ dedi Şeref gec bu hevĂ‚lardan
Bu nazmın gerci evrĂ‚k-ı sipihre yadigĂ‚r oldı
Ne sarf etdin bahara cevher-i guftĂ‚rını ancak
Sebeb-i asayiş dunyĂ‚ya bir Ă‚lî-tebĂ‚r oldı
Edersin medh ol zĂ‚t-ı şerifi et ki Ă‚lemde
Senası mahz-ı farz u her sağar u her kibar oldı
Bu vasfa Hazret-i Alî Emîn Paşa sezadır kim
DuĂ‚y-ı devleti vird-i zeban u her diyar oldı
MakĂ‚m-ı Ă‚liyi teşrif edel’den zĂ‚t-ı ulyĂ‚sı
Umûr-ı hĂ‚riciyye nĂ‚zırıyle pur-vakĂ‚r oldı
Huzurunda şukûfe şîşesi olmak umidiyle
Ne rutbe şimdi ceşm-i bulbule bak i’tibĂ‚r oldı
Nesîm-i lutfı ğĂ‚libdir bahara ehl-i hĂ‚cĂ‚tın
NihĂ‚l-i maksad u amali hep pur berg u bĂ‚r oldı
NisĂ‚r olmakda gerci cumleye nakd u inĂ‚yĂ‚tın
Senin hakkında ise şad hezĂ‚r u bî-şumĂ‚r oldı
Duşup ummîd-i afv ile der-i ihsanına gonlum
Bilur curm u kusûrın pĂ‚y-mĂ‚l-i i’tizĂ‚r oldı
Kerem-kĂ‚rĂ‚ şeref-sadrĂ‚ sipihr-i devlete bed-rĂ‚
Eğerci bunda ıtrĂ‚’-ı makĂ‚la ibtidĂ‚r oldı
Vesîle-cûy idim neşr etdim işte bu bahaneyle
Butun ezhĂ‚r bûy-i midhatinden hisse-dĂ‚r oldı
KıyĂ‚s olsa yanında bir icim su gibidir nîsĂ‚n
Ki cûd u şefkatin baranı bahr-ı bî-kenĂ‚r oldı
Umûrında muvaffaksın o rutbe zanneder herkes
Ya ZĂ‚t-ı Hızr yĂ‚ tevfik-i Bari musteşar oldı
BekĂ‚y-ı omr u ikbĂ‚lindir elbet matlabı halkın
Vucûdın mutlaka dunyĂ‚ya lutf-ı Gird-gĂ‚r oldı.
PenĂ‚h eden hucûm-ı ceyş-i gamdan olur asude
Der-i Devlet-meĂ‚bın bir hısĂ‚r-ı ustuvĂ‚r oldı
Değil fahriyye yazmak gerci haddim kendi hakkımda
Bana ZĂ‚t-ı Şerifin lîk mahz-ı iftihar oldı
Ederken Âh u feryÂd endelib efsÂne dinlemez
Şeref, başla du’Ă‚ya gayrı vakt-ı İhtisar oldı.
Akîb-i cemrede her sal meymûn fal dendikce
CihĂ‚na feyz-i nevrûzın yeter pertev-nisĂ‚r oldı
RiyĂ‚z-ı omr u cĂ‚hı haşre-dek her dem bahar olsun
Denildikce yine vakt-ı safay-ı gul-izĂ‚r oldı.
(Mefaîlun mefaîlun mefaîlun mefĂ‚îlun)
ÂDİLE SULTAN
1825’te İstanbul’da doğdu, 1898’de yaşamını yitirdi. Sultan II. Mahmut ile eşlerinden Zernigar Sultan’ın kızı, Sultan Abdulmecit’in kız kardeşi. Sarayda ozel eğitim gordu. Kaptan-ı Derya ve sonradan Sadrazam olan Mehmet Ali Paşa ile evlendi. Once uc cocuğunu, sonra kocasını ve ardından da genc kızı Hayriye Sultan’ı kaybedince acıya boğuldu. Nakşîbendi tarikatına girdi. Şiirleri 1996’da “Adile Sultan DîvĂ‚nı” adıyla yayınlandı. Şiirleri genellikle cocukları, eşi ve kızı Hayriye Sultan’ın olumlerinden duyduğu derin uzuntuyu yansıtan manzumelerden oluşur. Cağdaşı olan LeylĂ‚ ve Fıtnat Hanımlardan daha az başarılı bir şair sayılır. Aruzun yanı sıra hece olcusuyle de şiirler yazdı. Turbesi İstanbul Eyup’te Bostan İskelesi yakınında. İstanbul’da pek cok hayır eseri bıraktı, ayrıca babası onun adına bircok eser yaptırdı. Muhibbî (Kanuni Sultan Suleyman) Divanı’nın basılmasını sağladı.
GAZEL
Duymayın can u gonul dostuma pinhan gideyim
Akl u can bana nedir bidil u bican gideyim
Cismde can gibidir gozde hayÂli yÂrin
Nice bir gurbet u firkatle perişan gideyim
Korı canımda da Ă‚şk odını yaktı alevi
Yanmak Ă‚şk ile beşaret bana uryan gideyim
İderim kat’ı taalluk cu bu can u tenden
O gule bulbul-i can itmede efgan gideyim
Adile KĂ‚’be-i kulın ideyim şoyle tavaf
Arz ide ruyını dildarıma mihman gideyim
TEVHİDE HANIM
Doğum tarihi 1847. 1902’de Manisa’da oldu. Babası Turgutlulu Limoncuzade Fehim Efendi. Annesi, İzmirli Sinanzade Ahmet Efendi’nin kızı Tahire Hanım. Manisalı Veznedar Cakmak Husayin Efendi ile evlendi. Bir kızları oldu. Kızını ve ardından kocasını kaybetti. Mevlevi tarikatına girdi. Şiirini annesi, kızı ve kocasını art arda kaybetmenin acısı etkledi. Bir divanı var. 1881’de yazıldığı tahmin edilen bu divanda kendi yaşamından ve Manisa’dan izler bulunur. Tevhide Hanım’ın onemi yaşadığı cağın coğrafyasını, insanlarını, kulturu ve gunluk alışkanlıklarını yansıtmasıdır. Divanı Gurol Pehlivan, Bulent Bayram ve Mehmet Veysi Dortbudak hazırladı. Manisa Belediyesi’nin desteğiyle yayınlandı.
GAZEL
Ceşmime gorundu Ă‚h bir peri Ă‚licenĂ‚b
Dun gece verdi ziyĂ‚ ‘aleme ol Ă‚fitĂ‚b
Âhir ceşmime ben de Ă‚h bin cĂ‚n ile muştĂ‚k iken
Setrine sĂ‚y eyleyip rûyına cekmiş nikĂ‚b
PiyĂ‚de gezmiş yorulmuş terlemiş ol meh-likĂ‚
Seyr eyledim rûyundaki damlayan sanki gul-Ă‚b
‘Ahdinde kılmaz vefĂ‚ va’dinde hic durmaz imiş
Teşbihi etdim meşrebin sanki bir donme dolĂ‚b
Zihnini topla Tevhîde olma o bahrin gavsi
PirĂ‚henden girîbĂ‚nın alıp geri cekil yab yab
FERİDE HANIM
1837’de Kastamonu’da doğdu. Kasmatonu ulemasından Bahar Zade Hammami Mehmet Reşit Efendi’nin kızı. İlk eğitimini medresi oğretmeni olan babasından aldı. Arapca ve Farsca oğrendi. Guzel yazı’ya yani “hat“a merak saldı. Bolulu İzzet Paşa’nın divan katipliğini yapan Ali Raif Efendi ile evlendi. İstanbul’a taşındılar. Feride Hanım 25 yaşında iken eşini kaybetti. İstanbul’dan Kastamonu’ya giderek yaşamını burada tamamladı. 1903’te oldu. Şiirleri arasında epey yer tutan Muhammediye’leri ile tanınır.
GAZEL
Ah kim cıkdı elimden koynumun zer saati
Hasretile kalmamışdır gonlumun hic rahatı
YĂ‚digar-ı yĂ‚r idi doğru gider gamhar idi
Yirmibeş yıldan beru itmiş idim unsiyeti
Zer gibi zerd ola ruyi hem ayarı nakş ola
Mekr ile biganeler ger eyledise sirkati
Yelkavan veş ruzu şeb zevki icun ceksin taab
Soksun akrebler vucudın gore rencu mihneti
Kıldı rekkası felek cerh gibi sergerdan beni
Nice dolaplar ile virdi bana cok zahmeti
Yetdurur zinciri zulfu yĂ‚r ile bend olması
Kayd olup derdu game cekmekden ise firkati
Ben Feride veş gamu mihnetle ferdim dehrde
Gecmedi alĂ‚msız bicarenin bir saati
(Kocasının olumu uzerine yazdığı gazel)
HATİCE NAKİYE HANIM
Muneccimbaşı Osman Saib Efendi’nin kızı. 1846’da ikiz kardeşiyle birlikte dunyaya geldi. Sıbyan mektebinde okudu. Annesini kucuk yaşta kaybetti. Teyzesi tarafından buyutuldu. Darulmuallimat’tan mezun oldu. Yenikapı Mevlevihanesi muritleri arasına girdi. Ali Fuat Bey’in Maarif Nazırlığı doneminde Darulmuallimat’ta oğretmenliğe başladı. Farsca ve tarih oğretti. Lugati Farısiye sozluğunu hazırladı. Bir sure Mısır’da kaldı. Sultan Mehmet Reşat doneminde bazı şehzade ve sultanlara oğretmenlik yaptı. II. Abdulhamid tarafından Şefkat Nişanı ile odullendirildi. 1899da yaşamını yitirdi. Yenikapı Mevlevihanesi Cınaraltı Kabristanı’nda toprağa verildi. 40 kadar gazel, methiye, şarkı, mustezad, tahmis, terci-i bend ve kıt’a yazdı. Doneminin kadın şairlerinden Şeref hanımın yeğeni idi. Onun divanının ikinci basımını hazırladı. Dergilerde dağınık halde olan şiirleri derlenemedi. Bir bolumu Turkce olan bu şiirlerden bazıları kardeşi Nebil Bey’in Divan’ının sonunda, bir kısmı da Ahmet Muhtar Bey tarafından yayımlandı. Hic evlenmedi.
GAZEL
Bir gamze hun rize şikĂ‚r oldu bu gonlum
Şeb ta seher aşuftevu zar odu bu gonlum
Bir caresi yok derde giriftar olub eyvah
Bir gonce icun Âleme har oldu bu gonlum
Gulcini visal olmak icun bağı tarabda
Bir bulbuli şurideye yĂ‚r oldu bu gonlum
Gulşende edub nağmei bulbul ana tesir
Feryad ile manendi hezar oldu bu gonlum
Gecdi neyu meydan işidub savtı hezarı
Medhuş olarak maili zar oldu bu gonlum
Ruyet hevesile Nakiyye bir kez o şuhu
Akdamı rekibane gubar oldu bu gonlum
__________________