
İlk erkeğimdi eşim. Elini ilk tuttuğum, ilk optuğumdu. Gozlerinde ilk kaybolduğum, okşamalarına ilk teslim olduğumdu. Herşeyi ondan oğrendim ben.(Tam teslimiyetti anlayacağınız). Belki de kolayına kacmıştım herşeyin: Evlenmek, bir anlamda sorumluluklarımın birazını ona yuklemekti. Artık sığınacağım, kendimi ellerine ve yureğine bırakacağım bir kocam vardı. Dağlar gibi. Oylesine buyuk bir konfordu ki bu. Dilediğimce şımarabilirdim; o beni oyle cok seviyordu ve bunu oyle tatlılıkla kabulleniyordu ki. Kararları almayı ona bırakıp, yaşamın azıcık da keyfini surecektim. Kolay değildi tabii, yıllarca tek başıma cabalamıştım, ama artık kocam vardı. Yaşasındı! Guclu bir kadın olmama gerek yoktu artık.(Bu cok caba gerektiren, zor ve yorucu bir iştir. Erkeklerin merhamet duydukları ve kanatları altına aldıkları o narin, cici, kırılgan hanımlar bunu bildikleri icin guclu olmaya hic yeltenmemişlerdir mesela. Bir erkeğe “ben sensiz olurum... kendi başıma kalırsam ne yaparım?” duygusunu yerleştiren kadınlardır bunlar. Erkekler de bu kadınların yanında kendilerini daha guclu ve daha muktedir erkek hissederler ve bu kadınlara bayılırlar. Neyse, bu tumuyle ayrı bir konu.) Sadece eşini seven, cici bir kadın olmam yeterliydi! Yıllar sonra, bu benim icin ne buyuk bir nimetti!
10 kusur yıl sonra, kendimi bir anda goruverdim: O da ne? Ben artık eşi tarafından umursanmayan, algılanmayan, onemsenmeyen, sadece evin gereksinimlerini karşılayan, uzun saatler boyunca zor ve yıpratıcı bir işte calışmasına karşın cocuğuna ve kocasına iyi bakan, guvenilir, sadık bir ev kadını kılığındaydım. Mukemmel değil mi? Hayır, tabii ki değil! Yaptığım hicbirşey artık yeterince iyi değildi. İşim (herkesce takdir edilmesine rağmen) onemli değildi, ben artık iyi giyinemiyordum, pilavı iyi pişiremiyordum, cocuğu şişmanlatıyordum. Bana ne olmuştu boyle? Onun bana sarılmamasını neden sorun ediyordum? Ayda bir kez sevişmekle neden yetinmiyordum? Neden evdeki yaşama katılmasını istiyor ve bu yuzden konuşuyordum? Hic olmazsa suyu şişelere doldurmasını istemekteki ısrarım neydi boyle? Neden sorumluluklarını hatırlatıp, bana yardımcı olmasını soyleyip kafa şişiriyordum? Haklıydı, BUNU BEN YARATMIŞTIM! Haftanın birkac gecesini onun tanımadığı arkadaşlarıyla gecirebilen, eve donme zamanı her zaman belli olamayabilen, cocuğu anneanne ve babaannenin buyuttuğu, maaşından fazlasını aksesuar ve terliğe yatıran, sacları sarı boyalı (lutfen kimse alınmasın!), hahaha hihihih kadınlardan biri olsaydım eğer varlığımın da farkında olacaktı!
Her akşamustu evine koşup uc ceşit yemek yapan, yıkayan, toplayan, yakınmayan, herkes uyuduktan sonra işini evde gece yarılarına kadar tamamlamaya calışan bir kadın olmuştum.. Bu yuk gun gectikce ağır gelmeye başlamıştı. Ve ben artık bu yukun altında eziliyordum. Yardım istediğimde, sadece gazeteyi indirip yuzume oylece bakan ve “benim sorunum yok ki seninle!” diyen bir cift gozle karşılaşmıştım! Doğru, herkes hayatından memnundu. Ben yapılması gereken herşeyi yapıyordum cunku. Keşke yureğim yeterince geniş olsaydı ve hic karşılık beklemeden yuzyıllarca yapabilseydim bunu; işte o zaman mutlu olacaktım..
__________________