MÂide Sûresi, 44. ayet anlamı acıklaması

İslamın sosyal hayata bakan yonlerini yanlış değerlendiren bazı kişiler, o yuce dinin bir kısım hukum ve meselelerine sathi olarak baktıklarından hataya duşmekten kendilerini alamıyorlar. Acmış oldukları bu yanlış cığıra başkalarını da suruklediklerinden hata genişliyor, neticede zihinlerin karışmasına sebep oluyorlar. İşte bu meselelerden birisi de "Kim Allah'ın indirdiği hukumlerle hukmetmezse, işte onlar kafirlerin ta kendileridir"(l) Mealindeki ayet-i kerimeden cıkarılan hukumdur. Bu ayetin mealinden hareket edenler, İlahi hukumleri tatbik etmeyen kişilerin "kafir" olduklarını, dolayısıyla bunların Musluman sayılmayacağını soylemektedirler. Gariptir ki, bu ayet-i kerime İslamın ilk yıllarında da tartışmaya konu teşkil etmiş, Hariciye ve İbadiye gibi sapık mezhepler, gunah işleyen Muslumanları kufurle itham etmişlerdir. Hatta Hariciler bu ayete dayanarak "Hakem Hadisesinden" dolayı Hz. Ali'yi tekfir etme curetini bile gostermişlerdir. Halbuki ummetin cumhuru, imam ve muctehidleri, onların bu iddialarını curutmuş ve bir Muslumanın gunah işlemesiyle kafir olmayacağını acıklamışlardır.(2)

Bu ayetin tefsirinde Camiu'l Beyan isimli 30 ciltlik tefsirin muellifi İmam Cerir et-Taberi, ayette gecen "kufr"un islamdan cıkma manasında değil, Allah'ın nimetini inkar, yani nankorluk manasında" olduğunu ve bid'at ehli olan İbadiye grubunun bu ayeti,yonetimi elinde bulunduranların kufrune delil gosterdiklerini izah eder ve ibni Abbas'tan (r.a.) şoyle bir rivayette bulunur: "Kasden inkar ederek Allah'ın hukumleriyle hukmetmeyen kimseler kafirlerdir. Kabul ettiği halde onunla hukmetmezse zalim veya fasık olur."

Nitekim, hemen bundan sonraki ayetlerde Allah'ın hukmuyle hukmetmeyenlerin zalim ve fasıklar olduğuna dikkat cekilmektedir.Aynı rivayeti İbni Abbas'tan (r.a.) İmam Nesefi de nakletmektedir. İmam Fahruddin Razi de 32 ciltlik Tefsir-i Kebir isimli eserinde bu ayetin tefsirini yapmakta, Haricilerin bu husustaki goruşlerinin yanlış olduğuna işaret ederek şoyle demektedir: "Bir kimse Allah'ın hukumleriyle hukmetmezse dahi, kalbiyle o hukumlerin doğruluğuna inanırsa kafir olmaz. Zira kufur, hak olan hukumleri kalbiyle inkar ve lisanıyla reddetmektir . Fasık, kalbiyle tasdik ettiği icin mu'mindir. İmanla beraber Allah'ın hukumlerinin aksi ile hukum vermek diğer gunahlar kabilindendir. En doğru olan goruş budur." (3)

Kadı Beyzavi ise Allah'ın hukumlerini inkar edip onlara hakaret edenlerin kafir olacaklarım acıklamaktadır. (4) İbni Kesir, bu ayetin Yahudiler hakkında nazil olduğunu ifade ederken,(5) Osmanlı devletinin şeyhul islamlarından olan Ebu's-Suud Efendi, ayette gecen hukmetmemeyi inkar manasında almakta ve "Allah'ın hukumlerini hakir ve basit gorerek inkar eden kimse, kim olursa olsun dinden cıkar" demektedir.(6) Diğer cağdaş mufessirler de, ayette gecen "hukmetmeyenler" ifadesinin, "inkar edenler," yani "tasdik etmeyenler" manasına geldiğini soylemektedirler. Konyalı Vehbi Efendi, "Eğer ayetten maksat bu olmasa Kur'an'ın hilafında birşey irtikap edenlerin (işleyenlerin) kafir olmaları lazım gelirdi. Halbuki, hak olduğuna imanla beraber hilafını irtikap kufur değildir ve olamaz" der. "Cunku, bilumum gunahlar Kur'an'ın hilafıdır. Gunahtan hali (hic gunahı olmayan) bir fert tasavvur olunamaz. Eğer her gunahı irtikap eden kafir olsa, alemde mu'min bulunmamak gerektir."(7) Vehbi Efendi, Ebu's-Suud Efendiye ve Fethul Beyan'a atıfta bulunarak, "Allah'ın inzal ettiği ahkamla [Allah'ın indirdiği hukumlerle> hukmetmemek" hususunda, "istihfaf veya istihlal veya inkar tarıklariyle [bu hukumleri kucuk gormek yahut helal saymak veya inkar etmek suretiyle)hilafında hukmun (İlahi hukumlerin aksine hukum vermenin) kufur olduğunu, ancak bu ahkamın (Allah'ın indirdiği hukumlerin) hak olduğunu tasdik ve ikrarla beraber hilafında hukmun kufur olmadığını belirtir.(8)

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, ayetteki "hukmetmeme"nin, "Onun hakimiyetini tanımamak" durumunda kufre gireceğine işaret eder.(9) Omer Nasuhi Bilmen de şu izahı getirir: "Bir kimse hukm-u İlahiyi kalben kabul etmez, onu bile bile lisanen inkar ederse o takdirde kafir olur. Fakat onu kalben tasdik ettiği halde terk eylerse kafir olmaz, gunahkar olur." (10) Bilmen, buyuk İslam alimi İkrime'den de şu iktibası yapar: "Her kim Allah Teala'nın hukmettiği ile, onu bilerek inkar ettiği halde hukmetmezse kafir olur. Fakat her kim onu ikrar ettiği halde onunla hukmetmezse, o fasıktir, zalimdir, yoksa kafir değildir." (11)

Gorulduğu gibi, butun mufessirler ayetin tefsirinde goruş birliği icindedir. Hepsi, bir kimse Allah'ın hukumlerini inkar etmediği, onlara hakarette bulunmadığı muddetce kafir olmayacağı goruşundedir. Nitekim, Bediuzzaman da Munazarat isimli eserinde, bazı kimselerin Kanun-u Esasiyi ve hurriyetin ilanından dolayı idarecileri tekfir ettiklerini belirtmekte ve onların "Allah'ın hukmuyle hukmetmeyenler" ifadesinin "Allah'ın hukmunu tasdik etmeyenler" manasında olduğunu bilmediklerini beyan etmektedir.(12)

O halde, mu'min olarak Ehl-i Sunnet ve Cemaat goruşune sımsıkı sarılmamız, bid'at ehline iltifat etmememiz gerekir. Buyuk imam ve muctehidlerin tefsir ve izahlarına dikkat edip onlardan istifade etmemiz şarttır. Her hususta olduğu gibi, tekfir meselesinde de bu imamların goruşlerini esas almalıyız. İmam Suyuti'nin "Tekfire yeltenmek, kendini beğenen cahil kişilerin işidir" ikazını da unutmamalıyız.(13)

Kaynaklar
1. Maide Sûresi, 44.
2. et-Tefsirû'l-Kebir
3. et-Tefsiru'l-Kebir, 12:6
4. Tefsir-i Beydavi, 2:295
5. İbni Kesir, 2:61.
6. Tefsir-i Ebu's-Suûd, 3:42.
7. Hulasatu'l-Beyan,3:1231.
8. A g. e.
9. Hak Dini Kur'an Dili, 3:1690.
10. Kur'an-ı Kerimin Turkce MeaH Alisi ve Tefsiri, 2:772.
11. A. g. e.
12. Munazarat, s. 69.
13. İ'cazu'l-Kur'an, 3:5/7.