Bakara Suresi Turkce Anlamı


Bakara Suresi Meali


286 ayet olan Bakara suresinin anlamı:

1- Elif, LĂ‚m, Mîm.

2- İşte bu, kendisinde şuphe olmayan, muttakiler icin de hidĂ‚yet olan bir Kitaptır.

3- Onlar ki, gayba iman ederler, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden infak ederler.

4- Ve onlar sana indirilene de, senden once indirilenlere de iman ederler ve Ă‚hirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.

5- İşte bunlar, Rablerinden olan bir hidĂ‚yet uzeredirler; kurtuluşa erenler de ancak onlardır.

6- Şuphesiz, o inkĂ‚r edenleri uyarsan da uyarmasan da onlar icin birdir, iman etmezler.

7- Allah, onların kalplerini ve kulaklarını muhurlemiştir; gozlerinin uzerinde de perdeler vardır. Ve buyuk azap onlarındır.

8- İnsanlardan oyleleri vardır ki: Biz Allaha ve Ă‚hiret gunune iman ettik derler. Oysa onlar inanmış değillerdir.

9- Allahı ve iman edenleri aldatmaya calışıyorlar. Oysa onlar ancak kendilerini aldatmaktadırlar da, farkında değillerdir.

10- Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan soylemekte olduklarından dolayı, onlar icin acıklı bir azap vardır.

11- Onlara: Yeryuzunde fesat cıkarmayın denildiği zaman: Biz ancak ıslah edicileriz derler.

12- Dikkat edin, şuphesiz ki onlar fesat cıkaranların tĂ‚ kendileridir. Fakat farkına varamazlar.

13- Ve onlara: İnsanların iman ettiği gibi siz de iman edin denildiği zaman: Akılsızların iman ettiği gibi mi iman edelim?derler. Dikkat edin, asıl akılsızlar kendileridir. Fakat bilmezler.

14- Onlar iman edenlerle karşılaştıkları zaman: İman ettik derler. Şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise: Şuphesiz biz sizinle beraberiz. Biz (onlarla) yalnızca alay edicileriz derler.

15- Asıl, Allah onlarla alay eder ve azgınlıkları icerisinde şaşkınca dolaşmalarına zaman tanır.

16- İşte onlar hidĂ‚yet karşılığında sapıklığı satın alan kimselerdir. Fakat ticaretleri kazanc sağlamadı ve hidĂ‚yet yolunu da bulamadılar.

17- Onların durumu, ateş yakan kimsenin durumu gibidir. Ateş, cevresini aydınlattığı zaman, Allah onların aydınlığını giderir ve onları karanlıklar icinde bırakır, artık gormezler.

18- Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kordurler. Artık onlar (Hakka) donmezler.

19- Ya da (onlar) gokten boşanan, icinde karanlıklar, gok gurultusu ve şimşek(ler) bulunan şiddetli yağmura (tutulmuş kimseye) benzerler. Yıldırımlardan olmek korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah kĂ‚firleri cepecevre kuşatandır.

20- Şimşek nerdeyse gozlerini kapıp alıverecek. Onları aydınlattığında ışığında yururler, uzerlerine karanlık cokunce dikilip kalırlar. Allah dileseydi onların işitmelerini ve gormelerini giderirdi. Şuphesiz ki, Allah her şeye kĂ‚dirdir.

21- Ey insanlar, sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabbinize ibadet ediniz ki, takvĂ‚ sahibi olasınız.

22- O (Rabb) ki, yeryuzunu sizin icin bir doşek, goğu de bir bina yaptı. Gokten su indirip onunla size rızık olarak meyveler cıkardı. O halde, bile bile Allaha eşler koşmayın.

23- Eğer kulumuz (Muhammed)e indirdiğimiz (Kuran)dan şuphe icinde iseniz, siz de onun benzerinden bir sûre getirin. Allahtan başka şahidlerinizi de (yardımınıza) cağırın; eğer doğru soyleyen kimseler iseniz (bunu yapın).

24- Eğer bunu yapamazsanız –ki asla yapamayacaksınız- o halde yakıtı insanlarla taşlar olan ve kĂ‚firler icin hazırlanmış o ateşten sakının.

25- İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri icin altlarından ırmaklar akan cennetlerin olduğunu mujdele! Onlardaki herhangi bir meyveden rızık olarak yedirildikce: İşte bu, daha once de rızıklandırıldığımız şeydi derler. Bu, birbirine benzer şekilde kendilerine getirilir. Onlar icin orada tertemiz eşler de vardır ve onlar orada ebedi kalacaklardır.

26- ŞuphesizAllah, bir sivrisineği ya da onun ustunde bir şeyi ornek olarak vermekten hayĂ‚ etmez (cekinmez). İman edenler, bunun Rabblerinden gelen bir hak olduğunu bilirler. İnkĂ‚r edenlerse: Allah, bu ornek ile ne kastetti? derler. Allah, bu ornekle bir coğunu saptırır ve bir coğunu da hidĂ‚yete ulaştırır. O, bununla fĂ‚sık olanlardan başkasını saptırmaz.

27- Onlar ki, verdikleri kesin sozun ardından Allahın ahdini bozarlar. Ve Allahın, birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler; yeryuzunde bozgunculuk yaparlar. İşte onlar, zarara uğrayanların tĂ‚ kendileridir.

28- Nasıl olur da Allahı inkĂ‚r edersiniz? Halbuki sizler oluler idiniz, O sizi diriltti. Sonra sizi yine O oldurecek, sonra tekrar sizi diriltecek, sonra ancak Ona donduruleceksiniz.

29- Yeryuzunde bulunan şeylerin hepsini, sizin icin yaratan Odur. Sonra goğe yonelip onları yedi gok olarak duzenledi. O, her şeyi bilendir.

30- Bir zamanlar Rabbin, meleklere: Muhakkak Ben yeryuzunde bir halife yaratacağım demişti. Melekler: Biz Seni hamdinle tesbih ve takdis ederken orada bozgunculuk yapacak ve kanlar akıtacak birini mi yaratacaksın? dediler. (Allah): Şuphesiz Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim dedi.

31- Ve Âdeme butun isimleri oğretti. Sonra onları meleklere arz ederek: Eğer doğru sozluler iseniz bunların isimlerini Bana haber verin dedi.

32- (Melekler): Seni tenzih ederiz. Senin bize oğretmiş olduğun şeyden başka bizim hicbir ilmimiz yoktur. Şuphesiz Sen her şeyi bilen, hukum ve hikmet sahibisin.

33- (Allah): Ey Âdem, onlara eşyanın isimlerini haber ver dedi. O da onlara isimlerini haber verince (Allah): Ben size şuphesiz ki, goklerin ve yerin gaybını Ben bilirim, sizin acığa vurduğunuz ve gizlediğiniz şeyleri de bilirim dememiş miydim? dedi.

34- Hani Biz meleklere: Âdeme secde edin demiştik de, İblis dışında onlar hemen secde ettiler. O, (secdeden) geri durdu, kibirlendi ve kĂ‚firlerden oldu.

35- Ve dedik ki: Ey Âdem, sen ve eşin cennette yerleş. İkiniz de ondan, dilediğiniz yerde, bol bol yeyin; ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.

36- Bunun uzerine şeytan o ikisinin ayağını oradan kaydırdı ve boylece onları icinde bulundukları halden cıkardı. Ve Biz de: Kiminiz kiminize duşman olarak inin, sizin icin yeryuzunde bir zamana kadar yerleşmek ve gecimlik vardır dedik.

37- Âdem, Rabbinden bir takım kelimeler aldı (ve tevbe etti). O da tevbesini kabul etti. Şuphesiz O, tevbeleri cokca kabul eden, merhameti geniş olandır.

38- Hepiniz oradan inin. Eğer Benden size bir hidĂ‚yet gelir de, kim hidĂ‚yetime uyarsa, onlar icin hicbir korku yoktur ve onlar mahzun da olmayacaklardır dedik.

39- İnkĂ‚r edenler ve Ă‚yetlerimizi yalanlayanlar var ya, işte onlar cehennemliktirler. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

40- Ey İsrailoğulları, size verdiğim nimetimi hatırlayın ve Bana verdiğiniz sozu yerine getirin ki, Ben de sozumu yerine getireyim. Ve yalnızca Benden korkun.

41- Yanınızda bulunan (Tevrat)ı tasdik edici olarak indirdiğim (Kuran)a iman edin, onu inkĂ‚r edenlerin ilki siz olmayın. Âyetlerimi de az bir değere satmayın ve yalnız Benden korkun.

42- Hakkı bĂ‚tıla karıştırmayın ve sizler bildiğiniz halde Hakkı gizlemeyin.

43- Namazı dosdoğru kılın, zekĂ‚tı verin ve rukû edenlerle birlikte siz de rukû edin.

44- Siz, insanlara iyiliği emredip te kendi nefislerinizi unutuyor musunuz? Oysa siz Kitabı da okuyorsunuz. HĂ‚lĂ‚ akıllanmayacak mısınız?

45- Sabır ve namazla (Allahtan) yardım isteyin. Şuphesiz bu, (Allahtan) korkanlardan başkasına zor gelir.

46- Onlar ki, Rablerine kavuşacaklarını ve yalnızca Ona doneceklerini kesinlikle bilirler.

47- Ey İsrailoğulları, size vermiş olduğum nimetimi ve (bir donem) sizi Ă‚lemlere ustun kılmış olduğumu hatırlayın.

48- Ve oyle bir gunden sakının ki, (o gun) hic kimse, kimse adına bir şey odeyemez. Kimseden şefĂ‚at kabul edilmez, fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez.

49- (Ey İsrailoğulları!) Oğullarınızı boğazlayıp, kadınlarınızı sağ bırakmakla size azabın en kotusunu reva goren Firavun ailesinden sizi kurtardığımız zamanı hatırlayın. Bunda sizin icin Rabbinizden buyuk bir imtihan vardır.

50- Ve sizin icin denizi yarıp, sizi kurtardığımızı ve siz bakıp dururken Firavun ailesini boğduğumuzu da hatırlayın.

51- Hani Musa ile kırk gece icin sozleşmiştik, sonra onun arkasından nefsinize zulmederek, buzağıyı (ilah) edinmiştiniz.

52- Sonra, bunun ardından belki şukredersiniz diye sizi affettik.

53- Doğru yolu bulasınız diye Musaya Kitabı ve Furkanı verdiğimizi de hatırlayın.

54- Hani Musa kavmine şoyle demişti: Ey kavmim, şuphesiz siz buzağıyı (ilah) edinmekle, kendinize zulmettiniz. Hemen Yaratanınıza tevbe edin, nefislerinizi oldurun. Bu, Yaratanınız katında sizin icin daha hayırlıdır. Bunun uzerine (Allah) tevbelerinizi kabul etti. Şuphesiz ki O, tevbeleri cokca kabul eden, cok merhametli olandır.

55- Ve şunu da hatırlayın ki siz: Ey Musa, biz Allahı acıkca gormedikce sana asla iman etmeyeceğiz demiştiniz. Bunun uzerine, siz bakıp dururken, sizi bir yıldırım carpmıştı.

56- Sonra, şukredesiniz diye, olumunuzden sonra sizi tekrar dirilttik.

57- Ve bulutları uzerinize golge yaptık, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Size rızık olarak verdiklerimizin temizlerinden yeyiniz (dedik). Onlar, bize zulmetmediler fakat, kendi nefislerine zulmediyorlardı.

58- Ve hani biz: Şu şehre girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeyin, kapısından secde ederek girin ve Hıtta (YĂ‚ Rabbi gunahlarımızı affet!) deyiniz ki, gunahlarınızı bağışlayalım ve Biz iyilik yapanların mukĂ‚fĂ‚tını daha da artıracağız demiştik.

59- Derken zulmedenler, kendilerine soylenenleri başka sozlerle değiştirdiler. Bunun uzerine Biz de, doğru yoldan sapmış olmaları sebebiyle, o zulmedenlerin uzerine gokten bir azap indirdik.

60- Hani Musa kavmi icin su istemişti de: AsĂ‚nla taşa vur! demiştik. Hemen ondan on iki pınar fışkırmıştı. Her grup su iceceği yeri bilmişti. (Onlara): Allahın rızkından yeyiniz, iciniz ve yeryuzunde fesat cıkararak haddi aşmayın (demiştik).

61- Hani siz: Ey Musa, biz bir yemeğe asla sabredemeyeceğiz. Rabbine bizim icin dua et de, yerin bitirdiği şeylerden; sebzesinden, salatalığından, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından bize cıkarsın demiştiniz. (Musa da): Siz daha hayırlı olanı daha aşağı olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Bir şehre inin, cunku sizin icin istedikleriniz (orada) var demişti. Onların uzerine alcaklık ve yoksulluk damgası vuruldu; Allahtan bir gazĂ‚ba uğradılar. Bu (musibetler), onların Allahın Ă‚yetlerini inkĂ‚r etmeleri ve haksız yere peygamberleri oldurmeleri sebebiyle idi. (Yine) bu, onların isyan etmeleri ve haddi aşmaları sebebiyledir.

62- Şuphesiz ki İman edenler, Yahûdiler, Hıristiyanlar ve Sabiîlerden her kim Allaha ve Ă‚hiret gunune inanır ve salih amel işlerse; onlar icin Rablerinin katında mukĂ‚fatlar vardır. Onlar icin hicbir korku yoktur ve onlar uzulmeyeceklerdir.

63- Hani sizden kesin soz almıştık. Tûr dağını da ustunuze kaldırmıştık: Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve icindekileri hatırlayın ki, sakınasınız (demiştik).

64- Sonrabununardından yuz cevirdiniz. Eğer uzerinizde Allahın lutfu ve rahmeti olmasaydı elbette zarar edenlerden olurdunuz.

65- Andolsun ki, sizler icinizden Cumartesi gununde haddi aşanları elbette bilmektesiniz, Biz de onlara: Aşağılık maymunlar olun! dedik.

66- Biz bu (cezayı), o zaman hazır olanlara da, sonradan gelenlere de bir ibret ve takva sahipleri icin de bir oğut kıldık.

67- Hatırlayınız ki; Musa, kavmine; Şuphesiz, Allah size bir inek boğazlamanızı emrediyor demişti. Onlar: Bizimle alay mı ediyorsun dediler. O da: Cahillerden olmaktan Allaha sığınırım dedi.

68- Rabbine bizim icin dua et de, onun mahiyetini (niteliğini) bize acıklasın dediler. Dedi ki: Şuphesiz O (Allah) diyor ki: O ne cok yaşlı, ne de cok genc, ikisinin ortası bir inektir. Artık emrolunduğunuz şeyi yapın.

69- Rabbine bizim icin dua et de, renginin ne olduğunu bize acıklasın dediler. Dedi ki: Şuphesiz O diyor ki: O bakanlara sevinc veren, parlak sarı renkli bir inektir.

70- Onlar (yine): Rabbine bizim icin dua et de, onun nasıl olduğunu bize acıklasın. Şuphesiz bize gore inekler birbirine benzemektedir. Ve şuphesiz ki Allah dilerse elbette biz hidĂ‚yete ereriz dediler.

71- Dedi ki: O şoyle buyuruyor: O, yer surerek ve ekin sulayarak boyunduruğa alınmamış, kusursuz ve kendisinde hicbir alaca bulunmayan bir inektir. Şimdi hakkı getirdin dediler. Boylece ineği boğazladılar ama neredeyse yapmayacaklardı.

72- Hani siz bir kişiyi oldurmuştunuz de onun (kĂ‚tili) hakkında sucu birbirinizin uzerine atmıştınız. HĂ‚lbuki Allah, gizlemekte olduğunuz şeyi acığa cıkarıcıdır.

73- Bu sebeple: Onun (ineğin) bir parcasıyla o (oldurulen adam)a vurun dedik. İşte Allah oluleri boyle diriltir. Ve aklınızı kullanasınız diye size Ă‚yetlerini (kudretinin delillerini) gosterir.

74- Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı. Artık onlar taş gibidir veya daha da katıdır. Cunku oyle taşlar vardır ki, ondan nehirler fışkırır. Yine oyleleri vardır ki, yarılır da ondan su cıkar. Oyleleri de vardır ki, Allah korkusundan aşağı yuvarlanır. Allah yaptıklarınızdan asla gĂ‚fil değildir.

75- (Ey Muminler!) artık bunların (Yahûdilerin) size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa onlardan bir grup vardır ki, Allahın KelĂ‚mını işitirler de onu anladıktan sonra bile bile onu tahrif ederlerdi. Bakara Suresi Anlamı

76- (Yahûdilerin munafıkları) iman edenlerle karşılaştıkları zaman: İman ettik derler. Birbirleriyle başbaşa kaldıkları zaman ise: Allahın size actığını Rabbiniz katında sizin aleyhinize delil getirsinler diye mi, onlara haber veriyorsunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz? derler.

77- Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah gizlediklerini de acığa vurduklarını da bilir.

78- Onlardan bazıları, bir takım kuruntular dışında, Kitabı bilmeyen ummîlerdir. Ve onlar ancak zanda bulunurlar.

79- Yazıklar olsun onlara ki, Kitabı kendi elleriyle yazıp sonra az bir bedele onu satmak icin Bu, Allah katındandır derler. Elleriyle yazdıklarından dolayı vay onların haline! Ve kazandıklarından dolayı vay onların haline!

80- Bir de onlar: Bize sayılı gunler dışında asla ateş dokunmayacaktır dediler. De ki: Allah katından bir soz mu aldınız? -ki Allah, asla sozunden donmez- yoksa Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi soyluyorsunuz?

81- Hayır, kim bir kotuluk işler de gunahı kendisini cepecevre kuşatırsa, işte onlar cehennemliktirler. Onlar orada surekli kalacaklardır.

82- İman edip salih ameller işleyenlere gelince, işte onlar cennetliktirler. Onlar da orada surekli kalacaklardır.

83- Hani İsrailoğullarından: Allahtan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anneye-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz ve insanlara guzel soz soyleyin, namazı dosdoğru kılın, zekĂ‚tı verin diye kesin soz almıştık. Sonra icinizden pek azı haric, yuz cevirdiniz. Ve hĂ‚lĂ‚ da yuz ceviriyorsunuz.

84- Vaktiyle sizden: Birbirinizin kanlarını dokmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan cıkarmayacaksınız diye kesin soz almıştık. Sonra sizler bunu kabul etmiştiniz. HĂ‚lĂ‚ da şahidlik ediyorsunuz.

85- Sonra da sizler yine birbirinizi olduruyor, icinizden bir grubu yurtlarından cıkarıyor, onlara karşı gunah ve duşmanlıkla yardımlaşıyorsunuz. Ve size esir olarak gelirlerse fidye verip onları kurtarırsınız. Oysa onları yurtlarından cıkarmak size haram kılınmıştı. Yoksa siz Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkĂ‚r mı ediyorsunuz? Sizden boyle yapanların cezası, dunya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gununde de azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Allah yaptıklarınızdan asla gĂ‚fil değildir.

86- İşte onlar, Ă‚hiret karşılığında dunya hayatını satın alan kimselerdir. Bundan dolayı onlardan azap hafifletilmeyecek ve kendilerine yardım da edilmeyecektir.

87- Andolsun ki Biz, Musaya Kitabı verdik ve ondan sonra ardı ardına peygamberler gonderdik. Meryem oğlu İsaya da apacık deliller verdik ve onu, Rûhul- Kudus (CebrĂ‚il) ile destekledik. Demek size ne zaman bir peygamber, nefislerinizin hoşlanmadığı bir şey getirse; buyukluk taslayarak, bir kısmını yalanlayacak bir kısmını da oldureceksiniz, oyle mi?

88- Kalplerimiz ortuludur dediler. Hayır, kufurleri yuzunden Allah onlara lanet etmiştir. Onun icin pek az iman ederler.

89- Onlara, Allah katından yanlarında bulunanı (Tevratı) doğrulayan bir Kitap gelince; daha once kĂ‚firlere karşı fetih isteyip dururlarken, o bildikleri şey kendilerine gelince onu inkĂ‚r ettiler.

90- Allahın, kullarından dilediğine fazlından (vahiy) indirmesini kıskanarak, Allahın indirdiklerini inkĂ‚r etmek sûretiyle nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kotudur! KĂ‚firler icin alcaltıcı bir azap vardır.

91- Onlara: Allahın indirdiğine iman edin denildiği zaman: Biz, bize indirilene iman ederiz derler ve ondan başkasını inkĂ‚r ederler. Oysa o (Kuran), yanlarında bulunanı doğrulayan bir gercektir. De ki: Eğer (Tevrata) inanıyor idiyseniz, nicin daha once Allahın peygamberlerini olduruyordunuz?

92- Andolsun ki Musa, size apacık deliller getirmişti. Sonra siz onun ardından kendinize zulmederek, buzağıyı (ilĂ‚h) edindiniz.

93- Hani bir vakit, Tûru ustunuze yukselterek: Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin diye sizden kesin soz almıştık. Onlar: İşittik ve isyan ettik demişlerdi. Kufurleri sebebiyle buzağı (sevgisi) kalplerine icirilmişti. De ki: Eğer muminler iseniz, imanınız size ne kotu şeyler emrediyor!

94- De ki: Eğer Allah katında Ă‚hiret yurdu diğer insanlara değil de sadece size aitse; doğru soyleyen kimseler iseniz, haydi olumu temenni edin

95- Oysa onlar, daha once ellerinin yapıp one surdukleri şeyler yuzunden onu hicbir zaman temenni etmezler. Allah, zĂ‚limleri cok iyi bilendir.

96- Andolsun ki sen onları (Yahûdileri), hayata karşı insanların en hırslısı ve hatta muşriklerden bile daha hırslı bulursun. Onlardan her biri bin yıl yaşatılmayı ister. Oysa yaşatılması, kendisini azaptan uzaklaştırıcı değildir. Allah, onların yapmakta olduklarını cok iyi bilendir.

97- De ki: Kim CebrĂ‚ile duşman olursa şuphesiz ki o, onu (Kuranı) kendisinden oncekileri doğrulayıcı, muminlere hidĂ‚yet ve mujde olarak Allahın izniyle senin kalbine indirmiştir.

98- Kim Allaha, meleklerine, peygamberlerine, CebrĂ‚ile ve MîkĂ‚ile duşman olursa, şuphesiz Allah da kĂ‚firlerin duşmanıdır.

99- Andolsun ki Biz sana apacık Ă‚yetler indirdik. Onları fĂ‚sıklardan başkası inkĂ‚r etmez.

100- Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa iclerinden bir grup onu bozup atmadı mı? Hayır, onların coğu iman etmezler.

101- Onlara Allah katından yanlarındaki (Kitabı) doğrulayan bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir grup sanki bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını sırtlarının arkasına attılar.

102- Ve onlar, Suleymanın mulku (nubuvvet ve saltanatı) aleyhine Şeytanların uydurduklarına tĂ‚bi oldular. Suleyman (sihir yaparak) kĂ‚fir olmadı. Fakat o şeytanlar kĂ‚fir oldular. Onlar, insanlara sihri ve BĂ‚bildeki iki meleğe, HĂ‚rût ve MĂ‚rûta indirilen şeyleri oğretiyorlardı. Halbuki o ikisi: Biz ancak bir fitneyiz (imtihan icin gonderildik). Sakın (sihir yaparak) kĂ‚fir olma! demedikce hic kimseye (birşey) oğretmezlerdi. İşte onlar o ikisinden, kendisiyle, koca ile karısının arasını ayıracak şeyler oğreniyorlardı. Oysa onunla, Allahın izni olmadan hic kimseye zarar verecek değillerdi. Onlar kendilerine zarar verecek, fayda sağlamayacak şeyleri oğreniyorlardı. Andolsun ki onlar onu (sihri) satın alan kimselerin Ă‚hirette hicbir nasibi olmadığını şuphesiz biliyorlardı. Karşılığında kendilerini sattıkları şey ne kotudur, keşke bilmiş olsalardı!

103- Onlar, iman edip sakınmış olsalardı, elbette Allah katındaki sevap daha hayırlı olurdu. Keşke bilselerdi!

104- Ey iman edenler! RĂ‚inĂ‚ demeyin, UnzurnĂ‚ deyin ve dinleyin. KĂ‚firler icin elem verici bir azap vardır.

105- Kitap Ehli olan kĂ‚firler de muşrikler de, size Rabbinizden bir hayır indirilmesini istemezler. Allah ise rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah buyuk ihsan sahibidir.

106- Biz bir Ă‚yeti nesheder veya onu unutturursak, ondan daha hayırlısını ya da onun benzerini getiririz. Allahın her şeye kĂ‚dir olduğunu bilmez misin?

107- Bilmez misin ki goklerin ve yerin mulku yalnızca Allahındır. Sizin icin Allahtan başka hicbir dost ve yardımcı yoktur.

108- Yoksa siz daha once Musaya sorulduğu gibi, peygamberinizi sorguya cekmek mi istiyorsunuz? Kim imanı kufurle değiştirirse, şuphesiz o doğru yoldan sapmıştır.

109- Kitap Ehlinden bircoğu hak kendilerine apacık belli olduktan sonra, sırf nefislerindeki kıskanclık yuzunden, sizi imanınızdan sonra kĂ‚firliğe dondurmek isterler. Allah emrini getirinceye kadar affedin, bağışlayın. Şuphesiz Allah, her şeye guc yetirendir.

110- Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin. Kendiniz icin onceden ne hayır gonderirseniz Allah katında onu bulursunuz. Şuphesiz Allah, yaptıklarınızı cok iyi gorendir.

111- Yahûdi ve Hıristiyan olanlardan başkası asla cennete giremeyecek dediler. Bu, onların kuruntularıdır. De ki: Eğer doğru soyleyen kimseler iseniz, delilinizi getirin!

112- Hayır, kim muhsin olarak yuzunu (kendini) Allaha teslim ederse, işte ona Rabbi katında mukĂ‚fĂ‚tı vardır. Onlara korku yoktur ve onlar uzulmeyeceklerdir.

113- Yahûdiler: Hıristiyanlar (guvenilecek) hicbir şey uzerinde değildir dediler. Hıristiyanlar da: Yahûdiler hicbir şey uzerinde değildir dediler. Halbuki hepsi de Kitabı okuyorlar. Bilmeyenler de aynen onların dedikleri gibi dediler. Artık Allah, ihtilaf ettikleri şeyler hakkında Kıyamet gunu aralarında hukum verecektir.

114- Allahın mescidlerinde, Onun isminin anılmasını yasaklayanlardan ve onların viran olmasına calışanlardan daha zalim kim vardır? Bunların, oralara ancak korka korka girmeleri gerekir. Bunlar icin dunyada bir alcaklık ve Ă‚hirette de buyuk bir azap vardır.

115- Doğu da batı da Allahındır. Nereye yonelirseniz Allahın yuzu (kıblesi) oradadır. Şuphesiz Allah(ın rahmeti) geniştir, O her şeyi bilendir.

116- Onlar: Allah cocuk edindi dediler. (HĂ‚şĂ‚) O, bundan munezzehtir. Doğrusu goklerde ve yerde ne varsa hepsi Onundur, hepsi Ona boyun eğmiştir.

117- Goklerin ve yerin yaratıcısı Odur. O bir şeyin olmasına hukmettiği zaman ona sadece ol! der, o da hemen oluverir.

118- Bilmeyenler: Allah bizimle konuşsa ya da bize bir Ă‚yet (mûcize) gelse ya! dediler. Onlardan oncekiler de aynen onların dedikleri gibi demişlerdi. Kalpleri birbirine benzedi. Gercekleri iyice bilmek isteyen bir toplum icin, Ă‚yetleri apacık bildirdik.

119- Şuphesiz Biz seni, mujdeleyici ve korkutucu olarak o hak (Kuran) ile gonderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin.

120- Ne Yahûdiler ne de Hıristiyanlar, sen onların dinine tĂ‚bi olmadıkca senden asla rĂ‚zı olmazlar. De ki: Şuphesiz Allahın hidĂ‚yeti (İslĂ‚m dini), doğru yolun tĂ‚ kendisidir. Andolsun ki sana gelen ilimden sonra sen onların arzularına uyarsan, Allahtan sana hicbir dost ve hicbir yardımcı bulunmaz.

121- Kendilerine Kitap verdiğimiz (bazı) kimseler, onu hakkıyla okurlar. İşte bunlar ona iman ederler. Her kim onu inkĂ‚r ederse, işte zarar edenler onlardır.

122- Ey İsrĂ‚iloğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir donem) Ă‚lemlere ustun kılmış olduğumu hatırlayın.

123- Oyle bir gunden sakının ki; hic kimse, kimse adına bir şey odeyemez. Ondan hicbir fidye kabul edilmez, kendisine hicbir şefĂ‚at fayda vermez ve onlara yardım da edilmez.

124- Hani bir vakit Rabbi İbrahimi bir takım kelimelerle imtihan etmişti o da onları eksiksiz yerine getirince: Şuphesiz Ben seni insanlara imam yapacağım demişti. (İbrahim): (YĂ‚ Rabbi!) zurriyetimden de demiş, (Allah): ZĂ‚limlere ahdim ulaşamaz demişti.

125- Hani Biz, Beyti (KĂ‚beyi) insanlar icin bir toplanma ve guven yeri kılmıştık. Siz de İbrahimin makamından bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmaile: Tavaf edenler, itikĂ‚fa girenler, rukû ve secde edenler icin Evimi temizleyin! diye emretmiştik.

126- Hani İbrahim de: Ey Rabbim! Burayı guvenli bir şehir kıl, halkından Allaha ve Ă‚hiret gunune iman edenleri urunlerle rızıklandır! demişti. (Allah): KĂ‚fir olanı dahi az bir zaman faydalandırır, sonra onu cehennem azabına zorlarım. O ne kotu bir donuş yeridir! buyurmuştu.

127- Hani İbrahim, İsmail ile birlikte Evin temellerini yukseltiyor (ve şoyle diyorlardı: ) Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur. Şuphesiz daima işiten ve hakkıyla bilen ancak Sensin.

128- Ey Rabbimiz! İkimizi yalnız Sana teslim olan kimseler kıl! Neslimizden de yalnız Sana teslim olacak bir ummet (cıkar). Bize ibadet yerlerimizi goster ve tevbemizi kabul buyur. Şuphesiz Sen tevbeleri cokca kabul edensin, cok merhametli olansın.

129- Ey Rabbimiz! Onlara kendi aralarından, kendilerine Ă‚yetlerini okuyan, onlara Kitap ve Hikmeti oğreten ve onları tertemiz yapan bir peygamber gonder. Şuphesiz yalnız Sen mutlak gĂ‚lipsin, hukum ve hikmet sahibisin

130- Kendini bilmeyenlerden başka kim İbrahimin dininden yuz cevirir? Andolsun ki, Biz onu dunyada sectik, gercekten o Ă‚hirette de sĂ‚lihlerdendir.

131- Rabbi ona: Teslim ol! dediği zaman, o: Âlemlerin Rabbine teslim oldum demişti.

132- İbrahim bunu oğullarına da vasiyet etti, Yakup da: Ey oğullarım! Şuphesiz ki Allah, sizin icin bu dini secti. Artık sizler ancak muslumanlar olarak can verin dedi.

133- (Ey Yahûdiler!) Yoksa Yakuba olum geldiği vakit siz orada hazır mı idiniz? O, oğullarına: Benden sonra neye ibadet edeceksiniz? dediği vakit, onlar: Senin ilĂ‚hına; ataların İbrahim, İsmail ve İshakın ilahı olan tek ilaha ibadet edeceğiz. Biz, ancak Ona teslim olanlarız demişlerdi.

134- Onlar, gelip gecmiş bir ummettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya cekilmeyeceksiniz.

135- Yahûdi ya da Hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız dediler. De ki: Hayır, (biz) Hanif olarak İbrahimin dinine (uyarız). O, muşriklerden değildi

136- Deyin ki: Biz Allaha ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarına indirilenlere; Musa ve İsaya verilenlere ve butun peygamberlere Rableri tarafından verilenlere iman ettik. Onlardan hicbirini diğerinden ayırdetmeyiz. Biz ancak Ona teslim olanlarız.

137- Eğer onlar da sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse şuphesiz doğru yolu bulmuş olurlar; şayet yuz cevirirlerse onlar mutlaka ayrılığa duşerler. Onlara karşı Allah sana yeter. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

138- Allahın boyası (ile boyanın). Boyası Allahınkinden daha guzel olan kimdir? Biz yalnız Ona ibadet edenleriz (deyin).

139- De ki: Bizimle Allah hakkında mı mucadele ediyorsunuz? Oysa O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size aittir. Biz ancak Ona gonulden bağlananlarız.

140- Yoksa siz: Gercekten İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve oğulları Yahûdi yahut Hıristiyan idiler mi diyorsunuz. De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz yoksa Allah mı? Yanında Allahtan gelen bir şahidliği gizleyenden daha zĂ‚lim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan asla gĂ‚fil değildir.

141- Onlar, gelip gecmiş bir ummettir. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya cekilmeyeceksiniz.

142- İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Uzerinde bulundukları kıblelerinden onları ceviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allahındır. O, dilediğini dosdoğru yola iletir.

143- İşte boylece butun insanlara karşı şĂ‚hidler olmanız ve bu peygamberin de size karşı şĂ‚hid olması icin, Biz sizi vasat bir ummet kıldık. Senin uzerinde bulunduğun kıbleyi, ancak peygambere uyanları topukları uzerinde geri doneceklerden ayıralım diye kıble yaptık. Bu, Allahın doğru yola ilettiklerinden başkasına elbette zor gelir. Allah, sizin imanınızı zĂ‚yi edecek değildir. Gercekten Allah, insanlara cok şefkatlidir, cok merhametlidir.

144- Biz, senin yuzunun goğe doğru cevrilip durduğunu muhakkak goruyoruz. Şimdi seni, elbette hoşnut olacağın bir kıbleye donduruyoruz. Artık yuzunu Mescid-i Haram (KĂ‚be) tarafına cevir. Nerede bulunursanız, siz de yuzlerinizi o tarafa cevirin. Şuphe yok ki, kendilerine kitap verilenler, bunun Rabbleri katından bir hak olduğunu cok iyi bilirler. Allah, onların yaptıklarından asla habersiz değildir.

145- Andolsun ki sen, kendilerine kitap verilenlere her turlu Ă‚yeti (mûcize ve delili) getirsen yine onlar senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar, birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun sana gelen bunca ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, o zaman sen de muhakkak zĂ‚limlerden olursunuz.

146- Kendilerine kitap verdiklerimiz, onu oz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen iclerinden bir grup, hic şuphesiz, bildikleri halde hakkı gizlerler.

147- Hak, Rabbinden (gelen)dir. O halde sakın şuphe edenlerden olma!

148- Herkesin, kendisine yoneldiği bir yonu (kıblesi) vardır. O halde siz de hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız, Allah hepinizi bir araya getirir. Şuphesiz Allah, her şeye guc yetirendir.

149- Her nereden (yolculuğa) cıkarsan yuzunu Mescid-i Harama doğru cevir. Şuphesiz bu (emir), Rabbinden (gelen) mutlak bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

150- (Evet Peygamberim!) Her nereden (yolculuğa) cıkarsan yuzunu Mescid-i Haram tarafına cevir. Siz de nerede olursanız yuzlerinizi o tarafa cevirin ki, aralarından zulmedenler haric, insanların size karşı bir delilleri olmasın. Artık onlardan korkmayın, Benden korkun. Boylece size olan nimetimi tamamlayayım da hidĂ‚yete eresiniz. Bakara Suresi Anlamı

151- Nitekim aranızda size Ă‚yetlerimizi okuyan, sizi tertemiz yapan, size Kitap ve Hikmeti oğreten, bilmediğiniz şeyleri size bildiren sizden bir peygamber gonderdik.

152- O halde siz Beni anın ki Ben de sizi anayım. Ve Bana şukredin, nankorluk etmeyin.

153- Ey İman edenler! Sabır ve namazla (Allahtan) yardım isteyin. Şuphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.

154- Allah yolunda oldurulenler icin oluler demeyin. Hayır, onlar diridirler; fakat siz anlayamazsınız.

155- Andolsun ki, sizi biraz korku, biraz aclık, biraz da mallardan, canlardan ve urunlerden eksiltme ile mutlaka imtihan edeceğiz. Sabredenleri mujdele!

156- Onlar ki, kendilerine bir belĂ‚ geldiği zaman: Şuphesiz biz, Allah iciniz ve biz ancak Ona donuculeriz derler.

157- İşte Rabblerinden mağfiretler ve rahmet onların uzerinedir ve onlar hidĂ‚yete erenlerin tĂ‚ kendileridir.

158- Şuphesiz SafĂ‚ ile Merve Allahın alĂ‚metlerindendir. Her kim Beyti (KĂ‚beyi) hacceder ya da umre yaparsa bu ikisini tavaf etmesinde kendisine bir gunah yoktur. Kim de gonlunden gelerek bir hayır işlerse, şuphesiz Allah şukrun karşılığını verendir, her şeyi bilendir.

159- Gercekten, indirdiğimiz apacık delilleri ve hidĂ‚yeti, Biz Kitapta insanlara acıkca bildirdikten sonra gizleyenler var ya; işte onlara hem Allah lĂ‚net eder hem de butun lĂ‚net ediciler lĂ‚net eder.

160- Ancak tevbe edenler, (durumlarını) duzeltenler, (gizlediklerini) acıklayanlar mustesnĂ‚. Artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri cokca kabul edenim, cok merhametli olanım.

161- Şuphesiz ki, (Ă‚yetlerimizi) inkĂ‚r edip de kĂ‚fir olarak olenler var ya; işte Allahın, meleklerin ve butun insanların lĂ‚neti onların uzerinedir.

162- Onlar surekli lĂ‚net icinde kalırlar. Ne azapları hafifletilir ne de onlara muhlet verilir.

163- İlahınız tek bir ilahtır. Ondan başka hicbir ilah yoktur. O, Rahmandır, Rahîmdir.

164- Şuphesiz goklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gunduzun birbiri ardınca gelişinde, insanlara faydalı şeyler ile denizde yuzup giden gemilerde, Allahın gokten indirip de olumunden sonra kendisiyle yeryuzunu dirilttiği suda, her turlu canlıyı orada yaymasında, ruzgĂ‚rları estirişinde ve gokle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutlarda elbette aklını kullanan bir toplum icin Ă‚yetler vardır.

165- İnsanlar icinde oyle kimseler vardır ki, Allahtan başkasını (Ona) eşler edinirler de onları Allahı sever gibi severler. İman edenlerin Allaha olan sevgileri ise daha kuvvetlidir. Zulmedenler, azabı gorecekleri zaman butun kuvvetin hakikaten Allaha ait olduğunu ve Allahın azabının gercekten cok şiddetli olduğunu bir bilselerdi (Allaha eşler tutmazlardı).

166- O zaman kendilerine uyulanlar, uyanlardan hızla uzaklaşmıştır. Onlar azabı gormuşler, aralarındaki butun bağlar da kopmuştur.

167- Uyanlar: Keşke bizim icin (dunyaya) bir donuş olsaydı da (bugun) onların bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzak dursaydık! derler. Boylece Allah, butun amellerini pişmanlıklar halinde kendilerine gosterecektir. Ve onlar, ateşten de cıkacak değillerdir.

168- Ey insanlar! Yeryuzundeki şeylerden helĂ‚l ve temiz olarak yeyin. Şeytanın adımlarına uymayın. Cunku o, sizin icin apacık bir duşmandır.

169- O size ancak kotuluğu, hayasızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri soylemenizi emreder.

170- Onlara: Allahın indirdiğine uyun! denildiği zaman onlar: Hayır, biz atalarımızı uzerinde bulduğumuz şeye uyarız derler. Ya ataları hic bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı?

171- O inkĂ‚r edenler (ile peygamber)in durumu, bağırıp cağırmadan başka bir şey duymayan (hayvan)lara haykıran kimsenin durumu gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kordurler; artık onlar inanmazlar.

172- Ey iman edenler! Size rızık olarak verdiğimiz şeylerin temiz olanlarından yeyin ve yalnızca Ona kulluk ediyorsanız, Allaha şukredin.

173- O, size, ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allahtan başkası adına kesileni haram kıldı. Fakat kim mecbur kalır da saldırmadan ve haddi aşmadan (bunlardan yerse) ona bir gunah yoktur. Şuphesiz Allah, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

174- Şuphesiz ki Allahın indirdiği Kitaptan bir şeyi gizleyip de onu az bir bedele satanlar (var ya); işte onlar karınlarında ateşten başka bir şey yemezler. Kıyamet gunu Allah, onlarla konuşmayacak ve onları temize cıkarmayacaktır. Onlar icin can yakıcı bir azap vardır.

175- Onlar hidĂ‚yete karşılık sapkınlığı, mağfirete karşılık da azabı satın alan kimselerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!

176- Bu (azap) da, Allahın, Kitabı hak olarak indirmiş olması sebebiyledir. Şuphesiz ki, Kitap hakkında ihtilafa duşenler, gercekten (haktan) uzak bir ayrılık icindedirler.

177- Yuzlerinizi doğu ve batı tarafına cevirmeniz iyilik değildir. Fakat (asıl) iyilik, Allaha, Ă‚hiret gunune, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; onu sevmesine rağmen malını yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışlara, dilenenlere ve (ozgurlukleri icin) kolelere veren; namazı dosdoğru kılan, zekĂ‚tı veren, antlaşma yaptıkları zaman sozlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenlerin iyiliğidir. İşte doğru olanlar onlardır. Ve onlar muttaki olanların da tĂ‚ kendileridir.

178- Ey iman edenler! Oldurulenler hakkında size kısas farz kılındı. Hure karşılık hur, koleye karşılık kole ve kadına karşılık kadın (kısas olunur). Fakat kimin lehine kardeşi (maktûlun velisi veya vĂ‚risi) tarafından bir şey affolunursa, artık orfe uymak ve ona guzellikle (diyeti) odemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir. Her kim, bundan sonra haddi aşarsa, onun icin can yakıcı bir azap vardır.

179- Ey temiz akıl sahipleri! Kısasta sizin icin hayat vardır. Umulur ki, (oldurmekten) sakınırsınız.

180- Sizden birine olum geldiği vakit, eğer bir hayır (mal) bırakacaksa; anneye, babaya ve yakın akrabalara meşru bir şekilde vasiyet etmesi, takva sahipleri uzerine bir hak olarak size farz kılındı.

181- Artık kim, onu (vasiyeti) işittikten sonra değiştirirse, gunahı ancak onu değiştirenlerin uzerinedir. Şuphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.

182- Kim de vasiyet edenin bir hata etmesinden ya da gunah işlemesinden korkar da (tarafların) aralarını bulursa, ona hicbir gunah yoktur. Şuphesiz Allah cok bağışlayan, cok merhamet edendir.

183- Ey iman edenler! Oruc, sizden oncekilere farz kılındığı gibi, takva sahibi olasınız diye size de farz kılındı.

184- Sayılı gunler olarak. Sizden her kim, hasta veya seferde olursa, tutamadığı gunler sayısınca başka gunlerde tutsun. Oruca gucu yetmeyenler de bir yoksulu doyuracak fidye versinler. Bununla beraber kim gonulden bir hayır yaparsa; bu, kendisi icin daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır.

185- (O sayılı gunler) Ramazan ayıdır ki, insanları hidĂ‚yete erdirmek, doğru yolu ve hak ile bĂ‚tılı ayırt edip acıklamak uzere Kuran o ayda indirildi. Oyleyse sizden her kim bu aya erişirse orucunu tutsun. Allah sizin icin kolaylık ister, zorluk istemez. (Bu kolaylık), o sayıyı tamamlamanız ve size hidĂ‚yet etmesine karşılık Allahı buyuk tanımanız icindir. Umulur ki, şukredersiniz.

186- Kullarım sana Beni sorarlarsa muhakkak ki Ben (onlara) cok yakınım. Bana dua ettiğinde dua edenin duasına karşılık veririm. O halde onlarda Benim davetime uysunlar ve Bana iman etsinler ki, doğru yolu bulmuş olsunlar.

187- Oruc gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helĂ‚l kılındı. Onlar sizin icin bir elbise, siz de onlar icin bir elbisesiniz. Allah, nefislerinize ihĂ‚net etmekte olduğunuzu bildi de tevbenizi kabul edip sizi bağışladı. Artık şimdi onlara yaklaşın ve Allahın sizin icin yazdığını isteyin. Fecrin beyaz ipliği siyah ipliğinden sizce ayırt edilinceye kadar yeyin, icin, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescidlerde itikĂ‚f halinde bulunduğunuzda kadınlarınıza yaklaşmayın. Bunlar, Allahın sınırlarıdır. Sakın onlara yaklaşmayın! Allah, sakınsınlar diye Ă‚yetlerini insanlara boylece acıklar.

188- Mallarınızı aranızda bĂ‚tıl sebeplerle yemeyiniz ve bile bile insanların mallarından bir kısmını gunah ile yemek icin onları hĂ‚kimlere (ruşvet olarak) aktarmayın.

189- Sana hilalleri soruyorlar. De ki: Onlar, insanlar ve hac icin vakit olculeridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Fakat (asıl) iyilik, Allahtan sakınan kimsenin davranışıdır. Artık evlere kapılarından girin ve Allahtan korkun ki, kurtuluşa eresiniz.

190- Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın ve aşırı gitmeyin. Şuphesiz ki Allah, aşırı gidenleri sevmez.

191- Onları nerede yakalarsanız oldurun. Sizi cıkardıkları yerden siz de onları cıkarın. Fitne oldurmekten daha kotudur. Onlar Mescid-i Haramda sizinle savaşmadıkca siz de onlarla Mescid-i Haram yanında savaşmayınız. Fakat sizinle savaşırlarsa siz de onları oldurun. KĂ‚firlerin cezası işte boyledir.

192- Şayet onlar (savaştan ve kufurden) vazgecerlerse, şuphesiz ki Allah cok bağışlayan, cok merhamet edendir.

193- Fitne kalmayıncaya ve din de yalnız Allah icin oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgecerlerse artık zĂ‚limlerden başkasına duşmanlık yoktur.

194- Haram ay, haram aya karşılıktır. Hurmetler karşılıklıdır. O halde kim size saldırırsa, siz de onlara size saldırdıkları kadar karşılık verin. Allahtan korkun ve bilin ki, Allah takvĂ‚ sahipleriyle beraberdir.

195- Allah yolunda infak edin. Kendinizi tehlikeye atmayın. Ve iyilik edin. Şuphesiz ki Allah iyilik edenleri sever.

196- Haccı da umreyi de Allah icin tam yapın. Eğer (bunlardan) alıkonursanız, o halde kolayınıza gelen kurbanı gonderin. Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İcinizden her kim hasta olur ya da başından bir rahatsızlığı bulunursa; ona oruc veya sadaka ya da kurban olarak fidye gerekir. Guvenliğe kavuştuğunuz zaman ise; kim hacca kadar umreyle faydalanmak isterse, kolayına gelen bir kurban kessin. Fakat kim (onu) bulamazsa, hac esnasında uc gun, donduğunuz zaman da yedi gun olmak uzere tam on gun oruc tutar. Bu, ailesi Mescid-i Haramda oturmayanlar icindir. Allahtan korkun ve bilin ki Allahın azabı cok şiddetlidir.

197- Hac, bilinen aylardır. Kim bu aylarda haccı (kendine) farz yaparsa, artık hac esnasında kadına yaklaşmak, gunah işlemek ve kavga etmek yoktur. İyilik olarak her ne yaparsanız, Allah onu bilir. Azık edinin. Şuphesiz ki azığın en hayırlısı, takvĂ‚dır. Ey akıl sahipleri, Benden korkun!

198- (Hacda ticaret yaparak) Rabbinizden rızık istemenizde size herhangi bir gunah yoktur. Arafattan (Muzdelifeye) akın ettiğiniz zaman Meşar-i Haramın yanında Allahı zikredin. O, sizi nasıl hidĂ‚yete ulaştırdıysa siz de Onu anın. Gercekten siz, bundan once sapıklardan idiniz.

199- Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allahtan bağışlanma dileyin. Şuphesiz Allah cok bağışlayan, cok merhamet edendir.

200- Hac ibadetlerinizi bitirdiğiniz zaman, (cahiliye doneminde) babalarınızı andığınız gibi hatta daha kuvvetli bir anışla Allahı anın. İnsanlardan oylesi vardır ki: Ey Rabbimiz, bize dunyada ver! der. Ahirette ise onun hicbir payı yoktur.

201- Onlardan oylesi de vardır ki: Ey Rabbimiz, bize dunyada da guzellik, Ă‚hirette de guzellik ver ve bizi ateş azabından koru! der.

202- İşte onlar icin, kazandıklarından dolayı bir pay vardır. Allah, hesabı cok cabuk gorendir.

203- Sayılı gunlerde Allahı (tekbirle) zikredin. Kim iki gun icinde acele ederse ona gunah yoktur. Kim de geri kalırsa ona da gunah yoktur. Bu, sakınanlar icindir. Allahtan korkun ve bilin ki şuphesiz hepiniz Onun huzurunda toplanacaksınız.

204- İnsanlardan oyle kimseler vardır ki, dunya hayatı hakkındaki sozu senin hoşuna gider. Kalbinde olana Allahı da şĂ‚hid tutar. Halbuki o, en azılı duşmandır.

205- O işbaşına gectiği zaman; yeryuzunde fesat cıkarmaya, ekini ve nesli yok etmeye calışır. Allah ise fesadı sevmez.

206- Kendisine: Allahtan kork! denildiğinde, gurur onu gunaha sevkeder. Boylesine cehennem yeter. Gercekten o, ne kotu yataktır!

207- İnsanlardan oyleleri de vardır ki, Allahın rızasını isteyerek nefsini satar (feda eder). Allah ise kullarına cok şefkatlidir.

208- Ey iman edenler! Hepiniz topluca İslama (barışa) girin. Şeytanın adımlarına uymayın; cunku o, sizin apacık bir duşmanınızdır.

209- Size apacık deliller geldikten sonra, yine de (hak yoldan) kayarsanız, biliniz ki Allah mutlak gĂ‚liptir, hukum ve hikmet sahibidir.

210- Onlar, buluttangolgeliklericindeAllahınmeleklerlebirlikt ekendilerinegelmesini ve işlerin bitirilivermesini mi gozetliyorlar? Oysa butun işler ancak Allaha dondurulur.

211- İsrĂ‚iloğullarına sor, Biz onlara nice acık Ă‚yetler vermiştik. Kim kendisine geldikten sonra, Allahın nimetini (Ă‚yetlerini) değiştirirse, (bilsin ki) muhakkak Allahın azabı cok şiddetlidir.

212- Dunya hayatı kĂ‚firlere cok suslu gosterildi de onlar, iman edenlerle alay ediyorlar. Oysa takvĂ‚ sahipleri kıyamet gununde onların ustundedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

213- İnsanlar tek bir ummet idi. Sonra Allah, mujdeleyici ve korkutucu olarak peygamberler gonderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa duştukleri hususlarda, aralarında hukum vermek icin hak ile Kitabı indirdi. Oysa kendilerine kitap verilenler, ancak kendilerine apacık deliller geldikten sonra, sırf aralarındaki kıskanclık yuzunden dinde ihtilafa duştuler. Bunun uzerine Allah, kendi izniyle, iman edenleri hakkında ihtilafa duştukleri gerceğe ulaştırdı. Allah, dilediği kimseyi dosdoğru yola iletir.

214- Yoksa siz, sizden once gelip gecenlerin hali başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Onlara oyle yoksulluk ve sıkıntı dokundu ve oyle sarsıldılar ki, nihayet peygamber ve beraberindeki iman edenler: Allahın yardımı ne zaman? dediler. Haberiniz olsun! Allahın yardımı şuphesiz yakındır.

215- Sana, neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır olarak infak edeceğiniz şey; anne-baba, akrabalar, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar icindir. Hayır namına her ne yaparsanız, muhakkak ki Allah onu bilir.

216- Hoşunuza gitmediği halde, savaş size farz kılındı. Bazen hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin icin hayırlı olabilir. Sevdiğiniz bir şey de hakkınızda kotu olabilir. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

217- Sana haram ayında savaşmayı soruyorlar. De ki: Onda savaşmak buyuk bir gunahtır. Fakat (insanları) Allah yolundan cevirmek, Onu inkĂ‚r etmek, Mescid-i Haramdan menetmek ve halkını oradan cıkarmak daha buyuk gunahtır. Fitne, oldurmekten daha kotudur. Onlar guc yetirebilseler, sizi dininizden dondurunceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. İcinizden her kim dininden doner ve kĂ‚fir olarak olurse, işte onların amelleri dunyada da Ă‚hirette de boşa gitmiştir. Artık onlar cehennemliktirler. Onlar orada surekli kalacaklardır.

218- Muhakkak ki iman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda cihad edenler; işte bunlar Allahın rahmetini umarlar. Allah cok bağışlayandır, cok merhametlidir.

219- Sana ickiden ve kumardan soruyorlar. De ki: O ikisinde buyuk gunah ve insanlar icin bazı faydalar vardır. Fakat gunahları faydalarından daha buyuktur. Ve sonra neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyacınızdan fazlasını! Allah, size Ă‚yetlerini boylece acıklıyor ki duşunesiniz

220- Dunya ve Ă‚hiret hakkında. Yine sana yetimlerden soruyorlar. De ki: Onları ıslah etmek daha hayırlıdır. Şayet onlarla birlikte yaşarsanız, onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, fesat cıkaran ile ıslah edeni bilir. Allah dileseydi elbette size zorluk verirdi. Şuphesiz Allah mutlak gĂ‚lip, hukum ve hikmet sahibidir.

221- Muşrik kadınlarla, onlar iman etmedikce evlenmeyin. Hoşunuza gitse de, muşrik bir kadından mumin bir cĂ‚riye elbette daha hayırlıdır. Muşrik erkeklerle de onlar iman etmedikce, (mumin kadınları) evlendirmeyin. Hoşunuza gitse de, muşrik bir erkekten mumin bir kole elbet daha hayırlıdır. Onlar (muşrikler) cehenneme cağırırlar. Allah ise, kendi izniyle, cennete ve mağfirete cağırır ve iyice duşunup oğut alsınlar diye, insanlara Ă‚yetlerini acıklar.

222- Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O bir rahatsızlıktır. Bu sebeple aybaşı halinde kadınlardan uzak durun ve temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allahın size emrettiği yerden onlara gidin. Muhakkak Allah, cok tevbe edenleri de sever, cok temizlenenleri de sever.

223- Kadınlarınız sizin icin bir tarladır. O halde tarlanıza nasıl isterseniz oyle varın. Kendiniz icin (salih ameller) gonderin. Allahtan korkun ve biliniz ki mutlaka Ona kavuşacaksınız. Muminleri mujdele!

224- Yeminleriniz sebebiyle Allahı, iyilik yapmanıza, takvĂ‚ sahibi olmanıza ve insanların arasını duzeltmenize engel kılmayın. Allah her şeyi işiten, her şeyi bilendir.

225- Allah sizi yeminlerinizdeki Lağv (yanılgı)dan dolayı sorumlu tutmaz. Fakat kalplerinizin kazandığından dolayı sizi sorumlu tutar. Allah cok bağışlayandır, kullarına yumuşak davranandır.

226- Hanımlarına yaklaşmamaya yemin edenler icin dort ay beklemek vardır. Şayet (bu sure icinde hanımlarına) donerlerse şuphesiz Allah cok bağışlayandır, cok merhametlidir.
Bakara Suresi Anlamı

227- Eğer boşanmaya karar verirlerse (boşanırlar). Şuphesiz Allah her şeyi işitendir, her şeyi bilendir.

228- Boşanmış kadınlar kendi başlarına uc kur (hayız ve temizlenme) muddeti beklerler. Eğer Allaha ve Ă‚hiret gunune iman ediyorlarsa, Allahın rahimlerde yarattığını gizlemeleri onlara helĂ‚l olmaz. Kocaları, bu bekleme muddeti icinde barışmak isterlerse, onları geri almaya daha layıktır. Erkeklerin meşrû şekilde kadınlar uzerinde hakları olduğu gibi, kadınların da onlar uzerinde hakları vardır. Ama erkeklerin onlar uzerinde (ustun) bir dereceleri vardır. Allah Azîzdir, Hakîmdir.

229- Boşanma iki defadır. Artık (kadını) ya iyilikle tutmalı ya da guzellikle salıvermelidir. Onlara verdiklerinizden bir şey almanız size helĂ‚l olmaz. Ancak her ikisi de Allahın sınırlarına koruyamayacaklarından korkarlarsa mustesnĂ‚. Eğer onların Allahın sınırlarını koruyamayacaklarından korkarsanız, bu durumda kadının (ayrılmak icin) fidye vermesinde her ikisine de bir gunah yoktur. Bunlar Allahın sınırlarıdır, sakın onları gecmeyin. Her kim Allahın sınırlarını aşarsa, işte onlar zĂ‚limlerin tĂ‚ kendileridir.

230- Eğer erkek onu (ucuncu defa) boşarsa, artık bundan sonra başka bir kocayla nikĂ‚hlanmadıkca kendisine helĂ‚l olmaz. Şayet (yeni koca da) onu boşarsa, Allahın sınırlarını koruyacaklarına inandıkları takdirde, (ilk koca ile kadının) tekrar birbirlerine donmelerinde her ikisine de bir gunah yoktur. İşte bunlar, bilen bir toplum icin Allahın acıkladığı sınırlarıdır.

231- Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerinin sonlarına vardılar mı, ya onları iyilikle tutun ya da iyilikle bırakın. Sırf zulmetmek icin, zararlarına olarak onları (yanınızda) tutmayın. Kim bunu yaparsa, gercekten kendisine zulmetmiş olur. Allahın Ă‚yetlerini eğlence edinmeyin. Allahın uzerinizdeki nimetini ve size indirip kendiyle oğut verdiği Kitabı ve Hikmeti duşunun. Allahtan korkun ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir.

232- Kadınları boşadığınız zaman, iddetlerini bitirdiler mi, aralarında guzel bir şekilde anlaştıkları takdirde, kocalarıyla nikĂ‚hlanmalarına engel olmayın. İşte bununla, icinizden Allaha ve Ă‚hiret gunune iman eden kimselere oğut veriliyor. Bu, sizin icin daha hayırlı ve daha temizdir. Allah bilir siz bilmezsiniz.

233- Emzirmeyi tamamlamak isteyenler icin, anneler cocuklarını tam iki yıl emzirirler. Onların yiyeceği ve giyeceği, orfe uygun olarak, cocuk kendisinin olana (babaya) aittir. Hicbir kimse gucunden fazlasıyla sorumlu tutulmaz. Cocuğu yuzunden ne anne, ne de cocuk kendisinin olan (baba) zarara uğratılmasın. Mirascıya duşen de bunun aynısıdır. Eğer (anne-baba) aralarında danışarak ve karşılıklı anlaşarak, (iki yıldan once) sutten kesmek isterlerse, kendilerine bir gunah yoktur. Eğer cocuğunuzu (sutanneye) emzirtmek isterseniz, vereceğiniz (ucret)i guzelce teslim ettiğiniz takdirde, yine uzerinize bir gunah yoktur. Allahtan korkun ve bilin ki, Allah yaptıklarınızı gorendir.

234- İcinizden vefat edenlerin geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına dort ay on gun beklerler. Bekleme suresini bitirdikleri zaman, artık onların kendi nefisleri hakkında meşrû olarak yaptıklarından dolayı size bir gunah yoktur. Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.

235- Boyle kadınlara evlenme isteğinizi ustu kapalı ifade etmenizde ya da gonullerinizde gizlemenizde uzerinize bir gunah yoktur. Allah biliyor ki, siz onları mutlaka anacaksınız. Fakat meşrû bir soz soylemeniz dışında, onlarla gizlice sozleşmeyin. Farz olan bekleme suresi sona ermeden nikah akdini bağlamaya karar vermeyin ve bilin ki Allah nefislerinizde olanı muhakkak bilir. Artık Ondan sakının ve bilin ki, şuphesiz Allah cok bağışlayandır, Halîmdir (Ceza vermede aceleci değildir).

236- Kendilerine dokunmadan ya da mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız size bir gunah yoktur. Eli geniş olan kendi kuvvetine gore, fakir olan da yine kendi kuvvetince orfe uygun bir fayda ile onları faydalandırsın. Bu, iyilik edenler uzerine bir borctur.

237- Eğer kendilerine bir mehir tayin ettiğiniz halde, temas etmeden once onları boşarsanız, tayin ettiğinizin yarısı onlarındır. Ancak kendilerinin ya da nikĂ‚h akdi elinde olanın bağışlaması ayrı. Sizin bağışlamanız ise takvĂ‚ya daha yakındır. Aranızdaki iyiliği unutmayın. Şuphesiz Allah, yaptıklarınızı gorendir.

238- Namazları ve orta namazını koruyun. Allah icin, gonulden boyun eğerek kıyam edin.

239- Eğer (bir tehlikeden) korkarsanız, (namazı) yaya yahut binekte iken (kılın). Guvenliğe kavuştuğunuz zaman ise, bilmediğiniz şeyleri size oğrettiği gibi Allahı zikredin.

240- İcinizden vefat edip de geride eşler bırakan kimseler, eşleri icin (evlerinden) cıkarılmadan, bir yıla kadar faydalanmalarını vasiyet etsinler. Eğer kendileri cıkarlarsa, onların kendileri hakk&#305