Aziz, sıddık, sarsılmaz, telÂş etmez, ahireti bırakıp fÂnî Dunyaya donmez kardeşlerim!

Bir parca daha burada kalmaktan, meselemizi bir derece genişlendirmek istemelerinden mahzun olmayınız; bilÂkis, benim gibi memnun olunuz. Madem omur durmuyor, zevale koşuyor, boyle cilehanede uhrevî meyveleriyle bÂkîleşiyor. Hem Nurun ders dairesi genişliyor. MeselÂ, ehl-i vukufun hocaları, tam dikkatle Siracu’n-Nur’u okumaya mecbur oluyorlar. Hem bu sırada cıkmamızla, bir-iki cihetle hizmet-i imaniyemize bir noksan gelmek ihtimali var. Ben sizlerden şahsen cok ziyade sıkıntı cektiğim halde cıkmak istemiyorum. Siz de mumkun olduğu kadar sabır ve tahammule ve bu tarz-ı hayata alışmaya ve Nurları yazmak ve okumaktan teselli ve ferah bulmaya calışınız.

Said Nursî

***

(…) Saniyen: Meselemizi genişlettirmeleri hayırdır. Şimdiye kadar kıymetini duşurmek fikriyle zÂhiren kucuk, ehemmiyetsiz gosterip, gizli cok ehemmiyet veriyordular. Şimdi bu vaziyet, inşaallah hizmet-i imÂnîye ve Kur’Ânîye daha ziyade hayırlı ve faydalı olacak.

Said Nursî

ŞuÂlar, On Dorduncu Şu (Afyon Hapsi mektupları), s. 540-41
LÛ*GAT*CE:

ehl-i vukuf: Bilirkişi.

inayet: Allah’ın yardım ve himayesi.

Siracu’n-Nur: Risale-i Nur’dan bir mecmua.

uhrevî: Ahirete ait.

zeval: Sona erme.
__________________