Bakara Suresi Diyanet Meali

Bakara Suresi Diyanet Meal

Medine doneminde inmiştir. Kuran-ı Kerimin en uzun sûresi olup 286 Âyettir. Adını, 67-73. Âyetlerde yer alan “bakara (sığır) kelimesinden alır. Sûre, İslÂm hukukunun ana konularıyla ilgili pek cok hukum icermektedir.

BismillÂhirrahmÂnirrahîm

1.Elif LÂm Mîm.

2.Bu, kendisinde şuphe olmayan kitaptır. Allaha karşı gelmekten sakınanlar icin yol gostericidir.

3.Onlar gaybe inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiğimizden de Allah yolunda harcarlar.

4.Onlar sana indirilene de, senden once indirilenlere de inanırlar. Ahirete de kesin olarak inanırlar.

5.İşte onlar Rablerinden (gelen) bir doğru yol uzeredirler ve kurtuluşa erenler de işte onlardır.

6.Kufre saplananlara gelince, onları uyarsan da, uyarmasan da, onlar icin birdir, inanmazlar.

7.Allah, onların kalplerini ve kulaklarını muhurlemiştir. Gozleri uzerinde de bir perde vardır. Onlar icin buyuk bir azap vardır.

8.İnsanlardan, inanmadıkları hÂlde, “Allaha ve ahiret gunune inandık diyenler de vardır.

9.Bunlar Allahı ve muminleri aldatmaya calışırlar. Oysa sadece kendilerini aldatırlar da farkında değillerdir.

10.Kalplerinde munafıklıktan kaynaklanan bir hastalık vardır. Allah da onların hastalıklarını artırmıştır. Soyledikleri yalana karşılık da onlara elem dolu bir azap vardır.

11.Bunlara, “Yeryuzunde fesat cıkarmayın denildiğinde, “Biz ancak ıslah edicileriz! derler.

12.İyi bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir. Fakat farkında değillerdir.

13.Onlara, “İnsanların inandıkları gibi siz de inanın denildiğinde ise, “Biz de akılsızlar gibi iman mı edelim? derler. İyi bilin ki, asıl akılsızlar kendileridir, fakat bilmezler.

14.İman edenlerle karşılaştıkları zaman, “İnandık derler. Fakat şeytanlarıyla (munafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, “Şuphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz derler.

15.Gercekte Allah onlarla alay eder (alaylarından dolayı onları cezalandırır); azgınlıkları icinde bocalayıp dururlarken onlara muhlet verir.

16.İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almış kimselerdir. Bu yuzden alışverişleri onlara kÂr getirmemiş ve (sonucta) doğru yolu bulamamışlardır.

17.Onların durumu, (geceleyin) ateş yakan kimsenin durumuna benzer: Ateş tam cevresini aydınlattığı sırada Allah ışıklarını yok ediverir de onları goremez bir şekilde karanlıklar icinde bırakıverir.

18.Onlar, sağırdırlar, dilsizdirler, kordurler. Artık (hakka) donmezler.

19.Yahut onların durumu, gokten yoğun karanlıklar icinde gok gurultusu ve şimşekle sağanak hÂlinde boşanan yağmura tutulmuş kimselerin durumu gibidir. Olum korkusuyla, yıldırım seslerinden parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa Allah, kÂfirleri cepecevre kuşatmıştır.

20.Şimşek neredeyse gozlerini alıverecek. Onlerini her aydınlatışında ışığında yururler. Karanlık cokunce dikilip kalırlar. Allah dileseydi, elbette onların işitme ve gorme duyularını giderirdi. Şuphesiz Allah, her şeye hakkıyla gucu yetendir.

21. Ey insanlar! Sizi ve sizden oncekileri yaratan Rabbinize ibadet edin ki, Allaha karşı gelmekten sakınasınız.

22.O, yeri sizin icin doşek, goğu de bina yapan, gokten su indirip onunla size rızık olarak ceşitli urunler cıkarandır. Oyleyse siz de bile bile Allaha ortaklar koşmayın.

23.Eğer kulumuza (Muhammede) indirdiğimiz (Kuran) hakkında şuphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru soyleyenler iseniz, Allahtan başka şahitlerinizi cağırın (ve bunu ispat edin).

24.Eğer, yapamazsanız -ki hicbir zaman yapamayacaksınız- o hÂlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kÂfirler icin hazırlanmıştır.

25.İman edip salih ameller işleyenlere, kendileri icin; icinden ırmaklar akan cennetler olduğunu mujdele. Cennetlerin meyvelerinden kendilerine her rızık verilişinde, “Bu (tıpkı) daha once (dunyada iken) bize verilen rızık! diyecekler. HÂlbuki bu rızık onlara (dunyadakine) benzer olarak verilmiştir. Onlar icin orada tertemiz eşler de vardır. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

26.Allah, bir sivrisineği, ondan daha da otesi bir varlığı ornek olarak vermekten cekinmez. İman edenler onun, Rablerinden (gelen) bir gercek olduğunu bilirler. Kufre saplananlar ise, “Allah, ornek olarak bununla neyi kastetmiştir? derler. (Allah) onunla bircoklarını saptırır, bircoklarını da doğru yola iletir. Onunla ancak fasıkları saptırır.

27.Onlar, Allaha verdikleri sozu, pekiştirilmesinden sonra bozan, Allahın korunmasını emrettiği bağları (iman, akrabalık, beşerî ve ahlÂkî butun ilişkileri) koparan ve yeryuzunde bozgunculuk yapan kimselerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

28.Siz cansız (henuz yok) iken sizi dirilten (dunyaya getiren) Allahı nasıl inkÂr ediyorsunuz? Sonra sizleri oldurecek, sonra yine diriltecektir. En sonunda Ona donduruleceksiniz.

29.O, yeryuzunde olanların hepsini sizin icin yaratan, sonra goğe yonelip onları yedi gok hÂlinde duzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir.

30.Hani, Rabbin meleklere, “Ben yeryuzunde bir halife yaratacağım demişti. Onlar, “Orada bozgunculuk yapacak, kan dokecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek daima seni tesbih ve takdis ediyoruz. demişler. Allah da, “Ben sizin bilmediğinizi bilirim demişti.

31.Allah, Âdeme butun varlıkların isimlerini oğretti. Sonra onları meleklere gostererek, “Eğer doğru soyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin dedi.

32.Melekler, “Seni butun eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize oğrettiklerinden başka bizim hicbir bilgimiz yoktur. Şuphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin dediler.

33.Allah, şoyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini soyle. Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, goklerin ve yerin gaybını şuphesiz ki ben bilirim, yine acığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi? dedi.

34.Hani meleklere, “Âdem icin saygı ile eğilin demiştik de İblis haric butun melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kacınmış, buyukluk taslamış ve kÂfirlerden olmuştu.

35.Dedik ki: “Ey Âdem! Sen ve eşin cennete yerleşin. Orada dilediğiniz gibi bol bol yiyin, ama şu ağaca yaklaşmayın, yoksa zalimlerden olursunuz.

36.Derken, şeytan ayaklarını oradan kaydırdı. Onları icinde bulundukları konumdan cıkardı. Bunun uzerine biz de, “Birbirinize duşman olarak inin. Sizin icin yeryuzunde belli bir sure barınak ve yararlanma vardır dedik.

37.Derken, Âdem (vahy yoluyla) Rabbinden birtakım kelimeler aldı, (onlarla amel edip Rabbine yalvardı. O da) bunun uzerine tovbesini kabul etti. Şuphesiz O, tovbeleri cok kabul edendir, cok bağışlayandır.

38.“İnin oradan (cennetten) hepiniz. Tarafımdan size bir yol gosterici (peygamber) gelir de kim ona uyarsa, onlar icin herhangi bir korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir dedik.

39.İnkÂr edenler ve Âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

40.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti hatırlayın. Bana verdiğiniz sozu yerine getirin ki ben de size verdiğim sozu yerine getireyim. Yalnız benden korkun.

41.Elinizdeki Tevratı tasdik edici olarak indirdiğimize (Kurana) iman edin. Onu inkÂr edenlerin ilki olmayın. Âyetlerimi az bir karşılığa değişmeyin ve bana karşı gelmekten sakının.

42.Hakkı batılla karıştırıp da bile bile hakkı gizlemeyin.

43.Namazı kılın, zekÂtı verin. Rukû edenlerle birlikte siz de rukû edin.

44.Siz Kitabı (Tevratı) okuyup durduğunuz hÂlde, kendinizi unutup başkalarına iyiliği mi emrediyorsunuz? (Yaptığınızın cirkinliğini) anlamıyor musunuz?

45.Sabrederek ve namaz kılarak (Allahtan) yardım dileyin. Şuphesiz namaz, Allaha derinden saygı duyanlardan başkasına ağır gelir.

46.Onlar, Rablerine kavuşacaklarını ve gercekten Ona doneceklerini cok iyi bilirler.

47.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cumle Âleme ustun kıldığımı hatırlayın.

48.Oyle bir gunden sakının ki, o gun hic kimse bir başkası adına bir şey odeyemez. Hicbir kimseden herhangi bir şefaat kabul olunmaz, fidye alınmaz. Onlara yardım da edilmez.

49.Hani, sizi azabın en kotusune uğratan, kadınlarınızı sağ bırakıp, oğullarınızı boğazlayan Firavun ailesinden kurtarmıştık. Bunda, size Rabbinizden (gelen) buyuk bir imtihan vardı.

50.Hani, sizin icin denizi yarmış, sizi kurtarmış, gozlerinizin onunde Firavun ailesini suda boğmuştuk.

51.Hani, biz Mûs ile kırk gece icin sozleşmiştik. Sizler ise onun ardından (kendinize) zulmederek bir buzağıyı tanrı edinmiştiniz.

52.Sonra bunun ardından şukredesiniz diye sizi affetmiştik.

53.Hani, doğru yolu tutasınız diye MûsÂya Kitabı (Tevratı) ve Furkanı vermiştik.

54.MûsÂ, kavmine dedi ki: “Ey kavmim! Sizler, buzağıyı ilÂh edinmekle kendinize yazık ettiniz. Gelin yaratıcınıza tovbe edin de nefislerinizi oldurun (kendinizi duzeltin). Bu, Yaratıcınız katında sizin icin daha iyidir. Boylece Allah da onların tovbesini kabul etti. Cunku O, tovbeleri cok kabul edendir, cok merhametlidir.

55.Hani siz, “Ey MûsÂ! Biz Allahı acıktan acığa gormedikce sana asla inanmayız demiştiniz. Bunun uzerine siz bakıp dururken sizi yıldırım carpmıştı.

56.Sonra, şukredesiniz diye olumunuzun ardından sizi tekrar dirilttik.

57. Bulutu ustunuze golge yaptık. Size, kudret helvası ile bıldırcın indirdik. “Verdiğimiz rızıkların iyi ve guzel olanlarından yiyin (dedik). Onlar (verdiğimiz nimetlere nankorluk etmekle) bize zulmetmediler, fakat kendilerine zulmediyorlardı.

58. Hani, “Şu memlekete girin. Orada dilediğiniz gibi, bol bol yiyin. Kapısından eğilerek tevazu ile girin ve “hıtta! (Ya Rabbi, bizi affet) deyin ki, biz de sizin hatalarınızı bağışlayalım. İyilik edenlere ise daha da fazlasını vereceğiz demiştik.

59.Derken, onların icindeki zalimler, sozu kendilerine soylenenden başka şekle soktular. Biz de haktan ayrılmaları sebebiyle, o zalimlere gokten bir azap indirdik.

60.Hani, Mûs kavmi icin su dilemişti. Biz de, “Asanı kayaya vur demiştik, boylece kayadan on iki pınar fışkırmış, her boy kendi su alacağı pınarı bilmişti. “Allahın rızkından yiyin, icin. Yalnız, yeryuzunde bozgunculuk yaparak fesat cıkarmayın demiştik.

61.Hani, “Ey MûsÂ! Biz bir ceşit yemeğe asla katlanamayız. O hÂlde, bizim icin Rabbine yalvar da, o bize yerden biten sebze, kabak, sarımsak, mercimek, soğan versin demiştiniz. O da size, “İyi olanı duşuk olanla değiştirmek mi istiyorsunuz? Oyle ise inin şehre! İstedikleriniz orada var demişti. Boylece zillet ve yoksulluk onları kapladı. Onlar, Allahın gazabına uğradılar. Bunun sebebi, onların; Allahın Âyetlerini inkÂr ediyor, peygamberleri de haksız yere olduruyor olmaları idi. Butun bunların sebebi ise, isyan etmek ve aşırı gitmekte oluşlarıydı.

62.Şuphesiz, inananlar (Muslumanlar) ile Yahudiler, Hıristiyanlar ve SÂbiîlerden (her bir grubun kendi şeriatında) “Allaha ve ahiret gunune inanan ve salih ameller işleyenler icin Rableri katında mukÂfat vardır; onlar korkuya uğramayacaklar, mahzun da olmayacaklardır (diye hukmedilmiştir).

63.Hani, (Tevrat ile amel edeceğinize dair) sizden sağlam bir soz almış, Tûr dağını da tepenize dikmiş ve “Sakınasınız diye, size verdiğimiz Kitabı sıkı tutun, onun icindekileri duşunun (gafil olmayın) demiştik.

64. Bundan sonra yine yuz cevirdiniz. Allahın bol nimeti ve merhameti olmasaydı, herhÂlde ziyana uğrayanlardan olurdunuz.

65.Şuphesiz siz, icinizden Cumartesi yasağını ciğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun demiştik.

66.Biz bunu, hem onu gorenlere, hem de sonra geleceklere bir ibret ve Allaha karşı gelmekten sakınanlara da bir oğut kıldık.

67.Hani Mûs kavmine, “Allah, size bir sığır kesmenizi emrediyor demişti. Onlar da, “Sen bizimle eğleniyor musun? demişlerdi. MûsÂ, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allaha sığınırım demişti.

68.“Bizim icin Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize acıklasın. dediler. Mûs şoyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne korpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi, emrolunduğunuz işi yapın.

69.Onlar, “Bizim icin Rabbine dua et de, rengi neymiş? acıklasın dediler. Mûs şoyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların icini acan bir sığırdır dedi.

70.“Bizim icin Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize acıklasın. Cunku sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz dediler.

71.Mûs şoyle dedi: “Rabbim diyor ki; o, cift surmek, ekin sulamak icin boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hic alacası olmayan bir sığırdır. Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı.

72.Hani, bir kimseyi oldurmuştunuz de sucu birbirinizin ustune atmıştınız. HÂlbuki Allah, gizlemekte olduğunuzu ortaya cıkaracaktı.

73.“Sığırın bir parcası ile oldurulene vurun dedik. (Denileni yaptılar ve olu dirildi.) İşte, Allah oluleri boyle diriltir, duşunesiniz diye mucizelerini de size boyle gosterir.

74.Sonra bunun ardından kalpleriniz yine katılaştı; taş gibi, hatta daha katı oldu. Cunku taş vardır ki, icinden ırmaklar fışkırır. Taş vardır ki yarılır da icinden sular cıkar. Taş da vardır ki, Allah korkusuyla (yerinden kopup) duşer. Allah, yaptıklarınızdan hicbir zaman habersiz değildir.

75.Şimdi, bunların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysa iclerinden birtakımı, Allahın kelamını dinler, iyice anladıktan sonra, onu bile bile tahrif ederlerdi.

76.Onlar iman edenlerle karşılaşınca, “İman ettik derler. Birbirleriyle baş başa kaldıklarında da şoyle derler: “Rabbinizin huzurunda delil olarak kullanıp sizi sustursunlar diye mi, Allahın (Tevratta) size bildirdiklerini onlara soyluyorsunuz? (Bu kadarcık şeye) akıl erdiremiyor musunuz?

77.Onlar bilmiyorlar mı ki, Allah onların gizli tuttuklarını da bilir, acığa vurduklarını da.

78.Bunların bir de ummî takımı vardır; Kitabı (Tevratı) bilmezler. Onların butun bildikleri bir suru kuruntulardır. Onlar sadece zanda bulunurlar.

79.Vay o kimselere ki, elleriyle Kitabı yazarlar, sonra da onu az bir karşılığa değişmek icin, “Bu, Allahın katındandır derler. Vay ellerinin yazdıklarından oturu onların hÂline! Vay kazandıklarından dolayı onların hÂline!

80. Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkac gunden başka asla dokunmayacaktır. Sen onlara de ki: “Siz bunun icin Allahtan soz mu aldınız? -Eğer boyle ise, Allah verdiği sozden donmez-. Yoksa siz Allaha karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi soyluyorsunuz?

81.Evet, kotuluk işleyip sucu benliğini kaplamış (ve boylece şirke duşmuş) olan kimseler var ya, işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

82. İman edip salih ameller işleyenler ise cennetliklerdir. Onlar orada ebedî kalacaklardır.

83.Hani, biz İsrailoğullarından, “Allahtan başkasına ibadet etmeyeceksiniz, anne babaya, yakınlara, yetimlere, yoksullara iyilik edeceksiniz, herkese guzel sozler soyleyeceksiniz, namazı kılacaksınız, zekÂtı vereceksiniz diye soz almıştık. Sonra pek azınız haric, yuz cevirerek sozunuzden dondunuz.

84.Hani, “Birbirinizin kanını dokmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarınızdan cıkarmayacaksınız diye de sizden kesin soz almıştık. Sonra bunu boylece kabul etmiştiniz. Kendiniz de buna hÂl şahitlik etmektesiniz.

85.Ama siz, birbirinizi olduren, icinizden bir kesime karşı kotuluk ve zulumde yardımlaşarak; size haram olduğu hÂlde onları yurtlarından cıkaran, size esir olarak geldiklerinde ise, fidye verip kendilerini kurtaran kimselersiniz. Yoksa siz Kitabın (Tevratın) bir kısmına inanıp, bir kısmını inkÂr mı ediyorsunuz? Artık sizden bunu yapanın cezası, dunya hayatında rezil olmaktan başka bir şey değildir. Kıyamet gununde ise onlar azabın en şiddetlisine uğratılırlar. Cunku Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

86.Onlar, ahireti verip dunya hayatını satın alan kimselerdir. Artık bunlardan azap hic hafifletilmez. Onlara yardım da edilmez.

87.Andolsun, MûsÂya Kitabı (Tevratı) verdik. Ondan sonra ard arda peygamberler gonderdik. Meryem oğlu İsaya mucizeler verdik. Onu Ruhul-Kudus (Cebrail) ile destekledik. Size herhangi bir peygamber, hoşunuza gitmeyen bir şey getirdikce, kibirlenip (onların) bir kısmını yalanlayıp bir kısmını da oldurmediniz mi?

88.“Kalplerimiz muhafazalıdır dediler. Oyle değil. İnkÂrları sebebiyle Allah onları lÂnetlemiştir. Bu yuzden pek az iman ederler.

89.Kendilerine ellerindekini (Tevratı) tasdik eden bir kitap (Kuran) gelince onu inkÂr ettiler. Oysa, daha once (bu kitabı getirecek peygamber ile) inkÂrcılara (Arap muşriklerine) karşı yardım istiyorlardı. (Tevrattan) tanıyıp bildikleri (bu peygamber) kendilerine gelince ise onu inkÂr ettiler. Allahın lÂneti inkÂrcıların uzerine olsun.

90.Karşılığında nefislerini sattıkları şeyi kıskanclıkları sebebiyle Allahın, kullarından dilediğine lutfuyla indirdiği vahyi inkÂr etmeleri ne kotudur! Bu yuzden gazap ustune gazaba uğradılar. İnkÂr edenlere alcaltıcı bir azap vardır.

91.Onlara, “Allahın indirdiğine (Kurana) iman edin denilince, “Biz sadece bize indirilene (Tevrata) inanırız deyip, ondan sonra geleni (Kuranı) inkÂr ederler. HÂlbuki o, ellerinde bulunanı (Tevratı) tasdik eden hak bir kitaptır. De ki: “Eğer inanan kimseler idiyseniz, daha once nicin Allahın peygamberlerini olduruyordunuz?

92.Andolsun, Mûs size acık mucizeler getirmişti de, arkasından sizler nefislerinize zulum ederek buzağıyı ilÂh edinmiştiniz.

93.Hani, Tûru tepenize dikerek sizden soz almıştık, “Size verdiğimiz Kitaba sımsıkı sarılın; ona kulak verin demiştik. Onlar, “Dinledik, karşı geldik demişlerdi. İnkÂrları yuzunden buzağı sevgisi onların kalplerine sindirilmişti. Onlara de ki: (Tevrata beslediğinizi iddia ettiğiniz) imanınızın size emrettiği şey ne kotudur, eğer inanan kimselerseniz!

94.De ki: “Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu (cennet) diğer insanlar icin değil de, yalnız sizinse ve doğru soyleyenler iseniz haydi olumu temenni edin!

95.Fakat kendi elleriyle onceden yaptıkları işler yuzunden olumu hicbir zaman temenni edemezler. Allah, o zalimleri hakkıyla bilendir.

96.Andolsun, sen onların, yaşamaya, butun insanlardan; hatta Allaha ortak koşanlardan bile daha duşkun olduklarını gorursun. Onların her biri bin yıl yaşamak ister. HÂlbuki uzun yaşamak, onları azaptan kurtaracak değildir. Allah, onların butun işlediklerini gorur.

97. De ki: “Her kim Cebraile duşman ise, bilsin ki o, Allahın izni ile Kuranı; onceki kitapları doğrulayıcı, muminler icin de bir hidayet rehberi ve mujde verici olarak senin kalbine indirmiştir.

98.Her kim Allaha, meleklerine, peygamberlerine, Cebraile ve MîkÂile duşman olursa bilsin ki, Allah da inkÂr edenlerin duşmanıdır.

99.Andolsun, biz sana apacık Âyetler indirdik. Bunları ancak fasıklar inkÂr eder.

100.Onlar ne zaman bir antlaşma yaptılarsa, iclerinden birtakımı o antlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların coğu iman etmez.

101.Onlara, Allah katından ellerinde bulunan Kitabı (Tevratı) doğrulayıcı bir peygamber gelince, kendilerine kitap verilenlerden bir kısmı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allahın Kitabını (Tevratı) arkalarına attılar.

102.Suleymanın hukumranlığı hakkında şeytanların (ve şeytan tıynetli insanların) uydurdukları yalanların ardına duştuler. Oysa Suleyman (buyu yaparak) kufre girmedi. Fakat şeytanlar, insanlara sihri ve (ozellikle de) Babildeki HÂrût ve MÂrût adlı iki meleğe ilham edilen (sihr)i oğretmek suretiyle kufre girdiler. HÂlbuki o iki melek, “Biz ancak imtihan icin gonderilmiş birer meleğiz. (Sihri caiz gorup de) sakın kufre girme demedikce, kimseye (sihir) oğretmiyorlardı. Boylece (insanlar) onlardan kişi ile karısını birbirinden ayıracakları sihri oğreniyorlardı. HÂlbuki onlar, Allahın izni olmadıkca o sihirle hic kimseye zarar veremezlerdi. (Onlar boyle yaparak) kendilerine zarar veren, fayda getirmeyen şeyleri oğreniyorlardı. Andolsun, onu satın alanın ahirette bir nasibi olmadığını biliyorlardı. Kendilerini karşılığında sattıkları şey ne kotudur! Keşke bilselerdi!

103.Eğer onlar iman edip Allahın emirlerine karşı gelmekten sakınmış olsalardı, Allah katında kazanacakları sevap kendileri icin daha hayırlı olacaktı. Keşke bilselerdi!

104. Ey iman edenler! “RÂin (bizi gozet) demeyin, “unzurn (bize bak) deyin ve dinleyin. KÂfirler icin acıklı bir azap vardır.

105.Ne Kitab ehlinden inkÂr edenler ve ne de Allaha ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, buyuk lutuf sahibidir.

106.Biz herhangi bir Âyetin hukmunu yururlukten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allahın gucunun her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?

107.Bilmez misin ki, goklerin ve yerin hukumranlığı Allahındır. Sizin icin Allahtan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.

108.Yoksa daha once MûsÂnın sorguya cekildiği gibi, siz de peygamberinizi sorguya cekmek mi istiyorsunuz? Her kim imanı kufre değişirse, o artık doğru yoldan sapmış olur.

109.Kitap ehlinden bircoğu, hak kendilerine belirdikten sonra dahi, iclerindeki kıskanclıktan oturu sizi, imanınızdan sonra kufre dondurmek isterler. Siz şimdilik, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedin, hoşgorun. Şuphesiz Allah, gucu her şeye hakkıyla yetendir.

110.Namazı dosdoğru kılın, zekÂtı verin. Kendiniz icin her ne iyilik işlemiş olursanız, Allah katında onu bulursunuz. Şuphesiz Allah butun yaptıklarınızı gorur.

111.Bir de; “Yahudi ve Hıristiyanlardan başkası Cennete girmeyecek dediler. Bu, onların kuruntuları! De ki: “Eğer doğru soyleyenler iseniz (iddianızı ispat edecek) delilinizi getirin.

112.Hayır, oyle değil! Kim “ihsan[20] derecesine yukselerek ozunu Allaha teslim ederse, onun mukÂfatı Rabbinin katındadır. Artık onlara korku yoktur, onlar uzulmeyeceklerdir.

113.Yahudiler, “Hıristiyanlar bir temel uzerinde değiller dediler. Hıristiyanlar da, “Yahudiler bir temel uzerinde değiller dediler. Oysa hepsi Kitabı okuyorlar. (Kitabı) bilmeyenler de tıpkı bunların soyledikleri gibi demişti. Artık onların aralarında uyuşamadıkları davada, kıyamet gununde hukmu Allah verecektir.

114.Allahın mescitlerinde onun adının anılmasını yasak eden ve onların yıkılması icin calışandan kim daha zalimdir. Boyleleri oralara (eğer girerlerse) ancak korka korka girebilmelidirler. Bunlar icin dunyada rezillik, ahirette de buyuk bir azap vardır.

115.Doğu da, Batı da (tum yeryuzu) Allahındır. Nereye donerseniz Allahın yuzu işte oradadır. Şuphesiz Allah, lutfu geniş olandır, hakkıyla bilendir.

116. “Allah, cocuk edindi dediler. O, bundan uzaktır. Hayır! Goklerdeki ve yerdeki her şey Allahındır. Hepsi Ona boyun eğmiştir.

117.O, gokleri ve yeri orneksiz yaratandır. Bir işe hukmetti mi ona sadece “ol der, o da hemen oluverir.

118.Bilmeyenler, “Allah bizimle konuşsa, ya da bize bir mucize gelse ya! derler. Bunlardan oncekiler de tıpkı boyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz Âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum icin acıkladık.

119.Şuphesiz biz seni hak ile; mujdeleyici ve uyarıcı olarak gonderdik. Sen cehennemlik olanlardan sorumlu tutulacak değilsin.

120.Sen dinlerine uymadıkca, ne Yahudiler ve ne de Hıristiyanlar asla senden razı olmazlar. De ki: “Allahın yolu asıl doğru yoldur. Sana gelen ilimden sonra, eğer onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, bilmiş ol ki, Allahtan sana ne bir dost, ne bir yardımcı vardır.

121.Kendilerine kitab verdiğimiz kimseler, onu gereği gibi okurlar. İşte bunlar ona inanırlar. Onu inkÂr edenlere gelince, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.

122.Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve (bir zamanlar) sizi cumle Âleme ustun tuttuğumu hatırlayın.

123.Kimsenin kimse namına bir şey odemeyeceği, hic kimseden fidye alınmayacağı, kimseye şefaatin (aracılığın) yarar sağlamayacağı ve hic kimsenin hicbir taraftan yardım goremeyeceği gunden sakının.

124.Bir zaman Rabbi İbrahimi birtakım emirlerle sınamış, İbrahim onların hepsini yerine getirmiş de Rabbi şoyle buyurmuştu: “Ben seni insanlara onder yapacağım. İbrahim de, “Soyumdan da (onderler yap, ya Rabbi!) demişti. Bunun uzerine Rabbi, “Benim ahdim (verdiğim soz) zalimleri kapsamaz demişti.

125.Hani, biz KÂbeyi insanlara toplantı ve guven yeri kılmıştık. Siz de Makam-ı İbrahimden kendinize bir namaz yeri edinin. İbrahim ve İsmaile şoyle emretmiştik: “Tavaf edenler, kendini ibadete verenler, rukû ve secde edenler icin evimi (KÂbeyi) tertemiz tutun.

126.Hani İbrahim, “Rabbim! Bu şehri guvenli bir şehir kıl. Halkından Allaha ve ahiret gunune iman edenleri her turlu urunle rızıklandır demişti. Allah da, “İnkÂr edeni bile az bir sure, (bu gecici kısa hayatta) rızıklandırır; sonra onu cehennem azabına girmek zorunda bırakırım. Ne kotu varılacak yerdir orası! demişti.

127.Hani İbrahim, İsmail ile birlikte evin (KÂbenin) temellerini yukseltiyor, “Ey Rabbimiz! Bizden kabul buyur! Şuphesiz sen hakkıyla işitensin, hakkıyla bilensin diyorlardı.

128.“Rabbimiz! Bizi sana teslim olmuş kimseler kıl. Soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ummet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini goster. Tovbemizi kabul et. Cunku sen, tovbeleri cok kabul edensin, cok merhametli olansın.

129.“Rabbimiz! İclerinden onlara bir peygamber gonder; onlara Âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti oğretsin ve onları her kotulukten arındırsın. Şuphesiz, sen mutlak guc sahibisin, hukum ve hikmet sahibisin.

130.Kendini bilmeyenden başka İbrahimin dininden kim yuz cevirir? Andolsun, biz İbrahimi bu dunyada seckin kıldık. Şuphesiz o ahirette de iyilerdendir. Bakara Suresi Diyanet

131.Rabbi ona “Teslim ol dediğinde, “Âlemlerin Rabbine teslim oldum demişti.

132.İbrahim, bunu kendi oğullarına da vasiyet etti, Yakub da oyle: “Oğullarım! Allah, sizin icin bu dini (İslÂmı) secti. Siz de ancak muslumanlar olarak olun dedi.

133.Yoksa siz Yakubun, olum doşeğinde iken cocuklarına, “Benden sonra kime ibadet edeceksiniz? dediği, onların da, “Senin ilÂhına ve ataların İbrahim, İsmail ve İshakın ilÂhı olan tek bir ilÂha ibadet edeceğiz; bizler Ona boyun eğmiş muslumanlarız. dedikleri zaman orada hazır mı bulunuyordunuz?

134.Onlar gelip gecmiş bir ummettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

135.(Yahudiler) “Yahudi olun ve (Hıristiyanlar da) “Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız dediler. De ki: “Hayır, hakka yonelen İbrahimin dinine uyarız. O, Allaha ortak koşanlardan değildi.

136.Deyin ki: “Biz Allaha, bize indirilene (Kurana), İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve Yakuboğullarına indirilene, Mûs ve İsaya verilen (Tevrat ve İncil) ile butun diğer peygamberlere Rablerinden verilene iman ettik. Onlardan hicbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz ona teslim olmuş kimseleriz.

137.Eğer onlar boyle sizin iman ettiğiniz gibi iman ederlerse, gercekten doğru yolu bulmuş olurlar; yuz cevirirlerse onlar elbette derin bir ayrılığa duşmuş olurlar. Allah, onlara karşı seni koruyacaktır. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

138.“Biz, Allahın boyasıyla boyanmışızdır. Boyası Allahınkinden daha guzel olan kimdir? Biz ona ibadet edenleriz (deyin).

139.Onlara de ki: “Allah hakkında mı bizimle tartışıp duruyorsunuz? HÂlbuki O, bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbinizdir. Bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size aittir. Biz Ona gonulden bağlanmış kimseleriz.

140.Yoksa siz, “İbrahim de, İsmail de, İshak da, Yakub ile Yakuboğulları da yahudi, ya da hıristiyan idiler mi diyorsunuz? De ki: “Sizler mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine ulaşan bir gerceği gizleyen kimseden daha zalim kimdir? Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.

141.Onlar gelip gecmiş bir ummettir. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorumlu tutulacak değilsiniz.

142.Birtakım kendini bilmez insanlar, “Onları (muslumanları) yonelmekte oldukları kıbleden ceviren nedir? diyecekler. De ki: “Doğu da, Batı da Allahındır. Allah, dilediği kimseyi doğru yola iletir.

143.Boylece, sizler insanlara birer şahit (ve ornek) olasınız ve Peygamber de size bir şahit (ve ornek) olsun diye sizi orta bir ummet yaptık. Her ne kadar Allahın doğru yolu gosterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yonelmekte olduğun ciheti ancak; Resûle tabi olanlarla, gerisingeriye donecekleri ayırd edelim diye kıble yaptık. Allah, imanınızı boşa cıkaracak değildir. Şuphesiz Allah, insanlara cok şefkatli ve cok merhametlidir.

144.(Ey Muhammed!) Biz senin cok defa yuzunu goğe doğru cevirip durduğunu (vahiy beklediğini) goruyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye cevireceğiz. (Bundan boyle), yuzunu Mescid-i Haram yonune cevir. (Ey Muslumanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yuzunuzu hep onun yonune cevirin. Şuphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gercek olduğunu elbette bilirler. Allah, onların yaptıklarından habersiz değildir.

145.Andolsun, sen kendilerine kitap verilenlere her turlu mucizeyi getirsen de, onlar yine senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. Andolsun, eğer sana gelen bunca ilimden sonra onların arzu ve keyiflerine uyacak olursan, o takdirde sen de mutlaka zalimlerden olursun.

146.Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (Peygamberi) oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Boyle iken iclerinden birtakımı bile bile gerceği gizlerler.

147.Hak (ancak) Rabbindendir. Artık, sakın şupheye duşenlerden olma!

148.Herkesin yoneldiği bir yon vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şuphesiz, Allahın gucu her şeye hakkıyla yeter.

149.(Ey Muhammed!) Nereden yola cıkarsan cık, (namazda) Mescid-i Harama doğru don. Bu, elbette Rabbinden gelen gercek bir emirdir. Allah, sizin işlediklerinizden asla habersiz değildir.

150.(Ey Muhammed!) Nereden yola cıkarsan cık, yuzunu Mescid-i Harama doğru cevir. (Ey muminler!) Siz de nerede olursanız olun, yuzunuzu Mescid-i Harama doğru cevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Boylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.

151.Nitekim kendi aranızdan, size Âyetlerimizi okuyan, sizi her kotulukten arındıran, size kitap ve hikmeti oğreten, ayrıca bilmediklerinizi de oğreten bir peygamber gonderdik.

152.Oyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şukredin, sakın nankorluk etmeyin.

153.Ey iman edenler! Sabrederek ve namaz kılarak Allahtan yardım dileyin. Şuphe yok ki, Allah sabredenlerle beraberdir.

154.Allah yolunda oldurulenlere “oluler demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz.

155.Andolsun ki sizi biraz korku ve aclıkla, bir de mallar, canlar ve urunlerden eksilterek deneriz. Sabredenleri mujdele.

156.Onlar; başlarına bir musibet gelince, “Biz şuphesiz (her şeyimizle) Allaha aidiz ve şuphesiz Ona doneceğiz derler.

157.İşte Rableri katından rahmet ve merhamet onlaradır. Doğru yola ulaştırılmış olanlar da işte bunlardır.

158.Şuphesiz Safa ile Merve, Allahın (dininin) nişanelerindendir. Onun icin her kim hac ve umre niyetiyle KÂbeyi ziyaret eder ve onları da tavaf ederse, bunda bir gunah yoktur. Her kim de gonlunden koparak bir hayır işlerse, şuphesiz Allah onu bilir, karşılığını verir.

159.İndirdiğimiz apacık delilleri ve hidayeti Kitapta acıklamamızdan sonra onları gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lÂnet eder, hem de butun lÂnet etme konumunda olanlar lÂnet eder.

160.Ancak tovbe edip durumlarını duzeltenler ve gerceği acıkca ortaya koyanlar (lÂnetlenmekten) kurtulmuşlardır. Cunku ben onların tovbelerini kabul ederim. Zira ben tovbeleri cok kabul edenim, cok merhamet edenim.

161.Fakat Âyetlerimizi inkÂr etmiş ve kÂfir olarak olmuşlere gelince, işte Allahın, meleklerin ve butun insanların lÂneti onların ustunedir.

162.Onlar ebedî olarak lÂnet icinde kalırlar. Artık ne kendilerinden azap hafifletilir, ne de yuzlerine bakılır.

163.Sizin ilÂhınız bir tek ilÂhtır. Ondan başka ilÂh yoktur. O, RahmÂndır, Rahîmdir.

164.Şuphesiz, goklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gunduzun birbiri ardınca gelişinde, insanlara yarar sağlayacak şeylerle denizde seyreden gemilerde, Allahın gokyuzunden indirip kendisiyle olmuş toprağı dirilttiği yağmurda, yeryuzunde her ceşit canlıyı yaymasında, ruzgÂrları ve gokle yer arasındaki emre amade bulutları evirip cevirmesinde elbette duşunen bir topluluk icin deliller vardır.

165.İnsanlar arasında Allahı bırakıp da Ona ortak koşanlar vardır. Onları, Allahı severcesine severler. Muminlerin Allaha olan sevgisi daha guclu bir sevgidir. Zulmedenler azaba uğrayacakları zaman butun kuvvetin Allahın olduğunu ve Allahın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi!

166.Kendilerine uyulanlar o gun azabı gorunce, kendilerine uyanlardan uzaklaşacaklar, aralarındaki butun bağlar kopacaktır.

167.Uyanlar şoyle derler: “Keşke dunyaya bir donuşumuz olsaydı da onların şimdi bizden uzaklaştıkları gibi, biz de onlardan uzaklaşsaydık. Boylece Allah, onlara işledikleri fiilleri pişmanlık kaynağı olarak gosterir. Onlar ateşten cıkacak da değillerdir.

168.Ey insanlar! Yeryuzundeki şeylerin helÂl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yurumeyin. Cunku o sizin icin apacık bir duşmandır.

169. O, size ancak kotuluğu, hayÂsızlığı ve Allaha karşı bilmediğiniz şeyleri soylemenizi emreder.

170.Onlara, “Allahın indirdiğine uyun! denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı uzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız! derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar)?

171.İnkÂr edenleri imana cağıran (peygamber) ile inkÂr edenlerin durumu, bağırıp cağırmadan başka bir şey duymayan hayvanlara seslenen (coban) ile hayvanların durumu gibidir. Onlar sağırdırlar, dilsizdirler, kordurler. Bundan dolayı anlamazlar.

172.Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allaha kulluk ediyorsanız, size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allaha şukredin.

173.Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allahtan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret olcusunu aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona gunah yoktur. Şuphesiz, Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

174.Allahın indirdiği kitaptan bir kısmını gizleyip onu az bir bedel ile değişenler (var ya); işte onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Kıyamet gunu Allah, onlarla ne konuşacak, ne de onları arıtacaktır. Onlar icin elem dolu bir azap vardır.

175.İşte bunlar hidayeti verip sapıklığı, bağışlanmayı verip azabı satın alanlardır. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar(!)

176.Bu (azab) da, Allahın, Kitabı hak olarak indirmiş olması (ve onların bunu inkÂr etmesi) sebebiyledir. Kitap konusunda anlaşmazlığa duşenler ise derin bir ayrılık icindedirler.

177.İyilik, yuzlerinizi doğu ve batı taraflarına cevirmeniz(den ibaret) değildir. Asıl iyilik, Allaha, ahiret gunune, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin; mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (ozgurlukleri icin) kolelere verenlerin; namazı dosdoğru kılan, zekÂtı veren, antlaşma yaptıklarında sozlerini yerine getirenlerin ve zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda (direnip) sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır. İşte bunlar, doğru olanlardır. İşte bunlar, Allaha karşı gelmekten sakınanların ta kendileridir.

178.Ey iman edenler! Oldurulenler hakkında size kısas farz kılındı. Hure karşı hur, koleye karşı kole, kadına karşı kadın kısas edilir. Ancak olduren kimse, kardeşi (oldurulenin vÂrisi, velisi) tarafından affedilirse, aklın ve dinin gereklerine uygun yol izlemek ve guzellikle diyet odemek gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavuzde bulunana elem dolu bir azap vardır.

179.Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin icin hayat vardır. Umulur ki (bu hukme uyarak) korunursunuz.

180.Sizden birinize olum gelip cattığı zaman, eğer geride bir hayır (mal) bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya meşru bir tarzda vasiyette bulunması -Allaha karşı gelmekten sakınanlar uzerinde bir hak olarak- size farz kılındı.

181.Her kim işittikten sonra vasiyeti değiştirirse, gunahı ancak onu değiştirenlerin boynunadır. Şuphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

182.Vasiyet edenin hataya meyletmesinden ve gunaha girmesinden korkan bir kimse, (tarafların) aralarını duzeltirse ona hicbir gunah yoktur. Şuphesiz Allah, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

183.Ey iman edenler! Allaha karşı gelmekten sakınmanız icin oruc, sizden oncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.

184.Oruc, sayılı gunlerdedir. Sizden kim hasta, ya da yolculukta olursa, tutamadığı gunler sayısınca başka gunlerde tutar. Oruca gucu yetmeyenler ise bir yoksul doyumu fidye verir.[40] Bununla birlikte, gonulden kim bir iyilik yaparsa (mesela fidyeyi fazla verirse) o kendisi icin daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruc tutmanız sizin icin daha hayırlıdır.

185.(O sayılı gunler), insanlar icin bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apacık delilleri olarak Kuranın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Oyle ise icinizden kim bu aya ulaşırsa, onu orucla gecirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı gunler sayısınca başka gunlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allahı yuceltmeniz ve şukretmeniz icindir.

186.Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gercekten ben (onlara cok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hÂlde, doğru yolu bulmaları icin benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.

187.Oruc gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helÂl kılındı. Onlar, size ortudurler, siz de onlara ortusunuz. Allah, (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendinize zulmetmekte olduğunuzu bildi de tovbenizi kabul edip sizi affetti. Artık eşlerinize yaklaşın ve Allahın sizin icin yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı gecenin karanlığından ayırt edilinceye (tan yeri ağarıncaya) kadar yiyin, icin. Sonra da akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikÂfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allahın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah, kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye, Âyetlerini insanlara boylece acıklar.

188.Aranızda birbirinizin mallarını haksız yere yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile gunaha girerek yemek icin onları hÂkimlere (ruşvet olarak) vermeyin.

189.Sana, hilÂlleri soruyorlar. De ki: “Onlar, insanlar ve hac icin vakit olculeridir. İyilik, evlere arkalarından girmeniz değildir. Ama iyi davranış, takva sahibi (Allaha karşı gelmekten sakınan) insanın davranışıdır. Evlere kapılarından girin. Allaha karşı gelmekten sakının ki kurtuluşa eresiniz.

190.Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın. Ancak aşırı gitmeyin. Cunku Allah aşırı gidenleri sevmez.

191.Onları nerede yakalarsanız oldurun. Sizi cıkardıkları yerden (Mekkeden) siz de onları cıkarın. Zulum ve baskı, adam oldurmekten daha ağırdır. Yalnız, Mescid-i Haram yanında, onlar sizinle savaşmadıkca, siz de onlarla savaşmayın. Sizinle savaşırlarsa (siz de onlarla savaşın) onları oldurun. KÂfirlerin cezası boyledir.

192.Eğer onlar (savaştan ve kufurden) vazgecerlerse, (şunu iyi bilin ki) Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

193.Hicbir zulum ve baskı kalmayıncaya ve din yalnız Allahın oluncaya kadar onlarla savaşın. Onlar savaşmaya son verecek olurlarsa, artık duşmanlık yalnız zalimlere karşıdır.

194. Haram ay, haram aya karşılıktır. Hurmetler (saygı gosterilmesi gereken şeyler) kısas kuralına tabidir. O hÂlde kim size saldırırsa, size saldırdığı gibi siz de ona saldırın, (fakat ileri gitmeyin). Allaha karşı gelmekten sakının ve bilin ki, Allah kendine karşı gelmekten sakınanlarla beraberdir.

195.(Mallarınızı) Allah yolunda harcayın. Kendi kendinizi tehlikeye atmayın. İyilik edin. Şuphesiz Allah iyilik edenleri sever.

196.Haccı da, umreyi de Allah icin tamamlayın. Eğer (duşman, hastalık ve benzer sebeplerle) engellenmiş olursanız artık size kolay gelen kurbanı gonderin. Bu kurban, yerine varıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İcinizden her kim hastalanır veya başından rahatsız olur (da tıraş olmak zorunda kalır)sa fidye olarak ya oruc tutması, ya sadaka vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Guvende olduğunuz zaman hacca kadar umreyle faydalanmak isteyen kimse, kolayına gelen kurbanı keser. Kurban bulamayan kimse ucu hacda, yedisi de donduğunuz zaman (olmak uzere) tam on gun oruc tutar. Bu (durum), ailesi Mescid-i Haram civarında olmayanlar icindir. Allaha karşı gelmekten sakının ve Allahın cezasının cetin olduğunu bilin.

197.Hac (ayları), bilinen aylardır. Kim o aylarda hacca başlarsa, artık ona hacda cinsel ilişki, gunaha sapmak, kavga etmek yoktur. Siz ne hayır yaparsanız, Allah onu bilir. (Ahiret icin) azık toplayın. Kuşkusuz, azığın en hayırlısı takva (Allaha karşı gelmekten sakınma)dır. Ey akıl sahipleri, bana karşı gelmekten sakının.

198. (Hac mevsiminde ticaret yaparak) Rabbinizin lutuf ve keremini istemekte size bir gunah yoktur. Arafattan ayrılıp (sel gibi Muzdelifeye) akın ettiğinizde, Meşar-i Haramda Allahı zikredin. Onu, size gosterdiği gibi zikredin. Doğrusu siz onun yol gostermesinden once yolunu şaşırmışlardan idiniz.

199.Sonra insanların akın ettiği yerden siz de akın edin ve Allahtan bağışlanma dileyin. Şuphesiz Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

200.Hac ibadetinizi bitirdiğinizde, artık (cahiliye doneminde) atalarınızı andığınız gibi, hatta ondan da kuvvetli bir anışla Allahı anın. İnsanlardan, “Ey Rabbimiz! Bize (vereceğini) bu dunyada ver diyenler vardır. Bunların ahirette bir nasibi yoktur.

201.Onlardan, “Rabbimiz! Bize dunyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi ateş azabından koru diyenler de vardır.

202.İşte onlara kazandıklarından bir nasip vardır. Allah, hesabı pek cabuk gorendir.

203.Sayılı gunlerde Allahı anın (telbiye ve tekbir getirin). Kim iki gun icinde acele edip (Minadan Mekkeye) donerse, ona gunah yoktur. Kim geri kalırsa, ona da gunah yoktur. Bu, Allaha karşı gelmekten sakınanlar icindir. Allaha karşı gelmekten sakının ve onun huzurunda toplanacağınızı bilin.

204.İnsanlardan oylesi de vardır ki, dunya hayatına ilişkin sozleri senin hoşuna gider. Bir de kalbindekine (Sozunun ozune uyduğuna) Allahı şahit tutar. HÂlbuki o, duşmanlıkta en amansız olandır.

205.O, (senin yanından) ayrılınca yeryuzunde bozgunculuk yapmağa, ekin ve nesli yok etmeğe calışır. Allah ise bozgunculuğu sevmez.

206.Ona “Allahtan kork denildiği zaman, gururu onu daha da gunaha surukler. Artık boylesinin hakkından cehennem gelir. O ne kotu yataktır!

207.İnsanlardan oylesi de vardır ki, Allahın rızasını kazanmak icin kendini feda eder. Allah, kullarına cok şefkatlidir.

208.Ey iman edenler! Hepiniz topluca barış ve guvenliğe (İslÂma) girin. Şeytanın adımlarını izlemeyin. Cunku o, size apacık bir duşmandır.

209.Size apacık deliller geldikten sonra, eğer yine de yan cizerseniz, bilin ki Allah, gercekten mutlak guc sahibidir, hukum ve hikmet sahibidir.

210.Onlar (boyle davranmakla), bulut golgeleri icinde Allahın (azabının) ve meleklerin kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? HÂlbuki butun işler Allaha dondurulur.

211.İsrailoğullarına sor; biz onlara nice acık mucizeler verdik. Kendisine geldikten sonra kim Allahın nimetini değiştirirse, (bilsin ki) şuphesiz Allah, cezası pek cetin olandır.

212.İnkÂr edenlere dunya hayatı suslu gosterildi. Onlar iman edenlerle alay etmektedirler. Allaha karşı gelmekten sakınanlar ise, kıyamet gunu bunların ustundedir. Allah, dilediğine hesapsız rızık verir.

213.İnsanlar tek bir ummetti. Allah, mujdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gonderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa duştukleri şeyler konusunda, aralarında hukum vermek uzere kitapları hak olarak indirdi. Kendilerine apacık Âyetler geldikten sonra o konuda ancak; kitap verilenler, aralarındaki kıskanclık yuzunden anlaşmazlığa duştuler. Bunun uzerine Allah iman edenleri, kendi izniyle, onların hakkında ayrılığa duştukleri gerceğe iletti. Allah, dilediğini doğru yola iletir.

214.Yoksa siz, sizden oncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Peygamber ve onunla beraber muminler, “Allahın yardımı ne zaman? diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki, Allahın yardımı pek yakındır.

215.Sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “Hayır olarak ne harcarsanız o, ana-baba, akraba, yetimler, fakirler ve yolda kalmışlar icindir. Hayır olarak ne yaparsanız, gercekten Allah onu hakkıyla bilir.

216.Savaş, hoşunuza gitmediği hÂlde, size farz kılındı. Olur ki, bir şey sizin icin hayırlı iken, siz onu hoş gormezsiniz. Yine olur ki, bir şey sizin icin kotu iken, siz onu seversiniz. Allah bilir, siz bilmezsiniz.

217.Sana haram ayda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaş buyuk bir gunahtır. Allahın yolundan alıkoymak, onu inkÂr etmek, Mescid-i Haramın ziyaretine engel olmak ve halkını oradan cıkarmak, Allah katında daha buyuk gunahtır. Zulum ve baskı ise adam oldurmekten daha buyuktur. Onlar, guc yetirebilseler, sizi dininizden dondurunceye kadar sizinle savaşmaya devam ederler. Sizden kim dininden doner de kÂfir olarak olurse, oylelerin butun yapıp ettikleri dunyada da, ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar cehennemliklerdir, orada surekli kalacaklardır.

218.İman edenler, hicret edenler, Allah yolunda cihad edenler; şuphesiz bunlar Allahın rahmetini umarlar. Allah, cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

219.Sana ickiyi ve kumarı sorarlar. De ki: “Onlarda hem buyuk gunah, hem de insanlar icin (bazı zahir&#238 yararlar vardır. Ama gunahları yararlarından buyuktur. Yine sana Allah yolunda ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: “İhtiyactan arta kalanı. Allah, size Âyetleri boyle acıklıyor ki duşunesiniz.

220. Dunya ve ahiret hakkında duşunesiniz, diye boyle yapıyor. Bir de sana yetimleri soruyorlar. De ki: “Onların durumlarını duzeltmek hayırlıdır. Eğer onlara karışıp (birlikte yaşar)sanız (sakıncası yok). (Onlar da) sizin kardeşlerinizdir. Allah, bozguncuyu yapıcı olandan ayırır. Allah, dileseydi sizi zora sokardı. Şuphesiz Allah mutlak guc sahibidir, hukum ve hikmet sahibidir. Bakara Suresi Diyanet

221.İman etmedikleri surece Allaha ortak koşan kadınlarla evlenmeyin. Allaha ortak koşan kadın hoşunuza gitse de, mumin bir cariye Allaha ortak koşan bir kadından daha hayırlıdır. İman etmedikleri surece Allaha ortak koşan erkeklerle, kadınlarınızı evlendirmeyin. Allaha ortak koşan hur erkek hoşunuza gitse de; iman eden bir kole, Allaha ortak koşan bir erkekten daha hayırlıdır. Onlar ateşe cağırırlar, Allah ise izniyle, cennete ve bağışlanmaya cağırır. O, insanlara Âyetlerini acıklar ki, oğut alıp duşunsunler.

222.Sana kadınların ay hÂlini sorarlar. De ki: “O bir ezadır (rahatsızlıktır). Ay hÂlinde kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allahın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şuphesiz Allah cok tovbe edenleri sever, cok temizlenenleri sever.

223.Kadınlarınız sizin ekinliğinizdir. Ekinliğinize dilediğiniz bicimde varın. Kendiniz icin (geleceğe hazırlık olarak) guzel davranışlar takdim edin. Allaha karşı gelmekten sakının ve her hÂlde onun huzuruna varacağınızı bilin. (Ey Muhammed!) Muminleri mujdele.

224.İyilik etmemek, takvaya sarılmamak, insanlar arasını ıslah etmemek yolundaki yeminlerinize Allahı siper yapmayın. Allah, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

225.Allah, sizi kasıtsız yeminlerinizden dolayı sorumlu tutmaz, fakat sizi kalplerinizin kazandığı (bile bile yaptığınız) yeminlerden sorumlu tutar. Allah, cok bağışlayandır, halîmdir. (Hemen cezalandırmaz, muhlet verir.)

226.Eşlerine yaklaşmamağa yemin edenler icin dort ay bekleme suresi vardır. Eğer (bu sure icinde) donerlerse, şuphesiz Allah cok bağışlayandır, cok merhamet edendir.

227.Eğer (yemin edenler yeminlerinden donmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.

228.Boşanmış kadınlar kendi kendilerine uc ay hÂli (hayız veya temizlik muddeti) beklerler. Eğer Allaha ve ahiret gunune inanıyorlarsa, Allahın kendi rahimlerinde yarattığını gizlemeleri onlara helÂl olmaz. Kocaları bu sure icinde barışmak isterlerse, onları geri almağa daha cok hak sahibidirler. Kadınların, yukumlulukleri kadar meşru hakları vardır. Yalnız erkeklerin kadınlar uzerinde bir derece farkı vardır. Allah, mutlak guc sahibidir, hukum ve hikmet sahibidir.

229.(Donuş yapılabilecek) boşama iki defadır. Sonrası, ya iyilikle gecinmek, ya da guzellikle bırakmaktır. (Evlilikte) tarafların Allahın belirlediği olculeri koruyamama endişeleri dışında kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şeyi geri almanız, sizin icin helÂl olmaz. Eğer onlar Allahın belirlediği olculeri gozetmeyecekler diye endişe ederseniz, o zaman kadının (boşanmak icin) bedel vermesinde ikisine de gunah yoktur. Bunlar Allahın koyduğu sınırlardır. Sakın bunları aşmayın. Allahın koyduğu sınırları kim aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.

230.Eğer erkek karısını (ucuncu defa) boşarsa, kadın, onun dışında bir başka kocayla nikÂhlanmadıkca ona helÂl olmaz. (Bu koca da) onu boşadığı takdirde, onlar (kadın ile ilk kocası) Allahın koyduğu olculeri gozetebileceklerine inanıyorlarsa tekrar birbirlerine donup evlenmelerinde bir gunah yoktur. İşte bunlar Allahın, anlayan bir toplum icin acıkladığı olculeridir.

231.Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme surelerini bitirdikleri zaman, ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Haklarına tecavuz edip zarar vermek icin onları tutmayın. Bunu kim yaparsa kendine zulmetmiş olur. Sakın Allahın Âyetlerini eğlenceye almayın. Allahın uzerinizdeki nimetini, size oğut vermek icin indirdiği Kitabı ve hikmeti hatırlayın. Allaha karşı gelmekt