Mahpuslar, Nur dersleriyle kardeş oldular

Ey hapis arkadaşlarım ve din kardeşlerim,

Size, hem dunya azabından, hem ahiret azabından kurtaracak bir hakikati beyan etmek kalbime ihtar edildi. O da şudur:

Mesel birisi, birinin kardeşini veya bir akrabasını oldurmuş. Bir dakika intikam lezzetiyle bir katl, milyonlar dakika hem kalbî sıkıntı, hem hapis azabını cektirir. Ve maktulun akrabası dahi, intikam endişesiyle ve karşısında duşmanını duşunmesiyle, hayatının lezzetini ve omrunun zevkini kacırır; hem korku, hem hiddet azabını cekiyor. Bunun tek bir caresi var: O da Kur’Ân’ın emrettiği ve hak ve hakikat ve maslahat ve insaniyet ve İslÂmiyet iktiza ve teşvik ettikleri olan, barışmak ve musalÂha etmektir.

Evet, hakikat ve maslahat sulhtur. Cunku, ecel birdir, değişmez. O maktul, her hÂlde, ecel geldiğinden daha ziyade kalmayacaktı; o katil ise, o kaza-i İlÂhiyeye vasıta olmuş.

Eğer barışmak olmazsa, iki taraf da daima korku ve intikam azabını cekerler. Onun icindir ki, “Uc gunden fazla, bir mu’min diğer bir mu’mine kusmemek” İslÂmiyet emrediyor.

Eğer o katl, bir adavetten ve bir kinli garazdan gelmemişse ve bir munafık o fitneye vesile olmuş ise, cabuk barışmak elzemdir. Yoksa, o cuz’î musîbet buyuk olur, devam eder.

Eğer barışsalar ve olduren tevbe etse ve maktule her vakit du etse, o hÂlde, her iki taraf cok kazanırlar ve kardeş gibi olurlar. Bir gitmiş kardeşe bedel, birkac dindar kardeşleri kazanır; kaza ve kader-i İlÂhîye teslim olup duşmanını affeder. Ve bilhassa, madem Risale-i Nur dersini dinlemişler, elbette mabeynlerinde bulunan butun kusmekleri bırakmaya, hem maslahat ve istirahat-i şahsiye ve umumiye, hem Nur dairesindeki uhuvvet iktiza ediyor.

Nasıl ki Denizli hapsinde birbirine duşman butun mahpuslar, Nurlar dersiyle birbirlerine kardeş oldular. Ve bizim beraetimize bir sebep olup, hatta dinsizlere, serserilere de o mahpuslar hakkında “Maşaallah, bÂrekÂllah” dedirttiler ve o mahpuslar tam teneffus ettiler.

Ben burada gordum ki, bir tek adamın yuzunden, yuz adam sıkıntı cekip, beraber teneffuse cıkmıyorlar. Onlara zulum olur. Mert ve vicdanlı bir mu’min, kucuk ve cuz’î bir hata veya menfaatle, yuzer zararı ehl-i imana vermez. Eğer hata etse, verse, cabuk tevbe etmek lÂzımdır.

Sozler, On Ucuncu Sozun İkinci Makamı, s. 177
__________________