Nisa Suresi Meali
Rahman ve Rahim (olan) Allahın adıyla
1. Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan ve ikisinden bircok erkekler ve kadınlar uretip yayan Rabbinizden sakının. Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah'tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının. Şuphesiz Allah sizin uzerinizde gozetleyicidir.
2. Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; cunku bu, buyuk bir gunahtır.
3. Eğer (kendileriyle evlendiğiniz takdir de) yetimlerin haklarına riayet edememekten korkarsanız beğendiğiniz (veya size helÂl olan) kadınlardan ikişer, ucer, dorder alın. Haksızlık yapmaktan korkarsanız bir tane alın; yahut da sahip olduğunuz (cariyeler) ile yetinin. Bu, adaletten ayrılmamanız icin en uygun olanıdır.
4. Kadınlara mehirlerini gonul rızası ile (comertce) verin; eğer gonul hoşluğu ile o mehrin bir kısmını size bağışlarlarsa onu da afiyetle yeyin.
5. Allah'ın geciminize dayanak kıldığı mallarınızı aklı ermezlere (reşit olmayanlara) vermeyin; o mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara guzel soz soyleyin.
6. Evlilik cağına gelinceye kadar yetimleri (gozetip) deneyin, eğer onlarda akılca bir olgunlaşma gorurseniz hemen mallarını kendilerine verin. Buyuyecekler (de geri alacaklar) diye o malları israf ile ve tez elden yemeyin. Zengin olan (veli) iffetli olmaya calışsın, yoksul olan da (ihtiyac ve emeğine) uygun olarak yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman yanlarında şahit bulundurun. Hesap sorucu olarak da Allah yeter.
7. Ana-babanın ve yakınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır; ana-babanınve yakınların bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Gerek azından, gerek coğundan belli bir hisse ayrılmıştır.
8. (Mirastan payı olmayan) yakınlar, yetimler ve yoksullar miras taksiminde hazır bulunursa bundan, onları da rızıklandırın ve onlara guzel soz soyleyin.
9. Geriye eli ermez, gucu yetmez cocuklar bıraktıkları takdirde (halleri ne olur) diye korkacak olanlar (yetimlere haksızlık etmekten) korkup titresinler; Allah'tan sakınsınlar ve doğru soz soylesinler.
10. Haksızlıkla yetimlerin mallarını yiyenler şuphesiz karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir.
11. Allah size, cocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki misli (miras vermenizi) emreder. (Cocuklar) ikiden fazla kadın iseler, olunun bıraktığının ucte ikisi onlarındır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur. Olenin cocuğu varsa, ana-babasından her birinin mirastan altıda bir hissesi vardır. Eğer cocuğu yok da ana-babası ona vÂris olmuş ise, anasına ucte bir (duşer). Eğer olenin kardeşleri varsa, anasına altıda bir (duşer. Butun bu paylar olenin) yapacağı vasiyetten ve borctan sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan hangisinin size, fayda bakımından daha yakın olduğunu bilemezsiniz. Bunlar Allah tarafından konmuş farzlardır (paylardır). Şuphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
12. Yapacakları vasiyetten ve borctan sonra eşlerinizin, eğer cocukları yoksa, bıraktıklarının yarısı sizindir. Cocukları varsa bıraktıklarının dortte biri sizindir. Cocuğunuz yoksa, sizin de, yapacağınız vasiyetten ve borctan sonra, bıraktığınızın dortte biri onlarındır (zevcelerinizindir). Cocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde biri onlarındır. Eğer bir erkek veya kadının, anababası ve cocukları bulunmadığı halde (kelÂle şeklinde) malı mirascılara kalırsa ve bir erkek yahut bir kızkardeşi varsa, her birine altıda bir duşer. Bundan fazla iseler ucte bire ortaktırlar. (Bu taksim) yapılacak vasiyetten ve borctan sonra, kimse zarara uğramaksızın (yapılacak)tır. Bunlar Allah'tan size vasiyettir. Allah her şeyi hakkıyle bilendir, halîmdir.
13. Bunlar, Allah'ın (koyduğu) sınırlardır. Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse Allah onu, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacaktır; orada devamlı kalıcıdırlar; işte buyuk kurtuluş budur.
14. Kim Allah'a ve Peygamberine karşı isyan eder ve sınırlarını aşarsa Allah onu, devamlı kalacağı bir ateşe sokar ve onun icin alcaltıcı bir azap vardır.
15. Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı aranızdan dort şahit getirin. Eğer şahitlik ederlerse, o kadınları olum alıp goturunceye yahut Allah onlara bir yol acıncaya kadar evlerde hapsedin.
16. İcinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin; eğer tevbe eder, uslanırlarsa artık onlara ceza verip eziyet etmekten vazgecin; cunku Allah tovbeleri cok kabul eden ve cok esirgeyendir.
17. Allah'ın kabul edeceği tevbe, ancak bilmeden kotuluk edip de sonra tez elden tevbe edenlerin tevbesidir; işte Allah bunların tevbesini kabul eder; Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
18. Yoksa kotulukleri yapıp yapıp da iclerinden birine olum gelip catınca "Ben şimdi tevbe ettim" diyenler ile kÂfir olarak olenler icin (kabul edilecek) tevbe yoktur. Onlar icin acı bir azap hazırlamışızdır.
19. Ey iman edenler! Kadınlara zorla vÂris olmanız size helÂl değildir. Apacık bir edepsizlik yapmadıkca, onlara verdiğinizin bir kısmını ele gecirmeniz icin de kadınları sıkıştırmayın. Onlarla iyi gecinin. Eğer onlardan hoşlanmazsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda cok hayırlı kılacağı bir şeyden de hoşlanmamış olabilirsiniz.
20. Eğer bir eşi bırakıp da yerine başka bir eş almak isterseniz, onlardan birine yuklerle mehir vermiş olsanız dahi ondan hicbir şeyi geri almayın. Siz iftira ederek ve apacık gunah işleyerek onu geri alır mısınız?
21. Vaktiyle siz birbirinizle haşir-neşir olduğunuz ve onlar sizden sağlam bir teminat almış olduğu halde onu nasıl geri alırsınız!
22. Gecmişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin; cunku bu bir hayasızlıktır, iğrenc bir şeydir ve kotu bir yoldur.
23. Analarınız, kızlarınız, kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeş kızları, kızkardeş kızları, sizi emziren analarınız, sut bacılarınız, eşlerinizin anaları, kendileriyle birleştiğiniz eşlerinizden olup evlerinizde bulunan uvey kızlarınız size haram kılındı. Eğer onlarla (nikÂhlanıp da) henuz birleşmemişseniz kızlarını almanızda size bir mahzur yoktur. Kendi sulbunuzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden almak da size haram kılındı; ancak gecen gecmiştir. Allah cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
24. (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz cariyeler mustesna, evli kadınlar da size haram kılındı. Allah'ın size emri budur. Bunlardan başkasını, namuslu olmak ve zina etmemek uzere mallarınızla (mehirlerini vererek) istemeniz size helÂl kılındı. Onlardan faydalanmanıza karşılık kararlaştırılmış olan mehirlerini verin. Mehir kesiminden sonra (bir miktar indirim icin) karşılıklı anlaşmanızda size gunah yoktur. Şuphesiz Allah ilim ve hikmet sahibidir.
25. İcinizden, imanlı hur kadınlarla evlenmeye gucu yetmeyen kimse, ellerinizin altında bulunan imanlı genc kızlarınız (sayılan) cariyelerinizden alsın. Allah sizin imanınızı daha iyi bilmektedir. Hep aynı koktensiniz (insanlık bakımından aranızda fark yoktur). Oyle ise iffetli yaşamaları, zina etmemeleri ve gizli dost da tutmamaları şartı ve sahiplerinin izni ile onları (cariyeleri) nikÂhlayıp alın, mehirlerini de normal miktarda verin. Evlendikten sonra bir fuhuş yaparlarsa onlara, hur kadınların cezasının yarısı (uygulanır). Bu (cariye ile evlenme izni), icinizden gunaha duşmekten korkanlar icindir. Sabretmeniz ise sizin icin daha hayırlıdır. Allah cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
26. Allah size (bilmediklerinizi) acıklamak ve sizi, sizden onceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin gunahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegÂne hikmet sahibidir.
27. Allah sizin tevbenizi kabul etmek ister; şehvetlerine uyanlar (kotu arzuların esiri olanlar) ise busbutun yoldan cıkmanızı isterler.
28. Allah sizden (yukunuzu) hafifletmek ister; cunku insan zayıf yaratılmıştır.
29. Ey iman edenler! Karşılıklı rızaya dayanan ticaret olması hali mustesna, mallarınızı, bÂtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek) yemeyin. Ve kendinizi oldurmeyin. Şuphesiz Allah, sizi esirgeyecektir.
30. Kim duşmanlık ve haksızlık ile bunu (haram yemeyi veya oldurmeyi) yaparsa (bilsin ki) onu ateşe koyacağız; bu ise Allah'a cok kolaydır.
31. Eğer yasaklandığınız buyuk gunahlardan kacınırsanız, sizin kucuk gunahlarınızı orteriz ve sizi şerefli bir yere sokarız.
32. Allah'ın sizi, birbirinizden ustun kıldığı şeyleri (başkasında olup da sizde olmayanı) hasretle arzu etmeyin. Erkeklerin de kazandıklarından nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lutfunu isteyin; şuphesiz Allah her şeyi bilmektedir.
33. (Erkek ve kadından) her biri icin, ana, baba ve akrabanın bıraktığından (hisselerini alacak olan) vÂrisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı kimselere de paylarını verin. Cunku Allah her şeyi gormektedir.
34. Allah'ın insanlardan bir kısmını diğerlerine ustun kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları icin erkekler kadınların yoneticisi ve koruyucusudur. Onun icin sÂliha kadınlar itaatkÂrdır. Allah'ın kendilerini korumasına karşılık gizliyi (kimse gormese de namuslarını) koruyucudurlar. Baş kaldırmasından endişe ettiğiniz kadınlara oğut verin, onları yataklarda yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelmezlerse) dovun. Eğer size itaat ederlerse artık onların aleyhine başka bir yol aramayın; cunku Allah yucedir, buyuktur.
35. Eğer karı-kocanın aralarının acılmasından korkarsanız, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gonderin. Bunlar barıştırmak isterlerse Allah aralarını bulur; şuphesiz Allah her şeyi bilen, her şeyden haberdar olandır.
36. Allah'a ibadet edin ve O'na hicbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlar (kole, cariye, hizmetci ve benzerlerine) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima boburlenip duran kimseyi sevmez.
37. Bunlar cimrilik eden ve insanlara da cimriliği tavsiye eden, Allah'ın kendilerine lutfundan verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kÂfirler icin alcaltıcı bir azap hazırladık.
38. Allah'a ve ahiret gunune inanmadıkları halde mallarını, insanlara gosteriş icin sarfedenler de (ahirette azaba dûcÂr olurlar). Şeytan bir kimseye arkadaş olursa, ne kotu bir arkadaştır o!
39. Allah'a ve ahiret gunune iman edip de Allah'ın kendilerine verdiğinden (O'nun yolunda) harcasalardı ne olurdu sanki! Allah onların durumunu hakkıyle bilmektedir.
40. Şuphe yok ki Allah zerre kadar haksızlık etmez. (Kulun yaptığı iş, eğer bir kotuluk ise, onun cezasını adaletle verir.) İyilik olursa onu katlar (kat kat arttırır), kendinden de buyuk mukÂfat verir.
41. Her bir ummetten bir şahit getirdiğimiz ve seni de onlara şahit olarak gosterdiğimiz zaman halleri nice olacak!
42. Kufur yoluna sapıp peygamberi dinlemeyenler o gun yerin dibine batırılmayı temenni ederler ve Allah'tan hicbir haberi gizleyemezler.
43. Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne soylediğinizi bilinceye kadar- cunup iken de -yolcu olan mustesna- gusul edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk uzerinde bulunursanız, yahut sizden biriniz ayak yolundan gelirse, yahut kadınlara dokunup da (bu durumlarda) su bulamamışsanız o zaman temiz bir toprakla teyemmum edin: Yuzlerinize ve ellerinize surun. Şuphesiz Allah cok affedici ve bağışlayıcıdır.
44. Kendilerine Kitap'tan nasip verilenlere baksana! Sapıklığı satın alıyorlar ve sizin de yoldan cıkmanızı istiyorlar!
45. Allah duşmanlarınızı sizden daha iyi bilir. Gercek bir dost olarak Allah yeter, bir yardımcı olarak da Allah kÂfidir.
46. Yahudilerden bir kısmı kelimeleri yerlerinden değiştirirler, dillerini eğerek, bukerek ve dine saldırarak (Peygambere karşı) "İşittik ve karşı geldik", "dinle, dinlemez olası", "rÂinÂ" derler. Eğer onlar "İşittik, itaat ettik, dinle ve bizi gozet" deselerdi şuphesiz kendileri icin daha hayırlı ve daha doğru olacaktı; fakat kufurleri (gerceği kabul etmemeleri) sebebiyle Allah onları lÂnetlemiştir. Artık pek az inanırlar.
47. Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yuzleri silip dumduz ederek arkalarına cevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları gibi lÂnetlemeden once (davranarak), size gelenleri doğrulamak uzere indirdiğimize (Kitab'a) iman edin; Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.
48. Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; bundan başkasını, (gunahları) dilediği kimse icin bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse buyuk bir gunah (ile) iftira etmiş olur.
49. Kendilerini temize cıkaranlara ne dersin! Hayır, Allah dilediğini temize cıkarır ve hic kimse kıl payı kadar haksızlık gormez.
50. Bak, nasıl da Allah uzerine yalan uyduruyorlar; apacık bir gunah olarak bu (onlara) yeter!
51. Kendilerine Kitap'tan nasip verilenleri gormedin mi? Putlara ve bÂtıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kÂfirler icin: "Bunlar, Allah'a iman edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!
52. Bunlar, Allah'ın lÂnetlediği kimselerdir; Allah'ın rahmetinden uzaklaştırdığı (lÂnetli) kimseye gercek bir yardımcı bulamazsın.
53. Yoksa onların mulkten (hukumranlıktan) bir nasipleri mi var? Oyle olsaydı insanlara cekirdek filizi (kadar bir şey bile) vermezlerdi.
54. Yoksa onlar, Allah'ın lutfundan verdiği şeyler icin insanlara hased mi ediyorlar? Oysa İbrahim soyuna Kitab'ı ve hikmeti verdik ve onlara buyuk bir hukumranlık bahşettik.
55. Onlardan bir kısmı İbrahim'e inandı, kimi de ondan yuz cevirdi; (onlara) kavurucu bir ateş olarak cehennem yeter.
56. Şuphesiz Âyetlerimizi inkÂr edenleri gun gelecek bir ateşe sokacağız; onların derileri pişip acı duymaz hale geldikce, derilerini başka derilerle değiştiririz ki acıyı duysunlar! Allah daima ustun ve hakîmdir.
57. İnanıp; iyi işler yapanları da, icinde ebediyen kalmak uzere girecekleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Orada onlar icin tertemiz eşler vardır ve onları koyu (tatlı) bir golgeye koyarız.
58. Allah size, mutlaka emanetleri ehli olanlara vermenizi ve insanlar arasında hukmettiğiniz zaman adaletle hukmetmenizi emreder. Allah size ne kadar guzel oğutler veriyor! Şuphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi gorucudur.
59. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ululemre (idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa duşerseniz Allah'a ve ahirete gercekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resûl'e goturun (onların talimatına gore halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha guzeldir.
60. Sana indirilene ve senden once indirilenlere inandıklarını ileri surenleri gormedin mi? TÂğut'a inanmamaları kendilerine emrolunduğu halde, TÂğut'un onunde muhakemeleşmek istiyorlar. Halbuki şeytan onları busbutun saptırmak istiyor.
61. Onlara: Allah'ın indirdiğine (Kitab'a) ve Resûl'e gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, munafıkların senden iyice uzaklaştıklarını gorursun.
62. Elleriyle yaptıkları yuzunden başlarına bir felÂket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etmek ve arayı bulmak istedik, diye yemin ederek sana nasıl gelirler!
63. Onlar Allah'ın, kalplerindekini bildiği kimselerdir; onlara aldırma, kendilerine oğut ver ve onlara, kendileri hakkında tesirli soz soyle.
64. Biz her peygamberi -Allah'ın izniyle- ancak kendisine itaat edilmesi icin gonderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan bağışlanmayı dileseler, Resûl de onlar icin istiğfar etseydi Allah'ı ziyadesiyle affedici, esirgeyici bulurlardı.
65. Hayır, Rabbine andolsun ki aralarında cıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hukumden iclerinde hicbir sıkıntı duymaksızın (onu) tam manasıyla kabullenmedikce iman etmiş olmazlar.
66. Eğer onlara, kendinizi oldurun yahut yurtlarınızdan cıkın, diye emretmiş olsaydık, iclerinden pek azı mustesna, bunu yapmazlardı. Eğer kendilerine verilen oğudu yerine getirselerdi, onlar icin hem daha hayırlı hem de (imanlarını) daha pekiştirici olurdu.
67. O zaman elbette kendilerine nezdimizden buyuk mukÂfat verirdik.
68. Ve onları dosdoğru bir yola iletirdik.
69. Kim Allah'a ve Resûl'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lutuflarda bulunduğu peygamberler, sıddîkler, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne guzel arkadaştır!
70. Bu lutuf Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.
71. Ey iman edenler! Tedbirinizi alın; boluk boluk savaşa cıkın, yahut (gerektiğinde) topyekun savaşın.
72. İcinizden bazıları vardır ki (cihad konusunda) pek ağırdan alırlar. Eğer size bir felÂket erişirse: "Allah bana lutfetti de onlarla beraber bulunmadım" der.
73. Eğer Allah'tan size bir lutuf erişirse -sanki sizinle onun arasında (zahirî

74. O halde, dunya hayatını ahiret karşılığında satanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır da oldurulur veya galip gelirse biz ona yakında buyuk bir mukÂfat vereceğiz.
75. Size ne oldu da Allah yolunda ve "Rabbimiz! Bizi, halkı zalim olan bu şehirden cıkar, bize tarafından bir sahip gonder, bize katından bir yardımcı yolla!" diyen zavallı erkekler, kadınlar ve cocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz!
76. İman edenler Allah yolunda savaşırlar, inanmayanlar ise tÂğut (bÂtıl davalar ve şeytan) yolunda savaşırlar. O halde şeytanın dostlarına karşı savaşın; şuphe yok ki şeytanın kurduğu duzen zayıftır.
77. Kendilerine, ellerinizi savaştan cekin, namazı kılın ve zekÂtı verin, denilen kimseleri gormedin mi? Sonra onlara savaş farz kılınınca, iclerinden bir gurup hemen Allah'tan korkar gibi, hatta daha fazla bir korku ile insanlardan korkmaya başladılar da "Rabbimiz! Savaşı bize nicin yazdın! Bizi yakın bir sureye kadar ertelesen (daha bir muddet savaşı farz kılmasan) olmaz mıydı?" dediler. Onlara de ki: "Dunya menfaati onemsizdir, Allah'tan korkanlar icin ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilmez."
78. Nerede olursanız olun olum size ulaşır; sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile! Kendilerine bir iyilik dokunsa "Bu Allah'tan" derler; başlarına bir kotuluk gelince de "Bu senden" derler. "Hepsi Allah'tandır"" de. Bu adamlara ne oluyor ki bir turlu laf anlamıyorlar!
79. Sana gelen iyilik Allah'tandır. Başına gelen kotuluk ise nefsindendir. Seni insanlara elci gonderdik; şahit olarak da Allah yeter.
80. Kim Resûl'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur. Yuz cevirene gelince, seni onların başına bekci gondermedik!
81. "Başustune" derler, ama yanından ayrılınca onlardan bir kısmı, senin dediğinden başkasını gizlice kurar. Allah da onların gizlice kurduklarını yazar. Sen onlara aldırma ve Allah'a dayan; sana vekil olarak Allah yeter.
82. HÂla Kur'an uzerinde gereği gibi duşunmeyecekler mi? Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda bircok tutarsızlık bulurlardı.
83. Onlara guven veya korkuya dair bir haber gelince hemen onu yayarlar; halbuki onu, Resûl'e veya aralarında yetki sahibi kimselere goturselerdi, onların arasından işin icyuzunu anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi. Allah'ın size lutuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız mustesna, şeytana uyup giderdiniz.
84. Artık Allah yolunda savaş. Sen, kendinden başkası (sebebiyle) sorumlu tutulmazsın. Muminleri de teşvik et. Umulur ki Allah kÂfirlerin gucunu kırar (gucleriyle size zarar vermelerini onler). Allah'ın gucu daha cetin ve cezası daha şiddetlidir.
85. Kim iyi bir işe aracılık ederse onun da o işten bir nasibi olur. Kim kotu bir işe aracılık ederse onun da ondan bir payı olur. Allah her şeyin karşılığını vericidir.
86. Bir selam ile selamlandığınız zaman siz de ondan daha guzeli ile selamlayın; yahut aynı ile karşılık verin. Şuphesiz Allah, her şeyin hesabını arayandır.
87. Allah -ki ondan başka hicbir tanrı yoktur elbette sizi kıyamet gunu toplayacaktır, bunda asla şuphe yoktur. Soz bakımından Allah'tan daha doğru kim vardır!
88. Size ne oldu da munafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Halbuki Allah onları kendi ettikleri yuzunden baş aşağı etmiştir (kufurlerine dondurmuştur). Allah'ın saptırdığını doğru yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah'ın saptırdığı kimse icin asla (doğruya) yol bulamazsın!
89. Sizin de kendileri gibi inkÂr etmenizi istediler ki onlarla eşit olasınız. O halde Allah yolunda goc edinceye kadar onlardan hicbirini dost edinmeyin. Eğer yuz cevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde oldurun ve hicbirini dost ve yardımcı edinmeyin.
90. Ancak kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir topluma sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplumlarıyla savaşmak (istemediklerin) den yurekleri sıkılarak size gelenler mustesna. Allah dileseydi onları başınıza bel ederdi de sizinle savaşırlardı. Artık onlar sizi bırakıp bir tarafa cekilir de sizinle savaşmazlar ve size barış teklif ederlerse bu durumda Allah size, onların aleyhinde bir yola girme hakkı vermemiştir.
91. Hem sizden hem de kendi toplumlarından emin olmak isteyen başkalarını da bulacaksınız. Bunlar her ne zaman fitneye goturulseler ona baş aşağı dalarlar (daldırılırlar). Eğer sizden uzak durmaz, sulh teklif etmez ve ellerini cekmezlerse onları yakalayın, rastladığınız yerde oldurun. İşte onlar uzerine sizin icin apacık yetki verdik.
92. Yanlışlıkla olması dışında bir muminin bir mumini oldurmeye hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir mumini olduren kimsenin, mumin bir kole azat etmesi ve olenin ailesine teslim edilecek bir diyet vermesi gereklidir. Meğer ki olunun ailesi o diyeti bağışlamış ola. (Bu takdirde diyet vermez). Eğer oldurulen mumin olduğu halde, size duşman olan bir toplumdan ise mumin bir kole azat etmek lÂzımdır. Eğer kendileriyle aranızda antlaşma bulunan bir toplumdan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mumin koleyi azat etmek gerekir. Bunları bulamayan kimsenin, Allah tarafından tevbesinin kabulu icin iki ay peşpeşe oruc tutması lÂzımdır. Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir.
93. Kim bir mumini kasden oldururse cezası, icinde ebediyen kalacağı cehennemdir. Allah ona gazap etmiş, onu lÂnetlemiş ve onun icin buyuk bir azap hazırlamıştır.
94. Ey iman edenler! Allah yolunda savaşa cıktığınız zaman iyi anlayıp dinleyin. Size selam verene, dunya hayatının gecici menfaatine goz dikerek "Sen mumin değilsin" demeyin. Cunku Allah'ın nezdinde sayısız ganimetler vardır. Onceden siz de boyle iken Allah size lutfetti; o halde iyi anlayıp dinleyin. Şuphesiz Allah butun yaptıklarınızdan haberdardır.
95. Muminlerden -ozur sahibi olanlar dışında- oturanlarla malları ve canlarıyle Allah yolunda cihad edenler bir olmaz. Allah, malları ve canları ile cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan ustun kıldı. Gerci Allah hepsine de guzellik (cennet) vadetmiştir; ama mucahidleri, oturanlardan cok buyuk bir ecirle ustun kılmıştır.
96. Kendinden dereceler, bağışlama ve rahmet vermiştir. Allah cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
97. Kendilerine yazık eden kimselere melekler, canlarını alırken: "Ne işde idiniz!" dediler. Bunlar: "Biz yeryuzunde caresizdik" diye cevap verdiler. Melekler de: "Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz ya!" dediler. İşte onların barınağı cehennemdir; orası ne kotu bir gidiş yeridir.
98. Erkekler, kadınlar ve cocuklardan (gercekten) Âciz olup hicbir careye gucu yetmeyenler, hic bir yol bulamayanlar mustesnadır.
99. İşte bunları, umulur ki Allah affeder; Allah cok affedicidir, bağışlayıcıdır.
100. Allah yolunda hicret eden kimse yeryuzunde gidecek bir cok guzel yer ve bolluk (imkÂn) bulur. Kim Allah ve Resûlu uğrunda hicret ederek evinden cıkar da sonra kendisine olum yetişirse artık onun mukÂfatı Allah'a duşer. Allah da cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
alıntı
Nisa Suresi Acıklaması
101. Yeryuzunde sefere cıktığınız zaman kÂfirlerin size kotuluk etmelerinden endişe ederseniz, namazı kısaltmanızda size bir gunah yoktur. Şuphesiz kÂfirler, sizin apacık duşmanınızdır.
102. Sen de iclerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, onlardan bir kısmı seninle beraber namaza dursunlar, silahlarını (yanlarına) alsınlar, boylece (namazı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar. Sonra henuz namazını kılmamış olan (bu) diğer gurup gelip seninle beraber namazlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarını alsınlar. O kÂfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da ustunuze birden baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan bir eziyet olur yahut hasta bulunursanız silahlarınızı bırakmanızda size gunah yoktur. Yine de tedbirinizi alın. Şuphesiz Allah, kÂfirler icin alcaltıcı bir azap hazırlamıştır.
103. Namazı bitirince de ayakta, otururken ve yanınız uzerinde yatarken (daima) Allah'ı anın. Huzura kavuşunca da namazı dosdoğru kılın; cunku namaz muminler uzerine vakitleri belli bir farzdır.
104. O (duşman) topluluğu takip etmekte gevşeklik gostermeyin. Eğer siz acı cekiyorsanız onlar da, sizin cektiğiniz gibi acı cekmektedirler. Ustelik siz Allah'tan, onların umit etmedikleri şeyleri umuyorsunuz. Allah ilim ve hikmet sahibidir.
105. Allah'ın sana gosterdiği şekilde insanlar arasında hukmedesin diye sana Kitab'ı hak ile indirdik; hainlerden taraf olma!
106. Ve Allah'tan mağfiret iste, cunku Allah, cok bağışlayıcı, ziyadesiyle esirgeyicidir.
107. Kendilerine hıyanet edenleri savunma; cunku Allah hainliği meslek edinmiş gunahkÂrları sevmez.
108. İnsanlardan gizler de Allah'tan gizlemezler. Halbuki geceleyin, O'nun razı olmadığı sozu duzup kurarken O, onlarla beraber idi. Allah yaptıklarını kuşatıcıdır (O'nun ilminden hicbir şeyi gizleyemezler).
109. Haydi siz dunya hayatında onlara taraf cıkıp savundunuz, ya kıyamet gunu Allah'a karşı onları kim savunacak yahut onlara kim vekil olacak?
110. Kim bir kotuluk yapar yahut nefsine zulmeder de sonra Allah'tan mağfiret dilerse, Allah'ı cok bağışlayıcı ve esirgeyici bulacaktır.
111. Kim bir gunah kazanırsa onu ancak kendi aleyhine kazanmış olur. Allah her şeyi bilicidir, buyuk hikmet sahibidir.
112. Kim kasıtlı veya kasıtsız bir gunah kazanır da sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, muhakkak ki, buyuk bir iftira ve apacık bir gunah yuklenmiş olur.
113. Allah'ın sana lutfu ve esirgemesi olmasaydı, onlardan bir guruh seni saptırmaya yeltenmişti. Onlar yalnızca kendilerini saptırırlar, sana hicbir zarar veremezler. Allah sana Kitab'ı ve hikmeti indirmiş ve sana bilmediğini oğretmiştir. Allah'ın lutfu sana gercekten buyuk olmuştur.
114. Onların fısıldaşmalarının bircoğunda hayır yoktur. Ancak bir sadaka yahut bir iyilik yahut da insanların arasını duzeltmeyi isteyen (in fısıldaşması) mustesna. Kim Allah'ın rızasını elde etmek icin bunu yaparsa, biz ona yakında buyuk bir mukÂfat vereceğiz.
115. Kendisi icin doğru yol belli olduktan sonra, kim Peygamber'e karşı cıkar ve muminlerin yolundan başka bir yola giderse, onu o yonde bırakırız ve cehenneme sokarız; o ne kotu bir yerdir.
116. Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz; ondan başka gunahları dilediği kimse icin bağışlar. Kim Allah'a ortak koşarsa busbutun sapıtmıştır.
117. Onlar (muşrikler) O'nu bırakıp yalnızca bir takım dişilerden (dişi isimli tanrılardan) istiyorlar, ancak inatcı şeytandan dilekte bulunuyorlar.
118. Allah onu (şeytanı) lÂnetlemiş; o da: "Yemin ederim ki, kullarından belli bir pay edineceğim" demiştir.
119. "Onları mutlaka saptıracağım, muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım, kesinlikle onlara emredeceğim de hayvanların kulaklarını yaracaklar (putlar icin nişanlayacaklar), şuphesiz onlara emredeceğim de Allah'ın yarattığını değiştirecekler" (dedi). Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apacık bir ziyana duşmuştur.
120. (Şeytan) onlara soz verir ve onları umitlendirir; halbuki şeytanın onlara soz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir.
121. İşte onların yeri cehennemdir; ondan kacıp kurtulacak bir yer de bulamayacaklardır.
122. İman eden ve iyi işler yapanları, icinde ebedî kalmak uzere, zemininden ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Allah, (bu soylenenleri) hak bir soz olarak vÂdetti. Soz verme ve onu tutma bakımından kim Allah'tan daha doğru olabilir?
123. Ne sizin kuruntularınız ne de ehl-i kitabın kuruntuları (gercektir); kim bir kotuluk, yaparsa onun cezasını gorur ve kendisi icin Allah'tan başka dost da, yardımcı da bulamaz.
124. Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mumin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar.
125. İşlerinde doğru olarak kendini Allah'a veren ve İbrahim'in, Allah'ı bir tanıyan dinine tÂbi olan kimseden dince daha guzel kim vardır? Allah İbrahim'i dost edinmiştir.
126. Goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır ve Allah her şeyi kuşatmıştır. (Hicbir şey O'nun ilim ve kudretinin dışında kalamaz).
127. Senden kadınlar hakkında fetva istiyorlar. De ki, onlara ait hukmu size Allah acıklıyor: Kitap'ta, kendileri icin yazılmışı (mirası) vermeyip nikÂhlamak istediğiniz yetim kadınlar, caresiz cocuklar ve yetimlere karşı Âdil davranmanız hakkında size okunan Âyetler (Allah'ın hukmunu apacık ortaya koymaktadır). Hayırdan ne yaparsanız şuphesiz Allah onu bilmektedir.
128. Eğer bir kadın kocasının gecimsizliğinden yahut kendisinden yuz cevirmesinden endişe ederse, aralarında bir sulh yapmalarında onlara gunah yoktur. Sulh (daima) hayırlıdır. Zaten nefisler kıskanclığa hazırdır. Eğer iyi gecinir ve Allah'tan korkarsanız şuphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
129. Uzerine duşup uğraşsanız da kadınlar arasında Âdil davranmaya guc yetiremezsiniz; bÂri birisine tamamen kapılıp da diğerini askıya alınmış gibi bırakmayın. Eğer arayı duzeltir, gunahtan sakınırsanız Allah şuphesiz cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
130. Eğer (eşler) birbirinden ayrılırsa Allah, bol nimetinden her birini zenginleştirir (diğerine muhtac olmaktan kurtarır); Allah'ın lutfu geniş, hikmeti buyuktur.
131. Goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Sizden once kendilerine Kitap verilenlere ve size "Allah'tan korkun" diye emrettik. Eğer inkÂr ederseniz biliniz ki goklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Allah hudutsuz zengindir, ziyadesiyle ovguye lÂyıktır.
132. Goklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter.
133. Ey insanlar! Allah dilerse sizi yokluğa gonderip başkalarını getirir; Allah buna kadirdir.
134. Kim dunya mukÂfatını isterse (bilsin ki) dunyanın da ahiretin de mukÂfatı Allah katındadır. Allah her şeyi işiten ve her şeyi gorendir.
135. Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana-babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah icin şahitlik eden kimseler olun. (Haklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fakir olsunlar Allah onlara (sizden) daha yakındır. Hislerinize uyup adaletten sapmayın, (şahitliği) eğer, buker (doğru şahitlik etmez), yahut şÃ‚hidlik etmekten kacınırsanız (biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
136. Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a ve daha once indirdiği kitaba iman (da sebat) ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve kıyamet gununu inkÂr ederse tam manasıyle sapıtmıştır.
137. İman edip sonra inkÂr edenleri, sonra yine iman edip tekrar inkÂr edenleri, sonra da inkÂrlarını arttıranları Allah ne bağışlayacak, ne de onları doğru yola iletecektir.
138. Munafıklara, kendileri icin acı bir azap olduğunu mujdele!
139. Muminleri bırakıp da kÂfirleri dost edinenler, onların yanında izzet (guc ve şeref) mi arıyorlar? Bilsinler ki butun izzet yalnızca Allah'a aittir.
140. O (Allah), Kitap'ta size şoyle indirmiştir ki: Allah'ın Âyetlerinin inkÂr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir soze dalıncaya (konuya gecinceye) kadar kÂfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, munafıkları ve kÂfirleri cehennemde bir araya getirecektir.
141. Sizi gozetleyip duranlar, eğer size Allah'tan bir zafer (nasib) olursa, "Sizinle beraber değil miydik?" derler. KÂfirlerin (zaferden) bir nasipleri olursa (bu sefer de onlara), "Sizi yenip (oldurebileceğimiz halde oldurmeyip) muminlerden korumadık mı?" derler. Artık Allah kıyamet gununde aranızda hukmedecektir ve kÂfirler icin muminler aleyhine asla bir yol vermeyecektir.
142. Şuphesiz munafıklar Allah'a oyun etmeye kalkışıyorlar; halbuki Allah onların oyunlarını başlarına cevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman uşenerek kalkarlar, insanlara gosteriş yaparlar, Allah'ı da pek az hatıra getirirler.
143. Bunların arasında bocalayıp durmaktalar,ne onlara (bağlanıyorlar) ne bunlara. Allah'ın şaşırttığı kimseye asla bir (cıkar) yol bulamazsın.
144. Ey iman edenler! Muminleri bırakıp da kÂfirleri dost edinmeyin; (bunu yaparak) Allah'a, aleyhinizde apacık bir delil mi vermek istiyorsunuz?
145. Şuphe yok ki munafıklar cehennemin en alt katındadırlar. Artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın.
146. Ancak tevbe edip hallerini duzeltenler, Allah'a sımsıkı sarılıp dinlerini (ibadetlerini) yalnız onun icin yapanlar başkadır. İşte bunlar (gercekte) muminlerle beraberdirler ve Allah muminlere yakında buyuk mukÂfat verecektir.
147. Eğer siz iman eder ve şukrederseniz, Allah size neden azap etsin! Allah şukre karşılık veren ve her şeyi bilendir.
148. Allah kotu sozun acıkca soylenmesini sevmez; ancak haksızlığa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.
149. Bir iyiliği acıklar yahut gizlerseniz veya bir kotuluğu (acıklamayıp) affederseniz, şuphesiz Allah da ziyadesiyle affedici ve kadirdir.
150. Allah'ı ve peygamberlerini inkÂr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip "Bir kısmına iman ederiz ama bir kısmına inanmayız" diyenler ve bunlar (iman ile kufur) arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu;
151. İşte gercekten kÂfirler bunlardır. Ve biz kÂfirlere alcaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
152. Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hicbirini diğerlerinden ayırmayanlara (gelince) işte Allah onlara bir gun mukÂfatlarını verecektir. Allah cok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
153. Ehl-i kitap senden, kendilerine gokten bir kitap indirmeni istiyor. Onlar Musa'dan, bunun daha buyuğunu istemişler de, "Bize Allah'ı apacık goster" demişlerdi. Zulumleri sebebiyle hemen onları yıldırım carptı. BilÂhare kendilerine acık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı) edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apacık delil (ve yetki) verdik.
154. Soz vermeleri (ni takviye) icin Tûr'u başlarına diktik de onlara, "Baş eğerek kapıdan girin" dedik, "Cumartesi gunu sınırı aşmayın" dedik. Kendilerinden sağlam soz aldık.
155. Sozlerinden donmeleri, Allah'ın Âyetlerini inkÂr etmeleri, haksız yere peygamberleri oldurmeleri ve "Kalplerimiz kılıflanmıştır" demeleri sebebiyle (onları lÂnetledik, turlu belÂlar verdik. Onların kalpleri kılıflı değildir

156. Bir de inkÂr etmelerinden ve Meryem'in uzerine buyuk bir iftira atmalarından;
157. Ve "Allah elcisi Meryem oğlu İsa'yı oldurduk" demeleri yuzunden (onları lÂnetledik). Halbuki onu ne oldurduler, ne de astılar; fakat (oldurdukleri) onlara İsa gibi gosterildi. Onun hakkında ihtilÂfa duşenler bundan dolayı tam bir kararsızlık icindedirler; bu hususta zanna uymak dışında hicbir (sağlam) bilgileri yoktur ve kesin olarak onu oldurmediler.
158. BilÂkis Allah onu (İsa'yı) kendi nezdine kaldırmıştır. Allah izzet ve hikmet sahibidir.
159. Ehl-i kitaptan her biri, olumunden once ona muhakkak iman edecektir. Kıyamet gununde de o, onlara şahit olacaktır.
160. Yahudilerin yaptıkları zulumden, bir de cok kimseyi Allah yolundan cevirmelerinden, menetmelerinden dolayı kendilerine (daha once) helÂl kılınmış bulunan temiz ve iyi şeyleri onlara haram kıldık.
161. Menedildikleri halde faizi almalarından ve haksız (yollar) ile insanların mallarını yemelerinden dolayı iclerinden inkÂra sapanlara acı bir azap hazırladık.
162. Fakat iclerinden ilimde derinleşmiş olanlar ve muminler, sana indirilene ve senden once indirilene iman edenler, namazı kılanlar, zekÂtı verenler; Allah'a ve ahiret gunune inananlar var ya; işte onlara pek yakında buyuk mukÂfat vereceğiz.
163. Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbÂta (torunlara), İsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Suleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebûr'u verdik.
164. Bir kısım peygamberleri sana daha once anlattık, bir kısmını ise sana anlatmadık. Ve Allah Musa ile gercekten konuştu.
165. (Yerine gore) mujdeleyici ve sakındırıcı olarak peygamberler gonderdik ki insanların peygamberlerden sonra Allah'a karşı bir bahaneleri olmasın! Allah izzet ve hikmet sahibidir.
166. Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder; onu kendi ilmi ile indirdi. Melekler de (buna) şahitlik ederler. Ve şahit olarak Allah kÂfîdir.
167. İnkÂr eden ve (başkalarını da) Allah yolundan alıkoyanlar şuphesiz doğru yoldan cok uzaklaşmışlardır.
168. İnkÂr edip zulmedenleri Allah asla bağışlayacak değildir. Onları (başka) bir yola iletecek de değildir.
169. Ancak orada ebedî kalmak uzere cehennem onların yoluna (iletecektir). Bu da Allah'a cok kolaydır.
170. Ey insanlar! Resûl size Rabbinizden gerceği getirdi (bunda şuphe yoktur), şu halde kendi iyiliğinize olarak (ona) iman edin. Eğer inkÂr ederseniz, goklerde ve yerde ne varsa şuphesiz hepsi Allah'ındır. (O'nun sizin inanmanıza ihtiyacı yoktur). Allah geniş ilim ve hikmet sahibidir.
171. Ey ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin ve Allah hakkında, gercekten başkasını soylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesîh, ancak Allah'ın resûludur, (o) Allah'ın, Meryem'e ulaştırdığı "kun: Ol" kelimesi(nin eseri)dir, O'ndan bir ruhtur. (O'nun tarafından gonderilmiş, yahut teyit edilmiş, yahut da Cebrail tarafından ufurulmuş bir ruhtur). Şu halde Allah'a ve peygamberlerine iman edin. "(Tanrı) uctur" demeyin, sizin icin hayırlı olmak uzere bundan vazgecin. Allah ancak bir tek Allah'tır. O, cocuğu olmaktan munezzehtir. Goklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
172. Ne Mesîh ve ne de Allah'a yakın melekler, Allah'ın kulu olmaktan geri dururlar. O'na kulluktan geri durup buyuklenen kimselerin hepsini (Allah) yakında huzuruna toplayacaktır.
173. İman edip iyi işler yapanlara (Allah) ecirlerini tam olarak verecek ve onlara lutfundan daha fazlasını da ihsan edecektir. Kulluğundan yuz ceviren ve kibirlenenlere gelince onlara acı bir şekilde azap edecektir. Onlar, kendileri icin Allah'tan başka ne bir dost ve ne de bir yardımcı bulurlar. (Kendilerini Allah'ın azabından kurtaracak bir kimse bulamazlar.)
174. Ey insanlar! Şuphesiz size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve size apacık bir nur indirdik.
175. Allah'a iman edip O'na sımsıkı sarılanlara gelince, Allah onları kendinden bir rahmet ve lutuf (deryası) icine daldıracak ve onları kendine doğru (giden) bir yola goturecektir.
176. Senden fetva isterler. De ki: "Allah, babası ve cocuğu olmayan kimsenin mirası hakkındaki hukmu şoyle acıklıyor: Eğer cocuğu olmayan bir kimse olur de onun bir kızkardeşi bulunursa, bıraktığının yarısı bunundur. Kızkardeş olup cocuğu olmazsa erkek kardeş de ona vÂris olur. Kızkardeşler iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının ucte ikisi onlarındır. Eğer erkekli kadınlı daha fazla kardeş mevcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadardır. Şaşırmamanız icin Allah size acıklama yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir.
alıntı