Enam Suresi Arapca Okunuşu



Enam Suresi Turkce Meali







































Enam Suresi turkce meali


Enam Suresi Arapca Ve Turkce

Enam Suresi Turkce Meali

EN'ÂM

BismillĂ‚hirrahmĂ‚nirrahîm

6/EN'ÂM-1: Elhamdu lillĂ‚hillezî halakas semĂ‚vĂ‚ti vel arda ve cealez zulumĂ‚ti ven nûr(nûra), summellezîne keferû bi rabbihim yadilûn(yadilûne).
Hamd semaları ve arzı yaratan, zulmeti ve nuru var eden Allah'a mahsustur. Sonra da kĂ‚firler, Rab'lerine (başka şeyleri) eş (denk, adl) tutuyorlar.


6/EN'ÂM-2: Huvellezî halakakum min tînin summe kadĂ‚ ecelĂ‚(ecelen), ve ecelun musemmen ındehu summe entum temterûn(temterûne).
Sizi topraktan yaratan, sonra bir ecel (zaman dilimi) tayin eden O'dur. Ve ecel-i musemma (mekĂ‚nı ve zamanı belirlenmiş ecel) Allah'ın katındadır. Sonra da siz, şuphe ediyorsunuz.


6/EN'ÂM-3: Ve huvellĂ‚hu fîs semĂ‚vĂ‚ti ve fîl ard(ardı), yalemu sirrakum ve cehrekum ve yalemu mĂ‚ teksibûn(teksibûne).
Goklerde ve arzda Allah O'dur. (O Allah, goklerde ve yerdedir.) Sizin sırrınızı (gizlediğinizi) ve acıkladığınızı ve kazanacağınız şeyi bilir.


6/EN'ÂM-4: Ve mĂ‚ tetîhim min Ă‚yetin min Ă‚yĂ‚ti rabbihim illĂ‚ kĂ‚nû anhĂ‚ murıdîn(murıdîne).
Ve onların Rabbinin Ă‚yetlerinden bir Ă‚yet gelmemiştir ki; ondan yuz cevirmiş olmasınlar.


6/EN'ÂM-5: Fe kad kezzebû bil hakkı lemmĂ‚ cĂ‚ehum, fe sevfe yetîhim enbĂ‚û mĂ‚ kĂ‚nûbihî yestehziûn(yestehziûne).
Boylece onlara hak geldiği zaman, onu yalanlamışlardı. Fakat alay etmiş oldukları şeyin haberleri yakında onlara gelecek.


6/EN'ÂM-6: E lem yerev kem ehleknĂ‚ min kablihim min karnin mekkennĂ‚hum fîl ardı mĂ‚ lem numekkin lekum ve erselnes semĂ‚e aleyhim midrĂ‚ren ve cealnĂ‚l enhĂ‚re tecrî min tahtihim fe ehleknĂ‚hum bi zunûbihim ve enşenĂ‚ min badihim karnen Ă‚harîn(Ă‚harîne).
Sizi yerleştirmediğimiz bir şekilde, yeryuzunde yerleştirdiğimiz nice kavimleri, kendilerinden once nasıl helĂ‚k ettiğimizi gormuyorlar mı? Onlara semadan bol bol yağmur gonderdik. Altlarından nehirler akıttık. Fakat gunahları sebebiyle onları helĂ‚k ettik. Onlardan sonra da başka nesiller yarattık.


6/EN'ÂM-7: Ve lev nezzelnĂ‚ aleyke kitĂ‚ben fî kırtĂ‚sin fe le mesûhu bi eydîhim le kĂ‚lelezîne keferû in hĂ‚zĂ‚ illĂ‚ sihrun mubîn(mubînun).
Ve eğer sana kĂ‚ğıtlarda yazılı olarak indirseydik, boylece ona elleri ile dokunsalar bile kĂ‚fir olan kimseler, mutlaka: “Bu ancak apacık bir sihirdir. derdi.


6/EN'ÂM-8: Ve kĂ‚lû lev lĂ‚ unzile aleyhi melek(melekun), ve lev enzelnĂ‚ meleken, le kudıyel emru summe lĂ‚ yunzarûn(yunzarûne).
Ve: “Ona bir melek indirilseydi, olmaz mıydı? dediler. ŞĂ‚yet bir melek indirseydik, mutlaka iş, olup bitirilirdi. Sonra (onlara) muhlet verilmez.


6/EN'ÂM-9: Ve lev cealnĂ‚hu meleken le cealnĂ‚hu raculen ve le lebesnĂ‚ aleyhim mĂ‚ yelbisûn(yelbisûne).
Ve şĂ‚yet onu melek yapsaydık, onu mutlaka erkek olarak (erkek suretinde) yapardık. Şuphe ettikleri şeyi, mutlaka onlara (gene) şuphe ettirirdik.


6/EN'ÂM-10: Ve lekadistuhzie bi rusulin min kablike fe hĂ‚ka billezîne sehırû minhum mĂ‚ kĂ‚nû bihî yestehziûn(yestehziûne).
Ve andolsun ki; senden onceki resûllerle de alay edilmişti. Boylece alay etmiş oldukları şey, onlardan alay edenleri kuşattı.


6/EN'ÂM-11: Kul sîrû fîl ardı summenzurû keyfe kĂ‚ne Ă‚kıbetul mukezzibîn(mukezzibîne).
De ki: “Yeryuzunde dolaşın. Sonra bakın, yalanlayanların akıbeti nasıl oldu.


6/EN'ÂM-12: Kul li men mĂ‚ fîs semĂ‚vĂ‚ti vel ard(ardı), kul lillĂ‚h(lillĂ‚hi), ketebe alĂ‚ nefsihir rahmeh(rahmete), le yecmeannekum ilĂ‚ yevmil kıyĂ‚meti lĂ‚ reybe fîh(fîhi), ellezîne hasirû enfusehum fe hum lĂ‚ yuminûn(yuminûne).
De ki : “Semalarda ve yeryuzunde olan şeyler kimin? “Hepsi Allah'ındır! de. Allahû TealĂ‚, kendi uzerine rahmeti yazdı. Hakkında şuphe olmayan kıyĂ‚met gununde, sizleri mutlaka toplayacak. O kimseler ki; nefslerini husrana duşurduler, onlar mu'min değildirler.


6/EN'ÂM-13: Ve lehu mĂ‚ sekene fîl leyli ven nehĂ‚r(nehĂ‚ri), ve huves semîul alîm(alîmu).
Gecede ve gunduzde bulunan herşey O'nundur. O, en iyi işitendir, en iyi bilendir.


6/EN'ÂM-14: Kul e gayrallĂ‚hi ettehızu veliyyen fĂ‚tırıs semĂ‚vĂ‚ti vel ardı ve huve yutımu ve lĂ‚ yutam(yutamu), kul innî umirtu en ekûne evvele men esleme ve lĂ‚ tekûnenne minel muşrikîn(muşrikîne).
De ki: “Semaları ve arzı yaratan Allah'tan başka bir velî (dost) edinir miyim? Ve doyuran (yediren) ve Kendisi doyurulmayan (yedirilmeyen) O'dur. “Muhakkak ki ben, teslim olanların ilki olmakla ve muşriklerden olmamakla emrolundum. de.


6/EN'ÂM-15: Kul innî ehĂ‚fu in asaytu rabbî azĂ‚be yevmin azîm(azîmin).
De ki: “Muhakkak ki ben, eğer Rabbime isyan edersem, buyuk gunun azabından korkarım.


6/EN'ÂM-16: Men yusraf anhu yevme izin fe kad rahımeh(rahımehu), ve zĂ‚likel fevzul mubîn(mubînu).
O gun (izin gunu), kim ondan (azaptan) uzaklaştırılırsa, o taktirde ona (Allah), rahmet etmiştir. Ve işte bu, apacık bir fevzdir (kurtuluştur).


6/EN'ÂM-17: Ve in yemseskellĂ‚hu bi durrin fe lĂ‚ kĂ‚şife lehu illĂ‚ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alĂ‚ kulli şeyin kadîr(kadîrun).
Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye kaadirdir.


6/EN'ÂM-18: Ve huvel kĂ‚hiru fevka ıbĂ‚dih(ıbĂ‚dih&#238, ve huvel hakîmul habîr(habîru).
O, kullarının ustunde kahhardır (yegĂ‚ne gĂ‚lip), ve O, hakîmdir (hikmet sahibi), herşeyden haberdardır (habîrdir).


6/EN'ÂM-19: Kul eyyu şeyin ekberu şehĂ‚deh(şehĂ‚deten), kulillĂ‚hu şehîdun, beynî ve beynekum ve ûhiye ileyye hĂ‚zĂ‚l kurĂ‚nu li unzirekum bihî ve men belag(belaga), e innekum le teşhedûne enne meallĂ‚hi Ă‚liheten uhrĂ‚, kul lĂ‚ eşhed(eşhedu), kul innemĂ‚ huve ilĂ‚hun vĂ‚hidun ve innenî berîun mimmĂ‚ tuşrikûn(tuşrikûne).
“Hangi şey şahit olarak en buyuktur? de. “Benimle sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'Ă‚n bana, O'nunla, sizi ve kime ulaşırsa onu, uyarmam icin vahyolundu. Siz, muhakkak Allah ile beraber başka ilĂ‚hların olduğuna gercekten şahitlik ediyor musunuz? Ben şahitlik yapmam.de.“O, sadece tek bir ilĂ‚htır. Muhakkak ki ben, sizin şirk koştuklarınızdan uzağım. de.


6/EN'ÂM-20: Ellezîne Ă‚teynĂ‚humul kitĂ‚be yarifûnehu kemĂ‚ yarifûne ebnĂ‚ehum ellezîne hasirû enfusehum fe hum lĂ‚ yuminûn(yuminûne).
Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, onu kendi oğullarını tanır gibi tanırlar. Artık mu'min olmayanlar, nefslerini husrana duşurduler.


6/EN'ÂM-21: Ve men azlemu mimmenifterĂ‚ alĂ‚llĂ‚hi keziben ev kezzebe bi Ă‚yĂ‚tih(Ă‚yatih&#238, innehu lĂ‚ yuflihuz zĂ‚limûn(zĂ‚limûne).
Allah'a karşı yalanla iftira eden veya onun Ă‚yetlerini yalanlayan kimselerden daha zalim kim vardır? Muhakkak ki O, zalimleri felĂ‚ha ulaştırmaz (kurtuluşa eremezler).


6/EN'ÂM-22: Ve yevme nahşuruhum cemîan summe nekûlu lillezîne eşrakû eyne şurekĂ‚ukumullezîne kuntum tezumûn(tezumûne).
Ve o gun hepsini haşredeceğiz sonra ortak koşanlara: “Zanda bulunmuş olduğunuz ortaklarınız nerede? diyeceğiz.


6/EN'ÂM-23: Summe lem tekun fitnetuhum illĂ‚ en kĂ‚lû vallĂ‚hi rabbinĂ‚ mĂ‚ kunnĂ‚ muşrikîn(muşrikîne).
Sonra onların: “Vallahi Rabbimiz, biz muşrikler olmadık. demekten başka onların fitnesi olmayacak.


6/EN'ÂM-24: Unzur keyfe kezebû alĂ‚ enfusihim ve dalle anhum, mĂ‚ kĂ‚nû yefterûn(yefterûne).
Bak! Kendilerine karşı nasıl yalan soylediler. İftira etmiş oldukları şey, onlardan sapıp gitti (uzaklaştı).


6/EN'ÂM-25: Ve minhum men yestemiu ileyk(ileyke), ve cealnĂ‚ alĂ‚ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî Ă‚zĂ‚nihim vakrĂ‚(vakran), ve in yerev kulle Ă‚yetin lĂ‚ yuminû bihĂ‚, hattĂ‚ izĂ‚ cĂ‚uke yucĂ‚dilûneke yekûlullezîne keferû in hĂ‚zĂ‚ illĂ‚ esĂ‚tîrul evvelîn(evvelîne).
Ve onlardan kim seni dinlerse, onu anlamalarına karşı (anlamamaları icin) kalplerinin uzerine ekinnet koyduk ve kulaklarında vakra (ağırlık) vardır.Ve onlar butun Ă‚yetleri gorseler, ona inanmazlar. Hatta sana geldikleri zaman, seninle tartışırlar (mucĂ‚dele ederler). KĂ‚fir olanlar: “Bu ancak evvelkilerin masallarından başka bir şey değildir. derler.


6/EN'ÂM-26: Ve hum yenhevne anhu ve yenevne anh(anhu), ve in yuhlikûne illĂ‚ enfusehumve mĂ‚ yeşurûn(yeşurûne).
Ve onlar, ondan (Allah'a ulaşmaktan, hidayetten) nehyederler (men ederler, yasaklarlar) ve onlar da (kendileri de) ondan (hidayetten) uzak dururlar (yuz cevirirler). Kendilerinden başkasını helĂ‚k etmezler ve farkında olmazlar (şuurunda değiller).


6/EN'ÂM-27: Ve lev terĂ‚ iz vukıfû alen nĂ‚ri fe kĂ‚lû yĂ‚ leytenĂ‚ nureddu ve lĂ‚ nukezzibe bi Ă‚yĂ‚ti rabbinĂ‚ ve nekûne minel muminîn(muminîne).
Ateşin uzerinde durduruldukları zaman gorsen. O zaman: “Keşke biz geri dondurulseydik, Rabbimizin Ă‚yetlerini yalanlamazdık mu'minlerden olurduk. dediler.


6/EN'ÂM-28: Bel bedĂ‚ lehum mĂ‚ kĂ‚nû yuhfûne min kabl(kablu),ve lev ruddû le Ă‚dû li mĂ‚ nuhû anhuve innehum le kĂ‚zibûn(kĂ‚zibûne).
Hayır, daha once gizlemiş oldukları şeyler onlara acıklandı.Ve şayet geri dondurulselerdi, men edildikleri şeylere mutlaka geri donerlerdi. Ve muhakkak ki; onlar gercekten yalancıdırlar.


6/EN'ÂM-29: Ve kĂ‚lû in hiye illĂ‚ hayatuned dunyĂ‚ ve mĂ‚ nahnu bi mebûsîn(mebûsîne).
Ve bizim hayatımız, dunya (hayatından) başka bir şey değildir. Ve: “Biz beas edilecek (yeniden, tekrar diriltilecek) değiliz. dediler.


6/EN'ÂM-30: Ve lev terĂ‚ iz vukıfû alĂ‚ rabbihim, kĂ‚le e leyse hĂ‚zĂ‚ bil hakk(hakkı), kĂ‚lû belĂ‚ ve rabbinĂ‚, kĂ‚le fe zûkûl azĂ‚be bimĂ‚ kuntum tekfurûn(tekfurûne).
Ve Rab'lerinin huzurunda durduruldukları zaman gorsen.(Allahû TealĂ‚) “Bu hak değil mi? dedi. “Evet, Rabbimize andolsun. dediler. Allahû TealĂ‚: “O halde inkĂ‚r ettiğinizden dolayı azabı tadın. dedi.


6/EN'ÂM-31: Kad hasirellezîne kezzebû bi likĂ‚illĂ‚h(likĂ‚illĂ‚hi) hattĂ‚ izĂ‚ cĂ‚ethumus sĂ‚atu bagteten kĂ‚lû yĂ‚ hasretenĂ‚ alĂ‚ mĂ‚ farratnĂ‚ fîhĂ‚ ve hum yahmilûne evzĂ‚rehum alĂ‚ zuhûrihim, e lĂ‚ sĂ‚e mĂ‚ yezirûn(yezirûne).
Allah'a mulĂ‚ki olmayı (olmeden evvel, dunya hayatını yaşarken ruhunu Allah'a ulaştırmayı) yalanlayan kimseler husrana duştuler. O saat aniden onlara gelince, sırtlarında yuklerini taşıyarak: “Orada (dunyada) aşırı gittiğimiz şeyler uzerine (gunahlar sebebiyle) bize yazıklar olsun. dediler. Yuklendikleri şey ne kotu, (oyle) değil mi?


6/EN'ÂM-32: Ve mĂ‚l hayĂ‚tud dunyĂ‚ illĂ‚ leibun ve lehv(lehvun), ve led dĂ‚rul Ă‚hiretu hayrun lillezîne yettekûn(yettekûne), e fe lĂ‚ takılûn(takılûne).
Dunya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret yurdu, takva sahipleri icin elbette daha hayırlıdır. HĂ‚lĂ‚ akıl etmez misiniz?


6/EN'ÂM-33: Kad nalemu, innehu le yahzunukellezî yekûlûne fe innehum lĂ‚ yukezzibûneke ve lĂ‚kinnez zĂ‚limînebi Ă‚yĂ‚tillĂ‚hi yechadûn(yechadûne).
Onların soylediklerinin mutlaka seni mahzun ettiğini biliyorduk. Fakat muhakkak ki; onlar seni yalanlamıyorlar. LĂ‚kin zalimler, Allah'ın Ă‚yetleri ile cihad ediyorlar.


6/EN'ÂM-34: Ve lekad kuzzibet rusulun min kablike fe saberû alĂ‚ mĂ‚ kuzzibû ve ûzû hattĂ‚ etĂ‚hum nasrunĂ‚, ve lĂ‚ mubeddile li kelimĂ‚tillĂ‚h(kelimĂ‚tillĂ‚hi), ve lekad cĂ‚eke min nebeil murselîn(murselîne).
Ve andolsun ki; senden onceki resûller de yalanlandı. Fakat onlara yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları şeylere ve uğradıkları eziyetlere sabrettiler. Ve Allah'ın kelimelerini değiştirecek yoktur. Ve andolsun, gonderilmiş resûllerin haberlerinden (bir kısmı) sana geldi.


6/EN'ÂM-35: Ve in kĂ‚ne kebure aleyke irĂ‚duhum fe inistetate en tebtegıye nefekan fîl ardı ev sullemen fîs semĂ‚i fe tetiyehum bi Ă‚yeh(Ă‚yetin), ve lev şĂ‚allĂ‚hu le cemeahum alel hudĂ‚ fe lĂ‚ tekûnenne minel cĂ‚hilîn(cĂ‚hilîne).
Onların yuz cevirmeleri, sana zor gelirse o zaman, gucun yeterse yerin dibine bir tunel acılmasını veya semaya bir merdiven kurulmasını iste. Boylece onlara bir Ă‚yet (mucize) getir. Allah dileseydi, elbette hepsini hidayet uzerinde toplardı. Artık sakın cahillerden olma!


6/EN'ÂM-36: İnnemĂ‚ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtĂ‚ yebasuhumullĂ‚hu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).
(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, oluleri (olu olan sem'î isimli işitme hassasını, olu olan fuad isimli idrak hassasını, olu olan basar isimli gorme hassasını) diriltir. Sonra ona dondurulurler. (Hayatta iken ruhu murşid eliyle Allah'a dondurulur.)


6/EN'ÂM-37: Ve kĂ‚lû lev lĂ‚ nuzzile aleyhi Ă‚yetun min rabbih(rabbih&#238, kul innallĂ‚he kĂ‚dirun alĂ‚ en yunezzile Ă‚yeten ve lĂ‚kinne ekserehum lĂ‚ yalemûn(yalemûne).
Ve “Ona Rabbinden bir Ă‚yet (mucize) indirilse, olmaz mı? dediler. “Muhakkak ki; Allah, bir mucize (Ă‚yet) indirmeye kaadirdir. de. Ve lĂ‚kin onların coğu bilmezler.


6/EN'ÂM-38: Ve mĂ‚ min dĂ‚bbetin fîl ardı ve lĂ‚ tĂ‚irin yatîru bi cenĂ‚hayhi illĂ‚ umemun emsĂ‚lukum, mĂ‚ farratnĂ‚ fîl kitĂ‚bi min şeyin summe ilĂ‚ rabbihim yuhşerûn(yuhşerûne).
Ve yeryuzunde yuruyen hayvanlardan ve iki kanadıyla ucan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hicbir hayvan ve iki kanadıyla ucan hicbir kuş yoktur ki; sizin gibi ummet olmasınlar. Biz kitapta hicbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).


6/EN'ÂM-39: Vellezîne kezzebû bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚ summun ve bukmun fîz zulumĂ‚t(zulumĂ‚ti), men yeşĂ‚illĂ‚hu yudlilhu, ve men yeşe yecalhu alĂ‚ sırĂ‚tın mustakîm(mustakîmin).
Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar icinde sağırdırlar, dilsizdirler. Allah (dilediğini) kimi dilerse onu dalĂ‚lette bırakır. Ve kimi dilerse onu, Sıratı Mustakîm (Allah'a ulaştıran yol) uzerinde kılar.


6/EN'ÂM-40: Kul e reeytekum in etĂ‚kum azĂ‚bullĂ‚hi ev etetkumus sĂ‚atu e gayrallĂ‚hi tedûn(tedûne), in kuntum sĂ‚dıkîn(sĂ‚dıkîne).
(Ya Muhammed muşriklere) de ki: “Siz kendinizi gordunuz mu? (halinizi gordunuz mu, aczinizi anladınız mı? Allah'ın Ă‚yetlerini inkĂ‚r edenler karanlıkta kalmış sağır ve dilsizlerdir.) Eğer Allah'ın azabı size gelse veya o saat (kıyĂ‚met vakti) size gelse, eğer siz sadıksanız (doğru sozlu iseniz), Allah'tan başkasına mı dua edersiniz?


6/EN'ÂM-41: Bel iyyĂ‚hu tedûne fe yekşifu mĂ‚ tedûne ileyhi in şĂ‚e ve tensevne mĂ‚ tuşrikûn(tuşrikûne).
Hayır (bilakis), sadece O'na dua edersiniz (yalvarırsınız). Artık O dilerse, ona dua ettiğiniz şeyi giderir ve şirk (ortak) koştuğunuz şeyleri unutursunuz.


6/EN'ÂM-42: Ve lekad erselnĂ‚ ilĂ‚ umemin min kablike fe ehaznĂ‚hum bil besĂ‚i ved darrĂ‚i leallehum yetedarraûn(yetedarraûne).
Andolsun ki; Biz senden once ummetlere de (resûller) gonderdik.O zaman onları da sıkıntıya ve darlığa uğrattık, boylece yalvarırlar diye.


6/EN'ÂM-43: Fe lev lĂ‚ iz cĂ‚ehum besunĂ‚ tedarraû ve lĂ‚kin kaset kulûbuhum ve zeyyene lehumuş şeytĂ‚nu mĂ‚ kĂ‚nû yamelûn(yamelûne).
Boylece onlara darlığımız geldiği zaman yalvarsalardı olmaz mıydı? Fakat onların kalpleri kasiyet bağladı (katılaştı). Şeytan, onlara yapmış oldukları şeyleri susledi (guzel gosterdi).


6/EN'ÂM-44: Fe lemmĂ‚ nesû mĂ‚ zukkirû bihî fetahnĂ‚ aleyhim ebvĂ‚be kulli şey(şeyin), hattĂ‚ izĂ‚ ferihû bimĂ‚ ûtû ehaznĂ‚hum bagteten fe izĂ‚hum mublisûn(mublisûne).
Hatırlatıldıkları (onunla uyarıldıkları) şeyleri unuttukları zaman, verilen şeylerle ferahlayıncaya (sevininceye) kadar herşeyin kapısını onlara actık. Ansızın onları yakaladığımız (aldığımız) zaman, artık onlar umitlerini kestiler.


6/EN'ÂM-45: Fe kutia dĂ‚birul kavmillezîne zalemû, vel hamdu lillĂ‚hi rabbil Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
Boylece zulmeden (zalim) kavmin arkası kesildi. Hamd, Ă‚lemlerin Rabbi olan Allah'adır. (Âlemlerin Rabbi Allah'a hamdolsun.)


6/EN'ÂM-46: Kul e reeytum in ehazallĂ‚hu semakum ve ebsĂ‚rekum ve hateme alĂ‚ kulûbikum men ilĂ‚hun gayrullĂ‚hi yetîkum bih(bih&#238, unzur keyfe nusarriful Ă‚yĂ‚ti summe hum yasdifûn (yasdifûne).
(Ya Muhammed muşriklere) de ki: “Gordunuz mu? (aczinizi anladınız mı?) ŞĂ‚yet Allah sizin işitme hassanızı ve gorme ozelliğinizi alsa ve sizin kalplerinizi muhurlese, Allah'tan başka hangi ilĂ‚h onları size (geri) getirir? Bak, Ă‚yetlerimizi nasıl acıklıyoruz! Sonra onlar yuz ceviriyorlar.


6/EN'ÂM-47: Kul e reeytekum in etĂ‚kum azĂ‚bullĂ‚hi bagteten ev cehreten hel yuhleku illel kavmuz zĂ‚limûn(zĂ‚limûne).
(Ya Muhammed muşriklere) de ki: “Siz (herbiriniz) kendinizi gordunuz mu? (halinizi, acizliğinizi anladınız mı?) Eğer Allah'ın azabı ansızın veya acıkca gelse, zalimler kavminden başkası mı helĂ‚k edilir?


6/EN'ÂM-48: Ve mĂ‚ nursilul murselîne illĂ‚ mubeşşirîne ve munzirîn(munzirîne), fe men Ă‚mene ve asleha fe lĂ‚ havfun aleyhim ve lĂ‚ hum yahzenûn(yahzenûne).
Biz resûlleri “uyarıcılar ve mujdeleyiciler olmaktan başka (bir şey icin) gondermeyiz. Artık kim Ă‚menû olur (Allah'a ulaşmayı dilerse) ve ıslĂ‚h olursa (nefs tezkiyesi ve tasfiyesi yaparsa) artık onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar.


6/EN'ÂM-49: Vellezîne kezzebû bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚ yemessuhumul azĂ‚bu bimĂ‚ kĂ‚nû yefsukûn(yefsukûne).
Ve Ă‚yetlerimizi yalanlayan kimselere, fasık olmalarından dolayı azap dokunacaktır.


6/EN'ÂM-50: Kul lĂ‚ ekûlu lekum indî hazĂ‚inullĂ‚hi ve lĂ‚ alemul gaybe ve lĂ‚ ekûlu lekum innî melek(melekun), in ettebiu illĂ‚ mĂ‚ yûhĂ‚ ileyy(ileyye), kul hel yestevîl amĂ‚ vel basîr(basîru),e fe lĂ‚ tetefekkerûn(tetefekkerûne).
De ki: “Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana vahyedilene tĂ‚bî olurum. “Basiretle goren ve gormeyen bir olur mu, hĂ‚lĂ‚ tefekkur etmiyor musunuz? de.


6/EN'ÂM-51: Ve enzir bihillezîne yehĂ‚fûne en yuhşerû ilĂ‚ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lĂ‚ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Boylece onlar takva sahibi olurlar.


6/EN'ÂM-52: Ve lĂ‚ tatrudillezîne yedûne rabbehum bil gadĂ‚ti vel aşiyyi yurîdûne vecheh(vechehu), mĂ‚ aleyke min hısĂ‚bihim min şeyin ve mĂ‚ min hısĂ‚bike aleyhim min şeyin fe tatrudehum fe tekûne minez zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
Ve sabah akşam, Rab'lerinin Zat'ını dileyerek dua edenleri kovma.Onların hesabından senin uzerine, senin hesabından onların uzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden olursun.


6/EN'ÂM-53: Ve kezĂ‚like fetennĂ‚ badahum bi badin li yekûlû e hĂ‚ulĂ‚i mennallĂ‚hu aleyhim min beyninĂ‚, e leysallĂ‚hu bi aleme biş şĂ‚kirîn(şĂ‚kirîne).
Ve “Aramızdan, Allah'ın ni'metlendirdikleri bunlar mı? derler diye, onları birbirleri ile işte boyle imtihan ettik. Allah, şakirleri (şukredenleri) en iyi bilir, oyle değil mi?


6/EN'ÂM-54: Ve izĂ‚ cĂ‚ekellezîne yuminûne bi Ă‚yĂ‚tinĂ‚ fe kul selĂ‚mun aleykum ketebe rabbukum alĂ‚ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehĂ‚letin summe tĂ‚be min badihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun).
Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şoyle de: “SelĂ‚m uzerinize olsun. Rabbiniz, kendi uzerine “rahmeti yazdı. Oyle ki;sizden, kim cahillikle bir kotuluk yapar, sonra onu yaptıktan sonra tovbe eder (murşidin onunde) ve ıslĂ‚h olursa (nefs tezkiyesi yaparsa), o taktirde muhakkak ki O (Allah), Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm(rahmet nurunu gonderen)'dir.


6/EN'ÂM-55: Ve kezĂ‚like nufassılul Ă‚yĂ‚ti ve li testebîne sebîlul mucrimîn(mucrimîne).
Ve işte boylece Ă‚yetleri ayrı ayrı acıklıyoruz, mucrimlerin (sucluların) yolu belli olsun diye.


6/EN'ÂM-56: Kul innî nuhîtu en abudellezîne tedûne min dûnillĂ‚h(dûnillĂ‚hi), kul lĂ‚ ettebiu ehvĂ‚ekum kad dalaltu izen ve mĂ‚ ene minel muhtedîn(muhtedîne).
De ki: “Muhakkak ki ben, dua ettiğiniz Allah'tan başka şeylere kul olmaktan men edildim. De ki: “Sizin heveslerinize (nefsinizin afetlerinin dileklerine) uymam, eğer uyarsam (oyle olursa), dalĂ‚lette olmuş olurum ve hidayete erenlerden olmam.


6/EN'ÂM-57: Kul innî alĂ‚ beyyinetin min rabbî, ve kezzebtum bih(bih&#238, mĂ‚ indî mĂ‚ testacilûne bih(bih&#238, inil hukmu illĂ‚ lillĂ‚h(lillĂ‚hi), yakussul hakka ve huve hayrul fĂ‚sılîn(fĂ‚sılîne).
De ki: “Muhakkak ki ben, Rabbimden bir beyyine (delil) uzerindeyim, ve siz onu yalanladınız. Acele ettiğiniz şey benim yanımda değil. Hukum ancak Allah'ındır. O, hakkı anlatır. Ve O (hakkı bĂ‚tıldan), fasıl fasıl ayıranların en hayırlısıdır.


6/EN'ÂM-58: Kul lev enne indî mĂ‚ testacilûne bihî le kudıyel emru beynî ve beynekum, vallĂ‚hu alemu biz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
De ki: “Eğer acele ettiğiniz o şey gercekten, benim yanımda olsaydı, benimle sizin aranızda iş elbette yerine getirilmiş olurdu. Ve Allah, zalimleri en iyi bilir.


6/EN'ÂM-59: Ve indehu mefĂ‚tihul gaybi lĂ‚ yalemuhĂ‚ illĂ‚ huve, ve yalemu mĂ‚ fîl berri vel bahr(bahri), ve mĂ‚ teskutu min varakatin illĂ‚ yalemuhĂ‚ ve lĂ‚ habbetin fî zulumĂ‚til ardı ve lĂ‚ ratbin ve lĂ‚ yĂ‚bisin illĂ‚ fî kitĂ‚bin mubîn(mubînin).
Ve gaybın anahtarları, onun yanındadır. Onu O'ndan başkası bilmez.Ve denizde ve karada ne varsa bilir. O bilmeksizin, bir yaprak dahi duşmez. Yerin karanlıkları icinde hicbir yaş ve kuru bir dane yoktur ki, “Kitab-ı Mubînde bulunmasın.


6/EN'ÂM-60: Ve huvellezî yeteveffĂ‚kum bil leyli ve yalemu mĂ‚ cerahtum bin nehĂ‚ri summe yebasukum fîhi li yukdĂ‚ ecelun musemmĂ‚(musemmen), summe ileyhi merciukum summe yunebbiukum bimĂ‚ kuntum tamelûn(tamelûne).
Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gunduzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i musemmanın (belirlenmiş zamanın, omrun) tamamlanması icin gunduzun icinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin donuşunuz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek.


6/EN'ÂM-61: Ve huvel kĂ‚hiru fevka ibĂ‚dihî ve yursilu aleykum hafazah(hafazaten), hattĂ‚ izĂ‚ cĂ‚e ehadekumul mevtu teveffethu rusulunĂ‚ ve hum lĂ‚ yuferritûn(yuferritûne).
Ve O, kullarının ustunde kahhardır (kuvvet ve guc sahibidir).Ve uzerinize muhafaza edici (koruyucu) gonderir. Sizden birinize olum gelince, onu resûllerimiz vefat ettirir. Onlar (bunu yaparken) kusur etmezler.


6/EN'ÂM-62: Summe ruddû ilĂ‚llĂ‚hi mevlĂ‚humul hakk(hakkı), e lĂ‚ lehul hukmu ve huve esraul hĂ‚sibîn(hĂ‚sibîne).
Sonra Allah'a dondurulurler. Onların mevlĂ‚sı Hakk'tır. Hukum onun değil mi? Ve O, hesap gorenlerin en hızlısıdır.


6/EN'ÂM-63: Kul men yuneccîkum min zulumĂ‚til berri vel bahri tedûnehu tedarruan ve hufyeh(hufyeten), le in encĂ‚nĂ‚ min hĂ‚zihî le nekûnenne mineş şĂ‚kirîn(şĂ‚kirîne).
“Sizi karanın ve denizin karanlıklarından kim kurtarır? de. Gizlice ona yalvararak: “Eğer bizi bundan kurtarırsan biz mutlaka şukredenlerden oluruz. diye dua edersiniz.


6/EN'ÂM-64: KulillĂ‚hu yuneccîkum minhĂ‚ ve min kulli kerbin summe entum tuşrikûn(tuşrikûne).
De ki: “Ondan ve butun sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz (O'na) ortak koşuyorsunuz.


6/EN'ÂM-65: Kul huvel kĂ‚diru alĂ‚ en yebase aleykum azĂ‚ben min fevkıkum ev min tahti erculikum ev yelbisekum şiyean ve yuzîka badakum bese bad(badın), unzur keyfe nusarrıful Ă‚yĂ‚ti leallehum yefkahûn(yefkahûne).
De ki: “O, sizin ustunuzden veya ayaklarınızın altından uzerinize bir azap gondermeye veya sizi boluk boluk birbirinize katıp (duşman edip), sizin bir kısmınızın şiddetini, bir kısmınıza tattırmaya kaadirdir. Bak, Ă‚yetlerimizi nasıl acıklıyoruz. Boylece onlar fıkıh ederler.


6/EN'ÂM-66: Ve kezzebe bihî kavmuke ve huvel hakk(hakku),kul lestu aleykum bi vekîl(vekîlin).
Ve o hak olduğu halde, senin kavmin onu yalanladı. "Ben sizin uzerinize vekil değilim. de.


6/EN'ÂM-67: Likulli nebein mustekar(mustekarrun), ve sevfe talemûn(talemûne).
Her haber icin kararlaştırılmış bir zaman vardır. Ve yakında bileceksiniz.


6/EN'ÂM-68: Ve izĂ‚ reeytellezîne yahûdûne fî Ă‚yĂ‚tinĂ‚ fe arıd anhum hattĂ‚ yahûdû fî hadîsin gayrih(gayrih&#238, ve immĂ‚ yunsiyennekeş şeytĂ‚nu fe lĂ‚ takud badez zikrĂ‚ meal kavmiz zĂ‚limîn(zĂ‚limîne).
Âyetlerimiz hakkında (alaylı) konuşmaya dalanları gorduğun zaman, ondan başka bir soze gecinceye kadar artık onlardan yuz cevir. Ama şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğuyla beraber oturma.


6/EN'ÂM-69: Ve mĂ‚ alellezîne yettekûne min hısĂ‚bihim min şeyin ve lĂ‚kin zikrĂ‚ leallehum yettekûn(yettekûne).
Ve takva sahibi olan kimselere, onların hesabından bir şey (sorumluluk) yoktur. LĂ‚kin hatırlatmalıdır (zikretmeleri gerektiği soylenmelidir). Boylece onlar, takva sahibi olurlar.


6/EN'ÂM-70: Ve zerillezînettehazû dînehum leiben ve lehven ve garrethumul hayĂ‚tud dunyĂ‚ ve zekkir bihî en tubsele nefsun bimĂ‚ kesebet, leyse lehĂ‚ min dûnillĂ‚hi veliyyun ve lĂ‚ şefî(şefîun), ve in tadil kulle adlin lĂ‚ yuhaz minhĂ‚, ulĂ‚ikellezîne ubsilû bimĂ‚ kesebû, lehum şarĂ‚bun min hamîmin ve azĂ‚bun elîmun bimĂ‚ kĂ‚nû yekfurûn(yekfurûne).
Kendilerinin dînini bir oyun ve bir eğlence edinenleri bırak. Ve onları dunya hayatı aldattı. Ve de kazandıklarından (kazandıkları nĂ‚kıs derecelerden) dolayı nefsin helĂ‚k olacağını, onunla hatırlat. Onun icin Allah'tan başka bir dost ve bir şefaatci yoktur. O, butun fidyeleri verse de ondan alınmaz (kabul edilmez). İşte onlar kazandıklarından dolayı helĂ‚k olmuş kimselerdir. İnkĂ‚r etmiş oldukları şeylerden dolayı, onlar icin kaynar sudan bir icecek ve elîm bir azap vardır.


6/EN'ÂM-71: Kul e nedû min dûnillĂ‚hi mĂ‚ lĂ‚ yenfeunĂ‚ ve lĂ‚ yadurrunĂ‚ ve nureddu alĂ‚ akĂ‚binĂ‚ bade iz hedĂ‚nĂ‚llĂ‚hu kellezîstehvethuş şeyĂ‚tînu fîl ardı hayrĂ‚ne lehû ashĂ‚bun yedûnehû ilel hudetinĂ‚, kul inne hudallĂ‚hi huvel hudĂ‚, ve umirnĂ‚ li nuslime li rabbil Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
De ki: “Bize fayda ve zarar vermeyen Allah'tan başka şeylere mi dua edelim? Bizi Allah'ın hidayete erdirmesinden sonra, yeryuzunde şeytanların kandırıp, şaşkın bıraktığı, arkadaşlarının da “bize hidayete gel diye cağırdığı kimse gibi topuklarımızın uzerinde geriye mi dondurulelim? De ki: “Muhakkak ki, Allah'a ulaşmak, o, hidayettir ve biz Ă‚lemlerin Rabbine teslim olmakla emrolunduk.


6/EN'ÂM-72: Ve en ekîmûs salĂ‚te vettekûh(vettekûhu), ve huvellezî ileyhi tuhşerûn(tuhşerûne).
Ve namazı ikame etmek (ile de emrolunduk). Ve ona karşı takva sahibi olun. Ve Zat'ına haşrolunacağınız, O'dur.


6/EN'ÂM-73: Ve huvellezî halakas semĂ‚vĂ‚ti vel arda bil hakk(hakkı), ve yevme yekûlu kun fe yekûn(yekûnu), kavluhul hakk(hakku), ve lehul mulku yevme yunfehu fîs sûr(sûri), Ă‚limul gaybi veş şehĂ‚deh(şehĂ‚deti), ve huvel hakîmul habîr(habîru).
Ve semaları ve arzı (yeryuzunu) hak ile yaratan O'dur. Ve “Ol! dediği gun (herşey) olur. O'nun sozu haktır, mulk O'nundur. O gun sur'a ufurulur (sur'a ufurulduğu gun hukumranlık O'nundur). Bilineni (goruneni) ve bilinmeyeni (gaybı) bilen O'dur. Ve O, hukum sahibidir, haberdar olandır.


6/EN'ÂM-74: Ve iz kĂ‚le ibrĂ‚hîmu li ebîhi Ă‚zere, e tettehizu esnĂ‚men Ă‚liheh(Ă‚liheten), innî erĂ‚ke ve kavmeke fî dalĂ‚lin mubîn(mubînin).
Ve İbrĂ‚hîm, babası Azer'e şoyle demişti: “Sen putları ilĂ‚hlar mı ediniyorsun? Muhakkak ki ben, seni ve kavmini apacık dalĂ‚lette goruyorum. Enam Suresi Arapca Ve Turkce

6/EN'ÂM-75: Ve kezĂ‚like nurî ibrĂ‚hîme melekûtes semĂ‚vĂ‚ti vel ardı ve li yekûne minel mûkınîn(mûkınîne).
Ve boylece Biz, İbrĂ‚hîm'e onun mûkınîn (yakîn hasıl edenlerden) olması icin yerin ve goklerin (semaların) melekûtunu gosteriyoruz (gosteriyorduk).


6/EN'ÂM-76: Fe lemmĂ‚ cenne aleyhil leylu reĂ‚ kevkebĂ‚(kevkeben), kĂ‚le hĂ‚zĂ‚ rabbî, fe lemmĂ‚ efele kĂ‚le lĂ‚ uhıbbul Ă‚filîn(Ă‚filîne).
Gece onun uzerini ortunce, (gece olunca) bir yıldız gordu. “Bu benim Rabbim dedi. Fakat kaybolunca, “Kaybolup gidenleri sevmem. dedi.


6/EN'ÂM-77: Fe lemmĂ‚ reel kamere bĂ‚zigan kĂ‚le hĂ‚zĂ‚ rabbî, fe lemmĂ‚ efele kĂ‚le le in lem yehdinî rabbî le ekûnenne minel kavmid dĂ‚llîn(dĂ‚llîne).
Ay'ı doğarken gorunce: “Benim Rabbim bu. dedi. Fakat kaybolunca: “Eğer Rabbim beni hidayete erdirmezse, mutlaka dalĂ‚letteki kavimden olurum. dedi.


6/EN'ÂM-78: Fe lemmĂ‚ reeş şemse bĂ‚zigaten kĂ‚le hĂ‚zĂ‚ rabbî,hĂ‚zĂ‚ ekber(ekberu), fe lemmĂ‚ efelet kĂ‚le yĂ‚ kavmî innî berîun mimmĂ‚ tuşrikûn(tuşrikûne).
Guneşi doğarken gorunce: “Bu benim Rabbim, bu daha buyuk. dedi. Fakat kaybolup gidince: “Ey kavmim ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım. dedi.


6/EN'ÂM-79: İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semĂ‚vĂ‚ti vel arda hanîfen ve mĂ‚ ene minel muşrikîn(muşrikîne).
Muhakkak ki ben, hanif olarak yuzumu, yeri ve semaları yaratan Allah'ın Zat'ına dondurdum.Ve ben, muşriklerden değilim.


6/EN'ÂM-80: Ve hĂ‚ccehu kavmuh(kavmuhu), kĂ‚le e tuhĂ‚ccûnnî fîllĂ‚hi ve kad hedĂ‚n(hedĂ‚ni), ve lĂ‚ ehĂ‚fu mĂ‚ tuşrıkûne bihî illĂ‚ en yeşĂ‚e rabbî şeyĂ‚(şeyen), vesia rabbî kulle şeyin ilmĂ‚(ilmen), e fe lĂ‚ tetezekkerûn(tetezekkerûne).
Ve kavmi onunla tartıştı. “(Rabbim) beni hidayete erdirmişken, Allah hakkında benimle tartışıyor musunuz? Ona ortak koştuklarınızdan, Rabbimin bir şeyi dilemesi haric ben korkmam. Rabbim ilmiyle herşeyi kuşatmıştır. HĂ‚lĂ‚ tezekkur etmez misiniz? dedi.


6/EN'ÂM-81: Ve keyfe ehĂ‚fu mĂ‚ eşrektum ve lĂ‚ tehĂ‚fûne ennekum eşrektum billĂ‚hi mĂ‚ lem yunezzıl bihî aleykum sultĂ‚nĂ‚(sultĂ‚nen), fe eyyul ferîkayni ehakku bil emn(emni), in kuntum tamelûn(tamelûne).
Ve size hakkında bir delil (sultan) indirilmeyen şeylerle ona şirk koşmaktan, siz korkmadığınız halde, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden (putlardan) nasıl korkarım. ŞĂ‚yet biliyorsanız, artık iki gruptan hangisi emniyette olmayı daha cok hakediyor?


6/EN'ÂM-82: Ellezîne Ă‚menû ve lem yelbisû îmanehumbi zulmin ulĂ‚ike lehumul emnu ve hum muhtedûn(muhtedûne).
Âmenû olan kimseler ve îmĂ‚nlarını zulumle karıştırmayanlar, işte onlar (korkudan) emindirler. Ve onlar hidayete erenlerdir.


6/EN'ÂM-83: Ve tilke huccetunĂ‚ Ă‚teynĂ‚hĂ‚ ibrĂ‚hîme alĂ‚ kavmih(kavmih&#238, nerfeu derecĂ‚tin men neşĂ‚(neşĂ‚u), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve işte bunlar, İbrĂ‚hîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hukmun ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir).


6/EN'ÂM-84: Ve vehebnĂ‚ lehû ishĂ‚ka ve yakûb(yakûbe), kullen hedeynĂ‚ ve nûhĂ‚(nûhan) hedeynĂ‚ min kablu ve min zurriyyetihî dĂ‚vude ve suleymĂ‚ne ve eyyûbe ve yûsufe ve mûsĂ‚ ve hĂ‚rûn(hĂ‚rûne) ve kezĂ‚like neczîl muhsinîn(muhsinîne).
Ve ona İshak (A.S) ve YĂ‚kub (A.S)'ı bağışladık. Hepsini hidayete erdirdik. Ve daha once Nuh (A.S)'ı hidayete erdirdik ve onun zurriyetinden Davud (A.S), Suleyman (A.S) , Eyyub (A.S), Yusuf (A.S), Musa(A.S) ve Harun (A.S)'ı da hidayete erdirdik. Ve işte boylece, muhsinleri mukĂ‚fatlandırırız.


6/EN'ÂM-85: Ve zekeriyyĂ‚ ve yahyĂ‚ ve îsĂ‚ ve ilyĂ‚s(ilyĂ‚se), kullun mines sĂ‚lihîn(sĂ‚lihîne).
Ve Zekeriya (A.S), Yahya (A.S), İsa (A.S) ve İlyas (A.S); hepsi salihlerdendir.


6/EN'ÂM-86: Ve ismĂ‚île velyesea ve yûnuse ve lûtĂ‚(lûtan), ve kullen faddalnĂ‚ alel Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
Ve İsmail (A.S) ve İlyesea (A.S) ve Yunus (A.S) ve Lut (A.S), hepsini Ă‚lemlere ustun kıldık.


6/EN'ÂM-87: Ve min Ă‚bĂ‚ihim ve zurriyyĂ‚tihim ve ihvĂ‚nihim, vectebeynĂ‚hum ve hedeynĂ‚hum ilĂ‚ sırĂ‚tın mustekîm(mustekîmin).
Ve onların babalarından, zurriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları sectik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).


6/EN'ÂM-88: ZĂ‚like hudallĂ‚hi yehdî bihî men yeşĂ‚u min ıbĂ‚dih(ıbĂ‚dih&#238, ve lev eşrekû le habita anhum mĂ‚ kĂ‚nû yamelûn(yamelûne).
İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi).


6/EN'ÂM-89: UlĂ‚ikellezîne Ă‚teynĂ‚humul kitĂ‚be vel hukme ven nubuvveh(nubuvvete), fe in yekfur bihĂ‚ hĂ‚ulĂ‚i fe kad vekkelnĂ‚ bihĂ‚ kavmen leysû bihĂ‚ bi kĂ‚firîn(kĂ‚firîne).
İşte onlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Onlar eğer, onu inkĂ‚r ederlerse artık, onu inkĂ‚r etmeyecek bir kavmi ona vekil ederdik.


6/EN'ÂM-90: UlĂ‚ikellezîne hedallĂ‚hu, fe bi hudĂ‚yuhumuktedih, kul lĂ‚ eselukum aleyhi ecrĂ‚(ecren), in huve illĂ‚ zikrĂ‚ lil Ă‚lemîn(Ă‚lemîne).
İşte onlar, Allah'ın hidayete erdirdiği kimselerdir. Oyleyse onların hidayetine tĂ‚bî ol! “Ben, ona karşılık sizden bir ucret istemiyorum. O ancak Ă‚lemler icin bir zikirdir. de.


6/EN'ÂM-91: Ve mĂ‚ kaderûllĂ‚he hakka kadrihî iz kĂ‚lû mĂ‚ enzelallĂ‚hualĂ‚ beşerin min şey(şeyin), kul men enzelel kitĂ‚bellezî cĂ‚e bihî mûsĂ‚ nûren ve huden lin nĂ‚si tecalûnehu karĂ‚tîse tubdûnehĂ‚ ve tuhfûne kesîrĂ‚(kesîran), ve ullimtum mĂ‚ lem talemû entum ve lĂ‚ Ă‚bĂ‚ukum, kulillĂ‚hu summe zerhum fî havdıhim yelabûn(yelabûne).
“Ve Allah, beşere bir şey indirmedi. dedikleri zaman O'nun kadrini hakkıyla takdir edemediler. “İnsanlar icin hidayet edici ve bir nur olan Hz. Musa'nın getirdiği kitabı kim indirdi? de. Onu kĂ‚ğıtlara (yazıp) acıklıyorsunuz, coğunu gizliyorsunuz. Babalarınızın ve sizin bilmediğiniz şeyler size oğretildi. “Allah de, sonra onları daldıkları şeylerde bırak oynasınlar.


6/EN'ÂM-92: Ve hĂ‚zĂ‚ kitĂ‚bun enzelnĂ‚hu mubĂ‚rekun musaddıkullezî beyne yedeyhi ve li tunzire ummel kurĂ‚ ve men havlehĂ‚, vellezîne yuminûne bil Ă‚hireti yuminûne bihî ve hum alĂ‚ salĂ‚tihim yuhĂ‚fizûn(yuhĂ‚fizûne).
Bu (Kur'Ă‚n-ı Kerim), elleri arasındakini tasdik eden ve ahirete ve ona inanan, şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun etrafında olan kimseleri uyarman icin indirdiğimiz mubarek bir Kitap'tır. Onlar, namazlarını muhafaza ederler (devam ederler).


6/EN'ÂM-93: Ve men azlemu mimmenifterĂ‚ alĂ‚llĂ‚hi keziben ev kĂ‚le ûhıye ileyye ve lem yûha ileyhi şeyun ve men kĂ‚le seunzilu misle mĂ‚ enzelallĂ‚h(enzelallĂ‚hu), ve lev terĂ‚ iziz zĂ‚limûne fî gamerĂ‚til mevti vel melĂ‚iketu bĂ‚sitû eydîhim, ahricû enfusekum, el yevme tuczevne azĂ‚bel hûni bimĂ‚ kuntum tekûlûne alĂ‚llĂ‚hi gayrel hakkı ve kuntum an Ă‚yĂ‚tihi testekbirûn(testekbirûne).
Allah'a yalanla iftira eden veya kendisine hicbir şey vahyolunmamışken “Bana da vahyolundu. diyenden ve “Ben de Allah'ın indirdiği şeylerin benzerini indireceğim.diyenden daha zalim kim vardır? Zalimleri, olumun şiddet halinde iken ve olum melekleri ellerini uzatıp: “Nefslerinizi cıkarın. Bugun, Allah'a karşı hak olmayan şeyler soylediğiniz ve O'nun Ă‚yetlerine karşı kibirlendiğiniz icin alcaltıcı bir azapla cezalandırılacaksınız. dedikleri zaman gorsen.


6/EN'ÂM-94: Ve lekad citimûnĂ‚ furĂ‚dĂ‚ kemĂ‚ halaknĂ‚kum evvele merretin ve terektum mĂ‚ havvelnĂ‚kum verĂ‚e zuhûrikum, ve mĂ‚ nerĂ‚ meakum şufeĂ‚ekumullezîne zeamtum ennehum fîkum şurekĂ‚(şurekĂ‚&#251, lekad tekattaa beynekum ve dalle ankum mĂ‚ kuntum tezumûn(tezumûne).
Ve andolsun ki; sizi ilk defa yarattığımız gibi Bize tek tek (tek başına) geldiniz ve size ne verdiysek (neyin sahibi yaptıysak, ne lutfettiysek) arkanızda bıraktınız (terkettiniz). Sizinle ortak olduğunu zannettiğiniz şefaatcilerinizi sizinle beraber gormuyoruz. Andolsun, sizinle aranızdaki bağları koparılmış, haklarında zanda bulunmuş olduğunuz şeyler, sizden uzaklaşıp gitmiştir.


6/EN'ÂM-95: İnnallĂ‚he fĂ‚likul habbi ven nevĂ‚, yuhrıcul hayye minel meyyiti ve muhricul meyyiti minel hayy(hayyi), zĂ‚likumullĂ‚hu fe ennĂ‚ tufekun(tufekune).
Muhakkak ki Allah, (taneyi) tohumu ve cekirdeği yarıp cıkarandır. Oluden canlıyı cıkarır ve canlıdan oluyu cıkarandır. İşte bu, Allah'tır. Oyleyse nasıl donduruluyorsunuz?


6/EN'ÂM-96: FĂ‚likul ısbĂ‚h(ısbĂ‚hı), ve cealel leyle sekenen veş şemse vel kamere husbĂ‚nĂ‚(husbĂ‚nen), zĂ‚like takdîrul azîzil alîm(alîmi).
Sabahı (fecr vaktini) yarıp cıkarandır. Ve geceyi dinlenme (sukûn) vakti ve guneşi ve ayı (hareketlerini cok ince hesaplarla dizayn ederek) zamanı hesaplama unitesi (hesap vasıtası) kıldı. İşte bu, azîz ve alîm olanın (Allah'ın) takdiridir.


6/EN'ÂM-97: Ve huvellezî ceale lekumun nucûme li tehtedû bihĂ‚ fî zulumĂ‚til berri vel bahr(bahri), kad fassalnal Ă‚yĂ‚ti li kavmin yalemûn(yalemûne).
Ve kara ve denizin karanlıklarında (nefsin afetlerinin karanlığında) onunla yolunuzu bulmanız (hidayete ermeniz) icin yıldızları (nebîler, resûller, murşidler) kılan O'dur. Bilen bir kavim icin, Ă‚yetleri detayları ile acıkladık.


6/EN'ÂM-98: Ve huvellezî enşeekum min nefsin vĂ‚hıdetin fe mustekarrun ve mustevda(mustevdaun), kad fassalnal Ă‚yĂ‚ti li kavmin yefkahûn(yefkahûne).
Sizi bir tek nefsten (Âdem (A.S)'dan) yaratan ve boylece (sizin icin) kararlı bir kalma yeri (fizik vucudumuz icin yeryuzu: dunya), bir de emanet kalma yeri (nefsimiz icin cennet ve cehenneme gitmeden once gecici olarak beklenilen yer; berzah Ă‚lemi) dizayn eden O'dur. Fıkıh eden bir toplum icin, Ă‚yetleri ayrı ayrı detayları ile acıkladık.


6/EN'ÂM-99: Ve huvellezî enzele mines semĂ‚i mĂ‚(mĂ‚en), fe ahrecnĂ‚ bihî nebate kulli şeyin fe ahrecnĂ‚ minhu hadıran nuhricu minhu habben muterĂ‚kibĂ‚(muterĂ‚kiben), ve minen nahli min talıhĂ‚ kınvĂ‚nun dĂ‚niyetun ve cennĂ‚tin min anĂ‚bin vez zeytûne ver rummĂ‚ne muştebihen ve gayre muteşĂ‚bih(muteşĂ‚bihin), unzurû ilĂ‚ semerihî izĂ‚ esmere ve yenıh(yenıh&#238, inne fî zĂ‚likum le Ă‚yĂ‚tin li kavmin yuminûn(yuminûne).
Ve semadan suyu indiren O'dur. Boylece herşeyin nebatını (bitkisini) onunla (su ile) cıkarttık. Ve de ondan yeşillikler cıkarttık. Ondan da ust uste taneler (başaklar) ve hurma ağacının tomurcuklarından, sarkan hurma salkımları ve birbirine benzeyen ve benzemeyen uzum bağları, zeytin ve nardan oluşan bahceler cıkartırız. Onun meyvesine (urunune), meyve verdiği zaman ve olgunlaştığı zaman bak. Mu'min olan kavim icin, bunlarda elbette Ă‚yetler (deliller) vardır.


6/EN'ÂM-100: Ve cealû lillĂ‚hi şurekĂ‚el cinne ve halakahum ve harakû lehu benîne ve benĂ‚tin bi gayri ilm(ilmin), subhĂ‚nehu ve teĂ‚lĂ‚ ammĂ‚ yasifûn(yasifûne).
Cinleri Allah'a ortak kıldılar. Onları da O (Allah) yarattı. İlimleri olmaksızın, “O'nun oğulları ve kızları var yalanını uydurdular. O Subhan'dır (herşeyden munezzehtir), vasıflandırdıkları şeylerden yucedir.


6/EN'ÂM-101: Bedîus semĂ‚vĂ‚ti vel ard(ardı), ennĂ‚ yekûnu lehu veledun ve lem tekun lehu sĂ‚hıbeh(sĂ‚hıbetun), ve halaka kulle şey(şeyin), ve huve bikulli şeyin alîm(alîmun).
Gokleri ve yeryuzunu orneksiz olarak yaratandır. O'nun nasıl oğlu olur ki, eşi olmamıştır. Ve herşeyi, O yarattı. Ve O, herşeyi bilendir.


6/EN'ÂM-102: ZĂ‚likumullĂ‚hu rabbukum, lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ huve, hĂ‚liku kulli şeyin fabudûh(fabudûhu),ve huve alĂ‚ kulli şeyin vekîl(vekîlun).
Rabbiniz, işte bu Allah'tır. O'ndan başka ilĂ‚h yoktur. Herşeyi yaratandır. Artık O'na kul olun! Ve O, herşeye vekildir. Enam Suresi Arapca Ve Turkce

6/EN'ÂM-103: LĂ‚ tudrikuhul ebsĂ‚ru ve huve yudrikul ebsĂ‚r(ebsĂ‚ru) ve huvel lĂ‚tîful habîr(habîru).
Gorme hassaları onu idrak edemez. Ve O, gorme hassalarını idrak eder. Ve O, lĂ‚tiftir, herşeyden haberdardır.


6/EN'ÂM-104: Kad cĂ‚ekum basĂ‚iru min rabbikum fe men ebsara fe li nefsih(nefsihi) ve men amiye fe aleyhĂ‚, ve mĂ‚ ene aleykum bi hafîz(hafîzin).
Rabbinizden size basiretler (kalp gozlerinize gorme yeteneği) gelmiştir. Artık kim bu basiretle (kalp gozuyle) gorurse onun lehinedir (kendi nefsi icindir). Kimin de kalp gozu kor kalırsa, o taktirde onun aleyhinedir. Ve ben, sizin uzerinize muhafız değilim.


6/EN'ÂM-105: Ve kezĂ‚like nusarriful Ă‚yĂ‚ti ve li yekûlû dereste ve li nubeyyinehu li kavmin yalemûn(yalemûne).
Ve işte boyle Ă‚yetleri ayrı ayrı acıklıyoruz. Ve “Sen ders (bu ilmi) almışsın. desinler diye ve onu, bilen bir kavme beyan etmemiz icin.


6/EN'ÂM-106: İttebi mĂ‚ uhıye ileyke min rabbik(rabbike), lĂ‚ ilĂ‚he illĂ‚ huve, ve arıd anil muşrikîn(muşrikîne).
Rabbinden sana vahyolunana tĂ‚bî ol. O'ndan başka ilĂ‚h yoktur. Ve muşriklerden yuz cevir.


6/EN'ÂM-107: Ve lev şĂ‚allĂ‚hu mĂ‚ eşrekû, ve mĂ‚ cealnĂ‚ke aleyhim hafîzĂ‚(hafîzan), ve mĂ‚ ente aleyhim bi vekîl(vekîlin).
ŞĂ‚yet Allah dileseydi, şirk koşmazlardı. Seni onların uzerine muhafız yapmadık. Sen, onlara vekil de değilsin.


6/EN'ÂM-108: Ve lĂ‚ tesubbûllezîne yedûne min dûnillĂ‚hi fe yesubbûllĂ‚he adven bi gayri ilm(ilmin), kezĂ‚like zeyyennĂ‚ li kulli ummetin amelehum summe ilĂ‚ rabbihim merciuhum fe yunebbiuhum bimĂ‚ kĂ‚nû yamelûn(yamelûne).
Allah'tan başkasına dua edenlere sovmeyin, aksi halde ilimleri olmadan, haddi aşarak Allah'a soverler. İşte boyle butun ummetlere amellerini susledik. Sonra donuşleri Rab'lerinedir. O zaman, yapmış oldukları şeyleri, onlara haber verecek.


6/EN'ÂM-109: Ve aksemû billĂ‚hi cehde eymĂ‚nihim le in cĂ‚ethum Ă‚yetun le yuminunne bih(bihĂ‚), kul innemel ayĂ‚tu indallĂ‚hi ve mĂ‚ yuşirukum ennehĂ‚ izĂ‚ cĂ‚et lĂ‚ yuminûn(yuminûne).
Ve eğer onlara bir Ă‚yet (mucize) gelirse, ona mutlaka inanacaklarına dair, Allah'a en kuvvetli yeminleri ile yemin ettiler. “Muhakkak ki; Ă‚yetler (mucizeler) ancak Allah'ın katındadır (İndi İlĂ‚hi'dedir) de. Ve (Ă‚yet) geldiği zaman onların inanmayacaklarının siz farkında değilsiniz.


6/EN'ÂM-110: Ve nukallibu efidetehum ve ebsĂ‚rehum kemĂ‚ lem yuminû bihî evvele merretin ve nezeruhum fî tugyĂ‚nihim yamehûn(yamehûne).
Ve onların fuad hassalarını (nefsin kalbinin idrak hassalarını) ve basiretlerini (nefsin kalp gozunun gorme hassalarını) evvelce O'na inanmadıkları (mu'min olmadıkları) ilk zamanki hallerine ceviririz. Onları, azgınlıkları icinde şaşkın bırakırız.


6/EN'ÂM-111: Ve lev ennenĂ‚ nezzelnĂ‚ ileyhimul melĂ‚ikete ve kellemehumulmevtĂ‚ ve haşernĂ‚ aleyhim kulle şeyin kubulen mĂ‚ kĂ‚nû li yuminû illĂ‚ en yeşĂ‚allĂ‚hu ve lĂ‚kinne ekserehum yechelûn(yechelûne).
Ve eğer Biz, gercekten onlara melekler indirseydik, oluler de onlarla konuşsaydı, herşeyi onların karşısında toplasaydık, Allah'ın dilemesi haric inanacak değillerdi. Ve lĂ‚kin onların coğu cahillik ediyorlar.


6/EN'ÂM-112: Ve kezĂ‚like cealnĂ‚ li kulli nebiyyin aduvven şeyĂ‚tînel insi vel cinni, yûhî baduhum ilĂ‚ badın zuhrufel kavli gurûrĂ‚(gurûran), ve lev şĂ‚e rabbuke mĂ‚ fealûhu fe zerhum ve mĂ‚ yefterûn(yefterûne).
Ve boylece peygamberlerin hepsine, insan ve cin şeytanları duşman kıldık. Onlar, birbirlerine aldatarak guzel (suslu) sozler vahyederler (fısıldarlar). Ve eğer Rabbin dileseydi, onu yapamazlardı. Artık onları ve iftira ettikleri şeyleri terket (bırak).


6/EN'ÂM-113: Ve li tesgĂ‚ ileyhi efidetullezîne lĂ‚ yuminûne bil Ă‚hıreti ve li yerdavhu ve li yakterifû mĂ‚ hum mukterifûn(mukterifûne).
Ve ahirete inanmayanların gonulleri ona (onlara; insan ve cin şeytanlara) meyletsin ve ondan razı olsunlar. Ve onlar, kazandıkları şeyleri kazanmaya devam etsinler.


6/EN'ÂM-114: E fe gayrallĂ‚hi ebtegî hakemen ve huvellezî enzele ileykumul kitĂ‚be mufassala(mufassalan), vellezîne Ă‚teynĂ‚humul kitĂ‚be yalemûne ennehu munezzelun min rabbike bil hakkı fe lĂ‚ tekûnenne minel mumterîn(mumterîne).
Artık Allah'tan başka bir hakem mi arayayım? Size Kitab'ı acıklanmış(tafsilatlı) olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, O'nun, senin Rabbinden hak ile indirildiğini biliyorlar. O halde sakın sen, şuphe edenlerden olma!


6/EN'ÂM-115: Ve temmet kelimetu rabbike sıdkan ve adla(adlen), lĂ‚ mubeddile li kelimĂ‚tih(kelimĂ‚tih&#238, ve huves semîul alîm(alîmu).
Ve Rabbinin sozu sadakatle ve adaletle tamamlandı. O'nun kelimelerini değiştirecek kimse yoktur. O, en iyi işiten ve en iyi bilendir.


6/EN'ÂM-116: Ve in tutı eksere men fîl ardı yudıllûke an sebîlillĂ‚h(sebîlillĂ‚hi), in yettebiûne illez zanne ve in hum illĂ‚ yahrusûn(yahrusûne).
Ve yeryuzunde bulunanların coğuna itaat edersen, seni Allah'ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna tĂ‚bî olurlar. Ve onlar, ancak yalan uydururlar.


6/EN'ÂM-117: İnne rabbeke huve alemu men yadıllu an sebîlih(sebîlihi), ve huve alemu bil muhtedîn(muhtedîne).
Muhakkak ki senin Rabbin, Kendi yolundan sapanı en iyi bilendir. Ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.


6/EN'ÂM-118: Fe kulû mimmĂ‚ zukiresmullĂ‚hi aleyhi in kuntum bi Ă‚yĂ‚tihî muminîn(muminîne).
Eğer siz, O'nun (Allah'ın) Ă‚yetlerine inananlarsanız; o zaman uzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yeyiniz.


6/EN'ÂM-119: Ve mĂ‚ lekum ellĂ‚ tekulû mimmĂ‚ zukiresmullĂ‚hi aleyhi ve kad fassale lekum mĂ‚ harreme aleykum illĂ‚ madturirtum ileyh(ileyhi), ve inne kesîren le yudıllûne bi ehvĂ‚ihim bi gayri ilm(ilmin), inne rabbeke huve alemu bil mutedîn(mutedîne).
Size ne oluyor ki; uzerine Allah'ın ismi anılan şeylerden yemiyorsunuz? Darda kalıp, ona mecbur olduğunuz şeyler haric; size haram kıldığı şeyleri size ayrı ayrı acıklamıştı. Muhakkak ki; onların coğu, bir ilimleri olmaksızın, kendi hevesleri ile (başkalarını) dalĂ‚lette bırakıyorlar. Muhakkak ki; senin Rabbin, o haddi aşanları en iyi bilendir.


6/EN'ÂM-120: Ve zerû zĂ‚hirel ismi ve bĂ‚tıneh(bĂ‚tınehu), innellezîne yeksibûnel isme seyuczevne bimĂ‚ kĂ‚nû yakterifûn(yakterifûne).
Ve gunahın acıkta olanını da, gizli olanını da terkedin. Muhakkak ki; gunah işleyenler (kazananlar), kazandıklarından dolayı yakında cezalandırılacaklar.


6/EN'ÂM-121: Ve lĂ‚ tekulû mimmĂ‚ lem yuzkerismullĂ‚hî aleyhi ve innehu le fısk(fıskun), ve inneş şeyĂ‚tîne le yûhûne ilĂ‚ evliyĂ‚ihim li yucĂ‚dilûkum ve in etatumûhum innekum le muşrikûn(muşrikûne).
Ve uzerine Allah'ın ismi anılmayan şeylerden yemeyin. Ve muhakkak ki; o fısktır. Ve şeytanlar, mutlaka sizinle mucĂ‚dele etmeleri icin dostlarına vahyederler. Ve şĂ‚yet onlara itaat ederseniz (uyarsanız), mutlaka siz muşrikler olursunuz.


6/EN'ÂM-122: E ve men kĂ‚ne meyten fe ahyeynĂ‚hu ve cealnĂ‚ lehu nûren yemşî bihî fîn nĂ‚si ke men meseluhu fîz zulumĂ‚ti leyse bi hĂ‚ricin minhĂ‚, kezĂ‚like zuyyine lil kĂ‚firîne mĂ‚ kĂ‚nû yamelûn(yamelûne).
Olu (Allah'a ulaşmayı dilememiş) iken (ona on iki ihsan vererek) dirilttiğimiz ve insanlar arasında onunla yuruyeceği nur verdiğimiz kimse, karanlıklar icinde olup, ondan cıkamayacak kimse gibi midir? Boylece kĂ‚firlere, yapmış oldukları şeyler suslu gosterildi.


6/EN'ÂM-123: Ve kezĂ‚like cealnĂ‚ fî kulli karyetin ekĂ‚bire mucrimîhĂ‚ li yemkurû fîhĂ‚, ve mĂ‚ yemkurûne illĂ‚ bi enfusihim ve mĂ‚ yeşurûn(yeşurûne).
Ve işte boylece, her kasabada (şehirde) onun mucrimlerini (gunah işleyenlerini), orada sahtekĂ‚rlık (hile) yapmaları icin liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller.


6/EN'ÂM-124: Ve izĂ‚ cĂ‚ethum Ă‚yetun kĂ‚lû len numine hattĂ‚ nutĂ‚ misle mĂ‚ ûtiye rusulullĂ‚h(rusulullĂ‚hi), allĂ‚hu alemu haysu yecalu risĂ‚leteh(risĂ‚letehu), seyusîbullezîne ecremû sagĂ‚run indallĂ‚hi ve azĂ‚bun şedîdun bimĂ‚ kĂ‚nû yemkurûn(yemkurûne).
Onlara bir Ă‚yet geldiği zaman: “Allah'ın resûllerine verilen şeyin aynısı bize de verilmedikce (verilinceye kadar) asla inanmayız. dediler. Risaletini kime vereceğini Allah, en iyi bilendir. Curum işleyen (gunah işleyen) kimselere, yapmış oldukları hile(ler) sebebiyle yakında Allah'ın huzurunda bir zillet (kucukluk, aşağılık) ve şiddetli azap isabet edecektir (gelecektir).


6/EN'ÂM-125: Fe men yuridillĂ‚hu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islĂ‚m(islĂ‚mi), ve men yurid en yudıllehu yecal sadrehu dayyikan haracen, ke ennemĂ‚ yassaadu fîs semĂ‚i, kezĂ‚like yecalûllĂ‚hur ricse alĂ‚llezîne lĂ‚ yuminûn(yuminûne).
Oyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun goğsunu yarar ve (Allah'a) teslime (İslĂ‚m'a) acar. Kimi dalĂ‚lette bırakmayı dilerse, onun goğsunu semada yukseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Boylece Allah, mu'min olmayanların uzerine azap verir.


6/EN'ÂM-126: Ve hĂ‚zĂ‚ sırĂ‚tu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnĂ‚l Ă‚yĂ‚ti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yonlendirilmiş) yoldur. (Allah'a goturen yoldur). Tezekkur eden bir kavim icin Ă‚yetleri ayrı ayrı acıkladık.


6/EN'ÂM-127: Lehum dĂ‚rus selĂ‚mi inde rabbihim ve huve veliyyuhum bimĂ‚ kĂ‚nû yamelûn(yamelûne).
Rab'lerinin katında onlar icin selĂ‚m yurdu (teslim yurdu) vardır. Yapmış olduklarından dolayı, O (Allah), onların dostudur.


6/EN'ÂM-128: Ve yevme yahşuruhum cemîa(cemîan), yĂ‚ maşerel cinni kadisteksertum minel ins(insi) ve kĂ‚le evliyauhum minel insi rabbenestemtea badunĂ‚ bibadın ve belagnĂ‚ ecelenellezî eccelte lenĂ‚, kĂ‚len nĂ‚ru mesvĂ‚kum hĂ‚lidîne fîhĂ‚ illĂ‚ mĂ‚ şĂ‚allĂ‚hu, inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).
Ve onların hepsini biraraya topladığı gun (Allahû TealĂ‚ şoyle buyuracaktır): “Ey cin topluluğu! İnsanlarla sayınızı artırdınız (tagutların arasına insanları da kattınız). Onlara dost olan insanlardan bir kısmı şoyle dedi: “Rabbimiz, biz birbirimizden faydalandık ve Senin bize takdir ettiğin zamanın bitiş noktasına (sonuna) eriştik. (Allahû TealĂ‚): “Allah'ın dilediği şey (cehennemin yok olma zamanı gelmesi hali) haric; sizin barınacağınız yer ateştir, orada ebedî kalacak olanlarsınız. buyurdu. Muhakkak ki senin Rabbin, hukum sahibi ve en iyi bilendir.


6/EN'ÂM-129: Ve kezĂ‚like nuvellî badaz zĂ‚limîne badan bimĂ‚ kĂ‚nû yeksibûn(yeksibûne).
Ve işte boylece kazanmış olduklarından (gunahlarından) dolayı zalimlerin bir kısm&#305