بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
الۤرٰ كِتَابٌ اُحْكِمَتْ اٰيَاتُهُ ثُمَّ فُصِّلَتْ مِنْ لَدُنْ حَكِيمٍ خَبِيرٍ 1

KUR’ÂN-I HAKÎMİN ve Kur’Ân’ın mufessir-i hakikîsi olan Hadîsin bir kısım yuksek ve ulvî hakaikına cıkmak icin teslim ve inkıyÂdı noksan olan kalblere yardım edecek basamaklar hukmunde, o hakikatlerin bir kısım nazirelerine işaret edeceğiz. Ve hÂtimesinde bir ders-i ibret ve bir sırr-ı inÂyet beyan edilecek. O hakikatlerden haşir ve kıyametin nazireleri Onuncu Sozde, bilhassa Dokuzuncu Hakikatinde zikredildiği icin, tekrara luzum yoktur. Yalnız, sair hakikatlerden numune olarak Beş Mesele zikrederiz.

BİRİNCİSİ: MeselÂ, خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضَ فِى سِتَّةِ اَيَّامٍ 2 “Altı gunde gokleri ve yeri yarattık” demek olan; hem, belki bin ve elli bin sene gibi uzun zamandan ibaret olan eyyÂm-ı Kur’Âniye ile, insan dunyası ve hayvan Âlemi altı gunde yaşayacağına işaret eden hakikat-i ulviyesine kanaat getirmek icin, birer gun hukmunde olan herbir asırda, herbir senede, herbir gunde FÂtır-ı ZulcelÂlin halk ettiği seyyal Âlemleri, seyyar kÂinatları, gecici dunyaları nazar-ı şuhuda gosteriyoruz. Evet, guya insanlar gibi dunyalar dahi birer misafirdir. Her mevsimde ZÂt-ı ZulcelÂlin emriyle Âlem dolar, boşanır.

__________________