İnsanın her bir cihazı, bir Âlemden haber veriyor

(Dunden devam)

Hem insan, nasıl ki hayat-ı camiasıyla Zat-ı ZulcelÂl’in sıfÂt ve şuunatına bir mikyas-ı marifettir ve cilve-i esmasına bir fihristedir ve şuurlu bir Âyinedir ve hakeza cok cihetlerle Zat-ı Hayy-ı Kayyum’a Âyinedarlık eder. Oyle de, insan şu kÂinatın hakaiklerine bir vahid-i kıyasîdir, bir fihristedir, bir mikyastır ve bir mizandır. MeselÂ, kÂinatta Levh-i Mahfuzun gayet kat’î bir delil-i vucudu ve bir numunesi, insandaki kuvve-i hafızadır. Ve Âlem-i misalin vucuduna kat’î delil ve numune, kuvve-i hayaliyedir. (HÂŞİYE) Ve kÂinattaki ruhanîlerin bir delil-i vucudu ve numunesi, insandaki kuvvelerdir ve latîfelerdir. Ve hakeza, insan, kucuk bir mikyasta, kÂinattaki hakaik-ı imaniyeyi şuhud derecesinde gosterebilir.

HÂŞİYE: Evet, nasıl ki insanın anasırları kÂinatın unsurlarından; ve kemikleri taş ve kayalarından; ve sacları nebat ve eşcarından; ve bedeninde cereyan eden kan ve gozunden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, arzın ceşmelerinden ve madenî sularından haber veriyorlar, delÂlet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen oyle de, insanın ruhu Âlem-i ervahtan; ve hafızaları Levh-i Mahfuz’dan; ve kuvve-i hayaliyeleri Âlem-i misalden; ve hakeza her bir cihazı bir Âlemden haber veriyorlar ve onların vucudlarına kat’î şehadet ederler.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Altıncı Nukte, s. 658
__________________