İman ve İslÂmiyet ile hadsiz nimetlerden istifade edilir

(Dunden devam)

İşte, insanın bu ehemmiyetli camiiyetidir ki, Zat-ı Hayy-ı Kayyum, insana, butun esmasını ihsas etmek ve butun enva-ı ihsanatını tattırmak icin oyle iştihalı bir mide vermiş ki, o midenin geniş sofrasını hadsiz enva-ı mat’umatıyla kerîmÂne doldurmuş.

Hem bu maddî mide gibi hayatı da bir mide yapmış. O hayat midesine duygular, eller hukmunde gayet geniş bir sofra-i nimet acmış. O hayat ise, duyguları vasıtasıyla, o sofra-i nimetten her ceşit istifadelerle, teşekkuratın her nev’ini yapar.

Ve bu hayat midesinden sonra, bir insaniyet midesini vermiş ki, o mide, hayattan daha geniş bir dairede rızık ve nimet ister. Akıl ve fikir ve hayal, o midenin elleri hukmunde, semavat ve zemin genişliğinde o sofra-i rahmetten istifade edip şukreder.

Ve insaniyet midesinden sonra, hadsiz geniş diğer bir sofra-i nimet acmak icin, İslÂmiyet ve iman akidelerini, cok rızık ister bir manevî mide hukmune getirip, onun rızık sofrasının dairesini mumkinat dairesinin haricinde genişletip, esma-i İlÂhiyeyi de icine alır kılmıştır ki, o mide ile ism-i Rahman’ı ve ism-i Hakîm’i en buyuk bir zevk-i rızkî ile hisseder, “Rahmaniyet ve hakîmiyetinden dolayı Allah’a hamd olsun” der. Ve hakeza, bu manevî mide-i kubra ile hadsiz nimet-i İlÂhiyeden istifade edebilir. Ve bilhassa o midedeki muhabbet-i İlÂhiye zevkinin daha başka bir dairesi var.

(Devamı var)

Lem’alar, Otuzuncu Lem’a (Eskişehir Hapishanesi’nin Bir Meyvesi), Altıncı Nukte, s. 655
__________________