Hak Hakkındaki Ayetler


Hakkı batıl ile ortmeyin ve hakkı gizlemeyin. (Kaldı ki) siz (gerceği) biliyorsunuz. (2/42)

Allah´ın kullarından, dilediğine kendi fazlından (peygamberliği) indirmesini ´kıskanarak ve hakka baş kaldırarak´ Allah´ın indirdiklerini tanımamakla, nefislerini ne kotu şeye karşılık sattılar. Boylelikle gazab ustune gazaba uğradılar. Kafirler icin alcaltıcı bir azab vardır. (2/90)

Kitap Ehlinden coğu, kendilerine gercek (hak) apacık belli olduktan sonra, nefislerini (kuşatan) kıskanclıktan dolayı, imanınızdan sonra sizi inkara dondurmek arzusunu duydular. Fakat, Allah´ın emri gelinceye kadar onları bırakın ve (onlara ne sozle, ne de eylemle) ilişmeyin. Hic şuphesiz Allah, her şeye guc yetirendir. (2/109)

Şuphesiz biz seni bir mujdeci ve bir uyarıcı olarak, hak (Kur´an) ile gonderdik. Sen cehennemin halkından sorumlu tutulmayacaksın. (2/119)

Biz, senin yuzunu cok defa goğe doğru cevirip- durduğunu goruyoruz. Şimdi elbette seni hoşnud olacağın kıbleye cevireceğiz. Artık yuzunu Mescid-i Haram yonune cevir. Her nerede bulunursanız, yuzunuzu onun yonune cevirin. Şuphesiz, kendilerine kitap verilenler, tartışmasız bunun Rablerinden bir gercek (hak) olduğunu elbette bilirler. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (2/144)

Gercek (hak) Rabbinden (gelen)dir. Şu halde sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (2/147)

Her nereden cıkarsan, yuzunu Mescid-i Haram yonune cevir. Şuphesiz bu, Rabbinden olan bir haktır. Allah, yaptıklarınızdan gafil değildir. (2/149)

Bu, Allah´ın Kitabı şuphesiz hak olarak indirmesindendir. Kitap konusunda anlaşmazlığa duşenler ise uzak bir ayrılık icindedirler. (2/176)

Sizden birinize olum gelip cattığı zaman, eğer geride bir hayır bırakmışsa, anaya, babaya ve yakın akrabaya bilinen (uygun, meşru) bir tarzda vasiyette bulunması -Allah´a karşı gelmekten sakınanlara bir hak olarak- size yazıldı (farz kılındı). (2/180)

Ramazan ayı... İnsanlar icin hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apacık belgeleri (kapsayan) Kur´an onda indirilmiştir. Oyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı gunler sayısınca diğer gunlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah´ı buyuk tanımanız icindir. Umulur ki şukredersiniz. (2/185)

İnsanlar tek bir ummetti. Allah, mujdeciler ve uyarıcılar olarak peygamberler gonderdi ve beraberlerinde, insanların anlaşmazlığa duştukleri şeyler konusunda, aralarında hukum vermek uzere hak kitaplar indirdi. Oysa kendilerine apacık ayetler geldikten sonra, birbirlerine karşı olan ´azgınlık ve kıskanclıkları´ yuzunden anlaşmazlığa duşenler, o, (Kitap) verilenlerden başkası değildir. Boylece Allah, iman edenleri, hakkında ayrılığa duştukleri gerceğe kendi izniyle eriştirdi. Allah, kimi dilerse onu doğruya yoneltir. (2/213)

Boşanmış kadınlar kendi kendilerine uc ´ay hali ve temizlenme suresi´ beklerler. Eğer Allah´a ve ahiret gunune inanıyorlarsa Allah´ın rahimlerinde yarattığını saklamaları onlara helal olmaz. Kocaları, bu sure icinde barışmak isterlerse, onları geri almada (başkalarından) daha cok hak sahibidirler. Onların lehine de, aleyhlerindeki maruf hakka denk bir hak vardır.Yalnız erkekler icin onlar uzerinde bir derece var. Allah Aziz´dir. Hakim´dir. (2/228)

Kadınları boşadığınızda, bekleme surelerini tamamlamışlarsa, onları ya guzellikle tutun ya da guzellikle bırakın. Fakat haklarını ihlal edip zarar vermek icin onları (yanınızda) tutmayın. Kim boyle yaparsa artık o, kendi nefsine zulmetmiş olur. Allah´ın ayetlerini oyun (konusu) edinmeyin ve Allah´ın size verdiği nimeti ve size oğut olarak indirdiği Kitab´ı ve hikmeti anın. Allah´tan korkup-sakının ve bilin ki, Allah her şeyi bilendir. (2/231)

Kendilerine el surmediğiniz, mehirlerini tesbit etmediğiniz kadınları boşamanızda sizin icin bir sakınca yoktur. Onları yararlandırın, zengin olan kendi gucu, darda olan da kendi gucu oranında, maruf (meşru ve orfe uygun) bir şekilde yararlandırsın. (Bu,) iyilik edenler uzerinde bir haktır. (2/236)

(Kocası tarafından) Boşanan (kadın)ların maruf (meşru) bir tarzda yararlanma (ve gecim pay)ları vardır. Bu, sakınanlar uzerinde bir hak (borc) tır. (2/241)

Onlara peygamberleri dedi ki: "Allah size Talut´u (melik olarak) gonderdi." Onlar: "Biz hukumdarlığa, ona gore daha cok hak sahibiyken ve ona bir mal (servet) bolluğu verilmemişken, nasıl bizi (yonetmek uzere) hukumdarlık (mulk) onun olabilir?" dediler. O (şoyle) demişti: "Doğrusu Allah size onu secti ve onun bilgi ve bedenî gucunu arttırdı. Allah, kime dilerse mulkunu verir; Allah (rahmeti ve gucu) geniş olandır, bilendir." (2/247)

İşte bunlar, Allah´ın ayetleridir; onları sana bir hak olarak okuyoruz. Sen de gonderilen elcilerdensin. (2/252)

Ey iman edenler, belirli bir sure icin borclandığınız zaman onu yazınız. Aranızdan bir katip doğru olarak yazsın, katip Allah´ın kendisine oğrettiği gibi yazmaktan kacınmasın, yazsın. Uzerinde hak olan (borclu) da yazdırsın ve Rabbi olan Allah´tan sakınsın, ondan hic bir şeyi eksiltmesin. Eğer uzerinde hak olan (borclu), duşuk akıllı ya da za´f sahibi veya kendisi yazmaya guc yetiremeyecekse, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerinizden de iki şahid tutun; eğer iki erkek yoksa, şahidlerden rıza gostereceğiniz bir erkek ve biri şaşırdığında oburu ona hatırlatacak iki kadın (da olur). Şahidler cağırıldıkları zaman kacınmasınlar. Onu (borcu) az olsun, cok olsun, suresiyle birlikte yazmaya uşenmeyin. Bu, Allah katında en adil, şahitlik icin en sağlam, şuphelenmemeniz icin de en yakın olandır. Ancak aranızda devredip durduğunuz ve peşin olarak yaptığınız ticaret başka, bunu yazmamanızda sizin icin bir sakınca yoktur. Alış-veriş ettiğinizde de şahid tutun. Yazana da, şahide de zarar verilmesin. (Aksini) Yaparsanız, o, kendiniz icin fısk (zulum ve gunah)tır. Allah´tan sakının. Allah size oğretiyor. Allah her şeyi bilendir. (2/282)

O, sana Kitabı Hak ve kendinden oncekileri doğrulayıcı olarak indirdi. O, Tevrat´ı ve İncil´i de indirmişti. (3/3)

Ey Kitap Ehli, neden hakkı batıl ile ortuyor ve bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz? (3/71)

Beşerden hic kimsenin, Allah kendisine Kitabı, hukmu ve peygamberliği verdikten, sonra insanlara: "Allah´ı bırakıp bana kulluk edin" deme (hakkı ve yetki)si yoktur. Fakat o, "Oğrettiğiniz ve ders verdiğiniz Kitaba gore Rabbaniler olunuz" (deme gorevindedir.) (3/79)

Kendilerine apacık belgeler geldiği ve elcinin hak olduğuna şahid oldukları halde, imanlarından sonra kufre sapan bir kavmi Allah nasıl hidayete erdirir? Allah, zulmeden bir kavmi hidayete erdirmez. (3/86)

Orada apacık ayetler (ve) İbrahim´in makamı vardır. Kim oraya girerse o guvenliktedir. Ona bir yol bulup guc yetirenlerin Ev´i haccetmesi Allah´ın insanlar uzerindeki hakkıdır. Kim de inkar ederse, şuphesiz, Allah alemlere karşı muhtac olmayandır. (3/97)

Bunlar sana hak olarak okumakta olduğumuz Allah´ın ayetleridir. Allah, alemlere zulum isteyen değildir. (3/108)

Kadınlara mehirlerini gonulden isteyerek (ve bir hak olarak) verin, fakat onlar, gonul hoşluğuyla size ondan bir şeyi bağışlarlarsa, onu da afiyetle, ic huzuruyla yiyin. (4/4)

Şuphesiz, Allah´ın sana gosterdiği gibi insanlar arasında hukmetmen icin biz sana Kitabı hak olarak indirdik. (Sakın) Hainlerin savunucusu olma. (4/105)

Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah icin, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın. Adalet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah´tan korkup-sakının. Şuphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır. (5/8)

Sana da (Ey Muhammed,) onundeki kitap(lar)ı doğrulayıcı ve ona ´bir şahid-gozetleyici´ olarak Kitab´ı (Kur´an´ı) indirdik. Oyleyse aralarında Allah´ın indirdiğiyle hukmet ve sana gelen haktan sapıp onların heva (istek ve tutku)larına uyma. Sizden her biriniz icin bir şeriat ve bir yol-yontem kıldık. Eğer Allah dileseydi, sizi bir tek ummet kılardı; ancak (bu,) verdikleriyle sizi denemesi icindir. Artık hayırlarda yarışınız. Tumunuzun donuşu Allah´adır. Hakkında anlaşmazlığa duştuğunuz şeyleri size haber verecektir. (5/48)

Elciye indirileni dinlediklerinde hakkı tanıdıklarından dolayı gozlerinin yaşlarla dolup taştığını gorursun. Derler ki: "Rabbimiz inandık; oyleyse bizi şahidlerle birlikte yaz." (5/83)

"Hem Rabbimizin bizi salihler topluluğuna katmasını umarken ne diye Allah´a ve bize haktan gelene inanmayalım?" (5/84)

Eğer o ikisi aleyhinde kesin olarak gunahı hak ettiklerine ilişkin bilgi sahibi olunursa, bu durumda haksızlığa uğrayanlardan iki kişi -ki bunlar buna daha hak sahibidirler- oburlerinin yerine gecerler ve: "Bizim şehadetimiz o ikisinin şehadetinden şuphesiz daha doğrudur. Biz haddi aşmadık, yoksa gercekten zulmedenlerden oluruz" diye Allah´a yemin ederler. (5/107)

Kendilerine hak gelince, onu yalanladılar; fakat alaya aldıklarının haberleri onlara gelecektir. (6/5)

Senin kavmin, O (Kur´an) hak iken onu yalanladı. De ki: "Ben, uzerinize bir vekil değilim." (6/66)

O, gokleri ve yeri hak olarak yaratandır. O´nun "ol" dediği gun (her şey) oluverir, O´nun sozu haktır. Sur´a ufurulduğu gun, mulk O´nundur. O, gaybı ve muşahede edilebileni bilendir. O, hukum ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır. (6/73)

"Hem siz, Onun haklarında hic bir delil indirmediği şeyleri Allah´a ortak koşmaktan korkmazken, ben nasıl sizin şirk koştuklarınızdan korkarım? Şu halde ´guvenlik icinde olmak bakımından´ iki taraftan hangisi daha hak sahibidir? Eğer bilebilirseniz." (6/81)

Allah´tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitabı acıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gercekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (6/114)

O gun tartı haktır. Kimin tartıları ağır basarsa, işte kurtulanlar onlardır. (7/8)

Kimine hidayet verdi, kimi de sapıklığı hak etti. Cunku bunlar, Allah´ı bırakıp şeytanları veli edinmişlerdi. Ve gercekten onları doğru yolda saymaktadırlar. (7/30)

Biz onların goğuslerinde kinden ne varsa cekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki: "Bizi buna ulaştıran Allah´a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya ermeyecektik. Andolsun, Rabbimizin elcileri hak ile geldiler." Onlara: "İşte bu, yaptıklarınıza karşılık olarak mirascı kılındığınız cennettir" diye seslenilecek. (7/43)

"Allah bizi ondan kurtardıktan sonra, bizim tekrar sizin dininize donmemiz Allah´a karşı yalan yere iftira duzmemiz olur. Rabbimiz olan Allah´ın dilemesi dışında, ona geri donmemiz bizim icin olacak iş değildir. Rabbimiz, ilim bakımından her şeyi kuşatmıştır. Biz Allah´a tevekkul ettik. ´Rabbimiz, bizimle kavmimiz arasında ´Sen hak ile hukum ver,´ Sen ´hukum verenlerin´ en hayırlısısın." (7/89)

Boylece hak yerini buldu, onların butun yapmakta oldukları gecersiz kaldı. (7/118)

Musa´nın kavminden hakka ileten ve onunla adalet yapan bir topluluk vardır. (7/159)

Onların ardından yerlerine kitaba mirascı olan bir takım ´kotu kimseler´ gecti. (Bunlar) Şu değersiz olan (dunya)ın gecici-yararını alıyor ve: "Yakında bağışlanacağız" diyorlar. Bunun benzeri bir yarar gelince onu da alıyorlar. Kendilerinden Allah´a karşı hakkı soylemekten başka bir şeyi soylemeyeceklerine ilişkin Kitap sozu alınmamış mıydı? Oysa icinde olanı okudular. (Allah´tan) Korkanlar icin ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hala akıl erdirmeyecek misiniz? (7/169)

Yarattıklarımızdan, hakka yoneltip-ileten ve onunla adaleti kılan (uygulayan) bir ummet vardır. (7/181)

Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) cıkardığında mu´minlerden bir grup isteksizdi. (8/5)

(Herşey) Acıkca ortaya cıktıktan sonra bile, sanki kendileri, goz gore gore olume surukleniyorlarmış gibi, seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı. (8/6)

Hani Allah, iki topluluktan birinin muhakkak sizin olacağını vadetmişti; siz de gucsuz olanın sizin olmasını istiyordunuz. Oysa Allah, sozleriyle hakkın ve inkar edenlerin arkasını kesmek (kokunu kurutmak) istiyordu. (8/7)

O, suclu-gunahkarlar istemese de, hakkı gercekleştirmek ve batılı gecersiz kılmak icin (boyle istiyordu.) (8/8)

Bilin ki, ´ganimet olarak ele gecirdiğiniz´ şeylerin beşte biri, muhakkak Allah´ın, Resûlun, yakınların, yetimlerin, yoksulların ve yolcunundur. Eğer Allah´a, hak ile batılın birbirinden ayrıldığı gun, iki ordunun karşı karşıya geldiği gunde (Bedir´de) kulumuza indirdiğimize iman ediyorsanız (ganimeti boyle boluşun). Allah, her şeye guc yetirendir. (8/41)

Şirk koşanların, kendi inkarlarına bizzat kendileri şahidler iken, Allah´ın mescidlerini onarmalarına (hak ve yetkileri) yoktur. İşte bunlar, yaptıkları boşa gitmiş olanlardır. Ve bunlar ateşte suresiz kalacak olanlardır. (9/17)

Kendilerine kitap verilenlerden, Allah´a ve ahiret gunune inanmayan, Allah´ın ve Resûlu´nun haram kıldığını haram tanımayan ve hak dini (İslam´ı) din edinmeyenlerle, kucuk duşurulup cizyeyi kendi elleriyle verinceye kadar savaşın. (9/29)

Muşrikler istemese de O dini (İslam´ı) butun dinlere ustun kılmak icin elcisini hidayetle ve hak dinle gonderen O´dur. (9/33)

Andolsun, daha once onlar fitne aramışlardı. Ve sana karşı birtakım işler cevirmişlerdi. Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah´ın emri ortaya cıkıp-ustunluk sağladı. (9/48)

Guneşi bir aydınlık, ayı bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz icin ona duraklar tesbit eden O´dur. Allah, bunları ancak hak ile yaratmıştır. O, bilen bir topluluk icin ayetleri boyle birer birer acıklamaktadır. (10/5)

İşte bu, sizin gercek Rabbiniz olan Allah´tır. Oyleyse haktan sonra sapıklıktan başka ne var? Peki, nasıl hala cevriliyorsunuz? (10/32)

De ki: "Sizin şirk koştuklarınızdan hakka ulaştırabilecek var mı?" De ki: "Hakka ulaştıracak Allah´tır. Oyleyse, hakka ulaştıran mı uyulmaya daha hak sahibidir, yoksa doğru yola ulaştırılmadıkca kendisi hidayete ulaşmayan mı? Ne oluyor size? Nasıl hukmediyorsunuz?" (10/35)

Onların coğunluğu zandan başkasına uymaz. Gercekten zan ise, haktan hic bir şeyi sağlayamaz. Şuhesiz Allah, onların işlemekte olduklarını bilendir. (10/36)

Haberin olsun, goktekilerin ve yerdekilerin tumu gercekten Allah´ındır. Haberin olsun; şuphesiz Allah´ın va´di haktır; ancak onların coğu bilmezler. (10/55)

Onlara katımızdan hak geldiği zaman, dediler ki: "Bu, kuşkusuz apacık bir buyudur." (10/76)

Musa: "Size hak geldiğinde (boyle) mi soylersiniz? Bu bir buyu mudur? Oysa buyuculer, kurtuluşa ermezler" dedi. (10/77)

Allah, suclu-gunahkarlar istemese de, hakkı (hak olarak) kendi kelimeleriyle gercekleştirecektir. (10/82)

Gercek şu ki, Rabbinin kelimesi uzerlerinde hak olanlar, onlar inanmazlar. (10/96)

Sonra biz, elcilerimizi ve iman edenleri boyle kurtarırız; mu´minleri kurtarmamız bizim uzerimize bir haktır. (10/103)

De ki: "Ey insanlar, şuphesiz size Rabbinizden hak gelmiştir. Kim hidayet bulursa, o ancak kendi nefsi icin hidayet bulmuştur. Kim saparsa, o da, kendi aleyhine sapmıştır. Ben sizin uzerinizde bir vekil değilim." (10/108)

Haberiniz olsun; gercekten onlar, ondan gizlenmek icin goğuslerini buker (Hak´tan kacınıp yan cizer)ler. (Yine) Haberiniz olsun; onlar, ortulerine burundukleri zaman, O, gizli tuttuklarını da, acığa vurduklarını da bilir. Cunku O, sinelerin ozunde saklı duranı bilendir. (11/5)

Rabbinden apacık bir delil uzerinde bulunan, onu yine ondan bir şahid izleyen ve ondan once bir onder ve rahmet olarak Musa´nın kitabı (kendisini doğrulamakta) bulunan kimse, (artık onlar) gibi midir? İşte onlar, buna (Kur´an´a) inanırlar. Gruplardan biri onu inkar ederse, ateş ona vaadedilen yerdir. Oyleyse, bundan kuşkuda olma, cunku o, Rabbinden olan bir haktır. Ancak insanların coğunluğu inanmazlar. (11/17)

Bunlar, yeryuzunde (Allah´ı) aciz bırakacak değildir ve bunların Allah´tan başka velileri yoktur. Azab onlar icin kat kat arttırılır. Bunlar (hakkı) işitmeye guc yetirmezlerdi ve gormezlerdi de. (11/20)

Nuh, Rabbine seslendi. Dedi ki: "Rabbim, şuphesiz benim oğlum ailemdendir ve senin va´din de doğrusu haktır. Sen hakimlerin hakimisin." (11/45)

Dediler ki: "Andolsun, senin kızlarında bizim haktan bir şeyimiz (ilgimiz ve arzumuz) olmadığını sen de bilmişsindir. Bizim ne istediğimizi gercekte sen biliyorsun." (11/79)

Sana elcilerin haberlerinden -kalbini sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda sana hak ve mu´minlere bir oğut ve uyarı gelmiştir. (11/120)

Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar Kitab´ın ayetleridir. Ve sana Rabbinden indirilen haktır. Ancak insanların coğu iman etmezler. (13/1)

Hak olan cağrı (dua, ibadet) yalnızca O´na (olan)dır. Onların Allah´tan başka cağırdıkları ise, onlara hic bir şeyle cevab veremezler. (Onların durumu) yalnızca, ağzına gelsin diye, iki avucunu suya uzatan(ın boşuna beklemesi) gibidir. Oysa ona gelmez. İnkar edenlerin duası, sapıklık icinde olmaktan başkası değildir. (13/14) Hak İle İlgili Ayetler

(Allah) Gokten bir su indirdi de dereler kendi miktarınca cağlayıp aktı. Sel de yuze vuran bir kopuk yuklendi. Bir sus veya bir meta sağlamak icin ateşte uzerine yakıp-erittikleri şeyler (madenler)de de bunun gibi bir kopuk (artık) vardır. İşte Allah, hak ile batıla boyle ornekler verir. Kopuğe gelince, o atılır gider, insanlara yarar sağlayacak şey ise, yeryuzunde kalır. İşte Allah ornekleri boyle vermektedir. (13/17)

Peki, sana Rabbinden indirilenin gercekten hak olduğunu bilen kişi, o gormeyen (a´ma) gibi midir? Ancak temiz akıl sahipleri oğut alıp-duşunebilirler. (13/19)

Allah´ın gokleri ve yeri hak ile yarattığını gormuyor musunuz? Dilerse sizi giderir-yok eder ve yeni bir halk getirir. (14/19)

Hak olmaksızın biz melekleri indirmeyiz. O zaman da onlara goz actırılmaz. (15/8)

Biz, gokleri, yeri ve her ikisinin arasındakilerini hakkın dışında (herhangi bir amacla) yaratmadık. Hic şuphesiz o saat de yaklaşarak-gelmektedir; oyleyse (onlara karşı) guzel davranışlarla davran. (15/85)

Gokleri ve yeri hak ile yarattı: O, şirk koştukları şeylerden yucedir. (16/3)

Andolsun, biz her ummete: "Allah´a kulluk edin ve tağuttan kacının" (diye tebliğ etmesi icin) bir elci gonderdik. Boylelikle, onlardan kimine Allah hidayet verdi, onlardan kiminin uzerine sapıklık hak oldu. Artık, yeryuzunde dolaşın da yalanlayanların uğradıkları sonucu gorun. (16/36)

Olanca yeminleriyle: "Oleni Allah diriltmez" diye yemin ettiler. Hayır; bu, O´nun uzerinde hak olan bir vaidtir, ancak insanların coğu bilmezler. (16/38)

De ki: "İman edenleri sağlamlaştırmak, muslumanlara bir mujde ve hidayet olmak uzere, onu (Kur´an´ı) hak olarak Rabbinden Ruhu´l-Kudus indirmiştir." (16/102)

Biz, bir ulkeyi helak etmek istediğimiz zaman, onun ´varlık ve guc sahibi onde gelenlerine´ emrederiz, boylelikle onlar onda bozgunculuk cıkarırlar. Artık onun uzerine soz hak olur da, onu kokunden darmadağın ederiz. (17/16)

De ki: "Hak geldi, batıl yok oldu. Hic şuphesiz batıl yok olucudur." (17/81)

Biz onu (Kur´an´ı) hak olarak indirdik ve o hak ile indi; seni de yalnızca bir mujde verici ve uyarıp-korkutucu olarak gonderdik. (17/105)

Boylece, Allah´ın va´dinin hak olduğunu ve gercekten kıyametin, kendisinde şuphe bulunmadığını bilmeleri icin (şehir halkına ve sonraki insan kuşaklarına) onları buldurmuş olduk. (Onları gorenler) Kendi aralarında durumlarını tartışıyorlardı, (bir kısmı) dedi ki: "Onların ustune bir bina inşa edin, Rableri onları daha iyi bilir." Onların işine galip gelen (sozleri gecen)ler ise: "Ustlerine mutlaka bir mescid yapmalıyız" dediler. (18/21)

Ve de ki: "Hak Rabbinizdendir; artık dileyen iman etsin, dileyen inkar etsin. Şuphesiz biz zalimlere bir ateş hazırlamışız, onun duvarları kendilerini cepecevre kuşatmıştır. Eğer onlar yardım isterlerse, katı bir sıvı gibi yuzleri kavurup-yakan bir su ile yardım edilirler. Ne kotu bir ickidir o ve ne kotu bir destektir. (18/29)

İşte burada (bu durumda) velayet (yardımcılık, dostluk) hak olan Allah´a aittir. O, sevap bakımından hayırlı, sonuc bakımından hayırlıdır. (18/44)

Biz elcileri, mujde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amacla) gondermeyiz. İnkar edenler ise, hakkı batıl ile gecersiz kılmak icin mucadele ediyorlar. Onlar benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler. (18/56)

Dedi ki: "Bu benim Rabbimden bir rahmettir. Rabbimin va´di geldiği zaman, O, bunu dumduz eder; Rabbimin va´di haktır." (18/98)

İşte Meryem oğlu İsa; hakkında kuşkuya duştukleri "Hak Soz".(19/34)

Hak olan, biricik hukumdar olan Allah yucedir. Onun vahyi sana gelip-tamamlanmadan evvel, Kur´an´ı (okumada) acele etme ve de ki: "Rabbim, ilmimi arttır." (20/114)

Hayır, biz hakkı batılın ustune fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allah´a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size. (21/18)

Yoksa O´ndan başka ilahlar mı edindiler? De ki: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (Kitabı) ve benden oncekilerin de zikri." Hayır, onların coğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yuz ceviriyorlar. (21/24)

Andolsun, biz Musa´ya ve Harun´a, takva sahipleri icin bir aydınlık ve bir oğut (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik. (21/48)

(Resulullah) Dedi ki: "Rabbim, hak ile hukmet. Bizim Rabbimiz, sizin her turlu nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır." (21/112)

İşte boyle; şuphesiz Allah, hakkın kendisidir ve şuphesiz oluleri diriltir ve gercekten her şeye guc yetirendir. (22/6)

Gormedin mi ki, gercekten, goklerde ve yerde olanlar, guneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaclar, hayvanlar ve insanlardan bircoğu Allah´a secde etmektedirler. Bircoğu uzerine azab hak olmuştur. Allah kimi aşağılık kılarsa, artık onun icin bir yuceltici yoktur. Şuphesiz Allh, dilediğini yapar. (22/18)

İşte boyle; cunku Allah, hakkın ta kendisidir. O´nun dışında, onların taptıkları ise, şuphesiz batılın ta kendisidir. Gercekten Allah, yucedir, buyuktur. (22/62)

Derken, hak (ettikleri cezaya karşılık) olmak uzere, o korkunc cığlık onları yakalayıverdi. Boylece onları bir supruntu kılıverdik. Zulmeden kavim icin yıkım olsun. (23/41)

Hic kimseye guc yetireceğinden fazlasını yuklemeyiz; elimizde hakkı soylemekte olan bir kitap vardır ve onlar hic bir haksızlığa uğratılmazlar. (23/62)

Yahut: "Onda bir delilik var" mı diyorlar? Hayır, o, onlara hak ile gelmiş bulunmaktadır ve onların coğu hakkı cirkin karşılıyorlar. (23/70)

Eğer hak, onların heva (istek ve tutku)larına uyacak olsaydı hic tartışmasız, gokler, yer ve bunların icinde olan herkes (ve her şey) bozulmaya uğrardı. Hayır, biz onlara kendi şan ve şeref (zikir)lerini getirmiş bulunuyoruz, fakat onlar kendi zikirlerinden yuz ceviriyorlar. (23/71)

Hayır, biz onlara hakkı getirdik, ancak onlar gercekten yalancıdırlar. (23/90)

Hak melik olan Allah pek yucedir, Ondan başka ilah yoktur; Kerim olan Arş´ın Rabbidir. (23/116)

O gun, Allah hak ettikleri cezayı eksiksiz verecektir ve onlar da Allah´ın hic şuphesiz hak olduğunu bileceklerdir. (24/25)

Eğer hak lehlerinde ise, ona boyun eğerek gelirler. (24/49)

Onların sana getirdikleri hic bir ornek yoktur ki, biz (ona karşı) sana hakkı ve en guzel acıklama tarzını getirmiş olmayalım. (25/33)

Sen, artık Allah´a tevekkul et; cunku sen apacık olan hak uzerindesin. (27/79)

Mu´min olan bir kavim icin hak olmak uzere, Musa ve Firavun´un haberinden (bir bolumunu) sana okuyacağız. (28/3)

Boylelikle, gozunun aydın olması, uzulmemesi ve gercekten Allah´ın va´dinin hak olduğunu bilmesi icin, onu annesine geri vermiş olduk. Ancak onların coğu bilmezler. (28/13)

Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman: "Musa´ya verilenlerin bir benzeri buna verilmeli değil miydi?" dediler. Onlar, daha once Musa´ya verilenleri inkar etmemişler miydi? "İki buyu birbirine arka cıktı" dediler. Ve: "Gercekten biz hepsini inkar edenleriz" dediler. (28/48)

Onlara okunduğu zaman: "Biz ona inandık, gercekten o, Rabbimizden olan bir haktır, şuphesiz biz bundan once de muslumanlar idik" derler. (28/53)

Uzerlerine (azab) sozu hak olanlar derler ki: "Rabbimiz, işte bizim azdırıp-saptırdıklarımız bunlar; kendimiz azıp saptığımız gibi, onları da azdırıp saptırdık. (Şimdiyse) Sana (gelip onlardan) uzaklaşmış bulunmaktayız. Onlar bize tapıyor da değillerdi. (28/63)

Her ummetten bir şahid ayırıp cıkardık da: "Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin" dedik. Artık oğrenmiş oldular ki, hak, gercekten Allah´ındır ve duzup uydurdukları kendilerinden uzaklaşıp-kaybolmuşlardır. (28/75)

Allah gokleri ve yeri hak olarak yarattı. Şuphesiz, bunda iman edenler icin bir ayet vardır. (29/44)

Allah hakkında yalan uydurup iftira edenlerden veya kendisine hak geldiği zaman onu yalan sayandan daha zalim kimdir? İnkar edenlere cehennem icinde bir konaklama yeri mi yok? (29/68)

Kendi nefisleri konusunda duşunmuyorlar mı? Allah, gokleri, yeri ve bu ikisi arasında olanları ancak hak ile ve belirlenmiş bir sure (ecel) olarak yaratmıştır. Gercekten, insanlardan coğu Rablerine kavuşmayı inkar ediyorlar. (30/8)

Andolsun, biz senden once kendi kavimlerine elciler gonderdik de onlara apacık belgeler getirdiler; boylece biz de suclu gunahkarlardan intikam aldık. İman edenlere yardım etmek ise, bizim uzerimizde bir haktır. (30/47)

Oyleyse sen sabret; şuphesiz Allah´ın va´di haktır; kesin bilgiyle inanmayanlar sakın seni telaşa kaptırıp-hafifliğe (veya gevşekliğe) suruklemesinler. (30/60)

Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah´ın va´di haktır. O, ustun ve guclu olandır, hukum ve hikmet sahibidir. (31/9)

İşte-boyle; şuphesiz Allah, O, Hak olandır ve şuphesiz O´nun dışında taptıkları (tanrılar) ise, batıldır. Şuphesiz Allah, yucedir, buyuktur. (31/30)

Ey insanlar, Rabb´inizden korkup-sakının ve oyle bir gunun azabından cekinip-korkun ki, (o gun hic) bir baba, cocuğu icin bir karşılık veremez ve (hic) bir cocuk da babası icin bir şeyi verebilecek (durumda) değildir. Şuphesiz Allah´ın va´di haktır. Artık dunya hayatı sizi aldatmaya suruklemesin ve aldatıcı(lar) da sizi Allah ile aldatmasın. (31/33)

Yoksa onlar: "Bunu uydurdu" mu diyorlar? Hayır; o, Rabbinden olan bir haktır; senden once kendilerine bir uyarıcı gelmemiş bir kavmi uyarman icin (onu sana indirdik). Umulur ki hidayet bulurlar. (32/3)

Allah, bir adamın kendi (goğus) boşluğu icinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (oz) cocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla soylemenizdir. Allah ise, hakkı soyler ve (doğru olan) yola yoneltip-iletir. (33/4)

Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş icin girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) cağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) soze dalmayın. Gercekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı acıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz icin de, onların kalpleri icin de daha temizdir. Allah´ın Resûlu´ne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Cunku boyle yapmanız, Allah katında cok buyuk (bir gunah)tır. (33/53)

O´nun katında izin verdiğinin dışında (hic kimsenin) şefaati yarar sağlamaz. En sonunda kalplerinden korku giderilince (birbirlerine "Rabbiniz ne buyurdu?" derler, "Hak olanı" derler. O, cok yucedir, cok buyuktur. (34/23)

De ki: "Rabbimiz (kıyamet gunu) bizi bir arada toplayacak, sonra da hak ile aramızı ayıracaktır. O, (gercek hukmunu vererek hak ile batılın arasını) acandır, (her şeyi hakkıyla) bilendir." (34/26)

Onlara, apacık olan ayetlerimiz okunduğunda: "Bu, sizi babalarınızın taptıkların(ilahlar)dan alıkoymak isteyen bir adamdan başkası değildir" dediler. Ve dediler ki: "Bu, duzulup uydurulmuş bir yalan (iftira)dan başka bir şey de değildir." İnkar edenler de, kendilerine geldiği zaman hak icin: "Bu, apacık bir buyuden başka bir şey değildir" dediler. (34/43)

De ki: "Şuphesiz Rabbim hakkı (batılın yerine veya dilediği kimsenin kalbine) koyar. O, gaybleri bilendir. (34/48)

De ki: "Hak geldi; batıl ise ne (bir şey) ortaya cıkarabilir, ne geri getirebilir." (34/49)

Ey insanlar, hic şuphesiz Allah´ın va´di haktır; oyleyse dunya hayatı sizi aldatmasın ve aldatıcı(lar) da, sizi Allah ile (Allah´ın adını kullanarak) aldatmasın. (35/5)

Şuphesiz biz seni, hak ile bir mujde verici ve bir uyarıcı olarak gonderdik. Hic bir ummet yoktur ki, icinde bir uyarıcı gelip-gecmiş olmasın. (35/24)

Andolsun, onların coğu uzerine o soz hak olmuştur; artık inanmazlar. (36/7)

(Kur´an,) Diri olanları uyarıp korkutmak ve kafirlerin uzerine sozun hak olması icin (indirilmiştir). (36/70)

"Gercekten sizler bize sağdan (sağ duyudan ve haktan) yana gelip yanaşıyordunuz." derler. (37/28)

"Boylece Rabbimizin sozu (yıkım ve azab va´di) uzerimize hak oldu. Şuphesiz, (azabı) tadıcılarız." (37/31)

Hayır, o, hakkı getirmiş ve gonderilen (elci)leri de doğrulamıştı. (37/37)

Hepsi de elcileri yalanladılar, boylece azabla-sonuclandırmam (onlara) hak oldu. (38/14)

Davud´a girdiklerinde, o, onlardan urkmuştu; dediler ki: "Korkma, iki davacıyız, birimiz diğerimize haksızlıkta bulundu. Şimdi sen aramızda hak ile hukmet, kararında zulme sapma ve bizi doğru yolun ortasına yoneltip-ilet." (38/22)

"Ey Davud, gercek şu ki, Biz seni yeryuzunde bir halife kıldık. Oyleyse insanlar arasında hak ile hukmet, istek ve tutkulara (hevaya) uyma; sonra seni Allah´ın yolundan saptırır. Şuphesiz Allah´ın yolundan sapanlara, hesap gununu unutmalarından dolayı şiddetli bir azab vardır." (38/26)

(Allah) "İşte bu haktır ve ben hakkı soylerim" dedi. (38/84)

Şuphesiz, sana bu Kitabı hak ile indirdik; oyleyse sen de dini yalnızca O´na halis kılarak Allah´a ibadet et. (39/2)

Gokleri ve yeri hak olarak yarattı. Geceyi gunduzun ustune sarıp-ortuyor, gunduzu de gecenin ustune sarıp-ortuyor. Guneşe ve aya boyun eğdirdi. Her biri adı konulmuş bir ecele (sureye) kadar akıp gitmektedir. Haberin olsun; ustun ve guclu olan, bağışlayan O´dur. (39/5)

Azab sozu kendisi uzerinde hak olmuş kimse mi (onlarla bir tutulur)? Ateşte olanı artık sen mi kurtaracaksın? (39/19)

Şuphesiz, sana biz Kitabı insanlar icin hak olmak uzere indirdik. Artık kim hidayete ererse, bu kendi lehinedir; kim saparsa, o da kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların uzerinde vekil değilsin. (39/41)

Yer, Rabbi´nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hukum verildi, onlar haksızlığa uğratılmazlar. (39/69)

İnkar edenler, cehenneme boluk boluk sevkedildiler. Sonunda oraya geldikleri zaman, kapıları acıldı ve onlara (cehennemin) bekcileri dedi ki: "Size Rabbinizin ayetlerini okuyan ve bugunle karşılaşacağınızı (soyleyip) sizi uyaran elciler gelmedi mi?" Onlar: "Evet." dediler. Ancak azab kelimesi kafirlerin uzerine hak oldu. (39/71)

Melekleri de arşın etrafını cevirmişler olarak Rablerini hamd ile tesbih ettiklerini gorursun. Aralarında hak ile hukum verilmiştir ve: "Alemlerin Rabbine hamdolsun" denilmiştir. (39/75)

Kendilerinden once Nuh kavmi de yalanladı ve kendilerinden sonra (sayısı cok) fırkalar da. Her ummet, kendi elcilerini (susturmak icin) yakalamaya yeltendi. Hakkı, onunla yururlukten kaldırmak icin, ´batıla-dayanarak´ mucadeleye giriştiler. Ben de onları yakalayıverdim. Artık Benim cezalandırmam nasılmış? (40/5)

Senin Rabbinin kafirler uzerindeki: "Gercekten onlar ateşin halkıdır" sozu boylece hak oldu. (40/6)

Allah hak ile hukmeder. Oysa O´nu bırakıp taptıkları hic bir şeye hukmedemezler. Şuphesiz Allah, işitendir, gorendir. (40/20)

Boylece, o, katımızdan kendilerine bir hak ile geldiği zaman, dediler ki: "Onunla birlikte iman edenlerin erkek cocuklarını oldurun; kadınlarını ise sağ bırakın." Ancak kafirlerin hileli-duzeni boşa cıkmakta olandan başkası değildir. (40/25)

Şu halde sen sabret. Gercekten Allah´ın va´di haktır. Gunahın icin mağfiret dile; akşam ve sabah Rabbini hamd ile tesbih et. (40/55)

Şu halde sen sabret, hic şuphesiz Allah´ın va´di haktır. Sonunda ya onlara va´dettiğimiz (azab)in bir kısmını sana gostereceğiz ya da senin hayatına son vereceğiz. Nihayet onlar bize dondurulecekler. (40/77)

Andolsun, biz senden once elciler gonderdik; onlardan kimini sana aktarıp-anlattık ve kimini anlatmadık. Herhangi bir elciye, Allah´ın izni olmaksızın bir ayeti getirmek olacak şey değildir. Allah´ın emri geldiği zaman hak ile hukum verilir ve işte burada (hakkı) iptal etmekte (istekli) olanlar husrana uğramışlardır. (40/78)

Biz onlara birtakım yakın-kimseleri ´kabuk gibi uzerlerine kaplattık,´ onlar da, onlerinde ve arkalarında olanları kendilerine suslu gosterdiler. Cinlerden ve insanlardan kendilerinden once gelip-gecmiş ummetlerde (yururlukte tutulan azab) sozu onların uzerine hak oldu. Cunku onlar, husrana uğrayan kimselerdi. (41/25)

Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi nefislerinde onlara gostereceğiz; oyle ki, şuphesiz onun hak olduğu kendilerine acıkca belli olsun. Her şeyin uzerinde Rabbinin şahid olması yetmez mi? (41/53)

Ki Allah, hak olmak uzere Kitabı ve mizanı indirdi. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakındır. (42/17)

Onda acele edenler, (gercekte) ona inanmayanlardır. İman edenler ise, ona karşı bir korku icindedirler ve onun gercekten hak olduğunu bilirler. Haberiniz olsun; kıyamet-saati konusunda tartışanlar, gercekte uzak bir sapıklık icindedirler. (42/18)

Yoksa onlar: "Allah´a karşı yalan duzup-uydurdu"mu diyorlar? Oysa eğer Allah dilerse senin de kalbini muhurler. Allah, batılı yok edip-ortadan kaldırır ve kendi kelimeleriyle hakkı hak olarak pekiştirir (gercekleştirir). Cunku O, sinelerin ozunde olanı bilendir. (42/24)

Hayır; Ben onları ve atalarını, kendilerine hak ve acıklayan bir elci gelinceye kadar metalandırdım-yaşattım. (43/29)

Ancak kendilerine hak gelince, dediler ki: "Bu bir buyudur, doğrusu biz ona (karşı) kafir olanlarız." (43/30)

"Andolsun, size hakkı getirdik, fakat sizin bir coğunuz hakkı cirkin gorup-tiksinenlerdiniz." (43/78)

O´nun dışında taptıkları şefaatte bulunmaya malik değildirler; ancak kendileri bilerek hakka şahidlik edenler başka. (43/86)

Biz onları yalnızca hak ile yarattık. Ancak onların coğu bilmezler. (44/39)

Şuphesiz o (hakkı batıldan, haklıyı haksızdan) ayırma gunu, hepsinin (hesaba cekilecekleri) vakitleridir. (44/40)

İşte bunlar, Allah´ın ayetleridir; sana bunları hak olmak uzere okuyoruz. Oyleyse onlar, Allah´tan ve O´nun ayetlerinden sonra hangi soze iman edecekler? (45/6)

Ve onlara bu emirden acık belgeler verdik. Fakat onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, yalnızca aralarındaki ´hakka tecavuz ve azgınlıktan´ dolayı ihtilafa duştuler. Şuphesiz Rabbin, hakkında ihtilafa duştukleri şeyde kıyamet gunu aralarında hukum verecektir. (45/17)

Allah, gokleri ve yeri hak olarak yarattı; oyle ki, her nefis kazandıklarıyla karşılık gorsun. Onlara zulmedilmez. (45/22)

"Bu bizim kitabımızdır; sizin aleyhinizde hak ile konuşuyor. Gercekten biz, sizin yaptıklarınızı yazıyorduk." (45/29)

"Gercekten Allah´ın va´di haktır, kıyamet-saatinde hic bir kuşku yoktur" denildiği zaman, siz: "Kıyamet-saati de neymiş, biz bilmiyoruz; biz yalnızca bir zan (ve tahmin)da bulunup zannediyoruz; biz, kesin bir bilgiyle inanmakta olanlar değiliz" demiştiniz. (45/32)

Biz gokleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları ancak hak ve adı konulmuş bir ecel (belli bir sure) olarak yarattık. İnkar edenler ise, uyarıldıkları şeyden yuz ceviren(kimseler)dir. (46/3)

Onlara acık belgeler olarak ayetlerimiz okunduğu zaman, o inkar edenler kendilerine gelmiş olan hak icin dediler ki: "Bu, apacık bir buyudur." (46/7)

O kimse ki, anne ve babasına: "Of size, benden once nice nesiller gelip gecmişken, beni (diriltilip) cıkarılacağımla mı tehdit ediyorsunuz?" dedi. O ikisi (anne ve babası) ise Allah´a yakararak: "Yazıklar sana, iman et, şuphesiz Allah´ın va´di haktır." (derler; fakat) O: "Bu, gecmişlerin masallarından başkası değildir" der. (46/17)

İşte bunlar, cinlerden ve insanlardan kendilerinden evvel gelip-gecmiş ummetler icinde (azab) sozu uzerlerine hak olmuş kimselerdir. Gercekten onlar, ziyana uğrayanlardır. (46/18)

Dediler ki: "Ey kavmimiz, gercekten biz, Musa´dan sonra indirilen, kendinden oncekileri doğrulayan bir kitap dinledik; hakka ve doğru olan yola yoneltip-iletmektedir." (46/30)

İman edip salih amellerde bulunan ve Muhammed´e indirilen (Kur´an)a -ki o Rablerinden bir haktır- iman edenlerin (Allah), kotuluklerini ortup-bağışlamış, durumlarını duzeltip-ıslah etmiştir. (47/2)

İşte boyle; hic şuphesiz, inkar edenler batıl olana uymuşlar; ve hic şuphesiz, iman edenler Rablerinden olan hakka uymuşlardır. İşte Allah, insanlara kendi orneklerini boyle vererek gosteriyor. (47/3)

Andolsun Allah, elcisinin gorduğu ruyanın hak olduğunu doğruladı. Eğer Allah dilerse, mutlaka siz Mescid-i Haram´a guven icinde, saclarınızı tıraş etmiş, (kiminiz de) kısaltmış olarak (ve) korkusuzca gireceksiniz. Fakat Allah, sizin bilmediğinizi bildi, boylece bundan once size yakın bir fetih (nasib) kıldı. (48/27)

Ki O, elcilerini hidayetle ve hak din ile, diğer butun dinlere karşı ustun kılmak icin gonderdi. Şahid olarak Allah yeter. (48/28)

Hayır, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar, derin bir sarsıntı icinde bulunuyorlar. (50/5)

Eyke halkı ve Tubba´ kavmi de. Hepsi elcileri yalanladı; boylece benim tehdidim (onların uzerine) hak oldu. (50/14)

O gun, o cığlığı bir gercek (hak) olarak işitirler. İşte bu, (dirilip kabirlerden) cıkış gunudur. (50/42)

Onların mallarında dilenip-isteyen (ve iffetinden dolayı istemeyip de) yoksul olan icin de bir hak vardı. (51/19)

Oysa onların bununla ilgili hic bir bilgileri yoktur. Onlar, yalnızca zanna uymaktadırlar. Oysa gercekte zan, haktan yana hic bir yarar sağlamaz. (53/28)

İman edenlerin, Allah´ın ve haktan inmiş olanın zikri icin kalplerinin ´saygı ve korku ile yumuşaması´ zamanı gelmedi mi? Onlar, bundan once kendilerine kitap verilmiş, sonra uzerlerinden uzun bir sure gecmiş, boylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan coğu fasık olanlardı. (57/16)

Ey iman edenler, benim de duşmanım, sizin de duşmanınız olanları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi yoneltiyorsunuz; oysa onlar haktan size geleni inkar etmişler, Rabbiniz olan Allah´a inanmanızdan dolayı elciyi de, sizi de (yurtlarınızdan) surup-cıkarmışlardır. Eğer siz, Benim yolumda cihad etmek ve Benim rızamı aramak amacıyla cıkmışsanız (nasıl) onlara karşı hala sevgi gizliyorsunuz? Ben, sizin gizlediklerinizi ve acığa vurduklarınızı bilirim. Kim sizden bunu yaparsa, artık o, elbette yolun ortasından şaşırıp-sapmış olur. (60/1)

Elcilerini hidayet ve hak din uzere gonderen O´dur. Oyle ki onu (hak din olan İslam´ı) butun dinlere karşı ustun kılacaktır; muşrikler hoş gormese bile. (61/9)

Gokleri ve yeri hak olmak uzere yarattı ve size duzenli bir bicim (suret) verdi; suretlerinizi de guzel yaptı. Donuş O´nadır. (64/3)

Ve onların mallarında belirli bir hak vardır: (70/24)

İşte bu, hak gundur. Şu halde dileyen Rabbine bir donuşyolu edinsin. (78/39)

Ancak iman edip salih amellerde bulunanlar, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler başka.