Beşinci Mesele

Dunya madem fÂnîdir… Hem madem omur kısadır… Hem madem gayet luzumlu vazifeler coktur… Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır… Hem madem dunya sahipsiz değil… Hem madem şu misafirhane-i dunyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir Mudebbiri var… Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır… Hem madem “L yukellifullÂhu nefsen ill vus’ah” [Allah bir kimseye gucunun yettiğinden başka sorumluluk yuklemez. (Bakara Sûresi: 286.)] sırrınca teklif-i mÂlÂyutak yoktur… Hem madem zararsız yol, zararlı yola mureccahtır… Hem madem dunyevî dostlar ve rutbeler kabir kapısına kadardır…

Elbette, en bahtiyar odur ki, dunya icin ahireti unutmasın, ahiretini dunyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dunyeviye icin bozmasın, malÂyani şeylerle omrunu telef etmesin, kendini misafir telÂkki edip misafirhane sahibinin emirlerine gore hareket etsin, selÂmetle kabir kapısını acıp saadet-i ebediyeye girsin.(HAŞİYE)

HÂŞİYE: Bu madem’ler icindir ki, şahsıma karşı olan zulumlere, sıkıntılara aldırmıyorum ve ehemmiyet vermiyorum. “Meraka değmiyor” diyorum ve dunyaya karışmıyorum.

Mektubat, On Altıncı Mektub, s. 87

***

Goruyorum ki, şu dunya hayatında en bahtiyar odur ki, dunyayı bir misafirhane-i askerî telÂkki etsin ve oyle de iz’an etsin ve ona gore hareket etsin. Ve o telÂkki ile, en buyuk mertebe olan mertebe-i rızayı cabuk elde edebilir. Kırılacak şişe pahasına, daimî bir elmasın fiyatını vermez; istikamet ve lezzetle hayatını gecirir. Evet, dunyaya ait işler, kırılmaya mahkûm şişeler hukmundedir. BÂkî umur-u uhreviye ise, gayet sağlam elmaslar kıymetindedir.

Mektubat, Dokuzuncu Mektub, s. 44-45

LÛ*GAT*CE:

malÂyani: Manasız, boş.

Mudebbir: Her şeyi hikmetle idare eden Allah.

mureccah: Tercih edilir.

teklif-i mÂlÂyutak: Kişiye taşıyamayacağı yuku yuklemek.

umur-u uhreviye: Ahirete ait işler, ameller.

***
__________________