بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ
اِنَّا جَعَلْناَ مَا عَلَى اْلاَرْضِ زِينَةً لَهَا لِنَبْلُوَهُمْ اَيُّهُمْ اَحْسَنُ عَمَلاً - وَاِنَّا لَجَاعِلوُنَ مَاعَلَيْهَا صَعِيدًا جُرُزًا - وَمَا الْحَيٰوةُ الدُّنْيَاۤ اِلاَّ لَعِبٌ وَلَهْوٌ 1

Bu Soz, iki Âli Makam ve bir parlak Zeylden ibarettir.

HÂLIK-I RAHÎM ve RezzÂk-ı Kerîm, ve SÂni-i Hakîm şu dunyayı, Âlem-i ervah ve ruhaniyat icin bir bayram, bir şehrayin suretinde yapıp, butun esmÂsının garaib-i nukuşuyla suslendirip, kucuk buyuk, ulvî suflî herbir ruha, ona munasip ve o bayramdaki ayrı ayrı hesapsız mehasin ve in’Âmattan istifade etmeye muvafık ve havas ile mucehhez bir ceset giydirir, bir vucud-u cismanî verir, bir defa o temÂşÃ‚gÂha gonderir.

Hem zaman ve mekÂn cihetiyle pek geniş olan o bayramı asırlara, senelere, mevsimlere, hatt gunlere, kıt’alara taksim ederek herbir asrı, herbir seneyi, herbir mevsimi, hatt bir cihette herbir gunu, herbir kıt’ayı, birer taife ruhlu mahlûkatına ve nebatî masnuatına birer resmigecit tarzında bir ulvî bayram yapmıştır. Ve bilhassa rû-yi zemin, hususan bahar ve yaz zamanında, masnuat-ı sağirenin taifelerine oyle şaşaalı ve birbiri arkasında bayramlardır ki, tabakat-ı Âliyede olan ruhaniyatı ve melÂikeleri ve sekene-i semÂvÂtı seyre celb edecek bir cazibedarlık gorunuyor. Ve ehl-i tefekkur icin oyle şirin bir mutalÂagÂh oluyor ki, akıl tarifinden Âcizdir.

__________________