1557 - Zeyd İbnu Eslem (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Dinini değiştirenin boynunu vurun."

İmam MĂ‚lik, bu hadisi Muvaffa'da Akdiye 15, (2, 736)kaydeder ve hadis hakkında şu acıklamayı sunar: "Bu hadisin mĂ‚nası şudur: "Her kim İslĂ‚m'dan cıkarak zındıklık ve benzeri bir dine girecek olursa, kendisine galebe calındığı takdirde oldurulur. Oyle birine tevbe teklif edilmez. Zîra gercekten tevbe edip etmediği bilinemez. Cunku bunlar (galebeden once) kufurlerini gizleyip, Musluman olduklarını ilan ediyorlardı. Ben, boylelerinin kufru, delille subut bulduğu takdirde tevbe etmeye cağırılmalarını uygun bulmam, (tevbe etse de kabul edilmemeli)." Devamla der ki: "Bizim nezdimizde, esas olan şudur: "Bir kimse irtidad ederse tevbeye cağırılır, (kendisine galebe calınmazdan once) tevbe ederse (hayatı bağışlanır), aksi takdirde oldurulur."

İmam MĂ‚lik devamla der ki: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın:"Dinini terkedeni oldurun" hadisinin mĂ‚nası: "Kim İslĂ‚m'dan cıkıp bir başka dine gecerse" demektir. "İslĂ‚m'dan başka bir dinden cıkarak bir diğer dine gecerse..." demek değildir. Sozgelimi Yahudiliği terkederek Hıristiyanlığa veya Mecusiliğe gecen kastedilmemiştir. Binaenaleyh ehl-i zimmeden herhangi biri boyle bir din değiştirmesi yapacak olsa ne tevbeye cağırılır, ne de oldurulur."

1558 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Âbdullah İbnu Sa'd İbni Ebi s-Sarh Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e kĂ‚tiplik yapıyordu. Şeytan ayağını kaydırdı; adam irtidĂ‚d ederek kĂ‚fırlere sığındı. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) Fetih gunu, onun oldurulmesini emretti. Ancak, Hz. Osman (radıyallahu anh) onu himayesi altına aldı. Resûlullah da bu himayeyi tanıdı."

Ebu DĂ‚vud, Hudud 1, (4358); NesĂ‚î, Tahrimu'd-Dem 15, (7,107).

Bu hadis Tefsir bolumunde, Nahl suresinin tefsiri sırasında NesĂ‚î rivayeti olarak daha uzun bir hadiste gecmiştir.

1559 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ukl ve Ureyne kabilelerinden bir grup insan Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın yanına gelip:

Ey Allah'ın Resûlu! Biz hayvancılıkla uğraşıp sutle beslenen (col) insanlarıyız, (cift-cubukla uğraşan) koyluler değiliz" dediler. Bu sozleriyle, Medine'nin havasının kendilerine iyi gelmediğini ifàde ettiler. Resûlullah, onlara (hazineye ait) develerin ve cobanın (bulunduğu yeri) tavsiye etti. Kendilerine oraya gitmelerini, develerin sutlerinden ve bevillerinden icmelerini soyledi. Gittiler, Harra bolgesine varınca, İslĂ‚m'dan irtidĂ‚d ettiler. Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın cobanını da oldurup develeri surduler. Haber, Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e

ulaştı.

Resûlullah, derhal arkadaşlarından takipci cıkardı (yakalanıp getirildiler). Gozlerinin oyulmasını, ellerinin kesilmesini ve Harra'nın bir kenarına atılmalarını ve o şekilde olume terkedilmelerini emretti. "

BuhĂ‚rî, MuhĂ‚ribin 16,17,18, DiyĂ‚t 22, Vudu 66, ZekĂ‚t 68, CihĂ‚d 152, MegĂ‚zî 36, Tefsir, MĂ‚ide 5, Tıbb 5, 6, 29; Muslim, KasĂ‚me 9, (1671); Tirmizî, TahĂ‚ret 55, (72), Et'ime 38, (1846); Ebu DĂ‚vud, Hudud 3, (4364-4371); NesĂ‚î, Tahrimu'd-Dem 7, (7, 93-98); İbnu MĂ‚ce, Hudud 20, (2578).

1560 - Ebu'z-Zinad (merhum) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) develerini calanların (el ve ayaklarını) kestiği, gozlerini de ateşle oyduğu zaman, Allah zulcelal hazretleri, Hz. Peygamber'i itab etti ve mesele uzerine şu Ă‚yeti inzal buyurdu: "Allah ve Resûlu'ne harp acanların cezası..:" (Maide 33).

Ebu DĂ‚vud, Hudud 3, (4370); NesĂ‚î, Tahrîmu'd-Dem 7, (7,100).

ZİNÂ HADDİYLE İLGİLİ HUKUMLER

1561 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Hz. Omer (radıyallahu anh)'i hutbe verirken dinledim. Şoyle demişti:

"Allah TeĂ‚la hazretleri Muhammed (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'i hak (din ile) gonderdi ve O'na Kitab'ı indirdi. Bu indirilenler arasında recm Ă‚yeti de vardı! Biz bu Ă‚yeti okuduk ve ezberledik. Ayrıca, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) zinĂ‚ yapana recm cezasını tatbik etti, ondan sonra da biz tatbik ettik. Ben şu endişeyi taşıyorum: Aradan uzun zaman gecince, bazıları cıkıp: "Biz Kitabullah'da recm cezasını gormuyoruz (deyip inkĂ‚ra sapabilecek ve) Allah'ın kitabında indirdiği bir farzı terkederek dalĂ‚lete duşebilecektir. Bilesiniz, recm, kadın ve erkekten muhsan olanların zinĂ‚ları, -delil veya hamilelik veya itiraf yoluyla- sub–t bulduğu takdirde, onlara tatbik edilmesi gereken Kitabullah'da mevcut bir haktır. Allah'a kasemle soyluyorum, eğer insanlar: "Omer Allah TeĂ‚la' nın kitabına ilĂ‚vede bulundu" demeyecek olsalar, recm Ă‚yetini (Kitabullah'a) yazardım."

BuhĂ‚rî, Hudud 31, 30, MezĂ‚lim 19, MenĂ‚kibu'l-Ensar 46, MegĂ‚zi 21, İ'tisĂ‚m 16; Muslim, Hudud 15, (1691); Muvatta, Hudud 8, 10, (, 823, 824); Tirmizî, Hudud 7, (1431); Ebu DĂ‚vud, Hudud 23, (4418). 1562 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Allahu TeĂ‚lĂ‚ Kur'Ă‚n-ı Kerim'inde: "Kadınlarınızdan fuhşu irtikĂ‚b edenlere karşı icinizden dort şahid getirin. Eğer şehĂ‚det ederlerse onları olum alıp goturunceye, yahud Allah onlara bir yol acıncaya kadar. kendilerini evlerde alıkoyun (insanlarla ihtilattan menedin)" buyurdu. (Nisa 15).

Cenab-ı Hakk, bu Ă‚yette (zinĂ‚ meselesinde) once kadını zikrettikten sonra, erkeği kadınla birlikte ele alarak şoyle demiştir: "Sizler-den fuhşu irtikab edenlerin her ikisini de (kınayarak) eziyete koşun. Eğer tevbe edip (nefislerini) ıslah ederlerse artık onlara (eziyetten) vazgecin. cunku Allah tevbeleri cok kabul eden, en cok esirgeyendir" (Nisa 16). Cenab-ı Hakk bu Ă‚yeti, celde Ă‚yetiyle neshederek şoyle buyurdu: "ZinĂ‚ eden kadınla zinĂ‚ eden erkekten her birine yuzer deynek vurun. Eğer Allah'a ve Ă‚hiret gunune inanıyorsanız bunlara, Allah'ın dinini tatbik hususunda, acıyacağınız tutmasın. Mu'minlerden bir zumre de bunların azabına (bu cezalarına) şahid olsun" (Nur 2). Sonra Nur sûresinde recm Ă‚yeti nĂ‚zil oldu. Onceki (celdeyi emreden) vahiy bekĂ‚r (zĂ‚ni) icindi. Sonra recm Ă‚yeti tilĂ‚vetten kaldırıldı, ancak hukmu bĂ‚ki kaldı."

Ebu DÂvud, Hudud 23, (4413).

Bu rivayetin "...yuzer deynek vurun"ibaresine kadar olan kısım Ebu DĂ‚vud'a aittir, mutebakisini Rezîn ilĂ‚ve etmiştir.

1563 - Ebû Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Sa'd İbnu UbĂ‚de (radıyallahu anh): "Ey Allah'ın Resûlu, ne buyurursunuz, zevcemi bir erkekle yakalarsam dort şahid getirmek icin bekleyecek miyim?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"-Evet bekleyeceksin!" dedi."

Muslim, LiÂn 14, (1498); Muvatta,Hudud 7, (2,823); Ebu DÂvud, DiyÂt 12, (4532, 4533).

Muslim ve Ebû DĂ‚vud'un bir diğer rivayetinde: "Bir adam, karısının yanında bir yabancı yakalasa onu oldurebilir mi ne dersiniz?" diye sorar. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Hayır!" deyince, Sa'd: "Bilakis evet! Seni hak dinle şereflendiren Allah'a yemin ederim, fırsatı yakalarsam ondan once kılıncımı işletirim" der. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Efendinizin ne soylediğine bakın!" buyurur.

1564 - Ebu Hureyre ve Zeyd İbnu HĂ‚lid (radıyallahu anhumĂ‚) şunu anlattılar: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a muhsan olmayan cĂ‚riye zinĂ‚ yaparsa ne gerekir? diye sorulmuştu, şoyle cevap verdi:

"- CĂ‚riye zinĂ‚ yaparsa ona celde uygulayın, yine zinĂ‚ yaparsa yine celde uygulayın, yine zinĂ‚ yaparsa yine celde uygulayın ve sonra onu (kıldan mamul Ă‚di) bir ipe mukabil de olsa satın gitsin."

BuhĂ‚rî, Buyû 66,110,17; Muslim, Hudud 30, (1703);Muvatta, Hudud 14, (826); Tirmizî, Hudud 13, (1440);Ebu DĂ‚vud, Hudud 33, (4469, 4470, 4471).

Bir rivayette: "(Efendisi) ona celde tatbik etsin, bir de ayıplamasın" denmiştir.

1565 - Ebu AbdirrahmĂ‚n es-Sulemî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz.Ali (radıyallahu anh) hutbede şoyle buyurdu: "Ey insanlar, kolelerinize -ister muhsan olsunlar, ister olmasınlar- haddleri tatbik edin. Zîra, Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'in bir cariyesi zinĂ‚ yapmıştı, ona celde tatbik etmemi emretti. (Dovmek uzere) yanına geldim. Yeni nifas olmuştu. Doversem oldururum diye korktum. Durumu Resûlullah'a arzettim. Bana: " İyi yapmışsın, iyileşinceye kadar ona dokunma" dedi."

Muslim, Hudud 34, (1075); Tirmizî, Hudud 13, (1441); Ebu DĂ‚vud, Hudud 34, (4473).

1566 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) hur kimseye terettup eden haddin bolunebilen ceşidinin yarısını koleye hukmetti. Sozgelimi zinĂ‚ yapan bĂ‚kirenin haddi, iftira (gazf) haddi ve şurbu'l-hamr (icki) haddi boyledir. (Bunlar bolunebilen haddlerdir, koleye hep yarısı tatbik edilir).

Rezîn ilavesidir.

1567 - İbnu Omer (radıyallahu anhumĂ‚) hazretlerinden rivayete gore: CĂ‚riyelerinden birine hadd tatbik etmiş, bu maksadla ayaklarına ve bacaklarına vurmaya başlamıştı. Bunu goren SĂ‚lim (rahimehullah) kendisine:

"- (Sen niye boyle yapıyorsun?) Cenab-ı Hakk'ın "Bunlara Allah'ın dinini tatbik hususunda acıyacağınız tutmasın..:" (Nur 2) sozu nerede kaldı?" der. Abdullah İbnu Omer (radıyallahu anhumĂ‚) de:

"- Beni ona şefkatli davranıyor mu buldun? Her halde Cenab-ı Hakk onu oldurmemi emretmedi" cevabını verir.

Rezîn ilavesidir.

1568 - VĂ‚il İbnu Hucr İbni Rebîa (radıyallahu anh) anlatıyor; "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın sağlığında, namaz kılmak maksadıyla bir kadın evinden cıkmıştı. Yolda ona bir erkek rastladı. Kadına cullanıp ihtiyacını giderdi. Kadın bağırdı, adam ise sıvıştı gitti.

(Cığlığı uzerine) kadına bir erkek uğramıştı. Ona başından geceni anlatıp, bir adam bana boyle boyle yaptı dedi. Sonra, bir grup muhacire rastladı, başından geceni onlara da anlatıp: "Bir adam bana boyle yaptı!" dedi. Hep beraber yuruyup, kadının kendisine tecavuz ettiği kimseyi yakalayıp kadına getirdiler. Kadın:

"- Evet bu odur?" dedi. Sonra adamı Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'in yanına goturduler. Resûlullah adamın recmedilmesini emrettiği sırada, kadına tecavuz etmiş olan kimse kalkıp:

"- Ey Allah'ın Resûlu, suclu benim!" diye itirafta bulundu. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) kadına:

" Git. Allah gunahlarını affetti" dedi. Zan altında kalmış olan kimseye de guzel sozler soyleyip (gonlunu aldı). Mutecavizin recmedilmesini emretti ve recmedildi.

Sonra Resûlullah şunu soyledi:

" Bu adam oyle bir tevbe ile tevbe etti ki, boyle bir tevbeyi Medine ahalisi yapsaydı kabul edilirdi."

Tirmizî, şu ziyadede bulunmuştur: "VĂ‚il (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'in kadına mehir takdir edip etmediğini zikretmedi."

Tirmizî, Hudud 22, (1452); Ebû DĂ‚vud, Hudud 7, (4379).

1569 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Hz. Omer'e, zinĂ‚ yapmış olan deli bir kadın getirildi. (Recm edilip edilemeyeceği hususunda) halkla istişare ederek recmedilmesine hukmetti. Kadına Hz. Ali (radıyallahu anh) uğradı. (Hazırlığı gorunce):

"- Bunun hĂ‚li nedir?" diye sordu. Kendisine: "Falanca kabileden deli bir kadındır, zinĂ‚ yapmıştır. Hz. Omer (radıyallahu anh), recmedilmesine hukmetmiştir" dediler. Hz. Ali (radıyallahu anh):

"- Kadını geri goturun!" dedi, sonra Hz. Omer'e uğrayıp:

"- Ey mu'minlerin emîri! Bilirsin ki, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) :

"Kalem uc kişiden kaldırılmıştır (artık onlar yaptıklarından sorum1u değildirler): Buluğa erinceye kadar cocuktan, uyanıncaya kadar uyuyandan, şifa buluncaya kadar bunamıştan." Bu bîcare kadın falanca kabilenin bunağıdır. Ona tecavuz eden, muhakkak ki aklî noksanlığı sırasında tecevuz etmiştir" dedi."

Ebu Davud Hudud 16. (4399.4400. 4401. 4402).

1570 - Habib İbnu Salim (rahimehullah) anlatıyor: "Abdurrahman İbnu Huneyn denen bir adam karısının cĂ‚riyesine temasta bulundu. HĂ‚dise, Kufe emîri Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anh)'e goturuldu.

"- Ben, dedi, hakkınızda, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın hukmuyle hukmedeceğim: Eğer zevcen, cĂ‚riyeyi sana helĂ‚l ederse, yuz deynek yiyeceksin, helĂ‚l etmezse recmedileceksin.."

Sonra (tahkik etti) karısının cĂ‚riyeyi adama helĂ‚l ettiğini gorunce, emîr yuz deynek vurdu."

Tirmizî, Hudud 21, (1451); Ebu DĂ‚vud, Hudud 28, (4458, 4459); NesĂ‚î, NikĂ‚h 70, (6,124); İbnu MlĂ‚ce, Hudud 8, (2551).

1571 - Seleme İbnu Muhabbak (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), hanımının cĂ‚riyesine temas eden bir adam hakkında şoyle hukmetti: "Eğer, adam cĂ‚riyeyi zorladı ise, cĂ‚riye hurdur, adam, cĂ‚riyenin efendisine (yani karısına) mislini borclanmıştır, cĂ‚riye rıza gostermişse, cĂ‚riye adamın olur, cĂ‚riyenin efendisine, onun bir mislini borclanır."

Ebu DĂ‚vud, Hudud 28, (4460, 4461); NesĂ‚î, NikĂ‚h 70, (1,124); İbnu MĂ‚ce, Hudud 8, (2553).

1572 - BerĂ‚ İbnu'l-Âzib (radıyallahu anh) anlatıyor: "Dayım Ebu Burde İbnu NiyĂ‚r -beraberinde bir bayrak olduğu halde- bana uğradı. Kendisine nereye gideceğini sordum.

"- Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), bana babasının hanımıyla evlenen bir adamın kellesini getirmemi (ve malına da el koymamı) emretti, Ona gidiyorum" diye Cevap verdi."

Tirmizî, AhkĂ‚m 25, (1362); Ebu DĂ‚vud, Hudud:27, (4456, 4457); NesĂ‚î, NikĂ‚h 58, (6,109-110); İbnu MĂ‚ce, Hudud 35, (2607).

1573 - Hz. İbnu AbbĂ‚s (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) şoyle emretti: "Kim, nikĂ‚hı haram olan bir akrabasına cinsî temasta bulunursa -veya şoyle demişti; kim haram yakını ile evlenirse- onu oldurun."

1574 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Bir adam, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın ummu veledine temas etmekle itham edilmişti. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), Hz. Ali (radıyallahu anh)'ye : "Git boynunu vur!" diye emretti. Hz. Ali, adama geldiği vakit, onu bir kuyunun icinde (yıkanıp) serinliyor buldu.

"Cık dışarı!" diyerek elinden tutup kuyunun dışına cıkardı. Hz. Ali, adamın mecbub (burulmuş) ve tenĂ‚sul organından mahrum olduğunu gordu. Artık ona dokunmayıp, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e haber verdi. Resûlullah, onu, davranışı sebebiyle takdir etti."

Bir rivayette şu ziyade gelmiştir: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Şahid, gĂ‚ibin gormediğini gorur" buyurdu".

Muslim, Tevbe 59, (2771). 1575 - Sehl İbnu Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a gelerek ismini de verdiği bir kadınla zinĂ‚ yaptığını itiraf etti. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) kadına adam gondererek meseleyi sordurdu. Kadın, zinĂ‚ ettiğini inkĂ‚r etti. Bunun uzerine, adama hadd celdesi tatbik etti, kadına dokunmadı."

Ebu DÂvud, Hudud 31, (4466).

1576 - İbnu AbbĂ‚s hazretleri (radıyallahu anhumĂ‚) anlatıyor: "Bekr İbnu Leys kabilesinden bir adam, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a gelerek, bir kadınla (itiraf ederek) dort kere zinĂ‚ yaptığını soyledi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) ona yuz sopa vurulmasına hukmetti. Zîra adam bekĂ‚rdı. Sonra, kadın aleyhine beyyine sordu. Kadın:

"- Ey Allah'ın Resûlu! Vallahi yalan soyluyor" dedi. bunun uzerine, Resûlullah, adamı iftira (kazf) haddine, yani seksen sopaya mahkum etti."

Ebu DÂvud, Hudud 31, (4467).

RESÛLULLAH'IN HADD TATBİK ETTİKLERİ KİMSELER

1577 - Hz. Bureyde (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissĂ‚latu vesselĂ‚m)'a, MĂ‚iz İbnu MĂ‚lik el-Eslemî (radıyallĂ‚hu anh) gelerek:

"- Ey Allah'ın Resûlu, ben nefsime zulmettim, zinĂ‚ fazihasını işledim, beni temizlemeni istiyorum" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onu reddetti (geri cevirip meselenin uzerine gitmedi). Ancak MĂ‚iz ertesi gun tekrar geldi. Yine:

"- Ey Allah'ın Resûlu, ben zinĂ‚ fazihasını irtikab ettim!" diye ikinci sefer itirafta bulundu. Adamı ikinci sefer geri ceviren Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) adamın kavmine birisini yollayarak:

"Onun aklında bir noksanlık biliyor musunuz, normal bulmadığınız bir davranışına rastladınız mı?"diye tahkik ettirdi. Ancak hep beraber:

"Biz onu gorduğumuz kadarıyla, aramızdaki sĂ‚lih kişilere denk akıl (ve feraset) sahibi biliyoruz" dediler. MĂ‚iz ucuncu sefer muracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onlara yine birini gondererek adam hakkında sordurdu. Yine ne kendinde, ne aklında bir kusur olmadığını soylediler.

Adam dorduncu sefer muracaat edince, ona bir cukur kazdırdı. Taşlanmasını emretti ve taşlandı.

RĂ‚vi der ki: GĂ‚midiye adında bir kadın da gelerek:

"Ey Allah'ın Resûlu, beni niye reddediyorsun. Goruyorum ki, beni de MĂ‚iz gibi geri cevirmek istiyorsun. Allah'a kasem olsun ben hamileyim de!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"Oyle ise hayır. Sen git ve cocuğu doğurunca gel" dedi. Kadın gitti cocuğu doğurunca, bir beze sarılmış olarak cocukla geldi.

"İşte cocuk, doğurdum!" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"Git, sutten kesinceye kadar emdir, sonra gel!" buyurdu. Kadın gitti, o cocuğu sutten kesince cocukla birlikte geldi. Cocuğun elinde bir ekmek parcası vardı.

"Ey Allah'ın Resûlu, işte cocuk, sutten kestim, yemek de yedi" dedi.

Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) cocuğu alıp, Muslumanlardan birine teslim etti. Sonra bir cukur kazılmasını emir buyurdu. Goğsune kadar derinlikte bir cukur kazıldı. Bundan sonra halka taşlamalarını emretti. Herkes taşladı. HĂ‚lid İbnu Velid (radıyallĂ‚hu anh) elinde bir taş ilerledi, başına attı. Kan yuzune fışkırmıştı, kadına kufretti. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) HĂ‚lid'in kadına kufrettiğini işitince:

"Ey HĂ‚lid ağır ol!" dedi ve ilĂ‚ve etti:

"Nefsimi kudret elinde tutan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e kasem olsun, bu kadın oyle bir tevbe yaptı ki, şĂ‚yet alış-verişte sahtekĂ‚rlık yapanlar aynı tevbe ile tevbe yapsalardı, onların bile mağfiretine yeterdi !"

Sonra Resûlullah (tekfın) emretti. Kadının uzerine namaz kıldırdı ve defnedildi."

Muslim, Hudud 22, (1695); Ebu DÂvud, Hudud 24, 25, (4434, 4441).

1578 - Hz. CĂ‚bir (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) zinĂ‚ yapmış olan bir kimse icin celde ile hadd tatbik edilmesini emretti. Sonra, onun muhsan olduğu bildirildi. Bu sefer recmedilmesini emretti ve recmedildi."

Ebu DÂvud, Hudud 24, (4438, 4439).

1579 - İmrĂ‚n İbnu'l-Husayn (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a Cuheyneli, zinĂ‚dan hamile kalmış bir kadın geldi ve:

"- Ey Allah'ın Resûlu! Ben bir hadd curmu işledim, cezasını bana tatbik et" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) da kadının velisini cağırıp:

" Buna iyi muamelede bulunun. Cocuğu doğurunca kadını bana getirin!" buyurdu. Velisi oyle yaptı. (Doğumdan sonra gelince) Resûlullah kadının elbisesini uzerine bağlamalarını emretti. Sonra taşlamalarını soyledi ve taşlandı. Uzerine cenaze namazı kıldırdı. (Bunu goren) Hz. Omer:

"- Bu zĂ‚niye kadına namaz mı kıldırıyorsun?" dedi. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz:

" Bu oyle bir tevbe yaptı ki, onun tevbesi Medine ahalisinden yetmiş kişiye taksim edilseydi onların hepsini rahmete bandırırdı. Sen Allah icin canını vermekten daha efdĂ‚l bir amel biliyor musun?" diye cevap verdi."

Muslim, Hudud 24, (1696); Tirmizî,Hudud 9, (1435); Ebu DĂ‚vud, Hudud 25, (4440, 4441); NesĂ‚î, CenĂ‚iz 64, (4, 63).

1580 - Ebû Hureyre ve Zeyd İbnu HĂ‚lid el-Cuhenî (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Bir bedevî, Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e gelerek:

"- Ey Allah'ın Resûlu, Allah aşkına, hakkımda Allah'ın kitabıyla hukmet!" diye yemin verdi. Bundan daha fakih olan bir diğeri de:

"- Evet aramızda Kitabullah'la hukmet, bana da izin ver!" talebinde bulundu. Aleyhissalatu vesselam Efendimiz:

" Meramını soyle! (seni dinliyorum)" dedi. Adam:

"- Oğlum bunun yanında işci idi. Karısıyla zinĂ‚ yaptı. Bana,"Oğlun icin recm gerekir" dediler. Ben de hemen oğlum namına yuz koyunla bir cariyeyi fıdye verdim. Sonra bir de ilim adamlarına sordum. Bana: "Oğluna yuz deynek ve bir yıl surgun cezası gerekir; bu adamın karısına da recm cezası icabeder" dediler" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"- Ruhumu kudret elinde tutan ZĂ‚t'a yemin olsun ikinizin arasını Kitabullah uygun şekilde hukme bağlayacağım: Cariye ve koyunlar sana geri verilecek. Oğluna yuz sopa ve bir yıl surgun tatbik edilecek" buyurdu. Sonra, Eslemli bir adama seslendi:

" Ey Uneys! bu zĂ‚tın hanımına git, eğer zinĂ‚yı itiraf ederse onu recmet gel!"

Uneys, kadına vardı. O sucunu itiraf etti. Resûlulluh (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) emretti, kadın recmedildi."

BuhĂ‚rî, MuhĂ‚ribin 30, 32, 34, 38, 46, VekĂ‚let 13, ŞehĂ‚dĂ‚t 8, Sulh 5, Şurut 9, EymĂ‚n 3, AhkĂ‚m 39, Haberu'I-VĂ‚hid I, İ'tisĂ‚m 2; Muslim, Hudud, 25, f1697,1698); Muvatta, Hudud 6, (2, 822); Tirmizî, Hudud 8, (1433); Ebu DĂ‚vud, Hudud 25, (445); NesĂ‚î, KudĂ‚t 21, (8, 240, 241); İbnu MĂ‚ce, Hudud 7, (2549).

1581 - İmam MĂ‚lik diyor ki: "Bana ulaştığına gore, Hz. Osman (radıyallĂ‚hu anh)'a evliliğinin altıncı ayında doğum yapan bir kadın getirildi. Derhal recmedilmesini emretti. Ancak Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh):

"- Cenab-ı Hakk, Kur'an-ı Kerim'de "(İnsanın anne karnında) taşınma ve sutten kesilmesi (muddeti) otuz ay. dır..:" (ÂhkĂ‚f 15) buyuruyor. Keza bir başka Ă‚yette de: "Anneler cocuklarını iki tam yıl emzirirler. (Bu hukum) emmeyi tamam yaptırmak isteyenler icindir.."( Bakara 233) buyurmaktadır. Bu durumda hamilelik muddeti altı aydır." Bu acıklama uzerine Hz.Osman (radıyallahu anh) kadının geri gonderilmesini emretmişti, ancak kadın recmedilmiş bulundu."

Muvatta, Hudud 11 (2, 825). 1582 - Ebû İshĂ‚k eş-ŞeybĂ‚nî (rahimehullah) anlatıyor: "İbnu Ebî EvfĂ‚ (radıyallĂ‚hu anh)'ya:

"- Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) hic recm tatbik etti mi?" diye sordum. Bana: "Evet!" cevabını verdi. Ben tekrar:

"- Nur suresinin nuzulunden once mi, sonra mı?" diye sordum. "Bilmiyor'um!" dedi."

BuhĂ‚rî, Hudud, 21, 37; Muslim, Hudud 29, (1702).

1583 - Şa'bî (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh), kadını remettiği zaman onu perşembe gunu dovdu, cuma gunu de recmetti. Ve şunu soyledi: "Ona Kitabullah(ın hukmu) ile celde, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın sunneti ile de recm tatbik ettim."

BuhĂ‚rî, Hudud 21.

1584 - Hz. Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Yahudilerden bir kadınla bir erkek zinĂ‚ yaptılar. Birbirlerine: "Bizi şu peygambere goturun. Cunku bir kısım hafıfletmeler getiren bir peygamberdir. Bize recm dışında fetvĂ‚lar verirse kabul eder, Allah indinde O'nun hukmunu kendimize delil kılarız ve: "Peygamberlerinden bir peygamberin bize verdiği fetvalar(la amel ettik, hevamıza uymadık) deriz" dediler.

Mescidde ashabıyla birlikte oturmakta olan Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e gelerek:

"- Ey Ebu'1-Kasım, zinĂ‚ yapan kadın ve erkek hakkında kanaatin nedir?" dediler. O, onlara tek kelime soylemeden Beyt-i MidrĂ‚slarına geldi. Kapıda durarak:

"-Hz. Musa (aleyhisselĂ‚m)'ya kitabı indiren Allah aşkına soyleyin, muhsan olan birisi zina yapacak olursa bunun Tevrat'taki hukmu nedir?" diye sordu.

"- Yuzu siyaha boyanır, eşek uzerine ters bindirilir ve dayak atılır."

-Hadiste gecen tecbiye: ZĂ‚nileri, enseleri birbirine bakacak şekilde bir eşeğe bindirilip, bu halde sokaklarda dolaştırılmasıdır- RĂ‚vi devamla der ki: "Yahudilerden bir genc (bu cevaba katılmayap) susmuştu. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onun suskunluğunu gorunce sualinde ısrar etti. Bunun uzerine genc: "Madem ki sen bize Allah'ın adına yemin veriyorsun (gerceği soyleyeceğim): "Biz Tevrat'ta recm emrini goruyoruz" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"- Allah'ın emrini hafifletmenizin başlangıcı nasıl oldu?" diye sordu. (Genc) şu cevabı verdi:

"- Krallarımızdan birinin bir yakın akrabası zinĂ‚ yaptı. Kralımız, recmi ona tatbik etmedi. Sonra halka mensup bir aileden bir erkek zinĂ‚ yaptı. Bunu recmetmek istedi. Ancak adamın kavmi buna mani olup:

"- Sen yakınını getirip recmetmedikce biz de adamımızın recmedilmesine musaade etmeyeceğiz!" dediler. Bunun uzerine, aralarında şimdiki cezayı vermek uzere anlaşıp sulh yaptılar.

(Bu acıklama uzerine) Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"- Ben Tevrat'taki Ă‚yetle hukmediyorum!" dedi ve onların recmedilmelerini emretti ve recmedildiler. Zuhrî (rahimehullah) der ki: "Bana ulaştığına gore şu Ă‚yet bunlar hakkında nazil olmuştur:

"Şuphesiz ki Tevrat'ı biz indirdik. Ki onda bir hidĂ‚yet, bir nur vardır. Kendisini (Allah'a) teslim etmiş olan (İsrail) peygamberleri, Yahudilere ait (dĂ‚valarda) onunla hukmederlerdi..." (Maide 44). Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onlardan biri idi."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 26, (4450, 4451).

1585 - İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Yahudiler, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a gelip, kendilerinden bir erkekle kadının zinĂ‚ yaptığını soylediler. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) onlara:

" Recm hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu. Onlar:

"- Teşhir edip rezil ederiz ve dayak atarız" dediler. Abdullah İbnu Selam (radıyallĂ‚hu anh):

"- Yalan soyluyorsunuz. ZinĂ‚nın Tevrat'taki cezası recmdir" dedi. Hemen Tevrat'ı getirip actılar. İclerinden (Abdullah İbnu Surya adında) biri elini recm Ă‚yetinin uzerine koydu. Sonra, Ă‚yetten onceki kısımlardan okumaya başlayıp (kapadığı kısmı atlayarak arka kısmını okumaya devam etti. Abdullah İlbnu Selam (radıyallĂ‚hu anh) mudahale edip:

"- Kaldır elini!" dedi. Adam elini cekti, tam orada recm Ă‚yeti mevcut idi. Bunun uzerine:

"- Ey Muhammed, Abdullah doğru soyledi. Tevrat'ta recm Ă‚yeti mevcuttur!" dediler. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) derhal o iki zĂ‚ninin recmedilmesini emretti ve recmedildiler."

İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) der ki: "Erkeğin, atılan taşlara karşı korumak icin, kadının uzerine eğildiğini gordum."

BuhĂ‚rî, Hudud 37, 24, CenĂ‚iz 61, MenĂ‚kıb 26, Tefsir, Âl-i İmran 6, İ'tisĂ‚m 16, Tevhid 51; Muslim, Hudud 26, (1699); Muvatta, Hudud 1, (2, 819); Tirmizî, Hudud 10; Ebu DĂ‚vud, Hudud 26, (4446, 4449).

LİVATA (Homoseksualite) VE HAYVANA TEMASININ HADDİ

1586 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdu ki: "Kimin Lut kavminin sapık işini yaptığını gorurseniz, fĂ‚ili de mef'ulu de oldurun."

Tirmizî, Hudud 24, (1456); Ebu DĂ‚vud, Hudud 29, (4462, 4463).

Tirmizî, Ebu Hureyre'nin de boyle bir rivĂ‚yette bulunduğunu belirtir. Ebu DĂ‚vud'da İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚)'tarı yapılan bir rivĂ‚yette: "Livata yaparken yakalanan bekĂ‚r (yani muhsan olmayan kişi) de recmedilir" denmiştir.

1587 - Yine İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚)'ın rivĂ‚yetine gore, Hz. Ali, livata yapan cifti yaktırmıştır. Hz. Ebu Bekir (radıyallĂ‚hu anh) uzerlerine bir duvarı yıktırmıştır."

Rezîn ilavesidir.


1588 - Hz.Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Lut kavminin iğrenc fiilini işleyen kimse mel'undur."

Rezin ilavesidir. (Munzir'de kaydedilen uzunca bir hadisin parcasıdır).

1589 - Hz.CĂ‚bir (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Ummetim icin en ziyade korktuğum şey Lut kavminin amelidir" buyurdular."

Tirmizî, Hudud 24, (1457); İbnu M ce, Hudud 12, (2563).

1590 - Hz. Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Kadına duburunden temas eden mel'undur" buyurdular."

Ebû DĂ‚vud, NikĂ‚h 46, (21.62).

1591 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Allahu TeĂ‚la hazretleri, erkeğe temas eden veya kadınlara arka uzvundan temas eden erkeğe (kıyamet gunu rahmet nazarıyla) bakmaz."

Tirmizî RadĂ‚ 12, (1165).

1592 - Yine İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Kim bir hayvana temas ederse onu oldurun, hayvanı da beraber oldurun"buyurdu.

İbnu AbbĂ‚s'a: "Hayvanın gunahı ne (o nicin oldurulsun?)" diye soruldu. Şu cevabı verdi: "(Bu hususta Resûlullah'tan bir şey işitmedim). Tahminimce eti yenmesin veya ondan istifade edilmesin diyedir. Zîra ona, bu muamele yapılmıştır."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 30, (4464); Tirmizî, Hudud 23, (1454).

Ebu DĂ‚vud ve Tirmizî'de şu rivĂ‚yet de gelmiştir: "Hayvana temas edene bir hadd takdir edilmemiştir." KAZF (İFTİRA) HADDİ

1593 - Hz. Aişe (radıyallĂ‚hu anhĂ‚) anlatıyor: "Maruz kaldığım iftiradan beni temize cıkaran vahiy indiği zaman, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) minbere cıkıp, durumu hatırlattı ve ilgili Ă‚yeti (Nur 11-23) tilavet buyurdu. Minberden inince iki erkek ve bir kadına kazf haddi vurulmasını emretti. Ve derhal icra edildi. Burada hadd icra edilen şahıslar HassĂ‚n İbnu SĂ‚bit, Mistah İbnu UsĂ‚se ve HamnĂ‚ Bintu Cahş (radıyallĂ‚hu anhum) idi."

Ebu DÂvud, Hudud 35, (4474, 4475).

1594 - Ebû'z-ZinĂ‚d (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Omer İbnu Abdilaziz (radıyallĂ‚hu anh) iftira sebebiyle bir koleye seksen sopa vurdu. Ebû'z-ZinĂ‚d der ki: "Bu hukum hakkında, Abdullah İbnu Âmir İbni Rebîa'ya sordum. Bana şu cevabı verdi:

"- Ben, Osman İbnu AffĂ‚n ve arkadan gelen diğer halifelerin zamanlarına yetiştim, hic birisinin iftira sebebiyle koleye kırktan fazla vurduğunu gormedim."

Muvatta, Hudud 17, (2, 828).

1595 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Bir insan diğer bir insana: "Ey Yahudi" diye hitab edecek olursa ona yirmi sopa vurun. "Ey muhannes (kadınlaşmış)" diyecek olursa yine o kadar ceza verin. NikĂ‚hı haram olan birine, bunu bilerek muvakaa (aşk-ı memn&#251 yaparsa oldurun."

Tirmizî, Hudûd 28, (1462).

HADD-İ SİRKAT (HIRSIZLIK HADDİ)

1596 - Hz. Aişe (radıyallĂ‚hu anhĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) zamanında, hırsızın eli, bir deri kalkanın değerinden daha duşuk bir eşya icin kesilmezdi. Kalkan, turs veya hacefe diye iki ceşitti, ikisinin de belli bir değeri vardı."

BuhĂ‚rî, Hudud 13; Muslim, Hudud 5, (1684); Muvatta, Hudud 24, (2, 832); Tirmizî, Hudud 16, (1445); Ebu DĂ‚vud, Hudud 11, (4383); NesĂ‚î, SĂ‚rik 9, (8, 77-81).

1597 - İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) uc dirhem kıymetindeki bir kalkanı calan hırsızın elini kesti."

BuhĂ‚rî, Hudud 13, Muslim, Hudud 6, (1684); Muvatta, Hudud 24, (2, 832); Tirmizî, Hudud 16, (1445); Ebu DĂ‚vud, Hudud 11, (4484); NesĂ‚î, SĂ‚rik 9, (8,77-82).

1598 - Hz. Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) şoyle buyurdular: "Allah, bir yumurta calıp da eli kesilen, bir ip calıp da eli kesilen hırsıza lĂ‚net etsin."

A'meş der ki: "Buradaki yumurtadan maksadın demir topağı olduğu, bazı iplerin de uc ve daha fazla dirhem ettiği kanaatinde idiler."

BuhĂ‚rî, Hudud 13, 7; Muslim, Hudud ?, (1687); NesĂ‚î, SĂ‚rik 1, (7, 65). 1599 - Umeyye el-Mahzûmî (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a bir hırsız getirildi. Sucunu itiraf etmişti. Ancak caldığı eşya beraberinde bulunmadı. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), (hadden kurtarmak maksadıyla): "Senin caldığını zannetmiyorum"dedi. Hırsız: "Hayır caldım" diye te'yid etti. (Resûlullah) sozlerini aynı şekilde iki veya uc kere tekrar etti.

Sonunda, elinin kesilmesini emretti ve kesildi. Sonra hırsız Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a getirildi. Efendimiz:

" Allah tevbe ve istiğfarda bulun!" diye nasihat etti. Adamcağız:

"- Allah'a tevbe ediyor, O'ndan mağfiret diliyorum" dedi. Bunun uzerine Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) da:

" Allahım, onu mağfiret et!"diyerek uc kere duada bulundu."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 8, (4380); NesĂ‚î, SĂ‚rik 3, (8, 67).

1600 - Hz. Aişe (radıyallĂ‚hu anhĂ‚) anlatıyor: "Hırsızlık yapan Mahzumlu kadının durumu Kureyşlileri fazlasıyla uzdu.

"- Bu kadın hakkında Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) nezdinde kim muessir bir şefaatte bulunabilir?" diye adam aradılar.

"- Bu işe, sadece Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın cok sevdiği UsĂ‚me İbnu Zeyd (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) cur'et edebilir" dediler. UsĂ‚me (huzura cıkarak), Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a şefaat talebinde bulundu. Efendimiz:

"Allah'ın hududundan bir hadd hususunda şefaat mi taleb ediyorsun?" diye cıkıştı. Sonra kalkıp cemaate şu hitabede bulundu:

" Sizden oncekileri helĂ‚k eden şey şudur: İclerinden şerefli birisi hırsızlık yaptı mı onu terkedip (ceza vermezlerdi). Aralarında kimsesiz zayıf birisi hırsızlık yapınca derhal ona hadd tatbik ederlerdi. Allah'a yemin olsun! Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık yapmış olsa mutlaka onun da elini keserdim."

BuhĂ‚rî, Hudud 11, 12, 14, ŞehĂ‚dat 8, EnbiyĂ‚ 50, FedĂ‚ilu'1-AshĂ‚b 18, MegĂ‚zî 52; Muslim, Hudud 8, 1688; Tirmizî, Hudud 9, (1430); Ebu DĂ‚vud, Hudud 4, (4373, 4374); NesĂ‚î, SĂ‚rik 5, (8, 74, 75).

Ebu DĂ‚vud ve NesĂ‚î'nin, İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚)'den kaydettikleri bir rivĂ‚yette şoyle denmiştir: "Mahzum kabilesinden bir kadın, mal istiĂ‚re ederdi."

NesĂ‚î'de şu ziyade mevcuttur: "Mahzumlu kadın (tanınmış komşularının) diliyle bazı malları Ă‚riyet olarak almıştı."

1601 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a dalındaki meyveden sorulmuştu. Şu cevabı verdi:

"- İhtiyac sahibi olmak kaydıyla, eteğine almaksızın, sadece yiyene bir Şey gerekmez."

Tirmizî, Buyû 54, (1289); Ebû DĂ‚vud, Hudud 12, (4390); NesĂ‚î, SĂ‚rik 11-12, (8, 84-86).

Ebû DĂ‚vud ve NesĂ‚î'de şu ziyade mevcuttur: "Kim ağactan beraberinde meyve gotururse, aldığının bedelini. iki katıyla borclanır ve ayrıca ceza da ceker. Kim de kurutma yerine getirilmiş olan meyveden bir şeyler calar ve bunun miktarı da bir kalkanın değerine ulaşırsa kolunun kesilmesi gerekir. Kim de bu miktardan az calarsa aldığı miktarın iki misli borc oder ve ayrıca ceza ceker."

NesĂ‚î'de şu ziyade vardır: "Meradan calınan koyun icin el kesilmez. Eğer bu hayvan ağılda idiyse kalkan değerinde olanı icin el kesilir. 1602 - Hz. Cabir (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Hurma ozu icin, ağacın başındaki meyve icin, dağda otlayan (ağıla girmemiş) koyun icin, ihanet edilen emĂ‚net icin, yağmalanılan icin, kapıp kacırılan icin el kesilmez."

Rezin ilavesidir.

1603 - Hz. CĂ‚bir (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a bir hırsız getirilmişti.

"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:

"-Ey Allah'ın Resûlu, bu adam sadece caldı" denildi. Bunun uzerine

"-Oyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra aynı adam ikinci sefer getirildi. Yine:

"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:

"-Ey Allah'ın Resûlu, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun uzerine

"-Oyleyse kesinl" dedi ve derhal (sol ayağı) kesildi. Sonra ucuncu sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı soylendi. Hz. Peygamber:

"-Oldurun onu!" diye emretti. Kendisine:

"Ey Allah'ın Resûlu, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun uzerine :

"-(Sol elini) kesin!" diye emretti. Sonra aynı adamı dorduncu kere getirdiler.

"-Oldurun onu !" buyurdu. Kendisine:

"-Ey Allah'ın Resûlu, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun uzerine

"-(Sağ ayağını da) kesin!" diye emir buyurdu. Aynı adam beşinci sefer getiririldi. Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"Oldurun onu" diye emretti. Hz. CĂ‚bir (radıyallĂ‚hu anh) der ki: "Adamı goturup oldurduk. Sonra suruyerek goturup bir kuyuya attık. Uzerini de taşla doldurduk."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 20, (4410); NesĂ‚î, SĂ‚rik 15, (890, 91)

1604 - Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûllah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Kole hırsızlık yaparsa, onu bir mangıra da olsa satın gitsin"' buyurdular."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 22, (4412); NesĂ‚î, SĂ‚rik 16, (8,91).

1605 - Ezher İbnu Abdillah el-HarĂ‚zî anlatıyor: "(Yemenli) KelĂ‚' kabilesinden bir grubun malı calındı. Bunlar, bir kısım dokumacıları itham ettiler. Dokumacıları alarak Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselam)'in ashabından olan Nu'mĂ‚n İbnu Beşîr'e getirdiler. Nu'mĂ‚n onları bir kac gun hapsetti, sonra salıverdi. (ŞikĂ‚yetciler), Nu'mĂ‚n'a gelip: "Sen onları dayaksız, azarsız salıverdin, olur mu?" dediler. Nu'mĂ‚n onlara:

"-Ne istiyorsunuz? Onları dovmemi istiyorsanız doverim. Malınız cıkarsa alırsınız. Ama dovduğum halde malınız cıkmazsa, onlara vurduğum kadar da size vururum" dedi.

"-Yani hukmun bu mu?" dediler. Nu'mĂ‚n (radıyallĂ‚hu anh):

"-(Hayır bu benim değil), Allah ve Resûlu'nun (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)ın hukmudur"' cevabını verdi."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 10, (4382); NesĂ‚î, SĂ‚rik 2, (8, 66).

1606 - Hz. Ebû Zerr (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "(Bir gun) Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) beni cağırarak;

"-İnsanlara (kitleler halinde) olum gelip, ev, yani kabir kole mukabilinde temin edilince halin ne olacak ?" buyurdu. Ben:

"-Allah ve Resûlu bilir- veya Allah ve Resûlu benim icin neyi (uygun bulup) secerlerse olur-" diye cevap verdim. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"-Sana sabır tavsiye ederim -veya sabret-" buyurdu."

HammĂ‚d der ki: "NebbĂ‚şın (yani mezarları acarak kefenleri calanların) eli kesilmelidir" diye hukmedenler bu hadisle amel ettiler. Cunku, nebbĂ‚ş olunun evine girmiş olmaktadır".

Ebu DÂvud, Hudud 19 (4409).

1607 - Abdurrahman İbnu Avf (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesslĂ‚m) :"Hırsız, kendisine hadd tatbik edildi ise borclandırılamaz" buyurdu".

NesĂ‚î, SĂ‚rik 17 (8, 93).

1608 - Useyd İbnu Hudayr (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) şoyle hukmetti: "Kişi calınan malını, hırsızlık ittihamı yapılmayan kimsenin elinde gorunce dilerse malını hırsıza odemiş olduğu bedeli ona odeyerek alır, dilerse, hırsızın peşine duşer".

Hz. Ebu Bekir, Hz. Omer ve Hz. Osman (radıyallĂ‚hu anhum) boyle hukmettiler."

NesĂ‚î, Buyu' 96 (7,313).

1609 - CunĂ‚de İbnu Umeyye'den rivĂ‚yete gore, Busr İbnu ErtĂ‚t (radıyallĂ‚hu anh) demiştir ki: "Resûlullah (aleyissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ı dinledim: "Seferde eller kesilmez" diyordu." Tirmizî deki rivĂ‚yette "gazvede. . ." denmiştir.

Tirmizî, Hudud 20, (1450), Ebû DĂ‚vud, Hudud 18, (4408); NesĂ‚î, SĂ‚rik 16,(8,91).

1610 - ŞĂ‚'bî (rahimehullah) anlatıyor: "İki kişi, ucuncu bir şahsın hırsızlık yaptığına dair şahitlikte bulundular. Bunun uzerine Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh) adamın kolunu kesti. Bu iki kişi gidip bir muddet sonra diğer bir adamı getirip: "Biz hata etmişiz, hırsızlığı yapan o değilmiş (bu imiş)" dediler. Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh) bunların şahidliğini iptal ederek (getirdikleri bu şahıs aleyhinde kabul etmedi. Ayrıca) onlara, onceki adamın diyetini yukledi ve: "Bilsem ki siz bu işi bilerek yaptınız, kollarınızı keserdim" dedi".

Buharî, DiyĂ‚t 21 (Bab başlığında senetsiz olarak kaydedilmiştir).

HADDU'L-HAMR

1611 - Hz. Enes (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûllullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m), hamr icin, hurma dalları ve nalınlarla hadd vurdu. Hz. Ebu Bekir radıyallĂ‚hu anh kırk darbe le hadd vurdu".

Buharî, Hudud 2, 4; Muslim, Hudud 37, (1706); Tirmizî, Hudud 13, (1343); Ebû DĂ‚vud, Hudud 26, (4479).

1612 - Sevr İbnu Zeyd el-Dîlî anlatıyor: "Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh), hamr icin uygulanması gereken haddin miktarı hususunda (Ashabla) istişarede bulundu. Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh): "Seksen sopa vurulmasını uygun goruyorum" dedi. Cunku kişi, icince sarhoş olur, sarhoş olunca hezeyana duşer (sacmalar), hezeyana duştu mu iftira atar. (İftiranın cezası ise 80 sopadır). Boylece Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh) icki icenler icin haddi 80 sopa takdir etti."

Muvatta, Eşribe 2, (2, 842).

1613 - Abdurrahman İbnu Ezher (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Huneyn'de iken Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e Şarap icin bir adam getirildi. Resûlullah (tahkiren) yuzune toprak sactı. Sonra Ashab'a emretti, ayakkabılarıyla ve ellerinde bulunan (deynek, cubuk vs) başka şeylerle adama "Yeter, cekin ellerinizi" deyinceye. kadar vurdular. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)ın vefatından sonra Hz. Ebû Bekir (radıyallĂ‚hu anh) de icki icenlere kırk darbe vurdurdu. Arkadan Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh) de halifeliğinin başlangıcında kırk sopa vurdurmaya devam etti. Ancak, hilĂ‚fetinin sonunda (insanlar azıp fısk artınca) seksen sopa vurdurdu.

Hz. Osman (radıyallĂ‚hu anh) ise iki kere hadd uyguladı: Birini kırk diğerini seksen yaptı. Hz. Osman'dan sonra Hz. Muaviye (radıyallĂ‚hu anh) haddi seksende sĂ‚bit kıldı."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 37, (4487, 4488).

1614 - Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "İcki haddi icin, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) kırk, Hz. Ebû Bekir kırk, Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) seksen sopa vurdular. Hepsi de sunnettir. (Bu bana daha hoş geliyor)."

Muslim, Hudud 38, (1702); Ebû DĂ‚vud, Hudud 36, (4480, 4481).

1615 - İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Kim (ısrarla) icki icerse dorduncu sefere kadar kamcılayın, sonra (devam ederse) oldurun."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 37, (4482); Tirmizî, Hudud 15, (1444).

Ebû DĂ‚vud'un, Kabîsa İbnu Zueyb (radıyallĂ‚hu anh)'den yaptığı bir rivĂ‚yette şoyle denmiştir: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a Şarap icmiş bir adam getirildi. Hemen celde yapıldı, sonra tekrar getirildi, yine celde yapıldı, sonra tekrar getirildi, yine celde yapıldı, sonra tekrar getirildi yine celde yapıldı ve oldurme kaldırıldı. Artık, olum cezası bir ruhsat olarak kaldırılmıştı." 1616 - İbnu AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) hamr hususunda kesin bir hadd takdir etmedi. Bir adam icmiş, sarhoş olmuştu. Caddede yalpa yaparken kendisine rastladı. Adamı hemen tutup Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a getirmek icin harekete gectiler. Adam, AbbĂ‚s (radıyallĂ‚hu anh)'ın evinin hizasına gelince boşanıp kactı ve AbbĂ‚s'ın evine girerek ona iltica etti.Durum Resûlullah (aleyhisalĂ‚tu vessalĂ‚m)'a anlatılmıştı, guldu ve:"Yani o,bunları (kacma, girme ve iltica) yaptı mı?" dedi. Hakkında her hangi bir emir vermedi."

Ebu DÂvud, Hudud, 36, (4476).

1617 - Umeyr İbnu Said en-Nehaî (rahimehullah) anlatıyor: "Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh)'yı dinledim, şunu soylemişti: "Ben hadd vurduğum kimselerden biri olecek olsa, icimde uzuntu duymam, ancak icki sebebiyle hadd vurduğum olurse onun uzuntusunu hissederim. Cunku o olecek olsa (yakınlarına) diyet oderim. Zîra Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) ickinin haddi ile ilgili (kesin bir miktarı) sunnet kılmadı. İcki haddiyle ilgili miktarı biz takdir ettik."

BuhĂ‚rî, Hudud 4; Muslim, Hudud 38 (1707); Ebû DĂ‚vud, Hudud 36, (4486).

1618 - İbnu ŞihĂ‚b (rahimehullah)'a:

"- Kole icki icecek olursa ona tatbik edilecek haddin miktarı nedir?" diye sorulmuştu, şoyle cevap verdi:

"- Bana ulaştığına gore, ona, hure verilen cezanın yarısını uygulamak gerekir. Hz. Omer, Hz. Osman ve İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhum ecmain) ickide, kolelerine, hurlere tatbik ettikleri haddin yarısını tatbi ederlerdi."

Muvatta, Eşribe 3, (2, 842).

1619 - Said İbnu'l-Museyyeb (rahimehullah.) anlatıyor: "Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh), icki sebebiyle Rebîa İbnu Umeyye'yi Hayber'e surdu. Oradan kacıp Herakliyus'a giderek Hıristiyanlığa gecti. Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh) bu hĂ‚dise uzerine: "Bundan boyle hicbir Muslumanı surmeyeceğim" dedi.

NesĂ‚î, Eşribe 47, (8, 319).

1620 - Hz. Omer (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Lakabı HımĂ‚r olan bir adam vardı. Bu zat zaman zaman Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ı guldururdu. Hz. Peygamber bu adamı, icki sebebiyle dovdurmuştu. Bir gun yine icki sucuyla getirildi. Resûlullah emretti, celde uygulandı. Cemaatten birisi: "Allah'ım şu adama lĂ‚net et! Kac sefer icki sebebiyle getirildi, bir turlu ıslah olmuyor)" diye beddua etti. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

" Ona lĂ‚net etmeyin. Allah'a yeminle soyluyorum, bu adam hakkında bildiğim bir şey varsa o da Allah ve Resûlu'nu (samimiyetle) sevmiş olmasıdır" buyurdu."

BuhĂ‚rî, Hudud 5.

Ebû DĂ‚vud'da, Ebû Hureyre (radıyallĂ‚hu anh)'den kaydedilen bir rivĂ‚yette: "Boyle soylemeyin, fakat şoyle deyin: "Ey Allahım, ona rahmet et, onun taksiratını affet!" buyurmuştur.


HADDLERDE ŞEFAAT VE MUSAMAHA HAKKINDA

1621 - Yahya İbnu Ebî RĂ‚şidin İbnu Omer'den naklettiğine gore, İbnu Omer (radıyallĂ‚hu anhumĂ‚) Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın şoyle soylediğini işitmiştir: "Kim şefaat ederek, Allah'ın haddlerinden birinin tatbik edilmesine mani olursa Aziz ve Celil olan Allah'a muhalefet etmiş olur. Kim bilerek bĂ‚tı1 bir dĂ‚vayı kazanmaya calışırsa ondan vazgecinceye kadar Allah kendisine buğzeder. Kim mu'mine onda olmayan bir kotuluğu nisbet ederse, bundan tevbe edinceye kadar cehennemliklerin vucudlarından cıkan irinlerden hĂ‚sıl olan cirkefin icine iskan eder. Kim haksız bir dĂ‚vaya yardımcı olursa, Allaah'ın gazabını kazanmış olarak doner."

Ebu DÂvud, Akdiye 14, (3597, 3598).

1622 - Zubeyr İbnu'l-AvvĂ‚m (radıyallĂ‚hu anh)'ın anlattığnna gore, hırsızı yakalayıp sultana goturmekte olan bir adama rastlar. Zubeyr adamı salıvermesi icin lehinde şefaatte bulunur. Adam: "Hayır, sultana ulaştırıncaya kadar onu salmam" der. Zubeyr (radıyallĂ‚hu anh) şu acıklamayı yapar:

"Şefaat, sultana ulaşmadan once caizdir. Sultana ulaştı mı, ondan sonra şefaat yapan da, şefaati kabul eden de mel'undur."

Muvatta, Hudud 29, (2, 835).

1623 - Saffan İbnu Umeyye (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Mescide uyumak uzere ridasını yastık yaparak uzanmıştı. Uyurken bir hırsız gelip ridasını aldı. Ama Saffan (uyanarak) hırsızı yakaladı, doğru Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e goturdu. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) derhal elinin kesilmesini emretti. Saffan:

"Ey Allah'ın Resûlu, ben bunu istememiştim, ridam ona sadaka olsun!" dedi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"Onu bana getirmezden once niye yapmadın?" diyerek, teklif reddetti."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 14, (4394); NesĂ‚î, SĂ‚rik 4, (8, 68); Muvatta, Hudud 28, (2, 834).

1624 - Hz. Aişe anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Elinizden geldikce hadd cezalarını Muslumanlardan defedin. (Muteber) bir ozru varsa hemen salıverin. Zîra imamın yanlışlıkla affetmesi yanlışlıkla ceza vermesinden daha hayırlıdır."

Tirmizî, Hudud 2, (1424).

Ebû DĂ‚vud'da yine Hz. Aişe'den gelen bir rivayette: "Hz. Peyganber (aleyhisalĂ‚tu vessalĂ‚m): "İtibarlı kimsalerin hudud dışındaki zellelerinden vazgecin" buyurmuştur."

Ebû DĂ‚vud, Hudud, 4, (4375).

1625 - İbnu'l-Museyyeb (rahimehullah) anlatıyor: "Eslem kabilesinden HezzĂ‚l denen bir adam, bir başkasını Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a zinĂ‚ isnad ederek şikĂ‚yet etti. Bu hĂ‚dise:"Namuslu ve hur kadınlara (zinĂ‚ isnadıyla) iftira atan, sonra (bu babta) dort şahit getirmeyen kimselerin her birine de seksen deynek vurun" (Nur 4) Ă‚yetinin nuzulundan once idi. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) adama: "Ey HezzĂ‚l, onu ridĂ‚n ile ortseydin, senin icin daha hayırlı idi" dedi."

Muvatta, Hudud 3, (2, 821); Ebû DĂ‚vud, Hudud 6, (4377).

1626 - HĂ‚ni' İbnu NiyĂ‚r (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m): "Allah'ın haddlerinden bir hadd olmadıkca hic kimse on kırbactan fazla dayağa mahkum edilemez"buyurdu."

BuhĂ‚rî, Hudud 42; Muslim, Hudud 40, (1708); Ebû DĂ‚vud, Hudud 39, (4491); İbnu MĂ‚ce, Hudud 32, (2601).

1627 - Hakîm İbnu Hizam (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) mescidde kısas infazını, şiir okunmasını ve haddlerin tatbik edilmesini yasakladı."

Ebu DÂvud, Hudud 38, (4490).

1628 - Ebû UmĂ‚me İbnu Sehl İbni Huneyf, Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'ın EnsĂ‚rî bazı sahabelerinden naklen anlatıyor: "EnsĂ‚r'dan bir adam hastalandı ve coktu, oyleki bir kemik bir deriye dondu. Bir ara Ashab'dan birine ait bir cariye hastanın yanına girmişti. Adam, ona muncezib oldu ve temasta bulundu. Bu sırada, kavminden kendisine gecmiş olsun ziyaretine gelenler oldu. Yaptığı işi onlara haber verdi ve:

"Benim icin Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'a sorun, ben yanıma giren bir cariyeye temasta bulundum" dedi. Durumu Hz. Peygamber (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m)'e anlattılar ve ilĂ‚veten:

"Hic kimsede hastalığın bu derece şiddetlisini de gormedik. Adamı sana getirmeye kalksak kemikleri kırılıp dağılacaktır, bir kemik bir deriden başka bir şey değil!" dediler. Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m):

"Yuz tane hurma cubuğu alın, (bunları tek bir sopa halinde bağlayıp) adama bir kere vurun!" diye emretti."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 34, (4472); NesĂ‚î, KudĂ‚t 22, (8, 242); İbnu MĂ‚ce, Hudud,18, (2574).

1629 - Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: "Kim bir hadd curmu işler de, cezası dunyada verilirse, Allah'ın adaleti kuluna Ă‚hirette ikinci sefer ceza vermeye musaade etmez. Kim de bir hadd curmu işlemiş, Allah da onun gunahını ortmuş ve affetmiş ise, Allàh'ın keremi affettiği.şeyden dolayı ona donup ceza vermeye musaade etmez."

Tirmizî, İmĂ‚n 11, (2628).

1630 - Yine Hz. Ali (radıyallĂ‚hu anh) arılatıyor: "Resûlullah (aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) buyurdular ki: " Kalem uc kişiden kaldırılmıştır: Uyanıncaya kadar uyuyandan, ihtilĂ‚m oluncaya kadar cocuktan, aklı erinceye kadar mecnundan."

Ebû DĂ‚vud, Hudud 16, (4398, 4403); Tirmizî, Hudud 7, (1423); NesĂ‚î, TalĂ‚k 21, (6, 156);

Ebû DĂ‚vud, diğer bir rivĂ‚yette şu ziyadeyi kaydetmiştir: ". .yaş sebebiyle aklı fesĂ‚da uğrayandan. . ." HADDLERİN TATBİKİ

6747 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Allah'ın had cezalarından birinin yerine getirilmesi Allah'ın beldelerinde kırk gece yağan yağmurdan daha hayırlıdır."

6748 - İbnu AbbĂ‚s radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Kur'an'dan tek bir ayeti inkĂ‚r edenin boynunu vurmak helal olur. Kim "lĂ‚ ilĂ‚he illallĂ‚hu vahdehû lĂ‚ şerike leh ve enne Muhammeden abduhu ve Resûluhu (Allah birdir, ortağı yoktur, Muhammed onun kulu ve elcisidir)" derse hic kimsenin ona dokunma yetkisi yoktur. Ancak, bir hadd sucu işlerse, ona cezası verilir."

6749 - UbĂ‚de İbnu's-SĂ‚mit radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Siz Allah'ın had cezalarını (akrabalık ve diğer hususlarda size) yakın olan hakkında da uzak olan hakkında da tatbik edin. Allah'ın hukmunu uygulamaktan sizi hicbir ayıplayıcının ayıplaması alıkoymasın."

ŞUPHE VARSA HAD UYGULANMAZ

6750 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Hadd cezasını defedebildiğiniz muddetce defedin (sucun subutunu zedeleyen delilleri esas alarak uygulamaktan kacının)."

6751 - İbnu AbbĂ‚s radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Kim musluman kardeşinin ayıbını orterse, Kıyamet gunu Allah da onun ayıbını orter. Kim de musluman kardeşinin ayıbını acarsa Allah da onun ayıbını acıp evinin icinde bile rezil eder."

HADD CEZASINA ŞEFAAT OLMAZ

6752 - Mes'ud İbnu'l-Esved radıyallahu anh anlatıyor: "(Fatıma isimli) kadın, Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın evinden kadifeyi calınca biz bunu buyuk bir hadise olarak değerlendirdik. Kadın Kureyş'ten (taşınmış) birisiydi. Lehinde konuşmak uzere Resûlullah'a geldik: "Biz onun cezasına mukabil kırk okiyyelik fidye verelim" dedik. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m: "Cezasını cekerek temizlenmesi onun icin daha hayırlıdır" buyurdular. Biz Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın sozundeki yumuşaklığı gorunce, UsĂ‚me'ye geldik ve: "Git, kadın lehine Resûlullah'a konuş (da eli kesilmesin)" dedik. Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m bu hali gorunce (sertleşti ve) hutbe irad etmek uzere ayağa kalktı, şoyle soyledi: "Aziz ve celil olan Allah'ın cariyelerinden bir cariyeye terettup eden Allah'ın haddlerinden birini (tatbik etmemem icin) uzerimde niye bu kadar ısrar ediyorsunuz? Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e yemin olsun! Eğer o kadının tenezzul ettiği şeye (h&#305