Sual: “Hurriyeti bize cok fena tefsir etmişler. Hatta, Âdeta ‘Hurriyette insan her ne sefahet ve rezalet işlerse, başkasına zarar etmemek şartıyla bir şey denilmez’ diye bize anlatmışlar. Acaba boyle midir?”
Cevap: Oyleler hurriyeti değil, belki sefahet ve rezaletlerini ilÂn ediyorlar ve cocuk bahanesi gibi hezeyan ediyorlar. Zira, nazenin hurriyet, ÂdÂb-ı Şeriatla muteeddibe ve mutezeyyine olmak lÂzımdır. Yoksa, sefahet ve rezaletteki hurriyet, hurriyet değildir; belki hayvanlıktır, şeytanın istibdadıdır, nefs-i emmareye esir olmaktır.

Hurriyet-i umumî, efradın zerrat-ı hurriyatının muhassalıdır. Hurriyetin şe’ni odur ki, ne nefsine ne gayriye zararı dokunmasın.

.......

Fakat, ey gocerler! Sizde olan yarı hurriyettir; diğer yarısı da başkasının hurriyetini bozmamaktır. Hem de kùt-u lÂyemut ve vahşet ile Âlûde olan hurriyet, sizin dağ komşularınız olan hayvanlarda da bulunuyor. Vakıa, şu bîcare vahşî hayvanların bir lezzeti ve tesellisi varsa, o da hurriyetleridir. LÂkin, guneş gibi parlak, ruhun mÂşukası ve cevher-i insaniyetin kufvu o hurriyettir ki; saadetsaray-ı medeniyette oturmuş ve marifet ve fazilet ve İslÂmiyet terbiyesiyle ve hulleleriyle mutezeyyine olan hurriyettir.

* * *

Sual: “Nasıl, hurriyet imanın hassasıdır?”

Cevap: Zira, rabıta-i iman ile Sultan-ı KÂinata hizmetkÂr olan adam, başkasına tezellul ile tenezzul etmeye ve başkasının tahakkum ve istibdadı altına girmeye o adamın izzet ve şehamet-i imaniyesi bırakmadığı gibi, başkasının hurriyet ve hukukuna tecavuz etmeyi dahi, o adamın şefkat-i imaniyesi bırakmaz.

Evet, bir padişahın doğru bir hizmetkÂrı, bir cobanın tahakkumune tezellul etmez. Bir bîcareye tahakkume dahi, o hizmetkÂr tenezzul etmez. Demek, iman ne kadar mukemmel olursa, o derece hurriyet parlar. İşte, Asr-ı Saadet...

B. S. N. Tarihce-i Hayatı, İlk Hayatı, s. 92

***
__________________