Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugunlerde, Risale-i Nur talebeleri hesabına gayet ehemmiyetli, endişeli bir sual-i manevi kalbime ihtar edildi. Sonra anladım ki, ekser Risale-i Nur talebelerinin lisan-ı halleri bu suali soruyor ve soracaklar. Birden bir cevap hatıra geldi; Feyzi’ye soyledim. Dedi: “Hic olmazsa icmalen kaydedilsin.

Endişeli sual: Bu ahirzaman fitnesinde aclık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalalet, bicare ac ehl-i imanı, derd-i maişet icinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup ya ikinci, ucuncu derecede bırakmaya calışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba, herşeyde hatta kaht azabında ehl-i iman ve masumlar icin bir vech-i rahmet ve kader-i İlahi cihetinde adalet olduğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i iman, hususan Risale-i Nur talebeleri bu musibete karşı iman ve ahiret hesabına ne cihetle istifade edip nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler?

Elcevap: Şu musibetin en ehemmiyetli sebebi, kufran-ı nimet ve şukursuzluk ve nimet-i ilahiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Adil-i Hakim, nimetinin, hususan gıda kısmının, hususan hayat noktasında en buyuk nimet olan ekmeğin hakiki lezzetini ve cok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında fevkalade derecesini gostermekle, hakiki şukre sevk etmek hikmetiyle, Ramazan gibi riyazet-i diniyeye riayet etmeyen şukursuz insanlara bu musibeti verip, aynı hikmet icin adalet etmiş.

Ehl-i iman, ehl-i hakikat, hususan Risale-i Nur talebelerinin vazifesi, bu musibetli aclığı, Ramazan riyazet-i diniyesinin tarzındaki aclık gibi vesile-i iltica ve nedamet ve teslimat yapmaya calışmaktır. Ve zaruret bahanesiyle dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşiliğe yol acmasına meydan vermemektir.

Ve ac fakirlere acımayan bir kısım zengin ve bazı ehl-i maaş dahi Risale-i Nur’u dinleyip, bu mecburi aclık hissiyle aclara merhamete gelip, zekatla yardımlarına koşmaktır.

Ve nefsini guzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevk edip sarhoş eden gencler dahi, Risale-i Nur’un irşadıyla, bu hadiseden merdane istifade ederek, fuhşiyat ve gunahlardan ellerini bir derece cektiği ve nefislerinin zevklerini ve pisliklere karşı galeyanlarını kırdığı vesilesiyle taate ve hayrata girip, o hadiseyi kendi aleyhlerinden cıkarıp, lehlerinde istimal etmektir.

Ve ehl-i ibadet ve salahat dahi, ekser insanların ac kaldığı bu zamanda ve cok karışmış ve haram ve helal fark edilmeyecek bir tarzda gelmiş ve şupheli mal hukmunde ve manen muşterek olan erzak-ı umumiyeden helal olmak icin miktar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye bu mecburi belaya bir riyazet-i şer’iye nazarıyla bakmaktır. Kader-i İlahiyeye karşı şekva ile değil, rıza ile karşılamaktır.

Umum kardeşlerime, hususan musibetzedelere cok selam ve selametlerine dua ediyorum.


Bediuzzaman Said Nursi- Risale-i Nur - Kastamonu Lahikası

KAYNAK

__________________