4059 - Bureyde radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm (halkın uğursuzluk cıkardığı) hic bir şeyden uğursuzluk cıkarmazdı. Bir memur gondereceği zaman ismini sorardı, hoşuna giderse sevinirdi ve hatta bunun neşesi yuzunde gorulurdu. İsimden hoşlanmazsa bu da yuzunden belli olurdu. Bir koye girecek olsa onun da ismini sorardı, hoşuna giderse sevinirdi, hoşlanmazsa, bu, yuzunden okunurdu."

Ebu Davud, Tıbb 24, (3920).

4060 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm hoşuna giden bir kelime işitince: ("Âmin!"; "Dediğin cıksın!"; "Allah muradını versin!" manasında olmak uzere): "Senin uğurunu kendi ağzından işittik!" buyururlardı."

Ebu Davud, Tıbb 24, (3917).

4061 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm, bir ihtiyacı gormek uzere (yola) cıktığı zaman ya raşid (uğurlar olsun)! ya necih (hayırlı muvaffakiyetler) temennilerini işitmekten hoşlanırdı."

Tirmizi, Siyer 47, (1616).

4062 - Urve İbnu Amir el-Kureşi radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanında uğursuzluktan bahsedilmişti. Buyurdular ki:

"Bunun en iyisi fe'l (uğur cıkarma)dır. (Uğursuzluk inancı) bir muslumanı yolundan alıkoymasın. Biriniz, hoşlanmadığı bir şey gorecek olursa şu duayı okusun: "Allahumme la ye'ti bi'l-hasenÂtı illa ente ve l yedfe'u's-SeyyiÂti ill ente vel havle ve l kuvvete ill bike. (Allahım! Hayrı ancak sen verebilirsin, kotuluğu de ancak sen defedebilirsin. İbadet, calışma, korunma vs. icin muhtac olduğumuz) guc ve kuvvet de ancak sendendir.)"

Ebu Davud, Tıbb 24, (3919).

4063 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:

"Uğursuzluk cıkarmak şirktir, uğursuzluk cıkarmak şirktir, uğursuzluk cıkarmak şirktir. (İhtiyarsız kalbine uğursuzluk vehmi gelip icinde bazı şeylere karşı nefret duyan) hÂric bizden kimsede bu yoktur. Lakin Allah onu tevekkulle giderir."

Ebu Davud, tıbb 24, (3910); Tirmizi, Siyer 47, (1614).

4064 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Ne sirayet (buluşma), ne de uğursuzluk vardır. Benim fe'l hoşuma gider." Yanındakiler sordu: "Fe'l nedir?"

"Guzel bir sozdur!" buyurdu."

Buhari'nin rivayetinde şu ziyade mevcuttur: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm: "Benim, dedi, fe'l-i salih, guzel bir kelime hoşuma gider."

Buhari, Tıbb 44, 54; Muslim, Selam 113, (2224); Ebu Davud, Tıbb 24, (3916); Tirmizi, Siyer 47, (1615).

4065 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "bir şeyde (uğursuzluk) olsaydı, bu atta, kadında, meskende olurdu."

Buhari, Cihad 47, Nikah 17; Muslim, Selam 119, (2226); Muvatta, İsti'zan 21.

4066 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Ne sirÂyet, ne safer, ne de gûl vardır."

Muslim, Selam 109, (2222).

4067 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Ne sirayet, ne safer ne de hÂme vardır!" Bunu işiten bir bedevi atılıp:

"Ey Allah'ın Resulu! Oyle de, kumda geyik gibi olan develer, uyuzlu bir deve aralarına girince hepsine uyuz bulaşması nasıl oluyor?" diye sordu. Aleyhissalatu vesselam şu cevabı verdi: "Peki birinciye kim sirÂyet ettirdi?"

Buhari, Tıbb 54; Muslim, Selam 101, (2220); Ebu Davud, Tıbb 24, (3911, 3912, 3913, 3914, 3915).

4068 - Katan İbnu Kubeysa babası radıyallahu anh'tan naklen anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın şoyle soylediğini işittim: "İyafe, tıyere, tark sihirdendir."

Ebu Davud, Tıbb 23, (3907).

4069 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam dedi ki: "Ey Allah'ın Resûlu! Biz bir evdeydik, oradayken sayımız cok, malımız bol idi. Sonra bir başka eve gectik. Burada sayımız da azaldı, malımız da."

Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm: "Burayı zemîm (addederek) terkedin!" buyurdular."

Ebu Davud, Tıbb 24, (3924).