4518 - Useyr İbnu CÂbir radıyallahu anh anlatıyor: "Hz. Omer radıyallahu anh'a Yemenlilerin takviye kuvveti geldikce her defasında onlara:
"Aranızda Uveys İbnu Âmir var mı?" diye sorardı. Nihayet Uveys İbnu Âmir'e rastladı. Aralarında şu konuşma gecti:
"Sen Uveys İbnu Amir misin?"
"Evet!"
"Murad'dan, sonra da Karan'dan?"
"Evet!"
"Sende alaca hastalığı vardı, bir dirhem karad bir yer haric tamamını atlattın, değil mi?"
"Evet!"
"Senin bir annen olacak?"
"Evet!"
"Ben Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan işittim. Şoyle diyordu: "Size, once Muradi sonra da Karani olan Uveys İbnu Amir, Yemen imdat kuvvetiyle gelecek. Onun alaca hastalığı vardı, dirhem kadar yer haric atlattı. Onun bir annesi var. O annesine karşı saygılıdır. O, (bir şey icin) yemin edecek olsa Allah (dilediğini yerine getirmek suretiyle) onun yemininden halÂs eder. Eğer ondan kendin icin istiğfar talep edebilirsen et."
Benim icin istiğfar ediver" dedi. O da istiğfar ediverdi. Bunun uzerine Hz. Omer ona:
"Nereye gidiyorsun?" diye sordu.
"Kufe'ye!"
"Senin icin valisine mektup yazayım mı?"
"Ben (hususi muamele istemem, herkesle bir olmayı), avamdan biri olmayı tercih ederim."
"Ravi der ki: "Muteakip sene Kufe'nin eşrafından biri hacc yaptı ve Omer'le karşılaştı. Ona Uveys rahimehullah'ı sordu.
"Ben onu, dedi, evi perişan, eşyası az bir halde bıraktım!"
Hz. Omer, Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan işittiğini ona da soyledi. Adam hacc'dan donunce Uveys'e geldi ve:
"Benim icin istiğfar ediver!" dedi.
"Sen hayırlı bir seferden yeni dondun, sen benim icin istiğfar et" dedi ve:
"Omer'e mi rastladın?" diye sordu.
"Evet!" dedi. Bunun uzerine Uveys ona da istiğfarda bulundu. Boylece halk onun ne olduğunu anladı. Bir muddet sonra o da (Kufe'yi terkedip) geri gitti, rahimehullah."
Muslim, Fezailu's-Sahabe 225, (2542).
NECAŞİ RAHİMEHULLAH
4519 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Necaşi rahimehullah olduğu zaman biz onun kabrinin uzerinde uzun muddet bir nur gorulduğunu konuşurduk."
Ebu Davud, Cihad 29, (2523).
ZEYD İBNU AMR İBNU NUFEYL
4520 - İbnu Omer radıyallahu anhuma Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan anlatarak der ki: "Aleyhissalatu vesselam, Zeyd İbnu Amr İbnu Nufeyl'e, Beldah'ın aşağı kısmında rastladı. Bu karşılaşma, Aleyhissalatu vesselam'a henuz vahiy gelmeye başlamazdan once idi. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a bir sofra ikram edildi, sofrada et de vardı. Aleyhissalatu vesselam sofradan yemekten kacındı ve onu Zeyd'e sundu. O da yemekten kacındı. Sonra Zeyd şunları soyledi:
"Ben sizin putlarınıza kestiğiniz etten yemem. Ben sadece Allah'ın ismi zikredilerek kesilenden yerim."
Zeyd, Kureyş'i kestikleri sebebiyle ayıplar ve şoyle derdi:
"Koyunu Allah yarattı. Onun icin gokten yağmur indirdi, yerden de bitki cıkardı. Ama siz onu Allah'ın ismini zikretmeden kesiyorsunuz."
Boylece, Zeyd onların bu davranışlarının munker olduğunu ortaya koyuyordu."
4521 - Bir başka rivayette ise şoyle gelmiştir: "Zeyd İbnu Amr İbnu Nufeyl hakiki dini sorup, ona tabi olmak uzere (Varaka İbnu Nevfel ile birlikte) Şam'a gitti. Orada bir yahudi alimine rastladı. Ona dinleri hakkında sordu ve:
"Belki de dininize gireceğim, (bana onu tanıtın)!" dedi. Yahudi:
"Sen, Allah'ın gadabından nasibini almadıkca bizim dine giremezsin!" diye cevap verdi. Zeyd:
"Ben Allah'ın gadabından kacarak buralara geldim, (gadab değil, rıza ve rahmet arıyorum), elimden geldiğince, Allah'ın gadabından herhangi bir pay almaya asla niyetim yok. Sen bana bir başkasını goster (de ona gideyim)!" der. Yahudi alim:
"Ben hağflikten başka bir şeyi tanımıyorum!" cevabını verir. Zeyd:
"Haniflik nedir?" der. Yahudi alim acıklar:
"Hz. İbrahim aleyhisselam'ın dinidir. O, ne yahudi ne de hıristiyandı, Allah'tan başka bir şeye de tapmıyordu."
Zeyd onun yanından cıkınca hıristiyan alimlerinden biriyle karşılaşır. Ona da aynı şeyleri soyler. O da:
"Sen Allah'ın lÂnetinden nasibini almadıkca bizim dinimize giremezsin!" der. Zeyd ona da:
"Ben zaten Allah'ın lanetinden kacarak bu diyarlara geldim. Elimden geldiğince, ebeddiyyen Allah'ın lanetinden bir şey yuklenmeyeceğim. Sen bana bir başkasını gosterebilir misin? der. O alim de:
"Hayır ben haniflikten başka bir şey bilmem!" cevabını verir. Zeyd ona da: "Haniflik nedir?" diye sorar. Alim:
"Hz. İbrahim aleyhisselam'ın dinidir. O ne yahudi ne de hıristiyandı, o sadece Allah'a tapardı" cevabını verir. Zeyd onların Hz. İbrahim hakkındaki sozlerini işitince, oradan ayrılır. Dışarı cıkınca ellerini kaldırıp:
"Allahım, seni şahid kılıyorum: Ben İbrahim aleyhisselÂm'ın dini uzereyim!" der."
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 24, Zebaih 16.
4522 - Esma Bintu Ebi Bekr radıyallahu anhuma anlatıyor: "Zeyd İbnu Amr İbnu Nufeyl'in ayakta dikilip sırtını Ka'be'ye dayayarak şoyle soylediğini işittim:
"Ey Kureyş topluluğu! Vallahi ben haric hicbiriniz Hz. İbrahim aleyhisselam'ın dini uzere değilsiniz!"
Zeyd diri didi toprağa gomulecek kızları (kurtarıp) hayatını bağışlardı. Kızını oldurmek isteyen adama:
"Onu oldurme, onun kulfetini ben uzerime alıyorum" der ve kızı alırdı. Kız buyuyup serpilince, babasına:
"Dilersen sana teslim edeyim, dilersen kulfetini ben cekeyim" der, (bakımına devam eder)di."
Buhari, Menakıbu'l-EnsÂr 24.
EBU TALİB
4523 - Museyyeb İbnu'l-Hazn anlatıyor: "Ebu Talib'in olum anı gelince, Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm yanına geldi. Başucunda Ebu Cehil ile Abdullah İbnu Ebi Umeyye İbni'l-Muğire'yi buldu.
"Ey Amcacığım! bir kelimelik LÂilahe illallah de! Onunla Allah indinde senin lehine şehadette bulunayım!" dedi. Ebu Cehil ve Abdullah atılarak (Ebu Talib'e):
"Sen Abdulmuttalib'in dininden yuz mu cevireceksin?" diye mudahale ettiler.. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm, (kelime-i şehadeti) ona arzetmeye devam etti. Onlar da kendi sozlerini aynen tekrara devam ettiler. Oyle ki bu hal Ebu Talib'in son soz olarak, onlara:
"Ben Abdulmuttalib'in dini uzereyim!" demesine kadar devam etti. Ebu Talib LÂilahe illallah demekten kacınmıştı. Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm:
"Yasaklanmadığı muddetce senin icin istiğfar edeceğim!" dedi. Bunun uzerine aziz ve celil olan Allah şu vahyi indirdi. "(MeÂlen

Cenab-ı Hak şu ayeti de Ebu Talib hakkında indirmiştir. (Mealen): "Sen sevdiğin kimseyi hidayete erdiremezsin. Ancak Allah dilediğine hidayet verir. Doğru yolda olanları en iyi bilen de O'dur" (Kısas 56).
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 40, Cenaiz 81, Tefsir, Beraet 16, Kasas 1, Eyman 19; Muslim, İman 39, (34); Nesai, Cenaiz 102, (4, 90, 91).
4524 - Ebu Sa'id radıyallahu anh anlatıyor: "Ebu Talib Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanında zikredilmişti.
"Umulur ki, Kıyamet gunu şefaatim ona fayda eder de, boylece ateşten, topuklarına kadar yukselen sığ bir yere konur, yine de beyni kaynar."
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 40, Rikak 51; Muslim, İman 360, (210).
4525 - Hz. Abbas radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu dedim, amcana (istiğfarla yardım)dan seni alıkoyan nedir? O seni koruyor, senin icin kafirlere kızıyordu."
"Evet! dedi, olacak. O ateşin sığ bir yerindedir. Eğer ben olmasaydım cehennemin en derin yerinde olacaktı."
Buhari, Menakıbu'l-Ensar 40, Edeb 115, Rikak 51; Muslim, İman 357, (209).
MALİK İBNU ENES RAHİMEHULLAH TEÂLA
4526 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki:
"İnsanların ilim taleb etmek uzere seferlere cıkacakları zaman yakındır. (O zaman) Medine aliminden daha bilginini bulamazlar."
Abdurrezzak, rivayetinde: "Bu (hadiste haber verilen alim) Malik İbnu Enes'dir" demiştir.
Tirmizi, İlim 18, (2682).