934 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Zaman yaklaşınca, mu'minin ruyası, neredeyse yalan soylemeyecek. Esasen mu'minin ruyası, peygamberliğin kırk altı cuzunden bir cuzdur." Buharî'nin rivayetinde şu ziyade var: "Peygamberlikten cuz olan şey yalan olamaz."

Buharî, Ta'bir 26; Muslim, Ruya 8, (2263); Tirmizî, Ruya 1, (2271); Ebu DÂvud, Edeb 96, (5019).

935 - Ebu KatÂde (radıyallahu anh)'nin anlattığına gore: Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'ın şoyle soylediğini işitmiştir: "Ruya Allah'tandır. Hulm (sıkıntılı ruya) şeytandandır. Oyle ise, sizden biri, hoşuna gitmeyen kotu bir ruya (hulm) gorecek olursa sol tarafına tukursun ve ondan Allaha istiÂze etsin (sığınsın). (Boyle yaparsa şeytan) kendisine asla zarar edemiyecektir."

Buharî Tıbb 39, Bed'u'l-Halk 11, Tà'bir 3, 4, 10,14, 46; Muslim, Ruya 5, (2262); Muvatta 1, (2, 957); Tirmizî, Ruya 4, (2288); Ebu DÂvud, Edeb 96, (5021).

936 - BuhÂrî'nin bir rivayetinde Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) şoyle buyurur: "Beni ruyada goren, gercekten beni gormuştur, cunku şeytan benim suretime giremez."

Buharî, Tabir 2, 10; Muslim, Ruya 10; (2266); Muvatta, Ruya 1, (2, 956).

937 - Ebu Rezîn el-Ukeylî Lakît İbnu Amir İbni Sabire (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Mu'minin ruyası, nubuvvetin kırk cuzunden bir cuzdur. Bu ruya, anlatılmadığı muddetce bir kuşun ayağında (takılı vaziyette) durur. Anlatılacak olursa hemen duşer."

Tirmizî, Ru'ya 6, (2279, 2280); Ebu DÂvud, Edeb 96, (5020).

938 - Ebu Saîd (radıyallahu anh) anlatıyor: "Mu'minin ruyası, nubuvvetin kırk altı cuzunden bir cuzdur."

Buharî, Ta'bir 4, Muvaatta 1, (2, 956).

939 - Tirmizî'de Ebu Saîd'den şu rivayet kaydedilmiştir: "En sÂdık ruya seher vakitlerinde gorulen ruyadır."

Tirmizî, Ru'ya 3, (2275).

940 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) şoyle demişti: "Benden sonra, peygamberlikten sÂdece mubeşşirat (mujdeciler) kalacaktır!" Yanındakiler sordu:

"- MubeşşirÂt da nedir`?"

" SÂlih ruyadırl" diye cevap verdi."

Muvatta'nın rivayetinde şu ziyade var: "SÂlih ruyayı sÂlih kişi gorur veya ona gosterilir."

Buharî, Tabir, 5; Muvatta, Ruya 3, (2, 957); Ebu Davud, Edeb 96,(5017). TA'BİR EDİLMİŞ RUYALAR

941 - Semure İbnu Cundeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) sık sık: "Sizden bir ruya goren yok mu?" diye sorardı. Gorenler de, O'na Allah'ın dilediği kadar anlatırlardı. Bir sabah bize yine sordu:

" Sizden bir ruya goren yok mu ?"

Kendisine:

"- Bizden kimse bir Şey gormedi!" dediler. Bunun uzerine:

" Ama ben gordum" dedi ve anlattı: "Bu gece bana iki kişi geldi.

Beni alıp haydi yuru! dediler. Yurudum. Yatan bir adamın yanına geldik. Yanıda biri, elinde bir kaya olduğu halde başucunda duruyordu. Bazan bu kayayı başına indirip onunla başını yarıyordu, taş da sağa sola yuvarlanıp gidiyordu. Adam taşı takip ediyor ve tekrar alıyordu. Ama, başı eskisi gibi iyileşinceye kadar vurmuyordu. İyileştikten sonra tekrar indiriyor, onceki yaptıklarını aynen yeniliyordu. Beni getirenlere:

- SubhÂnallah ! nedir bu ? dedim. Dinlemeyip:

- Yuru! Yuru!

dediler. Yuruduk, sırtustu uzanmış birinin yanına geldik. Bunun da yanında, elinde demir kancalar bulunan biri duruyordu. Adamın bir yuzune gelip, cengeli takıp yuzunun yarısını ensesine kadar soyuyordu. Burnu, gozu enseye kadar soyuluyordu. Sonra obur tarafına gecip, aynı şekilde diğer yuzunun derisini de ensesine kadar soyuyordu. Bu da, yuz derileri iyileşip eskisi gibi sıhhate kavuşuncaya kadar bekliyor, sonra tekrar once yaptıklarını yapmaya başlıyordu. Ben burada da:

- Subhanallah, nedir bu? dedim. Cevap vermeyip:

- Yuru ! Yuru !

dediler. Beraberce yuruduk. Fırın gibi bir yere geldik. İcinden birtakım gurultuler, sesler geliyordu. Gorduk ki, icinde bir kısım cıplak kadınlar ve erkekler var. Aşağı taraflarından bir alev yukselip onları yalıyordu. Bu alev onlara ulaşınca cığlık koparıyorlardı. Ben yine dayanamayıp:

- Bunlar kimdir?

diye sordum. Bana cevap vermeyip:

- Yuru ! Yuru !

dediler. Beraberce yuruduk. Kan gibi kırmızı bir nehir kenarına geldik. Nehirde yuzen bir adam vardı. Nehir kenarında da yanında bir cok taş bulunan bir adam duruyordu. Adam bir muddet yuzup kıyıya doğru yanaşınca yanında taşlar bulunan kıyıdaki adam geliyor, oburu ağzını acıyor bu da ona bir taş atıp kovalıyordu. Adam bir muddet yuzdukten sonra geri donup adama doğru yine yaklaşıyordu. Her donuşunde ağzını acıyor, kıyıdaki de ona bir taş atıyordu. Ben yine dayanamayıp:

- Bu nedir?

diye sordum. Cevap vermeyip yine:

- Yuru ! Yuru !

dediler. Beraberce yuruduk. Cok cirkin gorunuşlu bir adamın yanına geldik. Boylesi cirkin kimseyi gormemişsindir. Bunun yanında bir ateş vardı. Adam ateşi tutuşturup etrafında donuyordu. Ben yine:

- Bu nedir?

diye sordum. Cevap vermeyip:

- Yuru ! Yuru !

dediler. Beraberce yuruduk. İri iri ağacları olan bir bahceye geldik. İcerisinde her ceşit bahar cicekleri vardı. Bu bahcenin icinde cok uzun boylu bir adam vardı. Semaya yukselen başını neredeyse goremiyordum. Etrafında cok sayıda cocuklar vardı. Ben yine:

- Bunlar kimdir?

dedim. Cevap vermeyip:

- Yuru ! Yuru !

dediler. Beraberce yuruduk. Ulu bir ağacın yanına geldik. Ne bundan daha buyuk, ne de daha guzel bir ağàc hic gormedim. Arkadaşlarım:

- Ağaca cık !

dediler. Beraberce cıkmaya başladık. Altun ve gumuş tuğlalarla yapılmış bir şehre doğru yukselmeye başladık. Derken şehrin kapısına geldik. Kapıyı calıp acmalarını istedik. Actılar ve beraberce girdik. Bizi bir kısım insanlar karşıladı. Bunlar yaratılışca bir yarısı cok guzel, diğer yarısı da cok cirkin kimselerdir. Sanki boylesine guzellik, boylesine cirkinlik gormemişsindir. Arkadaşlarım onlara:

- Gidin şu nehire banın!

dediler. Meğerse orada acıkta bir nehir varmış. Suyu sanki sÂfi suttu, bembeyaz. . . Gidip icine banıp cıktılar. Cirkinlikleri tamamen gitmiş olark geri geldiler. İki tarafları da en guzel şekli almıştı.

Beni dolaştıran arkadaşlarım acıkladılar:

- Bu gorduğun, Adn cennetidir. Şu da metin makamındır. Gozumu cevirip baktım. Bu bir saraydı, tıpkı beyaz bir bulut gibi.

- Beni gezdirin, icine bir gireyim! dedim.

- Şimdilik hayır! Amma mutlaka gireceksin, dediler. Ben:

- Geceden beri acaip şeyler gordum, neydi bunlar? diye sordum.

- Sana anlatacağız, dediler ve anlattılar:

- Taşla başı yarılan, o ilk gorduğun adam, Kur'Ân'ı atıp reddeden, farz namazlarda uyuyup kılmayan kimsedir. Ensesine kadar yuzunun derileri, burnu, gozu soyulan adam, evinden cıkıp yalanlar uydurup, etrafa yalan saran kimsedir. Fırın gibi bir binanın icinde gorduğun kadınlı erkekli cıplak kimseler, zina yapan erkek ve kadınlardır. Kan nehrinde yuzup ağzına taş atılan adam fÂiz yiyen adamdır. Ateşin yanında durup onu yakan ve etrafında donen pis manzaralı adam, cehennemin, ateşin bekcisidir. Bahcede gorduğun uzun boylu adam İbrahim (aleyhissalÂtu vesselÂm)'di. Onun etrafındaki cocuklar ise, fıtrat uzere (bûluğa ermeden) olen cocuklardır. "

Cemaatten biri hemen atılarak:

"- Ey Allah'ın Resulu! Muşrik cocukları da mı`?" diye sordu.

Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm):

" Evet, dedi, muşrik cocukları da." ve anlatmaya devam etti:

" Yarısı guzel yarısı cirkin yaratılışlı olan adamlara gelince, bunlar iyi amellerle kotu amelleri birbirine karıştırıp her ikisini de yapan kimselerdir. Allah onları affetmiştir."

Buharî, Tà'bir 48, EzÂn (Sıfatu's-Sal t) 156, Teheccut 12, CenÂiz 93, Buyu 2. CihÂd 4, Bedul-Halk 6, Enbiya 8, Tefsir, Ber et 15, Edeb 69; Muslim 23, (2275); Tirmizî, Ru'ya 10, (2295).

942 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Biz one gecen sonuncularız. Ben uyurken bana arzın hazineleri getirildi. Elime altından iki bilezik kondu. Bunlar benim nazarımda buyuduler ve beni kederlendirdiler. Bana:

"Bunlara ufle" diye vahyedildi. Ben de ufledim, derken ucup gittiler. Ben bunları, cıkacak olan ve aralarında bulunduğum iki yalancı olarak te'vil ettim: Birisi San 'a'nın lideri, diğeri de YemÂme'nin lideridir. "

Buharî, Ta'bir 40, 70; Muslim, Ruya,22, (2274), Tirmizî,10, (2293).

943 - Ebu Musa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) buyurdular ki: "Ruyamda kendimi Mekke'den, hurma ağacları bulunan bir beldeye hicret ediyorum gordum. Ben bunu, hicretimin YemÂme'ye veya Hacer'e olacağı şeklinde tahmin etmiştim, meğer Yesrib Şehrine imiş. Bu ruyamda kendimi bir kılıncı sallıyor gordum, kılıncın başı kopmuştu. Bu, Uhud Savaşı'nda mu'minlerin maruz kaldıkları musibete delÂlet ediyormuş. Sonra kılıncımı tekrar salladım. Bu sefer, eskisinden daha iyi bir hal aldı. Bu da, Cenab-ı Hakk'ın fetih ve Muslumanların biraraya gelmeleri nevinden lutfettiği nimetlerine delÂlet etti. O aynı ruyamda sığırlar ve Allah'ın (verdiği başka) hayrını gordum. Sığırlar Uhud gununde mu'minlerden bir cemaate cıktı, (gorduğum başka) hayır da Allah'ın Bedir'den sonra (nasib ettiği fetihlerin) hayrı ve bize Rabbimizin lutfettiği (Bedru'l-Mev'id) sıdkının sevabı olarak cıktı."

Buhari, Ta'bir 39, 44, Menakıb 25, Meğazî 9, 26, MenÂkıbu'l-EnsÂr 45; Muslim, Ru'ya 20,(2272). 944 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'in şoyle soylediğini işittim:

"Ben bu gece, ru'yamda, kendimi Ukbe İbnu RÂfi'in evinde imişim gordum. Orada bana İbnu TÂb denen cinsten taze hurma getirildi. Ben bu ruyayı şoyle te'vil ettim: "Yukselme dunyada bizimdir, Âhirette de hayırlı Âkibet bizimdir, dinimiz de tamamlanmıştır."

Muslim, Ru'ya 18, (2270); Ebu DÂvud, Edeb 96, (5026).

945 - İbnu Omer (radıyallahu anhumÂ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) şoyle demişti:

"Ben (ruyamda), sacları karma karışık siyah bir kadının Medine'den cıkıp Mehyea'ya indiğini gordum. Burası Cuhfe'dir. Ben bunu, Medine' deki vebanın oraya nakledilmesine yordum.

Buharî, Tabir 41, 42, 43; Tirmizî, Ru'ya 10, (2291).

946 - İbnu Omer (radıyallahu anhumÂ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) zamanında kişi, bir ruya gorecek olsa onu aleyhissalÂtu vesselÂm efendimize anlatırdı. O sıralarda ben genc, bekÂr bir delikanlıydım, mescidde yatıp kalkıyordum. Bir gun ruyamda, iki meleğin beni yakalayıp cehennemin kenarına kadar getirdiklerini gordum. Cehennem kuyu cemberi gibi cemberlenmişti. Keza (kova takılan) kuyu direği gibi iki de direği vardı. Cehennemde bazı insanlar vardı ki onları tanıdım. Hemen istiÂzeye başlayıp uc kere: "Ateşten Allah'a sığınırım" dedim. Derken beni getiren iki meleği ucuncu bir melek karşılayıp, bana: "Niye korkuyorsun? (korkma)" dedi.

Ben bu ruyayı kızkardeşim Hafsa (radıyallahu anhÂ)'ya anlattım. Hafsa da Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'a anlatmış. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm):

"- Abdullah ne iyi insan, keşke bir de gece namazı kılsa!" demiş. SÂlim der ki: "Abdullah bundan sonra geceleri pek az uyur oldu!"

BuhÂrî, Ta'bir, 35, 36, SalÂt 58, Teheccut 2, FedÂilul-AshÂb 19; Muslim, FedÂilus-SahÂbe 140, (2479).

947 - Abdullah İbnu Omer (radıyallahu anhumÂ) bir başka rivayette şoyle demektedir: "Ruyamda, avucumda seraka denen iyi cins ipekten bir parca gordum, cennette, her nereyi arzu etsem beni oraya ucuruyordu. Bu ruyamı Hafsa (radıyallahu anhÂ)'ya anlattım. O da Resûlullah'a anlatmış. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm): "Kardeşin sÂlih bir kimse" diye yormuş."

BuhÂrî, Ta'bir 25; Muslim, FedÂilu's-SahÂbe 139, (2478).

948 - Ebu Bekre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) bir gun:

" Sizden bir ruya goren var mı?" diye sual buyurdular. Cemaatten bir adam:

"- Evet ben (şoyle bir ruya gordum): Sanki gokten inmiş bir terazi vardı. Siz ve Ebu Bekir tartıldınız. Sen, Ebu Bekir'den ağır geldin. Ebu Bekir'le Omer de tartıldılar. Ebu Bekir ağır geldi. Sonra Omer'le Osman tartıldılar. Omer ağır bastı. Sonra terazi kaldırıldı" dedi.

(Adam sozunu bitirince) Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂmın mubarek yuzlerinde memnuniyetsizlik gorduk."

Ebu DÂvud, Sunnet 9, (4634), Tirmizî, Ruya 10, (2288).

949 - İbnu Abbas (radıyallahu anhumÂ) anlatıyor: "Bir adam Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm)'a gelerek şu ruyayı anlattı:

"Bu gece ruyamda buluta benzer bir şey gordum, ondan yağ ve bal yağıyordu. İnsanlar da ellerini acıp bu yağmurdan almaya calışıyorlardı. Azıcık alan da vardı, cokca alabilen de. Derken arzdan semaya kadar uzanan bir ip gordum. Siz o ipe yapışıp cıktınız. Sizden sonra birisi ona tutunup o da cıktı. Sonra bir diğeri yukseldi, sonra bir diğeri daha ipe tutundu, ama ip koptu. Ancak onun icin ipi eklediler, o da yukseldi."

Hz. Ebu Bekir (radıyallahu anh) atılarak:

"- Ey Allah'ın Resûlu, Annem babam sana kurban olsun, musÂade buyursanız ben yorayım!" dedi. Resûlullah da:

" Pekala, yor!" dedi. Hz. Ebu Bekir şunları soyledi:

"- O bulutumsu golgelik, İslÂm bulutudur. Ondan yağan bal ve yağ Kur'Ândır. Kur'Ân'ın (bal gibi) halÂveti ve (yağ gibi) yumuşaklığıdır. İnsanların bundan avuc avuc almaları Kur'Ân'dan kiminin cok, kiminin az miktarda istifadeleridir. Arzdan semaya inen ip ise, senin getirdiğin hakikattir. Sen buna yapışmışsın, Allah o sebeple seni yuceltecektir. Senden sonra bir adam daha ona yapışacak ve onunla yucelecek, ondan sonra biri daha ona yapışıp o da yucelecek. Ondan sonra biri daha yapışır,

fakat ip kopar, ancak onun icin ip ulanır o da yapışıp yukselir. Ey Allah'ın Rasûlu, annem babam sana fed olsun, doğru te'vil edip etmediğimi haber ver ! "

Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) şu cevabı verdi:

" Bazı te'vilinde isabet ettin, bazı te'vilinde de hata ettin."

"- Oyleyse, Allah'a kasem olsun, hatalarımı soyleyeceksin!"

" Hayır, dedi, Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) yemin verme!"

Buharî, Ta'bir 11, 47; Muslim, Ru'ya 17, (2269); Tirmizî, Ru'ya 10, (2294); Ebu DÂvud, Sunnet 9, (4632); İbnu MÂce, Ru'ya 10, (3918).

950 - Hz. Aişe (radıyallahu anhÂ) anlatıyor: "Ruyamda hucreme uc ayın duştuğunu gordum. Ruyamı babam Ebu Bekir (radıyallahu anh)'e anlattım. Sukut etti, cevap vermedi. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) vefat edip de odama defnedilince Ebu Bekir:

"- İşte (ruyanda gorduğun) uc aydan biri ve en hayırlısı!" dedi."

Muvatta, CenÂiz 10, (1, 232). 951 - Yine Hz. Aişe anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'e Varaka İbnu Nevfel hakkında soruldu. Hz. Hatice (radıyallahu anhÂ):

"- O seni tasdik etti ve sen peygamberliğini izhar etmeden once vefat etti" dedi. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) şu cevabı verdi:

O bana ruyada gosterildi. Uzerinde beyaz bir elbise vardı. Şayet cehennemlik olsaydı, beyaz renkli olmayan bir elbise icerisinde olması gerekirdi. "

Tirmizî, Ru'ya 10, 2289).

952 - Hz. CÂbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bir bedevî Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'e gelip:

"- Ruyamda başımın kesildiğini, kendimin de onun peşine duştuğunu gordum" dedi. Resûlullah (aleyhissalÂtu vesselÂm) adamı azarlayıp:

" Sakın ha! Şeytanın, rûyanda seninle eğlenmesini kimseye anlatma!" dedi.

Muslim, ftu'ya 12, (2268).

953 - Ummu'l-Al el-EnsÂriyye (radıyallahu anhÂ) anlatıyor:

"- Muharcirler geldiği zaman (kur'a cekildi), bize Osman İbnu Maz'un'un ağırlanması cıktı. (Onu evimize yerleştirdik.) Hemen hastalandı. Tedavisi ile meşgul olduk. (Şifa bulamadı), vefat etti. Osman (radıyallahu anh)'ı ruyamda gordum, akan bir ceşmesi vardı. Duşumu Hz. Peygamber (aleyhissalÂtu vesselÂm)'e anlattım. Bana:

"Bu onun amelidir, onun icin akıyor" dedi.

Buharî, Tabîr 13, 37, CenÂiz 3, ŞahÂdÂt 30, MenÂkıbu'l-Ensar 46.



SALİH RUYA

7125 - Ebu Sa'îdi'l-Hudrî radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselÂm buyurdular ki: "Musluman kişinin salih ruyası, peygamberliğin yetmiş cuzûnden biridir."

7126 - Ummu Kurz el-Ka'biyye radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalatu vesselam buyurdular ki: "Peygamberlik gitti fakat mubeşşirÂt (mû'minin goreceği guzel ruyalar) bÂkidir."

7127 - Ebu Sa'îd ve İbnu AbbÂs radıyallahu anhum anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Kim, beni ruyasında gormuşse mutlaka beni gormuştur. Cunku şeytan benim suretime giremez."

7128 - Ebu Cuheyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Kim beni ruyasında gorurse, o uyanıkken beni gormuş gibidir. Cunku şuphesiz, şeytan benim suretime girmeye muktedir değildir"

7129 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Ru'ya uc kısımdır: Biri Allah'tan bir mujdedir. Biri nefsin konuşmasıdır. Biri de şeytanın korkutmasıdır. Biriniz hoşuna giden bir ru'ya gorecek olursa, dilerse onu anlatsın. Eğer hoşuna gitmeyen bir şey gorurse onu kimseye anlatmasın, kalkıp namaz kılsın."

7130 - Avf İbnu MÂlik radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselam buyurdular ki: "Ruya uc kısımdır: "Birkısmı; Âdemoğlunu uzmek icin şeytandan olan korkulardır; birkısmı, kişinin uyanıkken kafasını meşgul ettiği şeylerdendir; bunları uykusunda gorur; birkısım ruyalar da var ki, onlar peygamberliğin kırkaltı cuzunden birini teşkil eder."

RÂvi Muslim İbnu Mişkem der ki: "Ben, Avf İbnu MÂlik radıyallahu anh: "Sen, bu hadisi Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan bizzat işittin mi?" dedim. Avf, (iki sefer tekrarla): "Evet! Ben bunu Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'dan işittim. Ben bunu Resulullah aleyhissalÂtu vesselam'dan işittim" dedi."

HOŞLANILMAYAN RUYA GORULUNCE

7131 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselam buyurdular ki: "Biriniz hoşuna gitmeyen bir ruya gorunce uzandığı zaman diğer yanına donsun, uc sefer soluna tukursun. Allah'tan o ruyanın hayrını talep edip, şerrinden Allah'a sığınsın."

7132 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm'a bir adam gelip: "Ruyamda başımın vurulduğunu, (koparıldığını) sonra da yerde yuvarlandığını gordum!" dedi. Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm şoyle buyurdular: "Şeytan (birinize ruyasında) gelir. O da bundan korkar. Sabah olunca, gidip bunu halka anlatır."

RUYA NEYE DAYANILARAK YORUMLANMALI?

7133 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm buyurdular ki: "Ruyada gorduğunuz şeylerin isimlerini, o ruyayı yormada esas alın. Keza gorduklerinizin kunyelerini veya kinaye mÂnalarını da dikkate alın. Ruya, ilk yorumcuya gore (vukua gelir, oyleyse rastgele kimselere anlatmayın)."

7134 - Ummu'l-Fadl radıyallahu anhÂ'dan rivayet edildiğine gore: "Kendisi (bir gun): "Ey Allah'ın Resulu! Ruyamda sanki sizin uzuvlarınızdan birinin evimde olduğunu gordum" demiş, AleyhissalÂtu vesselam da: "Hayır gormuşsun. Kızım FÂtıma bir oğlan cocuğu dunyaya getirir, sen onu emzirirsin" buyururlar.

Gercekten de Hz. FÂtıma radıyallahu anh (bir muddet sonra) Hz. Huseyin veya Hasan radıyallahu anhumÂ'yı doğurdu. Ummu'I-Fadl da (kendi bebeği) Kusam'ın sutuyle onu emzirdi.

Ummu'I-Fadl (sozune devamla) dedi ki: "Bir gun ben onu AleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanına getirip kucağına koydum. C'ocuk (Resulullah'ın kucağına) işedi. Bende cocuğun omuzuna vurdum. Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm mudahale ederek "Oğlumun canını yaktın. Allah sana rahmet (mağfiret) etsin" buyurdıular."

7135 - Talha İbnu Ubeydillah radıyallahu anh anlatıyor: "Belî (kabilesinden) iki kişi AleyhissalÂtu vesselÂm'ın yanına geldiler. İkisi beraber musluman olmuştu. Biri gayret yonuyle diğerinden fazlaydı. Bu gayretli olanı, bir gazveye iştirak etti ve şehit oldu. Oburu, ondan sonra bir yıl daha yaşadı. Sonra o da oldu."

Talha (devamla) der ki: "Ben ruyamda gordum ki: "Ben cennetin kapısının yanındayım. Bir de baktım ki yanımda o iki zat var. Cennetten biri cıktı ve o iki kişiden sonradan olene (cennete girmesi icin) izin verdi. Aynı vazifeli zat, bir muddet sonra yine cıktı, şehit olana da (iceri girme) izni verdi. Sonra, adam benim icin geri geldi ve:

"Sen don, senin cennete girme vaktin henuz gelmedi!" dedi. Sabah olunca Talha bu ruyayı halka anlattı. Herkes bu ruya(da şehid olan zÂtın sonradan cennete girmesine) şaştı. Bu, Resulullah'a kadar ulaştı, ruyayı ona anlattılar. (Dinledikten sonra) AleyhissalÂtu vesselÂm: "Burada şaşacak ne var?" buyurdular. Halk: "Ey Allah'ın Resulu! Bu zat (din icin) calışmada oburunden daha gayretli idi ve şehit! de oldu. Ama cennete oburu ondan evvel girdi" dediler. Bunun uzerine Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm: "Berikisi ondan sonra bir yıl hayatta kalmadı mı?" dedi.

"Evet!" dediler. AleyhissalÂtu vesselÂm: "Ve o ramazan idrak edip oruc tutmadı mı, bir yıl boyu şu şu kadar namaz kılmadı mı?" Halk yine: "Evet!" deyince, Resulullah aleyhissalÂtu vesselÂm: "Şu halde ikisinin arasında bulunan mesÂfe gok ile yer arasındaki mesafeden fazladır!" buyurdular."