4968 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Nefsim kudret elinde olan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e yemin ederim! Meryem oğlu İsĂ‚'nın, aranıza (bu şeriatle hukmedecek) adĂ‚letli bir hĂ‚kim olarak ineceği, istavrozları kırıp, hınzırları oldureceği, cizyeyi (Ehl-i Kitap'tan) kaldıracağı vakit yakındır. O zaman, mal oylesine artar ki, kimse onu kabul etmez; tek bir secde, dunya ve icindekilerin tamamından daha hayırlı olur."
Sonra Ebu Hureyre der ki: "Dilerseniz şu ayeti okuyun. (Mealen): "Kitap ehlinden hicbir kimse yoktur ki, olumunden once onun (İsa'nın) hak peygamber olduğuna iman etmesin. Kıyamet gununde ise İsĂ‚ onlar aleyhine şĂ‚hitlik edecektir" (Nisa 159).
Buhari, Buyû' 102, Mezalim 31, Enbiya 49; Muslim, İman 242, (155); Ebu DĂ‚vud, MelĂ‚him
14, (4324); Tirmizi, Fiten 54, (2234).
4969 - Hz. CĂ‚bir radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Ummetimden bir grup, hak icin muzaffer şekilde mucadeleye Kıyamet gunune kadar devam edecektir. O zaman İsa İbnu Meryem de iner. Bu muslumanların reisi: "Gel bize namaz kıldır!" der. Fakat Hz. İsa aleyhisselam: "Hayır! der, Allah'ın bu ummete bir ikramı olarak siz birbirinize emirsiniz!"
Muslim, İman 247.
4970 - İbnu Mes'ûd radıyallahhu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Dunyanın tek gunluk omru bile kalmış olsa Allah, o gunu uzatıp, benden bir kimseyi o gunde gonderecek."
İbnu Mes'ûd: "Resûlullah yahut da şoyle buyurmuştu der: "...Ehl-i beytimden birini, ki bu zatın ismi benim ismime uyar, babasının ismi de babamın ismine uyar. Bu zat, yeryuzunu, -eskiden cevr ve zulumle dolu olmasının aksine- adalet ve hakkĂ‚niyetle doldurur."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4282); Tirmizi, Fiten 52, (2231, 2232).
4971 - Ummu Seleme radıyallahu anhĂ‚ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Mehdi benim zurriyetimden, kızım FĂ‚tıma'nın evladlarındandır."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4284).
4972 - Ebu İshĂ‚k anlatıyor: "Hz. Ali radıyallahu anh, oğlu Hasan radıyallahu anh'a baktı ve: "Bu oğlum, Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın tesmiye buyurduğu uzere Seyyid'dir. Bunun sulbunden peygamberinizin adını taşıyan biri cıkacak. Ahlakı yonuyle peygamberinize benzeyecek; yaratılışı yonuyle ona benzemeyecek" dedi ve sonra da yeryuzunu adaletle dolduracağına dair gelen kıssayı anlattı."
Ebu Davud, Mehdi 1, (4290). Deccal
DECCAL
4973 - ŞĂ‚bi'nin, Fatıma Bintu Kays radıyallahu anhĂ‚'dan nakline gore Fatıma şoyle anlatmıştır: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Temimu'd-DĂ‚ri hıristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve musluman oldu. O, benim Mesih DeccĂ‚l'den anlattığıma uygun olan bir rivayette bulundu. Bana anlattığına gore, Temim, bir gemiye binip denize acılmıştır. Yanında Lahm ve CuzĂ‚m kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı icin) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda guneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya cıktılar. Derken karşılarına cok tuylu kıllı bir hayvan cıktı. Bunlar, tuylerinin cokluğundan hayvanın baş tarafı neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın şaşkın: )
"Sen necisin, neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi:
"Ben cessÂseyim!"
"Cessase nedir?" denildi.
"Ey cemaat! Şu mannastıra kadar gelin! İcinde bir adam var, o sizin haberinize muştaktır!" dedi. O, boylece bir adamdan soz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İceride bir adam vardı; hilkatce gorduklerimizin en irisiydi ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı.
"Vah sana! Kimsin sen?" dedik.
"Benim haberimi alabilmişsiniz. Şimdi siz kimsiniz, bana soyleyin!" dedi. Arkadaşlarım:
"Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra şu adaya yaklaştık, sandallara binip adaya cıktık. Tuylu ve cok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tuyunun cokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık. "Vah sana, nesin sen" dedik.
"Ben cessÂseyim!" dedi. Biz: "Cessase de ne?" dedik.
"Manastırdaki şu adama gelin, o sizin haberinize pek muştaktır!" dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız icin korktuk" dedik. Adam:
"Bana BeysĂ‚n hurmalığından haber verin!" dedi. Biz:
"Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik.
"Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.
"Evet!" dedik.
"Oyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi.
"Bana Taberiye golunden haber verin!" dedi.
"Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.
"Onun suyunun cekilmesi yakındır!" dedi.
"Bana Zuğer gozesinden haber verin!" dedi.
"Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.
"Gozede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.
"Evet, onun cok suyu vardır! Sahipleri onun suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.
"Ummilerin peygamberinden bana haber verin? O ne yaptı?" dedi.
"O Mekke'den cıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.
"Araplar O'nunla mukÂtele etti mi?" dedi. Biz:
"Evet!" dedik.
"Onlara karşı ne yaptı?" dedi. Biz de, (onu ezmek icin) peşine duşen Araplara galebe caldığını, Arapların kendisine itaat ettiklerini haber verdik. (O da bize: )
"Bu, onların itaat etmeleri, kendileri icin daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım: Ben Mesih DeccĂ‚l'im. Cıkış icin bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman cıkıp yeryuzunde dolaşacağım. Kırk gun icinde uğramadığım karye (koy) kalmayacak. Mekke ile Taybe (Medine) haric. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıc bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mani olur. Onların her bir gecidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi." Sonra Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m cubuğuyla minbere durterek:
"Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular. Halk da: "Evet!" diye karşılık verdi. bunun uzerine AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Temimi'd-DĂ‚ri'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih DeccĂ‚l'dan) Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık duşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz O Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır doğu tarafındandır. Evet o doğu tarafından zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."
Muslim, Fiten 119, (2942); Ebu Davud, Melahim 15, (4325, 4326); Tirmizi, Fiten 66, (2254).
4974 - Ebu Sa'idi'l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m bize Deccal uzerine uzun bir hadis rivayet etti. Bize anlattıkları meyanında şoyle de demişti:
"Deccal, Medine gecitlerine girmesi kendisine haram kılınmış olarak cıkacak. Derken (Medine civarındaki) bazı ekimsiz yerlere kadar gelir. O gun insanların en hayırlısı olan -veya en hayırlılarından- bir kimse onun karşısına cıkar ve:
"Sen Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın bize haber verdiği DeccĂ‚l'sin!" der. DeccĂ‚l de (kendi adamlarına):
"Ben şunu oldurup sonra da diriltsem ne dersiniz? Bu işte bir şupheye duşer misiniz?" der. Oradakiler:
"Hayır!" derler. Deccal onu oldurur ve sonra diriltir. Diriltildiği zaman adam:
"Allah'a yemin olsun. Senin hakkında hicbir vakit bugunkunden daha basiretli olmamıştım!" der. Deccal onu tekrar oldureyim mi di(yerek oldurmek isteye)cek, fakat musallat edilmeyecek."
Buhari, Fiten 27, Fedailu'l-Medine9; Muslim, Fiten 112, (2938).
4975 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Deccal cıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş olarak gorduğu tatlı sudur; halkın su olarak gorduğu ise yakıcı bir ateştir. Sizden kim o gune ererse, halkın ateş olarak gorduğune duş(meyi kabul et)sin. Cunku o, tatlı soğuk sudur."
Buhari, Fiten 26, Enbiya 50; Muslim, Fiten 105, (2935); Ebu Davud, MelÂhim 14, (4315),
4976 - Ebu Saidi'l-Hudri radıyallahu anh'ın anlattığına gore, AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'a DeccĂ‚l'den sormuştur. Aleyhissalatu vesselam da şu cevabı vermiştir:
"O (DeccĂ‚l) cıktığı gun (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size, onun hakkında, benden onceki peygamberlerden hicbirinin kendi ummetine anlatmadığı hususları anlatacağım: Onun sağ gozu meshedilmiştir (gormez), pertlektir, goz hadakası yoktur, sanki hadakası cevrim icinde bir balgam gibidir. Sol gozu de inciden bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir. Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; koy halkını inzar ederler. Bu ikisi koyden cıkınca Deccal'in ashabından ilki oraya girer."
Rezin tahric etmiştir. Hadisin kaynağı yok ise de, hadiste yer alan mefhumların şahidleri Sahiheyn ve diğer kaynaklarda coğunluk itibariyle gelmiştir.
4977 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m Veda haccı sırasında (bir ara): "Halk susup dinlesin!" buyurdular. Sonra Allah'a hamd ve senĂ‚da bulunup, arkadan Mesih ve Deccal'den uzunu uzun soz ettiler ve buyurdular ki:
"Allah'ın gonderdiği her peygamber, ummetini onunla inzar etti. Nuh aleyhisselam ummetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen peygamberler de. O, sizin aranızda cıkacak. Onun hali sizden gizli kalmayacak. Rabbinizin tek gozlu olmadığı size kapalı değildir. O ise sağ gozu kor birisidir. Onun gozu, sanki (salkımdan) dışa fırlamış bir uzum dĂ‚nesi gibidir. (İki gozunun arasında ke-fe-re yani kĂ‚fir yazılmış olacaktır. Bunu her musluman okuyacaktır)."
Buhari, Fiten 27; Muslim, Fiten 100-103, (169)-(2933). Ibnu sayyÂd
İBNU SAYYÂD
4978 - Muhammed İbnu'l-Munkedir anlatıyor: "CĂ‚bir İbnu Abdillah radıyallahu anhuma, İbnu SayyĂ‚d'ın Deccal olduğu hususunda yemin ederdi. Ben:
"Sen Allah'a yeni de ediyorsun ha!" dedim. Bana şu cevabı verdi:
"(Nasıl etmeyeyim?) Omer İbnu'l-HattĂ‚b radıyallahu anh'a, Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın yanında İbnu SayyĂ‚d'ın Deccal olduğu hususunda yemin ettiğini işittim. Buna rağmen aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m kendisini reddetmemişti."
Buhari, İ'tisam 23; Muslim, Fiten 94, (4929), Ebu DĂ‚vud, Melahim 16, (4331).
4979 - İbnu Omer radıyallahu anhumĂ‚ anlatıyor: "Omer İbnu'l-Hattab radıyallahu anh, ashabtan bir grup icerisinde Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'la birlikte İbnu SayyĂ‚d'a doğru gittiler, Onu, Beni MegĂ‚le şatosunun yanında cocuklarla oynar buldular. O sıralarda bulûğa yaklaşmış durumdaydı. İbnu SayyĂ‚d, AleyhissalĂ‚tu vesselam, eliyle sırtına vuruncaya kadar (onların geldiğini) hissetmedi. Aleyhissalatu vesselam, omuzuna vurup:
"Benim Allah'ın Resûlu olduğuma şehĂ‚det ediyor musun?" diye sordu. İbnu Sayyad ona bakıp:
"Şehadet ederim ki, sen ummilerin peygamberisin!" dedi. İbnu Sayyad da Resulullah'a:
"Sen, benim Allah'ın Resulu olduğuma şehadet eder misin?" dedi. Aleyhissalatu vesselam onu reddetti ve:
"Ben Allah'a ve O'nun resullerine iman ettim!" buyurdu ve sonra sordu:
"Pekiyi, ne goruyorsun?"
"Bana bir doğru sozlu (sadık), bir de yalancı (kĂ‚zib) gelmektedir" diye cevap verdi. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam:
"Sana bu iş karıştırıldı! (Sıdkı kizb; kizbi sıdk ile karıştırıyorsun)" buyurdular. Sonra da Aleyhissalatu vesselam ona:
"Ben senin icin (icimde) bir şey sakladım (bil bakalım!) dedi. İbnu Sayyad:
"O dumandır!" diye cevap verdi. Aleyhissalatu vesselam:
"Sus, sen kendi kadrini hicbir vakit aşamayacaksın!" buyurdular. bunun uzerine Hz. Omer radıyallahu anh:
"Ey Allah'ın Resulu! Bana musaade buyurun şunun boynunu vurayım!" dedi. Aleyhissalatu vesselam da:
"Eğer (Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin, eğer bu Deccal değilse onu oldurmekte sana bir hayır yok!" buyurdular."
Buhari, Cenaiz 80, Şehadat 3, Cihad 178, Edeb 97; Muslim, Fiten 85, 95, (2924, 2930); Ebu Davud, Melahim 16, (4329); Tirmizi, Fiten 63, (2250), 56, (2236).
Tirmizi, "Ben senin icin (icimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" sozunden sonra şu ibareyi ilave etti: "Onun icin (icinde) "O halde semanın apaşikĂ‚r bir duman getireceği gunu gozetle (Habibim)" (Duhan 10) ayetini gizlemişti."
4980 - Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: "İbnu Sayyad, Harre savaşı sırasında kaybedildi."
Ebu Davud, Melahim 16, (4332). Kıyamet oncesi fitneler
KIYAMET ONCESİ FİTNELER
4981 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkca Kıyamet kopmaz. Siz, yuzleri kılıflı kalkanlar gibi, gozleri kucuk, burunları yassı olan bir kavmle savaşmadıkca Kıyamet kopmaz."
Buhari, Cihad 95, 96, Menakıb 25; Muslim, Fiten 62, (2912); Ebu Davud, Melahim 9, (4303, 4304); Tirmizi, Fiten 40, (2216); Nesai, Cihad 42, (6, 45).
4982 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "rumlar, A'mak ve DĂ‚bık nam mahallere inmedikce Kıyamet kopmaz. Onlara karşı Medine'den bir ordu cıkar. Bunlar o gun Arz ehlinin en hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak uzere saf saf duzen alınca, rumlar:
"Bizden esir edilenlerle aramızdan cekilin de onları oldurelim!" derler. Muslumanlar da:
"Hayır" Vallahi sizinle, kardeşlerimizin arasından cekilmeyiz" derler. Bunun uzerine (muslumanlar) onlarla harb eder. bunlardan ucte biri inhizama uğrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Ucte biri katledilir, bunlar Allah indinde şehitlerin en faziletlileridir. Ucte biri de muzaffer olur. Bunlar ebediyen fitneye duşmezler. Bunlar İstanbul'u da fethederler. (Fetihten sonra) bunlar, kılıclarını zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında şoyle bir nida atar:
"Mesih Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!"
Bunun uzerine, cıkarlar. Ancak bu haber bĂ‚tıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccal) cıkar. Bunlar savaş icin hazırlık yapıp safları tanzim ederken, namaz icin ikamet okunur. Derken İsa İbnu Meryem iner ve onlara gitmek ister. Allah'ın duşmanı, Hz. İsa'yı gorunce, tıpkı tuzun suda erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine) helak oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu kudret eliyle oldurur; oyle ki onlara, harbesindeki kanını gosterir."
Muslim, Fiten 34, (2897).
4983 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m (bir gun):
"Bir tarafı karada bir tarafı da denizde olan bir şehir işittiniz mi?" diye sordular. Oradakiler: "Evet!" deyince, şoyle buyurdular:
"İshakoğullarından yetmişbin kişi bu şehre sefer tertiplemedikce Kıyamet kopmaz. Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla savaşmazlar, tek bir ok dahi atmazlar. "LĂ‚ilĂ‚he illallahu vallahu ekber!" derler. Bunun uzerine şehrin kara tarafı duşer. Sonra askerler ikinci kere, "LĂ‚ilĂ‚he illallahu vallahu ekber!" derler, şehrin diğer tarafı da duşer. Sonra tekrar "LĂ‚ilahe illalllahu vallahu ekber!" derler. Bu sefer onlara (kapılar) acılır. Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini toplarlar. Ganimetleri aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir munĂ‚di gelip: "Deccal cıktı!" diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri donerler."
Muslim, Fiten 78, (2920).
4984 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Yahudilerle savaşacak ve onları oldureceksiniz. Oyle ki taş dahi: "Ey musluman! işte yahudi, arkamda (saklandı), gel, oldur onu!" diyecek."
Buhari, Cihad 94, Menakıb 25; Muslim, Fiten 79, (2921); Tirmizi, Fiten 56, (2237).
4985 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Muslumanlardan iki grup aralarında savaşmadıkca Kıyamet kopmaz. Bunlar aralarında buyuk bir savaş yaparlar, fakat dĂ‚vaları birdir."
Buhari, Fiten 24, Menakıb 25, İstitabe 8; Muslim, İman 248, (157), Fiten 17, (157).
4986 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Nefsim yed-i kudretinde olan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e yemin olsun! İmamınızı oldurmedikce, kılıclarınızı birbirinize kullanmadıkca, dunyanıza şerirleriniz varis olmadıkca Kıyamet kopmaz."
Tirmizi, Fiten 9, (2171).
4987 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m: "Herc artmadıkca Kıyamet kopmaz!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler: )
"Herc nedir ey Allah'ın Resûlu?" diye sordular.
"Oldurmek! Oldurmek!" buyurdular."
Muslim, Fiten 18, (157).
4988 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet kopmazdan once gece karanlığının parcaları gibi fitneler olacak. (O vakit) kişi mu'min olarak sabaha erer de kĂ‚fir olarak akşama kavuşur. Mu'min olarak akşama erer, kĂ‚fir olarak sabaha kavuşur. Bircok kimseler azıcık bir dunyalık mukabilinde dinlerini satarlar."
Tirmizi, Fiten 30, (2196). Resûlullah'tan sonra kıyamet
RESÛLULLAH'TAN SONRA KIYAMET YAKINDIR
4989 - Sehl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Ben Kıyamet şoyle yakın olduğu halde gonderildim!" buyurdular ve şehadet parmağıyla orta parmağını yanyana gosterdiler."
Buhari, RikÂk 39, Tefsir, NÂzi'at 1, TalÂk 25; Muslim, Fiten 132, (2950).
4990 - Mustevrid İbnu ŞeddĂ‚d el-Fihrî radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m: "Ben Kıyamet'in kopacağı aynı saatte gonderildim. Ancak, şunun şunu gecmesi gibi ben Kıyamet saatini gecip biraz evvel geldim!" buyurdular ve orta parmağı ile şehadet parmağını gosterdiler."
Tirmizi, Fiten 39, (2214).
KIYAMETTEN ONCE BİR ATEŞİN CIKMASI
4991 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Hicaz bolgesinden bir ateş cıkmadıkca Kıyamet kopmaz. Bu ateş Busra'daki develerin boyunlarını aydınlatacaktır."
Buhari, Fiten 24; Muslim, Fiten 42, (2902).
4992 - İbnu Omer radıyallahu anhumĂ‚ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Kıyametten once, Hadramevt'ten -veya Hadramevt denizinden- bir ateş cıkacak, insanları toplayacak" buyurmuşlardı. (Orada bulunanlar: )
"Ey Allah'ın Resûlu (o gune ulaşırsak) ne yapmamızı emredersiniz?" diye sordular.
"Size Şam('ı yani Suriye'ye gitmenizi) tavsiye ederim" buyurdular."
Tirmizi, Fiten 42, (2218).
MUASIRLARININ OMRU
4993 - Ebu'z-Zubeyr, Hz. CĂ‚bir radıyallahu anh'tan naklediyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Bugun doğmuş (canlı olan) hicbir nefis yoktur ki, yuz sene sonra olmemiş olsun." (RĂ‚vi der ki: ) "Bununla omrun kısalması kastedilmiştir."
Muslim, Fezailu's-sahÂbe 218, (2538); Tirmizi, Fiten 64, (2251).
4994 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Bir adam Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'a: "Kıyamet ne zaman kopacak?" diye sormuştu. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m bir muddet sukuttan sonra yanında duran Ezd-i Şenûe kabilesine mensup bir cocuğa bakıp:
"Bu delikanlı pir-i fĂ‚ni olmadan once Kıyametiniz kopacaktır!" buyurdular.
Hz. Enes radıyallahu anh der ki: "Cocuk o gun benim akranım idi."
Muslim, Fiten 138, (2953).
YALANCILARIN ZUHÛRU
4995 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Otuz kadar yalancı Deccaller cıkmadıkca Kıyamet kopmaz. Bunlardan her biri Allah'ın elcisi olduğunu zanneder."
Tirmizi, Fiten 43, (2219); Ebu DĂ‚vud, MelĂ‚him 16, (4333, 4334, 4335). Guneşin batıdan doğması
GUNEŞİN BATIDAN DOĞMASI
4996 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Guneş, battığı yerden doğmadıkca Kıyamet kopmaz. Batı'dan doğunca, insanlar gorur ve hepsi de iman eder. Ancak, daha once inanmamış veya imannın sevkiyle hayır kazanamamış olan hic kimseye bu iman fayda sağlamaz."
Buhari, Rikak 39, İstiska 27, Zekat 9; Muslim, İman 248, (157); Ebu Davud, Melahim 12, (4312).
4997 - Hz. Ebu zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Guneş battığı sırada Mescid'e girmiştim. Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m bana:
"Ey Ebu Zerr!" buyurdular. "Şu (guneş batınca) nereye gidiyor, biliyor musun?"
"Allah ve Resûlu daha iyi bilir!" dedim.
"O, Rabbinden secde etmek icin izin istemeye gider. Ona izin verilir ve sanki kendisine şoyle denir: "Git geldiğin yerden tekrar doğ." O da battığı yerden doğar."
Sonra (Ebu Zerr dedi ki: "AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m) şoyle kıraat etti: "Ve zĂ‚like mustegarrun leha" (Yasin 38). (Ebu Zerr ilaveten) dedi ki: "Bu İbnu Mes'ûd kıraatidir."
KIYAMETİN BAŞKA ALAMETLERİ
4998 - Ebu SĂ‚id radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Ruhumu kudret elinde tutan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e yemin olsun ki, vahşi hayvanlar insanlarla konuşmadıkca, kişiye kamcısının ucundaki meşin, ayakkabısının bağı konuşmadıkca, kendinden sonra ehlinin ne yaptığını dizi haber vermedikce Kıyamet kopmaz."
Tirmizi, Fiten 19, (2182).
4999 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Devs kabilesinin kadınlarının kıcları, Zu'l-Halasa putunun etrafında titremedikce Kıyamet kopmaz. Zu'l-halasa, Devslilerin cahiliye devrinde tapındıkları (TebĂ‚le'deki) puttur."
Buhari, Fiten 23; Muslim, Fiten 51, (2906).
5000 - Hz. Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "İnsanların dunyaca en bahtiyarını Ă‚di oğlu Ă‚diler teşkil etmedikce Kıyamet kopmaz."
Tirmizi, Fiten 37, (2210).
5001 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet Allah Allah diyen bir kimsenin uzerine kopmayacaktır."
Muslim, İman 234, (148); Tirmizi, Fiten 35, (2208).
5002 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m, yanındaki cemaate konuşurken, bir adam gelerek: "(Ey Allah'ın Resûlu!) Kıyamet ne zaman kopacak?" dedi. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m konuşmasına devam etti, sozlerini bitirdiği vakit:
"Sual sÂhibi nerede?" buyurdular. Adam:
"İşte buradayım ey Allah'ın Resûlu!" dedi. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Emanet zĂ‚yi edildiği vakit Kıyameti bekleyin!" buyurdular. Adam:
"Emanet nasıl zĂ‚yi edilir?" diye sordu. Efendimiz:
"İş, ehil olmmayana tevdi edildi mi Kıyamet'i bekleyin!" buyurdular."
Buhari, İlm 2, RikĂ‚k 35.
5003 - Sahiheyn'de gelen bir diğer rivayette: "Kahtan'dan, insanları değneğiyle idare eden bir adam cıkmadıkca Kıyamet kopmaz" buyrulmuştur."
Buhari, Fiten 23, MenĂ‚kıb 7; Muslim, Fiten 60, (2910).
5004 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Fırat nehri altın bir dağ uzerinden acılmadıkca Kıyamet kopmaz. Onun uzerine insanlar savaşırlar. Yuz kişiden doksan dokuzu oldurulur. Onlardan her biri: "Herhalde savaşı ben kazanacağım" der."
Buhari, Fiten 24, Muslim, Fiten 29, (2894); Ebu DÂvud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizi, Cennet 26, (2572, 2573).
5005 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Zaman yakınlaşmadıkca Kıyamet kopmaz. Bu yakınlaşma oyle olur ki, bir yıl bir ay gibi, ay bir hafta gibi, haftada bir gun gibi, gun saat gibi, saat de bir cıra tutuşması gibi (kısa) olur."
Tirmizi, zuhd 24, (2333).
5006 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Allah TeĂ‚la hazretleri ipekten daha yumuşak bir ruzgĂ‚rı Yemen'den gonderir. Bu ruzgĂ‚r, kalbinde zerre miktar iman bulunan hic kimseyi haric tutmadan hepsinnin ruhunu kabzeder."
Muslim, İman 185, (117).
5007 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Kıyamet sĂ‚dece şerir insanların uzerine kopacaktır!" buyurdular."
Muslim, Fiten 131, (2949).
5008 - İbnu Zuğb el-EyĂ‚di anlatıyor: "Abdullah İbnu HavĂ‚le el-Ezdi radıyallahu anh'ın yanına indim. Bana:
"Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m bizi, ganimet alalım diye yaya olarak gonderdi. Biz de donduk ve hicbir ganimet elde edemedik. Yorgunluğumuzu yuzlerimizden anlayıp, aramızda doğrularak:
"Ey Allah'ım, onları bana tevkil etme; ben onları uzerime almaktan Ă‚cizim! Onları kendilerine de tevkil etme, bu işten kendileri de acizdirler. Onları diğer insanlara da tevkil etme, kendilerini onlara tercih ederler!" buyurdular. Sonra elini başımın ustune koydu ve:
"Ey İbnu Havale! Hilafetin (Medine'den) Arz-ı Mukaddese'ye (Suriye'ye) indiğini gorursen, bil ki artık zelzeleler, kederler, buyuk hĂ‚diseler yakındır. O gun Kıyamet, insanlara, şu elimin, başına olan yakınlığından daha yakındır" buyurdu."
Ebu Davud, Cihad 37, (2535). 5009 - Hz. Enes radıyallahu anh dedi ki: "İstanbul'un fethi Kıyamet anında olacaktır."
Tirmizi, Fiten 58, (2240).
5010 - Hz. Ali radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m (bir gun):
"Ummetim onbeş şeyi yapmaya başlayınca ona buyuk belanın gelmesi vĂ‚cip olur!" buyurmuşlardı. (Yanındakiler: ) "Ey Allah'ın Resûlu! Bunlar nelerdir?" diye sordular. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m saydı:
-Ganimet (yani milli servet, fakir fukaraya uğramadan sadece zengin ve mevki sahibi kimseler arasında) tedavul eden bir metĂ‚ haline gelirse,
-Emanet (edilen şeyleri emĂ‚net alan kimseler, sorumlu ve yetkililer, memurlar) ganimet (malı yerini tutup, yağmalayıp nefislerine helal) kıldıkları zaman,
-ZekÂt (odemeyi ibadet bilmeyip bir angarya ve) ceza telÂkki ettikleri zaman.
-Kişi annesinin hukukuna riayet etmeyip, kadınına itaat ettiği;
-Babasından uzaklaşıp ahbabına yaklaştığı;
-Mescidlerde (rıza-yı ilĂ‚hi gozetmeyen husûmet, alış-veriş, eğlence ve siyĂ‚siyĂ‚ta vs. muteallik) sesler yukseldiği zaman.
-Kavme, onların en alcağı (erzel) reis olduğu;
-(Devlet otoritesinin yetersizliği sebebiyle tedhiş ve zulumle insanları sindiren zorba) kişiye zararı dokunmasın diye hurmet ettiği;
-(Ceşitli adlarla imal edilen) ickiler (serbestce) icildiği;
-İpek (haram bilinmeyip erkekler tarafından) giyildiği;
-(San'at, bale, konser gibi ceşitli adlar altında; bar, gazino, dansing ve salonlarda ve hatta televizyon ve filim gibi ceşitli vasıtalarla yaygın şekilde) şarkıcı kadınlar ve calgı aletleri edinildiği;
-Bu ummetin sonradan gelen nesilleri, onceden gelip gecenlere (ceşitli ithamlar ve bahanelerle) hakĂ‚ret ettiği zaman artık kızıl ruzgĂ‚rı, (zelzeleyi), yere batışı (hasfı) veya suret değiştirmeyi (meshi) (veya gokten taş yağmasını, (kazfi) bekleyin."
Tirmizi, Fiten 39, (2211).
5011 - İbnu Amr İbnu'l-As radıyallahu anhumĂ‚ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Cıkış itibariyle, Kıyamet alametlerinin ilki guneşin battığı yerden doğması, kuşluk vakti insanlara dabbetu'l-arzın cıkmasıdır. Bunlardan hangisi once cıkarsa, diğeri de onun hemen peşindedir."
Muslim, Fiten 118, (2941); Ebu DÂvud, Melahim 12, (4310).
5012 - Hz. MuĂ‚z İbnu Cebel radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m (bir gun):
"Beytu'l-Makdis'in imĂ‚rı Yesrib'in harabıdır. Yesrib'in harĂ‚bı melhamenin (savaşın) cıkmasıdır. Melhame İstanbul'un fethidir, İstanbul'un fethi DeccĂ‚l'in cıkmasıdır!" buyurdular. Sonra elini (Resûlullah), konuşmakta olduğu kimsenin (yani Hz. MuĂ‚z'ın) dizine vurdular ve:
"Bu soylediğim kesinlikle hakikattir. Tıpkı senin burada oturman hak olduğu gibi" buyurdular."
Hz. Muaz burada kendisini kasdetmektedir. (Yani Aleyhissalatu vesselam'ın konuştuğu ve dizine elini vurduğu kimse Muaz İbnu Cebel radıyallahu anh'tır.)"
Ebu Davud, Melahim 3, (4294).
5013 - Abdullah İbnu Busr radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Melhame ile Medine'nin fethi arasında altı yıl vardır. Yedinci yılda da Mesih DeccĂ‚l cıkar."
Ebu Davud, Melahim 4, (4296); İbnu Mace, Fiten 35, (4093).
SÛR'A UFLENMESİ VE NEŞR
5014 - Ebu Saîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Sûr'un sahibi (İsrafil aleyhisselĂ‚m), sûr denen sorusunu ağzına dayamış, yuzunu cevirmiş, kulağını dikmiş, ufleme emrini beklerken ben nasıl tereffuhle (dunya nimetlerinden) istifade edebilirim?" buyurmuşlardı. Bu, sanki ashabına cok ağır gelmişti:
"Peki biz ne yapalım -veya ne diyelim- ey Allah'ın Resûlu?" diye sordular. Onlara: "Hasbunallah ve ni'mel-vekil (Allah bize yeter, o ne guzel vekildir!), Allah'a tevekkul ettik. -belki de "tevekkulumuz Allah'adır!" demişti- deyiniz!" diye emir buyurdular."
Tirmizi, Kıyamet 9, (2433).
5015 - İbnu Amr İbni'l-As radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'a Sûr'dan sorulmuştu:
"Bu, icine uflenen bir boynuzdur!" diye cevap verdi."
Ebu Davud, Sunnet 24, (4742); Tirmizi, Kıyamet 9, (2432). 5016 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"İki sûr arasında kırk vardır!" buyurmuştur. Bunun uzerine oradakiler:
"Ey Ebu Hureyre! Kırk gun mu?" diye sordular. Fakat o: "Birşey diyemem!" cevabını verdi. Tekrar: "Kırk ay mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi. "Kırk yıl mı?" dediler. O yine: "Bir şey diyemem!" cevabını verdi ve (Resûlullah'ın hadisine devam etti: )
"Sonra allah semĂ‚dan su indirecek ve insanlar yerden sebze biter gibi bitecekler. İnsanda bir kemik hĂ‚ric hepsi curur. Bu curumeyen, acbu'z-zeneb denen kuyruk sokumu kemiğidir. Kıyamet gunu yeniden yaratılış bundan terkîb edilecektir."
Buhari, Tefsir, Zumer 3, Amme 1; Muslim, Fiten 141, (2955); Muvatta, CenÂiz 48, (1, 239);
Ebu Davud, Sunnet 24, (4743); Nesai, CenÂiz 117, (4, 111).
5017 - Ka'b İbnu MĂ‚lik radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Mu'minin ruhu, cennet ağacında beslenen bir kuş olur. Yeniden dirilme gununde Allah onu cesedine dondurunceye kadar orada beslenir."
Muvatta, Cenaiz 49, (1, 240); Nesai, Cenaiz 117, (4, 108); İbnu Mace, Zuhd 32, (4271).
5018 - Ebu Rezin el-Ukayli radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu dedim, Allah, mahlûkatı nasıl iade eder, (yeniden diriltir)? Bunun dunyadaki orneği nedir?"
"Sen dedi, hic kavminin uzerinde yaşadığı vĂ‚diden kurak mevsimde gecmedin mi? Sonra bir kere de her tarafın yemyeşil uğrunduğu munbit mevsimde uğramadın mı?"
Ben "Elbette!" deyince:
"İşte bu, (yeniden) yaratmasına Allah'ın delilidir. Allah, oluleri de boyle diriltecektir!" buyurdular."
Rezin tahric etmiştir. Bu hadis Ahmed İbnu Hanbel'in Musned'inde biraz farklı lafızlarla rivayet etilmiştir (4, 11).
5019 - İbnu AbbĂ‚s radıyallahu anhuma "Fe iza nûgirĂ‚ finnĂ‚gûri" "O boru otturulunce" (Muddessir 8) ayeti ile ilgili olarak dedi ki: "Bu, sûr'dur. Surede gecen rĂ‚cife, birinci nefha (ufleme), rĂ‚dife de ikinci nefhadır."
Buhari, RikÂk 43 (muallak olarak).
5020 - Ebu Saîd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m (bir gun bize) SĂ‚hib-i Sûr'u (İsrafili) zikretti ve dedi ki:
"Sağında Cibril, solunda da MikĂ‚il aleyhimusselĂ‚m var."
Rezin tahric etmiştir. Ebu Davud, Hurûf ve'l-kırĂ‚'at 1, (3999).
HAŞR HAKKINDA
5021 - Suheyl İbnu Sa'd radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet gunu insanlar beyaz, bembeyaz, has unun coreği gibi bir yerde toplanacaklar. Orada hic kimsenin bir işareti (evi, bağı vs.) olmayacak."
Buhari, Rikak 44; Muslim, Munafikun 28, (2790).
5022 - İbnu Abbas radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Sizler Allah'a yalınayak, bedenleriniz cıplak ve kabuklu (sunnet edilmemiş) olarak haşr olunacaksınız!" buyurdular."
5023 - Bir diğer rivayette İbnu Mes'ûd şoyle demiştir: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m va'z etmek uzere aramızda doğruldu ve dedi ki:
"Ey insanlar! Sizler (Kıyamet gunu) Allah'ın yanında yalınayak, cıplak ve kabuklu olarak toplanacaksınız. (Sonra şu ayeti okudu: ) "İlk yaratışa nasıl başladı isek, uzerimizde hak bir vaad olarak yine onu iade edeceğiz..." (Enbiya 104). Haberiniz olsun, o gun ummetimden bazı kimseler getirilir ve sol tarafa alınırlar. Bunun uzerine ben:
"Ey Rabbim! Bunlar ashabımdır!" derim. Bana:
"Sen bilmiyorsun, bunlar senden sonra neler yaptılar" denilir. ben sĂ‚lih kul (İsĂ‚)'nın dediği gibi diyeceğim:
"Ben iclerinde bulunduğum muddetce uzerlerinde bir kontrolcu idim. Fakat vakta ki sen benni (iclerinden) aldın, ustlerinde nigehbĂ‚n yalnız sen oldun. (Zaten) sen (her zaman) her şeye hakkıyla şĂ‚hidsin. Eğer kendilerine azab edersen şuphe yok ki onlar senin kullarındır. Eğer onları affedersen mutlak gĂ‚lib ve yegĂ‚ne hukum ve hikmet sahibi olan da hakikaten sensin sen" (MĂ‚ide 117-118).
Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m devamla dedi ki:
"Bunun uzerine bana: "Onlar, sen aralarından ayrıldığın gunden beri, dinden yuz cevirmeye hic ara vermediler!" denilecek."
Bir rivayette şu ziyade var: "Ben: "Rahmetten uzak olsunlar, rahmetten uzak olsunlar!" derim."
Buhari, Rikak 45, Enbiya 8, 44, Tefsir, Maide 14, 15, Tefsir, Enbiya 2; Muslim, Cennet 57, (2860); Tirmizi, Kıyamet 4, (3329); Nesai, Cenaiz 118, (4, 114).
5024 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet gunu insanlar uc sınıf olarak haşrolunurlar:
-Yayalar sınıfı,
-Binekliler sınıfı,
-Yuzu ustu surunenler sınıfı."
Aleyhissalatu vesselam'a soruldu: "Ey Allah'ın Resûlu! Bunlar yuzleri uzerine nasıl yururler?" Şu cevabı verdiler:
"Onları ayakları uzerine yuruten ZĂ‚t-ı Zulcelal, yuzleri uzerine yurutmeye de kĂ‚dirdir. Ancak bilesiniz, bu yuzleri ustu yuruyenler, onlerine cıkan her engele, her dikene karşı kendilerini yuzleriyle korumaya calışırlar."
Tirmizi, Tefsir, Beni İsra'il (İsra), (3141).
5025 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "İnsanlar Kıyamet gunu uc hal uzere haşrolunurlar:
1. İstekliler, korkanlar.
2. İki kişi bir deve uzerinde olanlar, uc kişi bir deve uzerinde olanlar, dort kişi bir deve uzerinde olanlar, on kişi bir deve uzerinde olanlar.
3. Geri kalanları, ateşe tapanlar. Cehennem, onların kaylûle yaptığı yerde onlarla kaylûle yapar, geceledikleri yerde onlarla birlikte geceler, onların sabahladıkları yerde onlarla sabahlar, onların akşamladıkları yerde onlarla beraber akşamlar."
Buhari, Rikak 48; Muslim, Cennet 59, (2861); Nesai, Cenaiz 118, (4, 115, 116).
5026 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"İnsanlar Kıyamet gunu oylesine ter akıtırlar ki, bu terler yerin icinde yetmiş zirĂ‚'lık derinliğe kadar iner ve bu ter (yer ustunde de birikerek insanları konuşamaz hale getirmek uzere ağızlarına) gem vurur ve kulaklarına kadar ulaşır."
Buhari, Rikak 47; Muslim, Cennet 61, (2863). Hesap ve kullar arasında hukmun verilmesi
HESAP VE KULLAR ARASINDA HUKMUN VERİLMESİ
5027 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kimin uzerinde kardeşine karşı ırz veya başka bir şey sebebiyle hak varsa, dinar ve dirhemin bulunmadığı (Kıyamet ve hesaplaşmanın olacağı) gun gelmezden once daha burada iken helalleşsin. Aksi takdirde o gun, salih bir ameli varsa, o zulmu nisbetinde kendinden alınır. Eğer hasenatı yoksa, arkadaşının gunahından alınır, kendisine yuklenir."
Buhari, Mezalim 10, Rikak 48; Tirmizi, Kıyamet 2, (2421).
5028 - Yine Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet gunu hak sahiplerine haklarını mutlaka eda edeceksiniz. Oyle ki kabış (boynuzsuz) koyun icin, boynuzlu koyundan kısas alınacak, taşa (niye bir başka) taş uzerine yuklenip kaldığından; adamın adamı niye yaraladığından sorulacak."
(Ebu Hureyre) der ki: "Biz şunu da işitirdik: "Kıyamet gunu, kişiyi tanımadığı birisi yakalar ve der ki: "Sen beni hata ve munker işlerden goruyordun, fakat ondan men etmiyordun!"
Muslim, Birr 60, (2582); Tirmizi, Kıyamet 2, (2422).
"Boynuzlu koyun....." tabirinden gerisi Rezin'in ziyadesidir,
5029 - Hz. Aişe radıyallahu anhĂ‚ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Ahirette kimin hesabı munakaşa edilirse, azaba maruz kalacak demektir!" buyurmuşlardı. Ben: "Nasıl olur? Allah TeĂ‚la hazretleri (meĂ‚len):
"O vakit kimin kitabı sağ eline verilirse; kolay bir hesabla muhasebe edilecek ve ehline sevincli olarak donecek" (İnşikak 7-9) buyurmadı mı, (bu hesap munakaşası değil mi)?" dedim.
"Hayır! buyurdular, bu (munakaşa değil) arzdır. Kıyamet gunu hesĂ‚ba cekilen herkes mutlaka helak olmuş demektir!"
Buhari, ilim 35, Tefsir, İnşikak 1, Rikak 49; Muslim, Cennet 80, (2876); Ebu Davud, Cenaiz 3, (3093); Tirmizi, Kıyamet 6, (2428).
5030 - Hureys İbnu Kabisa radıyallahu anh anlatıyor: "Medine'ye geldim ve: "Ey Allahım! Bana salih bir arkadaş nasib et!" diye dua ettim. Derken Ebu Hureyre radıyallahu anh'ın yanına oturdum. Kendisine:
"Ben, Allah'a bana salih bir arkadaş nasip etmesi icin dua ettim. bana, Resûlullah'tan işittiğin bir hadis soyle! Olur ki Allah TeĂ‚la Hazretlerri ondan faydalanmamı nasib eder!" dedim. Bunun uzerine dedi ki: "Ben, Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın şoyle soylediğini işittim:
"Kıyamet gunu, kişi amelleri arasında once namazın hesabını verecek. Bu hesap guzel olursa kurtuluşa erdi demektir. Bu hesap bozuk olursa, husrĂ‚na duştu demektir. Eğer farzında eksiklik cıkarsa Rab TeĂ‚la Hazretleri: "Bakın, kulumun (defterinde yazılmış) nafilesi var mı?" buyurur. Boylece, farzın eksikleri nafile (namazları) ile tamamlanır. Sonra, bu tarzda olmak uzere diğer amelleri hesaptan gecirilir."
Tirmizi, Salat 305, (413); Nesai, Salat 9, (1232).
5031 - Yahya İbnu Sa'id rahimehullah anlatıyor: "Bana ulaştığına gore, (Kıyamet gunu), kulun ilk bakılacak ameli namazdır. Eğer namazı kabul edilirse, geri kalan amellerine bakılır. Eğer namazı kabul edilmezse diğer amellerinin hicbirine bakılmaz."
Muvatta, Kavru's-Salat 89, (1, 173).
5032 - İbnu Mes'ud radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Kıyamet gunu, insanlar arasında hukmedilecek ilk şey kandır."
Buhari, Diyat 1, Rikak 48; Muslim, Kasame 28, (1678); Tirmizi, Diyat 8, (1396); Nesai, Tahrim 2, (7, 83).
5033 - Ebu Berse radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Kıyamet gunu, dort şeyden sual edilmedikce, kulun ayakları (Rabbinin huzurundan) ayrılamaz:
-Omrunu nerede harcadığından,
-Ne amelde bulunduğundan,
-Malını nerede kazandığından ve nereye harcadığından,
-Vucudunu nerede curuttuğunden."
Tirmizi, Kıyamet 1, (2419).
5034 - Ebu Sa'id ve Ebu Hureyre radıyallahu anhuma anlatıyorlar:
"Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki: "Kıyamet gunu kul (hesap vermek uzere huzur-u ilahiye) getirilir. Allah TeĂ‚la Hazretleri:
"Ben sana kulak, goz, mal ve evlat vermedim mi? Sana hayvanları ve ekimi musahhar kılmadım mı? Seni bunlara baş olmak, onlardan istifade etmek uzere serbest bırakmadım mı? Acaba, benimle bugunku şu karşılaşmanı hic duşundun mu?" diye soracak. Kul da: "Hayır" diyecek. Allah TeĂ‚la Hazretleri: "Oyleyse bugun ben de seni unutacağım, tıpkı senin (dunyada) beni unuttuğun gibi!" buyuracak."
Tirmizi, Kıyamet 7, (2430).
5035 - Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "(Ashab, Resûlullah'a): "Ey Allah'ın Resûlu! Kıyamet gunu Rabbimizi gorecek miyiz?" diye sordular. Aleyhissalatu vesselam: "Bulutsuz bir gunde, oğle vaktinde guneşi gorme hususunda bir itişip kakışmanız olur mu?" diye sordu. Ashab: "Hayır!" deyince:
"Bulutsuz (dolunaylı) gecede ayı gormekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" deyince:
"Nefsim yed-i kudretinde olan ZĂ‚t-ı Zulcelal'e yemin olsun, Rabbinizi gorme hususunda da hicbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı guneş ve ayı gormede itişip kakışmanız olmadığı gibi. Boylece kul, Rabbiyle karşı karşıya gelecek. Rabb TeĂ‚la:
"Ey filĂ‚n! ben sana ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi? Atı, deveyi sana musahhar (hizmetci) kılmadım mı? Reislik yapmana, ganimet malından dortte bir almana musaade etmedim mi?" diye soracak. Kul:
"Evet ey Rabbim!" diyecek. Rab TeÂla:
"Benimle karşılaşacağını hic duşunmedin mi?" diyecek. kul bu soruya: "Hayır!" karşılığını verecek. Rab TeĂ‚lĂ‚ da:
"Oyleyse şimdi de ben seni unutuyorum. Tıpkı (dunyada) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek. Sonra ikinci kul Allah'ın karşısına cıkar. Rab TeĂ‚la ona da aynı şeyleri soyler. Sonra ucuncuye de birinciye soylediklerinin aynısını soyler. Kul: "Evet! Ey Rabbim!" der. Rab TeĂ‚la da:
"Benimle karşılaşacağını hic aklından gecirdin mi?" diye sorar. Kul:
"Ey Rabbim, sana, kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruc tuttum, sadaka verdim!" der ve elinden geldiğince (Hak TeĂ‚la hakkında) hayır senĂ‚da bulunur. Rab TeĂ‚la:
"Bu hususta lehine şehĂ‚det edecek biri var mı?" diye soracak. Kul:
"Hayır, yok!" diyecek. Rabb TeĂ‚la:
"Şimdi senin aleyhine bir şahit gonderilecek!" der. Kul kendi kendine: "Benim aleyhime şahidlik yapacak da kim?" diye icinden duşunur. Kulun ağzı muhurlenir. Uyluğuna: "Haydi konuş!" denir. Uyluğu, eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun kendisi icin bir ozur aramaması icindir. Bu kimse, allah'ın gadabına uğrayan munĂ‚fıktır."
Muslim, Zuhd 16, (2968). 5036 - İbnu'l-Museyyib, AtĂ‚ İbnu Zeyd el-Leysi, Ebu Hureyre radıyallahu anh'tan naklen anlatıyorlar: "İnsanlar Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'a: "Ey Allah'ın Resûlu! Kıyamet gunu Rabbimizi gorecek miyiz?" diye sordular. O da: "Siz bulutsuz dolunay gecesinde ayı gormekten şupheye duşer misiniz?" diye cevap verdi. Onlar:
"Hayır! Ey Allah'ın Resûlu!" diye cevap verdiler. AleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Bulutsuz bir gunde guneşi gormekten şuphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. Ashab yine: "Hayır!" cevabını verdiler. Bunun uzerine:
"Şunu bilin ki, siz Rabbinizi de boyle goreceksiniz. Kıyamet gunu, insanlar haşrolunurlar. (Rab TeĂ‚la):
"Kim (Benden başka) bir şeye tapıyor idiyse ona tĂ‚bi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı guneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada, munafıklarıyla birlikte bu ummet kalır. Allah onlara (tanımadıkları bir surette) yaklaşır.
"Ben sizin Rabbinizim!"buyurur. Oradakiler:
"(Senden Allah'a sığınırız). Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz gelince biz onu tanırız!" derler. Derken Rableri (onların tanıyacağı surette) gelir. "Ben Rabbinizim!" der. Onlar da:
"Sen Rabbimizsin!" derler. Rabb TeĂ‚la onları (cennete) davet eder. Cehennemin uzerine Sırat kurulur. Peygamberler arasında, ummetiyle Sırat'tan ilk gecen ben olurum. O gun peygamberler dışında kimse konuşmaz. Peygamberlerin o gunku kelamı da:
"Allahumme sellim, Allahumme sellim (Ey Rabbimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!)" olacak. Cehennemde, deve dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini gordunuz mu?" diye sordu. Ashab: "Evet!" deyince Aleyhissalatu vesselam devam etti:
"İşte o kancalar, tıpkı deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların buyukluğu ne kadardır, Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanlarrı (kotu) amelleri sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kotu) ameli sebebiyle helak olur. Bir kısmı da ateşin icine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten cıkarmaları icin meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar. Cunku Allah TeĂ‚la Hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe haram etmiştir.
Onlar boylece ateşten cıkarlar. Hepsi de ateşten kavrulmuş vaziyettedir. Uzerlerine hayat suyu dokulur. Selin getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz acıp) bitmesi gibi, suyun değdiği yerler yeniden bitecek.
Rabb TeĂ‚la, sonra, kullar arasındaki hukmunu tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur. Yuzu cehenneme doğru ilerlerken:
"Ey Rabbim! Yuzumu ateş tarafından cevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu" diye yalvaracak. Allah TeĂ‚la'ya, kendisine dua etmesini dilediği kadar duada bulunacak. Sonra Allah TeĂ‚la Hazretleri:
"Ben bu istediğini versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak. Adam: "İzzet ve celĂ‚line yemin olsun! Hayır! Bundan başkasını istemem!" diyecek ve istemeyeceği hususunda Allah'a ahd u misakta bulunacak. (Allah), bunnun uzerine yuzunu ateşten cevirecek. Adam yuzuyle cennete yonelince ve onun guzelliğini gorunce, Allah'ın dilediği bir muddet susacak. Sonra (dayanamayıp): "Ey rabbim! Beni cennetin kapısına yaklaştır!" diyecek. Allah TeĂ‚la Hazretleri:
"Sen bana istemiş olduğundan başka bir talepte bulunmayacağına dair ahd u misakta bulunmadın mı? Ey Ă‚demoğlu yazık sana! Sen ne donekmişsin!" diyecek. Adam:
"Ey Rabbim! Mahlukatın en bedbahtı ben olmayayım!" diyecek. Rab TeĂ‚la: "Sana bu istediğin verilse, acaba başka bir şey istemeyecek misin?" der. Adam: "Hayır! İzzetine ve celaline yemin olsun hayır! Başka birşey istemeyeceğim!" diyecek. Rabbi de onu mazur addedecek. Cunku o, sabredilemeyecek bir şeyler gormuştur. Adam, Rabbine, istediği ahd u misakta bulunur. (Rabbi de) onu cennetin kapısına yaklaştırır. Kapıya yaklaşıp onun guzelliğini ve icindeki tarĂ‚vet ve surûru gorunce, Allah'ın dilediği kadar sesini keser. (Fakat daha fazla dayanamayıp atılır):
"Ey Rabbim! Beni cennete koy!" der. Rab TeÂla:
"Ey Ă‚demoğlu yazık sana! Sen ne donekmişsin! Sana verilenlerin dışında bir şey istemeyeceğine dair bana ahd u misĂ‚k vermedin mi?" diyecek. Adam: "Ey Rabbim! Beni mahlukatın en bedbahtı yapma!" diyecek. Allah onun bu haline gulecek. Sonra ona cennete girmesi icin izin verecek ve:
"Dile (ne dilersen)!" diyecek. adam dileyecek. Oyle ki, hicbir arzusu kalmayacak. Allah yine de: "Şunları şunları da iste!" deyip, istemesi gereken şeyleri zikredecek. Boylece istenecek şeyler bitince Allah TeĂ‚la Hazretleri:
"Butun bunlar, bir misliyle sana verilmiştir!" buyuracak."
Ebu Sa'id der ki: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın: "Butun bunlar, on misliyle birlikte sana verilmiştir!" dediğini işittim."
Buhari, Rikak 52, Ezan 129, Tevhid 24; Muslim, İman 299, (182); Tirmizi, Cennet 20, (2560). 5037 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Kıyamet gunu insanlar uc kere Allah'a arzedilirler: İlk iki arzedilmede cidĂ‚l ve ozur beyanı vardır. Ama ucuncu arzedilme esnasında ellerde sahifeler ucuşur, kimisi sağ eliyle, kimisi de sol eliyle alır."
Tirmizi, Kıyamet 5, (2427).
5038 - İbnu Omer radıyallahu anhuma anlatıyor: "Bir adam bana: "(Kıyamet gunu Allah'ın kişiye hususi) hitabı hakkında ne işittin?" diye sordu. Şu cevabı verdim:
"Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m'ın: "Mu'min Rabbine yaklaştırılır. Oyle ki, (Allah onun) uzerine himayesini indirir ve gunahlarını itiraf ettirir. Ona sorar: "Şu şu gunahlarını biliyor musun?" Mu'min kul, iki kere:
"Evet ey Rabbim, biliyorum!" der. Rab TeÂla da:
"Dunyada iken bunları orterek seni teşhir etmemiştim. Bugun de onları senden affediyorum!" buyurur. Sonra ona hasenĂ‚t defteri verilir. Amma, kĂ‚firlere ve munĂ‚fıklara gelince, bunlarla ilgili olarak, butun mahlukatın huzurunda:
"Bunlar Allah namına yalan soylemişler (boylece buyuk bir zulumde bulunmuşlardır). Haberiniz olsun! Allah'ın lĂ‚neti zĂ‚limleredir" diye nida olunur."
Buhari, Mezalim 2, Tefsir, Hud 4, Edeb 60, Tevhid 36; Muslim, Tevbe 52, (2768).
5039 - Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'ın Resûlu! Benim kolelerim var, bana yalan soyluyorlar ve bana ihanet ediyorlar, bana isyan ediyorlar. Ben de onlara şetmediyor ve dovuyorum. Onlar yuzunden (Allah yanında) durumum ne olacak?" diye sordu. Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m:
"Kıyamet gunu onlar, sana olan ihĂ‚netleri, isyanları ve yalanları sebebiyle muhĂ‚sebe olacaktır. Senin onlara verdiğin ceza ise, eğer cezan onların gunahları nisbetinde ise, başabaştır; ne lehine ne de aleyhine olur. Eğer onlara verdiğin ceza gunahlarından az ise bu senin icin bir fazilet olur. Eğer onlara verdiğin ceza gunahlarından cok olursa, bu fazla kısım sebebiyle onlar lehine sana kısas yapılır" buyurdular. Bunun uzerine adam huzurdan cekildi, ağlamaya ve dovunmeye başladı. Bunun uzerine Aleyhissalatu vesselam dedi ki:
"Sen Allah'ın kitabını okumuyor musun? (Bak ne diyor! (Mealen): "Biz Kıyamet gunune mahsus adalet terazileri koyacağız. Artık hicbir kimse hicbir şeyle haksızlığa uğratılmayacaktır. (O şey bir hardal tanesi kadar bile olsa, onu getiririz (Mizana koyarız). Hesapcılar olarak da biz yeteriz" (Enbiya 47). Adam tekrar:
"Allah'a yemin olsun, ey Allah'ın Resûlu! Ben hem kendim ve hem de onlar icin, ayrılmalarından daha hayırlı bir şey goremiyorum. Seni şahid kılıyorum, hepsi hurdur, (azad ettim)" dedi."
Tirmizi, Tefsir, Enbiya, (3163).
5040 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m (bir gun) gulduler ve:
"Neye gulduğumu biliyor musunuz?" buyurdular. Biz:
"Allah ve Resûlu daha iyi bilir!" dedik.
"Kulun Rabbine olan hitabından!" buyurdular ve şoyle devam ettiler:
"Kul şoyle der: "Ey Rabbim, sen beni zulumden korumadın mı?"
Rab TeÂla: "Evet korudum" buyurur. Kul da:
"Fakat ben bugun, kendime, kendimden başka bir kimsenin şahid olmasını asla istemiyorum" der. Rabb TeĂ‚la:
"Bugun sana tek şĂ‚hid olarak nefsin, cok şahid olarak da kirĂ‚men kĂ‚tibin kĂ‚fidir" buyurur." Resûlullah devamla dedi ki:
"Ağzına muhur vurulur ve diğer organlarına: "Konuş!" denilir. Onlar adamın amelini haber verirler. Sonra konuşma hususunda serbest bırakılır. Adam organlarına: "Yazıklar olsun size! Buradan defolun! Ben sizin icin mucadele etmiştim" der."
Muslim, Zuhd 17, (2969).
5041 - İbnu Amr İbni'l-Âs radıyallahu anhuma anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Aziz ve celil olan Allah (Kıyamet gunu), ummetimden bir adamı mahlukatın ustunden secer ve onun icin doksandokuz buyuk defter acar. Her defter, gozun alabildiği kadar buyuktur. Rab TeĂ‚la adama sorar: "Bu defterde yazılı olanlardan bir şey inkĂ‚r ediyor musun? Muhafız kĂ‚tiplerim (olmadık şeyler yazarak sana) zulmetmişler mi?" Kul:
"Ey Rabbim! hayır! (Hepsi doğrudur!)" der. Rabb TeĂ‚la sorar:
"(Bunları yapmada beyan edeceğin) bir ozrrun var mı?" Kul der:
"Hayır! Ey Rabbim!" Aziz ve celil olan Allah:
"Evet! Senin bizim yanımızda (makbul, buyuk) bir de hasenen var. Bugun sana zulum yapmayacağız!" buyurur. Hemen bir etiket cıkarılır. Uzerinde "Eşhedu en lĂ‚ ilĂ‚he illallah ve eşhedu enne Muhammeden resulallah (şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elcisidir)" yazılıdır."
Sonra, Rabb TeĂ‚la der: "Ağırlığını (yani amellerinin ağırlığını) hazırla!" Kul sorar:
"Ey Rabbim! Bu defterlerin yanındaki bu etiket de ne?" Rabb TeĂ‚la der: "Sana zulmedilmeyecek! Hemen defterler Mizan'ın bir kefesine konur, etiket de diğer kefesine. Tartılırlar. Sonunda defterler hafif kalır, etiket ağır basar. Esasen Allah'ın ismi yanında
hicbir şey ağır olamaz."
Tirmizi, İman 17, (2641).
5042 - Ebu Mes'ud el-Bedri radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu dendi, biz cahiliye devrinde yaptıklarımızdan hesaba cekilecek miyiz?" Şu cevabı verdiler:
"Musluman olduktan sonra iyi olana, cahiliye devrinde yaptıklarından sorulmayacaktır. Kotu amel işleyene, hem İslĂ‚m'daki ameli hem de onceki ameli sebebiyle hesap sorulacaktır."
Buhari, İstitabe 1; Muslim, İman 189, (120).
5043 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Bir kimseyi (kufur veya gunah gibi) bir şeye cağıran hic kimse yok ki KıyĂ‚met gunu, o cağırdığı şeyle birlikte tevkif edilmemiş olsun. Mutlaka onunla ayrılmaz şekilde beraberdir. Bir adam bir adamı (bir şeye) davet etmiş olsa dahi! sonra şu ayeti okudu. (Mealen): "Onları hapsedin, cunku onlar mes'ûldurler" (Saffat 24).
Tirmizi, Tefsir, Saffat (3226). Kevser havzı'nın, mizan'ın ve sırat koprusu'nun evsafı
KEVSER HAVZI'NIN, MİZAN'IN VE SIRAT KOPRUSU'NUN EVSAFI
5044 - Ebu zerr radıyallahu anh anlatıyor: "Ey Allah'ın Resûlu dedim, Kevser havzının kapları nedir?" Şu cevabı lutfettiler:
"Nefsimi kudret elinde tutan ZĂ‚t-ı ZulcelĂ‚l'e yemin olsun, onun kapları acık ve karanlık bir gecede gokteki yıldızlardan daha coktur. Cennetin kaplarından kim icerse artık omrunun sonuna kadar hic susamaz. Havzın cennetten cıkan iki oluğu gurul gurul akar. Genişliği uzunluğuna denktir. Bu da AmmĂ‚n'dan Eyle'ye olan mesafe kadardır. Suyu sutten daha beyaz, baldan daha tatlıdır."
Muslim, Fezail 36, (2300); Tirmizi, Kıyamet 16, (2447).
5045 - Semure İbnu Cundeb radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalĂ‚tu vesselĂ‚m buyurdular ki:
"Her peygamberin bir havzı vardır. Ummeti oraya su almaya gelir. Peygamberlerin her biri, hangisinnin suya geleni cok diye ovunurler. Su almaya gelen ummeti en cok olan peygamberin ben olacağımı umid ediyorum."
Tirmizi, Kıyamet 15, (2445).
504
Kıyamet ve Kıyametle İlgili Meseleler
Ayetler, Dualar, Hadisler0 Mesaj
●39 Görüntüleme
- ReadBull.net
- Eđitim Forumlarý
- Ýslami Bilgiler
- Ayetler, Dualar, Hadisler
- Kıyamet ve Kıyametle İlgili Meseleler
-
13-09-2019, 13:42:58